Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 2, 140, 158) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 6, 27)
E. 2006/459
K. 2007/57
T. 23.02.2007
Şikayetçi avukat T. şikayet dilekçesiyle; “davacı T.B. vekili sıfatıyla açtığı Anamur Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 1999/… Esas sayılı suya yönelik müdahalenin önlenmesi davasının 09.03.1999 gününde yapılan duruşması çıkışında, koridorda bulunan bir kısım davalıların, davacı vekili olan şikayetli avukat H.’ye saldırıda bulunduğu, bunun üzerine, şikayetli avukatın, olay sırasında duruşma salonundan çıkmadığını bildiği halde müvekkili davalıları kışkırttığı için kendisine saldırdıkları” iddiasıyla, davacı T.’yi şikayet dilekçesi vermeye yönlendirdiği, bu suretle kendisinin görevi kötüye kullanmak suçundan dolayı Silifke Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2000/… Esas sayılı dosyasından yargılanmasına sebebiyet verdiği, yine söz konusu davada yalan beyanda bulunarak kendisinin cezalandırılmasını sağlamaya çalıştığını iddia ederek avukat H. hakkında bakanlığa şikayette bulunmuş, disiplin yönünden gereği yapılmak üzere durum Baroya bildirilmiştir.
Şikayetli avukat savunma dilekçesinde; “Anamur Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 1999/… Esas sayılı dosyasının 09.03.1999 tarihli duruşması çıkışında şikayetçi avukatın müvekkilleri tarafından saldırıya uğradığını, şikayetçi avukatın bu saldırı karşısında hiçbir şey yapmadığını, saldırganın Anamur Asliye Ceza Mahkemesi’nin 1999/… sayılı kararı ile mahkum olduğunu, şikayetçi avukat T.’nin Silifke Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2000/… Esas sayılı dosyasında beraat etmişse de bunu o gün Sulh Hukuk Mahkemesi’nde duruşması olmayan bir kısım arkadaşlarını tanık göstererek sağladığını, meslektaşların ikiye ayrılmasına ve meslektaşlar arası dayanışmayı sarsacak biçimde zorlandığını, gerçekte o gün Bozyazı’da duruşması olması nedeniyle dosyanın 11.30’a kadar beklenmesi için mazeret dilekçesi verdiğini, bu nedenle o gün saat 11.30’da bütün dosyaların duruşmasının bittiğini sadece kendi dosyaları olduğunu ve bu yüzden de duruşma salonunda hiç kimsenin bulunmadığını, iddiaların doğru olmadığını” beyan etmiştir.
Şikayetli hakkında Silifke Ağır Ceza Mahkemesi’nde ceza davası açılmış, yapılan yargılama sonucunda 24.06.2003 tarih ve 2002/… Esas, 2003/… Karar sayılı ilamla, şikayetlinin atılı suçları işlediği yolunda mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı deliller elde edilmediğinden atılı suçlardan ayrı ayrı beraatına karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir.
Baro Disiplin Kurulu, Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat kararının kesinleşmesini takiben, şikayetli avukatın, şikayet dilekçesinde ileri sürülen eylemlerinin kanıtlanmamış olduğu gerekçesiyle hakkında ceza tayinine yer olmadığına ve 5525 sayılı yasadan yararlanma talebinin reddine karar vermiştir.
Baro Disiplin Kurulu kararına şikayetçi avukat tarafından itiraz edilmiştir. Şikayetçi itirazında, şikayetlinin Ağır Ceza Mahkemesi’nde delil yetersizliğinden beraat ettiğini, mahkemece özel hukuka ilişkin haklarının saklı tutulduğunu, şikayetlinin ifadelerinde çelişkiler bulunduğunu, disiplin kurulunun bu durumu değerlendirerek yeterli inceleme yapmadığını, şikayetli avukatın 5525 sayılı yasadan yararlanmak istemesinin şikayetlinin suçlu olduğu anlamına geldiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir
Disiplin kovuşturmasına konu sorun; şikayetli avukatın, şikayetçi avukat hakkında yalan beyanda bulunup, müvekkillerini kışkırttığı iddiasıyla kendisini haksız yere suçladığına ve bu yolla meslek kurallarını çiğneyip çiğnemediğine ilişkindir.
Disiplin kovuşturmasının şikayetçisi ve şikayetlisi olan avukatların, uzun yıllardan beri süren bir sorunda taraf olan kişilerin vekilliklerini yaptıkları dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Avukatlık Yasası’nın 2. maddesinde; “avukatlığın amacı, hukuki ilişkilerin düzenlenmesi, her türlü hukuksal sorun ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesi ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını sağlamak” olarak tanımlanmıştır. Bu çerçevede avukat, yargılamanın vazgeçilmez unsurudur.
Avukatlar, savundukları tarafın hak ve çıkarlarını öncelikle gözetmekle birlikte mahkemece verilecek kararın hakkaniyete uygun şekilde verilmesinde mahkemeye yardımcı olmak, adalet duygusundan uzaklaşmamak ve mümkün olduğunca objektif davranmak zorundadırlar. Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 6. maddesi hükmü bu nedenle kabul edilmiş bir kural olup, bu kural avukatlar için önemli bir davranış ilkesidir. 6. madde gereğince avukat, iddia ve savunmanın hukuki yönü ile ilgili olup, taraflar arasında anlaşmazlığın doğurduğu düşmanlıkların dışında kalmak zorundadır.
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 27. maddesinde ise avukatların, meslektaşları, özellikle hasım meslektaşları hakkında küçük düşürücü nitelikte kişisel görüş ve düşünce açıklayamayacakları kural olarak belirtilmiştir.
Bu yasal çerçeve içerisinde şikayetçi ve şikayetli avukatların, müvekkillerinin katılaşmış duygularına kendilerini alet ettirmek yerine, onları barıştıran, uzlaştıran ve hukuk içerisinde kalmalarını sağlayan bir yöntem izlemeleri ve dava konusu edilmiş sorunun adil bir şekilde çözümü için mahkemeye ve birbirlerine yardımcı olmaları yasal bir zorunluluk, mesleki bir görev ve etik bir değerdir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde, şikayetli ve şikayetçi avukatın müvekkilleri arasındaki dava uzadıkça, bu çekişmeden yararlandıkları, müvekkilleri arasındaki çekişmeyi kendi aralarında da sürdürdükleri, onlarla özdeşleştikleri yönünde izlenim yarattıkları, birbirlerini karşılıklı olarak şikayet etmiş olmalarından anlaşılmaktadır.
Disiplin yargılamasının amacı; verilecek kararlarla meslektaşlar arası etik değerlerin geliştirilmesine ve yüceltilmesine yardımcı olmak, avukatlık mesleğine kamunun güven ve inancını sarsacak davranışlara karşı mesleği korumaktır. Bu bakımdan disiplin kurulları, Avukatlık Yasası’nın 140/4 maddesi çerçevesinde ceza mahkemesinin kararıyla bağlı değildir. Disiplin kurulları şikayete konu eylemleri değerlendirirken ceza yargılamasında olduğu gibi olayları dar olarak yorumlamaması, yukarıdaki amaca göre değerlendirme yapması gerekmektedir. Bu nedenle, Mersin Barosu Disiplin Kurulu’nun Ağır Ceza Mahkemesi kararını kendi kararına aynen gerekçe yapması, Avukatlık Yasası’nın 158/2 maddesinde gösterilen ilkeye aykırı olup yerinde ve doğru bulunmamıştır.
Ancak, dosya kapsamından şikayetçinin kendi eylemi ile şikayet konusu olaya sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır. Hiç kimse kendi kusurlu eyleminin sonucunda kendi lehine bir sonuç elde edemez. Bir avukatın, karşı taraf vekili olan meslektaşına karşı, gerekçesi ne olursa olsun, kendi müvekkilleri tarafından fiziki saldırıda bulunulması karşısında tepkisiz kalması asla onaylanamaz. Bir avukatın karşı taraf avukatına saldırı için müvekkilini kışkırtması zaten düşünülemeyecek bir durumdur. Sonuçta şikayetli avukat saldırıya uğramış ve saldırgan mahkeme kararıyla ceza almıştır. Şikayetçi avukat, müvekkillerini denetleyemeyen veya müvekkili üzerindeki etkisini yitiren bir avukat konumuna düşmüştür. Bu durumda bir avukatın, aynı kişilerin vekilliğini yürütmesine yasal bir engel olmasa da, etik bir olgu olarak vekillikten çekilmeyi de göz ardı etmemesi gerekmektedir.
Bu nedenlerle, Baro Disiplin Kurulu’nun değerlendirmesinde hukuki isabetsizlik görülmemiş ve kararın onanması gerekmiştir.
Sonuç olarak, şikayetçinin itirazının reddiyle, Mersin Barosu Disiplin Kurulu’nun şikayetli hakkında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına ilişkin 18.09.2006 tarih ve 2002/… Esas, 2006/… Karar sayılı kararının belirtilen gerekçeyle onanmasına oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy