Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi Aile Dairesi Numara 3/1975 Dava No / Karar Tarihi 30.12.1975
Karar Dilini Çevir:
Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi Aile Dairesi Numara 3/1975 Dava No / Karar Tarihi 30.12.1975
Numara: 3/1975
Dava No: /
Taraflar: Emine Münire Mehmet Salih ile Mehmet Salih
Konu: Pek fena muameleden boşanma. Şiddetli geçimsizlikten boşanma. – Boşanmaya hükmedilmesi halinde kusurlu tarafın kusursuz tarafa Mahkemenin uygun göreceği tazminat ödemesi.
Mahkeme: TCM/aile
Karar Tarihi: 30.12.1975

- T.C.M. İstinaf No. 3/75
(T.C. Mahkemesi - Lefkoşa: 13/75)

TÜRK CEMAATI İSTİNAF MAHKEMESİ HUZURUNDA

Mahkeme Heyeti -: M.Necati Münir (Başkan),
Ahmed İzzet ve Şakir S.Ilkay

İstinaf Eden : Emine Münire Mehmet Salih, namı diğerle
Emine Münire Hasan, Stroncilo, Mağusa
- (Davacı)
ile
Aleyhine İstinaf Edilen : Mehmet Salih, Elye
(Davalı)
arasında

İstinaf Eden Namına- : H.Cahit Yılmazoğlu
Aleyhine İstinaf Edilen
Namına : Rifat Mehmet
Fasıl 339, Türk aile (Evlenme-Boşanma) Kanunun, Madde 26 (b) Pek fena
muameleden boşanma. Madde 26 (f) Şiddetli geçimsizlikten boşanma. Madde 32 - Boşan-maya hükmedilmesi halinde kusurlu tarafın kusursuz tarafa Mahkemenin uygun göreceği tazminat ödemesi.

Tazminat - Türk Medeni Kanununun, 14. maddesi ile Fasıl 339 Türk Aile
(Evlenme ve Boşanma) kanununun 32. maddesi - Farkı - Boşanma neticesi mevcut ve mu-ntazar bir menfaatin haleldar olmasında kabahatsiz karı
veya kocanın maddi ve şahsi menfaatinin ağır bir surette haleldar olması
halinde manevi tazminata hükmedilmesi. Yasanın 32. maddesinegöre tazminata hükmedileceğinde kusurlu tarafın maddi durumu veya i-ntizar ettiği şeyler ve kusursuz tarafın şahıs ve Şöhretine yapılan zararın dikkate
alınması gereklidir. 'Türk Medeni Kanununda tazminata karar verilirken kabahatsiz tarafın düçar olduğu maddi zararı esas unsur olarak alınırken, Kıbrıs Hukuku kabahatli t-arafın maddi durumu ve intizar ettiği şeyleri faktör olarak almaktadır. Fasıl 339, Madde 32'ye göre kusurun esas faktör olarak alınması kastedilmektedir. Türk Medeni Kaııunu Madde 143'e göre manevi zarar tesbitinde "ağır" olması gerekmemektedir.

Tazmin-at - Maddi tazminat karının nafaka menfaatini kapsar. Evvelce iaşesi
ve bakımı kocası tarafından temin edilen karı, boşanma halinde yaşamını kendi geliri ile sürdürecek durumda değilse uğradığı zarardan tazminat isteyebilir. Tazminatın tesbitinde kabaha-tli tarafın tavır ve hareketi ile tarafların sosyal durumları da gözönünde bulundurulmalıdır.

Davacı 38 yaşında bir ev hanımı, Davalı ise 56 yaşında çiftçilikle iştigal eden bir kimsedir. Taraflar 30 Mayıs 1971'de Stronciloda evlendiler ve evlilik yuvasın-ı :3 Mayıs 1971'de Elye'de kurmak üzere düğün yaptılar. Düğünü müteakip Davalı Davacıyı bakire bulmadığını iddia ederek, onu terzil edici ve küçük düşürücü bir tarzda aile yuvasından atmış ve tanıdıklarının yanında kötü muameleye tabi tutmuştur. Buna göre,- Davacı, Davalı aleyhine Mağusa Türk Cemaat Mahkemesinde pek fena muameleden veya geçimsizlikten dolayı boşanma, davalının kusurları sebebiyle evliliğin feshinden dolayı maddi ve manevi tazminat ve yeniden evleneceği tarihe veya hayatının sonuna kadar 50.-- aylık nafaka talep etmiştir.

Davalı müdafaa ve mukabil talebinde bu iddiaları reddetmiş ve Davalının cinsi münasebete karşı ilgisizliği ve anormal hareketlerinden ve Davalıya karşı pek fena muamelelerinilen boşanma talep etmiştir. Dava dinlenmiş ve Biday-et Mahkemesi Davacının Davalı tarafından pek fena muameleye tabi tutulduğuna, buna göre birlikte yaşaınanın imkansız ve çekilmez olduğuna, geçimsizliğin Davalının ağır kusurundan ileri geldiğine
kanaat getirerek Davacı leyhine boşanma, Davalının Davacıya 5-00.- tazminat ödemesini emretmiş, kaydı hayat şartıyla nafaka talebini reddetmiştir.

Davacı hükmedilen tazminat miktarının az olduğunu, bunun yalnız manevi zararı kapsadığını, maddi zararı vermediği için Mahkemenin hata ettiğini, büyük miktarda tazminat v-ermek temayülünde olmadığı için kaydı hayat şartı ile nafakaya hükmetmemekle de hata ettiğini iddia ederek istinaf etmiştir.

Türk Cemaati İstinaf Mahkemesi maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için Davanın tüm şartları ile Davacının yaşının ilerlemi-ş olması, başka bir izdivaç yapamayacağı sıhhat ve sinirlerinin bozulması, Davalının kendisini üçüncü şahıslara karşı küçük düşürmesi, kocanın maldar olması nedeniyle müreffeh bir hayattan mahrum olacağı, evlilik hayatının çok kısa sürmesi ve evlenmeden ön-ce örgü yapması ve boşanmanan sonra da bu işi yapacağı göz önünde tutulduğunda takdir edilen £500.- tazminat miktarının çok az olduğuna ve bunun yerine
£ 1.200.- nın daha adil olacağına, davanın olgularına göre nafaka yerine tazminatın uygun olacağırıa ka-rar vermiş ve mukabil istinafı reddetmiştir.
--------------------------------

H Ü K Ü M
M.Necati Münir Ertekün, Başkan:
Sayın Ahmed İzzet'in şimdi vereceği hükmü daha evvel okumak fırsatını buldum. Orada izhar edilen görüşlerle tamamen hemfikir-im.

Ahmed İzzet:
İstinaf eden (davacı) 38 yaşında bir ev hanımı, aleyhine istinaf edilen
(davalı) ise 56 yaşında çiftçilikle iştigal eden birisidir. Taraflar, 30 Mayıs 1971 tarihinde Stroncilo'da, Vadili Evlendirme Memuru huzurunda evlenmişler ve evlilik -yuvasını Elyede kurmak üzere 13 Mayıs 1973 tarihinde düğün yapmışlardır.

Davacı Mağusa Türk Cemaat Mahkemesinde dosyaladığı bir dava ile 13 Mayıs 1973 tarihinde yapılan düğünü müteakip Elye köyüne gelin gittiğini davalı ile cinsi münasebetten sonra bakire- olmadığı iddiasıyla, davalı tarafından terzil edici veya küçük düşürücü bir tarzda davalı tarafından aile yuvasından ihraç edildiğini, ve bütün tanıdıkları yanında kötü muameleye maruz bırakıldığını iddia ederek pek fena muameleden veya geçimsizlikten dol-ayı boşanma, davalının kusurları sebebiyle evliliğin feshinden dolayı maddi ve manevi tazminat ve davalının yeniden evleneceği tarihe kadar veya hayatının sonuna kadar £ 50.- nafaka talep etmiştir.

Davalı müdafasında veya mukabil talebinde bu iddiaları re-ddederek davacının cinsi münasebete karşı ilgisizliği ve anormal hareketlerinden, davalı ile temastan kaçınmasından ve davacının davalıya karşı pek fena muamelesinden dolayı boşanma talep etmiştir.

Bidayet Mahkemesinin inandığı şahadete göre dava konusu o-layla şu şekilde cereyan etmiştir:

Evlenme akdinin yapıldığı tarihten zifaf odasına girene kadar geçen iki yıl zarfında davacı ile davalı arasında hiçbir geçimsizlik olayı vuku bulmamıştır. Bu müddet zarfında davacı Stronciloda ailesinin yanında kalırken-, davalı daima ziyaretine gider, birbirleri ile iyi anlaşırlardı. Bir ara davalının ayağı kırıldığı için taraflar düğünlerini ertelemişler ve nihayet 13'Mayıs 1973 tarıhinde düğün yapmışlar ve 5ir ziyafet vermişlerdir. Ziyafeti müteakip zifaf odasına girdı-kten sonra cinsi münasebet neticesi kan çıkmayınca, davalı "istemem seni", "kimin altından kalktın da bana geldin". "seni götüreyim babanın evine gece atayım", "istemem seni atacağım, seni kız bulmadım" gibi laflar etmiş ve davacının boynundaki altınları a-lmıştır. Davacı bunun üzerine "ben kimse ile yatmadım, nere istersen muayene ettir" demiştir. Bunun üzerine davalı doktorlara inanmadığını söyleyerek, "ben muayenemi yaptım" demiş ve sabah ezanı okununca evden çıkmıştır. Bilahare 2. şahit Hüseyin Erer ile -karşılaşmış ve bu şahide "kızınızı gelin alın, kız bulmadım, kendini anne ve babasının yanına götürmek istedim gitmedi, intihara teşebbüs etti" demiştir. Daha sonra Hüseyin Erer, kızın kardeşi Mehmet Hasan'ı bularak konuştular ve davacının bir doktor taraf-ından muayene edilmesini teklif ettiler. Davalı ilk önce muayeneye karşı çıktı ve "ben muayenemi yaptım, doktora lüzum yok" demişse de daha sonra, muayeneye razı olmuş ve hep beraber Elye'deki aile birlığinin kurulduğu eve gitmişlerdir. Davacı, Hüseyin Ere-r
ve kardeşini görünce davalıyı kastederek, "yaktı beni" demiştir. Hemen sonra davalıya hitaben "gözlerime bak ve bana söyle benim suçum var mı? Ben suçlu birisi miyim? Ben tamam olmamış olsam sana varır mıydım?" demiştir. Bilahare davacı davalı, 2. şahit -ve davacının kardeşi, davacıyı muayene ettirmek üzere Dr. Necdet Ünel'in muayenehanesine gitmişlerdir. Orada sıralarını beklerken akşamdan beri aç olduğunu söyleyen davalı yemek yemek bahanesi ile oradan ayrılmış ve geri dönmemiştir. Bunun üzerine davacını-n muayenesi davalının gıyabında yapılmıştır.

Dr. Necdet Ünel'in muayene hakkında verdiği şahadet, davacının kızlık zarının annuler tipte, elâstiki bir zar olduğunu, bu tipte olan elâstiki zarların halkavi olup çok geniş olduklarını, cinsi temas yapıldığı -halde hiç kanamadıklarını, lastik gibi açılıp duhulden sonra kapandığını, normal fizyolojik temaslarda kanamadığını ve zorlama olmadığı için de duhul olduğunu ve morarma ve iz bırakmadığını ifade etmiştir.

Mahkemenin bulgusuna göre zifaf gecesi davacı ile- davalı arasında cinsi münasebet yapılmış, ancak münasebet neticesi davacının kızlık zarının elastiki olması nedeni ile kan çıkmamış, kan çıkmayınca da davalı davacın.ın kız olmadığından şüphelenerek davacının namus ve şerefi hakkında ağır sözler sarfetmiş-tir.

Muayeneden sonra Elye'ye döndüklerinde Hüseyin Erer davacıyı evde bırakarak davalının abiasının evine gitmiş, davalıyı orada bulmuş, davalının ablasının, köy muhtarının ve davacının kardeşinin huzurunda muayene neticesini anlatmış ve davacının kız ol-duğunu, ancak Zarın elastiki olması nedeniyle kan akmadığını izah etmiş ise de davalı yine bu fikre karşı çıkmış "ben muayenemi yaptım, doktor muayenesi ne geçer, siz bana çürük mal vermeye çalışırsınız, beni son zamanımda boynuzlatacak mısınız? Kabul ede- mem... Bu yüzden evime bile gidemiyorum" gibi sözler sarfetmiştir. Davacının tekrar herhangi bir hastanede veya klinikte muayene edilmesi teklif olunduğu halde, davalı kabul etmemiş, akşam 18.30'a kadar evine gitmediği için davacı ve ailesi Lefkoşa'ya dön-mek zorunda kalmışlardır. Bu tarihten sonra davalı, davacıyı hiçbir şekilde arayıp sormamıştır.

Davacı şahadetinde Elyede şahsına karşı yapılan bu ağır muamele karşısında çok müteessir olduğunu, hastalanıp sinirlerinin bozulduğunu, bu durumu ağır bir haka-ret olarak kabul ettiğini, aile şerefinin bozulduğunu, evlenip de tekrar baba evine dönmenin kendisi için çok ağır geldiğini ve davalının bu ithamından sonra artık karı koca olarak yaşamalarına imkan kalmadığını iddia etmiştir. Bu iddialar Bidayet Mahkemes-i tarafından kabul edilmiştır. Bidayet Mahkemesi yapılan bu pek fena muamele karşısında şiddetli bir geçimsizlik meydana geldiği ve bu geçimsizliği davalının ağır kusurunun doğurduğu kanaatına vararak davacı leyhine bir boşanma emri vermiştir. Davacının ka-ydı hayat şartı ile nafaka talebini reddetmiş fakat davalının davacıya £ 500.- tazminat ödemesini emretmiştir.

Davacı, hükmedilen tazminat miktarının az olduğunu, bunun yalnız manevi zarar için verildiğini, maddi zarar için tazminat vermemekle Bidayet Mah-kemesi'nin hata ettiğini ve büyük miktarda tazminat vermek temayülünde olmadığı için kaydı hayat şartı ile nafaka hükmetmemekle hata ettiğini iddia ederek Bidayet Mahkemesinin hükmünden istinaf etmiştir. Davalı da mukabil istinaf yoluyla hükmedilen tazmin-atın alenen fahiş olduğunu iddia etmiştir. Davanın diğer hususları istinaf konusu değildir.

Davalının mali durunıu hakkında hem davacı hem de davalı tarafından şahadet verilmiştir. Davacının şahadetine ve Mahkemede ibraz ettiği Tapu ve Mesaha Dairesi ar-aştırma belgesine göre, davalının kendi namında 55 dönüm kadar tarlası ve köyde 8 odalı bir evi vardır. Aynı zamanda bir müddet evvel vefat eden babasının isminde kayıtlı 78 dönüm tarlanın da 1/6 oranında varisidir. Bu malların kıymeti ve getirdiği gelir h-akkında davacı ve davalı tarafından çok farklı şahadet verilmiştir. Davacıya göre davalının kendi malından geliri senede £ 2.000.- kadardır, halbuki davalıya göre bu gelir £200-300.- dan fazla değildir. Davalının şahadetine inanmayan Bidayet Mahkemesi, hük-münde davalının gelirini saklama gayretinde olduğunu söylemesine rağmen davacının gelir hususunda söylediğine de inanmamış ve malın değeri ve geliri hakkındaki şahadetini ikna edici bulmadığını söylemiştir. Ancak "davacının şahadetine ve ibraz edilen araş-tırma belgelerine göre davalının maldar bir insan olduğu" kanaatına varmıştır.

Fasıl 339, Türk Aile Kanununun 32. maddesinin tazminatla ilgili kısmı aynen şöyledir:

"32. Upon a decree of divorce, a Court may -
(a) order the party in fault to pay such co-mpensation to the innocent
party as to the Court may seem fit, having regard to all the circumstances
of the case, including The pecuniary position or expectations of the party
in fault and of the injury to the person or reputation of the innocen-t party."

Bu maddeye göre kusursuz tarafa maddi ve manevi tazminat hükmedilebilir. Bunu yaparken davanın tüm şartları göz önünd-e bulundurulmalıdır. Madde devam ederek, kusurlu ve kusursuz taraf yönünden hangi faktörlerin de ilâveten nazarı dikkate alınacağını derpiş etmektedir. Buna göre, kusurlu tarafın maddi durumu veya intizar ettiği şeyler ve kusursuz tarafın şahsına veya şöhr-etine yapılan zarar dikkate alınması gereken faktörlerdir. Görüleceği gibi Fasıl 339'un 32. maddesi tazminat verilirken hangi faktörlerin nazarı itibara alınacağı hususunda Mahkemeye çok geniş bir yetki tanımıştır.

Bu maddeyi Türk Medeni Hukuku'nun 143. m-addesi ile karşılaştıracak olursak, Fasıl 339'un 32. maddesinin en az Türk Medeni Kanunu'nun 143. maddesi kadar geniş kapsamda olduğu görülecektir. Türk Medeni Kanununun 143. maddesi aynen şöyledir:

"Mevcut ve hatta muntazar bir menfaatı boşanma yüzünden -haleldar
olan kabahatsiz karı veya kocanın, kabahatli olan taraftan münasip maddi bir tazminat talebine hakkı vardır.
Bundan başka boşanmaya sebebiyet vermiş olan hadiseler kabahatsiz karı veya kocanın şahsi menfaatlerini ağır bir surette.haleldar etmiş is-e hakim manevi tazminat namı ile muayyen bir meblağ dahi hükmedebilir."

Ahmet Mulla Mustafa v. Emine Ali Osman, 19 C.L.R. 269 davasında Kıbrıs ile Türkiye hukukundaki iki benzer madde hakkında şöyle denmektedir: (s. 273).

-"This section corresponds to article 143 of the Turkish Family Law (Civil Code). There is some difference between the two enactments, namely, the provision in the Turkish Civil Code makes the pecuniary injuries sustained, or anticipated, by the innocent pa-rty the basis for asses-sing damages, whereas in our law the pecuniary position or expectati on of the party in fault is a factor to be taken into account in awarding --damages in favour of the innocent party. The injury suffered by the person orreputation of the innocent party is by both enactments a fact to be taken into consideration in assessing damages. There is no analogous provision of English Law though some assis-tance may be derived in comparing it with the principle of assessment. Thus an innocent husband in obtaining a decree of divorce against an adulterous wife is entitled to compensation, the amount of which is to be asses sed by the Court taking into co-nsideration (a) the circumstanes of the case (b) the pecuniary position or expectation of the wife and (c) the injury to the per-son or reputation of the husband."

Tazminat verilirken, kabahatsiz tarafın şahsına veya şöhretine yapılan zararın her iki kanun maddesi tarafından da nazarı itibara alındığını belirten Mahkeme, Türk Medeni Kanununun, kabahatsız tarafın düçar olduğu maddi- zararı esas unsur olarak aldığını, halbuki Kıbrıs hukukunda kabahatlı tarafın maddi durumunun veya intizar ettiği şeylerin tazminatın tesbitinde bir faktör olduğunu söylemektedir. Fakat tazminat verilirken, "kabahatsiz tarafın düçar olduğu maddi zarar esa-s unsur olarak alınır" dendiğinde, bu demek değildir ki Türkiye hukukunda kabahatli tarafın mali durumu veya intizar ettiği şeyler nazarı dikkate alınamaz. Bunun böyle olmadığıdahasonraTürk hukukundan bahsedildiğinde meydana çıkacaktır. Aynı şekilde, Kıbrı-s hukuku ile ilgili olarak "kabahatlı tarafın maddi durumu veya intizar ettiği.şeyler tazminatın tesbitinde bir faktördür" dendiğinde, bu demek değildir ki Kıbrıs hukukunda kabahatsız tarafın maddi durumu veya intizar ettiği şeyler nazarı itibara alınamaz,- çünkü "davanın tüm şartları"na bu faktörler de girer. Esasen Fası! 539'ıın 32. maddesi "the Court may order the party in fault to pay... compensation to the innocent party...." ("Mahkeme kusurlu tarafın kusursuz tarafa tazminat ödemesini emredebilir") dem-ekle, Kıbrıs kanununda da kusurun esas faktör olarak alındığını kastetmektedir. Maddenin bu ibareden sonra gelen kısımları genişletici mahiyettedir. Madde 32'nin bu kısmı Türk Medenı Kanununun 143. maddesinin birinci paragrafı ile hemen hemen aynıdır. Madd-e 32'de kullanılan `davanın tüm şartları' ibaresi, hem maddi, hem de manevi tazminata şamil olduğu için bunun kapsamına, kanaatımca Türk
Medeni Hukukunun 143. maddesi kapsamına giren bütün faktörler girer.

Yalnız Türk Medeni Kanunu, madde 143'ün bir husu-sta daha dar bir kapsamı vardır. Manevi zarar için tazminat verilebilmesî için zararın "ağır" olması şarttır, halbuki Fasıl 339'un 32. maddesi "ağır zarardan" ("grave injury'den) değil de, "zarar dan ('injury'den) bahsetmektedir. Bu büyle olduğuna göre,- yani Türk Medeni,Kanunu, madde 143 ile Fasıl 339, madde 32'nin kapsamları hemen hemen aynı olduğu için, şimdi de maddi veya manevi tazminatın Türk Medenı Kanununundaki manasını incelemek gerekir.

143. maddeden de görüleceği gibi maddi tazminat mevcut- veya muntazar bir menfaatin haleldar olması sebebi ile verilebilir. Mevcut menfaatler çevresine özelilkle karının nafaka menfaatı girer. İaşesi ve bakımı kocası tarafından temin edilen bir karı, aynı refahı kendi varidatı ile temin edecek bir durumda deği-lse, uğradığı zarar için tazminat isteyebilir. Muntazar menfaat ise, Velidedeoğlu tarafından şöyle tarif edilmektedir:

"Beklenen menfaat, edinilmiş menfaatin aksine olarak, henüz elde edilmemiş veya bütün sonuçlarıyla hak sahibi lehine tahakkuk etmemiş ol-an fakat tahakkuku beklenen menfaattir. Mad. 143/1 deki "muntazar menfaatler" içerisine, eşler arası ndaki ölüme bağlı bir tasarrufun boşanma yüzünden (mad.146/II gereğince) ortadan kalkması sebebiyle zayi olan menfaatler girer. Özellikle miras sözleşmesin-in ivazlı olması halinde, bunun boşanma yüzünden hükümsüz kalması, ivazlardan bir kısmını ödemiş olan eşin yalnız muntazar menfaatını değil, mevcut menfaatini dahi ihlal etmiş olur. Bundan dolayı bu gibi hallerde madde 143/1'e göre maddi tazminata hükmetme-k lazımdır." (Türk Medeni Hu-kuku, Cilt II Aile Hukuku, 5. baskı, sayfa 256.).

Maddi tazminat kesilirken ne gibi faktörlerin nazarı dikkate alınacağı Sabri Erdem tarafından "Aile Hukuku" isimli eserinin 262. sayfasında şöyle denmektedir:

"Bu tazminat, ku-surun uğranılan haksızlığın derecesi, evlenmenin devamı, eşlerin yaşları, mali durum, çalışma kabiliyeti ve gelir durumları dikkate alınarak ölçümlenecektir."

Manevi tazminat hususunda Velidedeoğlu sayfa 259'da şöyle demektedir:

"Manevi tazminat ancak ku-sura dayanan boşanma sebeplerinde, yani zina, cana kast, pek fena muameleler, cürüm ve haysiyetsizlik, terk
ve bir de eşlerden birinin kusurundan ileri gelen geçimsizlik sebebiyle vaki boşanmalarda, bu sebepleri yaratan eşin hareketinin, kabahatsiz eşin şa-hsiyetini ağır surette ihlal etmesi halinde hükmolunur. Böylece manevi tazminat ancak boşanmanın, eşlerden birinin kusuru yüzünden vaki olması bahis konusu olduğu için, akıl hastalığı yüzünden veya eşlerin karakterlerinin -hiçbir tarafın kusuru olmaksızın-- katiyen uyuşmaması dolayısıyla vaki geçımsizlik yüzünden olan boşanmalarda böylebir tazminata hükmedilemeyeceği tabiidir.

Eşlerden birinin kusuru sonucu vaki olan bir boşanmada diğer eş çok
büyük bir manevi ıstıraba maruz kalmış, bu yüzden sıhhati ve sin-irleri bozulmuşsa, yahut bu boşanma kabahatsiz eşin aleyhinde bir takım dedikodulara yol açmış olduğu için onu çok büyük bir kedere düşürmüşse, onun lehine bir manevi tazminat talebi hakkı doğacağını kabul etmek lazımdır."

Manevi tazminat bakımından kusur-un ağır olup olmaması Fasıl 339'un 32. maddesine göre, mevzu bahis olmamakla beraber, kusurun ne vakit ağır addolunabileceği Sabri Erdem tarafından adı geçen eserinin 263. sayfasında şöyle izah edilmiştir:

"Şüpheyi çeken bir münasebet yüzünden boşanmada v-eya eşin bedeni ve sıhhi durumunun bozulmasında yahut üçüncü şahıslara karşı küçük düşürücü hareketlerde bilhassa yaşlanmış olan kadını terk olaylarında kusurun ağır olduğunu kabul etmek gerekmektedir."

Sabri Erdem misal olarak da bir Yargıtay kararını ve-rmektedir. 2 H.D. 3/3/1947,1965, 3795-O1. sayılı Yargıtay kararında davalının kızlığı hakkında şüpheye düşen kocanın gizlıce baba evine gönderilmesi mümkün iken alenen bu hususu açığa vurması haksızlık ve manevi zararı mucuptir, denmektedir.

Bütün bu söyl-enenlere göre istinaf konusu davada, maddi ve manevi tazminat kesilirken bilhassa aşağıdaki hususların nazarı itibara alınması gerekmektedir: -Davalının mali durumu, babasından da kendisine mal intikal edeceği; davacının yaşının ilerlemiş olması ve muhteme-len başka bir izdivaç yapamayacağı; sıhhatınin ve sinirlerinin bozulmuş olması, davalının davacıyı üçüncıi şahıslara karşı küçük düşürücü hareketlerde bulunması, kocasının maldar olması nedeni ile müreffeh bir hayattan mahrum kaldığı, davacı ile davalı ara-sındaki evliliğin çok kısa sürmesi, evlenmeden önce örgü işi yaparak bir miktar para kazanması ve boşanmadan sonra da bunu yapmakta devam edebileceği.

Bütün bunlar nazarı itibara alındığında Bidayet Mahkemesinin takdir ettiği £ 500.- tazminatın çok az old-uğu ve bunun yerine
£ 1.200.- tazminatın daha adil olacağı kanaatındayım.

Davacının avukatı, tazminat yerine davacının hayatı boyunca nafaka ödenmesine hükmedebileceğini iddia etmiştir. Fakat davanın bütün olguları ışığında nafaka değil de tazminata hükm-etmenin daha uygun olacağı kanaatındayım.

Yukarıdaki sebeplerden dolayı istinafın kabul edilmesi, Bidayet Mahkemesinin tazminat ile ilgili hükmünı.in tadil edilerek,
£ 1.200.- ya yükseltilmesi mukabil istinafın reddedilmesi ve istinaf masraflarının aleyh-ine istinaf edilen tarafından ödenmesi taraftarıyım.

Şakir Sıdkı İlkay, Yargıç:
Sayın Yargıç İzzet beyin hükmünde varmış olduğu netice ile hemfikir olmakla beraber tazminatın hangi kıstaslara göre takdir ve tesbit edilmesi gerektiği hususunda ben de ayrı -olarak görüşlerimi belirtmeyi uygun buldum.
Fasıl 339, Türk Aile Hukukunun 32. maddesine göre Mahkeme uygun gördüğü tazminatı kabahatli tarafın masum tarafa ödemesini emredebilir ve bunu takdir ederken kabahatli tarafın mali durumu ve intizar etmekte olduğ-u mali menfaatler ve masum tarafın şahıs ve şerefinin düçar olduğu zarar dahil olmak üzere meselenin tüm ahval ve şeraitini nazarı itibara almalıdır.

Bizim Aile Kanunumuzun mehazı Türk Medeni Hukuku olduqu halde bu hususta bizim kanun ile Türk Medeni Huku-ku arasında fark mevcuttur. Bu farkı Hâkim Zekâ bey Ahmet Mulla Mustafa v. Emine Ali Osman,19 C.L.R. 269 davasında vermiş olduğu hükümde şu şekilde belirtmiştir:

"This section corresponds to article 143 of the Turkish Family Law (Civil Code). There is som-e difference between the two enactments, namely the provision in the Turkish Civil Code makes the pecuniary injuries sustained, or anticipated, by the innocent party the basis for assessing damages, whereas in our law the pecuniary position or expectati on- of the party in fault i5 a factor to be taken into account in awarding damages in favour of the innocent party. The injury suffered by the person or reputation of the innocent party is by both enactments -a fact to be taken ınto consideration in assessing damages."

Gerek ilgili maddelerin tetkikinden gerekse yukarıda iktibas edilen hükümden görüleceği gibi Türk Medeni Hukuku masum tarafın boşanma yüzünden haleldar olan mevcut ve muntazar menfaatlarını, ta-zminatın tespiti için esas almaktadır; bizim kanunumuza göre ise kabahatli tarafın mali durumu ile intizar etmekte olduğu mali menfaatlar tazminatın takdirinde nazarı itibara alınması gereken bir unsurdur.

Kanunumuzun 32. maddesine göre yukarıda da belirt-ildiği gibi, tazminat takdir edilirken kabahatli tarafın mali durumu ve intizar etmekte olduğu mali menfaatler ve masum tarafın şahıs ve şerefinin düçar olduğu zarar dahil olmak üzere meselenin tüm ahval ve şeraiti nazarı itibara alınmalıdır. Tabüdir ki, a-hval ve şerait davadan davaya değişmektedir. Mamafih işaret etmek yerinde olur ki bu cümleden olmak üzere kabahatli tarafın tavrı hareketi ve tarafların sosyal durumları da göz önünde bulundurulmalıdır. - Gör: Şerife Sami v. Arif Hikmet Dırdır, 21 C.L.R. 1-84, at p. 186.

Bu meselede ilgili tüm ahval ve şerait ve bu meyanda davalının mali durumu, tavrı hareketı, tarafların yaş ve sosyal durumları ve davacının rencide olan hisleri nazarı itibara alındığında kesılen tazminatın pek az olduğu ve Sayın Yargıç İzz-et Beyin de hükmünde belirttiği gibi bunun £ 1.200.- ya çıkarılmasının doğru ve adil olacağı görüşündeyim.

M.Necati Münir Ertekün, Başkan:
Netice itibarı ile istinaf, oy birliği ile, kabul olunur ve Bidayet Mahkemesinin hükmünün tazminat ile ılgili kısmı -tadil edilerek istinaf eden lehine verilen tazminat miktarı £ 1.200.- ya çıkarılır. Mukabil istinaf red olunur.

Aleyhine istinaf edilen istinaf masraflarını ödeyecektir.

M.Necati Münir Ertekün (Başkan)

-Ahmed İzzet (Yargıç)

Şakir S.İlkay (Yargıç)
30 Aralık, 1975.




Full & Egal Universal Law Academy