Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 3, 134) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 5)
E.2013/224
K.2013/644
T. 23.08.2013 
“Şikâyetli avukat hakkında Şikâyetçi vekili Avukat … …’e gönderdiği 14.08.2009 tarihli cevabi yazıda “.maalesef …’da saygı duyulmayan ve müvekkil tabir edilen kurnaz insanların oyuncağı olmuş durumdayız, özellikle … … isimli kişi bu profile uyan en uygun kişidir… ilk bakışta zavallı, sessiz, cahil görünümünün altında yatan sinsi ve kurnaz halini zaman geçtikçe anlamakta zorlanamayacağınıza eminim, yine bunla birlikte zavallı kurnaz … … altın gömü bulacağı inancı ile kendisi gibi kurnaz kişilerle işbirliği yapmış ve yakalanmış neticede ceza davaları ile baş başa kalmıştır… zavallı görünümlü kurnaz …’in şahsımdan alacağı bulunmamaktadır” sözleriyle TBB Meslek Kuralları 4, 5. maddelere aykırı davrandığı iddiası ile açılan disiplin kovuşturması sonucu eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.
Şikâyetli avukat önceki savunmaları ve itirazında özetle; 14.08.2009 tarihli cevabi yazının kendisine gönderilen ihtarnamedeki kişilik kaklarını rencide edici sözlere karşılık savunma hakkı kapsamında kullanıldığını, Şikâyetçinin bedava avukat çalıştırmayı alışkanlık haline getirdiğini, kullandığı sözlerin Şikâyetçinin kişiliğini meslektaşa anlatma niteliğinde olmakla suçsuz olduğunu savunmuştur.
Anayasa’nın 36. maddesine göre, “herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir “, Eski TCK’nun 486., yeni TCK’nun 128. maddesi de, “Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde ceza verilemez” hükmünü içermektedir. Bu evrensel kuralların kabulü ile iddia ve savunma dokunulmazlığı anayasal ve yasal teminat altına alınmıştır. Her hakta olduğu gibi iddia ve savunma dokunulmazlığı da sınırsız olmayıp, m. devamında, “Ancak, bunun için, isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerektiği” bildirilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.10.1998 tarih, E. 1998/225, K. 1998/316 sayılı kararında, “... Görülüyor ki, Anayasa’nın kabul ettiği esasa göre, iddia ve savunma hakkının kullanılması ancak meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle olmalıdır. İddia ve savunma hakkının her türlü etkiden uzak olarak kullanılması esastır. Bir davada tarafların yargı mercileri önünde iddia ve savunmalarını hiçbir endişeye kapılmadan serbestçe yapmaları gerekir. Ancak bu serbesti, dava konusu olayın aydınlığa kavuşması, bir başka anlatımla hakkın meydana çıkarılmasına vesile olması amacına hizmet etmelidir. Böyle olduğu takdirde Anayasa’nın öngördüğü meşru vasıta ve yollara başvurulmuş olur. Ancak o dava sebebiyle söylenmesinde ve yazılmasında yarar bulunmayan, diğer bir deyişle davanın aydınlığa kavuşmasında ve hakkın meydana çıkarılmasında hiçbir olumlu etkisi olmayan, hakareti oluşturan yazı ve sözlerin kullanılmasında meşruiyet vardır denilemez. Bu gibi durumlarda iddia ve savunma sınırı aşılmış ve dolayısıyla haysiyetler korunmamış olur...”
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 02.05.1975 tarih, E.1974/1160, K. 1975/5782 sayılı kararında da, “Avukat, müvekkillerinin çıkarlarını hasmının zararlarını gözetmeden, sert bir biçimde savunmak zorundadır. Çünkü meslek ödevi bunu gerektirir. Ancak avukatın, temsil ettiği tarafın çıkarlarını korumasının gerektirdiği ölçüyü ve objektif tartışma sınırını aşan, yersiz ve icapsız olarak karşı tarafın kişiliğini hedef tutan, O’nu küçük düşürmeye ve dürüst olmayan bir kişi olarak göstermeye yönelik saldırılar hukuka aykırıdır ve avukatın sorumluluğunu gerektirir. Başka bir deyişle karşı tarafın kişisel ilişkilerini rencide edebilecek savunmasını, davanın amacı haklı gösterdiği, savunma gerçekten esasa yararlı ve etkili olduğu, hatta zaruri bulunduğu takdirde hukuka aykırılıktan söz edilmesi olanaksızdır...” denilmektedir.
Dilekçede özellikle birkaç defa kullanılan “…kurnaz insanların oyuncağı olmuş durumdayız, özellikle Hümmet Günel isimli kişi bu profile uyan en uygun kişidir… ilk bakışta zavallı, sessiz, cahil görünümünün altında yatan sinsi ve kurnaz halini… zavallı kurnaz Hümmet Günel altın gömü bulacağı inancı ile kendisi gibi kurnaz kişilerle işbirliği yapmış...” sözleri savunmaya gerçekten yararlı, etkili ve hatta zaruri olmadığı gibi, hakkın meydana çıkarılmasında hiçbir olumlu etkisinin bulunmadığı, sübjektif inançla karşı tarafın kişiliğini hedef alan, bu sebeple O’nu küçük düşürmeye, dürüst olmayan bir kişi olarak göstermeye yönelik sözler olduğu tartışmasızdır.
Şikâyetli avukatın dilekçesinde kullandığı sözler, yargılamanın hukuksal yönü ile ilgili; “hakkın ortaya çıkarılmasına yararlı, etkili ve hatta zaruri açıklama”, “objektiflik, gerçek ve somut vakıalara dayanma”, “uyuşmazlıkla bağlantılılık” ve “hukuki açıklama” esaslarına uygun açıklama olarak kabul edilemeyeceğinden ve savunma sınırları içinde olduğu düşünülemeyeceğinden, eylem disiplin suçu oluşturmaktadır.
Avukat koşullar ne olursa olsu hakkını yasal yollarda aramalı, “Avukatın bağımsızlığı” ilkesi gereği hukukla ilgisiz açıklamalardan özenle kaçınmak zorundadır.
Bu nedenlerle eylem disiplin suçu olduğundan Baro Disiplin Kurulu’nca yapılan değerlendirmede hukuki isabet görülmekle itirazın reddi ile kararın onanması gerekmiştir.
Sonuç olarak Şikâyetli Avukat …. … …’ün itirazının reddine, … Barosu Disiplin Kurulu’nun “Uyarma Cezası Verilmesine” ilişkin 28.01.2013 gün ve 2012/D.378 Esas, 2013/89 Karar sayılı kararının ONANMASINA, katılanların oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy