Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 140)

 

E: 2016-804

K: 2017/99

T: 14.07.2017

 

Şikayetli avukat hakkında, Silahlı terör örgütüne üye olma, yasa dışı silahlı örgüt kurmak, örgüt üyelerine yardım ve yataklık etmek suçlarından sanık H.Ö. ve dört arkadaşı müdafii sıfatıyla takip ettiği ... 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin (Ceza Muhakemesi Kanununun 250. maddesi ile görevli) 2003/213 esas sayılı davasının 01.04.2009 tarihli duruşması sırasında iddia makamını temsil eden Cumhuriyet savcısının sanıkların mahkûmiyeti yönünde bildirdiği esas hakkındaki görüşe karşı beyanda bulunduğu sırada, “Mütalaaya karşı savunmalarımızı hazırlamamız için süre talep ediyoruz, ancak mütalaayı kabul etmiyorum, savcı hukuk fakültesini yeniden okusun, hukuk fakültesini okumadı, ya dosyayı okumadı, ya da mahkemenin yaptığı işleri esas almıyor, ya da değer biçmiyor.” şeklinde iddia ve savunma sınırlarını aşan ifadeler kullandığı iddiası ile açılan kamu davasında hakaret suçunun sabit olduğu gerekçesiyle cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı disiplin yönünden gereğinin takdir ve ifasının ... Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Baro Başkanlığına bildirilmesi üzerine başlatılan disiplin kovuşturması sonucunda, eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.

 

Şikayetli avukat önceki savunmalarında özetle; Şikayet bildiriminin temelsiz bir iddiaya dayandığını, tutanağın içeriğinin doğru olmadığını, “savcı hukuk fakültesini yeniden okusun, hukuk fakültesi okumadı” şeklindeki ifadenin doğru olmadığını, duruşmada mütalaaya karşı diyeceklerinin sorulması üzerine “duruşmada yazılı sunulan mütalaanın hukuki bir metin olmaktan uzak olduğunu, savcı beyin dosyayı okumadığını, ... Hukuk Fakültesinden mezun olduğunu, savcı beyin hangi hukuk fakültesinden mezun olduğunu bilmediğini, kendilerine bu şekilde öğretilmediğini” beyan ettiğini, ancak bu beyanların dikkate alınmadan tek taraflı olarak tutanak tanzim edildiğini, zira bu nedenle sanık avukatları tarafından beyanlarına uygun olarak tutanak tanzim edildiğini beyan etmiş, incelemenin duruşmalı yapılmasını talep etmiştir.

 

İncelenen dosya kapsamından; Baro Yönetim Kurulu’nun 17.03.2011 günlü kararı ile şikayetli avukat hakkında disiplin kovuşturması açılmasına karar verildiği,

 

Dosyanın önceden Kurulumuza intikal ettiği,

 

Kurulumuzun 26.05.2012 gün ve 2012/64 Esas, 2012/305 Karar sayılı kararı ile Şikayetli avukatın 5271 Sayılı Yasada yapılan değişiklik sonucu “Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” ilişkin karar veren Mahkemeye yasal süresi içinde müracaat edip etmediğinin araştırılması, müracaat etmiş ise Avukatlık Yasası’nın 140/2. maddesi uyarınca yargılaması devam edecek olan kamu davasının kesin sonucunun beklenilmesi, Mahkemenin kesin sonucuna göre bir karar verilmesi, şikayetli avukat tarafından ilgili mahkemeye müracaat edilmediğinin tespiti halinde, Kurulumuzca bozma kararı verilmiş olduğundan, mevcut duruma göre bir karar verilmesi için Baro Disiplin Kurulu kararının bozulmasına karar verildiği,

 

Bozma sonrası dosyanın disiplin defterinin 2012/695 esasına kaydedildiği,

 

... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/328 Esas, 2010/497 Karar sayılı ve 20.12.2010 günlü kararı ile sanığın ve müdafilerinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmemeleri dikkate alınarak ... 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 07.05.2010 tarih, 2010/60 esas, 2010/140 sayılı sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili kararın geri alınmasına, Şikayetli avukatın TCK’nın 125/1, 125/3-a, 62, 52/2. maddeleri gereğince neticeten 6.080 TL Adli Para Cezası ile Cezalandırılmasına karar verildiği, kararın Yargıtay’da onanarak 10.06.2014 günü kesinleştiği,

 

Mahkemenin, “…... 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2003/213 esas sayılı dava dosyasının 01.04.2009 tarihli aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olan duruşma tutanak içeriği, sanığın ve savunma tanıklarının duruşmanın gergin bir ortamda yapıldığına dair beyanları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmış olup, sanığın bu sözler nedeni ile iddia ve savunma dokunulmazlığından faydalanabilmesi için avukatlar ve hakimler gibi kamu görevi yapan C.Savcısının şahsını esas almayıp, C.Savcısının mütalaası konusunda değerlendirme yapması gerekir. Bir avukatın karşı tarafta ki bir avukatın şahsına ya da C. Savcısının, ya da Hakimin şahsına esas alarak olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde bu değerlendirmelerin uyuşmazlıkla bağlantılı olmayacağı açıktır. Burada önemli olan husus savunma avukatının C. Savcısı tarafından verilen mütalaaya karşı yapılan değerlendirmeleri iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında her türlü şekilde eleştirebilme olanağı bulunmasına rağmen C. Savcısının Hukuk Fakültesini okuyup okumadığı (ki Hukuk Fakültesini bitirmeyen ve belirli prosedürlerden geçmeyen bir şahsın avukat, C.Savcısı, ya da hakim olamayacağı açıktır) hususunun kişilerin yaptığı iş ve eylemler değil, kişilerin şahıslarının hedef alınması nedeni ile TCK’nın 128. maddesinden faydalanamayacağı hususları dikkate alınarak, ayrıca sanığın ve müdafilerinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulamasını kabul etmemeleri dikkate alınarak…” gerekçesiyle karar verildiği,

 

Şikayetli avukat tarafından dosyaya sunulan ve sanık müdafileri tarafından düzenlenen tutanakta; “…gerilimli ortamda kendisine söz verilen Av. K.Ö. Duruşmada yazılı sunulan ‘mütalaanın hukuki bir metin olmaktan uzak olduğunu, iddianamenin sadece başlığının değiştirilerek mütalaa olarak sunulduğunu, iddianamelerin maddi yazım hatalarının bile mütalaayla aynı olduğunu, kopya olduğunu, bu nedenle de savcı beyin ya dosyayı okumadığını veya kovuşturma aşamasında yapılan işlemlere bir değer biçmediğini gösterdiğini, iddianamenin başına mütalaa yazılmasının onu hukuki bir metin yapmayacağını ifade ettikten sonra kendisinin ... Hukuk Fakültesinden mezun olduğunu, savcı beyin hangi fakülteden mezun olduğunu bilmediğini, kendilerine hukukun böyle öğretilmediğini ’ söyledi. Sözlerini devam ettirmek isterken duruşma savcısı, oturduğu yerden ayağa kalkarak kendisi için ‘hukuk fakültesinde okumadığım, yeniden hukuk fakültesinde okusun ’ dediğini iddia ederek duruşma atmosferine uymayan bir ses tonu ve hiddetle ‘kendisini terör örgütlerine hedef gösterdiğini, suç duyurusunda bulunulmasını isteyeceğini, beyanların zapta geçmesini istediğini ’ söylemiştir.

 

Bunun üzerine Av. K.Ö. ‘elbette zapta geçsin, zapta geçmesi için söylüyorum; ancak ifadelerimin zapta doğru geçilmesini istiyorum ‘hukuk okumamıştır, hukuk okusun’ sözlerini söylemedim; savcı olduğuna göre elbette hukuk fakültesini bitirmiştir’ demiştir. Ancak bu beyanları tutanağa geçirilmemiştir. Kaldı ki o esnada tutanakta K.Ö.’nün beyanları kısmına, savcının iddia ettiği, ama gerçekte söylemediği bu ifadeler yazılmamıştır. Bu yazılmadığı için itirazın da yazılmadığı düşünülmüştür. Avukatlara ait masadaki monitörden bu durum takip edilmiştir.

 

Av. K.Ö.’nün konuşması devam ederken henüz konuşmadıkları halde diğer avukatların isimleri ve süre talepleri olduğuna dair ibareler tutanağa yazdırılmaya başlanmıştır. Mahkeme Başkam duruşmaya ara vereceğini söylemiştir. Başkan, avukatların aranın nedenini sorması üzerine ara kararlar için duruşmaya ara verildiğini söylemiştir. Avukatlar henüz taleplerini sunmadıklarını ve sunmak istediklerini söylemişlerdir. Mahkeme, zaten savunma için süre vereceğini taleplerini daha sonra yazılı olarak sunmalarını istemiş, sadece birleştirme taleplerini tutanağa geçirmiştir.

 

Verilen ara nedeni ile salon boşaltılırken, mahkeme üyelerinden birisi, sanıklar tarafından (salon kapısından çıkarken) savcıya hitaben bazı sözler söylendiğini iddia ederek zapta geçirilmesini istemiştir. Mahkeme Başkanı, duymadığını belirterek ne söylendiğini sormuş ve üyenin söylemesine göre bazı sözleri tutanağa geçirmiştir.

 

Bu şekilde salon boşalmıştır. Taraflar ve avukatları dışarıda, mahkeme heyeti ve savcı salonda bulunduğu bir ortamda, gıyabımızda ara kararlar yazılmış ve duruşma tutanağı tamamlanmıştır. Bir süre sonra duruşma zabıtları mübaşir aracılığıyla avukatlara verilmiştir.

 

Tutanakları incelediğimizde avukatların çıkmasından sonra tutanağa bazı ilavelerin de yapıldığı görülmüştür. Gerçekte söylemediği halde Av. K.Ö.’nün “Savcı hukuk fakültesini yeniden okusun, hukuk fakültesini okumadı ” şeklinde beyanlarda bulunduğu tutanağa eklenmiştir.

 

Bu nedenle tutanağın gerçeği yansıtmadığı, tarafların katılmadığı bir ortamda ve fiilen duruşma sona erdikten sonra tutanakta eklemeler ve değişiklikler yapıldığı ve tutanak olarak avukatlara verilen yazıların duruşma safahatını yansıtmadığını tespit etmemiz üzerine iş bu tutanak aşağıdaki müdafiler tarafından duruşmayı takiben birlikte düzenlenerek imzalanmıştır.” şeklinde olduğu,

 

Şikayetli avukatın disiplin sicil özetinde eylem tarihi (01.04.2009) itibariyle tekerrüre esas kesinleşmiş cezasının olmadığı,

 

Şikayetlinin 21.07.2016 kayıt tarihli itiraz dilekçesinde özetle; önceki savunmalarını tekrarla, bozma sonrası Baro Disiplin Kurulunca duruşma yapılmaksızın karar verildiğini, tanıklarının dinlenmediğini, dosyaya sunduğu ve sanık avukatları tarafından düzenlenen tutanak yerine Mahkeme heyetini oluşturan 3 yargıcın tutanağına itibar edilmesinin açıklamasının kararda yer almadığını, olaylı duruşmada gerginliği yaratanın üye hakim olduğunu, bu hakimin günümüzde terör örgütü suçundan müebbet hapis cezası ile yargılandığını ve meslekten uzaklaştırıldığını, tutanakta yer alan sözleri söylemediğini, Anayasa Mahkemesi’nce 2013/1138 sayılı dosyası ile şikayete konu yargılamanın adil olmayan bir yargılama olduğunun kabul edildiğini, bu sebeple yeniden yargılama kararı alındığını, hakkında ceza tesis eden mahkeme kararına karşı da Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğunu (2014/15001) belirterek savunma hakkı tanınmadığından kararın usulden bozulmasına, aksi halde kararın kaldırılarak ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep ettiği görülmektedir.

 

Avukatlık Yasası’nın 34. maddesi, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”

 

Avukatlık Yasası’nın 134. maddesi, “Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, mesleki çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanır.”

 

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 5. maddesi, “Avukat, yazarken de, konuşurken de düşüncelerini olgun ve objektif bir biçimde açıklamalıdır. Mesleki çalışmasında avukat, hukukla ve yasalarla ilgisiz açıklamalardan kaçınmalıdır.”

 

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 17. maddesi, “Hakim ve savcılarla ilişkilerinde, avukat, hizmetin özelliklerinden gelen ölçülere uygun davranmak zorundadır.” hükümlerini amirdir.

 

Yargıtay denetiminden geçen kararla şikayetli avukatın eyleminin gerçekleştiği tartışmasıdır.

 

Şikayetli Avukatın yukarıdaki ilkeler dikkate alındığında eylemi disiplin suçunu oluşturmaktadır.

 

Baro Disiplin Kurulu’nun, şikayetli avukatın eyleminin disiplin suçu olduğuna ve Avukatlık Yasası’nın 34, 134 ve TBB Meslek Kuralları’nın 3, 4. maddelerine aykırı bulunduğuna ilişkin hukuksal değerlendirme yerinde olmakla itirazın reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

 

Sonuç olarak Şikayetli avukatın itirazının reddi ile;

 

1-... Barosu Disiplin Kurulu’nun “Uyarma Cezası Verilmesine” ilişkin 09.05.2016 gün ve 2012/695 Esas, 2016/340 Karar sayılı kararının ONANMASINA,

 

2-Kurulumuz kararının tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde Ankara İdare Mahkemesi’nde dava yolu açık olmak üzere,

 

Oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy