Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 38) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 2, 3, 4, 35, 36, 37, 38) (2. HD. 03.07.1995 T. 1995/6891 E. 1995/7761 K.) (13. HD. 03.10.2000 T. 2000/6991 E. 2000/7836 K.)   
E. 2010/639
K. 2011/138
T. 11.03.2011
Şikayetçi, şikayetli avukata eşinden boşanmak için Divriği Noterliğinden 18 Ekim 2008 tarihinde vekaletname çıkartarak şikayetli avukat ile vekalet sözleşmesi yaptığını, ancak şikayetli avukatın kendisini oyalayarak uzun bir süre davasını açmadığını, daha sonra boşanmak istediği eşi R.E.’nin vekaletini alarak onun tarafından açılan boşanma davasına girdiğini, kendisinden aldığı bilgilerle eşinin vekilliğini yürüttüğünü, mağdur edildiğini iddia etmesi üzerine başlatılan disiplin kovuşturması sonucunda Baro Disiplin Kurulunca eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.
Şikayetli avukat savunmasında, şikayetçinin bürosuna gelerek boşanma davası olduğunu bildirdiğini, şikayetçiye tek taraflı olarak imzaladığı ücret sözleşmesini verdiğini ancak ücret almadığını, şikayetçinin daha sonra Divriği Noterliğinden vekaletname çıkarak geldiğini, ancak kendisinin şikayetçiye Avukatlık Yasasının 37.maddesine göre davaya giremeyeceğini bildirdiğini, şikayetçi tarafından Divriği Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/210 Esasına kayıtlı boşanma davası açıldığını, bu davaya mukabil davacı ve davalı vekili olarak girdiğini, şikayetçinin herhangi bir ücret ödemediğini ve onunu adına hukuki işlem yapmadığını bildirmiştir.
Baro Disiplin Kurulu, şikayetli avukatın eylemini Avukatlık Yasasının 34. ve 38/1-2. maddeleri ile Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 2, 3 ve 4, 35, 36, 37 ve 38.maddelerine aykırı olduğunu kabul ederek şikayetli avukatın kınama cezası ile cezalandırılmasına karar vermiş, karara şikayetli avukat tarafından itiraz edilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, şikayetçi ile şikayetli avukatın dosyada aslı bulunan 08.10.2008 tarihli “Vekalet sözleşmesi”ni tanzim ve imzaladıkları, sözleşme içeriğinin “şikayetçi adına boşanma davası, nafaka, eşya ile maddi ve manevi tazminat davasının 1.700,00.-TL. sı vekalet ücreti karşılığında takip edileceğinin kararlaştırıldığı, dosya içinde şikayetli avukata vekalet ücretinin ödendiğine dair belge bulunmadığı, şikayetçinin asil olarak Divriği Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/210 Esasında kayıtlı olarak 06.11.2008 tarihli dilekçe ile eşi R.E. aleyhinde boşanma davası açtığı, şikayetli avukatın şikayetçinin eşi R.E.’den Divriği Noterliğinin 11.11.2008 tarih ve 2600 yevmiye nolu boşanma davası ile ilgili vekaletname aldığı, bu vekaletnameye dayanarak şikayetli avukatın şikayetçi aleyhinde davalı-karşı davacı olarak davanın 23.12.2008 tarihli celsesine katıldığı, sonraki celseleri de takip ettiği, şikayetli avukatın 28.07.2009 tarihli celsede gördüğü lüzum üzerine vekaletten istifa ettiğini bildirdiği, mahkemece beyanın imza altına alınmış olduğu, anlaşılmıştır.
Şikayetli avukat şikayetçiden vekaletname alması ve şikayetçi ile vekalet sözleşmesi yapması ile taraflar arasındaki vekalet ilişkisi hukuken oluşmuştur. Vekalet sözleşmesinde tayin edilen ücretin ödenmemiş olması doğmuş olan vekalet ilişkisini ortadan kaldıran bir neden değildir.
Şikayetli avukatın, başlangıçta taraflar arasındaki boşanma davası konusunda şikayetçi ile görüşme ve vekalet sözleşmesi yaparak şikayetçinin boşanma davası için vekaletnamesini aldığı, şikayetçinin kendi adına açtığı boşanma davasına bu kez davada davalı olan şikayetçinin eşinin vekaletini alarak şikayetçi aleyhinde davalı vekili sıfatı ile davaya katıldığı ve karşı dava açtığı dosya kapsamı ile tartışmasızdır.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 03.07.1995 tarih ve 6891-7761 sayılı kararında, “Avukatlık Yasasının 38/b maddesinde, avukata aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa, işi reddetmesi gerektiği kuralı yer almaktadır. Yasa ile izlenen amaç, avukatın aldığı vekalet sonucu vakıf olduğu sırları önceki müvekkilinin aleyhine kullanmayı önlemektir. Yasa maddesi ile öngörülen husus kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece resen gözetilir. Somut olayda davacı vekili, taraflar arasında boşanma ve yoksulluk nafakasına karar verilen ilk davada kocanın vekili olmuştur. Nafakanın takdirine esas olan mali konuda kocanın ( bu davadaki davalının ) sırlarını ve gücünü öğrenmiştir. Bu durumda Av. …….’nun huzuru ile davaya bakılması usul ve yasasa aykırıdır.” gerekçesi ile maddenin bir amacı belirtildiği gibi,
Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 03.10.2000 tarih ve 2000/6991–7836 sayılı kararında da, “Avukatlık, karşılıklı güven ve sadakat isteyen bir meslek olup, vekalet de bu inanç doğrultusunda verilir. Davalı avukat, davacının bu inancını kötüye kullanarak hasım tarafın kendisini vekil tayin etmesine karşı koymamış, onun vekilliğini üstlenmiştir. Bu durum müvekkil davacının davalı avukatına karşı beslediği güvenin sarsılmasına neden olduğunun kabulünde duraksamaya yer yoktur. O nedenle davacı müvekkil salt bu nedeni ileri sürmek suretiyle dahi azilde haklıdır.” denilmek suretiyle Avukatlık Yasasının 38/b ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 36.maddesinin, salt öğrenilen sırların önceki müvekkile karşı kullanılmasını önlemek amacıyla değil, karşılıklı güven ve sadakat nedeniyle de konulmuş bulunduğunu açıkça belirtmektedir.
Avukatlık Yasasının 34.maddesi “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen Meslek Kurallarına uymakla yükümlüdürler.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3.maddesi “Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güveninin sağlayacak biçimde ve işini tam bir sadakatle yürütür.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 4.maddesi “Avukat, mesleğin itibarını sarsacak her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.”, hükümleri ile belirlenen ilkeler göz önünde bulundurulduğunda, maddenin amacının esas itibarıyla mesleğe olan güveni sarsmamak olduğu tartışmasızdır.
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 2.maddesi “Mesleki çalışmasında avukat bağımsızlığını korur; bu bağımsızlığı zedeleyecek iş kabulünden kaçınır.” Gerçektende bu sebepledir ki, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 36.maddesi “Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat yararı çatışan öbür tarafın vekaletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz.” hükmü ile avukat, işi retle yükümlendirilmiştir.
Avukat kendi kendine karşı da bağımsızlığını korumak zorundadır.
Avukatlık, “doğruluk karinesi”nden yararlanan mesleklerdendir. Kişilerin bu mesleğin mensuplarına inançları asıldır. Bu nedenle avukatların, kolektif inanca ters düşecek ve bu inancı sarsacak davranışlardan dikkatle kaçınmaları gerekir.
Şikayetli avukatın, müvekkili ile olan vekalet ilişkisinin devamı esnasında eş zamanlı olarak hasım tarafın vekaletini üstlenmesi, Avukatlık Yasasının 34, 38/b, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 2, 3, 4, 36.maddelerine aykırı olmakla eylem disiplin suçu oluşturduğundan, Baro Disiplin Kurulu’nca yapılan hukuki değerlendirmede isabetsizlik görülmemiş, kararın onanması gerekmiştir.
Sonuç olarak, şikayetli avukatın itirazının reddi ile Baro Disiplin Kurulunun “Kınama Cezası Verilmesine” ilişkin kararının ONANMASINA, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy