Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 5, 11, 12, 139) (818 S. K. m. 520)
E. 2008/240
K. 2008/362
T. 19.09.2008
Şikayetli avukat hakkında, M.K. tarafından yapılan iş ve çalışma hürriyetini ihlali iddiası ile yapılan şikayet dilekçesi ekindeki 05.07.2006 tarihli adi ortaklık sözleşmesi dikkate alınarak baro yönetim kurulu tarafından yapılan şikayetten ayrı olarak Avukatlık Yasası’nın 5/d ve 11. maddeleri uyarınca disiplin kovuşturması açılmasına karar verilmiş, yapılan kovuşturma sonucunda baro disiplin kurulunca eylem sabit görülerek uyarma cezası tayin edilmiştir.
Şikayetli avukat savunmalarında ve itirazında, ortaklık sözleşmesinin aslında babası ile hakkında şikayetçi olan kişi arasında akdedildiğini, ancak sözleşme tarihinde babasının Bodrum’da bulunmaması sebebiyle kendisi tarafından imzalandığını, sözleşmenin zaten geçerlilik kazanıp fiiliyata geçmediğini, limited şirket kurulması kararlaştırılmış ise de kurulmadığını, adi ortaklık sözleşmesinde kendisinin fiilen çalışan ortak olarak kararlaştırılmadığını, ortaklıkta aktif rol almadığını, sözleşmenin imzası tarihinde İstanbul Barosu üyesi olduğunu ileri sürmüştür.
Avukatlık Yasası’nın 139. maddesine göre, “Kovuşturmanın dayandığı şikayet veya ihbarın vaki olduğu yahut Cumhuriyet savcısının kovuşturma isteğinde bulunduğu veya kovuşturmaya esas teşkil eden eylem veya davranışın re’sen haber alındığı tarihte avukat hangi baronun levhasında yazılı ise, disiplin kovuşturmasına karar verme ve kovuşturma yürütme yetkisi o baroya aittir.” Bu hüküm uyarınca, sözleşme tarihinde şikayetli avukatın İstanbul Barosu üyesi olduğuna ilişkin savunmasına itibar edilmemiştir.
Dosyada bulunan 05.07.2007 tarihli “sözleşmedir” başlıklı belgenin incelenmesinde, 06.04.2007 tarihinde yapılacak otopark ihalesinin M.K.-S.C.Ç. ortaklığında kalması halinde teminatın S.C.Ç. tarafından yatırılacağı, ortaklığın bütün sermayesinin S.C.Ç. tarafından konulduğu, olabilecek muhtemel riskler için adreslerini belirttiği iki taşınmazın teminat gösterildiği, hisse oranlarının %80 S.C.Ç., %20 M.K. olarak belirlendiği, M.K.’nin bedenen çalışacağı, tarafların edimlerini yerine getirmemesi halinde ödenecek cezai şartın miktarı, otoparkın nasıl işletileceği ve kârın nasıl paylaşılacağı, özellikle 4.8. maddesinde Avukatlık Yasası’na göre bir avukatın şirket ortağı olabilse de otopark işletmesini üstlenemeyeceğinden dolayı M.K.’nin işbu sözleşmenin işletmeci sıfatını üstleneceği kararlaştırılmış ve bu belge şikayetli avukat tarafından da imzalanmıştır.
 M.K. tarafından yapılan şikayet sebebiyle alınan beyanlar ve Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2007/1-167 sayılı takipsizlik kararındaki açıklamalardan, ihalenin sözleşmeye uygun olarak M.K. adına alınarak otoparkın işletilmeye başlandığı, ancak daha sonra ihtilaf çıktığı anlaşılmaktadır. Şikayetli avukatın sözleşmenin uygulamaya geçmediği, feshedildiği yönündeki savunması, bu yönde bir fesih belgesi sunulmadığı için, sözleşmenin kendi adına değil babası adına yapıldığı yönündeki savunması da sözleşmedeki açık hükümler karşısında geçerli görülmemiştir.
Avukatlık Yasası’nın 11. maddesinde, tacirlik ve esnaflığın avukatlıkla birleşemeyen işlerden olduğunu düzenlemiştir. 12. maddede hangi şirketlerdeki ortaklığın avukatlıkla birleşebileceği da ayrıca gösterilmiştir.
Kovuşturma konusu sözleşme, şikayetli avukat ile ortağı arasında akdedilmiş bir adi ortaklık sözleşmesi niteliğindedir. Borçlar Yasası’nın 520. maddesi adi ortaklığı “onunla iki veya ziyade kimseler, saylerini ve mallarını müşterek bir gayeye erişmek için birleştirmeyi ilzam ederler.” şeklinde tarif etmektedir. Hukukumuzda adi ortaklık sermaye ortaklığı olarak değil, şahıs ortaklığı olarak nitelendirilmekte olup, Avukatlık Yasası’nda avukatların ortaklığına izin verilen şirketler sermaye şirketleri veya onların yönetim sorumluğu olmayan ortaklarıdır. Zaten şikayetli avukatın taraf olduğu sözleşmenin 4.8. maddesinde de, şikayetli avukat tarafından bu ortaklığın Avukatlık Yasası’na uygun bulunmadığı için, işlemlerin diğer ortak tarafından ve onun adına yürütüleceği hükmü dahi, bu yasağın şikayetli tarafından da bilindiğini göstermektedir.
Şikayetli avukatın eylemi disiplin suçunu oluşturduğundan, baro disiplin kurulunun eylemin disiplin suçu oluşturduğuna ilişkin değerlendirmesinde hukuksal isabetsizlik bulunmamış aleyhte itiraz da olmadığı için kararın onanması gerekmiştir.
Sonuç olarak, şikayetli avukatın itirazının reddi ile Muğla Barosu Disiplin Kurulu’nun uyarma cezası verilmesine ilişkin kararının onanmasına katılanların oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy