Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 2, 34, 36) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 3, 4)
E. 2006/449
K. 2007/39
T. 02.02.2007
Şikayetçi A.S. ve N.S. 31.03.2004 tarihli dilekçe ile Avukat Y.A.’nın vekilleri sıfatıyla, davalılar K.İ.B. ve Halk Sigorta A.Ş. aleyhine Çay Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtığı 1998/… Esas sayılı dava ile birleşen 1999/… Esas sayılı tazminat davasında, faiz talebinde bulunmayarak zarar görmelerine neden olduğu, söz konusu davanın sonuçlanmasından sonra davalı borçlulardan K.İ.B. ile bilgisi dışında anlaşıp, 10.04.2002 günlü ibraname uyarınca 17.000,00 USD bedelli bono karşılığında tazminat bedelinden feragat ederek, Çay İcra Müdürlüğü’nün 2003/… sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibinde borçlu K.İ.B.’ye icra emri gönderilmesi hususunda gerekli işlemleri yapmadığı, 10.04.2002 tarihli ibranamede belirtilen bono karşılığı 17.000,00 USD’yi borçludan tahsil ettiği halde, kendilerine vermediği iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunmuştur.
Bakanlık Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nce, ileri sürülen hususların açığa kavuşturulması açısından durum soruşturmayı gerektirir nitelikte görülerek ceza soruşturması başlatılmış ve durum Baro Başkanlığı’na disiplin yönünden gereği yapılmak üzere bildirilmiştir.
Baro Yönetim Kurulu şikayetli avukatın savunmasını istemiştir. Şikayetli, şikayetçinin imzasını taşıyan ibra belgeleri sunmuştur. Baro Yönetim Kurulu 14.01.2005 tarihli kararıyla, ibranamedeki imzaların aidiyetinin yargı kararıyla anlaşılabileceği gerekçesiyle şikayetli avukat hakkında disiplin kovuşturması açılmasına karar vermiştir.
Baro Başkanlığı’nın Baro Disiplin Kurulu’na gönderdiği yazıdan şikayetli avukatın 06.01.2004 tarihinde kaydının silindiği, şikayetlinin halen noter olarak görev yaptığı anlaşılmıştır.
Şikayetli Y.A. 02.03.2005 tarihli savunmasında; Çay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2004/… Hz. sayılı dosyasına yapmış olduğu savunmasındaki belgeleri ve savunmalarını 212 …. numaralı telefona faksladığını, yaklaşık bir yıl öncesinde serbest avukatlık mesleğini bıraktığını, yapılan tahkikat sonucunda savunmasıyla beraber verdiği üç adet belgedeki imzaların (ve ismini yazdığı el yazısının) müştekiye ait olduğunun Adli Tıp Kurumu’nun 09.12.2004 tarih ve 1940 numaralı raporuyla anlaşıldığını, Savcılıkça, verilen soruşturma izninin kaldırılması için yazı yazıldığını, hakkında takipsizlik kararı verileceğini, tüm bunların ışığında Bakanlıkça Savcılığın yazısı üzerine soruşma izninin kaldırılıp akabinde Savcılıkça takipsizlik kararı verilmesinden sonra Baronun yaptığı soruşturmanın mesnetsiz kalacağını, tüm bu nedenlerle diğer hususlarda beyanda bulunmak ve savunma yapma hakkı saklı kalmak üzere açılmış yada açılacak disiplin kovuşturma ve soruşturmasının düşmesine, kaldırılmasına veya reddine karar verilmesini, bu olmadığında yukarıda bahsettiği hususlar gözetilerek bu hususların bekletici mesele yapılmasını talep etmiştir.
Bakanlık Ceza İşleri Genel Müdürlüğü; ibraname üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonunda düzenlenen 09.12.2004 tarihli raporu dikkate alarak diğer iddiaları kovuşturmaya değer bulmamış, ancak davada faiz istenmediğiyle ilgili iddianın kovuşturmayı gerektirir nitelik ve ağırlıkta olduğu, soruşturma dosyası kapsamından ve kısmen Çay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bildiriminden anlaşıldığı, bu konudaki soruşturma bakımından savunmanın mevcut delillerle birlikte merciinde değerlendirilip takdir olunmak üzere şikayetli hakkında kovuşturma izni verilmesinin uygun olacağı kanaat ve sonucuna vararak Afyonkarahisar Barosu’nda eski kayıtlı Av. Y.A. hakkında; son soruşturmanın açılması için dosyayı o yer Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndermiştir.
Şikayetli hakkında son soruşturmanın açılması için dosya Akşehir Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiş, Mahkeme 30.05.2005 tarih, 2005/… Esas, 2005/… Karar sayılı kararında; isnat edilen suç tarihinde Afyonkarahisar Barosu’na bağlı avukat olarak görev yapmakta olan ve halen E…. Noteri olan sanığın müştekilere vekaleten Çay Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açmış olduğu 1998/…. Esas sayılı tazminat davasında müvekkilleri yararına faiz isteminde bulunmamak suretiyle müvekkillerini maddi zarara uğrattığı ve böylece görevini kötüye kullandığı ileri sürülerek sanık hakkında 1136 sayılı kanunun 36. maddesi uyarınca son soruşturmanın açılmasına karar verilmesinin talep edildiği, sanığın savunmasında suçlamayı reddettiği ve avukatlık görevinin gereklerini yerine getirdiği ileri sürdüğünü, Çay Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1998/… Esas sayılı dava dosyası hakkındaki inceleme tutanağına göre, müştekiler A.S. ve küçük çocukların vekaleten sanık tarafından davalılar K.İ.B. ve Halk Sigorta aleyhine açılan tazminat davasının duruşması sonunda A.’nın eşi ve küçük çocukları babası M.S.’nin trafik kazasında yaşamını yitirmiş olması nedeniyle 23.519.639.927,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine karar verildiği ve temyiz edilmeyen 28.02.2002 tarih, …. Karar sayılı hükmün 25.04.2003 tarihinde kesinleştiğinin sabit olduğunu, görevi kötüye kullanmak suçundan son soruşturma açılabilmesi için sanığın müvekkillerini zarara uğratmak kastı ile hareket ettiğini kabul etmeyi gerektirir ciddi kuşku ve kanıtların bulunmasının zorunlu olduğu, bu yolda kanıt bulunmadığı gibi, vekalet ilişkisinin gereği gibi yürütülmemesi nedeniyle madden zarara uğradığı inancında olan vekil edenin hukuk mahkemelerine müracaat ile vekalet sözleşmesine istinaden tazminat davası açmasına engel bir yasa hükmü bulunmadığını, toplanan deliller ve dosya kapsamı itibariyle sanık hakkında son soruşturma açılmasını gerektirir yeterli kuvvet ve derecede delil bulunmadığından istemin reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve ortak kanısı üzerine atılı görevi kötüye kullanmak suçundan son soruşturma açılmasına yer olmadığına karar verilmiş ve karar itiraz edilmeksizin 26.09.2005 tarihinde kesinleşmiştir.
Baro Disiplin Kurulu, dosya içerisinde bulunan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin 09.12.2004 tarih ve 85556 sayılı raporunu ve Akşehir Ağır Ceza Mahkemesi’nin 30.05.2005 tarih, 2005/… Esas, 2005/… Karar sayılı kararını dikkate alarak ve şikayet konusu davada faiz talebinde bulunmadığı yönündeki iddiaları kanıtlayan ve cezalandırılmayı sağlayacak bilgi ve kanıt olmadığı, şikayetçilerin hukuk mahkemelerine müracaat ederek zarara uğradığı miktarı tazminat davası sonucunda da elde edebilecekleri gerekçesiyle şikayetli avukat hakkında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
Karar taraflara ve Cumhuriyet Başsavcılığı’na tebliğ edilmiş, karara şikayetçi itiraz etmiştir. Şikayetçiler itirazında eski iddialarını yinelemiş ve 17.000,00 USD almadıklarını, şikayetli hakkında Çay Asliye Hukuk Mahkemesi’nde alacak davası açtıklarını, şikayetlinin en azından faiz talebinde bulunmamakla kendilerini zarara uğrattığının sabit olduğunu mağduriyetlerinin giderilmediğini belirterek itirazlarının kabulünü istemiştir.
Disiplin kovuşturmasına konu sorun; şikayetli avukatın üzerine aldığı işi özen ve doğruluk yükümlülüğüne uygun şekilde yerine getirip getirmediğine ilişkindir.
Şikayetli hakkında yapılan ceza soruşturması sırasında, Mahkemece görevi kötüye kullanmak suçu nedeniyle son soruşturmanın açılmasına yer olmadığı kararında; “vekalet ilişkisinin gereği gibi yürütülmemesi nedeniyle madden zarara uğradığı inancında olan vekil edenin hukuk mahkemelerine müracaat ile vekalet sözleşmesine istinaden tazminat davası açmasına engel bir yasa hükmü bulunmadığı” gerekçesine dayanılmış, Baro Disiplin Kurulu da aynı gerekçeyi kararında kullanmıştır.
Oysa Avukatlık Yasası’nın 2. maddesinde, avukatlığın amacı; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak olarak tanımlanmış, ikinci fıkrada ise avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder denilmiştir.
Bu nedenle, dava ve haklarının takibi için bir avukatla anlaşan kişinin hukuksal korumadan tam olarak yararlandığını bilmesi ve avukatı tarafından haklarının elde edileceğine inanması ve avukatına güvenmesi gerekmektedir. Bu bakımdan, olası hak kayıpları karşısında, nasıl olsa hukuk davası açılarak hakkın elde edebileceği yönündeki görüş ceza hukuku bakımından geçerli kabul edilse de, avukatlığın amacıyla bağdaştırılabilecek bir görüş olarak ileri sürülemez ve bu yaklaşım kamunun mesleğe olan güvenini sarsar.
Avukatlık Yasası’nın 34. maddesi gereğince avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliği’nce belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. ve 4. maddelerinde de; avukatın, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürüteceği ve mesleğinin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorunda olduğu belirtilmiştir.
Bütün bu ilkeler dikkate alındığında, şikayetçilerin itirazları haklı ve yerindedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle şikayetlinin eylemi disiplin suçunu oluşturduğundan Baro Disiplin Kurulu’nca yapılan değerlendirmede hukuki isabet görülmemiş ve şikayetli hakkındaki disiplin cezası verilmesine yer olmadığına ilişkin kararın kaldırılarak yeniden araştırmayı gerektiren bir husus bulunmaması sebebiyle şikayetlinin kınama cezası ile cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak; açıklanan nedenlerle, şikayetçilerin itirazlarının kabulüyle, Afyonkarahisar Barosu Disiplin Kurulu’nun şikayetli hakkında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına ilişkin kararının kaldırılmasına, yeniden araştırmayı gerektiren bir husus bulunmadığından şikayetli Av. Y.A.’nın kınama cezası ile cezalandırılmasına oybirliği ile karar verildi. (¤¤) 

Full & Egal Universal Law Academy