Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 134)
E. 2013/410
K. 2013/787
T. 05.10.2013
Şikâyetli avukat hakkında, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün … ... 2011 gün ve 2011-10873 sayılı “oluru” ile “Cumhuriyet Savcısı olan müştekinin, … Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/853 sayılı dosyası üzerinden yürüttüğü soruşturma sonunda, 02.11.2010 tarihli 2010/138 sayılı iddianame ile hakkında hakaret ve tehdit suçlarından … Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/178 esasına kayden açılan kamu davasının yargılaması sonunda 08.04.2011 tarihli ve 2011/48 sayılı kararma karşı sunduğu 26.05.2011 havale tarihli 6 sayfalık temyiz dilekçesinde mahkeme hâkimi ve müşteki Cumhuriyet Savcısına yönelik ".iri taneli tespihli ve deneyimsiz Ö. ve onun ilahi adaletinden hukukî bir karar beklemek doğrusu saçmadır. Sünni mezhep ırkı belirsiz İslamcı eğilimli iri taneli tespihli... Sünni’dir, İslamcı eğilimi, iri taneli tespihlidir aynı hukuk tanımaz davranışı bir Alevi doktor hakkında verdiği kararda da sergilemiştir. Bir olayı doğru değerlendirmek için sağduyulu, anlayışlı, dürüst ve vicdanlı olmak gerekir. A. ve Ö.'da da bu nitelikler vardır, bir geri zekâlı bile muhatabı benim olamadığım bu soruya bu şekilde yanıt veremeyeceğimi ve bu sözün tümüyle yalan olduğunu çok iyi bilir. A. ve Ö. hukuku bilmediği gibi Türkmenleri ve gelenek görenek ve töresini de bilmemektedir. Avukat A.Ö. Türklere kurşun sıkan terörist bir ırktan gelmemektedir. Elazığlı Şafî Kürdünün mezhepdaşını, yandaşını yargılattırmak işine gelmemiştir.. Günümüzün yezidleri karşısında onurumu korumak için aynı onurlu ve haklı duruşu sergilemek benim boynumun borcudur." şeklinde ifadelere yer vererek Avukatlık Yasası 34, 134 ve TBB Meslek Kuralları 5, 25. Maddelere aykırı davrandığı iddiası ile başlatılan disiplin kovuşturması sonucu eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.
Şikâyetli avukat önceki savunmaları ve itirazında özetle; Savcı ve yargıçların hukuka uymadıklarında kasıtlı ve siyasi hareket ettikleri var sayılmıştır. Hukuka uymayan, siyasi ve ayrımcı hareket eden savcı ve yargıçların bu kasıtlı siyasi hareket tarzların, ayrımcı psikolojik genetik yapılarının arka planını ön plana çıkarmak için kullanılan, davranışlarının ve yapıp-etme-eylemlerin dışa yansıyan ve algılanan görünüşünü biçimlendirip ortaya koyan ve gerçekliği o kişilerce yadsınıp yalanlanamayan, yalnızca bu amaç doğrultusunda dile getirilen, onların kişiliğine kastedilerek söylenmemiş olan sözler o savcı ve yargıçlara karşı hakaret niteliği taşımazlar. Savcı ya da yargıcın eylemini nitelendirmek hakaret sayılamaz. Savcı ve yargıcın suç oluşturan davranış biçim ve eyleminin psikolojik arka planını deşifre etmek aşağılamak olmadığını,
… Disiplin Kurulu, benim için hiçbir anlamı olmayan keenlemyekûn kararında Avukatlık Yasasının 58 ve 59. maddelerine değinmediğini, bir savcının, bir avukat hakkında, avukatın onurunu ve prestijini yok etmek için kasıtlı olarak; ciddi, kesin, inanılır bir kanıt olmadığı halde iftira sözleri kanıt göstererek, iddianame düzenlenmeden önce kendi dünya görüşünden bir avukatı arayarak ve ondan da "biraz kulağını çekin" icazetini alarak, olay işyerimde avukatlık görevimi yerine getirirken gerçekleşmesine karşın Avukatlık Yasasının 58 ve 59. maddelerini çiğneyerek, Türk olduğumu söylememi kendisine de hakaret sayarak iddianame yazıp yasadışı yargılattırması mı saygılı davranıştır. Bu saygılı bir davranış değil bir yargısal faşizmdir. Bir avukatın bu faşizm karşısındaki direnişi ve kendini savunması nedeniyle "kınanması" ancak hukuku yüzeyde bırakmış, içselleştirememiş, savcıların, yargıçların hukuk dışı davranışlarına boyun eğmiş barolarda olabileceğini, suçsuz olduğunu savunmuştur.
İncelenen dosya kapsamından … Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2011/100 Esasında ““kamu görevlisine hakaret” iddiası ile açılan kamu davasında Mahkeme’nin 17.02.2012 gün ve 2012/59 Karar sayılı kararı ile TCK 125/1, 125/3-a, 62 maddeler gereği neticeten 6.080,00-TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, kararın 20.03.2012 tarihinde kesinleşmiş olduğu,
Yine … Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2011/129 Esasında “kamu görevlisine hakaret” iddiası ile açılan kamu davasında Mahkeme’nin 09.03.2012 gün ve 2012/82 Karar sayılı kararı ile TCK 125/1, 125/3-a, 62 maddeler uyarınca neticen 7.600.00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, kararın 11.04.2012 tarihinde kesinleştiği,
Dosyada mevcut 01.03.2001 tarihli … Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/178 Esas sayılı dosyasına sunulan 01.03.2011 tarihli dilekçede disiplin kovuşturmasına konu sözlerin yazılı olduğu görülmektedir.
Anayasa’nın 36. Maddesine göre, “herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir “, Eski TCK’nun 486., yeni TCK’nun 128. Maddesi de, “Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde ceza verilemez” hükmünü içermektedir. Bu evrensel kuralların kabulü ile iddia ve savunma dokunulmazlığı anayasal ve yasal teminat altına alınmıştır. Her hakta olduğu gibi iddia ve savunma dokunulmazlığı da sınırsız olmayıp, m. devamında, “Ancak, bunun için, isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerektiği” bildirilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.10.1998 tarih, E. 1998/225, K. 1998/316 sayılı kararında, “... Görülüyor ki, Anayasa’nın kabul ettiği esasa göre, iddia ve savunma hakkının kullanılması ancak meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle olmalıdır. İddia ve savunma hakkının her türlü etkiden uzak olarak kullanılması esastır. Bir davada tarafların yargı mercileri önünde iddia ve savunmalarını hiçbir endişeye kapılmadan serbestçe yapmaları gerekir. Ancak bu serbesti, dava konusu olayın aydınlığa kavuşması, bir başka anlatımla hakkın meydana çıkarılmasına vesile olması amacına hizmet etmelidir. Böyle olduğu takdirde Anayasa’nın öngördüğü meşru vasıta ve yollara başvurulmuş olur. Ancak o dava sebebiyle söylenmesinde ve yazılmasında yarar bulunmayan, diğer bir deyişle davanın aydınlığa kavuşmasında ve hakkın meydana çıkarılmasında hiçbir olumlu etkisi olmayan, hakareti oluşturan yazı ve sözlerin kullanılmasında meşruiyet vardır denilemez. Bu gibi durumlarda iddia ve savunma sınırı aşılmış ve dolayısıyla haysiyetler korunmamış olur...”
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 02.05.1975 tarih, E.1974/1160, K. 1975/5782 sayılı kararında da, “Avukat, müvekkillerinin çıkarlarını hasmının zararlarını gözetmeden, sert bir biçimde savunmak zorundadır. Çünkü meslek ödevi bunu gerektirir. Ancak avukatın, temsil ettiği tarafın çıkarlarını korumasının gerektirdiği ölçüyü ve objektif tartışma sınırını aşan, yersiz ve icapsız olarak karşı tarafın kişiliğini hedef tutan, O’nu küçük düşürmeye ve dürüst olmayan bir kişi olarak göstermeye yönelik saldırılar hukuka aykırıdır ve avukatın sorumluluğunu gerektirir. Başka bir deyişle karşı tarafın kişisel ilişkilerini rencide edebilecek savunmasını, davanın amacı haklı gösterdiği, savunma gerçekten esasa yararlı ve etkili olduğu, hatta zaruri bulunduğu takdirde hukuka aykırılıktan söz edilmesi olanaksızdır...” denilmektedir.
Dilekçede kullanılan sözler savunmaya gerçekten yararlı, etkili ve hatta zaruri olmadığı gibi, hakkın meydana çıkarılmasında hiçbir olumlu etkisinin bulunmadığı, salt farklı inançlarından ötürü ve sübjektif yargılarla karşı tarafın kişiliğini hedef alan, bu sebeple O’nu küçük düşürmeye, dürüst olmayan bir kişi olarak göstermeye yönelik saldırı olduğu tartışmasızdır.
Şikayetli avukatın dilekçesinde kullandığı sözler, yargılamanın hukuksal yönü ile ilgili; “hakkın ortaya çıkarılmasına yararlı, etkili ve hatta zaruri açıklama”, “objektiflik, gerçek ve somut vakıalara dayanma”, “uyuşmazlıkla bağlantılılık” ve “hukuki açıklama” esaslarına uygun açıklama olarak kabul edilemeyeceğinden ve savunma sınırları içinde olduğu düşünülemeyeceğinden, eylem disiplin suçu oluşturmaktadır.
Şikâyetli Avukat A. Ö.’ın itirazının kabulü ile Amasya Barosu Disiplin Kurulu’nun “Kınama Cezası Verilmesine” ilişkin 14.01.2013 gün ve 2012/3 Esas, 2013/2 Karar sayılı kararının ONANMASINA, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy