Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 58, 134) (765 S. K. m. 486) (5237 S. K. m. 128) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 5, 11, 27) (YCGK 20.10.1998 T. 1998/4-225 E. 1998/316 K.) (4 HD 02.05.1975 T. 1974/1160 E. 1975/5782 K.)
E. 2014/218
K. 2014/409
T. 05.07.2014 
İtirazın süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü;
Şikâyetli avukat hakkında …4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/479 esas sayılı davasına sunduğu cevap dilekçesinde “ ...hırsızlık çekin fotokopisinde cirantaların adres yok iken adres ilave ederek sahtecilik yapmıştır.”, “...icra takibi ile sahtecilik, tahrifat ve resmi evrakta sahtecilik yapmışlardır.”, “...müvekkilimiz Ç. Ltd. Şti’ne takip yapmak avukatlık ile bağdaşmaz. Cahil sokaktaki kişi yapmaz, ancak avukat hiç yapmaz yapamaz.” vb gibi sözlerle Avukatlık Yasası 34, 134 ve TBB Meslek Kuralları 5, 27/1. maddelere aykırı davrandığı iddiası ile açılan disiplin kovuşturması sonucu eylem sabit görülmeyerek disiplin cezası tayinine yer olmadığına karar verilmiştir.
Şikayetli avukat savunmasında özetle; Davaya konu olayın açıklandığını, savunma sınırları kapsamında beyanlarda bulunduğunu, müvekkillerinden Av. Z. S. hakkında şikâyetçiler tarafından aynı konu ile ilgili şikayette bulunulduğunu, şikayetçi avukatlar tarafından söz konusu çalıntı çekin arkasında karşılık yazısı olmadığı halde icra takibine konu edildiğini, yine söz konusu çekte adres olmadığı halde adres yazılarak tahrifat yapıldığını, … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından şikayetçi avukatlar hakkında soruşturma yapıldığını, sahte evrak ile işlem yapan şikayetçi avukatların sahtecilik ve resmi evrakta sahteciliğe ortak hareket nedeni ile sorumlu olacaklarını, meslek ilke ve kurallarına aykırı davranmadığını beyan ettiği görülmüştür.
İncelenen dosya kapsamından Şikâyetçi avukatlar hakkında Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 04.10.2011 ve B.03.0.CİG.0.00.00.02-101-05-16-4782-2011/26904 sayılı “Olur”u gereğince “adı geçen avukatların, müvekkilleri A. A. tarafından kendilerine getirilen çeke istinaden aldıkları bilgi ve talimatlar doğrultusunda alacağın tahsiline dair şikâyete konu icra takibini başlatarak işlemler yaptıkları, çekin çalınarak üzerinde tahrifat yapıldığını bildiklerine dair soyut iddia dışında delil olmadığı, tahsil edilmek üzere getirilen çekin çalıntı olup olmadığını araştırma yükümlülüklerinin bulunmadığı, icra takibinin tarafları arasındaki hukukî nitelikteki ihtilafın merciince çözümlenmesi mümkün iken durumun avukat şikâyetine konu edildiği, esasen bu konuda … Asliye 4. Hukuk Mahkemesinin 2010/479 esasına kayden açılan davanın da devam ettiği, bu sebeple, iddianın doğrulanmadığı… Bu bakımdan; … Barosunda kayıtlı Avukatlar M. G., A. R. A., Y. Ö, H. D., Ç. D., … Barosunda kayıtlı Avukatlar E. H. D., M. B., K. B., S. T. ve S. L. haklarında 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 58. maddesi uyarınca soruşturma izni verilmesine yer olmadığı düşünülmüştür” denilerek haklarında soruşturma açılmadığı,
Şikâyete konu … 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/479 Esasına sunulan 07.12.2010 günlü ve davalılar vekili G. S. imzalı dilekçede “Diğer şüpheli avukatlar …’ten getirilen vekâletnamede ve aslı ibraz edilmeyen hırsızlık çekin fotokopisinde cirantaların adresi yokken adres ilave ederek sahtecilik ve çekte vekâlet verenin hamil sıfatı olmadığını bildiği halde çek varmış ve kanuni unsurları ihtiva ediyor gibi, … 12. İcra Müdürlüğü 2010/9543 Esas sayılı dosya ile cirantaların ve müvekkilimin takip edilmesi sahtecilik ve resmi evrakta sahtecilik ve avukatlık görevini kötüye kullanmadır.”, “ ...hırsızlık çekin fotokopisinde cirantaların adres yok iken adres ilave ederek sahtecilik yapmıştır.”, “...müvekkilimiz Ç. Ltd. Şti’ne takip yapmak avukatlık ile bağdaşmaz. Cahil sokaktaki kişi yapmaz, ancak avukat hiç yapmaz yapamaz.” gibi sözlerin yazıldığı,
Şikâyeti inceleyen … Barosu Disiplin Kurulu’nun Şikâyetli Avukat hakkında “disiplin cezası verilmesine yer olmadığına” ilişkin 11.11.2013 gün ve 2012/D.9 Esas, 2013/439 Karar sayılı kararı gerekçesinde “… Dosya içeriğinden ve Av. Z. S.’ın beyanlarından ve tarafların kabulünden, şikâyet konusu belgedeki imzanın Av. Z. S.’a ait olduğu anlaşıldığından ve Heyetimize Yönetim Kurulu’ndan sevk edilen sevk belgesinde şikâyet olunan sadece Av. G. S. görüldüğünden şikâyet edilen Av. G. S. hakkında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına… “ karar verildiği görülmüştür.
Şikayetli Avukatın daha önce disiplin cezası almadığı anlaşılmaktadır.
Karara karşı Şikayetçilerin 10.02.2014 gün ve 274 evrak kayıtlı dilekçede “…nedenle Disiplin Kurulu’nun avukat Z. S.’ın kabulü doğrultusunda açılmış bulunan soruşturmayı genişleterek onu da soruşturmaya re’sen dahil etmesi ve disiplin sorumluluğu gerektiren dilekçeleri nedeniyle uygun görülecek cezayı vermesi gerekiyor iken, sadece şikayet dilekçesindeki isme bağlı kalarak karar verilmesi hatalıdır. Disiplin suçu teşkil eden ikinci husus ise dilekçelerin altında avukat G. S. ismi yazmasına rağmen dilekçenin avukat Z. S. tarafından imzalanarak Mahkemeye verilmesi ve bunun disiplin soruşturması sırasında ve Mahkemedeki duruşmalarda da avukat G. S. tarafından gizlenmesi ve resmi makamların yanıltılmış olmasıdır. Ancak Disiplin Kurulu tarafından onun hakkında da bir ceza verilmemiştir. Sonuçta her iki avukat tarafından da işlenen disiplin suçları varken ortada disiplin sorumluluğunu gerektirecek bir durumun olmadığına karar verilmesi, Avukatlık Kanunu ve Mesleki Etik İlkelere uygun değildir. Bu nedenler ile her iki avukat tarafından da disiplin sorumluluğunu gerektirir eylem ve işlemlerde bulunulmuş olduğu gözetilmeden verilen karara itiraz etmek zorunlu olmuştur…” gerekçesiyle itiraz ettikleri görülmektedir.
Anayasa’nın 36. maddesine göre, “herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir “, Eski TCK’nun 486., yeni TCK’nun 128. maddesi de, “Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde ceza verilemez” hükmünü içermektedir. Bu evrensel kuralların kabulü ile iddia ve savunma dokunulmazlığı anayasal ve yasal teminat altına alınmıştır. Her hakta olduğu gibi iddia ve savunma dokunulmazlığı da sınırsız olmayıp, m. devamında, “Ancak, bunun için, isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerektiği” bildirilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.10.1998 tarih, E. 1998/225, K. 1998/316 sayılı kararında, “... Görülüyor ki, Anayasa’nın kabul ettiği esasa göre, iddia ve savunma hakkının kullanılması ancak meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle olmalıdır. İddia ve savunma hakkının her türlü etkiden uzak olarak kullanılması esastır. Bir davada tarafların yargı mercileri önünde iddia ve savunmalarını hiçbir endişeye kapılmadan serbestçe yapmaları gerekir. Ancak bu serbesti, dava konusu olayın aydınlığa kavuşması, bir başka anlatımla hakkın meydana çıkarılmasına vesile olması amacına hizmet etmelidir. Böyle olduğu takdirde Anayasa’nın öngördüğü meşru vasıta ve yollara başvurulmuş olur. Ancak o dava sebebiyle söylenmesinde ve yazılmasında yarar bulunmayan, diğer bir deyişle davanın aydınlığa kavuşmasında ve hakkın meydana çıkarılmasında hiçbir olumlu etkisi olmayan, hakareti oluşturan yazı ve sözlerin kullanılmasında meşruiyet vardır denilemez. Bu gibi durumlarda iddia ve savunma sınırı aşılmış ve dolayısıyla haysiyetler korunmamış olur...”
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 02.05.1975 tarih, E.1974/1160, K. 1975/5782 sayılı kararında da, “Avukat, müvekkillerinin çıkarlarını hasmının zararlarını gözetmeden, sert bir biçimde savunmak zorundadır. Çünkü meslek ödevi bunu gerektirir. Ancak avukatın, temsil ettiği tarafın çıkarlarını korumasının gerektirdiği ölçüyü ve objektif tartışma sınırını aşan, yersiz ve icapsız olarak karşı tarafın kişiliğini hedef tutan, O’nu küçük düşürmeye ve dürüst olmayan bir kişi olarak göstermeye yönelik saldırılar hukuka aykırıdır ve avukatın sorumluluğunu gerektirir. Başka bir deyişle karşı tarafın kişisel ilişkilerini rencide edebilecek savunmasını, davanın amacı haklı gösterdiği, savunma gerçekten esasa yararlı ve etkili olduğu, hatta zaruri bulunduğu takdirde hukuka aykırılıktan söz edilmesi olanaksızdır...” denilmektedir.
Şikâyetli avukatın dilekçesinde kullandığı sözler, yargılamanın hukuksal yönü ile ilgili; “hakkın ortaya çıkarılmasına yararlı, etkili ve hatta zaruri açıklama”, “objektiflik, gerçek ve somut vakıalara dayanma”, “uyuşmazlıkla bağlantılılık” ve “hukuki açıklama” esaslarına uygun açıklama olarak kabul edilemeyeceğinden ve savunma sınırları içinde olduğu düşünülemeyeceğinden, eylem disiplin suçu oluşturmaktadır.
Avukat koşullar ne olursa olsu hakkını yasal yollarda aramalı, “Avukatın bağımsızlığı” ilkesi gereği hukukla ilgisiz açıklamalardan özenle kaçınmak zorundadır.
Şikâyetli avukatın ilamsız takibe itirazla durdurmuş olduğu takipte, takip talebinde iki avukatın imzası bulunmasına karşın tümü hakkında dilekçeye yazdığı sözlerle şikâyetçi olması anayasal şikâyet hakkını kullanmakla açıklanamaz. Avukat öncelikle hukuk savaşı yapmalı, meslektaşlarını suçlarken çok dikkatli ve varsayımlara değil belgelere dayanmalı, salt soruşturma açılmış olmasının sahtecilikle suçlanmaya yeterli olmadığını bilmeli, sözlerini daha özenli seçmelidir.
Bu nedenle eylemin Avukatlık Yasası 34, 134, TBB Meslek Kuralları 5, 11, 27/1. maddelere aykırı olmakla disiplin suçu olduğundan Baro Disiplin Kurulu’nca yalpan hukuksal değerlendirme isabetli olmamakla karara itiraz eden Şikâyetçi avukatlar E. H. D., Avukat Ç. D. ve Avukat K. B.’ın itirazının kabulü ile disiplin cezası tayini gerekmiştir.
Sonuç olarak Şikâyetçi avukatlar E. H. D., Avukat Ç. D. ve Avukat K. B.’ın itirazının kabulü ile;
1-… Barosu Disiplin Kurulu’nun “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” ilişkin 11.11.2013 gün ve 2012/D.9 Esas, 2013/439 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, Şikâyetli avukat G. S.’ın “Kınama Cezası İle Cezalandırılmasına”,
2- Kurulumuz kararının tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içerisinde Ankara İdare Mahkemesi’nde dava yolu açık olmak üzere,
Oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy