Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi 2020/1210 Esas 2022/169 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 3. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2020/1210
Karar No: 2022/169
Karar Tarihi: 02.02.2022



İSTEMİN ÖZETİ: Davacının, kazanmış olduğu Piri Reis Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Gemi Makineleri İşletme Mühendisliği bölümüne kayıt yaptırabilmek için gerekli olan evraklarla birlikte Rize Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu'ndan 28/08/2009 tarihli "Sağlam, Gemi adamı olmasında sağlığı bakımından mani bir hali yoktur." sağlık raporu aldığı, bu rapora istinaden %40 burslu olarak 2009-2010 eğitim öğretim yılında kaydının yapıldığı, 4 yıllık lisans öğreniminin 6. yarıyılında Açık Deniz stajına çıkmaları için yeniden Gemiadamı olur raporu alması gerektiğinden 11/11/2013 tarihinde başvurmuş olduğu Yaşam Tıp Merkezinden "Gemiadamı olamaz" sağlık raporunun verildiği, üniversite tarafından masrafları karşılanarak İstanbul Gispir Hastanesinden alınan sağlık kurulu raporunda da "Gemiadamı olamaz" kararının verildiği, tam teşekküllü devlet hastanesi olan Eyüp Devlet Hastanesinde de "Gemiadamı olamaz" şeklinde rapor verildiği, göz tembelliği hastalığının doğuştan olduğu, sonradan oluşmayacağı, 28/08/2009 tarihli hatalı sağlık raporuna dayanarak kaydını yaptırdığı üniversite eğitiminin diploma ile sonuçlanamayacak olmasından bahisle uğranıldığı ileri sürülen şimdilik 5.000,00-TL (ıslah edilen 43.895,52-TL) maddi, 250.000,00-TL manevi olmak üzere toplam 255.000,00-TL tazminatın, raporun hatalı olduğunun öğrenildiği 01/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açtığı davada; maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile takdiren 200.000,00-TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 10/11/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat istemi ile yasal faiz isteminin ise reddine karar veren Rize İdare Mahkemesi'nin 05/02/2020 gün ve E:2019/295, K:2020/77 sayılı kararının; davacı vekili tarafından; yargılama sırasında alınan tıbbi raporlar ile davalı idarenin hizmet kusuru işlediğinin net olarak ortaya çıktığı, bu nedenle dava dilekçesinde talep edilen ve sonraki dilekçelerde de açıklanan müvekkilin hizmet kusuru sebebi ile yapmak zorunda kaldığı masrafların yani maddi zararlarının da tazminine karar verilmesinin gerekli olduğu, müvekkilin 2009 senesinden 2013 yılı sonuna kadar İstanbul'daki okula devam ettiği dosyada mevcut okul evrakı ile sabit olduğu, bu öğrencinin 4 sene boyunca okul için Rize'den İstanbul'a geldiği, İstanbul'da tek başına yaşamaya ve okumaya çalıştığı gerçeğinin gözardı etmenin mümkün olmadığı, zira dosyadaki okul belgeleri ile de bu hususun doğruluğunun sabit olduğu, dosyaya müvekkilin üniversiteye ödediği eğitim bedellerinin belgelerinin konulduğu, sadece geçmişteki kira, yemek, yol gibi harcamaların belgelerinin bulunamadığı, hayatın olağan akışında hiç kimsenin yıllar sonra müvekkilin başına gelen durumun gelme ihtimaline istinaden yaptığı günlük harcama kalemlerinin belgelerini biriktirmeyeceği, hiç kimsenin okula giderken aldığı otobüs ya da minibüs biletini ileride gerekli olur diye saklamayacağı, hiç kimsenin yediği yemeğin fişini her gün biriktirerek saklamayacağı, yine de bu harcama kalemlerinin de gerçekliği ve doğruluğu izahtan vareste olduğu, müvekkil için maddi tazminat talebinin, aslında en başta doğru düzgün muayene yapılsa idi hiç başlamayacak olduğu üniversite için yaptığı sabit olan giderler için olduğu, hiçbir şekilde “müvekkil gemi mühendisi olsaydı şu kadar para kazanacaktı” gibi müstakbel bir taleplerinin olmadığı, müvekkil için talep edilen maddi tazminatın cebinden çıkan para yani aktifinin azalması şeklindeki zarar olduğu, maddi zararın somut olarak ortaya konduğu, kesinlikle varsayıma dayalı olmadığı, Mahkeme dosyadaki delillerin ve olayın değerlendirmesinde hataya düştüğü, eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile esasa, hukuka ve hakkaniyete aykırı karar verdiği, davalı idare vekili tarafından; davacının gerek öğrenme tarihinden gerekse 28.08.2009 tarihli dava konusu raporlama işlemi üzerinden geçen süreye bakıldığında davanın süreaşımına uğradığı, dolayısıyla öncelikle bu nedenle davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği, Mahkemece varılan kanaatin aksine idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı, tıp biliminde "ambliyopi" olarak adlandırılan göz tembelliğinin birkaç farklı sebebi olabileceği gibi farklı hastalıklarla da karıştırılabileceği, bu nedenle davacıdaki görme azlığını sadece göz tembelliğine bağlamanın kesinlikle yeterli olmadığı, dava konusu işlemde herhangi bir hizmet kusuru bulunmadığı, davacının müterafik kusurunun da göz önünde bulundurulması gerektiği, öte yandan idarenin yüklendiği kamu hizmetlerini yerine getirirken, bu hizmetten faydalananların uğradıkları zararı tazmin ile mükellef ve mesul tutulabilmesi için bu hizmetin hiç görülmemiş, kötü veya geç görülmüş olması ve doğan zarar ile iddia olunan hizmet kusuru arasında uygun illiyet bağının bulunmasının şart olduğu, Mahkeme yasal düzenlemeleri gözardı ederek karar verdiği ileri sürülerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesi uyarınca istinaf yolu ile incelenerek kaldırılması istemidir.
 
DAVACININ SAVUNMA ÖZETİ: Davacı vekili tarafından; davalının hukuka, esasa ve gerçeklere aykırı istinaf dilekçesi ile tüm iddia ve beyanlarının kabul edilemeyeceği, davalının zamanaşımı iddiası da diğer beyan ve iddiaları gibi usul ve yasalarla aynı zaman da gerçeklere aykırı olduğu, davanın, asla zamanaşımına uğramadığı ve zamanında açıldığı ileri sürülerek davalı idarenin istinaf başvurusunun reddi gerektiği savunulmaktadır.
 
DAVALININ SAVUNMA ÖZETİ: Savunma verilmemiştir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi'nce işin gereği görüşüldü:
 
KARAR: Dava, davacının, Rize Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulundan 28/08/2009 tarihli "Sağlam, Gemi adamı olmasında sağlığı bakımından mani bir hali yoktur." sağlık raporuna istinaden kayıt yaptırdığı Piri Reis Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Gemi Makineleri İşletme Mühendisliği bölümü 4 yıllık lisans öğreniminin 6. yarıyılında Açık Deniz stajına çıkmaları için yeniden alınan raporlarda gemi adamı olamayacağının anlaşılması üzerine hatalı sağlık raporuna dayanarak kaydını yaptırdığı üniversite eğitiminin diploma ile sonuçlanamayacak olmasından bahisle uğranıldığı ileri sürülen şimdilik 5.000,00-TL (ıslah edilen 43.895,52-TL) maddi, 250.000,00-TL manevi olmak üzere toplam 255.000,00-TL tazminatın, raporun hatalı olduğunun öğrenildiği 01/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemine ilişkindir.
 
İdare Mahkemesi'nce, Adli Tıp Kurumu tarafından Mahkemeye sunulan raporda davacının 28/08/2009 tarihinde davalı idareye bağlı sağlık kurumunca yapılan muayenesinde "Sağlam. Gemi adamı olmasında sağlığı bakımından mani bir hali yoktur" şeklinde verilen raporun tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olmadığı, davacıda mevcut olan göz tembelliği hastalığının kontrol ve muayene sırasında ortalama bir dikkatle rahatlıkla teşhis edilebileceği dolayısıyla idarenin ajanlarının gerekli özeni göstermemeleri nedeniyle hizmet kusurunun bulunduğu, maddi tazminat talebi yönünden yapılan değerlendirmede; idarenin hizmet kusuruna dayalı tazmin yükümlülüğünün doğması için, kusurlu idari eylem veya işlem sonucu oluşan zararın meşru, aktüel ve kesin nitelikte bulunması gerektiği; dava konusu olayda ise, davacı tarafından davalı kurum personelince hatalı olarak düzenlenen raporun verilmeseydi okula başlamayacağı ve bu kadar masraf da etmeyeceği, meslek edinebileceği başka bir okul için harcama yapacağı iddia edilerek; 2009-2010 eğitim öğretim yılı ( 10 ay ), 2010-2011 eğitim öğretim yılı ( 10 ay ), 2011-2012 eğitim-öğretim yılı ( 10 ay ), 2012-2013 eğitim-öğretim yılı ( 10 ay ), 2013-2014 eğitim öğretim yıllarına ( ilk dönem, 5 ay ) ilişkin yol masrafı, yemek, harçlık, okul elbisesi, okula ödenen eğitim ücreti, ev kirası ve masrafı, senede 5 kez Rize'ye gidip gelme yol masrafı toplamı şimdilik 5.000,00 TL maddi tazminat istenilmekte ise de; Mahkemeleri tarafından 12.11.2019 tarihli ara kararla davacının yapmış olduğu harcama kalemlerine yönelik her türlü bilgi ve belgenin ( fatura, otobüs bileti, senet, makbuz v.s. ) dosyaya sunulmasının istenildiği, davacı tarafından verilen ara karar cevabında yaptığı harcamaya yönelik herhangi bir fatura, makbuz veya kira kontratının ibraz edilemediği, kaldı ki denizcilik fakültesi bölümünden mezun olunmasının, eğitimi alınan bu meslekle ilgili bir işte çalışılması için teminat sayılmayacağı, dolayısıyla tazmini istenilen zararın, malvarlığında gerçek, kanıtlanabilir bir azalma veya artma olanağından yoksun kalma niteliğinde somut olarak ortaya konulması gerektiği, tazminat istemine dayanak yaptığı zararların muhtemel zarar niteliğinde olduğu, somut ve kanıtlanabilir bir maddi zararın ortaya konulmadığı ve varsayıma dayalı olarak da tazminata hükmedilemeyeceği anlaşılmakla, maddi tazminat isteminin reddi gerektiği, davacının 250.000,00-TL manevi tazminat istemine yönelik yapılan değerlendirmede; idarenin kusurundan kaynaklandığı sabit olan olay sebebiyle davacının kaydını yaptırıp eğitimini aldığı üniversite hayatına, sonradan tespit edilen sağlık sorunu nedeniyle devam edemeyeceğinin sabit olması karşısında; icra edemeyeceği bir meslek dalında eğitim görerek ileriye dönük beklentilerine kavuşamayacağını anlaması ve eğitim süresinde geçen yılların beyhude geçmesi nedeniyle ciddi elem ve acı duyduğunun kabulü gerektiği, bu durumda, davacının duyduğu manevi üzüntü karşılığı takdiren davalı idarece 200.000,00-TL manevi tazminatın davacıya ödenmesi gerektiği, davacının bu miktarı aşan tazminat isteminin ise reddi gerektiği gerekçesiyle maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile takdiren 200.000,00-TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 10/11/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat istemi ile yasal faiz isteminin ise reddine karar verilmiştir.
 
Anayasa'nın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin son fıkrasında, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan (maddi ve manevi) zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
 
İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile yönetilenler arasında yönetilenler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı zararın idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle yönetilenlerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesi, karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.
 
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem ve eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
 
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
 
İdarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumluluğu, idarece yürütülen hizmetin kuruluşunda, düzenlenmesinde ve işleyişinde ortaya çıkan her türlü bozukluk, aksaklık ve eksikliktir. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan doğruya ve asli nedenini oluşturmaktadır.
 
Bir başka anlatımla, kamu idareleri, yürüttükleri hizmetin işleyişini sürekli kontrol etmek ve gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Bu yükümlülüğün tam ve gereği gibi yerine getirilmemiş olması nedeniyle doğan zararların, hizmeti yürütmekle yükümlü bulunan idare tarafından tazmini gerekmektedir.
 
Bu kurala göre; idarelerin meydana gelen bir zarardan dolayı sorumlu tutulabilmeleri ve tazmin borcuyla yükümlü sayılabilmeleri için öncelikle ortada bir zararın bulunması, bu zararın meşru ve güncel olması, keza uğranıldığı öne sürülen zararın idarenin haksız ve hukuka aykırı bir işlem ve eyleminden kaynaklanması, ayrıca zararı doğuran olay ile idare arasında illiyet bağının kurulabilmesi gerekmektedir. Ortada bir zarar bulunmakla birlikte eğer bu zarar idareye isnat edilemiyorsa, idarenin tazmin borcundan sorumlu tutulması mümkün değildir.
 
Manevi zarar; kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, ölüm veya uğranılan diğer cismani zarar nedeniyle duyulan acı ve ıstırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran belli ağırlıktaki her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmektedir.
 
Manevi tazminat, kişinin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ıstırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi ve tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı bir miktarda olması gerekmektedir.
 
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, kazanmış olduğu Piri Reis Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Gemi Makineleri İşletme Mühendisliği bölümüne kayıt yaptırabilmek için gerekli olan evraklarla birlikte Rize Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulundan 28/08/2009 tarihinde "Sağlam, Gemi adamı olmasında sağlığı bakımından mani bir hali yoktur." sağlık raporunu alarak 31/08/2009 tarihinde üniversiteye kaydını yaptırdığı, eğitimine devam ederken eğitiminin 6. yarıyılında "açık deniz eğitimi" dersi için üniversite tarafından tekrardan sağlık raporu istenilmesi üzerine davacının başvurmuş olduğu İstanbul ili Pendik ilçesinde bulunan Yaşam Tıp Merkezince düzenlenen 11/11/2013 tarihli sağlık raporunda "Gemi Adamı Olamaz" raporunun verildiği, bu raporu yeterli görmeyen Üniversite yönetimi, davacının masraflarını karşılayarak İstanbul Tuzla GİSBİR Hastanesine davacıyı muayene için gönderdiği, buradan da alınan sağlık raporunda "Gemi adamı olamaz" şeklinde karar verilmesi üzerine, en son Yükseköğretim Kurulunca bu raporlar yeterli görülmeyerek tam teşekküllü devlet hastanesinden rapor alınmasının istenmesi üzerine davacının Eyüp Devlet Hastanesinde muayene edilerek 03/12/2014 tarihinde düzenlenmiş "Gemi adamı olamaz" sağlık raporunun verildiği, 2013-2014 Eğitim-Öğretim yılı bahar yarıyılından itibaren kayıt yenileme ve derslere yazılma işlemlerini yaptıramadığı ve halihazırda pasif öğrenci konumunda bulunan davacının, 10/11/2015 tarihinde hatalı sağlık raporundan dolayı kaydını yaptırdığı üniversite hayatına devam edememesi nedeniyle uğramış olduğu maddi ve manevi zararın tazmini amacıyla Sağlık Bakanlığına başvurduğu, uğranıldığı ileri sürülen şimdilik 5.000 TL maddi, 250.000 TL manevi olmak üzere toplam 255.000 TL tazminatın, raporun hatalı olduğunun öğrenildiği 01/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
 
Uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için gerekli görüldüğünden Mahkemenin 23/10/2017 tarihli ara kararı ile dava konusu olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı ve hizmet kusuru varsa kusur oranının tespiti amacıyla dosya üzerinden Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilerek dosyanın Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'na gönderildiği, davacı hakkında düzenlenen adli ve tıbbi evrakların tetkik edilmesi sonucunda düzenlenen Adli Tıp Kurumu 7. İhtisas Kurulu'nun 28/09/2018 tarih ve 3033 sayılı kararıyla; "SONUÇ: 28/08/2009 tarihli Rize Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu Raporunda "Sağlam. Gemi adamı olmasında sağlığı bakımından mani bir hali yoktur", 03/12/2014 tarihli Eyüp Devlet Hastanesi ve 21/01/2014 tarihli Özel Gisbir Hastanesi Sağlık Raporlarında "Gemi adamı olamaz" şeklinde belirtildiği anlaşılan Hamdi oğlu, 08/08/1989 doğumlu H. Y. hakkında düzenlenen adli ve tıbbi belgelerin tarafımızdan değerlendirilmesinde;
 
28/08/2009 tarihinde müracaat ettiği Rize Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulunda muayene edilerek "Sağlam. Gemi adamı olmasında sağlığı bakımından mani bir hali yoktur" şeklinde rapor aldığı, 21/01/2014 tarihinde müracaat ettiği Özel Gisbir Hastanesinde muayene edilerek "Hasta 11/20 görmektedir. 16/20 görme şartı olan gemi adamı olamaz" şeklinde rapor aldığı, 03/12/2014 tarihinde müracaat ettiği Eyüp Devlet Hastanesinde muayene edilerek "SağV:0.1 artmıyor, SolV:1.0, renk görme normal. Gemi adamı olamaz" şeklinde rapor aldığı ve kurumumuzda 15/02/2017 tarihinde yapılan muayenesinde sağ görme 1/10, sol görme 10/10 saptandığı anlaşılmakla;
 
Şaşılığa bağlı olarak göz tembelliği gelişebileceğinin tıbben bilindiği, bu tarz ambliyopilerin (göz tembelliği) hayatın ilk yıllarında oluştuğunun kabul edildiği ve her iki göz görmesi 16/20'den az olduğundan 24/01/2014 ve 03/12/2014 tarihli sağlık kurulu raporlarının doğru olarak kabul edilmesi gerektiği, 2009-2014 yılları arasında görme açısından anlamlı bir fark olacağının düşünülmediği, dolayısıyla Rize Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 28/08/2009 tarihli " Sağlam. Gemi adamı olmasında sağlığı bakımından mani bir hali yoktur" şeklinde kayıtlı raporunun tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallara uygun olmadığı, kişide mevcut "Göz Tembelliği" hastalığının kontrol ve muayene sırasında ortalama bir dikkatle rahatlıkla teşhis edilebileceği oy birliği ile mütalaa olunur. " yönünde görüş belirtilmiştir.
 
Uyuşmazlık konusu olayda, Adli Tıp Kurumu tarafından Mahkemeye sunulan raporda davacının 28/08/2009 tarihinde davalı idareye bağlı sağlık kurumunca yapılan muayenesinde "Sağlam. Gemi adamı olmasında sağlığı bakımından mani bir hali yoktur" şeklinde verilen raporun tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olmadığı, davacıda mevcut olan göz tembelliği hastalığının kontrol ve muayene sırasında ortalama bir dikkatle rahatlıkla teşhis edilebileceği, dolayısıyla idarenin ajanlarının gerekli özeni göstermemeleri nedeniyle hizmet kusurunun bulunduğu sonucuna varılmıştır.
 
Maddi tazminat talebi yönünden yapılan değerlendirmede;
 
Davacı tarafından, idarenin hizmet kusuru teşkil eden sağlık raporunda istinaden kayıt yaptırarak dört yılı aşkın süre eğitim gördükten sonra sağlık durumunun uygun olmaması nedeniyle söz konusu bölüme devam edemeyeceği ve mezun olmayacağı, başka bir bölüme yatay geçişinin de mümkün olmadığının anlaşılması üzerine eğitim gördüğü süre boyunca yaptığı yol masrafı, yemek, harçlık, okul elbisesi, okula ödenen eğitim ücreti, ev kirası ve masrafı, senede 5 kez Rize'ye gidip gelme yol masrafından oluşan maddi zararlarının tazmininin talep edildiği, mahkemece, yapılan masrafları ortaya koyan tüm bilgi ve belgenin sunulması istenilmiş ise de hiç bir bilgi ve belge sunulamadığının görüldüğü, idarenin hizmet kusuru sebebiyle oluşan ve somut delillerle ortaya konulabilen zararların tazminine hükmedilebileceği, bu haliyle davacının konaklama, ulaşım, yemek ve giyecek masraflarına dair zararının ortaya konulamadığı gerekçesiyle bu kısım yönünden davanın reddi yolunda verilen kararda hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır.
 
Dairemizin 18.10.2021 tarihli ara kararıyla davacının eğitim ücreti olarak Piri Reis Üniversitesi'ne ödediği okul ücreti tutarlarının üniversiteden sorulduğu, kurumca, davacı tarafından toplam 43.895,52 TL eğitim ücreti ödendiğinin belirtildiği görülmüş olup, eğitimi yarıda kalan ve mezun olamayacağı anlaşılan davacı tarafından ödenen ve malvarlığında eksilmeye yol açan bu tutarın davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle oluşan bir zarar olduğu, muhtemel ya da varsayıma dayalı bir zarar olmadığı, dolayısıyla davalı idarece tazmini gerektiği anlaşıldığından, davanın bu kısmının kabulü ile 43.895,52 TL'nin idareye başvuru tarihi olan 10/11/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, aksi yöndeki verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
 
Davanın manevi tazminat istemine yönelik kısmı değerlendirildiğinde;
 
Uyuşmazlık konusu olayda; idarenin kusurlu işlemine istinaden kayıt yaptırarak dört yılı aşkın bir süre eğitimini gördüğü bölüme devam edemeyeceğini ve mezun olarak anılan mesleği icra edemeyeceğini, yatay geçiş yoluyla da başkaca bir yükseköğrenim bölümüne geçiş yaparak gördüğü eğitimi değerlendiremeyeceğini öğrenen davacının duyduğu elem ve ıstırabın karşılığı olarak manevi tazminata hükmedilmesi yerinde ise de, manevi tazminatın, bir tatmin aracı olması, tazminat tutarının zenginleşmeye sebebiyet vermeyecek tutarda olmak üzere, davalı idarenin kusurunu ve duyulan elem ve ıstırabın ağırlığı gözetilerek belirlenmesi gerekliliği karşısında, davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile takdiren belirlenen 30.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 10/11/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerektiğinden, Mahkeme kararının, davacının talep ettiği manevi tazminatın reddine ilişkin kısmı ile kabulüne ilişkin kısmının 30.000,00-TL'ye ilişkin bölümünde hukuka aykırılık, bu tutarı aşan 170.000,00-TL'ye ilişkin bölümünde hukuka uyarlık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
 
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle,
 
1- Rize İdare Mahkemesi'nin 05/02/2020 gün ve E:2019/295, K:2020/77 sayılı kararına; davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, kararın maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının kaldırılmasına, 43.895,52-TL'nin idareye başvuru tarihi olan 10/11/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine, manevi tazminatın reddedilen kısmına ilişkin davacı istinaf başvurusunun reddine,
 
2- Davalı idare tarafından yapılan istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, kararın manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmının 170.000,00-TL'ye ilişkin bölümünün kaldırılmasına, bu bölüme ilişkin olarak davanın reddine, manevi tazminatın kabul edilen 30.000,00-TL'ye ilişkin kısmına yönelik davalı istinaf başvurusunun reddine,
 
3- İş bu kararın, ilk derece mahkemesince kurulan hükümde değişiklik yarattığından ve hükmedilen tazminat miktarları değiştiğinden yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin yeniden hesaplanması gerekmekte olup; bu kapsamda
 
- Dava ve istinaf aşamasında davacı tarafından karşılanan toplam 1.225,55-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 306,40-TL'si ile kabul edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 6.506,40-TL vekalet ücretinin ve kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 4.500,00-TL vekalet ücretinin davalı idare tarafından davacıya ödenmesine, geri kalan dava ve istinaf aşamasına ait 919,15-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
 
- Davalı idarenin istinaf aşamasında yapmış olduğu 32,50-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 24,00-TL'si ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/2. maddesi uyarınca manevi tazminat davalarında davanın kısmen reddi durumunda karşı taraf vekili yararına hükmedilecek ücret davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemeyeceğinden reddedilen manevi tazminat tutarı için 4,500,00-TL avukatlık ücretinin davacı tarafından davalı idareye ödenmesine, davalı idarenin istinaf aşamasında yapmış olduğu yargılama giderinden 8,50-TL'sinin davalı idare üzerinde bırakılmasına,
 
- Hükmedilen miktar üzerinden hesaplanan 5.047,81-TL nispi karar harcından dava devam etmekte iken yatırılan 5.019,77-TL'nin mahsubuyla kalan 28,04-TL'nin davacıya tamamlattırılmasına, toplam 5.047,81-TL nispi karar harcının davalı idare üzerinde bırakılarak davalı idarece davacıya ödenmesine,
 
- Davalı idare harçtan muaf olduğundan istinaf başvuru aşamasında peşin alınmayan 148,60-TL istinaf başvuru harcının davadaki haklılık oranına göre 111,45-TL'sinin davacıdan tahsil edilmesi için karar kesinleştikten sonra ilgili Vergi Dairesi Başkanlığı'na Mahkemesince müzekkere yazılmasına, geriye kalan 37,15-TL'nin davalı idare harçtan muaf olduğundan tahsiline yer olmadığına, artan posta giderinin karar kesinleştikten sonra taraflara iadesine, kararın tebliğini izleyen 30 gün içinde Danıştay'a temyiz yolu açık olmak üzere, 02.02.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)
 


Full & Egal Universal Law Academy