Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34) (2577 S. K. m. 31) (1086 S. K. m. 573) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 4, 5, 17) 
E: 2011/539
K: 2012/15
T: 20.01.2012
İtirazın süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Şikayetli Avukatın, Danıştay`da görülmekte olan bir dava nedeni ile müvekkili davanın tarafı olmadığı halde, Danıştay Başkanı ve bir kısmı emekli olmuş, bir kısmı da görev dağılımı gereği uyuşmazlığın hiçbir aşamasında katılması mümkün olmayan Daire Başkanlarını da muhatap almak üzere gönderdiği 07.12.2009 tarihli bir ihtarnamede yargılama sürecini etkilemeye ve Danıştay mensuplarını uyarmaya yönelik ifadelere yer verdiği, böylece Avukatlık Yasasına aykırı hareket ettiği, iddiaları ile yapılan şikayet üzerine açılan disiplin kovuşturması sonucunda, Baro Disiplin Kurulu'nca eylem sabit görülmeyerek, “Disiplin cezası verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir.
Şikayetli avukat ve vekilleri aşamalardaki savunmalarında şikayet konusu edilen yazıda sözü edilen davanın İstanbul Barosu tarafından açıldığını, davanın açılması yönünde beyanda bulunan Yönetim Kurulu üyelerinin soruşturmadan çekilmeleri gerektiğini, Anayasamız ve Uluslararası sözleşmeler karşısında eşitlik ilkesinin her uyuşmazlıkta dikkate alınması gerektiğini, davanın konusunu oluşturan üniversite giriş sınavındaki öğrencilere uygulanan kat sayı farkının ayrımcılık oluşturduğunu çocukların kendi seçimleri dışında ailelerin yönlendirmesi sebebiyle mezun oldukları bölümlere göre farklı değerlendirmeye tabi tutulmasının, istemedikleri ve yeteneklerine uygun olmayan branşlarda eğitim almak zorunda bırakılmaları sonucunu doğurduğundan in-san haklarına da aykırı olduğunu, HUMK 573. maddesine göre hakimlerin sorumluluğunun bulunduğunu, bu sorumluluklarının hatırlatılması suretiyle uyarılmalarının avukatın görevine dahil olduğunu, başka davalarda da başka kurumların davaya dahil olmalarını ve davaya etki etmelerinin örnekleri bulunduğunu, görevleri ile ilgili olarak Danıştay üyelerinin Anayasa'nın 148. maddesine göre Yüce Divan`da yargılanabileceklerinin düzenlendiğini ve bunu hatırlatmanın suçu oluşturmayacağını bildirmişlerdir.
Şikayetli avukatın 07.12.2009 tarihli “ihtarname” başlıklı yazısında isimlerini yazdığı Danıştay Başkanı ve 13. Daire Başkanı'na hitaben “Yüksek Öğretim Kurumu'nun öğrenciler arasında ayrımcılığa yol açan farklı katsayı uygulamasını kaldırarak tek katsayıya yönelik vermiş olduğu kararın yürütmesini Danıştay 5. Dairesi durdurdu. YÖK'ün karara itirazı üzerine bu konuda karar vereceksiniz. Danıştay 5. Dairesi'nin vermiş olduğu yürütmenin durdurulması kararı evrensel hukuk ilkelerine ve Anayasa`nın 10. maddesine aykırıdır. İş bu yasaya aykırı kararın kaldırılması gerekmektedir. Aksi takdirde yüce divanda yargılanmanız için yasal yollara müracaat edileceği ihtar olunur.” denilmektedir.
Şikayetli avukatın müvekkilinin söz konusu davada taraf olmadığı anlaşılmaktadır. Şikayetli avukatın, görülmekte olan davanın sonucundan etkileneceği iddiası ile İdari Yargılama Usulü Yasa'nın 31. maddesine göre HUMK. Hükümlerinin uygulanacağı belirtilen “davaya katılma” talebinde bulunduğuna ilişkin bir savunma ve belge de bulunmamaktadır. Şikayetli avukatın, görülmekte olan davanın esası ile ilgili ileri sürdüğü hususların değerlendirilmesi, bu yönde bir katılma talebinde bulunulması halinde, yargı kuruluşlarınca değerlendirilebilecek ve gereğince yasal itiraz yollarına başvurulabilecek bir husustur.
Disiplin kovuşturmasında, yargı önünde çözümlenecek hususlarda karar alınması mümkün olmayıp şikayetli avukatın işlem ve eylemlerinin Avukatlık Yasası ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları açısından değerlendirilmesi yapılacaktır.
Şikayetli avukatın, müvekkilinin dava ile ilgili yasal bağlantısını belirtmek-sizin ve bağlantısı var ise davaya katılma talebinde bulunup bu yönde karar ve bunun devamı ile ilgili girişimlerde bulunmaksızın vekillik görevine dahil olduğu gerekçesiyle, Danıştay Başkanı ve dava ile ilgili karara katılıp katılmayacakları belli olmayan Danıştay Daire Başkanlarına “ihtarname” başlığı ile gönderdiği yazı, yazının üslubu ve bütünü incelendiğinde, HMUK 573. maddesinde hakimlerin tazminat sorumluluğunun düzenlenmesinde alınmış karar ve yapılmış işlemlerden söz edildiği, hakimlerin bu yönden sorumluluğu yoluna gidilebilmesi için ihtar edilmeleri gerektiği gibi bir düzenlemeye yer verilmediği, alınmış bir karar bulunmadığı halde ihtarname gönderilmesinde şikayetli avukatın muhataplarını alacakları karar ile ilgili olarak etkilemeye çalıştığı anlamı ortaya çıkmaktadır.
Kurulumuzun yerleşmiş kararlarında, avukatların yaptıkları icra takiplerinde dahi takip borçlularına ileride mallarının haczedilebileceği, hapsen tazyik kararı alınabileceği, araçlarının trafikten men edilebileceği gibi ihtarları dahi disiplin suçu olarak kabul edilmektedir.
Avukatlık Yasası'nın 34. maddesinin göndermesi ile Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları'nın 4. maddesine göre “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.” 5. maddesine göre “Avukat yazarken de konuşurken de düşüncelerini olgun ve objektif bir biçimde açıklamalıdır.” 17. maddesine göre “Yargıç ve Savcılarla ilişkilerinde avukat hizmetin özelliklerinden gelen ölçütlere uygun davranmak zorundadır. Bu ilişkilerde karşılıklı saygı esastır.”
Bu nedenlerle Baro Disiplin Kurulu'nun değerlendirmesinde hukuksal isabet bulunmamış yeniden incelemeyi gerektirir bir halinde olmaması sebebiyle şikayetli avukat hakkında verilen “Disiplin cezası verilmesine yer olmadığına” ilişkin kararın kaldırılarak, şikayetli avukatın “uyarma cezası ile cezalandırılmasına” karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak, şikayetçinin itirazlarının kabulü ile İstanbul Barosu Disiplin Kurulu'nun “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” ilişkin kararın KALDIRILMASINA, Şikayetli Avukat M.K.'nın UYARMA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy