Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi Aile Dairesi Numara 3/1968 Dava No / Karar Tarihi 08.02.1969
Karar Dilini Çevir:
Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi Aile Dairesi Numara 3/1968 Dava No / Karar Tarihi 08.02.1969
Numara: 3/1968
Dava No: /
Taraflar: Hilmi Refik ile Yıldan Taner
Konu: Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma -Özel ve genel zarar ziyan (Tazminat) Boşanmada tazminat
Mahkeme: TCM/aile
Karar Tarihi: 08.02.1969

- T.C.M. İstinaf No. 3/68
(T.C.M. Dava No. 43/67)

TÜRK CEMAATI İSTİNAF MAHKEMESİ HU-ZURUNDA

İstinaf eden : Hilmi Refik, Lefkoşa
(Davacı)

- ile -

Aleyhine istinaf edilen : Yıldan Taner, Lefkoşa
(Dava-lı)

arasında

İstinaf eden bizzat hazır.

Aleyhine istinaf edilen
Namına : Avukat Ümit Süleyman

_________________________________________________________________

Türk Aile (Evlenme - Boş-anma) Kaııunu, Fasıl 339, Madde 26 (f). Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma - Madde 32 (a). Özel ve genel zarar ziyan
(Tazminat) Madde 31 (l). Davalının bir sene müddetle ikinci bir elilik
yapmaktan Mahkemece menedilmesi.

Boşanmada tazminat - Da-vacının gıyabında avukatı tarafından teklif edilen
tazminat miktarı Davalı avukatı tarafından kabul edildiğine göre Mah-
kemenin bunları araştırma mükellefiyeti yoktur. - Bir avukatın davada
yaptığı herhangi bir beyan ve teklif, temsil ettiği tarafı kapsar-. - Bir avu-
katın herhangi bir teklifte bulunma yetkisi temsil ettiği şahıs tarafından
sarahaten tahdit edilmiş ise ve avukat yetkisini aşarak herhangi bir teklif
yaparsa temsil edilen şahsın bu gibi hallerde alınan hükmü iptal ve fes-
hetmek için Mahkeme-ye müracaat etmeye ve yeni bir dava açmaya
hak ve salâhiyeti vardır.

Davacı, Davalının kusur ve hakaretlerinden dolayı taraflar arasın-
da giderilmesi imkânsız ve evliliği kökünden sarsan şiddetli geçimsizlikten dolayı boşanma emri talep etti. D-avalı ise geçinmenin imkânsız olduğunu kabul etmekle beraber bunun Davacının kusurundan ileri geldiğinı ileri sürdü ve kendi lehine boşanma emri ile £ 300.- özel ve £ 1.000.- genel zarar ziyan talebinde bulundu.

Dava duruşma için Davacının ada dışında olm-ası nedeniyle birkaç defa'ertelendi.15.1.1968'de dava, Davacının gıyabında ve avuka-
tının huzurunda görüldü. Avukat, Davacının davasında ısrar etmediğini belirterek şahit çağırmadı ve maddi zarar olarak Davalıya £ 300.- tazminat ödemeyi kabul etti. Bunun -üzerine Davalı şahadet verdi. Bu şahadete göre Davalı lehine boşanmaya ve £ 300.- tazminata hükmolundu. Ayrıca Davacı bir sene müddetle ikinci bir evlililik yapmaktan menolundu.
Davacı 20.2.1968'de bu karar aleyhine istinaf etti. İstinafında sair
Şeyler ya-nında Davalıya £ 300.- tazminat ödenmesi hususunda yetki
vermediğini, gıyabında Davalı tarafından verilen şahadete göre boşanma ve tazminat verilemeyeceğini iddia etti.
İstinaf Mahkemesi kararında 1, 2, 3, 4 sebebi içeren istinafı
-reddetti. 5. istinaf sebebinde ise avukatın herhangi bir teklifte bulunma yetkisi, temsil ettiği şahıs tarafından açıkça belirtilmiş ise ve avukût da yetkisini aşan bir teklifte bulunmuşsa temsil edilen şahsı bağlayacağından bunu istinafa müraacat ederek h-akkını arayamaz ve mutazarrır olan şahsın hükmün feshi için ayrı bir dava açması gerekir. Buna göre 5'inci istinaf
-sebebi de reddolundu.

----------------------------------

HÜKÜM

Davacı ile davalı 12 Nisan 1967 tarihinde Lefkoşa Evlendirme Memurluğu nezdinde evlendiler.

Davacı 22 Mayıs 1967'de Lefkoşa Türk Cemaat Mahkemesinde dav-alı aleyhine 43/67 numaralı davayı açarak davalının kusur ve kabahatlarından dolayı taraflar arasında giderilmesi imkânsız ve evliliği kökünden sarsan şiddetli geçimsizlik ve/veya çekememezlik mevcut olduğunu ileri sürerek Mahkemeden kendi leyhine bir boşa-nma emri talep etti. 21 Eylül 1967'de davalı Mahkemeye dosya ettiği müdafaa ve mukabil talebi ile geçinmenin imkansız olduğunu kabul etti, mamafih, bunun davacının kusur ve kabahati yüzünden ve davacının davalıya yaptığı hakaret, zulüm, dövme ve gayri insa-nî hareketlerinden dolayı olduğunu ileri sürerek, kendi leyhine bir boşanma emri ve £ 300.- özel zarar ziyan ve
-£ 1000.- da genel zarar ziyan talep etti.
-
Davanın istimaı birkaç defa tehir olduktan sonra 15.1.1968'de oldu. O gün davacı Kıbrıs'ta olmadığından Mahkemede hazır değildi fakat Davacı tarafından avukatı Mahkemede hazır bulundu. Davacının avukatı Mahkemeye aşağıdaki beyanı yaptı: -

"Davacı b-ana mektubu ile gerekli şahitleri babasının tedarik edeceğini bildirmesi üzerine müteaddit defalar babasına müracaat ettim, bugün yıne üç defa temasa geçtiğim halde babası alâkadar olmadığını bildirdi. Bu durum muvacehesinde davamızda ısrar etmiyoruz ve şa-hadet çağıracak değilim. Davalının mukabil talep yolu ile talep ettiği maddi ve manevi tazminatı kapamak üzere £ 300.- ve dava masrafı ödemeyi teklif ederiz."

Bu beyanat üzerine davalının avukatı aşağıdaki beyanı yaptı: -

"Teklif olunan meblağı kab-ul ederiz. Şahadet vermek üzere davalıyı çağırıyorum."

Mahkeme davalının şahadetini dinledikten sonra aşağıdaki hükmü vermiştir: -

"Bu davada davacı talebinde ısrar etmemiştir. Davalının mukabil talebinde talep etmekte oldıığu tazminat hususunda £ -300.- ve dava masrafı ödemeyi teklif etmiş ve davalı da bu tekiifi kabul etmiştir. Bu davadaki yegâne şahadet davalının şahadetidir. İbraz o!ıınan şahadetten davacının kusurlarından mütevellit taraflar arasındaki münasebetin mûştereıc hayatı imkânsız kılac-ak derecede ciddi surette gerginleştiği sabit olmuştur ve davalı boşanma talebinde haklıdır. Davalının hamile olmadığı sabit olduğu cihetle iddet devresi beklemesi lüzumsuzdur. Davacı kusurlu olduğu için en az bir sene için ikinci bir evlilik akti yapmakta-n men olunmalıdır. Tazminat hususunda da tarafların anlaştıkları şekilde hüküm verilmesi uygundur.
Binaenaleyh, davacının talebi reddolunur.

Davalının mukabil talebi üzerinden leyhine boşanma ve £ 300.- tazminata hükmolunur. Davalı ikinci bir evlili-k akti yapmakta serbesttir. Davacı 22.5.67 tarihinden itibaren bir sene müddetle ikinci bir evlilik akti yapmaktan men olunur. Davalının masrafları davacı tarafından ödenecektir."

Davacı 20 Şubat 1968'de dosya ettiği bir istinaf ihbarnamesi ile Türk Ce-maat Mahkemesinin yukarıdaki kararı aleyhine istinaf eyledi. Ancak istinaf eden istinaf ihbarnamesinin tevdi tarihinden üç ay zarfında, istinafın dinlenmesi için tarih tesbit edilmesi hususunda Mukayyide müracaat etmediğinden ve suretler için lüzumlu harçl-ar ödenmediğinden istinaf, Türk Cemaatı İstinaf N1ahkemesi Tüzüğü'nün 18'inci maddesi tahtinde reddedilmiş addolundu, fakat istinaf edenin 16 Kasım 1968'de İstinaf Mahkenıesine, istinafın dinlenmesine müsaade verilmesi için yaptığı istida tavsip olunduğund-an, işbu istinaf 14 Ocak 1969`da dinlendi.

İstinaf ihbarnamesi hukukçu olmayan davacı tarafından bizzat hazırlandığından maalesef hukuk prensiplerine uygun olmayıp istinafın hangi sebeplere dayandığı kati olarak açıklanmamaktadır. Bizim anladığımıza gö-re istınaf aşağıdaki sebeplere dayanmaktadır: -

1. Bidayet Mahkemesi davacının davanın tehirini talep eden 24 Kasım tarihli müracaatını reddetmekle hataya düşmüştür.

2. Bidayet Mahkemesi davacının hazır olmadığı bir sırada davayı dinlemekle hataya -düştüğünden ve verilen şahadet kifayetsiz olduğundan davanın yeni baştan yeni delil ve şahitlerle davacının Kıbrıs'a avdetinden sonra dinlenmesi için Istinaf Mahkemesinin karar vermesi gerekir.

3. Mahkemede verilen yegâne şahadetin davalının şahadeti o-lduğu cihetle işbu şahadete inanılmaması gerekir.

4. Davalının cinsel kusurlu oluşu nazarı itibara alınmamıştır.

5. Tazminat karar verilirken her iki tarafın mali durumu nazarı itibara alınmadığından, kesilen tazminat miktarı çok fazladır.

Dava-cı davanın istima gününde ve istinaf ihbarnamesini hazırladığında Fransa'da bulunmakta idi ve davanın istimaında neler söylendiğinden bihaberdi. Davacı Kıbrıs'a geldikten sonra davanın dosyasını incelediğinde avukatının tazminat olarak davalıya ödemek üzer-e £ 300.- teklifte bulunduğunu öğrendi. Davacı avukatına herhangi bir tazminat teklifinde bulunmasına yetki vermediğini, bilâkis avukatına yazdığı mektupta herhangi bir tazminat veya masraf verme teklifinde bulunmamasını sarahaten belirttiğini İstinaf Mahk-emesinde yaptığı beyanatta belirtti.

Şimdi, davacının istinaf ihbarnamesinde ileri sürdüğü istinaf sebeplerinin 1'incisini ele alalım:

Davanın zaptı davası yapıldığı gün,16 Haziran 1967'de davacı Kıbrıs'ta bulunmakta idi. Davalının avukatı Mahkemey-e müdafaa ve mukabil dava dosya edöceğini bildirdikten sonra davanın istımaı bilâmüddet tehir edildi. Müdafaa ve mukabil dava 21/9/67'de Mahkemeye dosya edildi ve bir kopyası da davacının o zamanki avukatına verildi. 21 /9/67 tarihinde davacı Kıbrıs'ta değ-ildi, Fransa'da bulunmakta idi. Davacının o zamanki avukatı, Bidayet Mahkemesine göndermiş olduğu 3/11/67 tarihli mektubu ile kendisine verılen müdafaa ve mukabil taleb takririnin kopyasını, davacı hariçte bulunduğundan ve bu müddet zarfında mukabil dava h-akkında talimat alamadığından, iade ettiğini ve dolayısıyle davacının avukatlığından çekildiğini Mahkemeye bildirdi.

4/11/67'de dava dinlenmek üzere, 8/12/67 tarihine tehir edildi. Bidayet Mahkemesinin Mukayyidi 6 Kasım 1967'de Fransa'da bulunan davacı-ya aşağıdaki yazıyı göndermiştir: -

"Yukarıda sayı ve ünvanı yazılı davanın 16/6/1967 tarihli zaptı davasında davalı avukatı müdafaa ve mukabil dava dosya edeceğini ve avukatınızın da buna cevab dosya edeceğini bildirmiş ve dava buna göre bilâ müddet t-ehir edilmişti. Davalı avukatı söz konusu müdafaa ve mukabil talep takririni 21 /9/67 tarihinde vermiş ve suretini de avukatınıza göndermiştir. Avukatınız Bay Zaim N. Necati tarafından 3/11/67 tarihinde davalı avukatına yazılan ve bir sureti de Mahkemeye g-önderilen bir yazıda mukabil dava hakkında sizden talimat alamadığından, sizin namınıza kabule salâhiyeti olmadığını bildirmiş ve müdafaa ve mukabil talep takririni iade ettiği gibı; talimat alamadığından ötürü avukatlığınızdan çekildiğini de bildirmıştır.-

Bu yazıya cevap olarak davalı avukatı 4/11/67 tarihinde Mahkemeye yaptığı müracaatta istinaden davanın clinlenmesi için gün tayinini istemiştır.

Davalı avukatının gönderdiği müdafaa ve mukabil dava takririnden bir suret ilişikte sunulmuştur. Dava -8 Aralık 1967 tarihinde dinlenmek üzere Mahkemece tayin edilmiştir.

İlişikte gönderilen işbu ihbarımızın size tebliğinden itibaren 10 gün zarfında müdafaa ve mukabil davaya cevap verilmesini ve davanın dınlenme gününe kadar ya şahsen veya bir avukat va-sıtası ile Mahkemede hazır bulunulmasını, aksi halde davanın gıyabınızda dinlenebileceğine bilgi edinilmesini rica ederim."

24 Kasım 1967'de davacı Fransa'dan Türk Cemaat Mahkemesine bir mektup gönderdi ve bu mektubunda 6 Kasım 1967 tarihli Türk Cemaat- Mahkemesi Mukayyidinin yazısını aldığını bildirdi ve müdafaa ve mukabil davaya cevap verebilmesi için yeni avukat tutması icab ettiğini, yeni avukata gereken talimatın verilmesi gerektiğini, bunun için de zamana ihtiyaç olduğunu belirtti. İştu mektubu ile- netice olarak, Mahkemenin bir ara karar vermesini ve davanın dinlenmesinin 26/6/68'den sonraya tehirini mektupla rica etti.

Türk Cemaat Mahkemesi Mukayyidi 30/11/67'de davacıya yazdığı bir mektupla davacının 24/11/67 tarihli mektubu alındığı, ancak me-ktupta gösterilen sebepler Mahkeme kanun ve tüzüklerine uygun olmadığı bildırildı ve davanın dinlenmesi 8/12/67 tarihinden 22/12/67 tarıhine ertelendiği bildirildi. Bu mektuptan 22/12/67 tarihine kadar bir avukatın tayin edilerek Mahkemede davacı namına is-batı vücud etmesinin sağlanması aksi takdirde davanın davacının gıyabında neticelendirilebileceği davacıya bildirildi.

11/12/1967 de davacı Türk Aile Mahkemesine bir mektup göndererek duruşması 22/12/67 de tayin olunan davada kendisini avukat Menteş Az-iz'in temsil edeceğini bildirdi.
22 Aralık 1967'de Mahkemede davacı tarafından avukat Menteş Aziz bulundu ve Mahkemeye şu beyanatı yaptı:-

"Davacıdan avukat bulunmak üzere mektup aldım fakat daha resmen avukat tutma varakasını alamadım. Müvekkilim 6/-12/67'de taahhütlü mektup gönderdiğini yazdı."

Bu beyanata cevaben davalının avukatı davanın son olmak üzere tehir edilmesine itirazı olmadığını bildirdi. Bunun üzerine de Mahkeme davanın istimaını son olarak 15.1.68 tarihine tehir etti.

Yukarıda b-elirttiğimiz yazı ve mektuplardan açıkça görülüyor ki davacının 24/11/67 tarihli mektubu ile talep edilen tehir Mahkeme tarafından verilemezdi, çünkü yazılan mektup Mahkeme Kanun ve Tüzüklerine uygun değildi. Fakat 24/11/67 tarihli davacının mektubu davanı-n tehirini talep eden kanun ve tüzüklere uygun bir istida addolunsa dahi, bu istida Mahkeme tarafından reddolundu ve davacı bu red kararından Mahkeme Mukayyidi tarafından 30/11/67 tarihli mektupla haberdar edildi. Davacının bu red kararından haberi olduğu -halde tüzük ve kanunlara uyarak bu ara karardan zamanında istinaf etmedi bilâkis davanın dinleneceği günde kendisini avukat Menteş Aziz in temsil edeceğini Mahkemeye bir mektupla bildirdi. Yukarıda izah ettiğimiz sebeplerden dolayı davacının istinaf ihbarn-amesinde ileri sürülen 1'inci sebebi reddolunur.

Davacının 2'inci ve 3'üncü istinaf sebeplerini ele alalım:

Bidayet Mahkemesi davayı davacının gıyabında dinlemekle herhangi bir hataya düşmüş değildir. Davanın duruşma gününde davacı bir avukat tarafından -temsil edilmekte idi ve eğer davacının avukatı davacının bizzat Mahkemede hazır olması gerektiği kanaatinde idiyse, o zaman davanın duruşmasının tehiri için Mahkemeye müracat edebilirdi. Halbuki davacıyı temsil eden avukat, Mahkemeye böyle bir müracaat yap-mış değildir. Bilâkis davacının avukatı davacının davasında ısrar etmediğini ve herhangi bir şahadet çağırmayacağını Mahkemeye bildirmiştir. Mahkeme davalı tarafından çağrılan şahadeti ıncelemiş ve ibraz olunan şahadetten davacının kusurlarından mütevellit- taraflar arasındaki münasebetin müşterek hayatı imkansız kılacak derecede ciddi surette gerginleştiği sabit olduğu kanaatine vararak davalı leyhine boşanma emri vermiştir. Davacı istinafında Bidayet Mahkemesinde verilen şahadetin kifayetsiz olduğunu iler-i sürdü. Boşanma davalarında verilen şahadet yalnız bır tarafın şahadeti ise ve bilhassa bu şahadet diğer taraftan istintaka tabi tutulmazsa, Mahkeme böyle bir şahadeti esaslı bir şekilde incelemesi ve şahadette ileri sürülen hadiselerin vukua geldiği hakk-ında inanması gerekir. Mahkeme boşanmaya sebep olarak ileri sürülen hadiselerin hakikaten vukubulduğuna vicdanen kani olmadıkça boşanma veya ayrılığa hüküm vermemesi icab eder. Bidayet Mahkemesinin kararından, verilen şahadette ileri sürülen hadiselerin ha-kikaten vuku bulduğuna kanaat getirdiği görülmektedir. Varılan bu kanaatın, verilen şahadet incelendiğinde,yanlış olduğunu gösteren kâfi derecede bir sebep bulamadık.

Yukarıdaki sebeplerden dolayı istinaf sebeplerinin 2'incisi ve 3'üncüsü de reddolunur.
İ-stinaf sebeplerinin 4'üncüsü istinaf eden tarafından istinafta geri alındığında, istinaf sebeplerinin 4'üncüsü de reddolunur.

İstinaf ihbarnamesinde istinaf sebeplerinin 5'incisi ve İstinaf Mahkemesinde davacının kendi avukatının yetkisi hususunda ileri s-ürülen sebebi birlikte ele almayı uygun gördük. Kesilen tazminat miktarının çok fazla olduğu ve tazminat verilirken her iki tarafın mali durumu nazarı itibara alınmadığı istinafta iddia edildi. Bidayet Mahkemesinin dosyası tetkik olunduğunda kesilen tazmin-at miktarının davacının avukatı tarafından teklif edildiğı ve davalının avukatı tarafından kabul edildiği görülmektedir. Bundan görülüyor ki, kesilen tazminat miktarı davalının ve davacı avukatının rızası ile (by consent) kesilmiştir. Mahkeme bu gibi halle-rde avukat veya avukatların herhangi bir teklifte bulunmalarına yetkileri olup olmadığını araştırmakla mükellef değildir. Çünkü genel olarak bir avukatın davada yaptığı herhangi bir beyan veya teklif avukatın temsil ettiği tarafı bağlar. Ancak bir avukatın-, herhangi bır teklifte bulunma yetkisi, temsil ettiği şahıs tarafından sarahaten tahdit edilmişse ve avukat şu veya bu sebepten dolayı yetkisini aşarak herhangi bir teklif yapmayı uygun görürse, temsil edilen şahsın bu gibi hallerde alınan hüküm ve ya kar-arı iptal veya feshetmek için Mahkemeye müracaat etmeye hak ve salâhiyeti olduğu kanaatindeyiz. Bu hususta Halsbury s Laws of Engand, 3rd dn, Vol. 22, sayfa 792'de şunlar yer almaktadır:-

"A judgment given or an order made by consent may, in a fresh acti-on brought for the purpose, be set aside on any ground which would invalidate a compromise not contained in a judgment or order. Compromosises have been set aside on the ground that the agreement was illegal as against public policy, or was obtained by fra-ud or misrepresentation, or non-disclosure of a material fact which there was an obligation to disclose, or by duress, or was concluded under a mutual mistake of fact, ignorance of a material fact, or without authority."

-Bir avukatın herhangi bir hususta yetkisi, temsil edilen şahıs tarafından sarahaten tahdid edilmişse ve avukat yetkisini aşarak Mahkemede temsil ettiği şahsın haberi olmaksızın herhangi bır anlaşma yapmışsa, temsil edilen şahıs ancak hakkını mahkemeye, hal-e göre, ya aynı davada hükmün feshi için istida ederek veya hükmün feshi için yeni bir dava açarak arayabilir. Bu hususta bak, Sheppered v. Robinson (1919) 1 K.B . 477 ve Emeria v. Woodward (1890) 43 Ch.D.l85. Fakat işbu hakkını muvafakat kararının verildi-ği davadan istinaf ederek arayamaz. Bunun da sebebi, mütezarrır olan şahıs Mahkemeye istida veya yeni bir dava açtığında, istidasının veya davasının dayanacağı bütün hakıkatleri ileri sürecek ve Mahkeme bu hususta ilgili tarafları ve şahadeti dinledikten s-onra kararını verecektir. Halbuki mütezarrır olan şahıs hakkını istinaf yolu ile aramaya giderse, avukatının yetkiyi aşma hadisesi istinaf edilen dosyada mevcut olmadığından, istinafta bu hususta herhangi bir şey söyleyemez. Bu hususta Halsbury s Laws of E-ngland, 3rd Edn . Vol, 22. Sayfa 792'de şunlar yer almaktadır:-
"Unless all the parties agree, a consent order; when entered, can only be set aside by a fresh action, and an application cannot be made to the court of first instance in the original action -to set aside the judgment or order, except, apparently, in the case of an interlocutory order; nor can it bedone by way of appeal."


Ve Re Elstein's Affairs, (1945) 1 All E.R. 272, C.A. da şunlar yer almaktadır:

"The appellant company was the landlord of- premises occupied by the debtor under a lease whıch could not be terminated before 1950. On May 24, 1944, the debtor obtained a protective order under the Liabilities (War - Time Adjustment) Act., 1941. On June 30, 1944, an adjustment order on a proposal -submitted by the debtor was made by the county court as follows: "...10s. on Landlord's debt, including rent up to date, and damages... for disclaimer and dilapidations." The appellant applied to the county court for a variation of the order on the ground -that it understood the order to mean that the payment of 10s. in the £ was to be in respect of rent only and that it would still be entitled to claim damages for disclaimer of the lease and for dilapidations. In refusing the application the county court he-ld that the order was made exactly as the court intended and as the court understood the parties intended it to be. It was contended on behalf of the appellant that as the assent was obtained by mistake the order ought to be varied: -

HELD: There was no p-ower to alter the order made by the county court. If there was any remedy, ıt could only be enforced by independent action.
LORD- GREENE. M.R.: ..........

In those circumstances counsel for the appellant asks us to set aside
the judge's refusal to alter the order, and he asks us to alter it. That is quite
impossıble. The question of what the judge said is a question which would
hav-e to be decided on evidence. The question of what meaning the judge's
words conveyed to the parties and theır counsel again would have to be decided on evidence. The question might very well arise, even if it turned out that there was a misundertanding, wh-ether it would be possible to set it right, in view of the fact that the order has been acted upon. I cannot find that this is a case in which we can say that, according to the ordinary practice, the mistake, if it be a mistake, can be remedied by an appli-cation in the proceedings themselves once the order has been completed, as it has been completed in these case, if, indeed, there is any remedy in this case, it must bea remedy by independent action on which evidence can be called, and the relevant facts a-scertained. It must not be thought for one moment that I am expressing any view, or impling any view as to the possibility of success in such an action. That would turn on matters which have not been established before us. All I am saying is that if there -is a right to have this judgment set aside and a different udgment entered that right can only be enforced in an independent action and cannot be enforced by an application in the pending proceedings the-mselves. Therefore in the result, the appeal must be dismissed.
Yukarıda izah olunan sebeplerden dolayı işbu istinaf reddolunur. İstinaf edenin istinaf masrafını ödemesi emrolunur.

Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi

Tarih: 8 Şubat 1969



Full & Egal Universal Law Academy