Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(7201 S. K. m. 11) (1136 S. K. m. 137)
E. 2014/440
K. 2014/649
T. 28.09.2014 
İtirazın süresinde olduğu anlaşıldığından gereği görüşülüp düşünüldü:
Şikâyetli avukat hakkında “Müştekinin oğlu O. K.'ın müvekkili D. Alışveriş Merkezleri ve Aslı Alışveriş Merkezlerinden satın aldığı maldan dolayı 1.500,00 Türk lirası borcu nedeniyle önceden usulünce bir uyarı yazısı göndermedikleri ve icra takibi de başlatmadıkları hâlde, müştekinin cep telefonuna 23.07.2010 tarihinde gönderdikleri mesajda, oğluna yönelik olarak “Bugün ödeme yapılmadığı takdirde hakkında yakalama emri yazılacaktır, ayrıca evinde de haciz işlemi gerçekleştirilecektir, evde bulunmaması halinde kapı çilingirle açılıp polis eşliğinde eşyaları alınacaktır.” şeklinde ifadeler kullandığı ve 1.500.00 Türk lirası borca karşılık 5.000,00 Türk lirası talep ettiği” iddiasıyla yapılan disiplin kovuşturması sonucu şikâyetli Avukatın “kınama cezası ile cezalandırılmasına” karar verilmiştir.
Şikâyetli Avukat vekilleri savunmalarında ve itirazlarında özetle; şikâyetçinin oğlu O. K.’ın D. Alışveriş Merkezleri Day. Tük. Mal. San. Ve Dış Tic. Ltd. Şti’den bilgisayar ve çeşitli donanımlar satın aldığını ancak borcunu ödemediğini, şirket tarafından borçlu aleyhine işlemlere girişilmesi için bononun müvekkillerine gönderildiğini, müvekkillerinin bürosunda takip elemanı olarak birçok kişinin çalıştığını, bu kişilerin kendilerine tevdi edilen dosyalarla ilgili önce borçluyu ödeme yapmaya davet ettiğini, ardından ödeme yapılmazsa icra takibi başlatılması için gerekli işlemleri ikmal ettiklerini, müvekkillerinin böyle bir SMS gönderilmesiyle ilgili talimatı ya da bilgisi olmadığını, takip elemanlarının tamamen kendi inisiyatifleriyle mesajı gönderdiklerini, mesajın müvekkilleri adına kayıtlı bir telefondan değil, takip elemanlarından birine ait olan bir telefon hattı üzerinden gönderildiğini, TCK’ya göre ceza sorumluluğunun şahsi olduğunu, müvekkillerinin mesajın gönderilmesinde katkısı ve kusuru olmadığını, mesajın teknik anlamda borçlunun ihtarı ve ödeme yapmasının istenmesi mahiyetinde olduğunu, müvekkillerinin iddiaya yönelik hiçbir eylemde bulunmadığını, çalışanlara bu doğrultuda herhangi bir talimat da vermediğini bu yolla haksız kazanç elde edilmediğini, avukatlık mesleğinin itibarına aykırı hiçbir eylem ya da işlemde bulunmadığını, şikâyetçi tarafından borcun tamamının ödendiğini, şikâyetçi ile 18.04.2011 tarihli protokolün imzalandığını ve belirlenen ödemelerin muntazaman yerine getirildiğini, ayrıca şikâyetçinin …3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunduğu dilekçe ile şikâyetinden vazgeçtiğini, Disiplin Kurulu kararında tarafların duruşmaya iştirak etmediklerinden bahsedildiğini, oysa ki baro disiplin kurulu kararında kovuşturmanın duruşmalı yapılmasına karar verildiği halde konuya ilişkin duruşma gününü içerir tebligatın kendilerine yapılmadığını, Tebligat Kanunu’nun 11. maddesine aykırı hareket edildiğini, kararın bozulması gerektiğini belirtmiştir.
Baro Disiplin Kurulu tarafından 23.12.2013 gün ve 2011/D. 535 Esas, 2013/466 Karar sayılı kararıyla şikâyetli avukatın kınama cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş; karara şikâyetli avukat tarafından itiraz edilmiştir.
Dosyanın bütünü incelendiğinde Baro Yönetim Kurulu’nun 04.08.2011 tarih, 2010/Ş.1316 Esas ve 2011/1179 Karar sayılı kararıyla şikâyetli avukat hakkında disiplin kovuşturması açılmasına karar verdiği, bu karardan sonra şikâyetli avukat vekiline gönderilen 15.09.2011 tarih, 2011/D.535 sayılı yazıyla yazının tebliğini izleyen 30 gün içerisinde savunmanın sunulmasının talep edildiği, şikâyetli avukat vekili tarafından 26.10.2011 tarihli dilekçe ile duruşma talebinde bulunulduğu, fakat Baro Disiplin Kurulu tarafından duruşma günün Şikâyetli avukat Ş. K.’a tebliğ edildiği, şikâyetli avukatın vekilleri Avukat A. G. Y. ve Avukat S. Y.’ya tebligat yapılmadan karar verildiği görülmüştür.
Dosyada şikâyetli avukat vekillerinin 26.10.2011 kayıt tarihli dilekçelerinde duruşma talebi olduğu, Tebligat Yasasının 11. maddesi gereği tebliğin vekile yapılması zorunlu olduğu halde Şikâyetli asıl Avukat Ş. K.’a tebliğiyle vekiller katılmadan duruşma yapılması Yasaya aykırı ve Avukatlık Yasası’nın 137. maddesinin ihlali sonucunu doğurmuştur.
Bu nedenlerle, Baro Disiplin Kurulu tarafından yukarıda belirtilen hususlar yerine getirildikten sonra oluşacak duruma göre bir karar vermek üzere, Baro Disiplin Kurulu’nun şikâyetli avukatın “Kınama cezası ile cezalandırılmasına” ilişkin kararının bozulması gerekmiştir.
Sonuç olarak, şikâyetli avukat vekilinin itirazın kabulü ile … Barosu Disiplin Kurulu’nun şikâyetli Avukat Ş. K.’ın “Kınama Cezası Verilmesine” ilişkin 23.12.2013 gün ve 2011/D. 535 Esas, 2013/466 Karar sayılı kararının BOZULMASINA, katılanların oybirliğiyle karar verildi.  (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy