Sigorta Tahkim Komisyonu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(5684 S. K. m. 30)

 

28.09.2020 Tarih ve 2020/İHK-18791 sayılı İtiraz Hakem Heyeti Kararı (Kasko)

 

1. BAŞVURUYA KONU UYUŞMAZLIK VE İTİRAZ HAKEM HEYETİNE İNTİKALİ

 

1.1. Uyuşmazlık Konusu Olay

 

Uyuşmazlık konusu, sigorta şirketi tarafından Kasko Sigorta poliçesi ile sigortalı X plakalı aracın 26.10.2019 tarihinde karıştığı beyan ve iddia edilen maddi zararlı trafik kazasına ilişkindir.

 

Başvuru sahibinin aracının, Sigorta kuruluşu tarafından 25.09.2019-25.09.2020 tarihleri arası dönem için Kasko Sigorta poliçesi ile sigortalanmış olduğu anlaşılmaktadır.

 

1.2. Dosyanın İtiraz Hakem Heyetine İntikal Etme Süreci

 

Uyuşmazlık Hakem Heyetince verilen karara karşı, Sigorta Şirketi tarafından itirazda bulunulmuştur. İtiraz yetkilisi tarafından yapılan incelemede itirazın süresi içinde yapıldığı ve diğer yönlerden şartları taşıdığı tespiti yapılmış ve dosyanın itiraz hakem heyetine tevdiine karar verilmiştir.

 

Sigorta Şirketinin itirazları sonucunda 27.08.2020 tarihinde uyuşmazlık konusu dosya İtiraz Hakem Heyetimize ulaşmıştır.

 

2. SİGORTA HAKEMİ VEYA HAKEM HEYETİNCE VERİLEN HÜKÜM

 

“Yapılan değerlendirmeler ve belirtilen gerekçeler neticesinde;

 

1- Başvurunun ıslahen kısmen kabulü ile 12.000,00 TL tazminatının 26.11.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ... Sigorta A.Ş.’nden tahsili ile başvurana verilmesine, buna karşın bakiye talebin reddine,

 

2- Başvuru sahibi tarafından ödenen 350,00-TL başvuru ücreti ve ıslah harcı, 400,00 TL bilirkişi ücreti, 236,00 TL ekspertiz ücreti ve 7,80 TL vekalet harcı toplamı 993,80 TL yargılama giderinin kabul oranına göre 701,51 TL ’sinin davalı ... Sigorta A.Ş. tarafından başvurana ödenmesine, bakiye kısmın başvuran üzerinde bırakılmasına,

 

3- Başvuru sahibi vekil ile temsil edildiğinden, HMK. 326.md. uyarınca Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 17.maddesi ve Tarifenin ikinci kısım- ikinci bölümünde Asliye Hukuk Mahkemeleri için öngörülen ücret esas alınarak, tarifenin üçüncü kısmına göre hesaplanan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalı ... Sigorta A.Ş. tarafından başvurana ödenmesine,

 

4- Davalı sigorta kuruluşu vekille temsil edildiğinden, ret edilen talep üzerinden 2020 yılı AAÜT’ne göre hesaplanan 3.400,00 TL ücretin 5684 sayılı Kanunun 30/17 madde hükmü gereği 1/5’ine isabet eden 680,00 TL vekalet ücretinin başvurandan alınarak davalı sigorta kuruluşuna ödenmesine,

 

5684 sayılı Kanunun 30/12. maddesi hükmü gereği, kararın bildirim tarihinden itibaren 10 gün içinde Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde itiraz yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. ”

 

3. TARAFIN/TARAFLARIN İTİRAZ GEREKÇELERİ VE TALEPLERİ

 

Sigorta Şirketinin, Uyuşmazlık Hakem Heyeti Kararı’na karşı yapmış olduğu itirazlarının özetinde;

 

• Hükme esas alınan bilirkişi raporunda araç rayiç değerinin fazla tespit edildiğini,

 

• Araç rayiç bedelinin 66.000,00 TL olarak tespit edildiğini ve başvuru sahibine ödendiğini,

 

• Rayiç değeri etkileyen unsurların raporda dikkate alınmadığını,

 

• Bilirkişi raporuna göre aracın 78.000,00 TL rayiç değerde olduğunun kabul edilmesi halinde aracın pert total olamayacağını ve yalnızca onarım masraflarından sorumlu olacaklarını,

 

• Faiz türünün hatalı tespit edildiğini,

 

• Vekâlet ücretinin hatalı tespit edildiğini, belirterek karara itirazlarını sunmuştur.

 

4. UYUŞMAZLIĞA UYGULANACAK HÜKÜMLER

 

Uyuşmazlık bakımından 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, Kasko Sigortası Özel ve Genel Şartları, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Ayrıca itirazların değerlendirilmesinde; diğer ilgili mevzuat da göz önüne alınacaktır

 

5. DEĞERLENDİRME, GEREKÇELİ KARAR

 

Hakem Heyetimize itiraz üzerine gelen dosya incelendiğinde, itirazın sadece Sigorta Şirketi tarafından yapıldığı görülmüştür. Sigortacılık Kanunu m. 30/23 göre, “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun hükümleri, sigortacılıktaki tahkim hakkında da kıyasen uygulanır.”. Bu kapsamda usul hukukunda hakim olan aleyhe karar verme yasağı gereği, taraflardan birisi kanun yoluna başvurursa, inceleme sadece onun lehine ve ileri sürdüğü sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Bu sonuç tasarruf ilkesinden doğmakta olup, taraf kanun yoluna başvurmamışsa kendiliğinden kanun yolu incelemesi yapılamaz ve kanun yoluna başvurmayan tarafın verilen hükmü zımnen onayladığı kabul olunur. Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu ilke, resen araştırma ilkesinin uygulandığı dava ve durumlarda dikkate alınmaz (PEKCANITEZ, H. ATALAY, O. ÖZEKES, M., Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 4. Baskı, 2016, s. 517).

 

Bu açıklamalar gereği, inceleme konusu dosyada, tek tarafın itirazda bulunmuş olması nedeniyle, bu itiraz sebepleri çerçevesinde değerlendirme yapılacaktır. Bunun dışında dosyada resen göz önüne alınması gereken veya kamu düzenine ilişkin bir husus gözlenmemiştir. Dosyada usuli yönden bir eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından uyuşmazlığın esasına geçilmiştir.

 

Uyuşmazlık konusu dosya incelendiğinde, başvuru sahibinin aracın rayiç değerinin eksik hesap edilerek ödeme yapıldığını, zararının tam olarak karşılanmadığını, sigortacı tarafından imzalatılan belgeye ihtirazi kayıt koyduğunu beyan ederek bakiye zararlarının karşılanmasını talep etmektedir.

 

Başvuru sahibi tarafından aracın kaza tarihinde rayiç değeri ile ilgili alınan ekspertiz raporu incelendiğinde aracın kaza tarihinde rayiç değerinin 83.000,00 TL olacağının tespit edildiği anlaşılmaktadır. Sigortacı tarafından başvuruya verilen cevaplarda, başvuru sahibine 66.000,00 TL ödeme yapılarak tüm sorumluluğun yerine getirildiğinin beyan edildiği anlaşılmaktadır.

 

Sigortacı tarafından sunulan ekspertiz raporu incelendiğinde rapor içeriğinde araç rayiç bedel bölümünde aracın rayiç değerinin 69.797,00 TL olarak gösterildiği, hasar onarım bedelinin KDV hariç 40.411,82 TL olarak tespit edildiği görülmektedir.

 

Uyuşmazlık konusunun aracın rayiç değerinin 66.000,00 TL’nin üzerinde olup olmadığı konularında toplandığı anlaşılmaktadır. Dosyada bilirkişi incelemesi yapıldığı, tanzim edilen raporda;

 

“...Elde bulunan eksper raporları incelendiği zaman; aracın ön kısımdan darbe aldığı ve bu almış olduğu darbe neticesine araç üzerinde 40,058,43- TL + %18 kdv ile +7,210,51,- = 47,268,94,- TL hasar meydana geldiği ve araç üzerindeki hasarın piyasa bedeline yakın bir hasar olduğu için aracın hasarının tam hasar olarak kabul edilmesi, ve buna göre aracın trafikten çekme belgeli olarak çekilerek aracın piyasa bedelinin ödenmesi gerekmektedir.

 

...Bu bilgiler doğrultusunda elde bulunan kasko poliçesi rayiç değer hesaplama klozuna göre aracın www.sahibinden.com internet sitesinden alınan 2.el piyasa araştırmasının ortalamasına göre aracın güncel 2.el piyasa bedeli 97.000,00,- TL olduğu; Kaza olduktan sonra ise davacının dava dosyasına sunmuş olduğu; www.sahibinden.com site ilanlarına göre ise; 83.000,00,-+82.500,00,-+83.500,00,- =249.000,00,-/3 = 83.000,00,- Aracın olay olduğu zaman dava dosyasına sunulmuş olan piyasa araştırma ilanlarına göre aracın 2.el piyasa bedeli 83.000,00,- TL dir Aracın hasarlı haldeki sovtaj bedeli: 26,000,00,- Davalı sigorta şirketine göre aracın piyasa bedeli 66.000,00,-TL olarak kabul edilmesine karşılık poliçede bulunan rayiç değer hesaplama klozuna göre piyasa araştırması dava dosyasına sunulmamıştır. Davalı sigorta şirketi poliçede bulunan rayiç değer hesaplama klozuna göre olayın olduğu zamanki piyasa araştırmalarını dava dosyasına sunabilir ise tekrar değerlendirme yapılabilir.

 

Yukarıda inceleme, tespit ve değerlendirme bölümlerinde ayrıntılı olarak izah edildiği üzere; Dava konusu aracın elde bulunan kasko poliçesinin 6.sayfasında yer alan 4.9 RAYİÇ DEGER KLOZUNA göre aracın güncel 2.el piyasa bedeli 97.000,00,- TL dir. Dava dosyasına sunulmuş olan ve kasko poliçesine göre www.sahibinden.com sitesinden alınan aracın kaza zamanına en yakın güncel 2.el piyasa bedeli 83.000,00,- TL dir. Aracın hasarlı sovtaj bedeli 26.000,00,- Davalı sigorta şirketi piyasa bedeli olarak 66.000,00,- TL baz alarak ödeme yapmıştır. Poliçede bulunan rayiç değer klozuna göre aracın 2.el piyasa bedeli 83.000.00,- TL iken Davalı sigorta şirketi piyasa bedelini 17.000,00,-TL eksik olarak 66.000.00,- TL ödemiştir. Sonuç ve kanaatine varılmış olup, deliller ile kanaatimin takdiri Sayın Hakem ...’e ait olmak üzere saygıyla arz olunur. 01/07/2020” şeklinde değerlendirmelerde bulunarak kaza tarihinde aracın rayiç değerinin 83.000 TL olacağının ve 17.000,00 TL eksik ödeme yapıldığının tespit edildiği anlaşılmaktadır.

 

Kasko Sigortası Genel Şartları B.3.3.1.1. maddesinde: “Sigorta tazminatının hesabında sigortalı menfaatlerin rizikonun gerçekleşmesi anındaki tazmin kıymetleri esas tutulur.”

 

Kasko Sigortası Genel Şartları B.3.3.2.2. maddesinde; “Onarım masraflarının sigortalı taşıtın rizikonun gerçekleştiği tarihteki değerini aşması ve aynı zamanda eksper raporu ile taşıtın onarım kabul etmez bir hale geldiğinin tespit edilmesi durumunda, araç tam hasara uğramış sayılır. Aracın tam hasara uğraması halinde, sigortacının azami sorumluluk haddini geçmemek üzere, hasar anındaki sigorta değeri ödenir. Bu durumda, aracın Karayolları Trafik Yönetmeliğinin ilgili maddesi hükümleri doğrultusunda hurdaya ayrıldığına dair hurda tescil belgesi sigorta şirketine ibraz edilmeden araç sahibine sigorta tazminatı ödenmez. Değeri tamamen ödenen araç ve aksamı, talep ettiği takdirde sigortacının malı olur. ” düzenlemeleri bulunmaktadır.

 

Taraflar arasında aracın pert total olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Başvuru sahibinin başvurusunun dayanağını özel yasalarla düzenlenmiş kasko sigorta sözleşmesi oluşturmaktadır. Sigorta sözleşmesi her ne kadar iki taraf arasında düzenleniyor olsa da tam eşitler arasında düzenlenen bir sözleşme değildir. Sigorta ilişkisine ilişkin genel şartlar önceden belirlenip yayınlandığından ve poliçe içerisine konulacak klozlar sigortacı tarafından tek taraflı belirlendiğinden bu sözleşme sigortalı açısından katılmacı bir sözleşmedir.

 

Yani sigortalı önceden belirli ve hazırlanmış olan sözleşmeye katılarak taraf olmakta, sözleşmenin herhangi bir hükmüne çoğu zaman etki etmesi mümkün olamamaktadır. Bu nedenle kanun koyucu, sigorta sözleşmelerinde özel uzmanlığı olan sigortacılar karşısında zayıf konumda olan sigortalıları korumak amacına yönelik bazı düzenlemeler yapmıştır.

 

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, “Amaç ve Kapsam” başlığı altındaki 1. maddesinde, kanunun amaçlarından bir tanesinin de; “... sigorta sözleşmesinde yer alan kişilerin hak ve menfaatlerini korumak.” olduğu belirtilmektedir.

 

TTK 1452 ve 1486. maddelerde koruyucu hükümler düzenlenmiştir. 1452. maddenin gerekçesinde, “ sigortalı lehine yorumun esas olduğu ve azami güven esası üzerine kurulu olan sigortacılıkta, sigortacılara nazaran daha güçsüz durumda olan sigortalıların korunması gerektiği” açıkça belirtilmiştir. TTK m. 1486’nın gerekçesinde ise “sözleşme ile değiştirilemeyecek veya sigortalı aleyhine değiştirilemeyecek maddeler ile bu hükme aykırılığın sonuçlarının düzenlendiği” belirtilmiştir. TTK m. 1425’de ise sigorta poliçesinin içeriği ve ne şekilde hazırlanması gerektiği düzenlenmiştir. Bu maddenin gerekçesinde de sigortalı lehine yorum ilkesinin esas alındığı anlaşılmaktadır.

 

Sigortalıyı veya sigorta ettireni koruyucu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, kanun koyucu, sigorta sözleşmelerinde özel uzmanlığı olan ve tacir olan sigortacıya, TTK m.18/2 anlamında, ağırlaştırılmış bir özen ödevi yüklemiştir. Sigortacı, akdin müzakeresi, kurulması, poliçe tanzimi ve devamı aşamalarında, sigortalı ve sigorta ettireninin çıkarlarını korumak için TMK m.2 ve 3’de iyi niyet ve dürüstlük kurallarına göre kendisinden beklenen özeni göstermek zorundadır.

 

TTK 1409. maddeye göre, sigortacı, sözleşmede öngörülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan veya bedelden sorumludur. TTK 1452/3 maddesine göre ise, 1409. Madde hükmü sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar aleyhine değiştirilemez, değiştirilirse bu Kanun hükümleri uygulanır.

 

TTK’nın 1459. maddesine göre ise; sigortacı, sigortalının uğradığı zararı tazmin eder. Bu hüküm, sigortacılıkta asıl olanın tazminat ödemek olduğunu ve gerçek zararın ödenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. TTK 1486/1 hükmüne göre, 1459. Madde hükmüne aykırı yapılan sözleşmeler geçersizdir.

 

TTK m.1409,1459 hükümleri, sebepsiz zenginleşme yasağının sigortacılıktaki tezahürleridir. Dolayısıyla, davalı sigortacının sorumluluğu “gerçek zarar” ile sınırlı olacaktır. TTK 1409/1 ve 1459. Maddeleri “gerçek zarar” ilkesini ortaya koymuş olup, davalı sigortacı sigortalısının gerçek zararını tazmin etmelidir. Dolayısıyla gerçek zararın karşılanmadığı anlaşılan uyuşmazlık bakımından herhangi bir ibra durumu da söz konusu olmadığı için bilirkişi raporu doğrultusunda gerçek zararın karşılanması gerektiğine karar vermek gerekmiştir.

 

Sigortacı tarafından sunulan itiraz dilekçesi incelendiğinde kaza tarihinde aracın rayiç değerinin 83.000,00 TL’den daha az olduğunu gösteren herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, sadece tespit edilen bedelin yüksek olduğunun, rayiç değerin 83.000,00 TL kabul edilmesi halinde aracın yalnızca onarım masraflarından sorumlu olunacağının belirtildiği anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporu incelendiğinde bilirkişinin aracın rayiç değerini ve sovtaj bedelini kasko sigorta poliçesi hükümlerini dikkate alarak kaza tarihindeki verilere göre tespit etmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. Sigortacının başvuru sahibinin aracın rayiç değerinin 66.000.00 TL olacağına dair iddiası bakımından aracın kaza tarihinde emsallerinin gerçekten 66.000.00 TL olduğunu gösterecek herhangi bir somut veri sunulmadığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından 83.000,00 TL rayiç değer üzerinden karar verilmediği rayiç değerin 78.000,00 TL olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.

 

Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından verilen kararda görüleceği üzere, bilirkişinin başvuranın sunduğu ekspertiz raporunda yer alan bilgileri aynen alarak uyuşmazlık konusu aracın kaza anındaki rayiç değerini 83.000 TL olarak tespit etmesi bakımından bu tespit karara esas alınmamış, ekspertiz raporunun kazadan 2 ay sonra 07/01/2020 tarihinde ve anılan tarihteki ilanlar doğrudan esas alınarak hazırlandığından bahisle, ekspertiz raporunda yer verilen 3 adet satış ilanındaki araçların başvurana ait araçtan daha düşük km’ye sahip olması, hatta bir adedinin km’sinin başvuranın aracının km’sinin yarısından daha az olmasına rağmen 83.000 TL fiyat üzerinden satışa çıkartılmış olması ayrıca talep edilen satış fiyatları üzerinden pazarlık payının da bulunduğu dikkate alınarak, başvurana ait aracın 26/10/2019 tarihindeki gerçek rayiç değerinin (Bilirkişi tarafından tespit edilen tutardan 2.000 TL pazarlık payı, 2.000 TL kilometre farkı ve Eylül 2019 ayından itibaren araç fiyatlarında yaşanan artışlar nedeniyle 1.000 TL zaman değeri farkı indirilerek) 78.000 TL olabileceği kanaatine ulaşılmış ve davalı sigorta kuruluşu tarafından daha önce 66.000 TL ödenmiş olması nedeniyle ıslahla birlikte başvuranın 12.000 TL tazminat talebinin kabulüne, bakiye talebin ise reddine karar verilmiştir. İş bu karara karşı başvuru sahibi tarafından itiraz edilmemiştir.

 

Dosyada mevcut noter satış belgesinden görüleceği üzere uyuşmazlık konusu araç bizzat sigortacı tarafından hasarlı haliyle 46.500,00 TL bedel ile satın alınmıştır. Bu durumda aracın sovtajının sigortacı dışında üçüncü bir kişi yerine sigortacı tarafından bizzat satın alınmış olması bakımından sigortacının bakiye gerçek ödemesi gereken zararın dosyaya göre 78.000.00 TL-46.500,00 TL= 31.500,00 TL olduğu, aracın pert total kabul edilmesi yerine onarımının tercih edilmesi halinde ise sigortacının zaten menfaatine olmadığı ve sigortacının kendi tespitlerine göre en az 47.268,94,- TL bedel ile aracın onarımını yaptırabileceği anlaşılmaktadır.

 

Bu durumda somut uyuşmazlık bakımından aracın rayiç değerinin 78.000,00 TL kabul edilmesi halinde aracın pert total kabul edilmeyeceğine yönelik iddia ve itirazların kabul edilmesinin mümkün olmadığı, aracın rayiç değerinin 78.000,00 TL’nin de altında olduğuna dair ispat faaliyetinde bulunulmadığı değerlendirilmiştir.

 

Sigortacının vekalet ücretine ilişkin itirazları değerlendirildiğinde Uyuşmazlık Hakem Heyeti, başvuru sahibi lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi üzerinden tam vekâlet ücretine hükmetmiştir. Sigorta kuruluşu vekâlet ücretinin 1/5 olması gerektiğini belirtmektedir.

 

Sig. K. m. 30/17 hükmünde; “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” denilmiştir. Anılan düzenleme 29.06.2012 tarihli, 28338 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan; 6327 sayılı “Bireysel Emeklilik Tasarruf Ve Yatırım Sistemi Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile getirilmiştir. İtiraz Sig. K. m.30/17 hükmünün yorumundan kaynaklanmaktadır. Nitekim yukarıda belirtildiği gibi anılan hükümde; “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” denilmektedir. İşbu hüküm uyuşmazlık hakemi tarafından; başvuru sahibi taraf lehine hükmedilecek vekâlet ücretinin 1/5 oranında olacağı şeklinde yorumlanmıştır.

 

Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik’te de; “Tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir. ” hükmüne yer verilmiştir. Ancak normlar hiyerarşisi kuralları gereğince yönetmelikten önce genel hüküm niteliğindeki Hukuk Muhakemeleri Kanunu (Sig. K. m.30/23 atfı nedeniyle) ile özel hüküm niteliğindeki Sig. K. m.30/17 hükmünün dikkate alınması gerekmektedir. Avukatlık asgari ücret tarifesi Av. K. m.168 hükmünde belirtilen prosedür çerçevesinde hazırlanan, yargılama gideri olarak hükmedilecek olan vekalet ücretinin asgari sınırını belirleyen bir cetvel niteliğindedir. HMK m.441/1,d düzenlemesine göre; tahkim yargılamasında hükmedilecek olan karşı vekalet ücretinin miktarı işte bu avukatlık asgari ücret tarifesine göre belirlenecektir. Bu bakımdan vekalet ücretinin hesaplanmasında avukatlık ücret tarifesinde belirtilen miktarın dikkate alınması kuraldır. Ancak yukarıda belirtildiği gibi Sig. K. m.30/17 hükmü ile bu kurala bir istisna getirildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda anılan istisnai düzenlemeyi getiren kanun koyucunun amacının tespit edilmesi, yalnızca başvuru sahibi aleyhine hükmedilecek vekâlet ücretinin mi 1/5 oranında olması gerektiğinin tartışılması gerekmektedir.

 

Sigortacılık Kanunu m.30/17 hükmünü getiren; 6327 sayılı “Bireysel Emeklilik Tasarruf Ve Yatırım Sistemi Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”nun madde gerekçesinde; “Diğer taraftan Sigorta Tahkim Komisyonuna genellikle düşük meblağlar için başvurulmaktadır. Bu durumda talebi kısmen veya tamamen reddedilen taraf için, yargılama giderleri arasında yer alan avukatlık ücretinin uyuşmazlık konusu miktarla karşılaştırıldığında yüksek kalabildiği dikkate alınarak maddede gerekli düzenleme yapılmıştır. ” denilmiştir. İşbu madde gerekçesi ele alındığında, kanun koyucunun başvuru sahibinin talebinin kısmen yahut tamamen reddi durumunda aleyhine hükmedilecek vekâlet ücretini esas aldığını söylemek mümkündür. Çünkü sigorta tahkim komisyonu nezdinde bölünebilir nitelikte, parasal bir talep ile dava açan kimse başvuru sahibidir. Yargılama sonucunda tesis edilen kararda ise başvuru sahibinin talebinin kısmen ya da tamamen reddi söz konusu olmaktadır.

 

Öte yandan kanunda “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” denilmiştir. Buradaki “talep”; yargılama içinde ileri sürülebilecek nitelikteki; bilirkişi incelemesi yaptırılması, bekletici mesele yapılması gibi talepleri değil, başvurunun/davanın bizatihi kendisini esas almaktadır. Bu durumda başvurunun reddi halinde, başvuru sahibi aleyhine yükletilecek olan vekalet ücretinin hesabında 1/5 oranının dikkate alınması gerekecektir. Yargıtay’ca ele alınan sigorta tahkim komisyonu kararı bakımından da aynı sonuca varılmıştır. Nitekim aşağıdaki kararlarda;

 

“5684 sayılı sigortacılık kanununun 30/17 maddesi gereği davacılar lehine hesaplanan nisbi avukatlık ücretinin 1/5 ine hükmedilmesi isabetli olmayıp Avukatlık asgari ücret tarifesinin 12/2. maddesi de nazara alınarak vekalet ücreti takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması da isabetli değildir.” [Y.17.HD. E. 2013/11349 K. 2013/14120 T.22.10.2013]

 

“5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 30/17. maddesi "Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir" hükmünü, karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin "Tahkimde Ücret" 16. maddesi ise "Hakem önünde yapılan her türlü hukuki yardımlarda da bu Tarife hükümleri uygulanır" hükmünü içermektedir. Davacının talebi yönünden kısmi kabul sözkonusu olduğu ve SK'nın 30/17. maddesinin kısmen veya tamamen reddedilen talep bakımından davalı lehine hükmedilecek vekalet ücreti için uygulanması gerektiği gözönüne alınarak her bir davacı yönünden ayrı ayrı ve AAÜT'nin 12. maddesi gereğince tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, 1/5 oranında vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.” [Y.17.HD. E. 2013/15884 K. 2013/14731 T. 31.10.2013] denilmiştir.

 

Bu durumda yukarıda yer verilen açıklamalar çerçevesinde Sigorta Kuruluşu’nun vekâlet ücretinin hesaplanmasına ilişkin itirazlarının reddedilmesi gerekmekte olup, Uyuşmazlık Hakem Heyetinin Başvuru Sahibi lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi üzerinden tam vekâlet ücretine hükmetmesi hukuka uygundur. Bu nedenle vekâlet ücreti yönünden karara itirazların reddi gerekmiştir.

 

Sigortacının faizin türüne ilişkin itirazları değerlendirildiğinde; uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklanmayıp sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanması ve uyuşmazlığa konu kasko sigorta poliçesinin TTK’da mal sigortaları bölümünde düzenlenmiş olması, borçlunun tacir ve borcunun ticari olması karşısında başvuru sahibinin avans faiz talep edebileceği anlaşılmaktadır.

 

“Türk Ticaret Kanunu'nun 21. maddesi hükmüne göre de, tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Anılan hükümler birlikte değerlendirildiğinde, avans faizi istenebilmesi için borçlunun tacir olması ve borcun da ticari işletmesi ile ilgili bulunmasının yeterli olduğu, alacaklının da tacir olmasının gerekmediği, alacaklının haksız eylem dahil her türlü nedenden kaynaklanan alacaktan için tacir olan borçludan avans faizi oranında temerrüt faizi isteme hakkının bulunduğu sonucuna varılmaktadır.” [Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 25.12.2006, 4215/4399

 

SONUÇ: 1. Sigorta Şirketinin Uyuşmazlık Hakem Heyetinin kararına karşı yapmış olduğu itiraz başvurusunun REDDİNE,

 

2. Sigortacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,

 

3. Kararın usuli işlemleri için Sigorta Tahkim Komisyonuna tevdiine,

 

5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 30. maddesinin 12. fıkrası gereği, uyuşmazlık 40.000,00-TL’nin üstünde olduğundan KANUN YOLU KAPALI olmak üzere VEKALET ÜCRETİ BAKIMINDAN XXX’IN KARŞI OYU ve OYÇOKLUĞU İLE KARAR VERİLDİ. 28.09.2020 (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy