Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi Aile Dairesi Numara 2/1961 Dava No / Karar Tarihi 15.06.1962
Karar Dilini Çevir:
Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi Aile Dairesi Numara 2/1961 Dava No / Karar Tarihi 15.06.1962
Numara: 2/1961
Dava No: /
Taraflar: Fatma Salih Hasan ile Gülten Salih Hasan
Konu: Ahvali Şahsiye: Evlenmenin muteber olması; çocuğun meşruiyeti - Müruru zaman
Mahkeme: TCM/aile
Karar Tarihi: 15.06.1962

- T.C.I.M. No. 2/61
Dava No: 76/60
TÜRK CEMAATİ İSTİNAF MAHK-EMESİNDE

Reis Zekâ ve Hakimler Derviş ve Avni huzurunda

Lefkoşalı Fatma Salih Hasan ve Diğerleri,
İstinaf edenler - Davalılar,

ile

1. Lefkoşalı Gülten Salih Hasan veya namı diğerle Gülten Mustafa
2. Lefkoşalı Rekibe Salih Hasan,

Ale-yhine istinaf edilenler - Davacılar

İstinaf eden davalılar adına : M.Fuat ve Fadıl N.Korkut

Aleyhine istinaf edilenler
adına : Ali Dânâ


_________________________________________________________________

Ahvali Şahsiye: -Evlenmenin muteber olması; çocuğun meşruiyeti.

Türk Aile (Evlenme - Boşanma) Kanunu Fasıl 339. Mürıırıı zanıan; bıı daı ada
hak talebine dayanan beyan istenmediğinden, dava talebi irse taallûk ettiği
için mürurıı zamana uğramış değildir. Dava ikrarı ııese-p davası değildir.

Lefkoşalı Gülten Salih 15.5.ly60 tarihinde ölen Salih Hasan'ııı nıeş-
ru kızı olduğunu iddia etmiş, İlk Mahkeme müteaddit şahitleri dinledik-
ten sonra bu iddianın sabit olduğuna karar vermiştir. Davacının annesi
Rekibe ise da-vanın açılışından sonra İkinci Davacı olarak davaya ithal
edilmiştir.

Davalılar bu karara karşı ibraz edilen şahadet karşısıııda Mahkeıııe-
nin vardığı sonııcun hatalı ve ayrıca kararın şeriat hükünılerine aykırı ol-
duğunu ve İkinci Davacının t-alebinin müruru zamana uğradığını iddia ede-
rek kararı istinaf etmişlerdir.

Türk Cemaati İstinaf Mahkemesi, İkinci Davacının beyan istemek-
ten öteye geçmediğini, müteveffa ile evli olmasının kendisi için hak iddi-
ası olmadığını, davaya talep -taraf olduğunun şüpheli karşılandığıııı, bıı
meseleınin Salih Hasan'ın vefatından sonra ortaya çıktığını, dava sebebi-
nin irse dayanmadığını, davanın ikrarı nesep davası olmadığını ve ikrarla
ilgili şahadet müteveffa ile İkinci Davacı arasında karı koca m-ünasebeti
teessüs ettikten sonra Davacının doğduğu ve müteveffanın nesebindeın
olduğunun teyidi mahiyetinde olduğunu belirterek istinafı masrafsız
olarak reddetmiştir.

----------------------------

HÜKÜM
-
-Lefkoşalı Gülten Salih,15.5.1960 tarihinde ölen Salih Hasan'ın meşru
kızı olduğunu iddia eylemiş ve Aslî Mahkeme müteaddid şahitleri dinledik-
ten sonra bu iddianın sabit olduğu kararına varmıştır. Davacının annesi olan
Rekibe ise davanın açılışından sonra- ikinci davacı olarak davaya iştirak ettirilmiş ve şahadeti dinlenmiştir.

Davacıyı işiten Mahkeme Hakimi, hükmünde, verilen şahadetleri hulâsa ettikten sonra vardığı sonuçları şöyle bildiriyor:

"Binaenaleyh bu Mahkeme hep bu şahitlerin şahadetini dinledi-kten sonra tamamıyla müddeilerin ve taraflarından şahadet veren şahitlerin şahadetlerine inanmıştır. Birinci müddeinin Salih Hasan'ın ve Rekibe'nin nikâhından sonra doğduğu ve Rekibe'nin kendi şahadetine göre, nikâh olduklarında kendisi Gülten'e 2,5 veya 3- aylık gebe olduğunu ve üçüncü şahit müteveffa Salih Hasan'ın hemşiresi Hatice Hasan'ın verdiği şahadete göre Gülten altı aydan sonra doğduğu tesbit edilmiştir. Bu hususta müteveffanın öteki hemşiresi Nevber Hanım'ın çok doğru ve Mahkeme kendisine tamamen -inandığından nikâhın takriben 28 veya 29 Ağustos 1960'da kıyıldığını söylemesi bu hususta aradan 30 sene geçtiğinden tarih üzerinde yanlış olabılir."

İbraz olunan şahadet üzerine Aslî Mahkeme, ikinci davacının müteveffadan gebe kaldıktan bir iki ay sonra -müteveffa ile nikâhlandığını ve nikâh tarihinden altı ay geçtikten sonra birinci davacı Gülten'in doğduğunu ve ikinci davacı ile müteveffa Salih 2 veya 3 yıl yaşadıktan sonra boşandıklarını bulmuştur.



İstinaf sebepleri başlıca ikidir:
İbraz edilen şahad-etler karşısında Mahkemenin verdiği sonuçlar
hatalıdır.
Mahkemenin kararı şeriat ahkâmına aykırıdır. Bunlara ilâveten ikinci davacının talebinin müruru zamana uğradığı ileri sürülmüştür.

İkinci davacının durumu nihayet bir Mahkeme deklerasyonu (beyanatı)- istemekten öteye geçemez. Buna bir hak talebine destek olacak bir Mahkeme deklerasyonu (beyanatı) demek de şüphelidir. Rekibe'nin 30 seneden fazla bir zaman evvel muayyen bir süre için müteveffa ile evli olması kendisi için bir hak iddiası mevzuu bahis ol-amaz. Şahsi bir talep öne sürerse, meselâ nafaka veya nikâh talebi, o zaman bu hak müruru zamana uğramış olurdu. Talebi Mahkeme deklerasyonu (beyanatı) ise nihayet kendisıni ilgilendiren bir hak talebine dayanmadığından ikinci davacının Mahkemede talep tar-af olması lüzumunu şüpheli bulmaktayız. Maksat birinci davacının nesep iddiasını desteklemekse bunu Mahkemede şahadet vererek yapabilirdi. Netice olarak bir hak talebine dayanan bir deklerasyon (beyanat) ıstenmediği için müruru zaman meselesi mevzuu bahis -değildir. Mahkemenın bu noktada vardığı karar, birinci davacı ile davalılar arasında tahaddüs eden münazaalı nokta (Issue) lardan birine cevap teşkil eder. Birinci davacının talebi ise münhasıran müteveffanın meşru kızı olup aynı zamanda varisi olduğu iddi-ası ile birleşmiştir. İrs meselesi ise 15 Mayıs 1960 da Salih Hasan'ın ölümünden sonra meydana gelmiştir. Dava sebebi irse taallûk ettiği için müruru zamana uğramış değildir.

İstinaf sebeplerinden birincisine gelince, yukarıda hükümden iktibas ettiğimiz p-arçadan açık olarak anlaşıldığına göre, hakim davacı tarafından verilen şahadetlere tamamıyle inanmış ve onları kabul etmiştir. Bu Mahkemede ise hakimin bu şahadetleri kabul etmesinin gayri makûl olduğuna dair ileri sürülen iddia ve sebepler bizi ikna edem-emiştir. Binaenaleyh bu hususta Asli Mahkemenin şahadete dayanan buluşlarına Mahkememiz müdahale etmemek kararındadır.

Kanunî istinaf sebeplerine pelince:
Şüphe yoktur ki zina ile nesep sabit olamaz, fakat bu dava ikrarı nesep davası değildir. İkrarla ilg-ili şahadetler daha ziyade müteveffa ile ikinci davacı arasında karı koca münasebetleri teessüs ettikten sonra birinci davacının doğduğu ve müteveffanın nesebinden olduğunu teyid mahiyetindedir.

Eğer istinaf edenlerin muktedir avukatları, ikrarı nesebe d-air olan şahadetler, davacı tarafından esas dava olarak ileri sürülmüş olsa idi, bunun davada talep takririnde sarahaten zikredilmesini ve o ahvalde de Cemaat Meclisinin ikrarı nesebe dayanan davalarda hakkı kazası olup olmadığını bu Mahkemenin bir karara -bağlamasını pek haklı olarak isteyebilirlerdi.

Aleyhlerine istinaf edilenlerin avukatı tarafından sunulan ve bir sureti dosyaya konan Fatavayı Hindiye'den bir parça fikrimizce bir otorite olarak bu davada kabule şayandır. Bu fetvada deniyor ki:

"Eğer (e-rkek) bir kadınla zina eder ve kadın gebe kalırsa ve ondan sonra o kadınla evlenirse ve kadın doğurursa eğer çocuk altı ayda veya dahasonra (dünyaya) gelirse nesebi sahıh olur ve eğer altı aydan az bir müddet evvel içerisınde gelirse nesebi sahih olmaz me-ğer ki o çocuğu ikrar etmiş olsun ve onun zınadan olduğunu söylememiş olsun."

Bu Mahkeme bu davadaki vakıalarla (Fact) fetvada zikrolunan vakıalar arasında (Facts) tam bir benzerlik müşahede etmiş ve bu otoriteyi kabul etmiştir.

Yukarıda zikrolunan sebep-lerden dolayı istinafın namasraf reddine hükmolunur.

15.6.1962

Reis: M.Zekâ

Hakimler: V.Derviş

İ.V. Avni


Full & Egal Universal Law Academy