Sigorta Tahkim Komisyonu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(2918 S. K. m. 85, 91)

 

09.03.2016 Tarih ve K - 2016/6314 Sayılı Hakem Kararı

 

1. BAŞVURU KONUSU UYUŞMAZLIK VE YARGILAMA USULÜNE İLİŞKİN BİLGİLER

 

1.1. Uyuşmazlık Konusu Olay ve Talep

 

Başvuru sahibi ile davalı şirket arasındaki uyuşmazlığın, ZMM (Trafik) Sigortası kapsamında destekten yoksun kalma tazminatının, ödenmediği gerekçesi ile itiraz edilmesine rağmen sigorta şirketince ödeme yapılmamasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Başvuru sahibi,

 

50.000,00TL’yi fazlaya ait haklar saklı kalmak kaydıyla talep etmiştir.

 

1.2. Başvurunun Hakeme İntikaline ve İncelenmesine İlişkin Süreç

 

Başvuruyu takiben başvuru belgeleri üzerinde Komisyon raportörü tarafından ön inceleme yapılmış, başvuruya konu talep hakkında tahkime müracaatın uygun olduğu belirlenmiştir. Dosya kapsamından, davalı şirketin uyuşmazlık konusu hakkındaki cevabı ve eki belgelerin Komisyona ulaştırıldığı görülerek yargılamaya başlanmıştır. Tarafların iddia ve savunmaları ile dosya kapsamındaki bilgi, beyan ve belgeler değerlendirilmiş, sigorta şirketi vekilinin cevap dilekçesindeki müteveffanın alkollü araç kullanması sebebiyle kazanın oluştuğu gerekçesiyle ödemeye itiraz ile tarafların iddia ve savunmaları dikkate alınarak, alkolün kazanın oluşumuna etkisinin tespiti için dosya üzerinde bilirkişi incelemesi gerektirmesi nedeniyle 11.01.2016 tarihli ara kararla Adli Tıp Bilirkişi Doçent Doktor …. ’ın res'en bilirkişi olarak görevlendirilmesine karar verilmiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen rapor, beyan ve itirazlarını bildirmeleri için taraflara tebliğ edilmiştir, Dosyadaki belgelerin uyuşmazlığı çözümlemek üzere yeterli olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlık konusu hakkında karara ulaşılmış ve 09.03.2016 tarihinde yargılamaya son verilmiştir.

 

2. TARAFLARIN ORTAYA KOYDUĞU MADDİ VE HUKUKİ İDDİALAR

 

2.1. Başvuru Sahibinin İddia, Delil ve Talepleri

 

Başvuru sahibinin beyanları şu şekildedir:

 

“2.1. 03.2015 tarihinde eşim …. sürücüsü olduğu …. plakalı aracın kaza yapması sonucu eşim vefat etti aracın mali sorumluluk poliçesinde oluşan destekten yoksun kalma tazminatı için yetkili sigorta şirketine başvurduk ama bizlere red yazısı gönderildi. Biz de yasal haklarımızı kullanmak istiyoruz. Talebimiz 50.000,00 TL ama fazlaya ilişkin haklarımız saklıdır.” demektedir.

 

2.2. Sigorta Kuruluşunun İddia, Delil ve Talepleri

 

Davalı şirket vekili savunması şu şekildedir:

 

“Sürücü ve aynı zamanda işleten sigortalımız …. kaza esnasında 2,92 promil alkollüdür. Kaza münhasıran sürücünün alkollü olması nedeniyle meydana gelmiştir. Kazanın meydana geldiği esnada alkol dışında kazaya sebebiyet verecek herhangi bir durum söz konusu değildir. Trafik Sigortası Genel Şartları B.4.d maddesi uyarınca alkollü olmak rücu sebeplerindendir. Sürücü 2,92 promil ile karşı şeride girerek kural ihlali yapmış ve kazaya sebebiyet vermiştir. Bu nedenle işletene ve sürücü  ’e dolayısıyla varislere, dolayısıyla davacı tarafa rücu edilmesi gerekecektir. Burada alacaklı ve borçlu sıfatı birleşmektedir. Bu nedenle aleyhimize yapılan başvurunun reddine karar verilmelidir. ” demektedir.

 

3. UYUŞMAZLIĞA UYGULANACAK HÜKÜMLER

 

Uyuşmazlığın çözümü için, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6098 Sayılı Borçlar Kanunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, TMK Genel Hükümleri, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Karayolları Trafik Yönetmeliği, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası) Genel Şartları, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik, Yargıtay kararları ve ilgili mevzuat hükümleri dikkate alınmıştır.

 

4. DEĞERLENDİRME, GEREKÇELİ KARAR

 

4.1 Değerlendirme

 

Dava dosyasında mevcut belgeler ile Raportör Raporu incelenmiştir. Tarafların açıklamalarına göre meydana gelen kaza, kazaya yol açan aracın davalı nezdinde sigortalı olması, kaza sonucunda işleten/sürücünün vefatı, geride kalan eş ve çocuklarının destekten yoksun kaldıkları hususlarında çekişme bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilafın kaynağı, başvuru sahiplerinin destekten yoksun kalmalarına karşılık ödenmesini talep ettikleri tazminatın karşılanması gerektiği iddiasıdır.

 

İddia ve savunma kapsamına göre taraflar arasında ki uyuşmazlığın, işleten/sürücü  ’in alkollü araç kullanarak kazaya sebebiyet vermesinden dolayı reddedildiği görülerek; dosyada mevcut olan belgeler ve yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenecek rapor esas alınarak karara bağlanabileceği ve duruşma yapılmasına gerek bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Oybirliği ile 11.01.2016 tarihli ara karar oluşturulmuş; Takdiri hakem heyetine ait olmak üzere, tarafların iddia ve savunmaları ile dosyada mevcut delil durumuna göre; alkolün kazaya etkisinin olup olmadığının tespiti için dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş; Uyuşmazlığın çözümünün teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle Adli Tıp Bilirkişi Doçent Doktor bilirkişi olarak görevlendirilmiştir.

 

Kaza zaptı incelendiğinde, sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybederek şerit ihlali yapması ve park halinde olan otobüse arkadan çarpması sonucu kazanın meydana geldiği %100 kusurlu olduğunun tespit edildiği, müteveffanın kandan alınan numune ile alkol ölçümünün yapıldığı ve 2,92 promil alkollü olduğu anlaşılmıştır.

 

25.02.2016 tarihli bilirkişi raporunda, ….’in kaza anında 2,92 promil alkollü olduğu, kazanın meydana gelmesinde alkolün münhasıran etkisinin bulunduğu görüş ve kanaati yer almaktadır.

 

Bilirkişi tarafından düzenlenen rapor, varsa karşı beyan ve itirazlarını bildirmeleri için taraflara tebliğ edilmiş, tebliğ üzerine taraflardan herhangi bir beyan ulaşmamıştır.

 

Bilirkişi raporu, açık, gerekçeli ve denetime elverişli olmakla karara esas alınabilir nitelikte bulunmuştur.

 

4.2 Gerekçeli Karar

 

KTKm 85/1 hükmü gereği "Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar."

 

ZMMS, KTK'nun 91/1 nci maddesi uyarınca; "isletenlerin aynı Kanun'un 85/1 nci maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanması için yaptırılması zorunlu bir sigorta türüdür."

 

Trafik Poliçesinin kapsamını düzenleyen, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları (KMAZMSSPGŞ) A.1 hükmü gereği; " Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder"

 

Talep ve KTK m 90' ın yollaması ile BK madde 53/3 gereği, davalının sorumluluğu, azami teminat limiti ile sınırlı olmak kaydıyla "Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplardan" kaynaklı zarardır.

 

Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartlarında yer alan A.6. Teminat Dışında Kalan Haller Maddesine göre aşağıdaki haller sigorta teminatı dışındadır:

 

A.6-b) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri,

 

A.6-d) Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri.

 

Uyuşmazlık konusu olayda davacı ve davalı sıfatı birleşmiştir. Ortada bir zarar var ise bu durumda davacı hem mirasçı olarak zarar sorumlusu sıfatıyla oluşan zarardan sorumludur hem de 3. şahıs olarak tazminat talep hakkına sahiptir. Davacı, kendi kusuru sonucu kendisinin ölümüne sebep vererek desteğinde bulunanları zarara uğratan müteveffanın mirasçısılar. Yani oluşan destek zararından dolayı, zarar görenlere karşı mirasçı sıfatıyla sorumludurlar.

 

Miras hukukunda temel ilke, mirasçıların müteveffanın hem alacaklarından faydalanması hem de borçlarından mesul olmasıdır. Dolayısıyla, müteveffa nedeniyle bir menfaat temin edecek mirasçının bu menfaat temin edecek olay nedeniyle müteveffanın kusurundan mesul olacağı da açıktır.

 

Müteveffanın oldukça yüksek derecede alkollü iken aracın hakimiyetini kaybederek öldüğü hususu dosya içeriğinden anlaşılmakta olup kazanın oluş şekli ve alkol oranı düşünülür ise müteveffanın kazayı alkolün tesiri ile yaptığı ve rücuya tabi bir tazminat olduğu bu sebeple ödenecek tazminatın kanuni mirasçı konumunda olan asaleten başvuruda bulunan eş …. Ve velayeten başvurulan oğullar …. Ve…. ’e rücu edilebileceği anlaşılmıştır.

 

Hukuk Genel Kurulu'nun ve özellikle Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin bu sigorta türüne ilişkin özellikle destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin sürücünün, işletenin (sigortalının) tam kusurlu olması halinde destekten yoksun kalanların zorunlu sigortacı karşısındaki konumlarının üçüncü kişi olduğu, bu tazminat isteminin mirasçılık ilişkisinden bağımsız, sigorta hukukuna ilişkin bir istem olduğu, hatta bu tazminat isteminin terekeye dâhil olmadığı belirtilerek bu husustaki içtihat değişikliği aradan geçen sürede Yargıtay tarafından tarafından olumlu bir uygulama olarak değerlendirilmiş istikrarlı kararlar verilmiştir.

 

Ancak, bu kararlarda somut dosyada yer alan bazı hususlar yer almamaktadır. Dosya içeriğinden kusurlu olan sürücünün 2,92 promil alkollü olduğu ve münhasıran alkolün etkisi altında sebebiyet verdiği kazada vefat ettiği anlaşılmaktadır. Son derece yüksek alkol oranı ve kazanın oluş şekli düşünüldüğünde sigorta şirketi lehine açık bir rücu hakkı doğurmaktadır. Söz konusu dosyada kabul kararı ile tazminatı ödeyen sigorta şirketi işleten / sigortalı aleyhine rücu işlemine geçebilecek, başvuranların sunmuş olduğu veraset belgesine göre tüm başvuranlara mirasçı sıfatıyla rücu edebilecektir. Kısacası dolaylı da olsa başvuran üzerinde alacaklı ve borçlu sıfatı birleşmiş haldedir.

 

Medeni Kanunun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen, hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hakime özel ve istisnai hallerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme olanağını sağlamaktadır.

 

Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu ve gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu, zorunluluk hallerinde, MK.2, uygulama alanı bulur ve olağanüstü bir imkan sağlar; haksızlığı düzeltici, yasadaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir (Bkz. 25.1.1984 T. 1983/3 E., 1984/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme)

 

Gerçekte de, hukukun tüm alanlarında, uygulama niteliğine sahip olan hakkın kötüye kullanılması, özellikle çelişkili davranış yasağı, şekle aykırılığı ileri sürme hakkı içinde, bir sınır teşkil ettiği, buyurucu olması nedeni ile hakim tarafından doğrudan gözetileceği; öğreti ve uygulamada tartışmasız kabul edilmektedir. ( Bkz.H.G.K.nun 2.10.1974 T. ve 2/810-1043, 7.2.1983 T. 4/24-1276 sayılı ları ile 5.4.1944 T. 12/26 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme ı )

Tazminat hukukunun bir ilkesi olarak, sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin malvarlığında oluşan eksilmeyi gidermek durumundadır Trafik sigortasının asli amacı da zarar veren işleten ve sürücünün maddi kayıplarının önüne geçmektir. Ne var ki, zararın tamamen giderilmesini amaçlayan “tam tazmin” ilkesinin katı uygulaması, somut olayda olduğu gibi haksız ve adil olmayan sonuçlara yol açabilmektedir.

 

Bu düşünceden hareketle, Borçlar Kanunu'nda zararın kapsamının belirlenmesinde etkili iki hüküm mevcuttur. Bunlar, Borçlar Kanunu'nun 52 ve 51 maddelerinde yer alan hükümlerdir.

Borçlar Kanunu'nun 52. maddesi bir anlamda, 51. maddeyi tamamlamaktadır. Zira, Borçlar Kanunu'nun 51. maddesi hakimin tazminatın miktarını hal ve duruma ve kusurun ağırlığına göre belirlenmesini emretmişken; 52. maddesi tazminattan indirim yapılmasını gerektiren hal ve durumlara işaret etmiştir. Her iki madde hakime, tazminatın şeklini ve kapsamını tayin etme yetkisi verdiği gibi bazı olguların varlığı halinde, tazminattan indirim yapma veya gerektiğinde tamamen kaldırma yetkisi de tanımıştır.

 

Türk pozitif hukukunda Borçlar Kanunu'nun 52/1. maddesinin (hiç bir kimse kendi kusurundan yararlanamaz) ilkesine dayandığı kabul edilmektedir. Bu ilke hak ve adalet düşüncesine de (M.K. md. 2) uygun düşmektedir.

 

Sonuç olarak veraset belgesi alınıp mirasçı sıfatını taşımak iradesi sonrasında sigorta şirketinin rücu hakkının olduğu ve ödenmemesi halinde aile konutuna dolaylı olarak rücu edilebilecek bir tazminatın varlığı bilinir iken bu tazminatı asaleten ve velayet hakkı çerçevesinde velayeten talep edip tahsil etme geçen süre zarfında aileye ait malvarlıklarının tasfiyesine yönelik yapılması muhtemel işlemleri teşvik edecek bu açıdan da Medeni Kanunun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen, hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, Borçlar Kanunu'nun 51 ve 52. maddesi ile beraber düşünüldüğünde başvuranların bu çerçevede tazminat hakları olmadığı kanaatine varılmıştır.

 

Hakim ya da hakem tazminata yönelik takdir hakkını kullanırken hak ve adalete uygun sonuca varacak bir yol izlemelidir. Heyetimizce yapılan değerlendirme sonucu olayda rücuya tabi bir tazminat ilişkisinin dürüstlük kuralına ve dolaylı bir yoldan alacaklı borçlu sıfatının birleşmesinden dolayı hak ve adalete uygun olmadığından bahisle talebin reddine karar verilmiştir.

 

Sonuç olarak başvurunun reddine oybirliğiyle karar verilmiştir.

 

5. SONUÇ

 

Yukarıda açıklanan nedenler ve dosya kapsamı gereğince;

 

1) Başvurunun REDDİNE,

 

2) Başvuran tarafından karşılanan Tahkim başvuru ücreti ve bilirkişi ücretinin kendi üzerinde bırakılmasına,

 

3) Davalı sigortacı kendini vekili ile temsil ettirdiğinden reddedilen kısım üzerinden karar tarihinde geçerli AAUT 16 ve 12 maddeleri ile 5684 sayılı yasa 30/17 maddesi gereği 1.170,00 TL vekalet ücretinin başvuru sahiplerinden alınarak Sigorta Şirketine ödenmesine,

 

5684 sayılı Kanunun 30. maddesinin 12. fıkrası gereğince kararın bildirim tarihinden itibaren 10 gün içinde Sigorta Tahkim Komisyon’una “İtiraz yolu” açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verilmiştir. 09.03.2016 (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy