Sayıştay 1. Daire - Karar No: 10243 - 143 - İlam No: 143 - Özel İdareler - Kamu İdaresi: Özel İdareler
Karar Dilini Çevir:




Gelir vergisi



5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 63 üncü maddesinde, “Vali yardımcıları ve kaymakamlar, valinin verdiği il özel idaresinin görevlerini yapmakla yükümlü ve bu görevlerin yapılmasından valiye karşı sorumludur. Vali yardımcılarına ve kaymakamlara yaptıkları görevler karşılığında 12000 gösterge rakamının Devlet memurlarına uygulanan aylık katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık ödenek verilir.” denilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesinde de ücret gelir vergisine tabi tutulacak kazançlar arasında sayılmış ve 5302 sayılı Kanunun 28 ve 63 üncü maddeleri gereğince ödenen ücretler de gelir vergisinden istisna edilmemiştir.

5540 sayılı Dahiliye Memurları Kanunu, İl İdaresi Kanunu, İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1 inci maddesi ile 09.06.1930 tarihli ve 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununa eklenen “Ek Ödeme” başlıklı Ek 5 inci maddesinde, “İçişleri Bakanlığı merkez ve taşra teşkilâtında Mülkî İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfında bulunan personele, en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) % 200’ünü geçmemek üzere ek ödeme yapılabilir. Ek ödemenin oranı ile esas ve usulleri, personelin görev mahalli, çalışma şartları, unvanı, görevi, aylık derecesi gibi kriterler dikkate alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine İçişleri Bakanı tarafından belirlenir. 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 28 inci ve 63 üncü maddelerine göre ödeme yapılanlar ile diğer mevzuata göre ilave ödemeden yararlananlara emsali unvanlara göre belirlenen oranların altında ek ödeme oranları tespit edilebilir veya hiç belirleme yapılmayabilir. Ek ödemenin hak kazanılmasında ve ödenmesinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır ve bu ödemeden damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz. Bu ödemenin yapılmasında, 27.01.2000 tarihli ve 4505 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin (c) bendi ile 04.07.2001 tarihli ve 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 16 ncı maddesi hükümleri uygulanmaz. Bu ödemeden yararlanan personele 27.06.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 3 üncü maddesine göre ödeme yapılmaz.” hükmü yer almaktadır.

Görüldüğü üzere, 5540 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, 5302 sayılı Kanunun 28 ve 63 üncü maddesine göre ve adı geçen kamu görevlilerinin İl Özel İdaresi ile ilgili görevleri karşılığında verilen ödenekler dışında, ayrı ve farklı nitelikte bir ödeme ihdas edilmiştir. Bu ödemenin 5302 sayılı Kanunun 28 inci maddesinde öngörülen ödeneklerle ilgisi sadece tutarının tespitinde dikkate alınacak esaslar ile sınırlıdır. Madde metninde yer alan, “(…) bu ödemeden damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz.” hükmü ile getirilen vergi istisnası, 5540 sayılı yasanın 1 inci maddesiyle 1700 sayılı Kanuna eklenen Ek 5 inci maddeyle getirilen ödemeye münhasır olup, bu istisnanın yine bu hüküm gerekçe gösterilerek 5302 sayılı yasanın 28 ve 63 üncü maddeleriyle öngörülen ödeneklere de teşmili yasal açıdan mümkün görülmemektedir. Zira madde metninde yer alan “bu ödemeden” ibaresiyle kastedilen ödemenin 1700 sayılı yasanın Ek 5 inci maddesiyle yapılan ödeme olduğu açıktır. Dolayısıyla 5302 sayılı Kanunun 28 inci maddeleri gereğince yapılan ödemelerden gelir vergisi kesintisi yapılması gerekmektedir.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 03.06.2011 gün ve E.2010/290, K:2011/240 sayılı Kararında da, 5302 sayılı Kanunun 28 ve 63 üncü maddeleri gereğince yapılan ödemelerden gelir vergisi kesilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Açıklanan nedenlerle, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 63 üncü maddesi gereğince … İlçesi Kaymakamına verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisi yapılmaması sonucu oluşan ve ayrıntısı aşağıdaki tabloda gösterilen toplam … TL kamu zararının,

Harcama Yetkilisi … … ve Gerçekleştirme Görevlisi … …’a

müştereken ve müteselsilen,

6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53 üncü maddesi gereği işleyecek faizleri ile birlikte ve temyiz yolu açık olmak üzere ödettirilmesine,

Üye … …’nün, “Anayasanın 73 üncü maddesi gereği vergi kanunla konulur, değiştirilir ve kaldırılır. Vergi kıyas yoluyla kaldırılamaz. Bu nedenle 1700 sayılı kanunun ek 5 inci maddesinde yer alan istisna hükmü sadece bu kanuna göre verilen ek ödemeleri kapsar. Buradaki istisna kıyas yoluyla genişletilerek 5302 sayılı kanunun 28 inci ve 63 üncü maddeleri uyarınca yapılan ödemeler de vergiden istisna edilemez. Dolayısıyla, 5302 sayılı Yasanın 28 inci ve 63 üncü maddeleri uyarınca, mülki idare amirlerine yapılan aylık ek ödemelerin, tevkifata tabi tutulmaması için ilgili yasalarda bu yolda açık bir düzenlemenin bulunmaması karşısında, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi uyarınca, gelir vergisi tevkifatına tabi tutularak vergilendirilmesi gerektiği açıktır. Ancak uygulamada 5540 sayılı Yasa ile 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununa eklenen Ek 5 inci maddede, bu madde kapsamında yapılan ek ödemelerden damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesinti yapılmayacağının belirtilmiş olması nedeniyle, aynı amaca müstenit olarak 5302 sayılı Kanun gereği İl Özel İdareleri bütçesinden karşılanan ödemelerin de bu Kanun kapsamında yapılan bir ek ödeme olduğu ve vergiden istisna olması gerektiği yönünde önemli ihtilaflar doğmuş, bakanlıkların farklı yorumları oluşmuş, bazı mahkemeler de tevkifatın yapılmaması, bazıları da yapılması yönünde kararlar vermiştir. Konunun Danıştay’a intikal etmesi üzerine Danıştay Dördüncü Dairesi de 22.12.2008 tarih ve 5848 esas numaralı kararında “5540 sayılı Kanunun Ek 5 inci maddesi ile, İçişleri Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatında eş değer görevleri yapan aynı memuriyet kıdemindeki mülki idare amirlerinin aylıklarının eşitlenmesi amaçlandığından, mülki idare amirliği hizmetleri sınıfında bulunanlara yapılan ek ödemelere de vergi istisnası uygulanacağı açıktır.” diyerek vergi mahkemesinin kararını bozmuştur. Bu aşamada sorumlularca tahakkuk ettirilen söz konusu ödemelerden de vergi tevkifatı yapılmadığı anlaşılmaktadır. Vergi konusundaki ihtilaflarda temyiz mercii olan Danıştay’ın bu kararına rağmen, ilgili kamu görevlilerinin vergi tevkifatına devam etmesi, idareyi yeni dava masrafları ile karşı karşıya bırakma amacına hizmet ederdi.

5018 sayılı Kanundan önceki mevzuatımızda mali sorumluluk için mevzuata aykırılık yeterli görülmekte, ilgili kamu görevlileri bidayeten zimmettar addedilmekteydi. Ancak mali sorumluluk açısından sadece mevzuata aykırılığın yeterli sayıldığı bu sistem, 5018 sayılı Kanunla değiştirildi. 5018 sayılı Kanunun 71 inci maddesinde, “Kamu zararı, kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır” şeklinde tanımlanarak kamu zararının belirlenmesinde esas alınacak unsurlar da ayrıca sayıldı. Bu düzenlemeye göre mali sorumluluğun oluşabilmesi için kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemi bulunmalıdır.

Her ne kadar Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 3.6.2011 tarihinde (E:2010/290, K:2011/240) tevkifatın yapılması yönünde nihai kararını vermiş ise de bu tarihten önce, İçişleri bakanlığının genelgesi, aynı idaredeki bazı personelin itirazları üzerine verilen mahkeme kararları ve Danıştay Dördüncü Dairesinin vergi kesilmemesi yönündeki kararı karşısında, bir anlamda mahkeme kararlarına uyarak söz konusu ödemelerden vergi tevkif etmemiş olan kamu görevlilerinin o aşamada mevzuata aykırı karar, işlem veya eyleminin olduğu söylenemez. Dolayısıyla mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemi bulunmayan kasıt, kusur veya ihmali söz konusu olmayan kamu görevlilerine mali sorumluluk yüklenmesi mümkün bulunmamaktadır. Yapılan işlemin mevzuata uygunluğuna hükmedilmesi uygun olur.” şeklindeki karşı oyuna karşın

Oy çokluğuyla,






Full & Egal Universal Law Academy