Sigorta Tahkim Komisyonu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(5684 S. K. m. 30)

 

07.08.2019 Tarih ve 2019/İHK-9541 Sayılı İtiraz Hakem Heyeti Kararı (Kasko İMM)

 

1. BAŞVURUYA KONU UYUŞMAZLIK VE İTİRAZ HAKEM HEYETİNE İNTİKALİ

 

1.1. Uyuşmazlık Konusu Olay

 

26.02.2018 tarihinde, 34 X XXXX plakalı minibüste yolcu konumunda olan Başvuru Sahibi, minibüsün ani hızlanması ve fren yapması neticesinde ayakta olmasının da etkisiyle dengesini kaybederek düşmüş ve yaralanarak malul kalmıştır.

 

Başvuru Sahibi, kaza sonucu uğradığı manevi zararların tazmini talebiyle, 34 X XXXX plakalı aracın 10.08.2017 tanzim tarihli Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi’nin sigortacısı XXX Sigorta A.Ş.’ne karşı, Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurmuştur.

 

1.2. Dosyanın İtiraz Hakem Heyetine İntikal Etme Süreci

 

Uyuşmazlık Hakemince 20.05.2019 tarihinde verilen karara karşı Sigorta Şirketi tarafından

31.05.2019 tarihinde itirazda bulunulmuştur. İtiraz yetkilisi tarafından yapılan incelemede itirazın süresi içinde yapıldığı ve diğer yönlerden şartları taşıdığı tespiti yapılmış ve dosyanın itiraz hakem heyetine tevdiine karar verilmiştir.

 

Sigorta Şirketi’nin itirazları sonucunda 24.07.2019 tarihinde uyuşmazlık konusu dosya İtiraz Hakem Heyetimize ulaşmıştır.

 

2. SİGORTA HAKEMİ VEYA HAKEM HEYETİNCE VERİLEN HÜKÜM

 

“Yapılan değerlendirmeler ve belirtilen gerekçeler neticesinde;

 

1. Başvuru sahibinin talebinin kısmen kabulü ile XXX için 7.000,00 TL manevi tazminatın 05.04.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı Sigorta Şirketinden alınarak başvuru sahiplerine verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,

 

2. Başvuru sahiplerinin sarf etmiş olduğu 250,00 TL başvuru ücretinin, kısmi kabul oranına göre 175,00 TL sının davalı Sigorta şirketinden alınarak başvuru sahiplerine verilmesine, kalan tutarın başvuru sahipleri üzerinde bırakılmasına,

 

3. Başvuru sahipleri vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesaplanan 2.725,00 TL vekâlet ücretinin Sigorta Şirketi ’nden alınarak başvuru sahiplerine verilmesine,

 

4. Sigortacılık Kanunu 30.Maddesi ile AAÜT 10/2 ve 3/2 Maddesi uyarınca temel ret sebebi kusur yokluğu olduğundan 545,00 TL Avukatlık ücretinin başvuru sahiplerinden alınarak sigorta kuruluşuna verilmesine,

 

5684 sayılı Kanunun 30/12. maddesi hükmü gereği, kararın bildirim tarihinden itibaren 10 gün içinde Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde itiraz yolu açık olmak üzere karar verildi. ”

 

3. TARAFIN/TARAFLARIN İTİRAZ GEREKÇELERİ VE TALEPLERİ

 

Sigorta Şirketi, Uyuşmazlık Hakemi Kararı’na karşı yapmış olduğu itirazlarının özetinde;

 

• Tahkim yargılamasında manevi tazminat takdir yetkisi bulunmadığını; bu sebeple görevsizlik kararı verilmesi gerekirken hüküm kurulmasının hatalı olduğunu,

 

• KTK m. 97 uyarınca Sigorta Şirketi’ne Kanunda belirtilen evraklar ile müracaat edilmediğini; bu nedenle dava şartı eksikliğinden başvurunun usulden reddi gerektiğini,

 

• Başvuru Sahibi’nin kaza sırasında ayakta seyahat ettiğini; müterafik kusur durumunun değerlendirilmesi gerektiğini,

 

• Uyuşmazlığın tamamen haksız fiilden kaynaklandığını; avans faizine hükmedilmesinin hatalı olduğunu,

 

Beyan ederek, Uyuşmazlık Hakem Heyeti Kararı’nın kaldırılmasını talep etmiştir.

 

Başvuru Sahibi, Sigorta Şirketi’nin itirazlarına karşı sunmuş olduğu beyanlarının özetinde; Sigorta Tahkim Komisyonu’nun manevi tazminat talepleri uyuşmazlıkları sonuçlandırmakta görevli olduğunu, ön başvuru şartının yerine getirildiğini, somut olayda müterafik kusur indirimi gerektiren bir durumun olmadığını, somut olayda ticari bir araçla taşıma faaliyetinin yürütüldüğünü avans faizinin işletilmesinin hukuka uygun olduğunu beyan ederek, itirazların reddine karar verilmesini talep etmiştir.

 

4. UYUŞMAZLIĞA UYGULANACAK HÜKÜMLER

 

Taraflar arasında, 26.02.2018 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle oluşan zararların giderilmesinden kaynaklanan uyuşmazlık söz konusudur. Uyuşmazlığa konu poliçenin tanzim tarihi ise 10.08.2017’dir. Bu durumda huzurdaki uyuşmazlık bakımından 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Ayrıca itirazların değerlendirilmesinde; diğer ilgili mevzuat da göz önüne alınacaktır.

 

5. DEĞERLENDİRME, GEREKÇELİ KARAR

 

Hakem Heyetimize itiraz üzerine gelen dosya incelendiğinde, itirazın sadece Sigorta Şirketi tarafından yapıldığı görülmüştür. Sigortacılık Kanunu m. 30/23 göre, “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun hükümleri, sigortacılıktaki tahkim hakkında da kıyasen uygulanır.”. Bu kapsamda usul hukukunda hakim olan aleyhe karar verme yasağı gereği, taraflardan birisi kanun yoluna başvurursa, inceleme sadece onun lehine ve ileri sürdüğü sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Bu sonuç tasarruf ilkesinden doğmakta olup, taraf kanun yoluna başvurmamışsa kendiliğinden kanun yolu incelemesi yapılamaz ve kanun yoluna başvurmayan tarafın verilen hükmü zımnen onayladığı kabul olunur. Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu ilke, resen araştırma ilkesinin uygulandığı dava ve durumlarda dikkate alınmaz (PEKCANITEZ, H./ATALAY, O./ÖZEKES, M., Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 4. Baskı, 2016, s. 517).

 

Bu açıklamalar gereği, inceleme konusu dosyada, tek tarafın itirazda bulunmuş olması nedeniyle, bu itiraz sebepleri çerçevesinde değerlendirme yapılacaktır. Bunun dışında dosyada resen göz önüne alınması gereken veya kamu düzenine ilişkin bir husus gözlenmemiştir.

 

Sigorta Şirketi’nin sunmuş olduğu itiraz dilekçesi incelendiğinde, uyuşmazlığın; Sigorta Tahkim Komisyonu’nun manevi tazminat taleplerini inceleyip inceleyemeyeceği, ön başvuru şartı, müterafik kusur indirimi ve temerrüt faizinin türü noktasında toplandığı görülmektedir. Sigortacılık Kanunu m. 30/23 hükmünün atfıyla kıyasen uygulanacak olan HMK m. 342/2-e bendine göre itiraz dilekçesinde, başvuru sebepleri ve gerekçesinin yer alması gerekmektedir. Bu açıdan Sigorta Şirketi’nin talep sonucu içinde yer almakla birlikte, itiraz sebebi ve gerekçesi belirtilmeyen diğer talepleri incelemeye alınmamıştır.

 

5.1. Sigorta Tahkim Komisyonu’nun Manevi Tazminat Taleplerini İnceleyemeyeceğine  İlişkin İtirazların Değerlendirmesi ve Gerekçeli Karar

 

Sigorta Şirketi itirazlarında; Tahkim yargılamasında manevi tazminat takdir yetkisi bulunmadığını; bu sebeple görevsizlik kararı verilmesi gerekirken hüküm kurulmasının hatalı olduğunu ileri sürmüştür.

 

Tahkim tarafların aralarındaki mevcut veya muhtemel bir uyuşmazlığın hakemlerce çözümlenmesi için yaptıkları bir anlaşmadır. Devlet tarafından denetlenen, kararı kesin hüküm oluşturan ve tıpkı mahkeme kararı gibi icra edilebilen özel bir yargı faaliyetidir. Yargı fonksiyonunu üstlenmiş olan devlet, hakem mahkemeleri tarafından verilen ve kesinleşen kararları mahkemenin verdiği kesin hükümlerle eşit tutmuştur. Kesinleşmiş bir hakem kararı ile mahkeme kararı arasında hiçbir fark yoktur. [PEKCANITEZ, H./ATALAY, O./ÖZEKES, M., Medeni Usul Hukuku, 14. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2013, s. 1064, 1073] Başvurunun konusunu oluşturan manevi tazminat talebi tahkim yargılamasına konu olamayacak uyuşmazlıklar arasında da bulunmamaktadır.

 

Tarafların tahkime başvurabilecekleri hallerde tahkim ihtiyaridir. Yani taraflar isterlerse bu uyuşmazlık için mahkemeye başvururlar, dilerlerse tahkim sözleşmesi ile uyuşmazlığın çözümünü hakemlere bırakabilirler. 5468 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun Sigortacılıkta Tahkime ilişkin 30/1 hükmünde “Sigorta tahkim sistemine üye olan kuruluşlarla uyuşmazlığa düşen kişi, uyuşmazlık konusu sözleşmede özel bir hüküm olmasa bile tahkim usulünden faydalanabilir. İlgili mevzuat ile zorunlu tutulan sigortalardan kaynaklanan bu fıkra kapsamındaki uyuşmazlıklar için ilgili kuruluş sigorta tahkim sistemine üye olmasa dahi hak sahipleri bu bölüm hükümlerine göre tahkim usulünden faydalanabilir. ” denilerek söz konusu tahkim yargılaması, bu sisteme üye kuruluşlarla uyuşmazlığa düşenler açısından mahkemeye gitmek yerine başvurabilecekleri farklı bir imkan olarak ortaya koyulmuştur. Tahkim yargılamasına başvuru için öncelikle mahkemeye başvurmak gibi bir zorunluluk aranmamıştır. Bu nedenle mahkemeden manevi tazminata ilişkin ilam alınmadan tahkim yargılaması yapılamayacağına dair iddiaların hukuken açıklanabilirliği bulunmamaktadır. Kaldı ki başvuranın alacağına dair hali hazırda bir ilam var olmasına rağmen ve nihayetinde bu ilam icra edilebilecekken, birde tahkim kararı alınması gerektiğinin iddia edilmesinin hukuken ve mantıken izahı mümkün değildir. Sonuç olarak tahkim yargılamasında manevi tazminata ilişkim karar verilmesinde hiçbir sakınca bulunmamaktadır.

 

Görüldüğü üzere ilgili mevzuat, manevi tazminat gibi zarar kalemlerini tahkim yargılamasından bağışık tutmamıştır. Diğer taraftan gerek sigorta şirketine gerekse Sigorta Tahkim Komisyonuna yapılacak manevi tazminat taleplerinde öncelikle mahkemeden ilam alınmasına dair her hangi bir şart ilgili mevzuatta yer almamaktadır.

 

Diğer taraftan, dosyaya ibraz edilen poliçede uyuşmazlık konusu olay açısından manevi tazminat klozunun kasko teminatı kapsamında olduğunu ve 3. kişilerin manevi zarara uğradığını beyan ederek talepte bulunabileceklerini belirtmiştir.

 

Gerek Sigorta Tahkim Komisyonu’nun kuruluş amacını açıklayan 5684 sayılı SK m.30/1 “Sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf arasında sigorta sözleşmesinden veya Hesaptan faydalanacak kişiler ile Hesap arasında doğan uyuşmazlıkların çözümü amacıyla Birlik nezdinde Sigorta Tahkim Komisyonu oluşturulur.” hükmünden gerekse Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik m.1 “Bu Yönetmeliğin amacı, sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf arasında sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkların çözümü amacıyla 5684 sayılı Sigortacılık Kanununda öngörülen tahkim sistemine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir” hükmünden anlaşılacağı üzere; poliçeden yani taraflar arasındaki sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkları gidermek Komisyonun görevleri arasındadır.

 

Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 4. maddesinin f bendinde Sigorta Hakeminin tanımı yapılmıştır. Bu hükme göre sigorta hakemi “Sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf arasında sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkları çözen kişiyi” kişiyi ifade eder. Bu gerekçelerle, Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde, sigorta hakeminin manevi tazminat taleplerini inceleme yetkisine haiz olduğu kanun ve yönetmelik maddeleri ile anlaşılmaktadır. Tüm bu gerekçelerle Sigorta Şirketi’nin Sigorta Tahkim Komisyonu’nun görevine ilişkin itirazları yerinde görülmemiş olup, itirazların reddine karar verilmiştir.

 

5.2. Ön Başvuru Şartına İlişkin İtirazların Değerlendirmesi ve Gerekçeli Karar

 

Sigorta Şirketi, KTK m. 97 uyarınca Sigorta Şirketi’ne Kanunda belirtilen evraklar ile müracaat edilmediğini; bu nedenle dava şartı eksikliğinden başvurunun usulden reddi gerektiğini ileri sürmüştür.

 

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin on üçüncü fıkrasına göre, “Komisyona gidilebilmesi için, sigortacılık yapan kuruluşla uyuşmazlığa düşen kişinin, uyuşmazlığa konu teşkil eden olay ile ilgili olarak sigortacılık yapan kuruluşa gerekli başvuruları yapmış ve talebinin kısmen ya da tamamen olumsuz sonuçlandığını belgelemiş olması gerekir. Sigortacılık yapan kuruluşun, başvuru tarihinden itibaren on beş iş günü içinde yazılı olarak cevap vermemesi de Komisyona başvuru için yeterlidir” Bu hükme göre, sigortacıya karşı kurumsal tahkim yargı yoluna başvurulabilmesi için öncelikli olarak ilgili sigorta kuruluşuna gerekli başvuruların yapılması ve yapılan başvuruların olumsuz sonuçlanması gerekmektedir.

 

Benzer şekilde 6704 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz Ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 5. maddesiyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde değişiklik yapılarak zarar görenin yargıya başvurmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna başvurma zorunluluğu getirilmiştir. Maddenin yeni hâline göre, “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılan bu değişiklik ile zarar görenin zorunlu malî mesuliyet sigortası kapsamında açacağı dava yahut Sigortacılık Kanunu çerçevesinde Sigorta Tahkim Komisyonuna yapacağı başvuruda öncelikli olarak sigorta kuruluşuna başvuru şartı aranmaktadır.

 

Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurmadan önce Sigorta Kuruluşu’na başvurunun zorunlu olduğu konusunda herhangi bir ihtilaf bulunmamakla birlikte, Sigorta Kuruluşuna hitaben yazılan her başvuru dilekçesinin Sigorta Kuruluşu’na başvuru şartını sağlayıp sağlayamayacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Bu noktada geçerli bir başvurunun nasıl olması gerektiği hususunun tartışılarak, somut olay çerçevesinde değerlendirilip bir sonuca ulaşılması gerekmektedir.

 

Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin on üçüncü fıkrası düzenlemesine göre, sigorta kuruluşu ile uyuşmazlık yaşanması hâlinde, ilgili sigorta kuruluşuna uyuşmazlığın çözümü için gerekli belgelerle başvurulmadan önce Sigorta Tahkim Komisyonu’na gidilemeyecektir.

 

Yukarıdaki kanuni düzenlemeler çerçevesinde sigorta kuruluşuna yapılan başvurunun, başvuru olarak değerlendirilebilmesi için geçerli bir başvuru olması gerekmektedir. Bu kapsamda, başvurunun geçerli bir başvuru olabilmesi için neleri içermesi gerektiğinin tespit edilmesi de önem arz etmektedir. Ancak, Sigortacılık Kanunu’nun ilgili düzenlemesinde “gerekli başvuruları” ibaresi yer almakla birlikte gerekli başvuruların neler olduğuna veya neleri içermesi gerektiğine dair herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir.

 

02.08.2016 tarihli ve 29789 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Genel Şartlar’ın Ek:6 “Tazminat Ödemelerinde İstenilecek Belgeler” başlıklı bölümünde Bedeni Zararlar ve Sürekli Sakatlık Hallerinde;

 

• 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu.

 

• Hak sahibi gerçek kişiler için: T.C Kimlik No.

 

• Kaza raporu.

 

• Mağdura ait son 3 aylık döneme ilişkin ücret belgesi.

 

• Hak sahibine ait banka hesap bilgileri.

 

Tazminat ödemesinde bulunulması için yukarıda belirtilen belgelerle başvurulması gerekmektedir. İtiraza konu dosya incelendiğinde ise, Başvuru Sahibi’nin Komisyon’a başvuru öncesinde başvuru dilekçesi ile Sigorta Şirketi’ne başvurduğu ve tazminat alacağının ödenmesi isteminde bulunduğu görülmektedir. Başvuru Sahibi’nin 18.02.2019 tarihli başvurusunda, başvuru dilekçesine ekli olarak yukarıda sayılan evrakları tebliğ ettiği görülmüştür. Sigorta Şirketi bu başvuruya 20.02.2019 tarihli eksik evrak yazıyla cevap vermiştir. İlgili yazıda “Manevi tazminata ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararı” belgesi istenmiştir. Bu belgenin ne anlama geldiği anlaşılamadığı gibi sunulması gereken zorunlu belgeler arasında da olmadığı görülmektedir. Bu açıklamalara göre Başvuru Sahibi’nin Sigorta Şirketi’ne gerekli belgelerle geçerli bir başvuruda bulunduğu ve ZMSS Genel Şartları uyarınca gerekli belgeleri ibraz ettiği anlaşılmakla, başvuru şartının yerine getirilmediğine dair itirazların reddine karar verilmiştir.

 

5.3. Müterafik Kusur İndirimine İlişkin İtirazların Değerlendirmesi ve Gerekçeli Karar

 

Sigorta Şirketi itirazlarında; Başvuru Sahibi’nin kaza sırasında ayakta seyahat ettiğini; müterafik kusur durumunun değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

 

XXX Cumhuriyet Başsavcılığı’nca kaza ile ilgili yapılan soruşturmada alınan kusur durumunu gösterir bilirkişi raporuna göre sigortalı araç sürücüsünün asli kusurlu, Başvuru Sahibi’nin ise tali kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi tarafından yapılan değerlendirmede, Başvuru Sahibi’nin taşıma sınırı dolu minibüse binmesi ve ayakta yolculuk etmesi nedeniyle kusurlu olduğu belirtilmiş ve yapılan kusur incelemesinde belirtilen hususların Başvuru Sahibi’nin kusur durumuna etkisi değerlendirmeye alınmıştır. Diğer taraftan Uyuşmazlık Hakemi kararının gerekçesi incelendiğinde manevi tazminat miktarı takdir edilirken Başvuru Sahibi’nin kazadaki kusuru ve müterafik kusur durumunun dikkate alındığı belirtilmiş ve talebin kısmen kabulü ile 7.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiştir.

 

Tüm bu açıklamalara göre, manevi tazminatın takdirinde Başvuru Sahibi’nin kusur durumunun dikkate alındığı görüldüğünden ve ayrıca hakemin takdir hakkını kullanmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından itirazların reddine karar verilmiştir.

 

5.4. Temerrüt Faizinin Türüne İlişkin İtirazların Değerlendirmesi ve Gerekçeli Karar

 

Sigorta Şirketi itirazlarında; Uyuşmazlığın tamamen haksız fiilden kaynaklandığını; avans faizine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür. İtiraz incelendiğinde; kazaya sebep olan sigortalı aracın, şehir içi hatlı yolcu taşıma amaçlı kullanılan ticari bir minibüs olduğu görülmektedir.

 

“Bir işin taraflardan biri için adi ve diğeri için adi olabileceği durumlarda haksız fiil nedeniyle ticari faiz yürütülmesi için fiilin sadece fail bakımından ticari iş niteliğinde olması gerekli ve yeterlidir. Buna karşılık mağdurun tacir olması ve işin onun açısından ticari iş olması halinde, yine tek taraflı bir ticari iş söz konusu olmakla birlikte, tacir olan davacının ticari faiz, talep edemeyeceğine karar verilmelidir. Örneğin, bir şirkete ait arabaya özel bir aracın çarpması veya şirkete ait bir mağazaya özel bir şahsın zarar vermesi halinde, bu fiil zarar gören davacı açısından ticari iş niteliğini haiz olmakla birlikte, davacı uğradığı zararın tazmini sebebiyle ticari faiz isteyememelidir. ”(Sami KARAHAN, Ticari İşletme Hukuku, 21. Baskı, Mimoza Yayınları, Konya, 2011, s.47)

 

Doktrinde kabul edildiği üzere haksız fiilden kaynaklanan bu tür davalarda ticari faiz işletilebilmesi için söz konusu olayın zarar veren açısından ticari iş niteliğinde olması gerekmektedir. Zarar gören açısından ticari iş niteliğinde olmasının işletilecek faiz açısından etkisi bulunmamaktadır. Somut olayda, sigortalı aracın, yolcu taşıma aracı olarak kullanılan bir minibüs olduğu ve kaza sırasında ticari bir faaliyet (yolcu taşıma) yürüttüğü anlaşıldığından, kazanın TTK m. 3 kapsamında ticari iş niteliğinde olduğu görülmekle avans faize hükmedilmesinde hukuka aykırı bir husus bulunmayıp, itirazların reddine karar verilmiştir.

 

6. SONUÇ:

 

1. Sigorta Şirketi’nin itirazlarının REDDİNE,

 

2. Sigorta Şirketi tarafından ödenen itiraz başvuru ücretinin kendi üzerinde bırakılmasına,

 

3. Kararın usuli işlemlerin tamamlanması için Sigorta Tahkim Komisyonuna tevdiine,

 

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin 12. fıkrası gereği, uyuşmazlık 40.000,00- TL’nin altında olduğundan KESİN OLMAK ÜZERE OYBİRLİĞİ İLE KARAR VERİLDİ. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy