Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi Aile Dairesi Numara 2/1969 Dava No / Karar Tarihi 24.03.1969
Karar Dilini Çevir:
Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi Aile Dairesi Numara 2/1969 Dava No / Karar Tarihi 24.03.1969
Numara: 2/1969
Dava No: /
Taraflar: Filiz Mustafa ile Mustafa Ömer
Konu: Zinadan Dolayı Boşanma - Şerefsiz Hareketten Boşanma ) - Şiddetli Geçimsizlikten Boşanma. - İspat
Mahkeme: TCM/aile
Karar Tarihi: 24.03.1969

- T.C.M İstinaf No.2/69
(Dava No.60/67)

TÜRK CEMAATI İSTİNAF MAHKEME-Sİ HUZURUNDA

İstinaf Eden : Filiz Mustafa, Lefkoşa (Davalı)

ile

Aleyhine istinaf edilen : Mustafa Ömer, Ortaköy (Davacı)
arasında

İstinaf eden namına - : Ahmet Mithat Berberoğlu

Aleyhine istinaf edilen
namına : Cahit Yılmazoğlu ve Cebbar Niyazi

---------------------------

Fasıl 339, Türk Aile (Evlenma-Boşanma) Kanunu, Madde 26 (a) Zinadan
Dolayı Boşanma - 26 (c) Şerefsiz Ha-reketten Boşanma 29 (f) - Şiddetli
Geçimsizlikten Boşanma. - Zinadan dolayı boşanmada, ileri sürülen iddia-
lar isbat edilmezse ııt.eydana gelen olaylar müŞterek hayatı çekilmez dere-
cede geçimsizlik meydana getirdiğinde geçimsizlikten boşanma emri veri--
lebilir.

İspat - Geçimsizlikten boşanma emri verilebilmesi için evlilik münasebet-
lerinin kökünden sarsıldığının ve bunun neticesi olarak müşterek ha-
yatın çekilmez olduğunun isbatı gerekir. Müşterek hayatın çekilmezliği yargıcın takdirine bırakılm-ıştır. 4.8.1967 tarihinde gece meydana gelen
olay uygunsuz bir olaydır ve esasen var olan geçimsizliği had safhaya
getirmiştir. Bu halde boşanma emri verilmesı gerekir.

Taraflâr 16.1.1959 tarihinde evlendiler. Bu evlilikten iki çocukları oldu. Taraflar ar-asında 1.5 seneden beri geçimsizlik vardır. Davacı 4.8.1967 gecesi saat 11.30'da vazifeden evine geldiğinde Davalıyı başka
bir şahısla zina halinde suçüstü yakaladığını artık bundan dolayı beraber yaşamanın imkânsız olduğunu iddia ederek boşanma talebi-nde bulunmuştur.
Türk Cemaat Mahkemesi tarafları dinledikten sonra Davalının zina
işlediğinin isbat edilmediğini, mamafih gece saat 11.15'de eve yabancı bir erkek aldığının ve bunu kocasından sakladığının sabit olduğuna göre uygunsuz harekette bulunduğuna -ve geçimsızliği had safhaya çıkardığına kanaat getirerek boşanmaya karar vermiştir.
Davalı bu karara karşı istinaf etmekle beraber Türk Cemaatı İstinaf
Mahkemesi istinafı reddetmiştir.
---------------------------

- HÜKÜM

Taraflar karı kocadırlar.16 Ocak 1959'da evlendiler: Bu evlilikten, dava açıldığı zaman 6 ve 1.5 yaşlarında olan, 2 çocukları vardır. Taraflar aile yuvasını Lefkoşa'da kurdular ve 4/8/67 tarihine kadar evlilik birliğini idame ettirdile-r. Davacı, 4/8/67 tarihinde ö.s.11.30 raddelerinde vazifeden eve döndüğünde davalıyı zina gibi gayetiyle şeref ve haysiyet kırıcı bir harekette bulunurken suçüstıi yakaladıjını ve 4/8/67'den evvel 1.5 sene zarfında taraflar arasındaki münsabetin epeyce ger-ginleştiğini, dolayısıyle birlikte yaşamanın imkânsız ve/veya tahammül edilmez bir duruma sürüklendiğini iddia ederek 8 Eylül 1967 de 60/67 numaralı davayı Lefkoşa Türk Cemaat Mahkemesinde davalının aleyhine açarak, diğer şeyler meyanında kendi leyhine bi-r boşanma emri taleb etti. Davalı 14 Ekim 1967 tarıhinde dosyaladığı müdafaa ve mukabil talebi ile, davacının ileri sürdüğü bütün iddia isnat ve ithamları ayrı ayrı ve kesin olarak red ve inkâr etti. Davalı ayrıca, davacının 4 Ağustos 1967 tarihinden beri -evlilik birliğini haksız olarak terkettiğini ve çocuklarının nafakası da dahil herhangi bir ailevi mükellefiyetini yerine getirmediğini iddia ederek davacının aile birliğine dönmesi içın emır verilmesini ve davacı aile birliğine dönünceye kadar ayda £ 15 =- nafaka ödemesi için bir emrin verilmesıni taleb etti.

Lefkoşa Türk Cemaat Mahkemesi tarafları ve şahitleri dinledikten sonra davalının zina işlediğine hükmedecek şahadetin mevcut olmadığı kanaatına vardı. Mamafih, davalının kusurundan mütevellit, tarafla-r arasında geçimsizlik olduğunu ve bu geçimsizlik davacı için müşterek hayatı imkânsız kıldığı kanaatına vararak diğer şeyler meyanında davacı leyhine boşanma emri verdi. Bu hususta Mahkemenin kararı aynen şöyledir:

"Bu durum muvacehesinde davacının zina -işlediğine hükmedecek şahadet mevcut değildir. (Burada davacı demekle Mahkeme herhalde davalıyı kastetmiştir çünkü davacının zina işlediğine dair herhangi bir iddia yapılmış değildir.) Davacı zinadan ayrı mezkûr hadiseden 6 ay evvelinden karısı ile araları-nda geçimsizlik olduğunu, davalının Özkan ile konuşmamasını davalıya söylediğini ve duyduğu bazi dedikodular neticesi içinde bir huzursuzluk olduğunu ve son hadiseden sonra da davalı ile aralarında müşterek hayatın imkansız olduğunu iddia etmiştir. Bu hus-ustaki şahadeti dosyada görülmektedir. Davalının zina işlediği
sabit olmamakla beraber taraflar arasında hadiseden evvel başlayıp devam eden bir geçimsizlik olduğu ve davalının gece 11.15 sularında eve yabancı bir erkek alması ve kocası eve geldiğinde -yabancı bir şahsın mevcudiyetini kocasından saklaması uygunsuz bir hareket olup aralarındaki geçimsizliği had safhaya getirmış ve davacı için müşterek hayatı imkânsız kılmıştır.



Taraflar arasındaki müşterek hayatın tamamen sarsılmış olduğu davalının dav-acıya göndermiş olduğu vadelil olarak ibraz olunan mektuplarda da görülmektedir.

Davalı, Mahkemenin vermiş olduğu boşanma emri aleyhine aşağıdaki sebeblerden dolayı istinaf eyledi:

1. Zina gibi bir hususi boşanma sebebi isbat edilemeyince, bu hususi
boş-anma sebebinin isbat gayesi ile ortaya atılan iddialarla umumi boşanma
sebebi olan geçimsizliğin ısbat edilmiş olduğunu kabul etmesi yanlıştır.
2. Geçimsizlik iddiasını isbat için Kanunda ön görüldüğü şekilde ve nisbette şahadet ibraz olunmamıştır. Davacı-nın şahadeti iddıa olunan
geçimsizliğin müşterek hayatı çekilmez veya imkânsız hale sokmadığını göstermektedir.
3. Hakim, tadilât talebi ile eklenmek istenilen hususi boşanma sebebini, eklenmiş farzederek ve onun tesiri altında kalarak hüküm vermiş olmakl-a hata etmiştir.
4. Hakim, geçimsizlik iddiasını Fasıl 339, madde 26(f) yerine madde 26 (c) olarak telâkki ederek ona göre hüküm vermekle hataya düşmüştür.

Davacı ise, mukabil bir istinaf ile İstinaf Mahkemesinin alt kademedeki Mahkemenin kararının istina-fa konu teşkil eden kısmını bozması halinde, aynı kararı, bu sefer, davalının zinası sebebiyle tasdikini taleb etti. Buna sebeb olarak da alt kademedeki Mahkemede verilen şahadet muvacehesinde Bidayet Hakiminin davalının zina fiilini işlediğini vakıa olara-k bulmamakla hata ettiğini ve delilleri değerlendirmekte esaslı surette yanıldığını ileri sürdü.

Şimdi, istinaf ihbarnamesinin 1'inci istinaf sebebini ele alalım. Bu istinaf sebebinde karar verilmesi icab eden husus şudur: Boşanma sebeblerinden biri olan -zinayı isbat için ileri sürülen iddia ve hususlar, zinayı isbata kâfi görülmediği takdirde müşterek hayatı çekilmez hale koyacak derecede geçimsizlik rrroydana getiriyorsa, geçimsizlik sebebi üzerinde boşanma emri verilebilir mi, verilemez mi?

Bu hususta -Sabri Erdem'in Aile Hukuku (1966) sayfa 138, para. 257'de şunlar yer almaktadır:

"Taraflar yek diğerine zina ve livata gibi fena isnatlarla boşanma talebinde bulunmuşlarsa da, duruşma neticesinde isnat olunan eylemler ger-
çekleşmemiştir. Yalnız, karı k-oca arasında şiddetli münaferet ve geçimsızlik olduğu sabit olmuş ve muayyen sebep sabıt olmadığı takdirde gayri muayyen sebeble hükmolunmasına kanuni engel bulunmamış olmasına göre boşanma kararı yerindedir."

Sayfa 140, para.270'de ise şunlar yer almakta-dır:-

"Zinadan dolayı açılan boşanma davasında, davalının bazı uygunsuz hareketleri yüzünden karı koca arasında aile hayatının devamını çekilnez bir hale koyacak derecede şiddetli geçimsızlik sabit görülüyorsa Medeni Kanununun 134'üncü maddesine ist-inaden boşanma kararı verilebilir. (Olayda zina iddiası sabit görülmemiştir.)"

Ve Dr.Ferit H.Saymen ile Dr.Halit D.Elbir Türk Medeni Hukuku, Cild 3 (1960) sayfa 255 ve 256'da şunlar yer almaktadır.

"Temyiz Mahkemesi çok enteresan bir kararında tekmil u-nsurlarıyle
sabit görülmeyen hakaret fena muamele, haysiyetsiz hayat ve zina boşanmaya kâfi değilse, fakat bu eksik-üç sebeb müşterek hayatı çekilmez hale koyacak derecede geçimsizlik meydan,a getiriyorsa, boşanmaya hükmedilmesi gerektiğıni içtihat etmişti-r.
Istinaf edenin avukatı istinaf sebeblerinin 1'incisini destekler mahiyette
bir içtihat kararının mevcut olduğunu ve bunun Sabri Erdem'in Aile Hukuku, 1966 Sayfa 139 para 263'de gösterildiğini iddia etmiştir. Para. 263 aynen şöyledir:

"Dava yalnız zin-adan açıldığına ve sabit olmadığına göre haysiyetsiz ha-
yat yaşadığından bahisle Medeni Kanunun 134. maddesine istinaden karar
verilemez."

Kanaatimizce para 263 de belirtilen içtihat istinaf mevzuu olan dava ile
ayni değildir çünkü 263'üncü paragrafta ba-hsolunan dava yalnız zina için
açılmıştır ve 134. madde tahtinde herhangi bir taleb yapılmamıştır.

Kanaatimizce yukarıda zikrettiğimiz içtihatlar da nazarı itibara alındığında
zinayı isbat için ileri sürülen iddia ve hususlar, zinayı isbata kâfi görülmedi-ği
takdirde müşterek hayatı çekilmez hale koyacak derecede geçimsizlik meydana getiriyorsa, geçımsizlik sebebinden boşanma emri verilebilir. Bundan dolayı istinaf sebeblerinin 1'incisi reddolunur.

Şimdi de istinaf sebebleriniıi 2'incisini ele alalım: İsti-naf edenin avukatı
iddia olunan geçimsizliğin müşterek hayatı çekilmez bir hale koyacak dere-
cede şiddetli olmadığı davacının şahadetınden görülmekte olduğunu iddia etti.

Geçimsizlik sebebinden dolayı boşanma Fasıl 339 Türk Aile (Evlenme
ve Boşanma) Kanu-nunun 26 (f) maddesi tahtinde verilir. 26 (f) maddesi ay-
nen şöyledir:-

"26 (f) Where the conjugal relations are so seriously strained that life
together has become impossible or intolerable:

Provided that, where the cause of such straining is mainly at-tributable
to the fault of the one party, only the other party can sue for divorce."

Geçimsizlik sebebi üzerine boşanma emri verilmesi için evlilik münase-
betlerinin kökünden sarsıldığını ve bunun neticesi olarak müşterek hayatın
çekilmez bir hal aldığın-ı isbat etmek gerekir. Kanunun 26 (f) maddesine gö-
re her iki şartın yani evlilik münasebetlerinin kökünden sarsılmış bulunması
şartının ve bu sarsılma neticesi müşterek hayatın çekilmez bir hal alması şar-
tının tahakkuk etmesi icab eder. Bunlardan 1'inc-i şart obektif ikincisi ise sub-
jektiftir. Birinci şart hususunda bir kanaata varabilmek için evlilik birliğine
devam etmek ruh ve arzusunun ve hayat iştiraki şuurunun eşlerde yaşayıp
yaşamadığına bakmak lazımdır. Eğer bu evlilik birliğine devam arzu ve i-ste-
ği ve hayat iştiraki şuuru eşlerden birinde veya her ikisinde kalmamışsa, ev-
lıliğe ait münasebetler kökünden sarsılmış olur. Evlilik münasebetlerinin kö-
künden sarsıldığına kanaat getirmek için evlilik birliğine devam arzu ve iste-
ğinin mutlaka he-r iki eşte ölmüş olması lâzım gelmez. Bu arzu ve istek onlar-
dan yalnız birinde dahi kalmamışsa, evlilik bırliği yine kökünden sarsılmış
demektir.

Evlilik münasebetlerinin kökünden sarsılmasını mucip hadiseler uzun
zamandan beri devam eden küçük anlaşmaz-lıklar olabileceği gibi, bir tek
vaka da olabilir. Bu gibi hadiseler ya bedeni, meselâ sinir hastalıkları, züh-
revi hastalıklar, çocuklar için tehlikeli olan bulaşıcı hastalıklar, alkolizm v.s.
ya ruhi, meselâ soğukluk, lâkaydi, kin, nefret, hayat görüş v-e hissedişinde
mutlak bir ayrılık, milli veya dinı duygulara tecaviız, aile hislerini tahkir v.s
veyahut da iktisadi, mesalâ düşüncesizlik, ihmal, tembellik, uyuşukluk dola-
yısıyle mukadder olan fakirlik olabilir. Bu hususta Dr. Hıfıı Veldet Veli De-
deoğ-lu, Türk Medeni Hukuku Cilt 2, (1949) sayfa 201'de şunlar yer al-
maktadır:-

"Sarsılmayı mucip hadiseler çok çeşitlidir; buna sebep, karakterlerin uyuşmaması yüzünden uzun zaman devam eden küçük küçük anlaşmazlıklar olabıleceği gibi, bir tek vaka (meselâ -eşe zührevi bir hastalık aşılanması) da olabilir.

------------------------------
Eşine karşı duyulan büyük bir nefret de aile birliğini kökünden sars-
mış olabilir. Meselâ çocuğunu kasten düşüren bir kadına karşı koca-
nın veya çok eskiden kendisine s-adakatsizlik ettiğini uzun yıllar sonra haber alan bir kocaya karşı karısının duyduğu nefret gibi.

Hulâsa, boşanmaya esas olabilmek için, geçimsizliği doğıran hadiseler evlilik birliğinin maddi, manevi ve bazı hallerde iktisadi bünyesini kökünden sars-acak hadiseler olmalıdır."

Yukarıda belirttiğimiz gibi bu gibi davalarda boşanma emri verilebilme-
si için evlilik münasebetlerinin yalnız kökünden sarsılmış bulunması kâfi olmayıp, bu sarsılmanın neticesi olarak müşterek hayatın imkânsız ve çekilmez bir -hale girmesi lazımdır. Bu çekilmezlik şartı subjektiftir. Bu da eşlerin bir birine karşı olan vaziyetleri ile alâkalı bir husustur. Bu hususta Dr.Hıfzı Veldet Veli Dedeoğlu, Türk Medeni Hukuku, Cilt 2 (1949) sayfa 203'de şunlar yer almaktadır:

"Aradaki g-eçimsizliğin müşterek hayatı çekilmez bir hale koyup koy-
madığı önce davacı sonra da davalı bakımından ince ince tetkik edıl-
melidir. Eğer evlilik birliği yalnız davacı için çekilmez bir hale gelmişse
hakim yine boşanmaya hükmetmelidir. Ancak buradaki çe-kilmezliğin,
dürüst, makul ve iyi niyetli her insan için az çok ayni şekilde mütalâa
edilmesi, yani mümkün mertebe objektif olarak ele alınması icab eder.
Meselâ, eşi çirkinleştiği veya yaşlandığı için müşterek hayatın çekil-
mez bir hale geldiği yolundaki- bir iddia asla mesmu olmamalıdır. Hele
arada küçük çocuklar varsa ve bu evliliğin sona ermesi onlâr için za-
rarlı neticeler doğuracaksa, o zaman ri; tarafın bu gibi,sebeplere da-
yanan iddiası nazarı itibara alınmamalıdır.
İmtizaçsızlığa dayanan boşanma -davasını ekseriya müşterek hayattan
en çok acı ve ızdırap çeken taraf açar. Evlilik birliği sarsılmış ve hayat
çok defa dava edilen eş için dahi çekilmez bir hale gelmiş olduğu hal-
de, bazan dava edilen eş davacıdan intikam almak, onu hürriyetinden
mahrum- etmek gibi aşağı mülâhazalarla hareket eder ve bin türlü
vasıtalarla, arada geçimsizlik bulunmadığını isbata kalkışır; kendisinin bir-
likte yaşamaya hazır olduğunu ileri sürer ve böylece boşanma davası-
nı aylarca süründürür. Kökünden bozulmuş ve sars-ılmış olduğu sabit
olan bir evlilik birliğinin devamında içtimai bir menfaat bulunmayacağı
cihetle, sırf eşlerden biri boşanmaya itiraz ettiği için böyle bir evliliği
devama zorlamak bir tarafın intikam hislerini tatmine adalet organları-
nın vasıta ol-ması demektir. Böyle hallerde hakime düşen iş, bilhassa
ruhi, içtimai ve ahlâki bakımdan derirı bir görüşle mümkün olduğu ka-
dar tarafların ruhuna nüfuz etmek ve tıir tarafın intikam duygularını tat-
mine alet olmamaktır."
Müşterek hayatın çekilmez bi-r hal -alıp almadığı hususu hakimin takdiri-
ne bırakılmış bir husustur. Hakim bu takdir hakkını kullanırken bütün ihtimal
ve hadiseleri göz önüne almak mecburiyetindedir.

Her ne kadar da taleb takririnde 4/8/1967'de vukubulan hadiseden 1.5
sene ewelinde-n taraflar arasındaki münasebetin gerginleştiği iddiası yapılmışsa
da davacı Mahkemede şahadet verirken bu gerginliğin ancak hadiseden 5,6
ay ewelinden başladığını söylemiştir. Hadiseden ewel davacının vukubulduğunu iddia ettiği hadıse veya hadiseler evl-ilik münasebetlerini kökünden sarsmış olmadı. Nitekim bu hususta davacı Mahkemeye verdiği şahadette, notların mavi 15'inci sayfasında şunları söylemiştir:

"4.8.1967 gecesi olan hadise vukubulmasaydı normal olarak geçinecek-
tik. O akşama kadar ciddi adde-dilecek herhangi bir geçimsizlik yoktu. Fakat
son 5,6 ay geçinemeyecek kadar ciddi bir durum olmuştur. ve geçim zor olu-
yordu. Dışarıdan bizi gören bu geçimsizliği farketmeyebilirdi. Evimize karı-
şan geçimsizliği hissedebilirdi. 4.8.67 tarihine kadar evl-ilik birliğini sarsacak
ciddi br gerginlik olmamıştı. O hadise olmasaydı bile, kavgalarımız şiddet-lenebilir veya devam etmeyebilirdi."

Davacının tüm olarak verdiği şahadet incelendiğinde, öyle görülüyor ki
o güne kadar ufak tefek kavga veya dargınlık old-uysa dahi, bunlar evlilik bir-
liğıni kökünden sarsacak nitelikte değildi. Esas hadise 4.8.67'de geceleyin
saat 11.15 raddelerinde vukubuldu. Verilen şahadete göre 4.8.67'de davacı
vazifede bulunmakta idi ve normal olarak o gece de bütün gece vazifede
kala-caktı. 4.8.67 de ikindi üzeri davacı karısı ile buluştu ve o gece saat 10.00'a
kadar eve gelme ihtimali olduğunu karısına söyledi. Sebep olarak da bir ar-
kadaşı ile nöbet değişebileceğı ihtimali olduğunu gösterdi. Fakat bu ihtimal
saat 10.00 a kadar tahak-kuk edecekti. Saat -10.00 raddelerinde davacı eve
gitmezseydi, nöbet değişme ihtimalinin tahakkuk edemeyeceğini ve davacı
geceleyin nöbete devam edeceğini karısına bildirdi. Davacı geceleyin 11.15
raddelerinde nöbetten ayrıldı ve geceleyin 11.20 raddelerin-de evine gitti. Evin
anahtarı davacının üzerınde olmadığından yatak odasının penceresini çaldı,
karısı kapıyı açtı ve içeri girdi. İçeriye girdikten sonra davacı sofada birşey-
ler arar gıbı yaptı ve bu esnada evin camlığının sofaya açılan kapısında bir
se-s işitildi ve kapı açıldı. Bunun üzerine davacı camlı odaya gidip baktı ve
orada Özkan Mustafa isminde bir şahsı gördü. Onu gördükten soıra karısı
ve Özkan a birşeyler söyledikten sonra evi terketti ve o günden bugüne bir
defa daha eve uğramadı.

Davalını-n şahadetine göre 4.8.67'den evvel kocası ile Özkan hususun-
da bir konuşma oldu ve kocasının kendisine Özkan'a selâm vermemesini
söylediğini bildirdi. 4.8.67`de geceleyin kocası eve gelmezden takriben 10
dakika evvel Özkan Mustafa'yı yolda yaya olarak yür-ürken gördüğünü ve bu
fırsattan istifade ederek tanıdığı ve aile dostu olduğunu iddia ettiği Özkan'la
kocasının arasındaki küslüğe son vermek gayesi ie Özkan'la konuşmaya ani-
den karar verdiğini ve bunun üzerine Özkan'a seslendiğini ve Özkan da eve
girdiğ-ini ve her ıkisi de sofada oturduklarını söyledi. Kocası yatak odasının
camını çaldığında kendisi yatak odasına girdi ve bu arada Ozkan'ın camlı
odaya girmiş olabileceğini söyledi. Kocası içeriye girdi, pabuçlarını giydi, bu
arada 5 dakika kadar geçti. 5 d-akika geçtiği halde kocasına Özkan ın evde
olduğundan bir şey söyleyemediğini çünkü söylemesine fırsat olmadığını ileri
sürdü. Kendisinin mutfağa girdiğı bir anda kocasının da Özkan'ı camlıkta bul-
duğunu söyledi ve Özkan'ı camlıkta gördükten sonra kapıyı -açıp evi terketti-
ğini söyledi.

Bidayet Mahkemesi 4.8.67 gecesi vukubulan bu hadiseyi uygunsuz bir
hareket olduğuna, geçimsizliği had safhaya getirdiğine ve davacı için müş-
terek hayatı imkânsız kıldığına kanaat getırerek geçimsizlik sebebi üzerin-
d-en davacı leyhine boşanma emri verdi.

Kanaatimizce davalının 4.8.67'de yaptığı hareket, yani kocasının kendi-
sine Özkan'a selâm vermemeyi. söylediği halde o gece geç vakitte Özkan'ı
eve çağırması ve yalnız olarak Özkan'la bir arada bulunması ve koçası iç-eri
girdikten sonra en az kendi ifadesine göre 5 dakika geçtiği halde Özkan ın
evde oluşundan bahsetmemesi davacı ile davalı arasında olan evlilik müna-
sebetlerini kökünden sarsacak ve bunun neticesi olarak müşterek hayatı çe-
kilmez bir hale getirecek ni-teliktedir. Bidayet Mahkemesi geçimsizlik sebe-
bine dayanan bu hadise üzerinden boşanma emri vermekle herhangi bir ha-
taya düşmüş değildir. Bundan dolayı İstinaf sebeplerinin 2 incisi de red-
dolunur.


Şimdi de istinaf sebeplerinin 3 ve 4'üncüsünü berab-er ele alalım.
Bidayet Mahkemesinin verdiğı kararı esaslı bir şekilde inceledik ve kararda
tadilât talebi ile eklenmek istenilen hususi boşanma sebebinin eklenmiş farze-
dildiğini ve onun tesiri altında kalarak hüküm verildiğini müşahade edeme-
dik. Yuka-rıda belirttiğimiz gibi 4.8.67 de geceleyin zuhur eden hadiseyi na-
zarı itibara alarak Bidayet Mahkemesi Fasıl 339, madde 26 (f) tahtinde ge-
çimsizlikten dolayı boşanma emri verebilirdi. Bundan dolayı istinaf sebeple-
rinin 3'üncüsü ve 4'üncüsü de reddol-unur.

Mukabil istinafa gelince, verilen şahadet ve Bidayet Mahkemesi'nin ka-
rarı incelendiğinde Mahkemenin davalının zina işledığine hükmedecek kâfi
derecede şahadet mevcut olmadığı hususunda verdiğı karara müdahalö et-
mek için yeterli sebep görmüyoruz.-

Bundan dolayı istinaf ve mukabil istinaf reddolunur. İstinaf masrafı için
herhangi bir emir verilmemesi uygun görülür.

Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi

Tarih: 24/3/1969


Full & Egal Universal Law Academy