Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi Aile Dairesi Numara 2/1963 Dava No / Karar Tarihi 22.07.1963
Karar Dilini Çevir:
Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi Aile Dairesi Numara 2/1963 Dava No / Karar Tarihi 22.07.1963
Numara: 2/1963
Dava No: /
Taraflar: Aziz Rüstem ile Özay Hasan
Konu: Nişan bozulması sebebi ile tazminat -
Mahkeme: TCM/aile
Karar Tarihi: 22.07.1963

- T.C. Istinaf No. 2/63

TÜRK CEMAATİ İSTİNAF MAHKEMESİNDE
(İSTİNAFEN)

Aziz Rüstem, Öğretmen, Lefkoşa
İstinaf eden - Davalı,
ile
Özay Has-an, Küçük Kaymaklı,
Aleyhine istinaf edilen - Davacı


KARAR: 22.7.1963
Nişan bozulması sebebi ile tazminat - Türk Aile (Evlenme Boşanma) Kanunu,
Fasıl 339, Madde 5 (2) (b). Nişanın bozulmasında Davacı kabahatsiz ol-
masa bile, başlıca amilin d-avalı olduğu ve nişanı haksız yere bozduğu sa-
bit olduğundan tazminata mahkûm edilmesi gerekir. - Tazminat, maddi
ve manevi tazminat olabilir. Muddi tazminat, karşı tarafın iyi niyetle ve
nikâhın yapılacağı kanaatiyle yaptıkları masrat7ar karşılığıdır. Ma-nevi taz-
minat, nişanın bozulmasından dolayı şahıs ve şerefi ciddi surette incinen
tarafa verilir.
İstinaf eden Davalı ile aleyhine istinaf edilen Davacı,18.3.1962 tari-
hinde nişanlandılar. Nişarıdan sonra taraflar gerek yalnız ve gerekse Da-
-vacının ailesi ile birlikte gezdiler ve eğlence yerlerine gittiler. Davalı bir ay
kadar Davacının evinde kaldı. 28.8.1962 tarihine kadar hafta sonlarını
beraber aynı evde geçirdi. Bu tarihte Davalı, Davacıya bir mektup yaza-
rak nişanı sona erdirdi.

- Bidayet Mahkemesi, Davalının nişanı muhik bir sebep olmadan boz-
duğuna, Davacının şeref ve şahsı bakımından fahiş surette mutazarrır ol-
duğuna kanaat getirerek Daaıııııı Davalıya £ 220.- manevi tazminat
ödemesine hükmetti.
Davalı, bu k-arar aleyhine, nişanı bozmakta haklı olduğunu ve
Davacının şahıs ve şerefine fahiş zarar olduğu hususunda şahadet mevcut
olmadığını iddia ederek istinaf etti.
İstinaf Mahkemesi, Davacının nişanın bozulmasında büsbütün
kabahatsiz olmasa bile v-aadin sona ermesinde başlıca amilin Davalı olduğu
ve muhik sebebe dayanmadan nişanı bozduğu hususunda şahadet olduğuna ve yargıcın hata yapmadığına kanaat getirdi. Mahkemece uygun görülen manevi tazminat hususunda ise, tam kanunî ehliyet yaşını bulmamış ve- bir aile kızı olan Davacının, ortaokul öğretmeni olan Davalı ile beş ayı geçen sürede nişanlı olarak kaldıkları için nişanın bozulmasından dolayı büyük bir üzüntü duyduğunu, evlilik şansının azaldığını ve memleketimizin örf ve adetlerine göre şeref ve ş-ahsının rencide edildiği neticesine vardı ve takdir edilen tazminat miktarının makûl olduğuna kanaat getirerek istinaf ve mukabil istinaf reddolundu.
-------------------------
HÜKÜM
İstinaf eden davalı ile, aleyhine istinaf edilen davacı 18/3/1-962 tarihinde nişanlandılar. Nişandan sonra taraflar gerek yalnız ve gerek davacının ailesi ile birlikte eğlence yerlerine gittiler, gezintiierde bulundular. Davalı bir ay kadar davacının evinde kaldı ve 28/8/1962 tarihine kadar hafta sonlarını dava edenle- beraber aynı evde geçirdi. Son zikredilen tarihte davalı bir mektup ile nişanı sona erdirdı.

Türk Cemaat Mahkemesi, muhik bir sebep olmaksızın davalının nişanı bozduğunu ve "Davacının şerefi ve şahsı bakımından fahiş surette mutazarrır olduğu sabit ' old-uktan sonra davacıya tazminat olarak £ 220.- takdir eyledi ve öylece davalıyı mahkûm etti. Davalı bu karardan istinaf ediyor.
İstinaf iki sebebe dayanır:
1. Davalı nişanı bozmakta haklı olduğu
2. Davacının şahsına veya şerefine fahiş zarar olduğuna dair şa-hadet
olmaması bakımından davacının herhangi bir zarar veya ziyana istihkakı
olmaması.
Davada verilen şahadeti ve iki taraf avukatının yaptığı maruzat ile beraber tetkik ettik ve vardığımız netice şudur:
İzdivaç vaadinin kırılması durumunun hadis olmasınd-a davacı büsbü-
tün kabahatsiz değil ise de bu vaadin sona ermesine başlıca amilin davalı
olduğu ve muhik bır sebebe dayanmadan davalının nişanı bozduğu verilen
şahadetlerden anlaşılabildiğinden bıı hususta aşağıdaki Mahkemenin
takdirinde hatalı olduğu sö-ylenemez.
2. İstinaf sebebine gel'rnce; İzdivaç vaadinden nükûl eden taraf tazminata mahkûm olabilmesi için en az iki şartın mevcut olması aranır:

1. İzdivaç vaadini kıranın haklı bir sebebe dayanmaması.
2. Hükmedilecek tazminat yalnız Türk Aile (Evlenme -ve Boşanma) Kanununun 5. maddesinin 2. fıkrasında zikrolunan ahvale inhisar etmesi.





Şöyle ki:
Nişanı kıran taraf karşı tarafın ana ve babasına veya bu hususta
onlar gıbı hareket eden sair kimselere hüsnüniyetle ve nikâhın icra olunacağı kanaatiyle ih-tiyar ettikleri masrafa mukabil münasip bir tazmitıat vermekle mükelleftir. Bu, maddi tazminat olarak vasıflandırılır.
(b) Bir taraf kendi kusuru olmaksızın nişanın bozulmasından şahsı ve şe-
refi ciddi bir surette mütezarrır olmuş ise Mahkeme, kendisine -maddi tazminata ilaveten münasip göreceği bir tazminatı da verebilir. Bu da manevî tazminat olarak vasıflandırılır.

Biz bu davada yalnız manevî tazminat ile ilgiliyiz.
Tam kanuni ehliyet yaşını bulmamış bir aile kızı olan davacı, ortaokul öğretmeni olan -davalı ile 5 ayı geçen bir süre için nişanlı kalıp aynı zamanda yukarıda söylendiği şekilde buluşmuşlardır. Nişanın bozulmasında şüphe yok ki davacı büyük üzüntü duymuştur. Mahkeme kızın ikinci bir evlilik akdi yapması ümidinın azaldığını buluyor. Tazminat- takdirinde masum tarafın evlilık şansının azalması, İngiliz kanunlarına göre bir faktör olarak nazarı itibare alınır. Bizde ise masum olan davacının şahıs veya şerefinin ciddi bir surette zarar görmesi bir esas olarak tanınmıştır. Manevi tazminat vermeden- ewel hakimin bu mahiyette bir zararın olup olmadığını bulması ve zarar olduğiı takdirde münasip bir miktar takdir etmesi lâzımdır. İstinaf edenin bilgin avukatı, davacının manevi tazminata istihkakı olması için nişanlısı ile cinsi münasebette bulunmak, ha-mile kalmak, hasta olmak ve sinir buhranları geçirmek gibi ahvallerden birinin gerekliliğini ileri sürdü. Tabü bu gibi ahvaller vukuunda manevî tazminat isteme hakkı aşikârdır, fakat bu tazminat talebi hakkını yalnız bu gibi ağır ve fahiş ahvale teşmil etm-ek fikrimizce doğru değildir. Tarafların yaşadığı ve yetiştiği memleketin anane ve sosyal telâkkilerıni nazarı itibare alarak ahvale göre masum olan nişanlının şeref ve şahsının ne dereceye kadar rencide olduğunu takdir etmek doğru olur kanaatindeyiz. Iki -genç nişanlının serbestçe görüşüp gezmesinde bir mahzur görmeyen ve hatta öyle bir münasebetin teşvik edilmesinde bir isabet gören bir cemiyette nişanlıların ayrılması yalnız yukarıda temas ettiğimiz ağır vakaalarda manevi tazminat vermek esas olabilir. Di-ğer tarafta muhafazakâr bir zihniyetle yetişmiş, millî ve dini ananeleri genç kız ve erkeklerin serbest görüşmesinde bir mahzur gören bir cemiyette bir nişanlı kızın nişanlısı ile bir süre görüşmeden sonra nişanlısı tarafından terk olunması halinde şahıs v-e şerefine ciddi bir darbe olamayacağını söylemek de doğru değildir. Henüz
evlilik çağına gelen bir kızın nişanlısı tarafından terkolunduktan sonra kaybettiği nişanlısı seviyesinde bir eş bulması şansı azalabilir. Böyle bir durum şahsı ve şerefine bir darb-e indirmiş sayılabilir.

Fikrimizce hakimin manevî tazminata hükmetmedeki takdirini kanuna uygun olarak kullanmıştır ve verdiği miktar bizce de makûl görüldüğünden çoğaltılması için bir sebep görmüyoruz. Binaenaleyh istinaf, masrafla reddolunur. Mukabil is-tinafı da reddederiz.


(İmza)
M.Zekâ
Reis

V. R. Derviş
İ. V.Avni



Full & Egal Universal Law Academy