Sigorta Tahkim Komisyonu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(2709 S. K. m. 124) (5684 S. K. m. 30) (1136 S. K. m. 168) (Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik m. 16) (YİBK 22.03.1996 T. 1993/5 E. 1996/1 K.)

 

17.03.2021 Tarih ve 2020/İHK-7430 Sayılı İtiraz Hakem Heyeti Kararı (Kasko Maddi)

 

1. BAŞVURUYA KONU UYUŞMAZLIK VE İTİRAZ HAKEM HEYETİNE İNTİKALİ

 

1.1. Uyuşmazlık Konusu Olay

 

Başvuran davacı vekili; davalı sigorta şirketince Kasko Sigorta Poliçesi kapsamında sigortalı bulunan aracın sebebiyet verdiği trafik kazasında davacıya ait aracın hasarlandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 50,00 TL değer kaybı bedelinin temerrüt tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte poliçenin ihtiyari mali sorumluluk teminatı kapsamında davalıdan tahsilini talep etmiştir. Başvuran davacı vekili daha sonra verdiği dilekçesi ile 6.478,75 TL değer kaybı bedelinin tahsilini istemiştir.

 

Davalı sigorta şirketi vekili; değer kaybı olarak davacıya 13.521,25 TL ödeme yapıldığını, zararın öncelikle trafik sigortasından karşılanması gerektiğini savunmuştur.

 

1.2. Dosyanın İtiraz Hakem Heyetine İntikal Etme Süreci

 

Başvuran davacının 02.11.2020 tarihli başvurusu üzerine Sigorta Uyuşmazlık Hakemi tarafından verilen karara karşı davalı sigorta şirketinin itirazı üzerine Sigorta Tahkim Komisyonunca İtiraz Hakem Heyetimiz görevlendirilmiştir.

 

2. SİGORTA HAKEMİ VEYA HAKEM HEYETİNCE VERİLEN HÜKÜM

 

Uyuşmazlık Hakemince, bilirkişi raporu doğrultunda 6.478,75 TL bakiye değer kaybı bedelinin 27.03.2020 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan sigorta şirketinden tahsiline karar verilmiştir.

 

3. TARAFIN/TARAFLARIN İTİRAZ GEREKÇELERİ VE TALEPLERİ

 

İtiraz eden davalı sigorta şirketi vekili; zararın öncelikle trafik sigortasından talep edilmesi gerektiğini, ZMMS limiti dolmadığını, bilirkişi raporunda belirlenen miktarın fahiş olduğunu, 1/5 oranında vekalet ücretine hükmedilebileceğini belirterek hakem kararına itiraz etmiştir.

 

4. UYUŞMAZLIĞA UYGULANACAK HÜKÜMLER

 

Uyuşmazlığın çözümünde; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi, Yargıtay içtihatları ve ilgili sair mevzuat dikkate alınmıştır.

 

5. DEĞERLENDİRME, GEREKÇELİ KARAR

 

5.1. Değerlendirme

 

Talep, davalı sigorta şirketince Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı XX plakalı araç ile başvuran davacıya ait XX plakalı aracın, 24.05.2019 tarihinde karıştığı trafik kazası sonucunda davacıya ait araçta oluşan değer kaybının tazminine ilişkindir.

 

Başvuran davacıya ait araçta oluşan hasar nedeniyle trafik sigortacısı tarafından davacıya 22.428,75 TL hasar onarım bedeli ile 13.521,25 TL değer kaybı bedelinin ödendiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Böylelikle trafik sigorta poliçesinin limiti olan 36.000,00 TL tutarındaki zarar karşılanmıştır.

 

Uyuşmazlık hakemi tarafından alınan ve bilirkişi XX tarafından düzenlenen 07.12.2020 tarihli raporda; davacıya ait araçta oluşan değer kaybı bedelinin 20.000,00 TL olduğu, bu tutarın değer kaybı için belirlenen formül sonucu ile uyumlu olduğu, ödenen 13.521,25 TL değer kaybı düşüldüğünde bakiye değer kabı tutarının 6.478,75 TL olduğu belirtilmiştir.

 

5.2. Gerekçeli Karar

 

Uyuşmazlık, davacıya ait araçta oluşan değer kaybının tazmini noktasında toplanmaktadır.

 

5.2.1. Davalı sigorta şirketi vekili; zararın öncelikle trafik sigortasından talep edilmesi gerektiğini, ZMMS limiti dolmadığını belirterek hakem kararına itiraz etmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, hasar ve değer kaybı olarak yapılan ödeme sonucunda trafik sigorta poliçesi limiti dolduğundan bakiye zararın, karşı aracın kasko poliçesindeki ihtiyari mali sorumluluk teminatı kapsamında talep edilmesinde hukuki engel bulunmadığından davalı sigorta şirketinin itirazı reddedilmiştir.

 

5.2.2. Davalı sigorta şirketi vekili; bilirkişi raporunda belirlenen miktarın fahiş olduğunu belirterek hakem kararına itiraz etmiş ise de; uyuşmazlık hakemi tarafından alınan bilirkişi raporu, gerekçeli ve denetime elverişli olduğundan ve tutarın değer kaybı için belirlenen formül sonucu ile uyumlu bulunduğu belirtildiğinden davalı sigorta şirketinin itirazı reddedilmiştir.

 

5.2.3. Davalı sigorta şirketinin diğer itirazı, davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin 1/5 oranında olması gerektiğine yöneliktir. Uyuşmazlık hakem kararında başvuran davacı lehine, kabul edilen tutar üzerinden tam vekalet ücretine hükmedilmiştir.

 

Avukatlık Asgari Ücret Tarifeleri, Avukatlık Kanununun 168. maddesi uyarınca, Türkiye Barolar Birliği tarafından hazırlanmakta ve Adalet Bakanlığının vereceği karar ile yürürlüğe konulmaktadır. Türkiye Barolar Birliği dışında, bir başka kurum veya kuruluşun avukatların ücretleri ile ilgili düzenleme yapabilmesi için yasa ile açıkça yetkilendirilmiş olması gerekmektedir.

 

5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 30/17 maddesindeki; "(Ek fıkra: 13/06/2012-6327 S.K./58.md.) Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” hükmü de Hazine Müsteşarlığına vekalet ücret tarifesi çıkarılması konusunda düzenleme yapması için açık veya zımni yetki vermemiştir. Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 19.01.2016 tarihli ve 29598 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 16/13. maddesinde; "Tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir." hükmü yer almaktadır.

 

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin “Tahkimde ve Sigorta Tahkim Komisyonunda Ücret” başlıklı 17/2. maddesinde; “Sigorta Tahkim Komisyonları, vekalet ücretine hükmederken, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin altında kalmamak kaydıyla bu Tarifenin üçüncü kısmına göre avukatlık ücretine hükmeder. Ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine bu Tarifeye göre hesaplanan ücretin beşte birine hükmedilir. Konusu para ile ölçülemeyen işlerde, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen maktu ücrete hükmedilir. Ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine öngörülen maktu ücretin beşte birine hükmedilir.

 

Sigorta Tahkim Komisyonlarınca hükmedilen vekalet ücreti, kabul veya reddedilen miktarı geçemez.” hükmü bulunmaktadır.

 

Tarifenin üçüncü kısmında dava konusunun değerine göre vekalet ücretinin hesaplanmasına ilişkin esas alınacak oranlar gösterilmiştir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 21. maddesinde de avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan Tarifenin esas alınacağı öngörülmüştür.

 

Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 3. maddesinde, yönetmeliğin, 03.06.2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 30. maddesine dayanılarak hazırlandığı ifade edilmiştir. Sigortacılık Kanunu'nun 30/17. maddesinde, talebin kısmen ya da tamamen reddi halinde, aleyhe hükmolunacak vekalet ücretinin Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biri olduğu öngörülmüş olmasına rağmen; Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13. maddesinde ise taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücretinin her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biri olduğu ifade edilmiş olduğundan yönetmeliğin söz konusu hükmü, Sigortacılık Kanununun m. 30/17 hükmünün kapsamını genişletmek suretiyle ona aykırı nitelikte bir düzenleme içermektedir.

 

Anayasanın 124. maddesinde, "Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler." düzenlemesi bulunmaktadır. Anayasanın bu düzenlemesi gözetildiğinde, normlar hiyerarşisinde daha alt sırada yer alan yönetmeliklerin, kanuna aykırı nitelikte hükümler içermeleri mümkün değildir. Bu bakımdan, kanuna aykırı nitelikte yönetmelik hükmü yerine kanun hükmünün uygulanması zorunludur. Nitekim, aşağıda yazılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararında da bu yön açıkça vurgulanmaktadır.

 

"... Anayasa'da kanun çıkarma yetkisi yasama organına verilmiştir. Yasama organı Anayasa çerçevesinde konu ile sınırlı olmaksızın kanun çıkarabilir. Bir başka deyimle kanun, Yasama Organı tarafından yapılan bağımsız bir hukuksal düzenlemedir. Buna karşılık yönetmelik, kanunu açıklayan, kanunun uygulanmasını sağlayan ve kanunu tamamlayan bir idari tasarruftur. Yönetmelikle kanun arasında organik bağ mevcut olup, yönetmelik kanuna bağımlıdır. Bu sebeple öncelikle üstün norm olan kanunun, kanuna aykırı olmayan hallerde ise yönetmelik hükümlerinin uygulanması gerekir. Bir başka anlatımla; kanunla yönetmeliğin çatışması halinde üstün norm durumunda bulunan kanuna değer verilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi zorunludur. Öğretide bazı hukukçular yönetmeliklerin kanuna aykırı olmasının adli yargıda incelenemeyeceği, bu gibi hallerde ilgili tarafa idari yargıya başvurarak yönetmeliğin iptalini sağlamak üzere önel verilmesi ve bunun bekletici sorun yapılması gerektiği konusunda görüş bildirmektedirler. Gerek Anayasa'da ve gerekse kanunlarımızda yönetmelikle kanunun çatışması halinde bunun bekletici sorun sayılması gerektiği hususunda bir hüküm bulunmamaktadır. Ayrıca, adli yargı içinde ceza ve hukuk ayırımı yapılarak sonuca varılması da isabetli değildir. Yorum yaparken yargı yolunu bir bütün olarak kabul zorunludur. Yargıtay'ın süregelen uygulamalarında ayırım yapılmaksızın yönetmeliğin kanuna aykırı olması halinde, kanuna değer verilerek uyuşmazlıkların çözümlenmesi ilkesi benimsenmiştir. Yönetmeliğin kanuna bağımlı olması açıklanan şekilde yorum ve uygulama yapılmasını gerektirmektedir..." (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu, E. 1993/5, K. 1996/1, T. 22.3.1996.)

 

Bu düzenlemeler ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu Kararı ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik kararları (Örneğin: 16.04.2013 T. 2013/4237 E. 2013/5552 K., 15.05.2014 T. 2014/5005 E. 2014/7686 K, 31.10.2013 T. 2013/15884 E 2013/14731 K, 13.03.2014 T. 2014/2255 E., 2014/3620 K., 29.04.2013 T. 2013/4229 E. 2013/5904 K. sayılı kararları , İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 02.11.2017 tarih 2017/484 E. 2017/769 K. sayılı kararı) birlikte değerlendirildiğinde, başvuran davacı yararına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan vekalet ücretinin tamamının takdir edilmesi yerinde olup, davalı sigorta şirketinin bu yöndeki itirazının reddine oyçokluğu ile karar verilmiştir.

 

6. SONUÇ

 

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

 

6.1. Sigorta Uyuşmazlık Hakemi tarafından verilen 29.12.2020 gün ve K-2020/101266 sayılı karara karşı davalı sigorta şirketinin yapmış olduğu itirazın reddine,

 

6.2. Davalı sigorta şirketinin yaptığı itiraz başvuru ücretinin üzerinde bırakılmasına,

 

Uyuşmazlığın miktarı itibarıyla 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 30/12. maddesi uyarınca kesin olmak üzere, vekalet ücreti yönünden itiraz hakemi XX’ın karşı oyu ve oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy