Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 38, 58, 136) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 2, 3, 4, 36)
E. 2011/69
K. 2011/327
T. 27.05.2011 
Şikâyetçi, şikâyetli avukata davasını takip etmesi için 27.09.2006 tarihinde 1.500,00.-TL. sı vekalet ücreti ve vekaletname verdiğini, aradan bir süre geçtikten sonra dava ile ilgili bilgi almaya gittiğinde kiracıları olan P. ile R.’nin avukatlığını üstlendiğini ifade ederek artık kendi davası ile ilgisinin kalmadığını bildirdiğini, kiracısı P. ve R. ile görüştüğünde de onlardan da 1.500,00.-TL. sı aldığını öğrendiğini, iddia etmesi üzerine başlatılan disiplin kovuşturması sonucunda Baro Disiplin Kurulunca eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.
Şikayetli avukat savunmalarında, şikâyetçinin kira sorunu olduğundan bahisle dava açılmasını talep ederek yurt dışına gittiğini, bir süre sonra gelerek bu defa menfi tespit davası için talepte bulunduğunu, ancak vekâlet ücretinin ödenmediğini, menfi tespit davası ile ilgili dilekçeyi hazırlayarak beklediğini, bu aşamada P. ile R.’nin gelerek şikâyetçiye ait bir yeri kiraladıklarını, nakit ve senet olarak ödemede bulunduklarını, ancak kiralanan yer ile ilgili ruhsatnamenin çıkarılamadığından bahisle dolandırıldıklarını beyan etmeleri üzerine adı geçen kişilerin vekâletini alarak şikâyetçiye ihtar çektiğini bildirmiştir.
Baro Disiplin Kurulu, şikayetli avukatın şikâyetçinin avukatı olarak işlem yaparken aynı zamanda P. ve R.’nin vekili olarak şikâyetçi aleyhinde işlem yapmasının Avukatlık Yasasının 34, 38 ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3 ve 4. maddelerine aykırı bularak şikâyetli avukatın uyarma cezası ile cezalandırılmasına karar vermiş, karara şikâyetli avukat tarafından itiraz edilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, şikâyetli avukatın, şikâyetçiden 27.09.2006 tarihinde vekâletname ve açılacak davaya mahsuben 1.500,-TL. sı aldığı, dosyada örneği bulunan 24.05.2007 tarih ve şikayetçi vekili olarak Bodrum Asliye Hukuk Mahkemesine hitaben yazılmış menfi tespit davasına ait dilekçe örneğini hazırlamış olduğu, şikayetli avukatın dava açmaya hazırlandığı H.İ.B.Turizm Emlak İnşaat Dekorasyon Gıda İthalat İhracat ve Ticaret Limitet Şirketinin 07.06.2007 tarihinde vekaletini alarak bu vekalete istinaden şikayetçi aleyhine Bodrum 1. Noterliğinden 02.07.2007 tarih 4840 yevmiye numara ile ihtarname keşide ettiği, tarihsiz belge ile şikayetçiden 1.500,00.-TL. sı aldığı, bu hususun Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davanın yargılaması sırasında bizzat şikayetli avukat tarafından da beyan edildiği, ayrıca şikayetçiye ödeneceği belirtilerek P. ve R.’den de 1.500,00.-TL. sı alındığı, anlaşılmıştır.
Şikâyetli avukat, şikâyetçiden 27.09.2006 tarihinde vekâletname ve para alarak şikâyetçinin vekilliğini üstlenmiştir. Üstlendiği görev sonlanmadan veya vekaletten istifa etmeden karşı taraf H.I.B. Turizm Emlak İnşaat Dekorasyon Gıda İthalat İhracat ve Ticaret Limitet Şirketini temsilen P. ve R.’den de 07.06.2007 tarihli vekâletnameyi alarak, şikâyetçi müvekkiline karşı 02.07.2007 tarihinde Bodrum 1. Noterliğinin 4840 yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide etmiştir.
Şikayetçinin Adalet Bakanlığına da şikâyeti üzerine anılan bakanlık tarafından şikâyetli avukat hakkında Avukatlık Yasasının 58/1. maddesi uyarınca soruşturma izni verilmiş, Muğla 2.Ağır Ceza Mahkemesinde 2009/ 206 Esasında açılan kamu davası sonucunda Mahkemece 2010/25 karar sayılı kararı ile şikâyetli avukat hakkında beraat kararı vermiş, karar 17.02.2010 tarihinde kesinleşmiştir.
1136 Sayılı Avukatlık Kanununun altıncı kısmında yer alan 34. maddesi “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve Avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarına uymakla yükümlüdürler” hükmünü içermektedir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 03.07.1995 tarih ve 8691–7761 sayılı kararında, “Avukatlık Yasasının 38/b maddesinde, avukata aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa, işi red etmesi gerektiği kuralı yer almaktadır. Yasa ile izlenen amaç, avukatın aldığı vekâlet sonucu vakıf olduğu sırları önceki müvekkilinin aleyhine kullanmayı önlemektir. Yasa maddesi ile öngörülen husus kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece re’sen gözetilir. “
Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 03.10.2000 tarih ve 2000/6961–7836 sayılı kararında da, “Avukatlık, karşılıklı güven ve sadakat isteyen bir meslek olup, vekâlet de bu inanç doğrultusunda verilir. Davalı avukat, davacının bu inancını kötüye kullanarak hasım tarafın kendisini vekil tayin etmesine karşı koymamış, onun vekilliğini üstlenmiştir. Bu durum müvekkil davacının davalı avukatına karşı beslediği güvenin sarsılmasına neden olduğunun kabulünde duraksamaya yer yoktur. O nedenle davacı müvekkil salt bu nedeni ileri sürmek suretiyle dahi azilde haklıdır.” denilmek suretiyle Avukatlık Yasasının 38/b ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 36.maddesinin, salt öğrenilen sırların önceki müvekkile karşı kullanılmasını önlemek amacıyla değil, karşılıklı güven sadakat nedeniyle de konulmuş bulunduğunu açıkça belirtmektedir.
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3.maddesi “Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işini tam bir sadakatle yürütür.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 4.maddesi “Avukat, mesleğin itibarını sarsacak her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.”, hükümleri ile belirlenen ilkeler göz önünde bulundurulduğunda, maddenin amacının esas itibariyle mesleğe olan güveni sarsmamak olduğu tartışmasızdır.
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 2.maddesi “Mesleki çalışmasında avukat bağımsızlığını korur; bu bağımsızlığı zedeleyecek iş kabulünden kaçınır.” Gerçektende bu sebepledir ki, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 36. maddesi “Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat, yararı çatışan öbür tarafın vekâletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz.” hükmü ile avukat, işi retle yükümlendirilmiştir.
Avukatlık Yasanını 38/b maddesi ile buna paralel Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 36.maddesinde, avukatın daha önce hukuki yardımda bulunduğu müvekkili aleyhine iş kabul etmesi engellenmiştir. Bu maddelerin amacı, avukatın geçmişte hukuki yardımda bulunduğu müvekkilinin her türlü sırlarına mesleği nedeniyle vakıf olduğu için bu sırlara dayanarak ilk müvekkilini zarara sokacak yeni bir işi kabul etmemesidir.
Avukatlık, “doğruluk karinesinden” yararlanan mesleklerdendir. Kişilerin bu mesleğin mensuplarına inançları asıldır. Bu nedenle avukatların, kolektif inanca ters düşecek ve bu inancı sarsacak davranışlardan dikkatle kaçınmaları gerekir.
Avukatlık mesleğinin ruhu ve etik değerleri ve geleceği nazara alındığında maddelerin geniş olarak yorumlanması zorunluluğu hâsıl olmaktadır. Bu nedenle müvekkille eş zamanlı olarak hasım tarafın vekâletnamenin üstlenilmesinde, bu vekâletname kime karşı ve ne sebeple kullanılırsa kullanılsın, yasaya ve meslek kurallarına aykırılık kabul edilmelidir. Salt “aynı iş” kavramıyla da yorumlama, Avukatlık mesleğine olan güveni sarsacak, kamuoyunda itibarını azaltacaktır.
Avukatlık Kanununun 136/1 maddesi “Bu kanunun avukatların hak ve ödevleri ilgili altıncı kısmında yazılı esaslara uymayanlar hakkında ilk defasında en az kınama, tekrarında, davranışın ağırlığına göre, para veya işten çıkarma cezası ..... uygulanır.” Hükmünü taşımaktadır.
Şikayetli avukatın, müvekkili ile olan vekâlet ilişkisinin devamı esnasında eş zamanlı olarak hasım tarafın da vekâletini üstlenmesinden ibaret eylemi, Avukatlık Yasasının 34, 38/b, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 2, 3, 4, 36. maddelerine aykırı olmakla disiplin suçu oluşturduğundan, Baro Disiplin Kurulunca eylemin disiplin suçunu oluşturduğuna ilişkin değerlendirmesinde hukuki isabetsizlik görülmemiştir. Ancak şikâyetli avukatın eylemi aynı zamanda Avukatlık Yasasının 34 ve 38. maddelerine aykırı olduğundan Avukatlık Yasasının 136/1. maddesi gereğince en az kınama cezası tayini gerekirken uyarma cezası tayini doğru bulunmamış ise de aleyhte itiraz olmadığından, bu hususa sadece değinilmekle yetinilmiş ve kararın onanması gerekmiştir.
Sonuç olarak, şikâyetli avukatın itirazının reddi ile Baro Disiplin Kurulunun “Uyarma Cezası Verilmesine” ilişkin 26.03.2010 tarih 2009/34 Esas, 2010/7 Karar sayılı kararının ONANMASINA, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy