Sayıştay 1. Daire - Karar No: 10242 - Özel İdareler - Kamu İdaresi: Özel İdareler
Karar Dilini Çevir:




GELİR VERGİSİ VE SORUMLULUK

5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun “Görev ve ek ödenek” başlıklı 63’üncü maddesinde, “Vali Yardımcıları ve Kaymakamlar, valinin verdiği il özel idaresinin görevlerini yapmakla yükümlü ve bu görevlerin yapılmasından valiye karşı sorumludur. Vali Yardımcılarına ve Kaymakamlara yaptıkları görevler karşılığında 12000 gösterge rakamının Devlet memurlarına uygulanan aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık ödenek verilir.”

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “Ücret Tarifi” Başlıklı 61’inci maddesinde, “Ücret, işverene tabi belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.

Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.(…)”

Denilmektedir.

193 sayılı Kanunun 94’üncü maddesiyle, Kamu İdare ve Müesseseleri, ücret ödemeleri sırasında, Kanunun 103 ve 104’üncü maddelerine göre gelir vergisi tevkifatı yapmakla yükümlü kılınmıştır.

Aynı Kanunun 103’üncü maddesiyle, Gelir vergisine tabi gelirlerin,

9.400 TL'ye kadar % 15

23.000 TL'nin 9.400 TL'si için 1.410 TL, fazlası % 20

53.000 TL'nin 23.000 TL'si için 4.130 TL, (ücret gelirlerinde 80.000 TL'nin 23.000 TL'si için 4.130 TL), fazlası % 27

53.000 TL'den fazlasının 53.000 TL'si için 12.230 TL, (ücret gelirlerinde 80.000 TL'den fazlasının 80.000 TL'si için 19.520 TL), fazlası % 35

oranında vergilendirilmesi, hükme bağlanmıştır.

Buna göre, 5302 sayılı Kanunun 63’üncü maddesine göre verilen ödenekler, 193 sayılı Kanunda yer alan “ücret” tarifi içine giren ödemelerdendir. Gerek bu Kanunda, gerek 5302 sayılı Kanunda, gerekse diğer kanunlarda bu ödemelerin, gelir vergisine tabi tutulmayacağına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığından, söz konusu ödemelerden, gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.

5540 sayılı Kanunun 1’inci maddesi ile 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununa eklenen “Ek Ödeme” başlıklı Ek 5’inci maddesinde,

“İçişleri Bakanlığı merkez ve taşra teşkilâtında Mülkî İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfında bulunan personele, en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) % 200’ünü geçmemek üzere ek ödeme yapılabilir. Ek ödemenin oranı ile esas ve usûlleri, personelin görev mahalli, çalışma şartları, unvanı, görevi, aylık derecesi gibi kriterler dikkate alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine İçişleri Bakanı tarafından belirlenir. 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 28 inci ve 63 üncü maddelerine göre ödeme yapılanlar ile diğer mevzuata göre ilave ödemeden yararlananlara emsali unvanlara göre belirlenen oranların altında ek ödeme oranları tespit edilebilir veya hiç belirleme yapılmayabilir. Ek ödemenin hak kazanılmasında ve ödenmesinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun aylıklara ilişkin hükümleri uygulanır ve bu ödemeden damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz. Bu ödemenin yapılmasında, 27/1/2000 tarihli ve 4505 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin (c) bendi ile 4/7/2001 tarihli ve 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 16 ncı maddesi hükümleri uygulanmaz. Bu ödemeden yararlanan personele 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3 üncü maddesine göre ödeme yapılmaz.”

Denilmek suretiyle, 5302 sayılı Kanunun 63’üncü maddesine göre verilen ödenekler dışında ayrı ve farklı nitelikte bir ödeme ihdas edilmiştir.

Ek ödemenin, 5302 sayılı Kanunun 63’üncü maddesinde öngörülen ödeneklerle ilgisi, sadece tutarının tespitinde dikkate alınmasından ibarettir. Bu nedenle, madde metninde yer alan, bu ödemeden damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesinti yapılmaz hükmü ile getirilen istisna, 5540 sayılı Kanunun 1’inci maddesiyle 1700 sayılı Kanuna eklenen Ek 5’inci maddeyle getirilen ödemeye münhasır olup, 5302 sayılı Kanunun 63’üncü maddesiyle öngörülen ödeneklere uygulanması mümkün bulunmamaktadır.

Danıştay’ın konu ile ilgili son karar merci olan Vergi Dava Daireleri Kurulunun 03.06.2011 tarih ve 2010/290 Esas ve 2011/240 Karar sayılı kararı bu yöndedir.

666 sayılı K.H.K. ile yapılan değişikliğin konuyla ilgisi bulunmamakta ve ödemeye dayanak oluşturmamaktadır.

5917 sayılı Kanunun 36’ncı maddesiyle 5302 sayılı Kanuna eklenen geçici 4’üncü madde, 04.03.2005-10.07.2009 arasındaki ödemelerle ilgili olduğundan, bahse konu ödemeleri kapsamamaktadır.

Ayrıca bu hüküm, 5302 sayılı Kanunun 63’üncü maddesi uyarınca yapılan ödemeyle ilgilidir. Gelir Vergisi Kanunu hükümleri uyarınca söz konusu ödemeden yapılacak gelir vergisi kesintisi ile ilgisi bulunmamaktadır ve gelir vergisinin kesilmemesine ilişkin bir istisna getirmemektedir.

Açıklanan nedenlerle, Kaymakam ….., 5302 sayılı Kanunun 63’üncü maddesi gereğince yapılan ödemelerden gelir vergisi kesintisi yapılmaması sonucu oluşan ….. Türk Liralık kamu zararının,

Gerçekleştirme görevlisi ….. ile harcama yetkilisi …..,

Müştereken ve müteselsilen, 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53’üncü maddesi gereği işleyecek faizleri ile tazminen tahsiline,

Üye ….., Anayasanın 73’üncü maddesi gereği vergi kanunla konulur, değiştirilir ve kaldırılır. Vergi kıyas yoluyla kaldırılamaz. Bu nedenle 1700 sayılı Kanunun ek 5’inci maddesinde yer alan istisna hükmü sadece bu kanuna göre verilen ek ödemeleri kapsar. Buradaki istisna kıyas yoluyla genişletilerek 5302 sayılı kanunun 28inci ve 63üncü maddeleri uyarınca yapılan ödemeler de vergiden istisna edilemez. Dolayısıyla, 5302 sayılı Yasanın 28 nci ve 63 üncü maddeleri uyarınca, mülki idare amirlerine yapılan aylık ek ödemelerin, tevkifata tabi tutulmaması için ilgili yasalarda bu yolda açık bir düzenlemenin bulunmaması karşısında, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 94 üncü maddesi uyarınca, gelir vergisi tevkifatına tabi tutularak vergilendirilmesi gerektiği açıktır. Ancak uygulamada 5540 sayılı Yasa ile 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununa eklenen Ek 5 nci maddede, bu madde kapsamında yapılan ek ödemelerden damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesinti yapılmayacağının belirtilmiş olması nedeniyle, aynı amaca müstenit olarak 5302 sayılı kanun gereği İl Özel İdareleri bütçesinden karşılanan ödemelerin de bu Kanun kapsamında yapılan bir ek ödeme olduğu ve vergiden istisna olması gerektiği yönünde önemli ihtilaflar doğmuş, bakanlıkların farklı yorumları oluşmuş, bazı mahkemeler de tevkifatın yapılmaması, bazıları da yapılması yönünde kararlar vermiştir. Konunun Danıştaya intikal etmesi üzerine Danıştay Dördüncü dairesi de 22.12.2008 tarih ve 5848 esas numaralı kararında “5540 sayılı Kanunun Ek 5 inci maddesi ile, İçişleri Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatında eş değer görevleri yapan aynı memuriyet kıdemindeki mülki idare amirlerinin aylıklarının eşitlenmesi amaçlandığından, mülki idare amirliği hizmetleri sınıfında bulunanlara yapılan ek ödemelere de vergi istisnası uygulanacağı açıktır.” Diyerek vergi mahkemesinin kararını bozmuştur. Bu aşamada sorumlularca tahakkuk ettirilen söz konusu ödemelerden de vergi tevkifatı yapılmadığı anlaşılmaktadır. Vergi konusundaki ihtilaflarda temyiz mercii olan Danıştayın bu kararına rağmen, ilgili kamu görevlilerinin vergi tevkifatına devam etmesi, idareyi yeni dava masrafları ile karşı karşıya bırakma amacına hizmet ederdi.

5018 sayılı Kanundan önceki mevzuatımızda mali sorumluluk için mevzuata aykırılık yeterli görülmekte, ilgili kamu görevlileri bidayeten zimmettar addedilmekteydi. Ancak mali sorumluluk açısından sadece mevzuata aykırılığın yeterli sayıldığı bu sistem, 5018 sayılı Kanunla değiştirildi. 5018 sayılı Kanunun 71’inci maddesinde, “Kamu zararı, kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır” şeklinde tanımlanarak kamu zararının belirlenmesinde esas alınacak unsurlar da ayrıca sayıldı. Bu düzenlemeye göre mali sorumluluğun oluşabilmesi için kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemi bulunmalıdır.

Her ne kadar Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 3.6.2011 tarihinde (E:2010/290, K:2011/240) tevkifatın yapılması yönünde nihai kararını vermiş ise de bu tarihten önce, İçişleri bakanlığının genelgesi, aynı idaredeki bazı personelin itirazları üzerine verilen mahkeme kararları ve Danıştay Dördüncü Dairesinin vergi kesilmemesi yönündeki kararı karşısında, bir anlamda mahkeme kararlarına uyarak söz konusu ödemelerden vergi tevkif etmemiş olan kamu görevlilerinin o aşamada mevzuata aykırı karar, işlem veya eyleminin olduğu söylenemez. Dolayısıyla mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemi bulunmayan kasıt, kusur veya ihmali söz konusu olmayan kamu görevlilerine bu tarihten öncesi için mali sorumluluk yüklenmesi mümkün bulunmamaktadır. Yapılan işlemin mevzuata uygunluğuna hükmedilmesi uygun olur.

Görüşüne karşın, temyiz yolu açık olmak üzere oy çokluğuyla,

Kamu zararı, 193 sayılı Kanunun 61, 94 ve 103’üncü maddelerine aykırı davranmak suretiyle gelir vergisi kesintisi yapılmaması sonucu ahize fazla ödeme yapılmasından kaynaklandığından, durumun, maddi hata olarak değerlendirilme imkânı yoktur.

Mevzuata aykırılıkla ilgili olarak muhasebe yetkilisine ve muhasebe yetkilisi mutemedine, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve ikincil mevzuatla yüklenmiş bir sorumluluk bulunmadığından, ….. sorumluluğunun bulunmadığına, temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle,






Full & Egal Universal Law Academy