Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 2, 34, 38, 55, 134, 135, 141, 159) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 2, 3, 4, 36) (13. HD. 03.10.2000 T. 2000/6991 E. 7836 K.)
E.2013/100
K.2013/562
T. 26.07.2013  
Şikâyetli avukat hakkında, … 24. İcra Müdürlüğü’nün 2010/4617 Esas sayılı dosyası ile ilgili menfi tespit davasındaki vekillik görevi devam ederken … 8. İcra Müdürlüğü’nün 2010/11608 Esasa sayılı dosyası ile takip yaparak Avukatlık Yasası 41. maddedeki 15 günlük süre bitmeden takip açması nedeniyle Avukatlı Yasası 38/b ve TBB Meslek Kuralları 2, 3, 36 maddelere aykırı davrandığı iddiasıyla açılan disiplin kovuşturması sonucu eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir. 
Şikâyetli avukat savunmaları ve itirazında özetle; 1136 Sayılı avukatlık yasası 141/1. madde gereğin 1 yıllık süre dolmuş olmakla hükmün açıkça ihlal edilerek süreden sonra karar verilmekle adil yargılanma hakkının çiğnendiğini, vekâletnamenin … 24. İcra Müdürlüğü’nün 2010/4617 sayılı dosyası ile sınırlı olarak yetkilendirildiğini ve şikâyetçinin bu dosyaya ilişkin bir şikâyetinin olmadığını, Avukatlık Yasası 41. maddenin çekilme ile ilgili ve sadece o dosyayla sınırlı bir sorumluluk süresi olduğu ve bu nedenle geçersiz bir iddia olduğunu, çekilme beyanının iletişim kuramama ve iki tarafında vekili olmanın etik olmadığı inancıyla yapıldığını, “bir şirketin ödemekle yükümlü olduğu takip masraflarının dahi başka bir şirketin ödediğini gören ve talimatları masraf veren şirket yetkilisinden alan bir avukat olarak mesleki ve insani sadakatimiz gereği aynı organizasyon içinde bulunan şirketlerin olası haciz ve takipler karşınında zor durumda kalmamaları için icra takip işlemleri başlattığını” savunmuş suçsuz olduğunu, cezanın kaldırılması gerektiğini savunmuştur.İncelenen dosya kapsamı ve Şikâyetli avukatın savunmasından … 24. İcra Müdürlüğü’nün 2010/4617 Esas sayılı dosyası ile üstlendiği iş tüm sonuçları ile bitirilmeden … 8. İcra Müdürlüğü’nün 2010/11608 Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığı görülmektedir.
Şikâyetli Avukatın Avukatlık Yasası 141/7. madde ile ilgili itirazının yasal dayanağı yoktur. Şöyle ki;
Danıştay 8. Dairesi’nin 13.02.2007 gün ve 2005/5852 esas, 2007/712 karar sayılı kararında da bildirildiği üzere “Uyuşmazlık, davacıların 1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 55. Maddesini ihlal ettiğinden bahisle anılan kanunun 135/3. Maddesi uyarınca “kınama” cezası ile cezalandırılmasına ilişkin... Barosu Disiplin Kurulu’nun 18.02.2003 günlü ve 2003/23 sayılı kararını onayan Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu’nun 10.10.2003 günlü ve 2003/307 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır. Avukatlık Yasası’nın 141. Maddesinde; disiplin kovuşturmasının, yönetim kurulu tarafından verilen bir kararla açılacağı; Yönetim Kurulu’nun ivedilikle ve her halde ihbar, şikâyet veya istek tarihinden itibaren en çok bir yıl içinde disiplin kovuşturması hakkında bir karar vermeye mecbur olduğu; 159. Maddesinde ise; disiplin cezasını gerektirecek eylemlerin işlenmesinden itibaren üç yıl geçmiş ise kovuşturma yapılamayacağı; Yönetim Kurulunca işe el konulmuş ise bu sürenin işlemeyeceği; disiplin cezasını gerektiren eylemlerin işlenmesinden itibaren dört buçuk yıl geçmiş ise disiplin cezası verilemeyeceği; disiplin cezasını gerektiren eylem aynı zamanda bir suç teşkil ediyor ve bu suç için kanun daha uzun bir zamanaşımı süresi koymuş bulunuyorsa, birinci ve ikinci fıkralardaki süreler yerine bu zamanaşımı süresinin uygulanacağı; hüküm altına alınmıştır.
Kanunun yukarıda aktarılan 141. Maddesinde belirtilen 1 yıllık süre idarenin iç işleyişiyle ilgili olup, kanıtların kaybolmasını önlemek, soruşturmanın daha çabuk yapılarak disiplin suçunu işlemiş olan kişi veya kişilere daha etkin ve çabuk ceza verilmesini sağlamak amacıyla konulmuştur. Bu nedenle, disiplin cezasının verilmesinden önceki evrelerde kanunla getirilen belirli sürelere uyulmaması, bu kanunda görevli olanların kişisel sorumluluğu ile ilgili olup, disiplin suçu işleyen kişiye ceza verilmemesi sonucunu doğurmaz.
Bu durumda, işin esasına girilerek yapılan incelemenin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, soruşturmanın Kanunda öngörülen sürelere uyulmadan yürütüldüğü gerekçesiyle işlemi iptal eden İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle;  1. İdare Mahkemesi kararının bozulmasına ve yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine 13.02.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.”
Madde iç ilişkiye yönelik bir süre olup, hak düşürücü veya zamanaşımına ilişkin süre olmayıp, soruşturmanın ivedilikle bitirilmesine yönelik hedef süredir.
Avukatlık Yasası madde 38/b ve TBB Meslek Kuralları’nın madde 36, “Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat yararı çatışan öbür tarafın vekâletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz. Ortak büroda çalışan avukatlar da, yararları çatışan kimseleri temsil etmemek kuralı ile bağlıdır.” hükümlerini amirdir.
Avukatlık ilişkisinin temelinde güven duygusu vardır. Avukata güvenerek davasını veren veya danışmada bulunan kimse, bir şekilde onu karşısında görmemelidir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03.07.1995 tarih ve 8691-7761 sayılı kararında, “Avukatlık Yasası’nın 38/b Maddesinde, avukata aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa, işi ret etmesi gerektiği kuralı yer almaktadır. Yasa ile izlenen amaç, avukatın aldığı vekâlet sonucu vakıf olduğu sırları önceki müvekkilinin aleyhine kullanmayı önlemektir. Yasa Maddesi ile öngörülen husus kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece resen gözetilir. Somut olayda davacı vekili, taraflar arasında boşanma ve yoksulluk nafakasına karar verilen ilk davada kocanın vekili olmuştur. Nafakanın takdirine esas olan mali konuda kocanın (bu davadaki davalının) sırlarını ve gücünü öğrenmiştir. Bu durumda Av. ...’nun huzuru ile davaya bakılması usul ve yasasa aykırıdır.” gerekçesi ile maddenin bir amacı belirtildiği gibi,
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 03.10.2000 tarih ve 2000/6961-7836 sayılı kararında da, “Avukatlık, karşılıklı güven ve sadakat isteyen bir meslek olup, vekâlet de bu inanç doğrultusunda verilir. Davalı avukat, davacının bu inancını kötüye kullanarak hasım tarafın kendisini vekil tayin etmesine karşı koymamış, onun vekilliğini üstlenmiştir. Bu durum müvekkil davacının davalı avukatına karşı beslediği güvenin sarsılmasına neden olduğunun kabulünde duraksamaya yer yoktur. O nedenle davacı müvekkil salt bu nedeni ileri sürmek suretiyle dahi azilde haklıdır.” denilmek suretiyle Avukatlık Yasası M. 38/b ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları M. 36, salt öğrenilen sırların önceki müvekkile karşı kullanılmasını önlemek amacıyla değil, karşılıklı güven ve sadakat nedeniyle de konulmuş bulunduğunu açıkça belirtmektedir.
Avukatlık Yasası’nın 34. maddesi, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliği’nce belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. maddesi, “Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güveninin sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın maddesi, “Avukat, mesleğin itibarını sarsacak her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.”, hükümleri ile belirlenen ilkeler göz önünde bulundurulduğunda, M.nin amacının esas itibarıyla mesleğe olan güveni sarsmamak olduğu tartışmasızdır.
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 2. maddesi, “Mesleki çalışmasında avukat bağımsızlığını korur; bu bağımsızlığı zedeleyecek iş kabulünden kaçınır.” Gerçektende bu sebepledir ki, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 36. maddesi “Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat yararı çatışan öbür tarafın vekâletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz.” hükmü ile avukat, işi retle yükümlendirilmiştir.
Avukat kendi kendine karşı da bağımsızlığını korumak zorundadır.
Avukatlık, “doğruluk karinesi”nden yararlanan mesleklerdendir. Kişilerin bu mesleğin mensuplarına inançları asıldır. Üçüncü şahısların alacaklarını alamamalarına yönelik muvazaalı işlemler içinde olmak ta asla kabul edilemez. Bu nedenle avukatların, kolektif inanca ters düşecek ve bu inancı sarsacak davranışlardan dikkatle kaçınmaları gerekir.
Bu nedenlerle eylem Avukatlık Yasası 34, 38/b 134, TBB Meslek Kuralları 2, 3, 4, 36. maddelere aykırı olmakla disiplin suçu olduğundan Baro Disiplin Kurulu’nca yapılan hukuksal değerlendirme yerinde olmakla birlikte disiplin suçu Avukatlık Yasası 6. Kısımda bildirilen yükümlüklere aykırı olduğundan en az kınama cezası gerektirmekte ise de aleyhe itiraz olmadığından kararın onanması gerekmiştir.          
Sonuç olarak Şikâyetli Avukat S.A.’ın itirazının reddi ile … Barosu Disiplin Kurulu’nun “Uyarma Cezası Verilmesine” ilişkin 21.09.2012 gün ve 2012/66 Esas, 2012/169 Karar sayılı kararının aleyhe itiraz olmadığından ONANMASINA katılanların oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy