Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 134, 135) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 3, 4, 43)
E. 2010/544
K. 2011/53
T. 28.01.2011
Şikayetli avukat hakkında, mahkeme ilamına dayanan alacak için bilgi ve talimatı olmaksızın karşı yan vekili ile protokol imzalayarak para tahsil ettiği ve parayı ödemediği, iddiası ile başlatılan disiplin kovuşturması sonucunda Baro Disiplin Kurulunca eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.
Şikayetli avukat savunmasında, şikayetçi adına takip ettiği davalardan İzmir 1.Sulh Mahkemesinde görülen dava sonunda tahsil ettiği paradan avukatlık ücretini keserek kalan 730,00.-TL.sını Şubat 2009 tarihinde şikayetçinin banka hesabına gönderdiğini, ikinci davanın sonunda henüz karar kesinleşmeden 20.03.2008 tarihinde karşı yandan aldığı paradan sonra taraflarca kararın temyiz edilmesi sonucu kararın bozulması halinde aldığı parayı iade etme ihtimali bulunduğundan almış olduğu paradan müvekkiline bilgi verdiğini fakat ödeme yapmadığını, daha sonra kararın kesinleşmesi esnasında şikayetçinin de eşinden boşandığı ve dava yolu ile kazanılıp tahsil edilen parada şikayetçinin eşinin de hakkı olması nedeniyle parayı kime vereceği konusunun netleşmediğini, eşlerin bu konuda ihtilaflı olması sebebiyle halen bu belirsizliğin sürdüğünü, parayı şikayetçiye vermeme konusunda bir kötü niyeti olmadığını, bu konuda baro tarafından bildirilecek görüş doğrultusunda parayı faiziyle birlikte mağduriyete mahal vermeden derhal teslim edeceğini bildirmiştir.
Baro Disiplin Kurulu, şikayetli avukatın eylemini sabit görerek Avukatlık Yasasının 134, 135/2 maddeleri gereğince “Kınama cezası ile cezalandırılmasına” karar vermiş, karara şikayetli avukat tarafından itiraz edilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, şikayetli avukatın şikayetçi adına açıp takip ettiği davalardan İzmir 1.Sulh Hukuk Mahkemesindeki davanın 21.06.2007 tarihinde 765,00.- YTL.sının tahsiline karar verilerek sonuçlandığı, İzmir 10.Asliye Hukuk Mahkemesindeki davanın ise 31.01.2008 tarihinde 6.185,25.-YTL. sının yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilerek sonuçlandığı, şikayetli avukatın karşı yan ile her iki davada yanlara mahkemece takdir edilen miktarlar dikkate alınarak 20.03.2008 tarihinde protokol yapılıp her iki davada şikayetçi lehine oluşan 9.587,28 TL.sının şikayetli avukata ödendiği, ayrıca protokolün bu miktar içinde yer alan İzmir 10.Asliye Hukuk Mahkemesine ait davadan dolayı hesaplanan 8.708,98.-TL.lık kısmın kararın bozulması halinde karşı yana iade edileceği koşulunu taşıdığı, şikayetlinin tahsil ettiği 9.587,28.-TL.sından sadece İzmir 1.Sulh Hukuk Mahkemesince verilen kararın kesinleşmesinden sonra hüküm altına alınan meblağdan avukatlık ücretini kestikten sonra bakiye 730,00.-TL.sını Şubat 2009 tarihinde şikayetçinin banka hesabına gönderdiğini şikayetli avukatın belirttiği ancak ödeme belgesinin dosya içinde bulunmadığı, İzmir 10.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen hükmün Yargıtay 3.Hukuk Dairesince 07.07.2008 tarihinde onandığı, şikayetçinin baroya 10.02.2009 tarihinde yaptığı şikayette şikayetli avukatın kendisine ödeme yapmadığını bildiren dilekçesiyle paranın o tarihe kadar şikayetli avukat uhdesinde kaldığı ve paranın kovuşturma aşamasında 09.04.2010 tarihinde şikayetçinin banka hesabına havale edildiği, anlaşılmıştır.
Avukat tahsil ettiği paradan en kısa zamanda müvekkilini bilgilendirip, gerekli masraf ve ücret alacaklarını tenzil ederek kalanını yine en kısa zamanda müvekkiline teslim etmek yükümlülüğündedir. Paranın müvekkile teslim edilmesinde bir engel mevcut ise bu takdirde gerekli yasal önlemlere başvurarak parayı bir banka hesabına yatırmalı veya mahkemeden tevdi mahalli tayini isteyerek belirlenen yere tahsil edilen para yatırılmalıdır.
Bu nedenle, 20.03.2008 tarihinde paranın alınmasından sonra 2007 yılında sonuçlanan İzmir 1.Sulh Hukuk Mahkemesi kararıyla belirlenen miktarın Şubat 2009 tarihinde müvekkile ödendiği iddiasının belgelenmemiş olması, İzmir 10.Asliye Hukuk Mahkemesi kararının 07.07.2008 tarihinde onandığı halde 09.04.2010 tarihli ödemeye kadar paranın şikayetli avukat uhdesinde kalması karşısında, şikayetli avukatın savunma dilekçesinde paranın şikayetçiye ödenmemesi ile ilgili olarak kararın kesinleşmesinin beklenmesi, paranın kime verileceğinin ihtilaflı olması şeklindeki savunmaları samimi bulunmadığından itibar edilmemiştir.
Avukatlık Yasasının 34. maddesine göre, “ Avukatlar yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3.maddesine göre “ Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.” 4.maddesine göre “ Avukat mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.” 43.maddesine göre “ Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir. Müvekkille ilgili bir hesap varsa, uygun sürelerde durum yazı ile bildirilir.”
Disiplin kovuşturmasında müvekkil adına tahsil edilen miktarların zamanında müvekkile aktarılıp aktarılmadığı, avukatın uhdesinde tuttuğu miktar varsa bunun yapılan masraflar ve avukatın ücret alacağı ile oranlı olup olmadığı, bu konuda müvekkilini yazılı olarak bilgilendirilip bilgilendirilmediği ve varsa kalan miktarın iade edilip edilmediği hususunun tespiti önem arz etmektedir.
Şikayetli avukatın, şikayetçi müvekkili adına tahsil ettiği paradan müvekkiline bilgi vermemesi, parayı haksız ve geçerli bir neden olmaksızın uzun süre uhdesinde tutmuş olması, ödediğini savunduğu miktarla ilgili yazılı belge sunmamış olması karşısında, şikayetli avukatın kendisinden beklenen özen yükümlülüğünü ve mesleğine güveni sarsacak şekilde ve şikayetçi müvekkilinin işini sadakatle takip etme görevini yerine getirmediğinden eylemi Avukatlık Yasasının 34 ve 134.maddeleri ile Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3, 4 ve 43.maddelerine açıkça aykırı olmakla eylem disiplin suçunu oluşturmaktadır.
Bu nedenlerle, Baro Disiplin Kurulunun “kınama cezası verilmesine” ilişkin kararında hukuki isabetsizlik görülmemiş onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak, Şikayetli avukatın itirazının reddi ile, Baro Disiplin Kurulunun “Kınama cezası ile cezalandırılmasına” ilişkin kararının ONANMASINA, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy