Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 134)

 

E: 2017/55

K: 2017/413

T: 8.04.2017

 

Şikâyetli avukat hakkında, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 20.09.2011 günlü “Olur”u ile “Nitelikli yağma suçundan ... 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/474 esasına kayden görülen kamu davasında yargılanan suça sürüklenen çocuğa … Barosu Başkanlığı’nca 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 150/2. maddesi uyarınca müdafi tayin edildiği ve yargılama sonunda da adı geçen çocuğun neticeten 12 yıl 16 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair 07.04.2009 tarih, 2009/125 sayılı karar kendisine usulüne uygun olarak tefhim edildiği hâlde, yasal süresi içerisinde temyiz yoluna başvurmayarak aleyhe kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesine ve dolayısıyla suça sürüklenen çocuğun mağduriyetine sebebiyet verdiği” iddiası ile kovuşturma izni verilmesi ve şikâyetçinin 25.02.2011 kayıt tarihli dilekçesi üzerine başlatılan disiplin kovuşturmasında, eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.

 

Şikâyetli avukat vekili önceki savunmalarında özetle; Müvekkili sanığın asgari hadden ceza alması ve ileride Yargıtay’ca daha fazla ceza verilmesi ihtimalinden çekinmesi nedeniyle kanun yoluna başvurmadığını beyan etmiştir.

 

İncelenen dosya kapsamından; Baro Yönetim Kurulu’nun 03.05.2012 günlü kararı ile şikâyetli avukat hakkında disiplin kovuşturması açılmasına karar verildiği,

 

Şikâyetçi ile kimlikleri tespit edilemeyen 3 arkadaşının 16.07.2007 günü saat 11.00 sıralarında mağdurların yanına gelerek ele geçirilemeyen bıçak çekmek suretiyle F.K.’ya ait olay tarihinde 250,00 TL değerinde olan … marka cep telefonu O.Y.’ye ait olay tarihinde 200,00 TL değerinde olan … marka cep telefonunu yağmaladığı iddiasıyla Şikâyetçinin sanık olarak yargılandığı şikâyetli avukatın müdafii olduğu ... Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/474 esas, 2009/125 karar sayılı ve 07.04.2009 günlü kararı ile;

 

Sanık şikâyetçinin, her iki mağdura yönelik eylemi nedeniyle yağma suçundan kanunda öngörülen asgari hadden uzaklaşılarak TCK’nın 149/1-a-c madde fıkraları gereğince ayrı ayrı 12 Yıl Hapis Cezası ile Cezalandırılmasına, sanık müdafiinin emniyeti suiistimal suçundan hüküm kurulması yolundaki talebinin reddine,

 

Cep telefonlarının değeri az kabul edilmediğinden, sanık hakkındaki değer azlığına ilişkin TCK’nın 150/2.maddesinin uygulanmasına yer olmadığına, bu konudaki sanık müdafiinin talebinin reddine,

 

Sanık suç tarihinde 15 yaşını bitirip 18 yaşını doldurmamış olduğundan TCK’nın 31/3 maddesi gereğince 1/3 nispetinde indirim yapılarak ayrı ayrı 8 Yıl Hapis Cezası ile Cezalandırılmasına,

 

Sanık müdafiinin etkin pişmanlık talebinin iade ve tazmin söz konusu olmadığından reddine,

 

TCK’nın 62/1 maddesi uyarınca sanığın fiilden sonra duruşma aşamalarındaki iyi hali sanık lehine takdiri indirim sebebi kabul edilerek 1/6 nispetinde indirim yapılarak neticeten ayrı ayrı 6 Yıl 8 Ay toplamda 12 Yıl 16 Ay Hapis Cezası ile Cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün sanık şikâyetçinin ve şikâyetli müdafiinin yüzüne karşı verildiği,

 

Şikâyetli avukatın disiplin kovuşturmasına konu eylemi nedeniyle ... 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/30 esasına kayden “Görevi Kötüye Kullanmak” suçundan açılan kamu davasında Mahkemenin 18.09.2012 gün ve 2012/280 karar sayılı ilamı ile Sanık şikâyetli avukatın TCK’nın 257/2, 62, 50/1-a ve 52. maddeleri uyarınca neticeten 1.500,00 TL Adli Para Cezası ile Cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği, kararın temyizde düzletilerek onanmakla 14.03.2016 günü kesinleştiği,

 

Mahkemenin, “…... Barosu avukatlarından olan sanık E.S.’nin, ... 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2007/474 esas sayılı dosyasında sanık olarak yargılanan çocuğa, CMK’nın 150/2 maddesi uyarınca baro tarafından müdafii olarak tayin edildiği, sanığın yargılama aşamasında ve hüküm verilen son duruşmada da hazır bulunarak müdafilik görevini yürüttüğü, anılan mahkemece 2007/474 esası üzerinden yürütülen yargılama sonucunda ssç’nin iki ayrı mağdura karşı işlediği yağma suçundan dolayı TCK’nın 149/1-a-c, 31/3, 62/1 maddeleri uyarınca 6 yıl 8’er ay, sonuç olarak da toplam 12 yıl 16 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmolunduğu, söz konusu kararın ssç ile müdafii olan sanık Avukat E.S.’ye tefhim olunduğu ve CMK’nın 291. maddesi uyarınca mahkemece ihtaratta bulunulduğu, gerekçeli kararın 25.08.2009 tarihinde ssç müdafii olarak sanığa tebliğ olunduğu ve söz konusu kararın temyiz olunmaksızın 15.09.2009 tarihinde kesinleştiği anlaşılmış olup;

 

Müşteki ssç’nin sanık olarak yargılandığı kamu davası sonucunda mahkemece verilen hükmün temyiz edilmemesi hususunda müdafiine herhangi bir talimat vermediği ya da bu hususta kabulünün bulunmadığı göz önüne alındığında; Avukatlık mesleği ile ilgili ilke ve esaslara ilişkin yasal düzenlemeler kapsamında bulunan, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun ‘Avukatın hak ve ödevlerine’ ilişkin düzenlemelerinin bulunduğu 6.kısmında mevcut 34. maddesindeki ‘Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler’ hükmü ve Avukatlık Meslek Etik Kuralları’nın 1.maddesindeki genel kuralları arasında yer alan ‘Avukat mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve tam bir sadakatle yürütür.’ şeklindeki düzenlemeler uyarınca yüklendiği görevini yerine getirmek zorunluluğu bulunan sanığın; Avukatlık görevinin gerektirdiği özeni göstermeyerek ve görevi cümlesinden olan müdafiliğini üstlendiği kişi aleyhine verilen toplam 12 yıl 16 aylık hapis cezasına ilişkin kararı temyiz etmeyerek, yargılama sürecinde 5271 sayılı CMK uyarınca sanığa yasal bir hak olarak tanınan kanun yoluna başvurulmaksızın ve bu şekilde hakkında verilen kararın bir üst mahkeme olan Yargıtay’ın denetiminden geçirilmeksizin kesinleşmesine sebebiyet verdiği ve böylelikle atılı suçu işlediği kanaat ve sonucuna ulaşılmakla…” gerekçesiyle karar verdiği,

 

Şikâyetli avukatın disiplin sicil özetinde ceza olmadığı,

 

... Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 01.08.2016 tarihli itiraz dilekçesinde; Şikâyetli avukatın 12 yıl 16 ay hapis cezası verilen müdafiliğini üstlendiği kişiye ait mahkeme kararını temyiz etmeyerek 1136 sayılı yasanın 6. kısmında yazılı esaslara uymadığı anlaşılmasına rağmen Avukat E.S.’ın en az kınama cezasıyla cezalandırılması gerekirken, uyarma cezasıyla yetinilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden; bir kere de Kurulumuzca incelenerek, anılan kararın itirazen kaldırılmasına karar verilmesinin kamu adına istendiği,

 

Şikâyetçinin … T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu kanalıyla gönderdiği 07.09.2016 tarihli itiraz dilekçesinde; Olay nedeniyle mağdur olduğunu ve önceki iddialarını tekrarlayıp şikâyetli avukata hak ettiği cezanın verilmesini talep ettiği,

 

İtirazların şikâyetli avukata tebliğ edildiği, şikâyetli avukatın savunma vermediği görülmektedir.

 

Avukatlık Yasası’nın 34. maddesi, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”

 

Avukatlık Yasası’nın 134. maddesi, “Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, mesleki çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanır.”

 

Avukatlık Yasası’nın 171. maddesi, “Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.

 

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. maddesi, “Avukat mesleki çalışmasını ve kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”

 

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 4. maddesi, “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.” hükümlerini amirdir.

 

Dosya kapsamına göre Mahkemenin “yağma suçundan kanunda öngörülen asgari hadden uzaklaşılarak TCK’nın 149/1-a-c madde fıkraları gereğince ayrı ayrı 12 Yıl Hapis Cezası ile Cezalandırılmasına, sanık müdafiinin emniyeti suiistimal suçundan hüküm kurulması yolundaki talebinin reddine,

 

Cep telefonlarının değeri az kabul edilmediğinden, sanık hakkındaki değer azlığına ilişkin TCK’nın 150/2. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına, bu konudaki sanık müdafiinin talebinin reddine” karar verildiği görülmektedir.

 

Karara göre savunmasında bildirdiği “temyiz etme halinde daha fazla ceza alır ihtimalinin” bulunmadığı açık olup,

 

Olay tarihinde yürürlükte olan CMUK’un 305. maddesi “Ceza Mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir. Ancak, onbeş sene ve ondan yukarı hürriyeti bağlayıcı cezalara ait hükümleri hiçbir harç ve masrafa tabi olmaksızın Yargıtay’ca re’sen tetkik olunur.” hükmü gereği süresinde temyiz edilmemekle kesinleşeceği de tartışmasıdır.

 

Bir haktan vazgeçmeyi gerektiren işlemlerde vekil edenin yazılı muvafakatinin alınması zorunlu olup, avukat kararın temyizinde hukuksal yarar görmediği kanısında ise, görüşünü iş sahibine yazılı olarak bildirmek ve nedenlerini açıklamakla yükümlü olduğundan dosya içerisinde şikâyetli avukatın şikâyetçiye kararın temyizinde hukuki yarar görmediğini bildirdiğine ve şikâyetçinin mahkeme kararının temyiz edilmemesine ilişkin yazılı hiçbir belge bulunmamaktadır.

 

Avukatın bağımsızlığı, hiçbir etki ve baskı altında kalmadan hukuka uygun bir şekilde müvekkilinin haklarını savunmayı ve üzerine aldığı işi Avukatlık Yasası’nın 171 maddesine göre sonuna kadar takip etmeyi gerektirmektedir. Temyiz aşaması da “Davanın sonuna kadar takibini” içermektedir.

 

Şikâyetli Avukatın yukarıdaki ilkeler dikkate alındığında işine karşı gerekli özeni göstermediği anlaşıldığından, eylemi disiplin suçunu oluşturmaktadır.

 

Avukatlar özen ve doğruluk kurallarına göre hareket etmek, kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde sadakatle davranmak mesleğin itibarını sarsacak her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır.

 

Baro Disiplin Kurulu’nun, şikâyetli avukatın eyleminin disiplin suçu olduğuna ve Avukatlık Yasası’nın 34, 134 ve TBB Meslek Kuralları’nın 3, 4. maddelerine aykırı bulunduğuna ilişkin hukuksal değerlendirme yerinde ise de; Avukatlık Yasası 136/1. maddesine aykırı olarak uyarma cezası tayini yerinde görülmemiş ve Şikâyetçinin ve ... Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazının kabulü ile kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir.

 

Sonuç olarak Şikâyetçi ve ... Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazının kabulü ile;

 

1- ... Barosu Disiplin Kurulu’nun “Uyarma Cezası Verilmesine” ilişkin 13.06.2016 günlü ve 2012/D.344 Esas, 2016/446 Karar sayılı kararının kınama cezasına çevrilmek suretiyle düzeltilerek ONANMASINA, Şikâyetli avukatın “Kınama Cezası İle Cezalandırılmasına”,

 

2- Kurulumuz kararının tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde Ankara İdare Mahkemesi’nde dava yolu açık olmak üzere,

 

Oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy