Sigorta Tahkim Komisyonu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(5684 S. K. m. 30)

 

18.09.2020 Tarih ve 2020/İHK-16173 Sayılı İtiraz Hakem Heyeti Kararı (Trafik Maluliyet)

 

1. BAŞVURUYA KONU UYUŞMAZLIK VE İTİRAZ HAKEM HEYETİNE İNTİKALİ

 

1.1. Uyuşmazlık Konusu Olay

 

22.09.2017 tarihinde, 52 XXX plakalı aracın karışmış olduğu tek taraflı trafik kazası sonucu, araç içinde yolcu konumunda olan Başvuru Sahibi XXX yaralanarak malul kalmıştır.

 

Başvuru Sahibi, kaza sonucu uğramış olduğu maddi zararların tazmini talebiyle, 52 XXX plakalı aracın 26.04.2017 tanzim tarihli Zorunlu Trafik Sigortası Poliçesi’nin sigortacısı XXX Sigorta A.Ş.’ne karşı, Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurmuştur.

 

1.2. Dosyanın İtiraz Hakem Heyetine İntikal Etme Süreci

 

Uyuşmazlık Hakem Heyetince 04.06.2020 tarihinde verilen karara karşı Sigorta Şirketi tarafından 23.06.2020 tarihinde itirazda bulunulmuştur. İtiraz yetkilisi tarafından yapılan incelemede itirazın süresi içinde yapıldığı ve diğer yönlerden şartları taşıdığı tespiti yapılmış ve dosyanın itiraz hakem heyetine tevdiine karar verilmiştir.

 

Sigorta Şirketi’nin itirazları sonucunda 27.08.2020 tarihinde uyuşmazlık konusu dosya İtiraz Hakem Heyetimize ulaşmıştır.

 

2. SİGORTA HAKEMİ VEYA HAKEM HEYETİNCE VERİLEN HÜKÜM

 

“Yapılan değerlendirmeler ve belirtilen gerekçeler neticesinde;

 

1. Başvuranın talebinin kabulü ile 19.338,94 TL’nin 19/11/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden tahsil edilerek başvurana ödenmesine,

 

2. Başvuran tarafından karşılanmış bulunan 750,00 TL yargılama giderinin (250,00 TL başvuru ücreti, 100,00 TL ıslah ücreti, 400,00 TL bilirkişi ücreti) davalı sigorta şirketinden tahsil edilerek başvurana ödenmesine,

 

3. Kabul edilen kısım üzerinden, yürürlükteki karar tarihinde geçerli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 30/17. maddesi uyarınca 3.400,00 TL vekâlet ücretinin davalı sigorta şirketinden alınarak başvurana ödenmesine,

 

5684 sayılı Kanunun 30/12. maddesi hükmü gereği, kararın bildirim tarihinden itibaren 10 gün içinde Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde itiraz yolu açık olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.”

 

3. TARAFIN/TARAFLARIN İTİRAZ GEREKÇELERİ VE TALEPLERİ

 

Sigorta Şirketi, Uyuşmazlık Hakem Heyeti Kararı’na karşı yapmış olduğu itirazlarının özetinde;

 

• Usulüne uygun başvuru yapılmamış olmasına rağmen başvurunun usulden reddine karar verilmemiş olmasının hatalı olduğunu,

 

• Başvuru Sahibi tarafından sunulan heyet raporunun Yönetmeliğe aykırı olduğunu ve bu rapora göre başvurunun kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu,

 

• Hatır taşıması indirimi yapılmadan hakem tarafından tazminata hükmedilmesinin hukuken hatalı olduğunu,

 

• Faiz başlangıcının hatalı tespit edildiğini, usulüne uygun bir başvuru yapılmadığından Sigorta Şirketi’nin temerrüde düşmediğini,

 

• Başvuru Sahibi lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenle kararın kaldırılması gerektiğini,

 

Beyan ederek, başvurunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.

 

4. UYUŞMAZLIĞA UYGULANACAK HÜKÜMLER

 

Taraflar arasında, 22.09.2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle oluşan zararların giderilmesinden kaynaklanan uyuşmazlık söz konusudur. Uyuşmazlığa konu poliçenin tanzim tarihi ise 26.04.2017’dir. Bu durumda huzurdaki uyuşmazlık bakımından 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Ayrıca itirazların değerlendirilmesinde; diğer ilgili mevzuat da göz önüne alınacaktır.

 

5. DEĞERLENDİRME, GEREKÇELİ KARAR

 

Hakem Heyetimize itiraz üzerine gelen dosya incelendiğinde, itirazın sadece Sigorta Şirketi tarafından yapıldığı görülmüştür. Sigortacılık Kanunu m. 30/23 göre, “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun hükümleri, sigortacılıktaki tahkim hakkında da kıyasen uygulanır.”. Bu kapsamda usul hukukunda hakim olan aleyhe karar verme yasağı gereği, taraflardan birisi kanun yoluna başvurursa, inceleme sadece onun lehine ve ileri sürdüğü sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Bu sonuç tasarruf ilkesinden doğmakta olup, taraf kanun yoluna başvurmamışsa kendiliğinden kanun yolu incelemesi yapılamaz ve kanun yoluna başvurmayan tarafın verilen hükmü zımnen onayladığı kabul olunur. Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu ilke, resen araştırma ilkesinin uygulandığı dava ve durumlarda dikkate alınmaz (PEKCANITEZ, H. ATALAY, O. ÖZEKES, M., Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 4. Baskı, 2016, s. 517).

 

Bu açıklamalar gereği, inceleme konusu dosyada, tek tarafın itirazda bulunmuş olması nedeniyle, bu itiraz sebepleri çerçevesinde değerlendirme yapılacaktır. Bunun dışında dosyada resen göz önüne alınması gereken veya kamu düzenine ilişkin bir husus gözlenmemiştir.

 

5.1. Ön Başvuru Şartının Yerine Getirilmediğine ve Sağlık Raporuna İlişkin İtirazların Değerlendirmesi ve Gerekçeli Karar

 

Sigorta Şirketi itirazlarında; Başvuru Sahibi tarafından sağlık kurulu raporu, takipsizlik kararı, savcılık iddianame, vukuatlı nüfus ve maaş bordrosu sunulmaksızın Sigorta Şirketi’ne başvuru yapıldığını ve sonrasında doğrudan Komisyon’a başvuru yapılması nedeniyle, ön başvuru hiç yapılmamış sayılacağından başvurunun usulden reddi gerektiğini, Başvuru Sahibi tarafından sunulan heyet raporunun Yönetmeliğe aykırı olduğunu ve bu rapora göre başvurunun kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

 

Somut olayda, 22.09.2017 tarihinde gerçekleşen tek taraflı trafik kazası sonucunda yolcu konumunda olan Başvuru Sahibi yaralanarak malul kalmıştır. Başvuru Sahibi, başvurusunda sürekli iş göremezlik zararlarının tazminini talep etmektedir. Uyuşmazlığa konu dosyada Başvuru Sahibi, XXX Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre hazırlandığı görülen sağlık raporunu dosyaya sunmuştur. Uyuşmazlık Hakem Heyeti raporun hukuka uygun olduğuna karar vererek, bu rapora göre yapılan hesaplamayı hükme esas almıştır.

 

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin on üçüncü fıkrasına göre, “Komisyona gidilebilmesi için, sigortacılık yapan kuruluşla uyuşmazlığa düşen kişinin, uyuşmazlığa konu teşkil eden olay ile ilgili olarak sigortacılık yapan kuruluşa gerekli başvuruları yapmış ve talebinin kısmen ya da tamamen olumsuz sonuçlandığını belgelemiş olması gerekir. Sigortacılık yapan kuruluşun, başvuru tarihinden itibaren on beş iş günü içinde yazılı olarak cevap vermemesi de Komisyona başvuru için yeterlidir.” Bu hükme göre, sigortacıya karşı kurumsal tahkim yargı yoluna başvurulabilmesi için öncelikli olarak ilgili sigorta kuruluşuna gerekli başvuruların yapılması ve yapılan başvuruların olumsuz sonuçlanması gerekmektedir.

 

Benzer şekilde 6704 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz Ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 5. maddesiyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde değişiklik yapılarak zarar görenin yargıya başvurmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna başvurma zorunluluğu getirilmiştir. Maddenin yeni hâline göre, “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılan bu değişiklik ile zarar görenin zorunlu malî mesuliyet sigortası kapsamında açacağı dava yahut Sigortacılık Kanunu çerçevesinde Sigorta Tahkim Komisyonuna yapacağı başvuruda öncelikli olarak sigorta kuruluşuna başvuru şartı aranmaktadır.

 

Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurmadan önce Sigorta Kuruluşu’na başvurunun zorunlu olduğu konusunda herhangi bir ihtilaf bulunmamakla birlikte, Sigorta Kuruluşuna hitaben yazılan her başvuru dilekçesinin Sigorta Kuruluşu’na başvuru şartını sağlayıp sağlayamayacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Bu noktada geçerli bir başvurunun nasıl olması gerektiği hususunun tartışılarak, somut olay çerçevesinde değerlendirilip bir sonuca ulaşılması gerekmektedir.

 

Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin on üçüncü fıkrası düzenlemesine göre, sigorta kuruluşu ile uyuşmazlık yaşanması hâlinde, ilgili sigorta kuruluşuna uyuşmazlığın çözümü için gerekli belgelerle başvurulmadan önce Sigorta Tahkim Komisyonu’na gidilemeyecektir.

 

Yukarıdaki kanuni düzenlemeler çerçevesinde sigorta kuruluşuna yapılan başvurunun, başvuru olarak değerlendirilebilmesi için geçerli bir başvuru olması gerekmektedir. Bu kapsamda, başvurunun geçerli bir başvuru olabilmesi için neleri içermesi gerektiğinin tespit edilmesi de önem arz etmektedir. Ancak, Sigortacılık Kanunu’nun ilgili düzenlemesinde “gerekli başvuruları” ibaresi yer almakla birlikte gerekli başvuruların neler olduğuna veya neleri içermesi gerektiğine dair herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir.

 

02.08.2016 tarihli ve 29789 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Genel Şartlar’ın Ek:6 “Tazminat Ödemelerinde İstenilecek Belgeler” başlıklı bölümünde Bedeni Zararlar ve Sürekli Sakatlık Hallerinde;

 

• 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu.

 

• Hak sahibi gerçek kişiler için: T.C Kimlik No.

 

• Kaza raporu.

 

• Mağdura ait son 3 aylık döneme ilişkin ücret belgesi (Genel Şartlar EK-3 gereği zorunlu evrak değildir).

 

• Hak sahibine ait banka hesap bilgileri.

 

Tazminat ödemesinde bulunulması için yukarıda belirtilen belgelerle başvurulması gerekmektedir. Bununla birlikte 20.02.2019 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” ve “Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” ile “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” yürürlükten kaldırılmıştır (m. 18). Ayrıca “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine yapılan atıfların bu Yönetmeliğe yapılmış sayılacağı düzenlenmiştir (m. 14, Ayrıca bkz; “Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” m. 14).

 

İtiraza konu dosya incelendiğinde ise, Başvuru Sahibi’nin Komisyon’a başvuru öncesinde başvuru dilekçesi ile Sigorta Şirketi’ne başvurduğu ve tazminat alacağının ödenmesi isteminde bulunduğu görülmektedir. Sigorta Şirketi, itiraz dilekçesinde başvuru yapılırken sağlık kurulu raporu, takipsizlik kararı, savcılık iddianame, vukuatlı nüfus ve maaş bordrosu gönderilmediğini ileri sürmüştür. Yukarıda yapılan açıklamalara göre bakıldığında; Sigorta Şirketi’nin talep etmiş olduğu takipsizlik kararı, savcılık iddianame, vukuatlı nüfus ve maaş bordrosunun sunulması zorunlu evraklar arasında olmadığı anlaşılmaktadır. Sunulan sağlık raporu açısından inceleme yapıldığında;

 

Sunulan sağlık kurulu raporu incelendiğinde, sağlık raporunun bir üniversite hastanesinin Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” hükümleri dikkate alınarak hazırlandığı görülmektedir. Rapor tarihinin 04.11.2019 olduğu dikkate alındığında, raporun hazırlanışında esas alınan Yönetmeliğin hukuka uygun olduğuna karar verilmiştir. Diğer taraftan hükme esas alınan sağlık raporunun yetkili bir resmi sağlık kurumundan, Yargıtay kararlarına uygun olarak ve Başvuru Sahibi’nin muayene edilerek alınması karşısında, hükme esas alınmasında hukuka aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu bilgilere göre hükme esas alınan sağlık raporunun; yetkili bir resmi sağlık kuruluşundan alınan, mevzuata uygun, gerçeği yansıtır, kaza ile maluliyet arasındaki illiyet bağını oraya koyan, denetime elverişli ve itiraz prosedürü başlatılmamış bir sağlık raporu olduğu görülmekle, sağlık raporuna ilişkin itirazların reddine karar verilmiştir.

 

Varılan bu sonuca göre, sigorta şirketine ön başvuru sırasında ibraz edilen sağlık raporunun hukuka uygun olması nedeniyle artık eksik evrakla başvurudan söz edilemeyecektir. Bu nedenle Sigorta Şirketi’nin dava şartı yokluğu nedeniyle başvurunun usulden reddi gerektiğine ilişkin itirazlarının reddine karar verilmiştir.

 

Sigorta Şirketi itirazlarında ayrıca; Sigorta Şirketi’ne usulüne uygun bir başvuru yapılmadığından, faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür. İtiraza ilişkin olarak, Sigorta Şirketi’ne gerekli belgelerle geçerli başvuru yapıldığı kabul edildiğinden ve bu tarihten sekiz iş günü geçmekle KTK m. 99 gereği Sigorta Şirketi’nin temerrüdünün gerçekleştiği anlaşıldığından, Uyuşmazlık Hakem Heyeti Kararı yerinde olup, Sigorta Şirketi’nin temerrüt tarihine ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.

 

5.2. Hatır Taşıması İndirimine İlişkin İtirazlarının Değerlendirmesi ve Gerekçeli Karar

 

Sigorta Şirketi hatır taşımasının varlığına ilişkin itirazlarında; Başvuru Sahibi’nin araçta para karşılığı taşınan bir yolcu olmadığını, hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini iddia etmiştir.

 

Hatır taşıması, Karayolları Trafik Kanunu’nun 87. maddesinde “Yaralanan veya ölen kişi, hatır için karşılıksız taşınmakta ise veya motorlu araç, yaralanan veya ölen kişiye hatır için karşılıksız verilmiş bulunuyorsa, işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğu ve motorlu aracın maliki ile işleteni arasındaki ilişkide araca gelen zararlardan dolayı sorumluluk genel hükümlere tabidir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu hükümden yola çıkarak hatır taşımacılığından dolayı sorumluluğun doğabilmesi için üç unsur gerekmektedir (DURAK Y./ŞAHİN T., Hatır İçin Taşıma, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 73, S. 1, 2015, s. 341.):

 

- Şahıs araçla taşınmalı veya araç şahsa verilmeli,

 

- Hatır için taşınan veya kullanan şahıs ölmeli veya yaralanmalı,

 

- Taşıma veya kullandırma karşılıksız olmalıdır.

 

İtiraza konu dosyada yukarıda sayılan unsurlar değerlendirildiğinde, XXX’ın, kaza yapan araçta taşınmakta olduğu ve taşınma sırasında oluşan trafik kazasında yarandığı dosya kapsamındaki belgelerden sabittir. Burada asıl ve ayrıntılı olarak değerlendirilmesi gereken unsur ise, XXX’ın karşılıksız taşınıp taşınmadığı noktasındadır. Hatır taşımasının en önemli unsuru karşılıksız olmasıdır. Hatır taşıması aile bireyleri ve ücretsiz taşımanın yasal bir zorunluluktan kaynaklandığı durumlarda uygulanmaz. Diğer yandan taşıma ücreti olarak değil ancak; taşıma dolayısıyla taşıyıcıya verilen bazı karşılıklar varsa, bu karşılığın önemli bir miktar olduğu durumlarda hatır taşımasından söz edilemez (DURAK Y./ŞAHİN T., Hatır İçin Taşıma, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 73, S. 1, 2015, s. 343.).

 

Yargılamaya konu dosyada, Sigorta Şirketi vekili hatır taşımasının varlığını iddia etmekle beraber; dosyada XXX’ın araçta hangi amaçla bulunduğunun, aracın işleteni ile ailevi bağının olup olmadığı, araçta bulunması ve yolculuk etmesi karşılığında herhangi bir ücret ödeyip ödemediği, yakıt ve herhangi bir yolculuk giderine katılıp katılmadığına yönelik herhangi bir bilgi veya delil yoktur.

 

 

Hatır taşımacılığının ispatına bakıldığında ise, hatır taşımacılığı her türlü deliller ispatlanabilir ve ispat yükü taşıyıcıya aittir (DURAK Y./ŞAHİN T., Hatır İçin Taşıma, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 73, S. 1, 2015, s. 354.). Bu nedenle inceleme konusu dosyada, sigorta kuruluşu olarak Sigorta Şirketi sorumlu olduğu için, ispat yükü de Sigorta Şirketi’nin üzerinde kalmaktadır. Ayrıca HMK m. 190/1’e göre iddia edilen vakıadan lehine hak çıkaran Sigorta Şirketi olduğundan bu sonuç ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan Sigortacılık Kanunu m. 30/15’e göre “Hakemler, sadece kendilerine verilen evrak üzerinden karar verir.”

 

Tüm bu gerekçelerle, trafik kazası sonucu yaralanan XXX’ın karşılıksız olarak taşındığına dair dosyada bir delil bulunmamaktadır. Burada hatır taşımacılığını ispat yükü sigorta kuruluşunun üstünde olduğundan ve hatır için taşımanın olduğu kanaat getirici bir şekilde dosyaya yansıtılamadığından bu durumun sonucuna katlanacak olan sigorta kuruluşu olacaktır. Sonuç olarak Hakem Heyetimizde, dosya kapsamında verilen belgelerden hatır taşımacılığının olduğuna dair bir kanaat oluşmaması nedeniyle itirazın reddine karar verilmiştir.

 

5.3. Vekalet Ücretine İlişkin İtirazların Değerlendirmesi ve Gerekçeli Karar

 

Sigorta Şirketi’nin vekalet ücretine ilişkin itirazlarına bakıldığında, Uyuşmazlık Hakem Heyeti, Başvuru Sahibi lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi üzerinden tam maktu vekalet ücretine hükmetmiştir. Sigorta Şirketi, aleyhlerine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 1/5’i oranında vekalet ücreti hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek itirazda bulunmuştur.

 

Sig. K. m.30/17 hükmünde; “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” denilmiştir. Anılan düzenleme 29.06.2012 tarihli, 28338 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan; 6327 sayılı “Bireysel Emeklilik Tasarruf Ve Yatırım Sistemi Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile getirilmiştir. İtiraz Sig. K. m.30/17 hükmünün yorumundan kaynaklanmaktadır. Nitekim yukarıda belirtildiği gibi anılan hükümde; “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” denilmektedir. İşbu hüküm Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından; başvuru sahibi taraf lehine hükmedilecek vekalet ücretinin tam oranında olacağı şeklinde yorumlanmıştır.

 

Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik’te de; “Tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir.” hükmüne yer verilmiştir. Ancak normlar hiyerarşisi kuralları gereğince yönetmelikten önce genel hüküm niteliğindeki Hukuk Muhakemeleri Kanunu (Sig. K. m.30/23 atfı nedeniyle) ile özel hüküm niteliğindeki Sig. K. m.30/17 hükmünün dikkate alınması gerekmektedir.

 

Avukatlık asgari ücret tarifesi Av. K. m.168 hükmünde belirtilen prosedür çerçevesinde hazırlanan, yargılama gideri olarak hükmedilecek olan vekalet ücretinin asgari sınırını belirleyen bir cetvel niteliğindedir. HMK m.441/1,d düzenlemesine göre; tahkim yargılamasında hükmedilecek olan karşı vekalet ücretinin miktarı işte bu avukatlık asgari ücret tarifesine göre belirlenecektir. Bu bakımdan vekalet ücretinin hesaplanmasında avukatlık ücret tarifesinde belirtilen miktarın dikkate alınması kuraldır. Ancak yukarıda belirtildiği gibi Sig. K. m.30/17 hükmü ile bu kurala bir istisna getirildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda anılan istisnai düzenlemeyi getiren kanun koyucunun amacının tespit edilmesi, yalnızca başvuru sahibi aleyhine hükmedilecek vekalet ücretinin mi 1/5 oranında olması gerektiğinin tartışılması gerekmektedir.

 

Sigortacılık Kanunu m.30/17 hükmünü getiren; 6327 sayılı “Bireysel Emeklilik Tasarruf Ve Yatırım Sistemi Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un madde gerekçesinde; “Diğer taraftan Sigorta Tahkim Komisyonuna genellikle düşük meblağlar için başvurulmaktadır. Bu durumda talebi kısmen veya tamamen reddedilen taraf için, yargılama giderleri arasında yer alan avukatlık ücretinin uyuşmazlık konusu miktarla karşılaştırıldığında yüksek kalabildiği dikkate alınarak maddede gerekli düzenleme yapılmıştır.” denilmiştir. İşbu madde gerekçesi ele alındığında, kanun koyucunun başvuru sahibinin talebinin kısmen yahut tamamen reddi durumunda aleyhine hükmedilecek vekalet ücretini esas aldığını söylemek mümkündür. Çünkü sigorta tahkim komisyonu nezdinde bölünebilir nitelikte, parasal bir talep ile dava açan kimse başvuru sahibidir. Yargılama sonucunda tesis edilen kararda ise başvuru sahibinin talebinin kısmen ya da tamamen reddi söz konusu olmaktadır.

 

Öte yandan kanunda “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” denilmiştir. Buradaki “talep”; yargılama içinde ileri sürülebilecek nitelikteki; bilirkişi incelemesi yaptırılması, bekletici mesele yapılması gibi talepleri değil, başvurunun/davanın bizatihi kendisini esas almaktadır. Bu durumda başvurunun reddi halinde, başvuru sahibi aleyhine yükletilecek olan vekalet ücretinin hesabında 1/5 oranının dikkate alınması gerekecektir. Yargıtay’ca ele alınan sigorta tahkim komisyonu kararı bakımından da aynı sonuca varılmıştır. Nitekim aşağıdaki kararlarda;

 

“5684 sayılı sigortacılık kanununun 30/17 maddesi gereği davacılar lehine hesaplanan nisbi avukatlık ücretinin 1/5 ine hükmedilmesi isabetli olmayıp Avukatlık asgari ücret tarifesinin 12/2. maddesi de nazara alınarak vekalet ücreti takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması da isabetli değildir.” [Y.17.HD. E. 2013/11349 K. 2013/14120 T. 22.10.2013]

 

“5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 30/17. maddesi "Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir" hükmünü, karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin "Tahkimde Ücret" 16. maddesi ise "Hakem önünde yapılan her türlü hukuki yardımlarda da bu Tarife hükümleri uygulanır" hükmünü içermektedir. Davacının talebi yönünden kısmi kabul sözkonusu olduğu ve SK'nın 30/17. maddesinin kısmen veya tamamen reddedilen talep bakımından davalı lehine hükmedilecek vekalet ücreti için uygulanması gerektiği gözönüne alınarak her bir davacı yönünden ayrı ayrı ve AAÜT'nin 12. maddesi gereğince tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, 1/5 oranında vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.” [Y.17.HD. E. 2013/15884 K. 2013/14731 T. 31.10.2013] denilmiştir.

 

Ayrıca 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 17/2. fıkrasına göre;

 

“Sigorta Tahkim Komisyonları, vekalet ücretine hükmederken, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin altında kalmamak kaydıyla bu Tarifenin üçüncü kısmına göre avukatlık ücretine hükmeder. Ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine bu Tarifeye göre hesaplanan ücretin beşte birine hükmedilir. Konusu para ile ölçülemeyen işlerde, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen maktu ücrete hükmedilir. Ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine öngörülen maktu ücretin beşte birine hükmedilir. Sigorta Tahkim Komisyonlarınca hükmedilen vekalet ücreti, kabul veya reddedilen miktarı geçemez.”

 

Bu durumda yukarıda yer verilen açıklamalar çerçevesinde Sigorta Şirketi’nin itirazlarının reddi gerekmekte olup, Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nin Başvuru Sahibi lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi üzerinden tam olarak vekalet ücretine hükmetmesi hukuka uygundur.

 

6. SONUÇ:

 

1. Sigorta Şirketi’nin itirazlarının REDDİNE,

 

2. Sigorta Şirketi tarafından ödenen itiraz başvuru ücretinin kendi üzerinde bırakılmasına,

 

3. Kararın usuli işlemlerin tamamlanması için Sigorta Tahkim Komisyonuna tevdiine,

 

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin 12. fıkrası gereği, uyuşmazlık 40.000,00-TL’nin altında olduğundan KESİN OLMAK ÜZERE XXX’IN KARŞI OYU VE OYÇOKLUĞU İLE KARAR VERİLDİ.08.09.2020 (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy