Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi Aile Dairesi Numara 3/1969 Dava No / Karar Tarihi 18.06.1969
Karar Dilini Çevir:
Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi Aile Dairesi Numara 3/1969 Dava No / Karar Tarihi 18.06.1969
Numara: 3/1969
Dava No: /
Taraflar: İsmail Beyzade ile Hatice İsmail
Konu: Taraflar arasında şiddetli geçimsızlikten dolayı boşanma - İstinaf - Şahitlere inanıp inanmama hususu Bidayet Mahkemesinin takdirine kalmıştır.
Mahkeme: TCM/aile
Karar Tarihi: 18.06.1969

- T.C.M Istinaf No.3/69
(Dava No.22/67)
TÜRK CEMAATI İSTİNAF MAHKEMESİ HU-ZURUNDA

İstinaf eden : İsmail Beyzade, Kandu (Davacı)

ile

Aleyhine istinaf edilen : Hatice İsmail, Dohni (Davalı) arasında

İstinaf eden namına : M.Çağatay Ali

Aleyhine istinaf edilen
namın-a : Ekrem Y.Avcıoğlu

----------------------------------------

Fasıl 339, Türk Aile (Evlenme-Boşanma) Kanunu Madde 20 (c) - Davalının
bazı niteliklere sahip olduğu hakkında Davacının yanılması yüzünden
bera-ber yaşamanın imkânsızlığı sebebiyle evliliğin batıl ilân edilmesi- Mad-
de 26 (f) Taraflar arasında şiddetli geçimsızlikten dolayı boşanma.

İstinaf - Şahitlere inanıp inanmama hususu Bidayet Mahkemesinin takdirine
kalmıştır. - İstinaf Mahkemesi alt kadem-edeki Mahkemenin şahadet hu-
susundaki kanaati bozması için varılan kanaatın doğruluğundan Şüphe
etmesi kâfi olmayıp varılan kanaatin yanlış olduğuna kanaat getirmesi
ve ikna olması gerekir. Bunun isbat külfeti istinaf edene düŞer. (Gör.- Ceza
İstinaf 9/68-)

Fasıl 339, 26 (f) maddesi tahtinde geçimsizlik sebebi üzerinden boşanma
emri verebilmesi için evlilik münasebetlerinin köküııden sarsılması ve bu-
nun neticesinde müşterek hayatın çekilmez bir hal aldığının isbatı gerekir.

Taraflar karı kocadı-rlar. Ancak aralarında evlilik birliği kurulamamış,
evlenmeden evvel 5-6 ay nişanlılık devresi geçirmişlerdir. Davalı nikâh tan sonra 15 günde bir Davacının evine gider ve bazan da geceleri
kalırdı. Davacının şahadetine göre Davalı ile aralarında Temmu-z 1967'de
cinsi münasebet oldu. Davacı Davalıyı bakire bulmadığını iddia ederek Doktora muayene ettirmek istemiş ancak, teklif kabul edilmemiştir. Bundân dolayı Davacı dava açarak evlilik hayatının artık imkânsız ve tahammül edilemez olduğunu ıddia etmiş v-e boşanma talebinde bulunmuştur.

Türk Cemaat Mahkemesi tarafları dinledikten sonra Davacının iddi-
alarına değil Davalının şahadetine inandı ve davayı reddetti. Davacı bu
karardan dolayı istinaf etti.
İstinaf Mahkemesi tarafları dinledikten sonr-a Bidayet Mahkemesinin
kararında hata görmedi ve istinafı reddetti.

--------------------------

HÜKÜM

Taraflar 19/6/1966 tarihinde Dohni'de resmen evlendiler(nikah oldular). Kanunen evlenmiş olmakla beraber müş-terek bir yuva kurmadılar. Evlenmeden önce 5-6 ay kadar nişanlılık devresi geçirdiler. Nişanlılık devresinde ve nikâhta sonra davacı davalının köyüne en az her 15 günde bir gider ve bazan da geceleri davalının evinde kalırdı. Davalı da nikahtan sonra davac-ının köyü olan Kandu'ya gidip davacının evinde geceleri davacı ile beraber kalıyordu.
Davacının verdiği şahadete göre, Temmuz 1967 de davalı yine Kandu'da davacı ile ayni evde kalırken tarafeyin arasında cinsi münasebet oldu. Davacının iddiasına göre bu ci-nsi münasebet neticesi olarak davacı davalıyı bakire bulmadığından davacının ailesi davalıyı doktora muayene olmak için davet etti. Davalı yapılan bu teklifi kabul etmedi. Bundan dolayı davacı evlilik hayatının artık imkânsız ve/veya tahammül edil mez bir- hal aldığını ileri sürerek davacı leyhine bir boşanma emri verilmesi için 16/9/1967'de davalı aleyhine dava ikame etti.
Diğer taraftan davalının şahadetine göre 1967 senesinin Ramazan Bayramında davacı Dohni'ye gitti ve davalının evinde 3 gün kaldı. Bu 3 -gün esnasında davacı davalı ile cinsi münasebette bulunmak için davalıya teklifte bulundu fakat davalı teklifi reddettiğinden davacı davalıyı zorlayarak parmağını davalının cinsel organına sokmakla davalının bikrini izale eyledi ve bu tarihten sonra 1967 T-emmuz ayına kadar geçen süre zarfında davalı ile davacı arasında cinsi münasebet yer almıştır.
Bidayet Mahkemesi şahadeti incelendikten sonra cinsi münasebetin ne vakit ve nasıl olduğu hususunda, davacının verdiği şahadeti kabul etmemiş ve reddetmiştir. Di-ğer taraftan bu hususta davalının verdiği şahadete Bidayet Mahkemesi inanmış ve bu şahadete göre hareket ettiğinden davacı leyhine boşanma emri vermeyi reddetmiştir.
İstinaf eden Bidayet Mahkemesinin kararının aşağıdaki sebeplerden dolayı hatalı olduğunu i-leri sürerek Bidayet Mahkemesinin 28/11/68'de verdiği kararın aleyhine istinaf etmiştir:-

1. Davacının taleb takririnde sarih olarak görülen boşanma talebinin Fasıl 339, madde 26 (f) ye dayandığı halde, Bidayet Mahkemesinin davacının talebinin ayni zamand-a Fasıl 339 madde 20 (c) ye dayandığını düşünüp karara bağlaması yanlıştır ve davacının aleyhine olmuştur.

2. Bidayet Mahkemesinin, davacının talebinin, Fasıl 339 madde 20 (c) ye hiç bir şekilde dayanmadığı halde mezkûr maddeye dayandığını düşünerek davac-ının aleyhine karar vermesi, davadaki tüm şahadeti inc'elerken, madde 20 (c) tahtindeki bir talebin isbatlanmasına yarayacak hakikatlerin madde 26 (f) tahtindeki bir talebin, mezkûr hakikatlarla isbatlandığını reddetmesi ve/veya bu yolda düşünmemesine vesi-le olmuştur.

3. Bidayet Mahkemesinin, davacının boşanma talebinin ayni zamanda Fasıl 339 madde 20 (c)ye dayandığını düşünerek davacı aleyhine karar vermesi, bu tesir altında şahadeti incelemesine vesile olmuş ve bu, davacının aleyhine olmuştur.

4. Bidaye-t Mahkemesi karar vermeden önce, davacı ve tarafından verilen bütün şahadet ile davalı ve tarafından verilen şahadeti karşılaştırıp değerlendirmemekle hataya düşmüştür.

5. Bidayet Mahkemesi müdafaa takriri ile şahadet arasındaki tenakuza ehemmiyet vermedi-ği gibi, bizzat davalının verdiği ve tarafından verilen şahadettekı tezat ifadeleri müşahade etmemiştir.

6. Bidayet Mahkemesi bulduğu hakikatlar muvacehesinde davacının leyhine muhtemel olabilecek, davada önemli hususları nazarı itibara almamıştır.

7. Bi-dayet Mahkemesi davalının aleyhine olan ve şahadetinde (Examination in chief) kabul ettiği münakaşa götürmez hakikatları nazarı dikkata almamıştır.

8. Bidayet Mahkemesinin davacının talebini reddi hususundaki kararı işbu dava ile ilgili verilen şahadete -dayanmaz.
İstinaf sebeplerinin 1, 2 ve 3'üncüsünü ele alalım. Davacının taleb takririnin 8'nci paragrafı aynen şöyledir.
"Yukarıda izaha çalışılan hakikatlar muvacehesinde davacı işbu evliliğin hükümsüz olduğunu iddia ile davalının yukarıdaki aksi tutumu d-olayısıyle müşterek hayatın artık imkansız ve/veya tamammül edilmez bir hal aldığını ileri sürer.'

Bidayet Mahkemesi taleb takririni ve bilhassa 8'nci paragrafı incelerken davacının evliliğin hükümsüz olduğunu iddia edebileceğini de göz önüne alarak evlil-iğin hangi ahvallerde hükümsüz sayılabileceğini araştırmayı uygun gördü ve bundan dolayı Fasıl 339, madde 20 (c) ye atıfta bulundu. Bidayet Mahkemesi bunu yapmakla kanaatimizce herhangi bir hataya düşmüş değildir. Çünkü yukarıda iktibas ettiğimiz taleb tak-ririnin 8'nci paragrafında görüleceği gibi "evliliğin hükümsüz olduğunu iddia ile" ibaresi yer almaktadır.

Bidayet Mahkemesı verilen şahadeti ve taleb takririni esaslıca inceledikten sonra davacının talebi Fasıl 339 Türk Aile (Evlenme ve Boşanma) Kanununu-n 20 (c) maddesi tahtinde herhangi bir taleb yapılmadığı ve davacının talebi Fasıl 339 madde 26 (f) ye dayandığı kanaatına vardı. Bu hususta Bidayet Mahkemesinin kararında şunlar yer almaktadır:

" ..talebin madde 26 (f) tahtinde sırf boşanma emri isdarını-n münhasır kaldığı tebeyyün etmiş oluyor."

Kanaatımızca Bidayet Mahkemesinin Fasıl 339, madde 20 (c) hakkında görüşlerini kararında belirtmesi davacının 26 (f) tahtindeki talebine herhangi bir tesir yapmış değildir.

Şimdi de,istinaf sebeblerinin 4, 5, 6,- 7 ve 8'incisini beraber ele alalım.

Bidayet Mahkemesi davacının talebinin Fasıl 339, madde 26 (f) ye dayandığı kanaatına vardıktan sonra davacının bu madde tahtindeki taleb ettiği boşanma emrine hakkı olup olmadığını inceledi.

Şahitleri dinleyen, şahade-t verirken tavrı hareketlerini görerı Bidayet Mahkemesi şahadet hususunda kararında şunları söylemiştir:-

"Davacı şahadetinde olayları olduğu gibi söylememiştir. Davacının verdiği şahadete Mahkeme ınanmamıştır. Davacının kızkardeşi Cemali'ye'nin verdiği ş-ahadetten anlaşıldığına göre tarafların boşanması için ilk teşebbüse geçen Cemaliyedir. Gerek davacının gerekse şahitlerin verdiği şahadete göre davacının kendi ana ve babasının ve kızkardeşinin tesiri altında kalarak hareket etmiş olduğu sabit olmuştur.
-
Davacının anası ve kızkardeşlerinin verdikleri şahadet davalının bakire olup olmadığının tesbiti için cinsi münasebetin vukubulduğu davacı tarafından iddia edilen tarihten bir hafta sonra davalının Doktor tarafından muayene edilmesi ile ilgili görüşleri m-ünhasırdır. Davacının şahadetine göre ilk cinsi münasebet 1967 Temmuz ayında sabah saat 8.00'de olmuş ve ertesi Pazara kadar davalının bakire olmadığına dair davalının ailesine hiçbir haber verilmemiştir. Davacının bu şahadetine de Mahkeme inanmamış olduğu- cihetle davalının muayenesi için yapılan teklif ve görüşlere dair verilen şahadetin üzerinde durmak luzumsuzdur."

Davalının şahadetine gelince, Bidayet Mahkemesi kararında şunları şöylemiştir:
"Bu süre zarfında davalının üç defa Kanduda davalı ile -beraber dava-
cının evinde kaldıkları ve davacı ile cinsi münasebette bulunduklarını
ifade etmiştir.1967 senesi Ramazan Bayramı 12/1 /67 tarihine tesadüf ettiği Mahkeme tarafından tesbit edilmiştır. Bu tarihten sonra davalı ile davacının görüştükleri zaman- ayrılıkları hakkında davalının verdiği şahadete inanmamak için bir sebeb yoktur. Davalının bu şahadeti de sarsılmamıştır."

Bidayet Mahkemesinin kararından davacının şahitlerine inanmadığı ve bunların şahadetini kabul etmediği ve davalının verdiği şahadet-e inandığı ve onun şahadetini kabul ettiği görülmektedir.
Şahitlere inanıp inanmama hususu ve verilen şahadeti değerlendirme
hususu Bidayet Mahkemesinin takdir yetkisi dahilindedir. Istinaf Mahkemesi alt kademedeki bir mahkemenin şahadet hususunda vardığı -kanaatı bozması için varılan kanaatın doğruluğundan şüphe etmesi kâfi olmayıp varılan kanaatın yanlış olduğuna kanaat getirmesi ve ikna olunması lâzımdır ve bunun kati olarak yanlış olduğuna dair isbat etmek külfeti gerek hukuk davaları ve aerekse ceza dav-alarında istinaf edene düşer. (Bak. Ceza İstinaf No.9/68) Bidayet Mahkemesinde verilen şahadet tüm olarak incelendiğinde şahitler ve şahadet hususunda Bidayet Mahkemesinin vardığı kanaatı destekleyecek kâfi derecede şahadet olduğu görülmektedir. Bidayet Ma-hkemesinin şahitler ve şahadet husunda vardığı kanaatın kati olarak yanlış olduğuna istinaf eden Istinaf Mahkemesini ikna etmemiştir. Bundan dolayı Bidayet Mahkemesinin şaliitler ve şahadet hususunda vardığı kanaatı bozmaya kâfi derecede herhangi bir sebep- göremiyoruz.

Fasıl 339, 26 (f) maadesi tahtinde geçimsizlik sebebi üzerinden boşanma emri verilmesi için evlilik münasehetlerinin kökünden sarsıldığını ve bunun neticesi olarak müşterek hayatın çekümez bir hal aldıqını isbat etmek gerekir. Her iki şartın- da tahakkuk etmesi icab eder. Bunlardan 1'inci şart, yani evlilik münasebetlerinin kökünden sarsıldığı, hususunda bir kanaata varabilmek için evlilik birliğine devam etmek ruh ve arzusunun ve hayat iştiraki şuurunun eşlerde yaşayıp yaşamadığına bakmak lâz-ımdır. Evlilik münasebetlerinin kökünden sarsılmasını mucib hadiselerin neler olabileceği 2/69 numaralı T.C.M İstinafında verilen hükümde etraflıca izah edilmektedir.

Davacının boşanma sebebi olarak ileri sürdüğü sebepler şunlardır.

1. Temmuz 1967'de -davalı ile cinsi münasebette bulunduğunda davalıyı bakire bulmamıştır.

2. Temmuz 1967'de yer alan cinsi münasebet neticesi olarak davalı bakire bulunmadığından davacı davalıyı doktora muayene ettirmek istemesi üzerine davalının Doktora gitmeyi reddetmesid-ir.

Yukarıda bahsi geçen sebeblerden dolayı müşterek hayatın imkânsız
ve/veya tahammül edilmez bir hal aldığıni davacı iddia etti.

İleri sürülen 1'inci boşanma sebebini Bidayet Mahkemesi kabul etmemiş ve davalının bakireliğin bozulması Temmuz 1967'de değ-il de takriben 12 Ocak 1967 tarihinde davalının izah ettiği gibi olduğunu kabul etmiştir. Bundan dolayı davacının ileri sürdüğü 1'inci sebep boşanma sebebi olarak nazarı itibara alınamaz. 2'inci boşanma sebebine gelince Bidayet Mahkemesi kararında şunları- söylemiştir:

"Keza davalının doktora muayene olmayı, davacı ile bir çok defalar cinsi münasebette bulunduktan sonra, reddetmesi de taraflar arasında ev-
lilik münasebetini endişeli surette sarsması ve bir boşanma emrinin
verilmesini icab ettirecek nite-likte değildir."

Kanaatimizce Bidayet Mahkemesinin bu hususta vardığı kanaat hatalı değildir.

Yukarıda izah olunan sebeplerden dolayı işbu istinaf reddolunur. İstinaf edenin istinaf masrafını ödemesi emrolunur.

- Türk Cemaatı Istinaf Mahkemesi

Tarih: 18 Haziran 1969


Full & Egal Universal Law Academy