Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


 (1136 S. K. m. 34, 136, 140, 158, 159) (5237 S. K. m. 2, 169) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 3, 4, 6)
E. 2005/267
K. 2005/362
T. 11.11.2005 
Şikayetli avukatın cezaevinde müvekkili ile görüşmesi sırasında tutuklulara örgüt üyesinin mektubunu verdiği iddiası ile başlatılan disiplin kovuşturması sonucunda, Baro Disiplin Kurulunca şikayetlinin eylemi sabit görülerek uyarma cezası tayin edilmiştir.
Şikayetli avukat savunmalarında özetle, şikayete konu olan mektubu cezaevine götürmediği gibi kimin tarafından da verildiğini bilmediğini, cezaevi çıkışında üzerinden zorla savunmaya yönelik notların alınmış olduğunu ve cezaevi müdürü ile adamlarının saldırısı sonucu darp edildiğini, açılan kamu davasından beraat ettiğini, ceza mahkemesi kararının Baro yönetim ve disiplin kurulu tarafından yanlış yorumlanmış olduğunu bildirmiştir.
Baro Disiplin Kurulu kararına karşı şikayetli avukat tarafından yapılan itirazda, disiplin kovuşturmasının Avukatlık Yasası’nın 159/2. maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığını, kamu davasında şikayete konu eylemin tarafından gerçekleştirildiğine dair bir tespit yok iken Baro Disiplin Kurulunca tamamen keyfi ve hukuk dışı bir yöntemle ceza verilmiş olduğunu bildirmiştir.
İstanbul Cumhuriyet savcısı tarafından Baro Disiplin Kuruluna karşı yapılan itirazda ise, şikayetlinin Avukatlık Yasası’nın 34. maddesine aykırı davrandığı kabul edildiğine göre, aynı yasanın 136/1. maddesi gereğince en az kınama cezası verilmesi gerekirken, uyarma cezası verilmesinin yasaya aykırı olduğu bildirilmiştir.
Şikayetli hakkında, şikayete konu eylem sebebi ile İstanbul 5 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin 2000/...... Esasında, “yasa dışı örgüte yardım” suçlaması ile açılan kamu davasında, mahkemece 25.03.2004 günlü 2004/...... Karar sayılı kararı ile “suça konu mektup içeriğinde cebir, şiddet veya diğer terör yöntemlerine başvurmayı teşvik edecek nitelikte ibareler bulunmadığı dikkate alındığında, 4963 sayılı yasa ile TCK’nun 169. maddesinde yapılan değişiklik ile TCK’nun 2. maddesi ve tüm dosya kapsamı ile sanığın üzerine atılı suçun unsurları itibariyle oluşmadığı anlaşılmıştır. Sanığın suçlandığı TCK’nun 169. maddesinde 4963 sayılı yasa ile yapılan değişiklikte dikkate alınarak unsurları itibariyle oluşmayan suçtan sanığın beraatine karar verilmiştir.” şeklinde hüküm kurulmuş ve karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Avukatlık Yasası’nın 140/3. maddesine göre, “Eylemin işlenmemiş veya sanığı tarafından yapılmamış olması sebebiyle beraat hali müstesna, beraat ile sonuçlanmış bir ceza davasının konusuna giren eylemlerden dolayı disiplin kovuşturması, o eylemin ceza kanunları hükümlerinden ayrı olarak başlı başına disiplin kovuşturmasını gerektirir mahiyette olmasına bağlıdır.”
Şikayetli hakkında açılmış ve kesinleşmiş olan ceza mahkemesinin beraat kararı “eylemin işlenmemiş veya sanığı tarafından yapılmamış olması” sebebiyle verilmiş değildir. İstanbul 5 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, “suça konu mektubun şiddet, cebir ve diğer terör yöntemlerine başvurmayı teşvik edici ibarelere yer vermediği 4963 sayılı yasa ile TCK’nun 169. maddesinde yapılan değişiklik nazara alındığında suçun unsurları itibariyle oluşmadığı” kanaati ile verilmiştir. Bu sebeple, şikayetli avukatın disiplin kovuşturmasına konu eylemi işlediği ve bu eylemin disiplin suçunu oluşturduğu kabul edilmiş bu konuya ilişkin şikayetli itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
Şikayetli avukat hakkında, disiplin konusunu oluşturan eylem sebebiyle İstanbul 5 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin 2000/....... Esasında kayıtlı olarak “yasa dışı örgüte yardım” suçundan dolayı açılan ve kesinleşen kamu davasında suç tarihi olarak 17.04.2000 tarihi kabul edilmiştir. İstanbul Barosu Yönetim Kurulu 11.10.2001 tarihli kararı ile işe el koymuştur. Bu durumda Avukatlık Yasası’nın 159/1. maddesinin uygulanması yasal olarak mümkün değildir. Ayrıca, disiplin kovuşturmasına konu eylem aynı zamanda suç teşkil ettiğinden, şikayetli avukat hakkında kamu davası açılmış olmakla, uygulanması gereken madde Avukatlık Yasası’nın 159/3. maddesi olduğundan, şikayetli avukatın, disiplin kovuşturmasının zamanaşımına uğradığı yolundaki itirazının da reddine karar vermek gerekmiştir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, “Avukatlık Yasası’nın 136/1. maddesine göre, yasanın 6. kısmında yazılı esaslara uymayanlara ilk defasında en az kınama cezası verilmesi gerektiği halde Baro Disiplin Kurulunca uyarma cezası verilmiş olduğunu” bildirerek karara itiraz etmiştir.
İstanbul Barosu Disiplin Kurulu kararının “değerlendirme ve gerekçe” başlıklı kısmı incelendiğinde, şikayetli avukatın eyleminin TBB Meslek Kuralları’na aykırılık olduğu, kararın “karar” kısmında da, aslında eylemin TBB Meslek Kuralları’nın 3, 4 ve 6. maddelerine aykırılık olarak kabul edilmiş olduğu nazara alındığında, Baro Disiplin Kurulunca şikayetlinin eylemini Avukatlık Yasası’nın 34. maddesine aykırı bulmaktan dolayı disiplin cezası tayin etmemiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeplerle Cumhuriyet savcısının yaptığı itirazda yerinde görülmemiş ve reddine karar verilmiştir.
Bu durum karşısında, İstanbul Barosu Disiplin Kurulunca gerekli inceleme yapılıp, davranışın oluştuğu koşullar, savunma ve sicil durumu gözetilerek şikayetlinin eylemine uygun bir disiplin cezası tayin edilmiş bulunduğundan, Avukatlık Yasası’nın 158. maddesinin kabul ettiği takdir hakkı da kullanılmak suretiyle yapılan değerlendirmede hukuki isabetsizlik görülmemiş ve kararın onanması gerekmiştir.
Sonuç olarak, itirazların reddi ile İstanbul Barosu Disiplin Kurulunun “uyarma” cezası verilmesine ilişkin kararının onanmasına oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy