Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi Aile Dairesi Numara 1/1975 Dava No / Karar Tarihi 23.12.1975
Karar Dilini Çevir:
Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi Aile Dairesi Numara 1/1975 Dava No / Karar Tarihi 23.12.1975
Numara: 1/1975
Dava No: /
Taraflar: Cemal Sami ile Zalihe Cemal
Konu: Eşlerden birinin evlilik görevlerini yerine getirmemesi halinde Mahkemenin müdahalesini isteme. Madde 26 (f) Davacının kusurlarından veya mizaç ayrılığından boşanma - Şahadet
Mahkeme: TCM/aile
Karar Tarihi: 23.12.1975

- T.C.M. İstinaf No.1/75
(Dava No.88/73; Mağusa)
TÜRK CEMAATI İSTİNAF MAHKEMESİ HUZURUNDA

Mahkeme Heyeti : M.Necati Münir (Başkan), Ahmed İzzet ve
Şakir S.İlkay
İstinaf eden : Cemal Sami, Meluşa (Davalı)
- ile
Aleyhine istinaf edilen: Zalihe Cemal,0vgoroz (davacı)

arasında
İstinaf eden namına : Fuat Veziroğlu
Aleyhine istinaf edlilen
namına : Menteş Azi-z

------------------------

Fasıl 339, Türk Aile (Evlenme-Boşaııma) Kanunu, Madde 38. - Eşlerden
birinin evlilik görevlerini yerine getirmemesi halinde Mahkemenin müdahalesini isteme. Madde 26 (f) Davacının kusurlarından veya- mizaç ayrılığından boşanma.
Şahadet - Mahkeme bir şahidin verdiği şahadetin bir kısmına inanmakta
ve bir kısnıına inanmamakta tamamıyla serbesttir. Bazan doğru karara varmak bakımından böyle bir tutum sakıncalı ve hatta tehlikeli olabilir. Ancak Mahkeme- bu gibi sakınca ve tehlikeleri şahidin verdiği şahadet ışğında titizlikle inceledikten sonra bu yolu tutabilir.
Davacı 28 yaşında lise mezunu olup Ovgoroz'da ikamet etmekte; Davalı ise 25 yaşında olup orta 2. sınıfa kadar devam etmiş, Meluşa köyünde çift-çilikle uğraşmakta ve babasının yanında ikamet etmektedir. Taraflar l9 Kasım 1970 tarihinde Ovgoroz Evlendirme Memurluğu'nda evlenmişler, 6 ay kadar Melûşa'da Davalının babasının evinde oturmuşlardır. Aralarında zifaf olmamış, çocukları da yoktur.
Davacı 1-0 Ağustos 1973'te Mağusa Türk Cemaat Mahkemesinde açtığı bir davada davalının Mayıs 1973 başlarında davacıyı Ovgoroz'daki baba evine götürüp bıraktığını, kendisi ile hiç ilgilenmediğini, evlilik yuvası tesis etmediğini, nafaka vermediğini iddia ederek, Mah-kemeden Davalının bir yuva kurarak Davacıyı davet etmesini ve bunu yapana kadar ayda 15.nafaka ödemesini emretmesini talep etmiştir.
Davalı, müdafaa takririnde Davacının Mayıs 1973 başında ewelki Mahkeme kararıyla başka bir nikahlıdan ayrıldığını söylediği-ni, ancak nikah olduklarında bunu sakladığını, beraber oldukları sürede kendisinden uzak durduğunu, sevgi göstermediğini, kendisini rencide edecek sözler sarfederek küçük düşürdüğünü, Davacının kusur ve kabahatlerinden dolayı aralarında geçimsizlik olup be-raber yaşama imkanının ortadan kalktığını, müşterek hayata devam arzusunun kalmadığını iddia ederek mukabil dava olarak boşanma talep etmiştir. Davacı buna cevap olarak Davalının iddialarını reddetmiştir. Bidayet Mahkemesi, Davacının evvelce başkası ile ev-lenip boşandığını Davalıdan gizlediği ve Davalının bunu nikah günü bilmediği, diğer taraftan Mayıs 1973'te Davalının iddia ettiği sözlerin Davacı tarafından söylenmediği ve taraflar arasında evliliği kökünden sarsacak geçimsizlik meydana gelmediği kanaatin-e vararak Davalının en geç bir ay zarfında Davacıyı evlilik yuvasına davet etmesine, aksi halde ayda £ 6.- nafaka ödemesine hüküm vermiş ve Davalının boşanma talebini reddetmiştir.
Davalı bu hükümden istinaf etmiştir. İstinaf eden bilhassa Bidayet Mahkeme-sinin talep takririndeki iddiaların yazılı belgelerle tekzip edilmesine ve yargıcın bu hususta bulguya varmasına rağmen Davalının bir kısım şahadetıne inanmamak ve Davalı lehine hüküm vermemekle hata ettiğini ve daha birçok noktalarda hatalar bulunduğunu ö-ne sürmüştür.
Türk Cemaatı İstinaf Mahkemesi tarafları dinledikten sonra Bidayet Mahkemesinin Davalı tarafından ibraz edilen şahadete inanarak Davacının nikâh zamanı Davalıya evvelce nikâh olup ayrıldığını söylemediği kanaatına vararak Davacının şahadetine- inanmamıştır ki, bunda hata görülmemiştir. Mahkeme diğer hususlarda Davacının şahadetine inanarak hükmünü ona göre vermiştir. Mahkeme bir şahidin verdiği şahadetin bir kısmına inanmakta ve bir kısmına inanmamakta serbesttir. Netice olarak İstinaf Mahkemes-i Bidayet Mahkemesinin verdiği hükümde hata olmadığına kanaat getirerek istinafı reddetmiştir.

-------------------






HÜKÜM

İstinaf konusu bu dava açıldığı zaman, aleyhine istinaf edilen (davacı) 28 yaşında, lise -mezunu olup Ovgoroz'da ikamet etmekte idi. İstinaf eden (davalı) ise, 25 yaşında olup, orta 2. sınıfa kadar devam etmiş, bilâhare Meluşa köyünde çiftçilik yapmakta ve babası yanında ikamet edip ona yardım e-mekte idi.

Taraflar 19 Kasım 1970 tarihinde Ovgo-roz Evlendime Memurluğunda evlenmişler ve 6 ay kadar Meluşa'da davafının babasının evinde ikamet etmişler, fakat aralarında zifaf olmamış ve dolayısıyla çocukları da olmamıştır.

Davacı 10 Ağustos 1973 tarihinde Mağusa'da Türk Cemaat Mahkemesinde dosyaladı-ğı bir dava ile davalının 1973 Mayıs başlarında davacıyı Ovgoroz'dakı baba evine götürüp bıraktığını, o tarihten itibaren kendisi ile hiç ılgilenmediğini, dava tarıhine kadar bir evlilik yuvası tesis etmediğini ve müteaddit müracaatlara rağmen davacıya naf-aka vermedijini iddia ederek Mahkemeden davalının bir aile yuvası kurarak davacıyı evlilik yuvasına davet etmesini ve bunu yapana kadar da £ 15.- ayda nafaka vermesini emreden bir emir talep etmiştir. Davacı talep takririnin 6. paragrafında kendisinin daha- önce nikâhlı oldu junu ve nikâhlıdan Mahkeme kararı ile ayrılmış bakire olduğunu iddia etmıştir.

Davalı müdafaa takririnde, davacının nikahlıdan Mahkeme kararı ile ayrılmış olduğunu takriben 1973 Mayıs ayı başında veya o tarihlerde öğrendiğini iddia etmi-ş ve davacının bakire olduğğu hususunda bilgisizlik beyan etmiştir. Davalı keza, kendisi ile ikamet ettı i devrede davacının devamlı surette kendisinden uzak durduğunu, sevgi göstermediğini, davalıyı rencide edecek ve erkeklik gururunu kıracak şekilde yüıü-ne karşı "dünyada erkek mi kalmadı da seni sevecem veya seninle yatacam" ve benzeri lâflar söylediğini, zihninde şüphe yaratacak şekilde, "çok kahve, limonata içtim, korkarım kızlığım çıkmayacak" tarzında beyanlarda bulunduğunu, yabancı erkeklerle ilgilend-iğini ve onları kendisi (davalı) ile kıyaslayarak "O senden güzeldir, bu çocuğun gözleri ne güzel, keşke ondan bir çocuk sahibi olsam" tarzında lâflar ettiğini ve Mayıs 1973 başlarında veya o tarihlerde davacının dedikodu yaratacak bir elbise giymesi netic-esi olarak başlayan münakaşa üzerine "sen bana karışamazsın, ben serbest yaşamaya alıştım, ben bir nişanlıdan, bir de nikâhlıdan ayrıldım,
£ 100.- aldım, £ 100.- da senden alır ayrılırım, bu iş biter. Beni köyüme götür, sen götürmezsen ben kaçar gider-im" dediğini, davacının bir nişanlıdan bir de nikâhlıdan ayrılmış olduğunu evlenme akdi yapıldığı zaman bilmediğini ve bu hususta davacı tarafından hataya düşürüldüğünü iddia ederek davacının kusur ve kabahatlarından veya karakter veya mizaç uyuşmazlığında-n husule gelen şiddetli geçimsizlik dolayısıyle müşterek hayata devam arzusunun kendisinde sönmüş olduğunu belirterek mukabil dava olarak Mahkemeden boşanma talep etmiştir.

Müdafaaya ve mukabil talebe cevap lâyihasında davacı, davalının daha önce nikâhlı -olduğunu bilmediği iddiasının tamamen asılsız olduğunu ve taraflar nikâhlandıkları zaman asılan evlenme beyan kâğıdında davacının hangi dava numarası ile boşandığının belirtildiğini iddia etmiştir.

Bidayet Mahkemesi davacının evvelce başka birisi ile evle-nip boşandığını davalıdan gizlediği ve davalının bunu nikâh günü bilmediği; diğer taraftan Mayıs 1973'te davalının iddia ettiği sözlerin davacı tarafından söylenmediği ve taraflar arasında evliliği kökünden sarsacak geçimsizlik meydana gelmediği kanaatına -vararak davalının en geç bir ay zarfında davacıyı aile yuvasına davet etmesine, aksi halde £ 6.- nafaka ödemesine hüküm vermış, davalının boşanma talebini reddetmiş ve dava masraflarının davalı tarafından ödenmesini emretmiştir.

Davalı bu hükümden aşağıda-ki hususlarda istinaf etmiştir:

"1. Davanın temelini teşkil eden esasa müteallik bir hususta davacının dava lâyihalarında kesinlikle ve ısrarla öne sürülen iddiaların yazılı belgelerle kesin şekilde tekzip edilmesine ve bu konuda davalılehınde bulguya var-masına rağmen; Bidayet mahkemesi, davalının bir kısım şahadetine inanmamakla ve/veya davalı lehine hüküm vermemekle hata etmiştir.

2. Davacının daha önce nikâhlanıp ayrıldığı, davalının nikâh anında bunu bilmediği bir gerçek olduğu ve bu konuda bulguya va-rıldığı halde, davalının gerçeği ne zaman öğrendiği yolunda bır bulguya varmadan Bidayet Mahkemesinin davalının talebini reddetmesı hatalıdır.

3. Mahkemenin kararvermesi gereken en önemli husus veya hususlardan biri, davacının daha önce nikâhlanıp boşanma-sııiın davalı tarafından ne zaman öğrenildiği konusu idi. Mahkeme, bu konuda, tüm dava lâyihaları ve şahadet muvacehesinde taraflardan hangisine inanacağı hususunun uygulanması gereken hukuki ilkelerde hata etmiş ve/veya bu ilkeleri yanlış uygulamıştır.

4-. Davacının daha önce nikâhlanıp boşandığının davalı tarafından takriben Nisan (1973) sonunda öğrenilmediği yolundaki bulgusu dava lâyihaları, şahadet ve tüm ahval ve şerait muvacehesinde hatalıdır.

5. Biılayet Mahkemesi talep takririnin 6. paragrafında y-er alan iddiayı isbat zımnında davacı tarafından gereken şahadet ibraz edilmediği ve/veya bu iddia isbat edilmediği halde Bidayet Mahkemesi 6. paragraftakı iddia üzerinde durmamakla velveya bu hususu hiç kaale almamakla hata etmiştir.

6. Bidayet Mahkemesi- tüm şahadet, dava lâyihaları ve yukarıdaki istinaf sebeplerinde belirtilen hususlar muvacehesinde davacı lehine hüküm vermekle hata etmiştir.

7. Taraflar arasında evlilik yuvası tesis edilmediği ve ortada bir evlilik yuvası olmadığı halde davalının davac-ıyı aile yuvasına davet etmesi yolunda ve nafakaya hüküm vermekle Bidayet Mahkemesi hata etmiştir.

8. Bidayet Mahkemesi hükmünde, dava masraflarını karara bağlarken 22.4.1974 tarihli tehir masrafını davacıya tahmil etmemekle hata etmiştir."

İstinafın dur-uşmasında 1, 2, 3, 4 ve 6. sebepler beraber alınmış, 7. istinaf sebebi üzerinde ise ısrar edilmemiştir.



İlk önce davalının davacının daha önce nikahlı olup, Mahkeme kararı ile ayrıldığını bilip bilmemesi hususu ile ilgili olan istinaf sebeplerini ele al-alım.

Talep takririnin 6. paragrafında aynen şöyle denmektedir:

"Davacı bu nikâhtan önce nikâhlı olup nikâhlıdan Mahkeme kararı ile ayrılmış bakiredir."

Bu iddia ile ilgili Müdafaa Takriri ve Mukabil Talep lâyihalarında 3. paragrafta şu iddia vardır:

"-Davalı, talep takririnin 6. paragrafına cevaben davacının nikahlıdan Mahkeme kararı ile ayrılmış olduğunu takriben 1973 Mayıs ayı başlarında ve/veya o tarihlerde öğrenmiş olduğunu iddia ve beyanla davacının bakire olduğu hususunda bilgisizlik beyan eder ve- işbu iddianın ciddi bir şekilde isbatını talep eder.

Müdafaa ve Mukabil Talebe Cevap lâyihasında davacı Talep Takririnde 6. paragrafta yaptığı iddiayı biraz daha ileri götürerek şöyle demektedir:

".. Davacı müdafaa takririnin 3. paragrafına atfen davalı- ile nikâhlanacakları zaman asılan evlenme beyan kâğıdında davacının hangi dava numarası ile boşanmış olduğunun belirtildiğini iddia ederek; bu sebepten davalının davacı ile nikâhlandığı esnada davacının daha önce başka birisi ile nikâhlı olduğunu bilmediğ-i iddiasının tamamıyle asılsız ve uydurma olduğunu beyan eder."

Dava lâyihalarındaki iddialara ilaveten, davacı Mahkemede verdiği şahadette, davalının kendisinin (davacının) daha önce nikahlı olup ayrıldığını bildiğini, bunu nikahtan önce dünürcülüğü yapa-n Ahmet Kazafanalı tarafından erkek tarafına söylendiğini, nikahtan kısa bir müddet sonra da bunu kendisinin şahsen davalıya söylediğini, hatta "Mehmet, nikâhlanıp ayrıldım, eğer senden de ayrılırsam bütün şans kapıları kapanır" dediğini, buna davalının ce-vap vermediğini, evlenme işlemini Muhtar Tevfik Rifat Atun'un yaptığını ve muhtara boşanmâ kağıdını verdiğini iddia etmiştir. Davalı ise şahadetinde davacının

kendisine nikahlı olup olmadığını söylemediğini ve bunu başka herhangi birisinden de işitmediği-ni ve askı muamelesi yapıldığında herhangi bir boşanma kağıdı görmediğini ve ilk defa davacının daha evvelden nikahlı olduğunu Nisan 1973 sonunda davacıdan işittiğini ve bunu işitince başından sıcak su döküldüğünü iddia etmiştir. Davalı bu iddiaları teyit -etmek maksadı ile Mahkemeye evlenme ile ilgili dosyayı ibraz etmiştir. Emare III olarak ibraz edilen bu dosyada evlenme beyan kâğıdı da bulunmaktadır ki, bu belgede "Evvelce evlenmiş ise kocasının/karısının adı, dulluk vesikaları" ibaresinin karşısında ger-ek davalı gerekse davacı hakkında hiçbir izah olmayıp o kısma sadece bir çizgi çizildiği görülmektedir. Keza, davalının bu husustaki şahadeti davacının çağırdığı 3. şahit muhtar Tevfik Rifat Atun tarafından da teyit edilmiştir. Bu şahit davacının kendisine- hiçbir zaman boş kâğıdı ibraz etmediğini söylemiştir. Bu şahadet ışığında Bidâyet Mahkemesi d8vacının bu.konu ile ilgili şahadete inanmamış ve davalının şahadetinetercih etmiştir. Bidayet Mahkemesi hükmünde (s. 29-30)'da şöyle demektedir:

"Bu bakımdan da-valının verdiği şahadete Mahkeme inanmıştır. Evrak üzerindeki kayıtlar ile şahadeti tetkik ettikten sonra davacının evvelce başka biri ile evlenip boşandığını davalıdan gizlediğine ve davalının da nikah günü bunu bilmediğine kanaat getirilmiştir."

Davalı -avukatının iddiasına göre, davacının iddialarının yanlış olduçıu belgelerle isbat edildiği için davacının diğer hususlarda söylediklerine ae Mahkeme inanmamalıydı. Davacının daha önce nikahlı olup Mahkeme kararı ile ayrıldığını davalının bildiği hususunda -davacıya inanmamakla kanaatımızca Bidayet Mahkemesi doğru hareket etmiştir. Fakat bu demek değildir ki, davacı diğer hususlarda da doğru şahadet vermemiştir. Mahkeme bır şahidin verdiği şahadetin bir kısmına inanmakta ve bir kısmına da inanmamakta tamamıyl-e serbesttir. Bazan doğru karara varmak bakımından böyle bir tutum sakıncalı hatta tehlikeli olabilir. Ancak Bidayet Mahkemesi bu gibi sakınca veya tehlikeleri şahidin verdiği tüm şahadet ışığında titizlikle inceledikten sonra bu yolu tutabilir.

Davalının-, karısının daha evvelden nikahlı olduğunu ilk olarak Nisan 1973'te öğrendiği iddiasına gelecek olursak, bu hususta Bidayet Mahkemesi şunları söylemiştir (s. 31-32):

"Bu şahadetin tetkikinden sonra davalının davacının evvelce nikahlı olup ayrıldığını Nisa-n 1973 sonu davacıdan öğrendiği hakkındaki şahadetine Mahkeme inanmamıştır. Çünkü en yakını olan ve o gün devamlı olarak orada bulunduğunu münakaşaya bizzat şahit olan babası Sami Kondoz avukatının ısrarlı sorularına karşı nikâhlıdan ayrıldığına dair daval-ının iddia ettiği sözlerin davacı tarafından söylendiğinden hiç bahsetmemiş ancak davacının köye götürülmesini istedığini ve hatta ertesi gün götüreyim deyince davacının beklediğini ve köyüne götürdüğünü ifade etmek suretiyle davalı ve şahiti arasında esas-lı bir tenakuzun mevcudiyeti müşahade edilmiştir. Esasen davalının o günkü hareketi de davacının bunu söylediğini nakzeder mahiyettedir. O gün başından sıcak sular döküldüğiınü söyleyen davalı ertesi gün davacıyı köye götürdüğü halde evde bulunan annesine -tek bir şey söylememış, beraber oturup yemek yemişler ve hatta gideceklerinde bir teneke de yağ hediyesini kabul etmişler ve aralarında geçimsizlik meydana getiren bir söz ve hareket olmamıştır. Kanaatimce bu durumdaki insanın yapabileceği en makul hareket-, köye gider gitmez davacıyı bırakmak, ailesine sebebini anlatmak ve hemen geri dönmekti. Bu bakımdan davalının şahadetine inanılmamıştır. Ayrıca aradan 15 gün geçtiği halde aramayınca tekrar köye gelen davacı ie karşılaşan davalı durumu ortaya koyacak yer-de bırakıp gitmiş ve bir daha da gelmemiştir. Davalının babası ile beraber davacıyı köyüne götürdükleri ve hep beraber ortada hiçbirşey olmadan geri döndüklerı, aramadıkları taraflarca kabul edilmektedır. Ayrıca davacının giderken köyde kalmış elbiseleri s-onradan araması da o gün ilk göti.ırüldünde davalıdan ayrılma niyeti olmadığını gösterir.
Bütün şahadetin tetkikinde davacı ile davalı arasında Nisan 1973 sonu elbise meselesinden bir münakaşa olmuşsa da davacı elbisesini değiştirmiş, nikâhtan döndükten so-nra tekrar münakaşa etmişlerse de davacının o gün davalıya iddia ettiği sözleri söylediğine inanılmamıştır. Buna göre o gün evliliğin kökünden sarsılacak şekilde aralarında şiddetli geçimsizlik olduğu da sabit olmamıştır. O günden sonra taraflar bir araya -gelmediklerine göre de başka bir geçmisizlik mevcut değildir." Davalının avukatı istinafın duruşmasında Bidayet Mahkemesinin davalıya inanmadığını söylerken daha ziyade davalının babasının şahadetıne istinat ettığini, davalının kendi şahadetinde aksi birşe-y bulunmadığını, Bidayet Mahkemesinin, yukarıdaki pasajdan görüleceği gibi, davalının babasının münakaşa yapıldığı zaman "devamlı olarak" orada bulunduğundan bahsettiğini, halbuki davalının babasının devamlı olarak orada olduğuna dair şahadet olmadığını, s-öylenen sözlerin hepsinin söylenmemiş olabileceğini veya iddia edilen sözler söylendiği zaman davalının babasının başka bir odada olabileceğini ileri sürerek bunun Bidayet Mahkemesi'nin dediği gibi "esaslı bir tenakuz" olmadığını, olsa olsa bir eksiklik ol-abileceğini iddia etmiştir. Davalının babası Sami Kondoz şahadetinde şöyle demiştir:

"Bir nikâh günü köyde benim yanımda kızla oğlan çekişmişlerdi. Elbise meselesınden çekiştiler. Ben aralarını bulmak istedim. Oğluma kızardım. Kız beni babama götür dedi. -Nikâhtan geldikten sonra çekiştiler. Hem nikâhtan evvel ve hem de nikâhtan sonra çekiştiler. O gün bana kız beni babama götür dedi. 'Bugün gidemeyiz' dedim, yarın dedim ve ertesi gün öğleye yakın gittim. Ben bu adamla geçinemem serbest hayat isterim yaşayı-m dedı. `Seni babana söyleyeceğim' dedim. O da söyleme ben meseleyi hallederim dedi.
S. Küsmelerdeki son kavgalara şahit oldun mu?
C. O gün ben orada idim.
S. Kız ne söyledi?
C. Beni babama götür, bununla geçinemem dedi.
S. Birşey daha vardı, kız ne dedi?
-C. Ben bir şey söylemedim. Sonu fena gelecek dedim. Aldım götürdüm.
S. Başka ne dedi?
C. Başka birşey söylemedi.

Artık bir araya gelmediler. Davadan sonra da bir araya gelmediler."
Yukarıdaki şahadet Sami Kondoz'un ilk sorgusu esnasında verilmiştir. Biday-et Mahkemesinin de işaret ettiği gibi, kendi avukatının ısrarla sorularına rağmen Sami Kondoz davacının başka bir şey söylemediğini ifade etmiştir. Şunu da unutmamak gerekir ki, şahidin istintakında, münakaşa devam ederken şahidin devamlı olarak orada bulu-nabilemeyeceği, kızın söylediklerini hepsini işitmemiş olabileceği veya münakaşanın bir safhasında başka bir odada bulunabileceği şahide sorulmamıştır. Bütün bunlar da nazarı itibara alındığında kanaatımızca Bidayet Mahkemesi doğru bir kanaata varmıştır.

-Davalının avukatı keza şu iddiayı ileri sürmüştür: Davacının daha önce nikahlı olup, Mahkeme kararı ile ayrıldığı hususunu önce Nisan 1973 tarihinde öğrendiği hakkında davalının söylediklerine inanmadıktan sonra Bidayet Mahkemesi davalının bunu ne vakit iş-ittiği hakkında bir bulgu yapması gerekirdi. Aleyhine istinaf edilenin avukatı tarafından da belirtildiği gibi, bu konuda şahadet olmadığı için davalının daha önce hangi tarihte bunu öğrendiği hakkında Mahkeme bulgu yapamazdı. Kanaatimızce Mahkemenın bu hu-susta bulgu yapması gerekmezdi. Çünkü Mahkemenin inandığı şahadete göre 1973 Nisan sonu veya Mayıs iptidasına kadar davalı ile davacı arasında hiçbir münakaşa olmamıştı. Bu tarihten sonra taraflar birbirlerinden ayrıldıklarına göre, davalı bu hususu daha ö-nce öğrenmiş olmalıdır ve bunu öğrenmesi geçimsizliğe, hatta münakaşaya yol açmamıştır. Bu sebepten dolayı Bidayet Mahkemesi bu sözleri ne vakit söylediğine dair bulgu yapmamakla hata etmiş değildir.

5. İstinaf sebebini ele alacak olursak, davalının avuka-tı Talep Takririnin 6. paragrafındaki iddianın ispatlanıp ispatlanmaması üzerinde durmamakla Bidayet Mahkemesinin hata işlediğini ileri sürmüştür. Talep takririnin 6. paragrafı incelenecek olursa bu paragrafın iki iddiadan ibaret olduğu görülecektir; birin-ci davacının nikahtan önce nikahlıdan Mahkeme kararı ile ayrıldığı iddiası; ikincisi de, davacının bakire olduğu iddiasıdır. Müdafaa takririnde davacının bakire olduğu hususunda bilgisizlik beyan edilmekle beraber, davanın bütün zabıtları tetkik edildiğind-e, davanın daha ziyade davacının daha evvel nikahlı olup Mahkeme kararı ile ayrıldığı hususu üzerinde cereyan ettiği ve davacının bakireliği üzerinde durulmadığı görülecektir. Bunun ışığında, davacının ilk nişanlısı ile herhangi bir cinsi münasabette bulun-madığı hakkında verdiği şahadet, bu dava maksatları bakımından bakire olduğu hususunda kâfi şahadettir, kanaatındayız.




8. ve son istinaf sebebi, 22 Nisan 1974 tarihinde verilen tehir masrafları ile ilgilidir. Tutanaklardan görüleceği gibi. 22 Nisan 197-4 tarihinde davanın duruşmasına, saat 13.20 ye kadar devam edilmış ve davd öğleden sonraya ertelenmiştir. Öğleden sonra davacı tarafından tehir istenmiş ve bu tehir de Mahkeme tarafından verilmiştir. Mahkeme masrafla ilgili şöyle demiştir: "Bugünkü tehir m-asrafları her halûkârda davalı aleyhine olmayacaktır" Bidayet Mahkemesi Hakimi "bugünkü" tehir masraflarından bahsetmişse de duruşma sabah devam ettiği cıhetle öğleden sonraki duruşmanın masraflarını kastetmiş olacaktır ki, bu masrafları alma davalının hak-kıdır. Bidayet Mahkemesi hükmün sonunda masraflar hakkında emir verirken daha evvel verilen masraf emirlerinin iptal olduğuna dair herhangi bir şey söylemediğine göre 22 Nisan 1974 tarihinde verilen masraf emri geçirlidir kanaatındayız.

Yukarıdaki sebeple-rden dolayı istinaf reddolunur. İstinaf masraflarını istinaf eden ödeyecektir.

M.Necati Münir Ertekün (Bcşkan)

Ahmed İzzet (Yargıç)

Şakir S.İlkay (Yargıç)

23 Aralık, 1975


Full & Egal Universal Law Academy