Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 53, 135) 
E. 2010/706
K. 2011/202
T. 04.04.2011
Şikâyetli avukatın, şikâyetçi ile aralarında inşaat sözleşmesi bulunan M.G.’nin vekili olduğu, bu kişiye 10.000,00.-TL. sı borçlu olduğu halde yapılan ödemelere dair belge bulunmadığı için müvekkilini yönlendirerek işin tamamının tutarı olan 110.000,00.-TL. sı ve gecikme faizi ve avukatlık ücreti ile birlikte 150.000,00.-TL. sı alınacağına ikna ettiği, daha sonra defalarca kendisini arayarak bu rakamlarla taciz ettiği, Çerkezköy 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/169 D.İş sayılı davasını açtığı, bu sebeple M.G. ile 32.500,00.-TL. sına anlaşmak zorunda kaldıklarını, bu eylemin adaleti temsil etmek durumda olan ve doğru olanı tespit ve husumete yol açmamak yükümlüğünde olan avukatın cezalandırılması isteği ile yapılan şikayet üzerine açılan disiplin kovuşturması sonucunda Baro Disiplin Kurulunca disiplin cezası tayin edilmiştir.
Şikayetli avukat savunmalarında, müvekkilinin kendisine başvurarak şikayetçinin ortağı olduğu şirkete iş yaptığını ancak alacağını alamadığını bildirdiğini, kendisini yönlendirdiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, şikayetçiyi dava açılmasından önce ve dava sırasında bir defa bile aramadığını, defalarca arayarak taciz ettiği iddiasının da gerçek dışı olduğunu, hak aramanın yolunun mahkemeler olduğunu, kendisinin de dava açarak görevini yaptığını, bunun haksız kazanç sağlama olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, kendilerinin M.G.’yi zor ikna ederek ibraname aldıklarını söylediğine göre, kendisinin müvekkilini dava açmamaya ikna etmesinin nasıl beklenebileceğini, müvekkili ile şikayetçinin kendisini dava dışı bırakarak bilgisi dışında anlaşarak ibralaştıklarını, şikayetçi ile birlikte mahkemeye davadan feragat ettiğine dair belgeyi verdiklerini, avukatlık ücreti için dava açmak zorunda kaldığını, bildirmiştir.
Dosyada fotokopisi bulunan Çerkezköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/180 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, ekinde 15.05.2006 tarihli inşaat sözleşmesi, tarihsiz el yazılı belge, 26.02.2008 tarih 3799 sayılı ihtarname bulunan 18.03.2008 tarihli dava dilekçesi 13.06.2008 tarihli delil listesinin bulunduğu, davacı asilin imzasını taşıyan 23.09.2008 tarihli davadan feragat dilekçesi üzerine Mahkemece 2008/467 Karar sayılı kararı ile davanın feragat sebebi ile reddine karar verildiği,
Dosyada fotokopisi bulunan Çerkezköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/865 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, şikâyetli avukatın 8.000,00.-TL. sı avukatlık ücreti alacağı iddiası ile 16.12.2008 tarihinde dava açtığı, 05.02.2009 tarihli delil listesini ve ekinde 26.02.2008 tarihli avukatlık sözleşmesini sunduğu, 05.03.2009 tarihli dilekçesi ile üzerine tedbir konulan çekteki tedbirin kaldırılmasını talep ettiği, görülmüştür.
Soruşturma aşamasında soruşturmacı üye, kovuşturma aşamasında Baro Disiplin Kurulu, gösterilen tanıkların beyanlarını almıştır.
Şikâyetli avukat soruşturmacı üyenin, şikâyetçinin avukatının oğlu ve birlikte çalıştığı avukat olduğunu, bu sebeple soruşturmada yer alamayacağını ve raporunun taraflı olduğunu ileri sürmüştür.
Soruşturma aşamasında, soruşturmacı üye tarafından ifadesi alınan, şikayetli avukatın müvekkili M.G. beyanında, kendisini avukatının yönlendirdiğini, kendisine yapılan ödemeler ile ilgili olarak yazılı belge vermediyse hiç ödeme yapılmamış gibi tamamının tahsil edilebileceğini söylediğini, kendisinin de uzman olanın avukat olduğunu ve nasıl isterse öyle yapması gerektiğini söylediğini belirtmiş, şikâyetli avukatın dosyaya sunduğu ve Avukatlık Yasasının 53. maddesine göre düzenlendiği ibaresini de taşıyan ve M.G. imzalı 01.04.2010 tarihli görüşme tutanağında ise şikâyetli avukata daha önce yapılan ödemelerden söz etmediğini, ancak ne kadar işçilik yaptığını bilemediğini, şikâyetli avukatın bir yönlendirmesinin olmadığını, dava açıldıktan sonra karşı taraf ve avukatı tarafından, kendi avukatına bilgi verme fırsatı tanınmadan, manevi baskı sonucunda protokol imzalanarak anlaşma sağlandığını, şikâyetten sonra Avukat Z.B.’nin kendisini çağırarak sohbet ettiğini ve oğlu soruşturmacı üyenin ifadesini alacağını söylediğini, beyanı olarak yazılanların doğru olmadığını, kendisinin inşaatçı olması sebebiyle okuma yazma ile arasının iyi olmadığını ve yazılanları okumadan imzaladığını, alacağını avukatının açtığı dava sebebiyle elde ettiğini bildirmiştir. Disiplin Kurulu’nda verdiği ifadesinde de şikayetli avukatın kendisini yönlendirmediğini, alacak tutarının hesaplamaya bağlı olduğu için kendisinin de tam olarak bilmediğini, açılan dava dilekçesi ile görüşme tutanağı altındaki imzaların kendisine ait olduğunu, araya girenlerin sebebi ile vekilinin dışında davalı ile haricen anlaştıklarını, şikâyetçinin avukatının yazdığı ibranameyi imzaladığını ve 2.500,00.-TL. sı nakit ve 10.000,00. er TL. lık üç çek aldığını, bildirmiştir.
Dosyadaki belgelere göre, şikayetli avukat ile müvekkili arasında 26.02.2008 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin düzenlendiği, sözleşmede avukatın üstlendiği işin, müvekkilinin inşaat yapım alacağı için açılacak dava olarak belirtildiği, alacağın tutarı olarak bir rakam belirtilmediği, avukatlık ücretinin dava tutarının %25 olarak kararlaştırıldığı, şikâyetli avukatın aynı tarihli ihtarnameyi keşide ettiği, bu ihtarnamede de alacak tutarı ile ilgili bir miktar belirtilmediği, hesap görülerek alacağın ödenmesinin istendiği, ihtar gereğinin yerine getirilmemesi üzerine fazlayı talep hakkı saklı tutularak 10.000,00.-TL. lık alacak davası açıldığı, davacı asilin dava dışı ve şikâyetli avukatın bilgisi dışında davalı ile 23.09.2009 tarihli ibraname ile anlaşması ve Mahkeme’ye davadan feragat etmesi sebebi ile davanın reddine karar verildiği, şikâyetli avukatın avukatlık ücreti için dava açmak zorunda kaldığı, anlaşılmaktadır.
Yazılı belgeler ile belirlenen bu durum karşısında, vekil ile müvekkil arasındaki olaylara dayanılarak yapılan şikâyet üzerine, tanık dinlenmesi ve tanık sözlerine itibar edilmesi mümkün bulunmadığı gibi, bu yöndeki şikâyetin de soyut iddiadan ibaret kaldığı anlaşılmaktadır.
Baro Disiplin Kurulu, şikâyetli avukatın görevini kötüye kullandığı, ihmal ettiği hususunda maddi delil bulunmadığını kabul ettiği halde, şikâyetli avukatın “olayın cereyan süresi içinde mesleğini ifada daha dikkatle davranması” için uyarılması gerektiğine karar vermiştir.
Avukatlık Yasasının 135/1.maddesi uyarma cezasını, avukatın mesleğini icrasında daha dikkatli davranması gerektiğinin kendisine bildirilmesi olarak tarif etmiş ise de, aynı maddede yazılan diğer tüm cezalar ile birlikte disiplin cezalarının, şikâyet edilen avukatın eyleminin tam olarak belirlenmesi sonucunda, bu eylemin Avukatlık Yasasının ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının hangi hükümlerine aykırı olduğu da belirlenmek suretiyle verilebileceği açıktır.
Bu nedenlerle, Baro Disiplin Kurulu’nun bu yönde bir gerekçe içermeyen ve sadece verilen disiplin cezasının içeriğini açıklayan kararında hukuksal isabet bulunmamış, yeniden incelemeyi gerektirir bir husus da bulunmadığından, şikâyetli avukat hakkında verilen “uyarma” cezasının kaldırılarak, şikâyetli avukat hakkında “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak, şikâyetli avukatın itirazının kabulü ile Baro Disiplin Kurulunun “Uyarma Cezası Verilmesine” ilişkin kararının KALDIRILMASINA, şikâyetli avukat O.G. hakkında DİSİPLİN CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy