Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 1, 2, 34) (2004 S. K. m. 345) (Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları m. 2, 6)
E. 2008/203
K. 2008/339
T. 19.09.2008
Şikayetli avukatlar hakkında Antalya 7. İcra Müdürlüğü’nün 2004/8725 sayılı dosyasından üçüncü kişi STG Hotel Servisleri A.Ş.’ye çıkarttıkları 89/1 haciz ihbarnamesine vekil sıfatı ile itirazda bulunan şikayetçi hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulundukları iddiasıyla sanık sıfatıyla İcra Ceza Mahkemesi’nde dava açtıkları ve bu nedenle Avukatlık Yasası’nın 34, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 6. maddesine aykırı davrandıkları iddiasıyla açılan disiplin kovuşturması sonucu eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.
Şikayetli avukatlar, vekil edenin hukuki yararlarını tam olarak korumak için çaba sarf ettiklerini, amaçlarının alacağı tahsil olduğunu, şikayetli avukatın kanuna karşı hile kullanarak müvekkil yararını korumak ve alacağı tahsil edilemez hale getirmek çabasında olduğunu, şirket yetkilisi B.T’nin Marmaris İcra Ceza Mahkemesi’nce alınan 10.06.2005 gün ve 2005/126 Tal. sayılı ifadesindeki “haciz ihbarnamesine itirazımız doğrudur. Yılsonu itibarıyla mutabakat sağladık. PHM’ ye 225 bin YTL borcumuz olduğu ortaya çıktı. PHM’ ye bu bedeli 2004 yılı sonu itibarıyla ödememizi yaptık. Mutabakat ve cari hesap daha önce belli olmadığından haciz ihbarnamesine itiraz etmiştik.” beyanı ile sabit ve şikayetli avukatın hiçbir araştırma yapmadan haciz ihbarnamesine itirazda bulunduğunun tartışmasız olduğunu, Avukat N.İ’nin “4949 ve 5092 Sayılı Kanun Değişiklikleri ile İcra Ceza Mahkemesi Tatbikatı ve İcra İflas Suçları” adlı kitabın 687. sayfasında “şirketin süreğen avukatı, mali müşaviri”nin de İİK 345. madde uyarınca sorumlu olduklarının bildirildiğini, gerçekte de yasanın çok açık olup, gerçeğe aykırı beyanda bulanan avukatın da beyanından sorumlu olduğunu ve bu nedenle şikayetli avukatı sanık sıfatı ile şikayet ettiklerini bildirmiş, suçsuz olduklarını savunmuşlardır.
İncelenen dosya kapsamından, şikayetli avukatın Antalya 7. İcra Müdürlüğü’nün 2004/8725 sayılı dosyasından gönderilen (89/1) 1. haciz ihbarnamesine “PHM Turizm Otel İşt. Ltd. Şti. arasında cari hesap mutabakatı sağlanamamış olup, taraflar arasında hukuki ihtilaf bulunmaktadır. Bu sebeple taraflar arasında yasal işlemler devam etmektedir. Yapılan incelemede takip borçlusu müvekkil şirkete de borçlu gözükmektedir.” gerekçesi ile vekaleten itiraz ettiği, şikayetli avukat hakkında Antalya 4. İcra Ceza Mahkemesi’nin 2005/662 Esas sayılı dosyasında şirket yetkilisi B.T. ile birlikte “gerçeğe aykırı beyanda bulunmak” iddiasıyla dava açıldığı ve Şişli 3. İcra Ceza Mahkemesi aracılığı ile savunma alındıktan sonra takipsizlik nedeniyle 07.02.2006 tarihinde davanın düşmesine karar verildiği, Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 13.07.2007 gün ve 2007/2836 Esas, 2007/2859 Karar sayılı kararı ile şikayetçi yönünden “durma kararı” verilmiş olması nedeniyle dosyanın iadesine karar verildiği, Antalya 4. İcra Ceza Mahkemesi’nin 2007/1847 Esasına kaydedilen davada durma kararına itirazın Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27.08.2007 gün ve 2007/836 Değişik İş kararı ile reddine karar verildiği, şikayetçi avukat hakkında Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 28.05.2007 gün ve 2007/27602 sayılı işlemi ile “soruşturma izni verilmesine gerek görülmediği” yönünde “olur” verildiği ve olurun iptali zımnında şikayetliler tarafından Ankara 6. İdare Mahkemesi’nin 2007/647 Esas sayılı dosyasında dava açılmış olduğu görülmektedir.
Avukatlığın mahiyeti, Avukatlık Yasası’nın 1. maddesine göre, “Avukat, yargının kurucu unsurlarından bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.”
Avukatlığın amacı, Avukatlık Yasası’nın 2. maddesine göre, “Avukatlığın amacı: hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derece yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır. Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.” olarak tanımlanmıştır.
Her ne kadar öğretide “süreğen avukatın” da cezai sorumluluğu olduğu tartışılmakta ise de, bu görüşün “avukatın bağımsızlığı” kavramı karşısında kabulü mümkün değildir. Bu görüşün kabulü, avukatı “müvekkil tarafından kendisine verilen her belgenin gerçeğe uygun olup olmadığını araştırmak” gibi fiilen imkansız bir yükümlülük altına sokacak ve sürekli ceza yaptırımı tehdidi ile baş başa bırakacaktır. O takdirde avukat görevini serbestçe de yapamayacaktır.
Avrupa Birliği Meslek Kuralları’nın 2.1.1 maddesinde de öngörüldüğü üzere, “Avukatın yapmak durumunda kalabileceği görevler, kendi şahsı menfaatlerinden ve dış baskılardan kaynaklananlar başta olmak üzere her türlü etkiden arınmış mutlak bir bağımsızlık gerektirir. Adaletin tecellisine duyulan güven açısından bu bağımsızlık bir yargıcın tarafsızlığı kadar önemlidir.” sözleri bağımsızlık kavramı açısından önemlidir. Süreğen ceza tehdidi altında, dış baskı ile avukatın görevini tam olarak yapamayacağı da açıktır.
Avukatın itiraz dilekçesi ile gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu iddiası ile cezai yaptırım tehdidi ile baş başa bırakılması kabul edilemez. Bu iddia mesleki dayanışma ile de bağdaşmadığı gibi, avukatı cezai yaptırım tehdidi ile baş başa bırakmak, kötü niyetli borçludan alacağın tahsiline de imkan vermez.
Bu nedenle, baro disiplin kurulunun eylemin Avukatlık Yasası’nın 34, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 6. maddesine aykırı olduğu yönündeki hukuksal değerlendirme isabetli bulunmuş ve itirazın reddi ile kararın onanması gerekmiştir.
Sonuç olarak, şikayetli avukatlar Z.Y. ve M.T.K.’nin itirazının reddine, Antalya Barosu Disiplin Kurulu’nun kınama cezası verilmesine ilişkin kararının onanmasına katılanların oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy