Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(AİHS m. 6) (1136 S. K. m. 137, 144, 147)
E. 2011/666
K. 2012/157
T. 23.03.2012
B.G.’nin ağabeyi ve Avukat M.D.B.’nin gözaltında iken önceden beri vekili olan avukatla görüştürülmediği, bilmedikleri bir avukatın ifade alınmasında bulundurulduğu ve bilgi verilmediği şeklindeki başvuruları üzerine, Baro Başkanlığınca yapılan araştırma sonucunda, silahlı terör örgütüne üye olmak, devletin bütünlüğünü bozmak, tasarlayarak adam öldürmek iddiaları ile gözaltına alınan B.G.’nin 23.03.2009 tarihinde ifadesinin alınması ile ilgili olarak, ilgiliyi daha önceden tanımadığı ve vekili olmadığı, ailesi ve yakınları tarafından da bir talep bulunmadığı, CMK uyarınca Baro tarafından da görevlendirilmediği halde, Emniyet Müdürlüğü yetkililerinin talebi üzerine, şüpheli müdafii olarak hazır bulunduğu, ifadesinin alınması sırasında, şüphelinin ailesinin istemi üzerine oraya gelen ve daha önceden de vekaleti bulunan Avukat M.D.B.’nin şüpheli ile görüştürülmediği, görüşme talebine dair dilekçesi altına şüpheli tarafından, avukatının bulunduğu ve bu avukat ile görüşmek istemediği ifadesinin yazdırılarak engellendiği, daha sonra çıkarıldığı duruşmada Avukat M.D.B.’nin vekili olarak hazır bulunduğu ve şüphelinin, şikâyetli avukatı tanımadığı, Emniyet Müdürlüğünde kendisine işkence ve baskı uygulandığı, şikâyetli avukatın kendisini savunmadığı, aksine suçlar biçimde sorular sorduğu şeklindeki şüphelinin beyanları üzerine Baro Yönetim Kurulu tarafından re’sen açılan disiplin kovuşturması sonucunda Baro Disiplin Kurulunca eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir
Şikayetli avukat savunmasında, Emniyet Müdürlüğünden bir müvekkilinin kendisi ile görüşmek istediğinin telefonla bildirildiğini, gittiğinde şüpheli B.G. ile gizli olarak görüştüğünü ve kendisine haklarını anlattığını, şüphelinin ismini bir arkadaşından duyduğunu ve kendisini savunmasını istediğini, ücret hususunu ağabeylerinin halledeceğini söylediğini, ifadenin alınmasından sonra, şüphelinin ağabeylerinin avukatlarının Avukat M.D.B. olduğunu ve kendisine ücret ödemeyeceklerini beyan etmeleri üzerine durumu cezaevinde şüpheliye bildirdiğini, kendisinin devam etmesini istemesine rağmen, ücretinin ödenmeyeceğinin anlaşılması karşısında 26.03.2009 da müdafilikten ayrıldığını, şüphelinin diğer avukatın katıldığı aynı tarihli duruşmada, kendisini suçlayan ibareler kullanmasına karşılık, esas ile ilgili olarak farklı bir beyanda bulunmadığını, daha sonra bu avukatın da çekildiğini, 01.12.2009 tarihinde başka bir avukat huzurunda yapılan duruşmada Emniyet Müdürlüğündeki ifadesinin ve yer gösterme tutanağındaki beyanlarının doğru olduğunu kabul ettiğini, iddia edilen hususların çoğunun Emniyet görevlilerinin eylemlerine ilişkin olduğunu ve bu kişiler ile ilgili bir suç duyurusunda da bulunulmadığını, ifadenin alınması sırasında bulunan Cumhuriyet Savcısı ile diğer görevlilerin tanık olarak dinlenmemeleri gerektiğini savunmuş, itiraz dilekçesinde de, kendisinden duruşma isteyip istemediğinin sorulmadığını, savunma hakkının kısıtlandığını, tanıklarının dinlenmediğini, dinlenen tanıkların gıyabında dinlendiğini, duruşma düzenlenip hazır bulunduğu takdirde ileri sürülebileceği hususların ve lehine delillerin de toplanmış olacağını bildirmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; şikayetli avukatın, şüphelinin 23.03.2009 tarihinde Cumhuriyet Savcısının huzurunda alınan ifadesinde hazır bulunduğu, şüpheli ile avukatın ayrı bir yerde yasaya uygun olarak görüştürüldüğü ve haklarının anlatıldığına dair tutanak düzenlendiği, altında şikâyetli avukat, şüpheli ve görevlilerin imzalarının bulunduğu, Avukat M.D.B.’nin şüpheli ile görüşme istemine dair dilekçesine karşı şüphelinin el yazısı ile avukatının olduğunu ve görüşmek istemediğini beyan edip imzaladığı, 26.03.2009 tarihinde şikâyetli avukatın Cumhuriyet Savcılığına verdiği dilekçe ile ücret konusunda anlaşmazlık bulunduğunu bildirerek müdafilikten çekildiği, aynı günlü duruşmada şüphelinin vekili olarak Avukat M.D.B.’nin hazır bulunduğu, Cumhuriyet Savcılığında verdiği ifadeyi kabul etmediğini, ne söylediğini hatırlamadığını, şikâyetli avukatı kendisinin görevlendirmediğini, onu Cumhuriyet Savcısının odasında gördüğünü ve yardımcısı zannettiğini, avukatın kendisini savunmadığını hatta suçlar gibi sorular sorduğunu, Avukat M.D.B.’nin görüşme istemine ilişkin dilekçesine de zorunluluktan görüşme istemediğini yazdığını beyan ettiği, 01.12.2009 tarihli duruşmada şüphelinin müdafii olarak Avukat M.S.A.’nın hazır bulunduğu, şüphelinin Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadesinde ve yer gösterme tutanağının hazırlanmasında kendisine baskı ve zor kullanma olmadığını, ancak ifadenin yanında yazılmadığını, daha sonra imzaladığını beyan ettiği görülmüştür.
Baro Disiplin Kurulu, şikayetli avukatın savunmalarına karşı, şüphelinin açıklamalarının Avukat M.D.B.’nin açıklamaları ile paralel olduğunu kabul ederek, yazılı belgelerin aksine olan iddialara dayanarak disiplin cezası tayinine karar vermiş ve Avukatlık Yasasının 158. maddesine göre, daha önce disiplin cezası bulunmadığı anlaşılan şüpheli avukat hakkında bir yıl süre ile işten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
Şüphelinin imzasını taşıyan yazılı belgelerin, tutukluluk şartları altındaki baskı ile imzalandığının değerlendirilmesi halinde dahi, şüphelinin mahkeme önündeki iki ifadesi de birbiri ile çelişmektedir.
Baro Disiplin Kurulu’nun disiplin kovuşturması açılmasına ilişkin Yönetim Kurulu kararı üzerine açılan disiplin kovuşturmasında, Baro Disiplin Kurulu’nun şikayetçi ( bu kovuşturmada şikâyetçi bulunmamaktadır) ve şikâyetliye tebligat yaparak, başkaca iddia ve savunmaları ile delilleri olup olmadığını sorması, şikâyetli avukata kovuşturmanın duruşmalı yapılmasını isteyip istemediğini sorması, duruşma istendiği takdirde duruşma günü tayini ile usule uygun tebligat yapılarak duruşmada savunmalarının alınması, bu işlemler tamamlandıktan sonra kovuşturmaya devam edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, Baro Disiplin Kurulu tarafından şikâyetli avukata tebligat yapılarak Avukatlık Yasasının 137. maddesine göre otuz gün içerisinde yazılı savunmasının verilmesini isteyen bir yazı gönderilmiş, şikâyetli avukata sonraki işlemlerle ilgili bir bilgi ve tebligat yapmaksızın kovuşturma sonuçlandırılmış olması, savunma hakkının kısıtlanması sonucu doğurduğundan Avukatlık Yasasının 137.maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesine göre, “Hakkaniyete uygun yargılama” , “silahların eşitliği” ni zorunlu kılar. Yargı organı önünde sahip oldukları hak ve yükümlülükler açısından taraflar arasında tam bir eşitliğin kurulması ve bu dengenin bütün yargılama aşamasında sürdürülmesi gerekir ….. taraflar arasında “silahların eşitliği”, sahip olunan hak ve yükümlülükler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin sağlanması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. (Del Court / Belçika 1970, Monnel ve Morris / İngiltere 1987, Ekbatani / İsveç 1988)
Kurulumuzun önceki kararlarında da belirtildiği üzere, disiplin kovuşturmasının açılmasından sonra Baro Disiplin Kurulu tarafından Avukatlık Yasasının 137.maddesi uyarınca şikayetli avukata en az on günlük süre verilmek suretiyle savunmasının istenmesi, başkaca savunması ve göstermek istediği delilleri varsa sunmasının istenmesi, Avukatlık Yasasının 144. maddesi uyarınca kovuşturmanın duruşmalı yapılmasını isteyip, istemediğinin sorulması, talebi halinde veya gerek görülmekte ise kovuşturmanın duruşmalı yapılması, silahların eşitliği ve adil yargılama ilkesinin korunması açısından, şikâyetçiden de kovuşturma aşamasında bildireceği hususlar ve göstereceği başkaca delil varsa sorulması gerekmektedir.
Dosyada şikâyetli avukata savunma vermesi için süre verilmiş ise de, duruşma talebi olup olmadığı sorulmamış, şikâyetli avukatın gıyabında tanık dinlenmiş, alınan beyanlar ile ilgili katılımı sağlanmadan sonuca varılmıştır.
Ayrıca, disiplin soruşturması aşamasında, şikayetli avukatın hangi biçimde görevlendirildiği veya ifade alınmasında hazır bulunduğu hususunun araştırılması ile ilgili olarak aynı soruşturmada şüpheli olarak yer alan H.T. isimli şüphelinin müdafiinin hangi avukat olduğu ve hangi usule göre tayin edildiği 26.02.2009 tarihli yazı ile sorulmuş ve cevabı alınmış olduğu halde, şikâyetli avukatın ifadesinde bulunduğu B.G. ile ilgili yazının bulunmadığı veya dosyada bulunmadığı, şikâyetli avukatın şüpheli tarafından kendisine görevlilerce bildirilen birkaç isim arasından seçildiğinin Cumhuriyet Bavcılığınca Baro Başkanına şifahen bildirildiği, dosyadaki açıklamalarda yer aldığı halde, Cumhuriyet Savcılığının yazısında bu yönde bir görüşme olmadığının bildirilmesi üzerine bu hususun araştırılması ile ilgili bir işlem yapılmadığı, şüphelinin ailesinin istemi üzerine savunmasında hazır bulunmak üzere gelen Avukat M.D.B.’yi avukatı olduğu için istemediğine ilişkin yazılı beyanını mahkemede reddetmesi üzerine, ifade alınması sırasında hazır bulunan Cumhuriyet Savcısı ve belli ise diğer görevlilerin tanık olarak dinlenme talebi hakkında bir karar verilmemiştir.
Bu nedenlerle, Baro Disiplin Kurulunca yeniden şikayetli avukata duruşma isteminin olup olmadığının sorulması, niteliğine göre kovuşturmanın duruşmalı olarak yapılıp yapılmayacağı hususunda bir karar alınması, iddia ve savunmanın değerlendirilebilmesi açısından, şüphelinin ifadesinin alındığı 23.03.2009 tarihi ile şüphelinin hâkim önüne çıkarıldığı 26.03.2009 tarihi arasında şüpheli ile şikâyetli avukat ve varsa başka avukatların görüşüp görüşmediğinin, cezaevi kayıtlarından araştırılması, şikâyetli avukatın gösterdiği tanıkların Avukatlık Yasasının 147/2 maddesi uyarınca dinlenmesi sağlandıktan sonra oluşacak duruma göre bir karar vermek üzere Baro Disiplin Kurulunun kararının bozulması gerekmiştir.
Sonuç olarak, şikâyetli avukatın itirazının kabulü ile Baro Disiplin Kurulunun “Bir Yıl Süre İle Meslekten Çıkarılmasına” ilişkin kararının BOZULMASINA oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy