Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 134) (4721 S. K. m. 166) (Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları m. 3, 4)
E. 2008/498
K. 2009/88
T. 07.02.2009
Şikayetçi, şikayetli Av. İ.K.’nin Bozkır Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen 1999/… Esas sayılı boşanma davasında vekili olduğunu, davanın 22.01.2004 tarihinde ret ile sonuçlandığını, gerekli giderleri vermiş olmasına karşın şikayetli avukatın kararı tebliğe çıkarmayarak hükmün kesinleşmesini önlediğini ve 3 yıl geçmesine rağmen yeni bir dava açamadığını bildirerek görevini ihmal eden avukatının cezalandırılmasını istemiştir.
Şikayetli savunmasında davanın kaybedildiğini ve hükmü temyiz etmek gerektiğini İstanbul’da bulunan şikayetçiye telefonla bildirdiğini, şikayetçinin ise cevaben yüksek tonla davayı ve kendisini sattığını iddia ederek, güveninin kalmadığını, İstanbul’da avukatının olduğunu dosyayı göndermesini istediğini, 03.03.2004’te dosyanın fotokopisini çıkarıp şikayetçiye gönderdiğini, ondan sonra kendisine ne temyiz için bir talimat verdiğini ve ne de tebligat ve temyiz gideri göndermediğini, kendisine güveni kalmadığını bildirdiği ve temyiz masrafı da vermediği için sonrasını düşünerek kararı da tebliğe çıkaramadığını, zira temyiz etmemesi halinde suçlamalarla karşılaşmış olacağını, şikayetçinin 2007 yılı Mart ayına kadar bir daha kendisini aramadığını, o tarihte bürosuna gelip dosyanın fotokopilerini aldığını savunmuştur.
Baro Disiplin Kurulu, şikayetçinin şikayetinden davanın reddine dair verilen kararı kabullendiğinin anlaşıldığını, 3 yıllık sürenin dolmasını beklediğini ve ondan sonra şikayetlinin bürosuna geldiğinin anlaşıldığı, şikayetçi hukukçu olmadığından 3 yıllık sürenin kesinleşme ile başlayacağını bilmesinin kendisinden beklenemeyeceğini, avukatının bu konuda kendisine yeterli bilgiyi verdiğine dair yazılı bir kanıt da bulunmadığını, vekalet ilişkisini sona erdirecek azil veya istifa da olmadığından bu durumda şikayetlinin takip ettiği davanın kararını tebliğe çıkarmayıp müvekkilinin MK’nın 166/son maddesindeki hukuki yararını engellemiş olduğu kabul edilerek Avukatlık Yasası’nın 34 ve 134, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3 ve 4. maddelerine aykırılık oluşturan eylemi nedeniyle şikayetlinin kınama cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
Baro Disiplin Kurulu kararına şikayetli tarafından itiraz edilmiştir.
Disiplin kovuşturmasının konusu, boşanma isteminin reddine ilişkin kararın davayı takip eden şikayetli tarafından tebliğe çıkarılmamak suretiyle hükmün kesinleşmesinin önlendiği ve 3 yıl gibi bir süre MK’nın 166/son maddesi hükmünden yararlanma olanağının kaybolduğu iddiasına ilişkindir.
Şikayetli, müvekkilinin kendisini sattığını ileri sürerek hükmü İstanbul’daki avukatı ile temyiz edeceğini bildirip dosyayı istediğini bu bakımdan kararı tebliğe çıkarmadığını savunmuştur.
Şikayetli azledilmemiş, kendisi de davadan çekilmemiştir. Bundan sonraki işlemlerin başka avukat tarafından yürütüleceği yolundaki savunmanın da şikayetlinin beyanı dışında, hiçbir kanıtı bulunmamaktadır. Tam tersine şikayetçinin karardan 3 yıl sonra şikayetlinin bürosuna gelmesiyle ilişkilerinin devam ettiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, vekalet ilişkisi sürdüğüne göre şikayetlinin, mahkemenin davanın reddine ilişkin kararının sonuçları hakkında müvekkilini bilgilendirmesi gerekmektedir. Bu bilginin verildiği kanıtlanmamıştır. Oysa davanın ve verilen kararın özelliği itibariyle ret kararına bağlı hukuki sonuçlar bulunduğundan, şikayetli avukatın bunları müvekkiline yazılı olarak açıklaması, kararın temyizi istenmiyorsa bu hususta yazılı talimat istenmesi, ayrıca kararın tebliğe çıkarılıp kesinleştirilmesi ve hükmün temyizi için gereken giderlerin belirlenerek bunların müvekkilinden yazılı olarak istemesi, giderleri ödememesinin sonuçları hakkında kendisine bilgi vermesi gerekirdi. Bu hususlarda yazılı bildirim, ispat şartı olarak gerekli bulunmaktadır. Kovuşturmaya konu olayda, şikayetlinin takip ettiği dava ile ilgili bu gerekleri yerine getirdiği kanıtlanmamıştır.
1136 sayılı yasanın 34. maddesi, avukatların mesleğin yürütülmesinde yüklendikleri görevin kutsallığına yakışır özeni göstermek zorunda olduklarını bildirmektedir. Aynı yasanın 134. maddesi ise, mesleki çalışmada görevlerini yapmayanlara yasada yazılı disiplin cezalarının uygulanacağını belirtmektedir.
Bu nedenlerle şikayetlinin eylemi disiplin suçunu oluşturduğundan, Baro Disiplin Kurulunun değerlendirmesinde ve tayin ettiği disiplin cezasında hukuki isabetsizlik görülmemiş ve kararın onanması gerekmiştir.
Sonuç olarak, şikayetlinin itirazlarının reddi ile Konya Barosu Disiplin Kurulunun kınama cezası verilmesine ilişkin kararının onanmasına oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy