Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi 2019/447 Esas 2020/864 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 3. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2019/447
Karar No: 2020/864
Karar Tarihi: 30.09.2020



(2709 S. K. m. 125) (2577 S. K. m. 2, 45) (2330 S. K. m. 6)
 
İSTEMİN ÖZETİ: Davacının, Erzurum Emniyet Müdürlüğü bünyesinde polis memuru olarak görev yapmakta iken 26/08/2016 tarihinde Trabzon İli, Maçka İlçesinde BTÖ mensuplarına yönelik icra edilen operasyon sırasında yaşanan çatışmada yaralanarak efor kaybına uğradığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen manevi zararlara karşılık olmak üzere 100.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açtığı davada; davanın kısmen kabulü ile 10.000,00-TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine, manevi tazminat isteminin fazlaya ilişkin kısmının reddine karar veren Trabzon İdare Mahkemesi'nin 06/12/2018 gün ve E:2018/1213, K:2018/1213 sayılı kararının; davacı tarafından; olayın, polislik görevinin sebep ve tesiriyle meydana geldiği, olayda herhangi bir kastının veya kusurunun bulunmadığı, olay sebebiyle sakat hale geldiği, bir süre bakıma muhtaç kaldığı, psikolojik olarak rahatsızlandığı, tedavisi boyunca uzun süre hastanede yattığı, ailesinden ayrı kaldığı, büyük sıkıntılar çektiği ve sakat kalması sebebiyle de hayatı boyunca çekmeye devam edeceği, yaşanan olay nedeniyle manevi yönden ciddi bir zarara uğradığı, bu denli ızdırap ve elem için takdir edilen manevi tazminat tutarının hakkaniyetli olmadığı, davalı idare tarafından; 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkındaki Kanun kapsamında davacıya maddi ve manevi tazminat yerine geçmek üzere Emniyet Genel Müdürlüğü Nakdi Tazminat Komisyonunun 15.06.2017 tarih ve 2017/777 sayılı kararıyla 18.251,00-TL nakdi tazminat ödendiği, davacının, gerekli güvenlik önlemlerini alması gereken bir kurumda çalıştığı ve gerekli güvenlik tedbirleri alınmadığı yönündeki açıklamasının personelin kendi kusuru olduğu, idarelerine yüklenecek bir kusur bulunmadığı ileri sürülerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesi uyarınca istinaf yolu ile incelenerek kaldırılması istemidir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi'nce işin gereği görüşüldü:
 
Dava, davacının, Erzurum Emniyet Müdürlüğü bünyesinde polis memuru olarak görev yapmakta iken 26/08/2016 tarihinde Trabzon İli, Maçka İlçesinde BTÖ mensuplarına yönelik icra edilen operasyon sırasında yaşanan çatışmada yaralanarak efor kaybına uğradığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen manevi zararlara karşılık olmak üzere 100.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemine ilişkindir.
 
İdare Mahkemesi'nce; olay tarihinde polis memuru olarak görev yapan davacının görevi nedeniyle iştirak ettiği operasyon sırasında çıkan çatışmada yaralanmasından dolayı ortaya çıkan manevî zararlardan davalı idare, "meslekî risk" ilkesi gereğince kusursuz sorumlu olup, manevî tazminatın hesaplanması ile ilgili kararda aktarılan bilgiler ışığında yapılan değerlendirmede, manevî zararı doğuran olayın vücut bütünlüğünü ihlâl eden bir yaralanma olayı olması, sonrasında uygulanan tıbbi müdahaleler, yaralanmanın kalıcı olduğu anlaşılan etkisi ve davacıya 2330 sayılı Kanun uyarınca ödenen nakdi tazminat da dikkate alınarak; davacının yaşadığı acı ve üzüntüden dolayı takdiren 10.000,00-TL manevi tazminatın kabulü ile bu tutarın başvuru tarihi olan 03.05.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi, fazlaya ilişkin kısmın ise reddi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 10.000,00-TL manevi tazminatın başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine, manevi tazminat isteminin fazlaya ilişkin kısmının reddine karar verilmiştir.
 
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 125'inci maddesinin son fıkrasında yer alan "İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür." hükmüyle Türk Hukuku'nda idarenin malî sorumluluğu ilkesi kabul edilmiş, 2577 sayılı İdarî Yargılama Usûlü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde de idarî işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından idarî bir dava türü olan tam yargı davasının açılabileceği belirtilmiş, bu sorumluluğa ilişkin hukuksal esaslar ise öğreti ve yargı içtihatlarıyla geliştirilmiştir.
 
2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 6.maddesinin 2.fıkrasında "Yargı mercilerinde maddi ve manevi zararlar karşılığı olarak kurumların ödemekle yükümlü tutulacakları tazminatın hesabında bu kanun hükümlerine göre ödenen nakdi tazminat ile bağlanmış bulunan aylıklar gözönünde tutulur." hükmü yer almaktadır.
 
Kusur sorumluluğu hizmet kusuru kavramı ile açıklanmaktadır. Buradaki kusur kavramı ise özel hukuktaki kast, ihmal, dikkatsizlik gibi öznel unsurlar ile tanımlanmamakta, idare tarafından yürütülen bir hizmetin kurulmasında, düzenlenmesinde ya da işletilmesindeki bozukluk ve aksaklık şeklinde nesnel bir tanımlama yapılarak, (kişiselleştirilebilen bir kusurun varlığı aranmaksızın) hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi gibi hâllerden doğan zararların tazmininde idarenin kusurlu sorumluluğu ilke ve esasları uygulanmaktadır. Dolayısıyla bir olayda idarenin kusurlu sorumluluğundan bahsedilebilmesi için, öncelikle ortada hizmet kusuru teşkil eden bir durumun varlığı gerekmektedir. Ancak hizmet kusurunun bulunması yeterli olmayıp, genel sorumluluk koşullarının da somut olayda gerçekleşmiş olması aranmaktadır. Bu koşullar ise, idarî bir işlem ya da idareden sadır olan ihmalî veya icraî bir eylemin varlığı, tazmin isteminde bulunanın maddî veya manevî bir zararının bulunması ve söz konusu zararın idarenin işlem veya eyleminin bir sonucu olması, yani zarar ile idarî davranış arasında kurulabilen bir illiyet bağının mevcudiyetidir.
 
Kusurlu sorumluluk dışında idarenin, kamu görevlilerinin ve özellikle güvenlik personelinin görevlerini yerine getirdikleri sırada yaralanmaları ya da öldürülmeleri nedeniyle uğranılan zararlardan da "meslekî risk" ilkesi gereğince kusursuz sorumluluk ilke ve esaslarına göre sorumlu olduğu yerleşik Danıştay içtihatları ve öğretide kabul edilmiştir. Bu gibi durumlarda idare, zarar ile idarî eylem arasında nedensellik bağı aranmadan zarardan kusursuz olarak sorumludur.
 
İdarenin sorumlu olduğu zararlar yalnızca maddî zararlar ile sınırlı olmayıp; idarenin sorumluluğu içinde kalan manevî zararların da (diğer koşullar gerçekleşmişse) idare tarafından tazminine karar verilir. Manevi zarar, kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, duyulan acı ve ıstırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmekte, fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
 
Manevi tazminat, kişinin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik olmayıp, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Bu niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmekte ise de; tam yargı davalarının özelliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, manevi tatmin sağlayacak, olayın oluş şekli ve niteliğine uygun miktarda olması gerekmektedir.
 
Dava dosyasının incelenmesinden, Erzurum Emniyet Müdürlüğü bünyesinde polis memuru olarak görev yapan davacının 26/08/2016 tarihinde Trabzon ili Maçka ilçesinde BTÖ mensuplarına yönelik icra edilen operasyon sırasında yaşanan çatışmada yaralandığı, olay sonrası Karadeniz Üniversitesi Tıp Fakültesinde tedavi gördüğü, davacının 03.05.2018 tarihinde davalı idarenin kayıtlarına giren 02.05.2017 tarihli dilekçesi ile olay nedeniyle sakat kalması sonucu uğradığı çalışma gücü kaybından dolayı 50.000,00-TL maddi ve yaşadığı üzüntüleri hafifletebilmek için 100.000,00-TL manevi tazminat ödenmesi talebiyle başvuruda bulunduğu, anılan başvurunun cevap verilmeyerek zımnen reddi üzerine 100.000,00-TL manevi tazminatın kendisine ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
 
Dairemizin 4.3.2020 tarihli ara kararıyla, olay nedeniyle davacının yaşadığı sağlık sorunlarının neler olduğu, kalıcı bir engelinin olup olmadığı hususunda alınan Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı'nın 22.9.2020 tarihli 3139 sayılı raporunda, davacının sağlık durumunun; sindirim kanalı kalıcı bozukluklarından %25, omuz yaralanmasına bağlı kas iskelet sistemi arızalarından %6, omuzda ve batındaki cilt çökmelerinden %5 olmak üzere %33 oranında genel özürlülük oranının bulunduğunun, kişinin geçirdiği ateşli silah yaralanması olayı neticesinde 90 gün iş göremezlik durumunda olacağı" kanaatinin bildirildiği görülmüştür.
 
Bu durumda, olay tarihinde polis memuru olarak görev yapan davacının görevi nedeniyle iştirak ettiği operasyon sırasında çıkan çatışmada yaralanmasından dolayı ortaya çıkan manevî zararlardan davalı idarenin "meslekî risk" ilkesi gereğince sorumlu olduğu, ancak, davacının yaşadığı acı ve üzüntüden dolayı Mahkemece takdiren belirlenerek tazminine hükmedilen 10.000,00-TL manevi tazminat miktarının duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa giderecek düzeyde olmadığı sonucuna varıldığından, olayın etki ve niteliği, zararı doğuran olayın vücut bütünlüğünü ihlâl eden bir yaralanma olayı olması, tedavi sürecinin uzunluğu ve uygulanan tıbbi müdahalelerin yoğunluğu, tedavi sonucunda %33 oranında beden özürlülük oranının oluşması ile halen polis memuru olarak görevine devam etmesi, 2330 sayılı Kanun uyarınca 18.251,00 TL nakdi tazminat ödenmiş olması ve manevi tazminatın sebepsiz zenginleşmeye yol açmaması gereken bir manevi tatmin aracı olması gözetilerek takdiren belirlenen 30.000-TL manevi tazminatın davalı idarece davacıya ödenmesi, fazlaya ilişkin istemin ise reddi gerektiğinden, Mahkeme kararının; davacıların talep ettiği manevi tazminatın 10.000,00 TL'sinin kabulüne ilişkin kısmında ve reddedilen 90.000,00 TL'nin 20.000,00-TL'yi aşan kısmında hukuka aykırılık, redde ilişkin 20.000,00-TL'lik kısmında ise hukuka uyarlık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
 
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin istinaf başvurusunun reddine, davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile Trabzon İdare Mahkemesi'nin 06/12/2018 gün ve E:2018/1213, K:2018/1213 sayılı kararının, manevi tazminat isteminin reddedilen 90.000,00-TL'sinin 20.000,00-TL'lik kısmının kaldırılmasına, Mahkemece hükmedilen (10.000,00-TL) manevi tazminata ilaveten 20.000,00-TL ile birlikte toplam 30.000,00-TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 03.05.2018 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine, manevi tazminat isteminin reddedilen 70.000,00-TL'lik kısmına yönelik davacı istinaf başvurusunun reddine, aşağıda dökümü yapılan, davacı tarafından karşılanan dava aşamasına ait nispi karar harcı hariç 119,40-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre takdiren 83,50-TL'sinin ve istinaf aşamasına ait 179,35-TL yargılama giderinin takdiren 125,50-TL'sinin davacı üzerinde bırakılmasına, geriye kalan dava aşamasına ait 35,90-TL ve istinaf aşamasına ait 53,85-TL yargılama gideri ile hükmedilen miktar üzerinden hesaplanan 2.049,30-TL nispi karar harcının ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 4.500,00-TL vekalet ücretinin davalı idare tarafından davacıya ödenmesine, davalı idarenin istinaf aşamasında yapmış olduğu yargılama giderinin davalı idare üzerinde bırakılmasına, manevi tazminatın reddedilen kısmı için (davalı lehine belirlenen ücret Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 10/2.maddesi uyarınca davacı taraf lehine hükmedilen ücreti geçemeyeceğinden) 4.500,00-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, hükmedilen miktar üzerinden hesaplanan 2.049,30-TL nispi karar harcından dava devam etmekte iken yatırılan 341,55-TL'nin mahsubuyla kalan 1.707,75-TL'nin davacıya tamamlattırılmasına, artan posta giderinin taraflara iadesine, 30/09/2020 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy