Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 134)

 

E. 2015/477

K. 2015/657

T. 08.08.2016

 

İtirazın süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü;

 

Şikâyetli avukat hakkında Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 07.05.2012 tarihli “Olur”u ile “...  2. Noterliği’nin 22.11.1994 tarihli ve … yevmiye sayılı düzenleme şeklindeki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile ...  ilçesi, … mahallesi, 44 ada, 131 parsel (ifraz sonucu ikiye ayrılması üzerine belirtilen parsel ile ..ada, .. parsel) sayılı iştirak halinde mülkiyette konu olan taşınmazdaki Ş.(K.)B.  hissesini adı geçenden satın alan müşteki H.K. ’nın, satıcının tapuda gerekli işlemleri yapmaması nedeniyle hukukî sorunu çözmek amacıyla anılan Noterliğin 20.07.2006 tarihli ve … yevmiye sayılı vekâletnamesi ile şikâyetçinin vekilliğini üstlendiği hâlde, davacı vekili sıfatıyla, ...  Asliye 3. Hukuk Mahkemesi’nin 2007/120 Esasına kayden açtığı tapu iptali ve tescili davasında, vekillik görevini gereği gibi yerine getirmediği, usul ve yasalara aykırı eylemlerde bulunduğu,

 

Bu cümleden olarak; Bahse konu davayı yaklaşık 8 ay gecikmeli olarak 21.03.2007 tarihinde açtığı,

 

Müvekkili şikâyetçinin söz konusu satış sözleşmesinin düzenlenmesi sırasında satış bedelini Ş.(K.)B. ’a ödediğini dava dilekçesinde belirtmemesi üzerine satış bedelini müştekinin tekrar ödemek zorunda kalmasına sebebiyet verdiği,

 

Dava dilekçesine satış vaadi sözleşmesini eklemediği, bunun üzerine “sözleşme ibraz edilmediğinden bu aşamada tedbir talebinin reddine” dair mahkemece 21.03.2007 tarihli tensip ara kararı verildikten sonra 18.05.2007 tarihine kadar sözleşmeyi mahkemeye ibraz etmeyip, belirtilen tarihten sonra da ihtiyati tedbir talebini yenilemeyerek ...  22. Noterliği’nin 06.09.2007 tarihli ve 15850 yevmiye sayılı vekâletnamesi ile davalı Ş.(K.)B. ’un vekilliğini üstlenip, adı geçen müvekkilini muvazaalı olarak borçlandırarak onun hakkında ...  5. İcra Müdürlüğü’nün 2008/3043 sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibine istinaden dava konusu taşınmazın haczedilip satılması sonucu müştekinin haklarının zarar görmesine neden olduğu, böylelikle menfaati zıt tarafların vekilliğini üstlenerek 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 38/b maddesine aykırı hareket ettiği” iddiasıyla ilgili başlatılan disiplin kovuşturması sonucu eylem sabit görülmüştür.

 

Şikâyetli avukat önceki savunmalarında özetle; Satış vaadi sözleşmesinin ...  2. Noterliğince 22.11.1994 tarihinde düzenlendiğini, davacının dava açılması için müracaat tarihinin satış vaadi tarihinden tam 13 yıl sonra olduğunu, davanın vekâletnamenin ve dava masraflarının tevdiinden ve gerekli hukuksal araştırmalar yapıldıktan sonra takip eden günde açıldığını, 13 yıl bekleyen davacının, 8 ay gecikmeli olarak dava açıldığını iddia etmesini anlayamadığını, ...  Asliye Hukuk Mahkemesi kararında satış bedelinin eksik ödenmesi nedeniyle eksik kalan kısmın dava dosyasına yatırılmasına karar verildiğini, satış vaadi bedelinin tamamen ödenmediği yargı kararı ile belirlendiğini, bu şartlar altında dava dilekçesinde satış bedelinin tümünün ödendiği şeklinde beyanda bulunmasının gerçek dışı bir beyan olacağını, satış vaadi sözleşmesinin kendisine ibraz edilmediğini Mahkemece bu sözleşmelerin celp edildiğini, dava dilekçesinde ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğunu, azil­den sonra Mahkemece ihtiyati tedbir kararı verildiğini, tapuda da uygulandığını, iştirak halinde mülkiyette mirasçılar aleyhine satış vaadine dayanarak cebri tescil davası açılamayacağı şeklinde onlarca Yargıtay içtihadı bulunduğundan, tescile imkân sağlamak bakımından hissedarlardan, B.K.  adına ...  Sulh Hukuk Mahkemesi’nde iştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüşmesi davası açıldığını, bu dava sonunda iştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrildiğini, sırf tescil imkânını temin açısından açmış olduğu bu davada verilen kararın Yargıtay’ca bozulduğunu, ancak hissedarların daha sonra tapuda iştirak halinde mülkiyeti müşterek mülkiyete çevirdiklerini, bu durumun Asliye Hukuk Mahkemesince tapuya sorularak müşterek mülkiyete dönüştüğü şeklindeki Tapu Sicil Müdürlüğünden gelen cevap üzerine tescil kararı verildiğini, müşterek mülkiyete dönüşüm olmadığı takdirde tescil kararı verilmesinin imkânsızlığı nedeniyle taşınmazın müşterek mülkiyete çevrilmesinin kendi çabası sonucu olduğunu, davalıya ait taşınmaz üzerine konulan hacizler sebebiyle alacaklı tarafından davalı hissesinin satışa çıkarıldığını, satışın gerçekleşip kesinleştiğini ancak taşınmaz üzerinde tedbir kararı bulunması nedeniyle tescil yapılamadığını ve bu nedenle de ihalenin iptali ve paranın iadesi için dava açıldığını, davacının herhangi bir zararı olmadığını savunmuştur.

 

İncelenen dosya kapsamından; Şikâyetli avukatın disiplin kovuşturmasına konu eylemi nedeniyle ...  2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/268 Esas sayılı dosyası ile “Görevi Kötüye Kullanmak” suçundan yapılan yargılama sonucunda, Mahkeme’nin 2014/2 Karar sayılı ve 06.01.2014 tarihli kararıyla şikâyetli avukatın TCK’nın 257/1, 43, 62/1. maddeleri uyarınca 6 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına; CMK’nın 231/5 maddesi gereği hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 12.02.2014 tarihinde kesinleştiği,

 

Mahkeme’nin “Katılanın iddiası, sanık savunması, tanık anlatımları, ...  3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/120 Esas 2010/288 Karar sayılı dosyası ...  Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2010/176 esas sayılı dava dosyası, ...  2. Noterliği’nin … yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi içeriği ve tüm dosya kapsamına göre; ...  Barosuna bağlı avukat olarak görev yapmakta olan sanık L.G. 'in katılan H.K. 'nın vekilliğini üstlendiği, bu vekâlet ilişkisi çerçevesinde katılanın sanıktan açmasını istediği davanın 8 ay gecikmeli olarak açıldığı, dava dilekçesinin hatalı yazıldığı, dava dilekçesine gerekli delilleri eklemediği ve yargılama aşamasında da ibraz etmemesi nedenleriyle katlılanın mağdur ettiği iddiasıyla dava açılmış olup sanık özetle davanın geç açıldığı iddiasının katılan tarafından ispatlanması gerektiği, satış vaadi sözleşmesi çerçevesinde satış bedelinin sözleşme düzenlendiği sırada ödendiği hususunun gerçeği yansıtmaması nedeniyle dilekçede eksiklik bulunmadığını satış vaadi sözleşmesinin kendisine katılan tarafından verilmemesi nedeniyle mahkemeye ibraz edemediğini, davalı konumundaki K.B. 'ün vekâletini üstlenmesinin adı geçen kişiyi sadece iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi davasında temsil etmiş olması nedeniyle avukatlık kanununa aykırılık teşkil etmediğini savunmuş ise de; davanın açılmasına ilişkin masrafların geç ödenmiş olması nedeniyle davanın gecikmeli açıldığı yönündeki savunmanın soyut olduğu gibi inandırıcı da olmadığı, söz konusu dava giderlerinin zamanında ödenip ödenmediğine ilişkin ispat yükünün katılana ait olduğu söylenebilir ise de sanık tarafından iddia edilen geç ödemeye ilişkin tarihinde sanık tarafından delillendirilemediği, kaldı ki sanığın davayı açtığı tarihte de dava giderlerinin tamamını katılandan almamış olduğu ve giderleri kendi cebinden karşıladığının iddia ettiği, dava vekâletin verildiği tarihte açılmamış ise daha sonra da bu giderler yeterli olarak ödenmediği halde davanın bu kez neden açıldığının izaha muhtaç olduğu ancak bu yönde doyurucu bir açıklamanın sanık tarafından yapılmadığı, sanığın satış bedelinin sözleşme anında ödendiği hususunu gerçeği yansıtmadığı şeklindeki savunmasının da üstlendiği vekâletin sorumluluklarına aykırılık oluşturduğu, katılanın bu yönde iddia ve delili var idiyse bunu dava dilekçesinde belirtmesi ve hukuk yargılaması aşamasında değerlendirilmesinin gerektiği, kaldı ki sanık başlangıçtan beri bu düşüncede ise bu yöndeki görüşünün dava dilekçesine yansımış olması gerektiği, oysa dava dilekçesinde tescil taleplerinin sonuçsuz kaldığını belirten sanığın müvekkili katılanın satış bedelini ödemeye teşebbüs ettiği ve bunun kabul görmediği yönünde herhangi bir beyan ve delil ileri sürmediği gibi davanın sözleşmeden 13 yıl sonra açılmış olduğu gözetildiğinde ödenmek istenen satış bedelinin ne olduğuna değinmemiş olmasının da kendi savunmasına aykırılık oluşturduğu, sanığın bu yöndeki savunmasının da soyut ve inandırıcılıktan uzak olduğu, satış vaadi sözleşmesinin noter onaylı örneğini katılan tarafından kendisine verilmemesi nedeniyle mahkemeye sunmadığı savunmalarının da soyut ve inandırıcılıktan uzak olduğu, incelenen ...  3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/120 Esas sayılı dava dosyasının duruşma tutanaklarında sanık avukatın bu yöndeki bir izahatına rastlanılmadığı, yine sanık avukatın davalının vekilliğini zorunlu olarak üstlendiği yönündeki savunmasında kabul edilemez bulunduğu, hukuk yargılama usulünde bir davanın yürütülmesi için başka bir davanın açılması ve sonuçlandırılması zorunlu ise asıl davayı gören mahkemenin kişileri bu davanın açılması yönünde yetkilendirilmesinin mümkün olduğu, oysa sanık avukatın somut olayda kendi isteğiyle davalının vekilliğini üstlenmiş olduğu, açıklanan nedenlerle sanık avukatın davranışlarının vekâlet ilişkisi sorumluluğuna aykırılık oluşturması nedeniyle eylemin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu” gerekçesiyle anılan hükmün kurulduğu,

 

Şikâyetli avukatın disiplin sicil özetinde herhangi bir disiplin cezasının bulunmadığı anlaşılmaktadır.

 

Şikâyetli avukat vekili itirazında özetle; önceki savunmaları tekrarla müvekkili hakkında ceza mahkemesinde tesis edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının maddi olguyu gösterebilecek ve belirleyebilecek nitelikte kesin karar olmadığını, ...  3. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdindeki davaya konu satış vaadi sözleşmesinin tarihinin 22.11.1994 tarihi olduğunu, şikâyetçi tarafından dava açılması için sözleşme tarihinde 13 yıl sonra vekâletname verildiğini, gereken masrafların müvekkile intikal ettirilmediğini, aksi yöndeki iddiaların müşteki tarafından yazılı belge ve delillerle ispat edilmesi gerektiğini, Avukatlık Kanunu’nun 173/2 maddesi uyarınca dava masrafları müvekkiline verilmediğinden yasal bir zorunluluk olmadığı halde yine de müştekinin herhangi bir hak kaybına uğramaması için masrafların büyük çoğunluğunun müvekkil tarafından karşılandığını, ...  3. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından satış bedelinin eksik ödenmiş olması nedeniyle eksik kalan kısmın dava dosyasına yatırılmasına karar verildiğini, kararın Yargıtay tarafından satış vaadindeki eksik ödemenin taşınmazın rayiç bedeline yakın bir değer ile ödenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğunu, davanın açılması sırasında müvekkili tarafından ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğunu, Mahkemece bu talebin ilk etapta reddinden sonra müvekkilin azledildiğini, azil tarihinden sonraki süreçte verilen ihtiyati tedbir kararının tapuda uygulandığını, şikâyetçinin herhangi bir hak kaybı olmadığını, ...  22. Noterliği’nin 06.09.2007 tarihli 15850 yevmiye sayılı vekâletnamesi ile davalı Ş. K.B. ’ün vekâletinin üstlenilip, menfaati zıt tarafın vekilliğinin üstlenildiği ve böylelikle Avukatlık Yasasının 38/b maddesine aykırılık oluşturulduğu iddiasında aynı iş, aynı davanın bulunmadığını, Ş.B. 'ün vekâletinin kullanıldığı tek dava ve işlemin ...  Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2007/206 Esas sayılı dosyasındaki, iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi davası olduğunu, başka herhangi bir işlem ya da davada bu kişinin vekâletinin kullanılmadığını, iştirak halindeki mülkiyet durumunda cebri tescil davası açılamayacağından, bu durum davanın devamına engel olduğundan ve müvekkil H.K. 'nın da mirasçı sıfatı bulunmadığından, mirasçı olan Ş.B.  adına söz konusu davanın ikame edildiğini ve iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülerek müşteki adına müvekkilin açtığı davaya halel gelmemesinin sağlanmaya çalışıldığını, Mahkemece tapunun müşterek mülkiyete dönüştüğü şeklinde cevabından sonra tescil kararı vermesinin iddialarını teyit eder nitelikte olduğunu, davalıya ait söz konusu taşınmazlar üzerine haciz konulması, bu hacizlere esas takiplerin yapılmasında müvekkilin hiçbir ilgisinin bulunmadığını, icra işlemi ve haciz işlemlerinin müvekkilce vekâleten yapılmadığını, icra dosyasının alacaklısı tarafından davalı hissesi satışa çıkarılmışsa da tapuda, üzerinde ihtiyati haciz olduğu gerekçesiyle tescil işlemi yapılamadığını, bu durum üzerine ihaleye katılan kişinin tescil imkânı olmadığından, ihalenin iptal edilerek paranın iadesi için davalar ikamet ettiğini, tedbir kararının hacizlerin konulması ve satışına engel olmadığını, bun yargı kararları ile sabit olduğunu, müvekkilin sicilinde herhangi bir ceza olmadığını, doğrudan doğruya verilen kınama cezasının hatalı olduğunu belirtmiştir.

 

Avukatlık Yasasının 34. maddesi, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”,              

 

Avukatlık Yasası’nın 134. maddesi, “Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, mesleki çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanır.”,

 

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3. maddesi, “Avukat mesleki çalışmasını ve kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”,

 

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 4. maddesi, “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.” hükümlerini amirdir.

 

Şikâyetli avukat ve vekili satış vaadi sözleşmesinin tanziminden 13 yıl sonra tescili için vekâletname tanzim ve yargı gideri ödendiği ve bu nedenle 8 aylık gecikmenin makul bir süre olduğunu savunmuş iseler de gerek tevilli bu kabul ve gerekse de kesinleşen Mahkeme kararı karşısında makul olmadığı tartışmasızdır.

 

Avukatlar özen ve doğruluk kurallarına göre hareket etmek, kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde sadakatle davranmak mesleğin itibarını sarsacak her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır.

 

Baro Disiplin Kurulu, şikâyetli avukatın eyleminin disiplin suçu olduğuna ve Avukatlık Yasası’nın 34, 134 ve TBB Meslek Kuralları 3, 4. maddelerine aykırı bulunduğuna ilişkin hukuksal değerlendirme yerinde olmakla Şikâyetli avukat L.G.  vekili Avukat Z.T.E.’ın itirazının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

 

Sonuç olarak Şikâyetli avukat L.G.  vekili Avukat Z.T.E.’ın itirazının reddi ile;

 

1- ...  Barosu Disiplin Kurulu’nun “Kınama Cezası Verilmesine” ilişkin 07.03.2014 günlü ve 2013/19 Esas, 2014/55 Karar sayılı kararının ONANMASINA,

 

2- Kurulumuz kararının tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde Ankara İdare Mahkemesi’nde dava yolu açık olmak üzere,

 

Katılanların oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy