Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 38, 134)
E. 2013/645
K. 2014/47
T. 24.01.2014 
İtirazın süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü;
Şikâyetli avukat hakkında ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/408 Esas sayılı dosyasında, davacının şikâyet eden A.M. davalının Z.K. ve vekilinin şikâyet edilen avukat olup, dava konusunun vekâlet ücret alacağına ilişkin olduğu, Mahkeme’nin 2009/122 Karar. 28.05.2009 tarihli kararının temyiz edilerek bozulduğu ve ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/26 Esas sayılı dosyasında görülen davada Mahkeme’nin 2011/162K. 05.04.2011 tarihli kararı ile davacı şikâyetçinin 350 TL. Ücreti vekâlete hak kazandığı, ... 9. İcra Müdürlüğü’nün 2009/31320 Esas sayılı dosyasında, alacaklının T.G. vekilinin Şikâyetli avukat M.I., borçlunun ise Z.K. olup, 24.03.2006 tarihli bonoya istinaden 08.06.2009 tarihinde takip yapıldığı, Şikâyetlinin ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/408 Esas sayılı dosyasında davalı Z.K.’in vekilliğini üstlendiği, ... 9. İcra Müdürlüğü’nün 2009/31320 Esas sayılı dosyasından 08.06.2009 tarihinde gerçekleştirilen takipte da bu defa alacaklı T.G.’in vekâletini üstlenmek sureti ile borçlu Z.K. hakkında haciz ve işlemde bulunduğu ve bu nedenle Şikâyet edilen avukatın eyleminin Avukatlık Yasasının 38. maddesinde İşin reddi zorunluluğunu düzenleyen 38/b maddesi ile TBB Meslek Kuralları’nın 36. maddesinde ‘Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat, yararı çatışan öbür tarafın vekâletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz’ kuralına aykırılık teşkil ettiği anlaşılmakla Avukatlık Yasası’nın 34. 38/b ve 134. maddeleri delaletiyle cezalandırılması istemiyle açılan disiplin kovuşturması sonucu eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.
Şikâyetli avukat ve vekili Avukat N.T önceki sanmaları ve itirazında özetle; ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/408 E. sayılı dosyasında şikâyetçi A.M. tarafından Z.K. aleyhine avukatlık ücreti alacağından bahisle dava açılmış, yapılan yargılama sonunda Mahkeme 28.05.2009 tarihli kararı ile davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar vermiştir. Karar verilmekle müvekkilimin davalı Z.K. yönünden bu davadaki vekillik görevi sona ermiştir. T.G.’in 01.06.2009 tarihli vekâletname ile borçlu Z.K. imzalı 24.03.2006 tarihli bonoyu tahsil etmesi için teslim ettiğini, borçlu hakkında 03.06.2009 tarihinde ihtiyati haciz kararı alındığını ve 12.06.2009 tarihinde haciz şerhi konulduğunu, bir kişinin bir davasını takip için Avukata verdiği genel vekâletnamesinin bulunması bu kişi aleyhine dava ve icra takibi yapamayacağı sonucunu doğurmayacağını, suçsuz olduğunu savunmuş tayin ve takdir olunan disiplin cezasının kaldırılmasını talep etmiştir.
İncelenen dosya kapsamından ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/408 Esas sayılı dosyasında davacının Avukat A.M. vekilinin Avukat N.Y., davalının Z.K. ve vekilinin Şikâyetli avukat M.I. olduğu, Mahkeme’nin 28.05.2009 gün ve 2009/122 Karar sayılı kararı ile kısmen kabul ve kısmen reddine karar verildiği, Kararın Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 13.04.2010 gün ve 2009/15185 Esas, 2010/5016 Karar sayılı kararı ile bozulduğu,
... 9. İcra Müdürlüğü’nün 2009/31320 esas sayılı dosyasına alacaklının A.M. borçlunun Z.K. vekili Şikâyetli avukat M.I. olduğu,
... 13. İcra Müdürlüğü’nün 2009/209880 Esas sayılı takip dosyasında alacaklının T.G. vekilinin Şikâyetli avukat M.I., borçlunun Z.K. olduğu ve haciz işlemleri uygulandığı görülmektedir.
Avukatlık Yasası M. 38/b, “Aynı işten menfaati zıt tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa" avukat teklifi reddetmek zorundadır.
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın Md. 36, “Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat yararı çatışan öbür tarafın vekâletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz. Ortak büroda çalışan avukatlar da, yararları çatışan kimseleri temsil etmemek kuralı ile bağlıdır.” hükmünü amirdir.
Avukatlık ilişkisinin temelinde güven duygusu vardır. Avukata güvenerek davasını veren veya danışmada bulunan kimse, bir şekilde onu karşısında görmemelidir.
 Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03.0.7.1995 tarih ve 8691-7761 sayılı kararında, “Avukatlık Yasası’nın 38/b Maddesinde, avukata aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa, işi ret etmesi gerektiği kuralı yer almaktadır. Yasa ile izlenen amaç, avukatın aldığı vekâlet sonucu vakıf olduğu sırları önceki müvekkilinin aleyhine kullanmayı önlemektir. Yasa Maddesi ile öngörülen husus kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece resen gözetilir. Somut olayda davacı vekili, taraflar arasında boşanma ve yoksulluk nafakasına karar verilen ilk davada kocanın vekili olmuştur. Nafakanın takdirine esas olan mali konuda kocanın (bu davadaki davalının) sırlarını ve gücünü öğrenmiştir. Bu durumda Av. ...’nun huzuru ile davaya bakılması usul ve yasasa aykırıdır.” gerekçesi ile maddenin bir amacı belirtildiği gibi,
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 03.10.2000 tarih ve 2000/6961-7836 sayılı kararında da, “Avukatlık, karşılıklı güven ve sadakat isteyen bir meslek olup, vekâlet de bu inanç doğrultusunda verilir. Davalı avukat, davacının bu inancını kötüye kullanarak hasım tarafın kendisini vekil tayin etmesine karşı koymamış, onun vekilliğini üstlenmiştir. Bu durum müvekkil davacının davalı avukatına karşı beslediği güvenin sarsılmasına neden olduğunun kabulünde duraksamaya yer yoktur. O nedenle davacı müvekkil salt bu nedeni ileri sürmek suretiyle dahi azilde haklıdır.” denilmek suretiyle Avukatlık Yasası M. 38/b ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları M. 36, salt öğrenilen sırların önceki müvekkile karşı kullanılmasını önlemek amacıyla değil, karşılıklı güven ve sadakat nedeniyle de konulmuş bulunduğunu açıkça belirtmektedir.
Avukatlık Yasası’nın 34. maddesi, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliği’nce belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. maddesi, “Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güveninin sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 4. maddesi, “Avukat, mesleğin itibarını sarsacak her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.”, hükümleri ile belirlenen ilkeler göz önünde bulundurulduğunda, m.nin amacının esas itibarıyla mesleğe olan güveni sarsmamak olduğu tartışmasızdır.
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 2. maddesi, “Mesleki çalışmasında avukat bağımsızlığını korur; bu bağımsızlığı zedeleyecek iş kabulünden kaçınır.” Gerçektende bu sebepledir ki, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 36. maddesi “Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat yararı çatışan öbür tarafın vekâletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz.” hükmü ile avukat, işi retle yükümlendirilmiştir.
Avukat kendi kendine karşı da bağımsızlığını korumak zorundadır.
Avukatlık, “doğruluk karinesi”nden yararlanan mesleklerdendir. Kişilerin bu mesleğin mensuplarına inançları asıldır. Bu nedenle avukatların, kolektif inanca ters düşecek ve bu inancı sarsacak davranışlardan dikkatle kaçınmaları gerekir.
Avukatlık Yasası 34 ve 38. maddeler “AVUKATIN HAK VE ÖDEVLERİ” başlıklı 6. Kısımda yer alan ve aynı zamanda kamuyu doğrudan ilgilendiren, kamusal yükümlülükler içeren hükümlerdir. Avukat koşullar ne olursa olsun bu yükümlülüklere aykırı davranamaz.
Bu nedenlerle eylemin disiplin suçu olduğuna ilişkin Baro Disiplin Kurulu kararında hukuka aykırılık görülmemiş ve itirazın reddi ile kararın onanması gerekmiştir.
Sonuç olarak Şikâyetli avukat M.I. vekili Avukat N.T.’ın itirazının reddine, ... Barosu Disiplin Kurulu’nun “Kınama Cezası Verilmesine” ilişkin 29.04.2013 gün ve 2012/454 Esas 2013/262 Karar sayılı kararının “ONANMASINA”, katılanların oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy