Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 31, 134, 171)

 

E: 2017-57

K: 2017/446

T: 20.04.2017

 

Şikayetli avukat hakkında, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 24.05.2012 günlü “Olur”u ile “... 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2006/236 esasına kay den görülen kamu davasında, resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından sanık sıfatıyla yargılanan G.Ş.’ye, ... Barosu Başkanlığınca 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 150. maddesi gereğince müdafi olarak görevlendirildiği halde, yargılama sonunda sanığın her iki suçtan toplam 6 yıl 10 ay 30 gün hapis ve 29.000,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair verilen 27.07.2006 tarihli ve 2006/485 sayılı yüzüne karşı verilen kararını temyiz etmeyerek kesinleşmesine sebebiyet verdiği” iddiası ile soruşturma izni verilmesi üzerine başlatılan disiplin kovuşturmasında, eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.

 

Şikayetli avukat önceki savunmalarında özetle; Temyiz edilmediği iddiasının doğru olmadığını, kararın verildiği 27.07.2006 tarihinden sonra yasal süresi içinde kısa karara karşı temyiz talebine ilişkin süre tutum dilekçesinin dosyaya sunulduğunu, 02.07.2012 tarihinde evlenmiş olması sebebiyle il dışına çıktığını ve işlerini meslektaşı Avukat H.A.’ya teslim ettiğini ve tarafınca imzalanmış dilekçenin meslektaşı tarafından sunulduğunu, ancak gerekçeli kararın tarafına tebliğ edilmediğini, yanlışlıkla hazırlık aşamasında vekillik hizmeti vermiş olan Avukat E.I.’ya tebliğ edildiğini, mahkemeden kaynaklanan bir kusur olduğunu, halihazırda süre tutum dilekçesinin de dosya içinde görünmediğini, kararın sanığa tebliği üzerine sanık tarafından 28.08.2007 tarihinde kanun yollarına başvurma talepli dilekçe sunulduğunu ancak ana dava dosyası başka bir dosya ekinde Yargıtay’a gönderildiği için sanığın işbu dilekçesi gereği değerlendirme yapılmadığını belirterek bu hususta mahkeme dosyanın incelenmesini talep etmiştir.

 

Şikayetli vekili savunmalarında özetle; Şikayetçi hakkında Ceza Mahkemesince verilen kararın yeterli inceleme yapılmadan ve delillerin toplanmadan alelacele verilmiş bir karar olduğunu, Bakanlığın bu kararın kesinleşmediğini belirttiğini, Yargıtay 15.Ceza Dairesi’nin, yerel mahkeme kararını sanık müdafine tebliğinden bahisle temyiz isteminin reddine karar verdiğini, gerekçeli kararda dahi soruşturmada görev alan Avukat E.I.’nın ismi bulunmadığını, Bakanlığın kendi içinde çelişkiye düştüğünü, ret kararına karşı Avrupa İnsan Haklar Mahkemesinde dava açtıklarını, davanın bekletici mesele yapılmasını talep etmiştir.

 

İncelenen dosya kapsamından; Baro Yönetim Kurulu’nun 11.07.2013 günlü kararı ile şikayetli avukat hakkında disiplin kovuşturması açılmasına karar verildiği,

 

Şikayetli avukatın disiplin kovuşturmasına konu eylemi nedeniyle ... 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/55 esasına kayden “Görevi Kötüye Kullanma” suçundan açılan kamu davasında Mahkemenin 30.04.2015 gün ve 2015/139 karar sayılı ilamı ile TCK’nın 257/2, 62. maddeleri uyarınca neticeten 2 Ay 15 Gün Hapis Cezası ile Cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeden 10.06.2015 günü kesinleştiği,

 

Mahkemenin, “…Dosya incelendiğinde, ... 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2006/236 esas sayılı dosyasında resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından yargılanmakta olan davamız müştekisi için ... Barosu Başkanlığınca müdafi olarak davamız sanığına atandığı, ... 2 Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, mahkemenin 27.07.2006 tarihli karar duruşmasında anılan mahkemede sanık olarak yargılanmakta olan ve bizim davamızın müştekisi konumunda olan G.Ş.’nin her iki suçtan toplam 6 yıl 10 Ay 30 Gün Hapis ve 29.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, belirtilen bu karar duruşmasında sanık müdafisi sıfatıyla davamız sanığı Avukatın hazır olduğu ve G.Ş. hakkında verilen kararın sanık Avukatın yüzüne karşı verildiği, ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen bu kararın sanık avukat tarafından temyiz edilmemiş olması nedeni ile 09.10.2006 tarihinde kesinleştiği, daha sonra sanık (davamız müştekisi) G.Ş.’nin 28.08.2007 tarihli dilekçesi ile kanun yararına bozma talebinde bulunduğu, bu talebi üzerine Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 26.08.2011 gün ve 45112 sayılı yazısı ile ‘kararda kanun yolları ve süresinin, başvuru şekli ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceği’ hususlarının açıkça belirtilmemesi sebebi ile kesinleşmemiş bulunan karara karşı sanık tarafından verilen dilekçenin temyiz dilekçesi olarak değerlendirilmesi gerektiğinin belirtildiği, bunun üzerine mahkemece hükümlüye ait 28.08.2007 tarihli dilekçesi temyiz talebi kabul edilerek temyiz incelemesi işlemlerinin yapıldığı, fakat Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 15.04.2014 tarih ve 2014/4838 esas ve 2014/7216 karar sayılı kararı ile temyiz isteminin reddine karar verildiği, bu şekilde hükümlü müdafi olan sanık Avukatın ... 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27.07.2006 tarihli duruşmasında hazır bulunduğu ve verilen mahkûmiyet kararını temyiz etmeyerek kesinleşmesine sebep olduğu anlaşılmaktadır.

 

Sanık aşamalarda alınan savunmalarında, kendisinin hazır bulunduğu duruşmada yüzüne karşı verilen karara karşı süre tutum dilekçesi verip vermediğini hatırlayamadığını, verdiğine ilişkin herhangi bir kaydını da bulamadığını, fakat dosyanın Yargıtay’a gittiğini öğrendiğini, buradan da kendisinin süre tutum dilekçesi verdiği kanaatine ulaştığını, dosyanın temyize gittiğine göre kendisinin sebep olduğu bir kesinleşme olmadığını beyan etmek suretiyle suçlamaları kabul etmemiş ise de, dosya içeriği ve kapsamında mevcut bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde, dosyanın Yargıtay’a gitmesinin nedeninin sanık Avukatın süre tutum temyiz dilekçesi vermesi nedeni ile değil hükümlünün 28.08.2007 tarihli dilekçesi ile kanun yararına bozma talepli dilekçesi olduğu, müşteki G.Ş.’ın bu talebi üzerine Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 26.08.2011 gün ve 45112 sayılı yazısı ile kararda kanun yollarına başvuru şekli, süresi gibi hususlar belirtilmediğinden hükümlünün talebinin temyiz olarak değerlendirilmesi gerektiği gerekçesi ile mahkemesine gönderildiği, mahkemesince de müşteki G.Ş.’ye ait 28.08.2007 tarihli dilekçe gereğince temyiz incelemesi işlemlerinin yapıldığı ve dosyanın Yargıtay incelemesine gönderildiği dolayısıyla Yargıtay incelemesine gitmesinin sanık Av. İ.C.İ.’nin temyiz talebinden dolayı değil, müşteki G.Ş.’nin 28.08.2007 tarihli dilekçesinden kaynaklandığı, bu nedenle sanık avukatın dosya temyiz incelemesine gitmesinden kendisinin süre tutum dilekçesi verdiği kanaatine eriştiği yönündeki savunmalarının yerinde olmadığı, kaldı ki kararı veren mahkemece müşteki G.Ş.’nin dilekçesi temyiz kabul edilerek dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi üzerine Yargıtay 15 Ceza Dairesinin 15.04.2014 tarih ve 2014/4838 esas-2014/7216 karar sayılı kararı ile temyiz isteminin reddine karar verildiği, yine mahkememizce, kararı veren kapatılan ... 2. Ağır Ceza Mahkemesi (...2. Ağır Ceza Mahkemesine) yazılan yazı üzerine mahkememize verilen 13.05.2014 tarihli cevabi yazıda mahkemelerin esas defteri kaydında ve temyiz defteri kaydında herhangi bir temyiz veya süre tutum dilekçesinin kaydının bulunmadığı, ayrıca mahkemelerin dosyasında da herhangi bir temyiz veya süre tutum dilekçesinin bulunmadığının belirtildiği, bu hususun da sanığın savunmalarını doğrulamadığı, bu haliyle sanık Avukat İ.C.İ. hazır olduğu duruşmada müvekkili hakkında yüzüne karşı verilen hapis cezalarına karşı süre tutum temyiz dilekçesi vermeyerek kararın kesinleşmesine neden olduğu, bu şekilde müsnet suçu işlediği sabit olmuş…” gerekçesiyle karar verdiği,

 

Şikayetli avukatın disiplin sicil özetinde ceza olmadığı,

 

Şikayetli vekilinin 09.09.2016 kayıt tarihli itiraz dilekçesinde özetle; önceki aşamalardaki savunmaları tekrarla, adil yargılanma, hak arama hürriyetine aykırı olarak verilen Baro Disiplin Kurulu kararının bozulmasını talep ettiği görülmektedir.

 

Avukatlık Yasası’nın 34. maddesi, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”  

 

Avukatlık Yasası’nın 134. maddesi, “Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, mesleki çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanır.”

 

Avukatlık Yasası’nın 171. maddesi, “Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.

 

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. maddesi, “Avukat mesleki çalışmasını ve kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”

 

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 4. maddesi, “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.” hükümlerini amirdir.

 

Bir haktan vazgeçmeyi gerektiren işlemle süresinde yapılmalı, hak kaybına neden olunmamalı, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır.

 

Şikayetli Avukatın yukarıdaki ilkeler dikkate alındığında gerekli özen gösterilmediği anlaşıldığından eylemi disiplin suçunu oluşturmaktadır.

 

 Baro Disiplin Kurulu, şikayetli avukatın eyleminin disiplin suçu olduğuna ve Avukatlık Yasası’nın 34. maddesine aykırı bulunduğuna ilişkin hukuksal değerlendirme yerinde ise de; Avukatlık Yasası 136/1. maddesine aykırı olarak uyarma cezası tayini yerinde görülmemiş ve aleyhe itiraz olmadığından itirazın reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

 

Sonuç olarak Şikayetli vekilinin itirazının reddi ile;

 

1-... Barosu Disiplin Kurulu’nun “Uyarma Cezası Verilmesine” ilişkin 27.06.2016 gün ve 2013/480 Esas, 2016/493 Karar sayılı kararının aleyhe itiraz olmadığından ONANMASINA,

 

2-Kurulumuz kararının tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde Ankara İdare Mahkemesi’nde dava yolu açık olmak üzere,           

 

Oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy