Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 38, 136) (Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları m. 2, 3, 36)
E.2013/52
K.2013/668
T. 09.06.2013  
Şikâyetli avukatlar hakkında “şikâyetçi sitenin o zamanki yöneticisi H.A.’nın görev yaptığı dönemde sitenin hukuki işlerini takip etmesi için vekil tayin edildikleri, ancak eski yöneticinin A. Yapı İnş. ve Dış Tic. Ltd. Şti. ile 05.04.2008 tarihinde yapılan sözleşme hükümlerine aykırı olarak şirkete 18.790,00 TL ödeme yapması üzerine seçilen yeni yönetim tarafından eski yönetici aleyhine başlatılan icra takibine, eski yönetim döneminde söz konusu şirkete yönetimi temsilen dava açmış oldukları halde eski yönetici vekili sıfatıyla itirazda bulundukları” iddiasıyla başlatılan disiplin kovuşturması sonucu eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.
Şikâyetli avukatlar savunmaları ve itirazlarında özetle; Site yöneticisi H.A. tarafından Bakırköy 28. Noterliği’nin 27.07.2005 tarih ve 028042 yevmiye sayılı vekâletnamesi ile dava dosya ve icra takipleri yürüttüklerini, bu konularda yönetim ile aralarında avukatlık ücret sözleşmesi yaptıklarını, 29.02.2009 tarihinde yeni yönetici olarak İ.B.’nin seçildiğini, yeni yönetici tarafından vekâlet verileceği söylendiği halde verilmediğini, vekâletname çıkarılması için gerekli uyarıları yaptıklarını, bunun üzerine 21.08.2009 tarihinde istifa ettiklerini, yeni yönetici tarafından ise … Mahkemesi’nin 2008/1452 Esas sayılı dosyasına dilekçe sunarak gördükleri lüzum üzerine kendilerini azlettiğini belirttiğini, 07.02.2010 tarihinde yapılan genel kurulda seçilen yeni yönetici Y.B. tarafından eski yönetici H.A. aleyhine Büyükçekmece 2. İcra Müdürlüğünün 2010/1582 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, bu takibe itiraz ettiklerini ve ayrıca H.A. vekili sıfatıyla … Mahkemesi’nin 2010/2844 Esas sayılı dosyası ile manevi tazminat istemli dava açtıklarını, vekâlet görevinden istifa ettikleri 21.08.2009 tarihinden önce eski yönetici H. A. hakkında hukuki bir işlem yürütülmediği, yasaya ve meslek kurallarına aykırı davranmadıklarını ifade etmişlerdir.
Baro Disiplin Kurulu, şikâyetli avukatların eylemini Avukatlık Yasası’nın 34. maddesine aykırı bularak şikâyetli avukatların ayrı ayrı Uyarma cezası ile cezalandırılmasına karar vermiş, karara şikâyetli avukatlar ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından itiraz edilmiştir.
İncelenen dosya kapsamından Şikâyetli avukatların Ü. Sitesi C1 Blok Yönetimi adına H. A. tarafından 27.07.2005 tarihinde vekil tayin edildikleri, 16.12.2008 tarihli dilekçe ile … Mahkemesi’nin 2008/1452 Esas sayılı dosyasında Ü. sitesi C-1 Blok Yöneticiliği H.A.vekili sıfatıyla A. Yapı İnşaat ve Dış Tic. Ltd. Şti. aleyhine dava açtığı, yine 22.12.2008 havale tarihli dilekçe ile aynı şirket aleyhine … Mahkemesi’nde menfi tesit davası açtıkları, Ü. C/1 Blok Yöneticiliği ile yüklenici A. Yapı İnş. ve Dış Tic. Ltd. Şti. arasında boyama ve mantolama işleri için 05.04.2008 tarihli sözleşmenin imzalandığı, 01.11.2009 tarihinde eski yönetici H. A. aleyhine kendi kusurundan kaynaklanan ve apartmanı zarara uğratan işlemlerinden dolayı hukuki işlem başlatılmasına karar verildiği, Alacaklı site tarafından borçlu H. A. ve G. A. aleyhine Büyükçekmece 2. İcra Müdürlüğü’nün 2010/1582 Esas sayılı dosyası ile toplam 25.929,69 TL alacak tutarında takip yaptığı, borcun sebebinin 14.04.2008 ve 05.06.2008 tarihinde üçüncü kişi firmaya yapılan haksız ödemelere ilişkin olduğu, H.A.tarafından 08.03.2010 tarihinde vekil tayin edildiği, Şikâyetli avukatların 10.03.2010 havale tarihli dilekçe ile borçlular H. A. ve G. A. vekili sıfatıyla Büyükçekmece 2. İcra Müdürlüğü’nün 2010/1582 Esas sayılı icra takibine itiraz ettikleri, dilekçe ekinde vekâletname sundukları, Büyükçekmece 6. Noterliği tarafından düzenlenen 14.05.2009 tarihli imza sirkülerinden 12.04.2009 tarihinde yapılan genel kurulda İ. B.’nin; aynı Noterlik tarafından düzenlenen 22.02.2010 tarihli imza sirkülerinden 07.02.2010 tarihinde yapılan genel kurulda Y.B.’nin yöneticiliğe seçildiği, Şikâyetçi sitenin aynı tarihte yöneticisi bulunan İ. B. ve M. E. tarafından … Mahkemesi’nin 2008/1452 Esas sayılı dosyası ile görülen dava dosyasına şikâyetli avukatları azlettiklerine ilişkin 04.06.2009 havale tarihli dilekçe sundukları, Şikâyetçi sitenin eski yöneticisi H. A. ile şikâyetli avukatlar arasında 30.07.2008, 19.12.2008, 04.07.2008 tarihli avukatlık ücret sözleşmeleri bulunduğu, Şikâyetli avukatlar tarafından … Mahkemesi’nin Esas sayılı dosyasında davacı H. A. vekili sıfatıyla davalı Y. B. aleyhine 5.000,00 TL manevi tazminat istemli davanın açılmış bulunduğu, Şikâyetli avukatların sicil özetinde herhangi bir disiplin cezası bulunmadığı, görülmektedir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı “Avukatlık Yasası’nın 136/l. maddesine göre, yasanın 6. kısmında yazılı esaslara uymayanlara ilk defasında en az kınama cezası verileceği emredici hükmü karşısında, Avukat T. O. ve A.O.’nun Avukatlık Yasasının 34 ve 134. maddelerini ihlal ettiği Disiplin Kurulunca kabul edilmesine rağmen en az kınama yerine “uyarma” cezası ile cezalandırılması usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesi ile karara itiraz etmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03.07.1995 tarih ve 8691-7761 sayılı kararında, “Avukatlık Yasası’nın 38/b maddesinde, avukata aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa, işi reddetmesi gerektiği kuralı yer almaktadır. Yasa ile izlenen amaç, avukatın aldığı vekâlet sonucu vakıf olduğu sırları önceki müvekkilinin aleyhine kullanmayı önlemektir. Yasa maddesi ile öngörülen husus kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece resen gözetilir. Somut olayda davacı vekili, taraflar arasında boşanma ve yoksulluk nafakasına karar verilen ilk davada kocanın vekili olmuştur. Nafakanın takdirine esas olan mali konuda kocanın (bu davadaki davalının) sırlarını ve gücünü öğrenmiştir. Bu durumda Av. ...’nun huzuru ile davaya bakılması usul ve yasasa aykırıdır.” gerekçesi ile maddenin bir amacı belirtildiği gibi,
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 03.10.2000 tarih ve 2000/6961-7836 sayılı kararında da, “Avukatlık, karşılıklı güven ve sadakat isteyen bir meslek olup, vekâlet de bu inanç doğrultusunda verilir. Davalı avukat, davacının bu inancını kötüye kullanarak hasım tarafın kendisini vekil tayin etmesine karşı koymamış, onun vekilliğini üstlenmiştir. Bu durum müvekkil davacının davalı avukatına karşı beslediği güvenin sarsılmasına neden olduğunun kabulünde duraksamaya yer yoktur. O nedenle davacı müvekkil salt bu nedeni ileri sürmek suretiyle dahi azilde haklıdır.” denilmek suretiyle Avukatlık Yasası M. 38/b ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları madde 36, salt öğrenilen sırların önceki müvekkile karşı kullanılmasını önlemek amacıyla değil, karşılıklı güven ve sadakat nedeniyle de konulmuş bulunduğunu açıkça belirtmektedir.
Avukatlık Yasası’nın 34. maddesi, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliği’nce belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”
Avukatlık Yasası M. 38/b, “Aynı işten menfaati zıt tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa" teklifi reddetmek zorundadır.
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. maddesi, “Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güveninin sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 2. maddesi, “Mesleki çalışmasında avukat bağımsızlığını korur; bu bağımsızlığı zedeleyecek iş kabulünden kaçınır.” Gerçekten de bu sebepledir ki, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 36. maddesi “Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat yararı çatışan öbür tarafın vekâletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz.” hükmü ile avukat, işi retle yükümlendirilmiştir.
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 4. maddesi, “Avukat, mesleğin itibarını sarsacak her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.”, hükümleri ile belirlenen ilkeler göz önünde bulundurulduğunda, m.nin amacının esas itibarıyla mesleğe olan güveni sarsmamak olduğu tartışmasızdır.
 Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın madde. 36, “Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat yararı çatışan öbür tarafın vekâletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz.
Ortak büroda çalışan avukatlar da, yararları çatışan kimseleri temsil etmemek kuralı ile bağlıdır.” hükmünü amirdir.
Avukat kendi kendine karşı da bağımsızlığını korumak zorundadır.
Avukatlık, “doğruluk karinesi”nden yararlanan mesleklerdendir. Kişilerin bu mesleğin mensuplarına inançları asıldır. Bu nedenle avukatların, kolektif inanca ters düşecek ve bu inancı sarsacak davranışlardan dikkatle kaçınmaları gerekir.
Bu nedenlerle şikâyetli avukatların eylemi Avukatlık Yasası 34, 38/b ve TBB Meslek Kuralları 2, 3, 4, 36. maddelere aykırı olmakla disiplin suçu olduğuna ilişkin hukuksal değerlendirme yerinde ise eylemin Avukatlık Yasası 6. Kısımda bildirilen disiplin suçu olduğundan Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazının kabulü ile uyarma cezasının kınama cezasına çevrilmek suretiyle kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir.
Sonuç olarak Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazının kabulü ile Baro Disiplin Kurulunun ayrı ayrı “Uyarma Cezası Verilmesine” ilişkin 10.09.2012 gün, 2012/D.3 Esas, 2012/423 Karar sayılı kararının “Kınama Cezasına” çevrilmek suretiyle Düzeltilerek Onanmasına, Şikâyetli avukatlar T. O. ve A.O.’nun ayrı ayrı Kınama Cezası İle Cezalandırılmasına, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy