Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları m. 5, 27)
E. 2008/323
K. 2008/460
T. 28.11.2008 
Şikayetçi avukat, şikayetli avukat ile Kadıköy 2.Asliye Ceza Mahkemesinin 2005/688 Esas sayılı davasında taraf vekilleri olduklarını, şikayetli avukatın Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği dilekçesinde ve duruşma tutanağına da geçen ifadesinde “… bu imzalar fotokopiyi sunan müdahil vekili tarafından başkaca bir yerdeki imzalar kıvrılarak bu belgenin altına konulmak suretiyle çekilen fotokopi sonucu oluşturulmuştur…” şeklindeki sözleriyle; kendisini sahte belge düzenleyen birisi gibi göstererek savunma sınırlarını aştığını, kişiliğini küçük düşürdüğünü, gerçek dışı ve iftira niteliğinde olduğunu, kullanılan ifadelerin meslek kurallarına aykırı olduğunu iddia ederek şikayetçi olmuştur.
Şikayetli avukat savunmasında, dava sırasında müvekkilinin haklarını korumak için yasal sınırlar çerçevesinde savunma yaptığını, davayı kişiselleştirmediğini belirtmiştir.
Yapılan disiplin kovuşturması sonucunda Baro Disiplin Kurulunca şikayetli avukat hakkında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, karara şikayetçi avukat itiraz etmiştir.
Şikayetçi itirazında, şikayetli avukatın hakkında kullandığı ifadelerin Avukatlık Yasası ve Meslek Kurallarına aykırı olduğunu, bir avukatın meslektaşını sahte belge düzenlemek ve dosyadaki belge aslı ile değiştirmekle suçlamasının savunma hakkı ile bağdaştırılamayacağını, mahkeme nezdinde şahsının küçük düşürüldüğünü, Disiplin Kurulunun bu kararının, benzer konularda verdiği başka kararlarıyla çeliştiğini, şikayetlinin ifadelerinde savunma sınırının aşıldığının kabulü gerektiğini belirterek şikayetli avukatın cezalandırılmasını talep etmiştir.
Disiplin kovuşturmasına konu sorun, şikayetli avukatın Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 27/1.maddesinde düzenlenen, hasım taraf meslektaşı hakkında küçük düşürücü nitelikte görüş açıklamasında bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinden; şikayetli avukatın Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği dilekçesinde ve duruşma tutanağına da geçen ifadesinde “… bu imzalar fotokopiyi sunan müdahil vekili tarafından başkaca bir yerdeki imzalar kıvrılarak bu belgenin altına konulmak suretiyle çekilen fotokopi sonucu oluşturulmuştur…” şeklindeki sözler kullandığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar aynı sözler nedeniyle şikayetçi tarafından şikayetli avukat hakkında tazminat davası açıldığı, Kadıköy 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/298 Esas, 2007/11 Karar sayılı kararıyla; “Davalının Ceza Mahkemesindeki duruşmada ileri sürdüğü ve zapta geçen iddialar bir tahmin, öngörü ve yorum hudutları dahilinde, yani savunma hudutları dahilinde kaldığı, dolayısıyla hukuka aykırılığı bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” gerekçesiyle tazminat isteğinin reddedildiği,
Mahkeme kararının Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2007/3456 Esas, 2008/504 Karar sayılı kararıyla 24.01.2008 tarihinde onandığı görülmekte ise de, Mahkeme kararı tazminat hukuku bakımından eylemin hukuka aykırılığını saptamıştır. Disiplin hukuku bakımından hukuka aykırılığın ne olduğunun ise tartışılması gerekir.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 02.05.1975 tarih, Esas 1974/1160, Karar 1975/5782 sayılı kararında da belirtildiği üzere;
“… Buna karşılık, avukatın, temsil ettiği tarafın çıkarlarının korunmasının gerektirdiği ölçüyü ve objektif bir tartışma sınırını aşan, yersiz ve icapsız olarak karşı tarafın kişiliğini hedef tutan, onu küçük düşürmeye ve dürüst olmayan bir kişi olarak göstermeye yönelik saldırılar hukuka aykırıdır ve avukatın sorumluluğunu gerektirir. Başka bir deyişle, karşı tarafın kişisel ilişkilerini rencide edebilecek savunmasını, davanın amacı haklı gösterdiği, bu savunma gerçekten esasa yararlı ve etkili olduğu hatta zaruri bulunduğu takdirde hukuka aykırılıktan söz edilmesi olanaksızdır. Bu bakımdan, savunma sınırının saptanmasında her şeyden önce, iddia ve savunmaların karşı tarafın kişiliğini ihlal edici görülen bölümlerinin bağımsız olarak değil, bütün içindeki yerine göre ve bu çerçeve içinde değerlendirilmesi ve bu yol ile savunmanın hukuka aykırı olup olmadığı yönünün belli edilmesi gerekir.”
Şikayetli avukat her ne kadar böyle bir suçlama yapmadığını belirtse de, dilekçesinde ve duruşma tutanağına geçen ifadesinde, şikayetli avukat hakkında kullanmış olduğu sözler onun kişiliğine yönelik, küçük düşürücü ve avukatın tarafla özdeşleşmemesi ilkesine aykırı olmakla, şikayetçinin suçlanması ağır ve belgeli olmakla eylem disiplin suçunu oluşturmaktadır.
Şikayetli avukatın eylemi Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının “Avukat yazarken de konuşurken de düşüncelerini olgun ve objektif bir biçimde açıklamalıdır.” şeklindeki 5.maddesi ile “Hiçbir avukat, herhangi bir meslektaşı, özellikle hasım meslektaşı hakkında küçük düşürücü nitelikteki kişisel görüşlerini ve düşüncelerini açıkça belirtemez.” şeklindeki 27/1.maddesine açıkça aykırıdır.
Bu nedenle, eylemin disiplin suçunu oluşturmadığına ilişkin Baro Disiplin Kurulunun değerlendirmesinde hukuki isabet görülmemiş ve kararın kaldırılarak şikayetlinin uyarma cezası ile cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak, şikayetçi avukatın itirazının kabulü ile, İstanbul Barosu Disiplin Kurulunun “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” ilişkin 15.04.2008 tarih ve 2007/441 Esas, 2008/168 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, Şikayetli Avukat K.H’nin UYARMA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy