Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 56, 136, 140) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 3, 4)
E. 2010/614
K. 2011/111
T. 19.02.2011
Şikayetli avukat hakkında, İstanbul 4.Sulh Hukuk Mahkemesinde davalı vekili sıfatıyla takip ettiği davanın 04.04.2005 tarihli duruşmasında 09.04.1999 ve 22.04.1999 tarihli “Sayın sakinler”, “Sayın malikler” başlıklı ve davacı şikayetçinin imzasını taşıyan ve aslı olmayan belgeleri “aslı gibidir” şerhi verip onaylayarak mahkemeye sunduğu iddiası üzerine başlatılan disiplin kovuşturması sonucunda Baro Disiplin Kurulunca eylem sabit görülmeyerek disiplin cezası tayin edilmemiştir.
Şikayetli avukat savunmasında, şikayetçinin apartman sakinleri ile sorunları olup, bu sorunları mahkemeye taşıyan bir kişi olduğunu, mahkemenin kesin süre vermesi sebebiyle müvekkilinin şikayete konu belgeleri faks ile gönderdiğini, belgelerin asıllarının müvekkilinde olduğuna güvenerek belgeleri aslı gibidir demek suretiyle mahkemeye delil olarak sunduğunu, belgelerin aslını istediğinde müvekkilinin de belgelerin fotokopi olduğunu bildirdiğini ileri sürmüştür.
Baro Disiplin Kurulu, şikayetli avukatın suç işleme kastı bulunmadığından eyleminin disiplin suçunu oluşturmadığını kabul ederek, şikayetli avukat hakkında “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” karar vermiş, karara şikayetçi tarafından itiraz edilmiştir.
Disiplin kovuşturmasına konu sorun, şikayetli avukatın asılları kendisinde olmadığı halde fotokopi belgeleri aslı gibidir diyerek mahkemeye sunmasının, belge asıllarının istenilmesine karşın mahkemeye belge asıllarını sunamamasının disiplin suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkindir.
Şikayetli avukat hakkında Avukatlık Yasasına muhalefet suçlamasıyla İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesinde açılan kamu davasında “şikayetlinin müvekkilince faksla gönderilen belgenin aslının varlığı konusunda müvekkiline güvenerek aslı gibidir diyerek imzalayarak mahkemeye ibraz etmesinde suç kastı olmadığı” gerekçesiyle beraatına karar verilmiş, karar 24.12.2009 tarihinde kesinleşmiştir.
Şikayetli avukatın kamu davasından beraat etmiş olması eylemin disiplin suçu oluşturmayacağı anlamına gelmez.
Avukatlık Yasasının 140/3.maddesine göre; “Eylemin işlenmemiş olması veya sanığı tarafından yapılmamış olması sebebiyle beraat hali müstesna, beraatla sonuçlanmış bir ceza davasının konusuna giren eylemlerden dolayı disiplin kovuşturması o eylemin ceza kanunları hükümlerinden ayrı olarak, başlı başına disiplin kovuşturmasını gerektirir mahiyette olmasına bağlıdır.”
Bu maddeye göre, kararın Disiplin Kurulunu bağlayıcı olabilmesi için, “eylemin işlenmemiş” veya “sanığı tarafından yapılmamış olması sebebiyle” beraat hali olması gerekir. Kovuşturma konusu olayda kesinleşen Mahkeme kararında “Suç işleme kastı bulunmadığından beraatına” karar verilmiş olmakla, kovuşturmaya devam edilmesi ve koşulları oluşmuş ise disiplin cezası tayininin de yasal engel bulunmamaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, şikayetli avukatın davalı vekili sıfatı ile takip ettiği İstanbul 4.Sulh Hukuk mahkemesinin 2004/1355 Esas sayılı davanın 04.04.2005 tarihli duruşmasında, altında şikayetçinin imzası bulunan ve apartman yöneticiliği sırasında kat maliklerine fotokopi olarak ulaştırdığı 09.04.1999 ve 22.04.1999 tarihli olup, “Sayın sakinler”, “Sayın malikler” başlıklı ve aslı olmayan belgeleri “Aslı Gibidir” diyerek onayladığı ve mahkemeye sunduğu tartışmasızdır.
Dosyada bulunan belgeler ile şikayetli avukatın savunmasının birlikte değerlendirilmesinde, şikayetli avukatın kendisine müvekkilince faks yoluyla gönderildiğini savunduğu, şikayete konu belge fotokopilerini aslı kendisinde bulunmadığı halde Avukatlık Yasasının 56.maddesinin verdiği yetki ile “Aslı Gibidir” şerhi ile tasdik ederek mahkemeye verdiği anlaşılmaktadır.
Avukatlık Yasasının 56/2. maddesine göre “Asıllarının verilmesi kanunda açıkça gösterilmeyen hallerde avukatlar, takip ettikleri işlerde, aslı kendilerinde bulunan her türlü kağıt ve belgelerin örneklerini kendileri onaylayarak yargı mercileri ve diğer adalet dairelerine verebilirler.” Bu yetkinin kullanılabilmesi için, onaylanan belgenin aslının avukatta olması gerektiği açıktır. Bu nedenle, avukat kendisinde aslı olmayan belgeyi/belgeleri müvekkiline güvenerek Mahkemeye vermesi eylemi disiplin suçunu oluşturmaktan kaçınmaz.
Avukatlık Yasasının 34.maddesine göre “Avukatlar yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen Meslek Kurallarına uymakla yükümlüdürler.” Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3.maddesine göre “Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işini tam bir sadakatle yürütür.” 4.maddesine göre de “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.”
Şikayetli avukatın, Avukatlık Yasasının 34 ve 56/2.maddeleri ile Türkiye Barolar Birliği meslek Kurallarının 3 ve 4.maddelerinde düzenlenen özen yükümlülüğünü gereğince yerine getirmediği, Avukatlık Yasasının 136/1.maddesine göre de eylemin Avukatlık Yasasının altıncı kısmında yazılı esaslara aykırı olması karşısında ilk defasında en az kınama cezası verilmesi gerektiğinden, Baro Disiplin Kurulunun “Disiplin Cezası Verilmesine Yer olmadığına” ilişkin kararında hukuki isabet görülmemiş ve kararın kaldırılarak şikayetli avukatın Kınama Cezası ile cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak, şikayetçinin itirazının kabulü ile Baro Disiplin Kurulunun “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” ilişkin kararının KALDIRILMASINA, Şikayetli Avukat F.T.’nin KINAMA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, katılanların oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy