Samsun Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi 2019/958 Esas 2020/462 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: 2. İdari Dava Dairesi
Esas No: 2019/958
Karar No: 2020/462
Karar Tarihi: 16.07.2020



(2577 S. K. m. 45) (3194 S. K. m. 5, 8, Geç. m. 17) (5403 S. K. m. 13) (Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği m. 4, 6, 7, 8, 25, 32)
 
İSTEMİN ÖZETİ: Ordu İdare Mahkemesi'nin 27/05/2019 günlü, E:2017/303, K:2019/737 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesi uyarınca istinaf yoluyla incelenerek kaldırılması istenilmektedir.
 
CEVABIN ÖZETİ: Dosyada bulunan bilirkişi raporuna itiraz edilmesi üzerine mahkemece parsel bazında değerlendirme yapılması hususunda bilirkişiden ek rapor alındığı, ek bilirkişi raporundaki çelişkiler nedeniyle yapılan itiraz üzerine ise aynı plana karşı açılan diğer davalarda alınan bilirkişi raporlarındaki tespitler çerçevesinde mahkemece davanın reddine karar verildiği, bilirkişi raporunda yer alan tespitlerin kabulüne olanak bulunmadığı, revizyondan kısa süre sonra plan değişikliği yapılmasının gerekçesinin bulunmadığı, nüfus projeksiyonunun hatalı yapıldığı, DSİ taşkın görüşü bulunmayan kısımlara plan kararı üretildiği, 1/25000 ölçekli planla bağlantıların kurulamadığı, çevre düzeni planı kesinleşmeden nazım imar planı yapıldığı, ilave plan yapılan alanlara ilişkin tarım dışı kullanım izni ve kamu yararı kararı alınmadığı yolundaki bu tespitlerin mahkemece tek tek çürütülerek lehlerine karar verildiği, parsel bazında üretilen kararın planlama ilkeleri ve şehircilik esaslarına uygun olduğunun bilirkişiler tarafından da belirtildiği, İdare Mahkemesince verilen kararın usul ve hukuka uygun olduğu, istinaf başvurusunun reddedilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
 
TÜRK MİLLETİ ADINA
 
Karar veren Samsun Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesince dava dosyası 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesi uyarınca incelenerek işin gereği görüşüldü:
 
Dava; Ordu İli, Altınordu İlçesi, ...... Mahallesi, 303 ada, 11 parsel sayılı, davacıya ait taşınmazın bulunduğu alanda yapılan ve Ordu Büyükşehir Belediye Meclisinin 20/09/2016 tarih ve 238 sayılı kararı ile onaylanan 1/5000 ölçekli ilave ve revizyon nazım imar planı ile bu plana yapılan itirazın reddine ilişkin Ordu Büyükşehir Belediye Meclisinin 28/11/2016 tarih ve 300 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
 
Ordu İdare Mahkemesi'nin 27/05/2019 günlü, E:2017/303, K:2019/737 sayılı kararıyla; bilirkişi raporunda aykırılık olarak bahsedilen ve planın bütününe ilişkin olan hususlarda hukuka aykırılık bulunmadığı, aynı plana karşı açılan davalarda Mahkemelerinin E:2017/720, 1250 ve 1251 sayılı dosyalarında alınan, farklı heyetlerden oluşan bilirkişi raporlarında da planın tümüne yönelik herhangi bir hukuka aykırılık tespitine yer verilmediği, bu nedenle takdiri delil niteliğinde olan ve bu dosya için alınan bilirkişi raporunun planın tümüne yönelik değerlendirmelerinin hükme esas alınmaması gerektiği sonucuna varıldığı, dava konusu ilave ve revizyon imar planı dava konusu parsel bazında incelendiğinde, bu dosyada alınan bilirkişi raporunun parsel bazındaki değerlendirmelerine ilişkin kısmının hükme esas alınabilir nitelik ve yeterlikte olduğu kanaatine varıldığı, anılan rapor ile dosyadaki tüm bilgi ve belgelerin bir arada değerlendirilmesinden; dava konusu parsel için öngörülmüş olan “Parklar ve dinlenme alanları” ve “12 m. genişliğinde Yerel erişme yolu” plan kararlarının, alanda yaşaması öngörülen nüfusa hizmet vermek üzere planlanmış donatı alanlarından olması nedeni ile, üst ölçekli plan kararlarına aykırı olmadığı, kısmen dava konusu taşınmaz üzerinde öngörülen “Parklar ve dinlenme alanları” plan kararlarının, plan bütününde “Yeşil ve açık alanlar”ın dağılımına bakıldığında yeşil alan sisteminde süreklilik ve devamlılığın sağlandığı, yer yer öbekleşmeler ve kılcal saçaklanmalar yaratmak suretiyle yerleşme alanları içerisine erişimin kolaylaştırıldığı, yeşil alan sistemleri yoluyla yerleşme bölgelerinin de birbirleri ile ilişkisinin kurulduğu, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin EK-2 Tablosunda (Projeksiyon nüfusu 150.000-500.000 kişi arasında olan yerleşmeler için) belirtilen kişi başına düşen alan büyüklüğünü karşıladığı, dava konusu taşınmaz üzerinde öngörülen “Parklar ve dinlenme alanları”nın, eğim yataklarının, doğal yağış akış yönlerinin ve şevlerin, aktif ve pasif yeşil alan sisteminin bir parçası olarak öngörüldüğü, konum ve büyüklüğü ile planda öngörülmüş olan işlevi yerine getirmek için uygun ve yeterli olduğu, 2011 yılında tasdik edilen “İmar Planına Esas Taşkın Durumu ve Etüdü”nde sınırları belirlenen alana ilişkin imar planına esas DSİ kurum görüşünün, dava konusu imar planları için alınan DSİ 7. Bölge Müdürlüğü'nün 14.05.2015 tarih ve 68826817-754-311969 sayılı yazısı ile geçerli olduğu, dava konusu taşınmaz üzerinde planlanan “Parklar ve dinlenme alanları” arazi kullanım kararının, DSİ görüşü ve “Ordu-Merkez Revize İmar Planının Hazırlanmasında Dikkate Alınması Gerekli Taşkın Durumu Raporu” doğrultusunda düzenlendiği, “Açık ve yeşil alanlar”a yönelik dava konusu plana ait plan hükümlerinde getirilen düzenlemelerin, açık-yeşil alanların büyüklüklerine göre üstlendikleri işlevler ile uygun bir hizmet erişimi ve kademelenme öngördüğü, kısmen dava konusu parselde öngörülmüş olan “12 m. genişliğindeki yerel erişme yolları” kararının; önerilen yol genişliğinin hizmet kapasitesi açısından yeterli olduğu, konut alanlarına hizmet verme açısından uygun bir ulaşım güzergâhı olduğu, alt kademe yolların üst kademe yollara bağlanması yoluyla yol kademelenmesine uygun hizmet verdiği anlaşıldığından, Ordu Büyükşehir Belediye Meclisinin 20/09/2016 gün ve 238 sayılı kararı ile yürürlüğe giren 1/5000 ölçekli ilave ve revizyon nâzım imar plânının ve bu plana karşı askı süresi içerisinde yapılan itirazın reddine ilişkin Ordu Büyükşehir Belediye Meclisinin 28/11/2016 gün ve 2016/300 sayılı kararının davacı parseline ilişkin kısmında hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
 
Davacı tarafından; mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan raporda dava konusu nazım imar planının üst plan kararlarına, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve imar mevzuatına aykırı olduğunun açıkça belirtildiği, mahkemece alınan ek bilirkişi raporunda da planının geneline ilişkin olan bu hukuka aykırılık sebeplerinin her bir parselde üretilen plan kararı açısından da hukuka aykırılık sebebi olacağının belirtildiği, buna rağmen mahkemece davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek anılan karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmakta ve kararın kaldırılması istenilmektedir.
 
3194 sayılı İmar Kanununun 5. maddesinde, nazım imar planı; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plan olarak tanımlanmıştır.
 
Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği'nin 4. maddesinin (i) bendinde de benzer bir tanıma yer verilerek; "Nazım imar planı: Mevcut ise çevre düzeni planının genel ilke, hedef ve kararlarına uygun olarak, arazi parçalarının genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, çeşitli kentsel ve kırsal yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, kentsel, sosyal ve teknik altyapı alanlarını, ulaşım sistemlerini göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere, varsa kadastral durumu işlenmiş olarak 1/5.000 ölçekte, büyükşehir belediyelerinde 1/5000 ile 1/25.000 arasındaki her ölçekte, onaylı halihazır haritalar üzerine, plan notları ve ayrıntılı raporuyla bir bütün olarak hazırlanan planı," olarak tanımlanmış, 'Mekânsal planlama kademeleri ve ilişkileri' başlıklı 6.maddesinde; "(1) Mekânsal planlar kapsadıkları alan ve amaçları açısından Mekânsal Strateji Planları, Çevre Düzeni Planları ve İmar Planları olarak hazırlanır. Buna göre planlama kademeleri, üst kademeden alt kademeye doğru sırasıyla; Mekânsal Strateji Planı, Çevre Düzeni Planı, Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından oluşur.(2) Mekânsal planlar, plan kademelenmesine uygun olarak hazırlanır. Her plan, planlar arası kademeli birliktelik ilkesi uyarınca yürürlükteki üst kademe planların kararlarına uygun olmak, raporu ile bütün oluşturmak ve bir alt kademedeki planı yönlendirmek zorundadır. (3) Arazi kullanım ve yapılaşmada sadece mekânsal strateji planları, çevre düzeni planları ve imar planları kararlarına uyulur. (4) Plan kademelenmesi uyarınca il bütününde yapılan çevre düzeni planları, yürürlükteki bölge veya havza düzeyindeki çevre düzeni planının genel kararlarına aykırı olmamak kaydıyla hazırlanır." hükmüne yer verilmiştir.
 
Aynı Yönetmeliğin 'Genel planlama esasları' başlıklı 7.maddesinin (i) bendinde; Planlama süreci; araştırmaların yapılması, sorunların ortaya konulması, veri ve bilgi toplama ile ilgili analiz aşaması; bilgilerin biraraya getirilmesi, birleştirilmesi ve sonuçların değerlendirilmesi ile ilgili sentez aşaması ve plan kararlarının oluşturulması aşamalarından oluşur." kuralı, 'Araştırma ve analiz' başlıklı 8.maddesinin 9.fıkrasında; "Planlama alanı ve yakın çevresi ile alanın bölge veya kent bütünü içindeki konumunu belirlemek üzere; eşik analizi, yerinde yapılan incelemeler gibi fiziksel çalışmalarla birlikte, bilimsel tekniklere dayalı, ekonomik, sosyal, kültürel, politik, tarihi, sektörel ve teknolojik araştırmalar ile sorunlar ve potansiyel analizi yapılır. Ayrıca yürürlükteki planla ilgili gerekli çalışma ve değerlendirmeler de yapılır. Gerektiğinde güçlü, zayıf yönler ile fırsatları ve tehditleri içeren analiz yöntemi kullanılır. Bu çalışmalar araştırma raporunda yer alır." kuralı, 'İmar planı revizyonu ve ilaveleri' başlıklı 25.maddesinde ise; "(1)İmar planlarının ihtiyaca cevap vermediği veya uygulamasının mümkün olmadığı durumlar ile üst kademe plan kararlarına uygunluğunun sağlanması amacıyla planın tamamının veya plan ana kararlarını etkileyecek bir kısmının yenilenmesi için bu Yönetmelikte belirtilen ilke, esas ve standartlara uygun olarak imar planlarında revizyon yapılır. (2) İmar planlarının ihtiyaca cevap vermediği durumlarda, mevcut plana bitişik ve mevcut planın genel arazi kullanım kararları ile süreklilik, bütünlük ve uyum sağlayacak biçimde, bu Yönetmelikte belirtilen ilke, esas ve standartlara uygun olarak ilave imar planı yapılabilir." kuralı getirilmiş, Yönetmeliğin ekinde ise sosyal ve teknik altyapı alanlarına ilişkin asgari standartlara ve alan büyüklüklerine yer verilmiştir.
 
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı taşınmazının bulunduğu alanda dava konusu nazım imar planı revizyonu öncesinde 24/06/2011 günlü, 1141 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı oluru ile yürürlüğe giren Ordu-Trabzon-Rize-Giresun-Gümüşhane- Artvin planlama bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü'nün 30/04/2004 tarihli onayıyla yürürlüğe girmiş olan 1/25000 ölçekli Ordu (Belediye ve Mücavir Alan İçi) kıyı kesimi çevre düzeni planı değişikliği ve 03/04/2013 günlü, 86 sayılı Ordu Belediye Meclisi kararı ile kabul edilmiş olan Ordu Merkez 1/5000 ölçekli ilave ve revizyon nazım imar planının bulunduğu, Ordu ilinin büyükşehir belediyesi statüsü kazanması üzerine 17/08/2016 günlü, 14077 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı oluru ile Ordu-Trabzon-Rize-Giresun-Gümüşhane-Artvin planlama bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı revizyonunun yapıldığı, anılan revizyon kapsamında yapılan ve Ordu Büyükşehir Belediye Meclisinin 20/09/2016 tarih ve 238 sayılı kararı ile onaylanan 1/5000 ölçekli ilave ve revizyon nazım imar planının 10/10/2016 - 08/11/2016 tarihleri arasında askıya çıkarılarak ilan edildiği, yapılan itirazın Ordu Büyükşehir Belediye Meclisinin 28/11/2016 tarih ve 300 sayılı kararı ile reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
 
Ordu İdare Mahkemesi tarafından mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan, 24/04/2018 tarihinde mahkeme kayıtlarına giren ve taraflara tebliğ edilerek bir örneği dosya içine alınan bilirkişi raporunda özetle; "Dava konusu 2016 tarihli nazım imar planı ile plan onama sınırı içerisinde öngörülen donatı alanlarına ayrılan toplam alanın önemli ölçüde artırılmış olduğu, söz konusu artışın farklı oranlarda tüm donatı alanları için geçerli olmasının yanında, neredeyse tüm donatı alanları için artışın kent lekesi geneline yansıtılmış olduğu, dava konusu 1/5000 ölçekli ilave ve revizyon nazım imar planında dava konusu parsel için öngörülmüş olan “Parklar ve dinlenme alanları” ve “12 m. genişliğinde yerel erişme yolu” plan kararlarının, alanda yaşaması öngörülen nüfusa hizmet vermek üzere planlanmış donatı alanlarından olması nedeni ile, üst ölçekli plan kararlarına aykırı olmadığı, söz konusu plan kararlarının alansal büyüklükleri dikkate alındığında, üst kademedeki 1/25000 ve 1/100.000 ölçekli planların ölçek özellikleri ve detay düzeyleri nedeniyle söz konusu üst ölçekli planlarda gösterilmemiş olmasının, planların kademeli birlikteliği ilkesine aykırılık teşkil etmediği, kısmen dava konusu taşınmaz üzerinde öngörülen “Parklar ve dinlenme alanları” plan kararlarının, plan bütününde “Yeşil ve açık alanlar”ın dağılımına bakıldığında yeşil alan sisteminde süreklilik ve devamlılığın sağlandığı, yer yer öbekleşmeler ve kılcal saçaklanmalar yaratmak suretiyle yerleşme alanları içerisine erişimin kolaylaştırıldığı, yeşil alan sistemleri yoluyla yerleşme bölgelerinin de birbirleri ile ilişkisinin kurulduğu, Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin EK-2 Tablosunda (Projeksiyon nüfusu 150.000-500.000 kişi arasında olan yerleşmeler için) belirtilen kişi başına düşen alan büyüklüğünü karşıladığı, büyüklüğü itibariyle “Komşuluk Birimi /Mahalle Parkları” kategorisine uygun olduğu, dava konusu taşınmaz üzerinde öngörülen “Parklar ve dinlenme alanları”nın, eğim yataklarının, doğal yağış akış yönlerinin ve şevlerin, aktif ve pasif yeşil alan sisteminin bir parçası olarak öngörüldüğü, konum ve büyüklüğü ile planda öngörülmüş olan işlevi yerine getirmek için uygun ve yeterli olduğu, 2011 yılında tasdik edilen “İmar Planına Esas Taşkın Durumu ve Etüdü”nde sınırları belirlenen alana ilişkin imar planına esas DSİ kurum görüşünün, dava konusu imar planları için alınan DSİ 7. Bölge Müdürlüğü'nün 14.05.2015 tarih ve 68826817-754-311969 sayılı yazısı ile geçerli olduğunun belirtildiği, buna göre dava konusu taşınmaza yönelik olarak DSİ kurum görüşü doğrultusunda işlem yapılmasının imar mevzuatının bir gereği olduğu, DSİ görüşü doğrultusunda 303 ada, 11 parsel sayılı taşınmaza getirilen “Açık ve yeşil alanlar” planlama kararı için en önemli planlama verisinin, 'Hacı Deresi” olarak kabul edildiği, bütün dere yataklarının servis yolları ile bakım yoluna cepheli hale getirildiği, özellikle aktif yeşil alan kullanımı ile kesintisiz yaya+aktif yeşil hatların devamlılığının hedeflendiği; dava konusu taşınmaz üzerinde planlanan “Parklar ve dinlenme alanları” arazi kullanım kararının, DSİ görüşü ve “Ordu-Merkez Revize İmar Planının Hazırlanmasında Dikkate Alınması Gerekli Taşkın Durumu Raporu” doğrultusunda düzenlendiği, “Açık ve yeşil alanlar”a yönelik dava konusu plana ait plan hükümlerinde getirilen düzenlemelerin, açık-yeşil alanların büyüklüklerine göre üstlendikleri işlevler ile uygun bir hizmet erişimi ve kademelenme öngördüğü, kısmen dava konusu parselde öngörülmüş olan “12 m. Genişliğindeki Yerel Erişme Yolları” kararının, önerilen yol genişliğinin hizmet kapasitesi açısından yeterli olduğu, konut alanlarına hizmet verme açısından uygun bir ulaşım güzergâhı olduğu, alt kademe yolların üst kademe yollara bağlanması yoluyla yol kademelenmesine uygun hizmet verdiği, ancak, kamu kaynaklarının yerinde ve sağlıklı kullanılması için planın yürürlüğe girdikten sadece 2 yıl sonra çok büyük bir kısmının “revizyonu”nun yapılması için şehircilik ilkeleri, planlama esasları, imar mevzuatı ve kamu yararı açılarından meşru ve kabul edilebilir gerekçelerin bulunması gerektiği, dava konusu imar planına ait temel gösterilen gerekçe ve hedeflerin, analitik çalışmalar ile desteklenmediği sürece planın tamamının revizyonunun yapılması için güçlü bir gerekçe oluşturmayacağı, dava konusu Altınordu ilçesi 1/5000 ölçekli ilave ve revizyon nazım imar planına ilişkin plan açıklama raporu incelendiğinde, planın yapılma gerekçelerini ve ana hedeflerini meşru kılacak analitik çalışmaların yapılmamış olduğu, dava konusu 1/5000 ölçekli revizyon ve ilave nazım imar planının hazırlanma sürecinde plan onama sınırı içinde bulunan alan için detaylı ve sağlıklı nüfus ve işgücü projeksiyonu yapılmamış olduğu, plan çalışmaları kapsamında sağlıklı nüfus ve işgücü projeksiyonu yapılmamış olmasının, nüfus ve işgücü büyüklüğüne bağlı olarak hesaplanması gereken arazi kullanım kararı büyüklüklerini ciddi olarak sorgulanır hale getirdiği ve nazım imar planının ek alan gereksinimine bağlı olarak atanan “ilave plan” olma işlevinin meşru zeminini ortadan kaldırdığı, dava konusu 1/5000 ölçekli ilave ve revizyon nazım imar planı ve plana ait plan açıklama raporu birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu imar planı plan onama sınırları içerisinde “revizyon” ve “ilave” yapılmasını şehircilik ilkeleri, planlama esasları, imar mevzuatı ve kamu yararı açılarından gerekli ve meşru kılacak gerekçelerin tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açık ve net olarak ortaya konulmamış olduğu, nicel ve nitel yöntemler kullanılarak elde edilmiş olan tespit, analiz ve sentez çalışmalarına dayandırılmamış olduğu, dava konusu imar planının üst kademe niteliğindeki Ordu - Trabzon - Rize - Giresun - Gümüşhane - Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı revizyonunun askı süresi içinde, dava konusu nazım imar planının Ordu Belediye Meclisi kararı alınmak suretiyle onaylanmasının, şehircilik ilkelerine ve imar mevzuatına uygun olmadığı, dava konusu 1/5000 ölçekli revizyon ve ilave nazım imar planına ait plan açıklama raporunda, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı revizyonunda yapılan “Kentsel yerleşik alan” sınırı değişikliği ile ilişki kurulmamış olmasının, imar mevzuatında tarif edilen plan revizyonu ve ilavesi yapma gerekçelerini zayıflattığı, dava konusu 1/5000 ölçekli revizyon ve ilave nazım imar planında, 1/25000 ölçekli kıyı kesimi çevre düzeni planı ile arazi kullanım kararları ve nüfus kabulleri açısından bağlantıların kurulmamış olmasının, “planların kademeli birlikteliği” ilkesine aykırı olduğu, dava konusu Ordu Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 20.09.2016 tarih ve 2016/238 sayılı kararıyla onaylanan 1/5000 ölçekli revizyon ve ilave nazım imar planı revizyonuna ilişkin Plan açıklama raporunda, Orman ve Su İşleri Bakanlığı DSİ Genel Müdürlüğü 7. Bölge Müdürlüğü tarafından 14.04.2016 tarih ve 252352 sayı ile iletilen görüşte yer alan yeni plan sınırları kapsamında “İmar Planı Taşkın Durumu Etüdü” prosedürü doğrultusunda yapılan bir değerlendirme olup olmadığı hususuna yer verilmediği ve davalı idare tarafından dava dosyasına sunulan bilgi ve belgeler arasında bu yönde bir etüdün yer almadığı dikkate alınarak, planlama sınırı içinde DSİ taşkın görüşü olmayan kısımlara yönelik planlama kararı getirilmesinin imar mevzuatına aykırı olduğu, dava konusu planlamaya altlık oluşturan tarımsal değerlendirmenin, 2004 yılı onaylı 1/25000 ölçekli Ordu kıyı kesimi çevre düzeni planı değişikliği kapsamında hazırlanan tarımsal etüt raporuna dayandırıldığı, dava konusu planlamaya konu alan sınır içinde ilave gelişme alanı olarak belirlenen alanlara ilişkin 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu” kapsamında 1/5000 ölçek hassasiyetinde hazırlanmış İl Tarım Müdürlüğü değerlendirmesinin bulunmadığı, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında yapılan değişiklik öncesinde “Bölgeye özel ürün alanı” olarak düzenlenen ve dava konusu imar planları ile planlama alanı sınırı içine dahil edilen alanlara ilişkin 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu kapsamında “tarım dışı amaçla kullanılması” kararı ve “kamu yararı” kararının dava dosyasına sunulmadığı ve dava konusu plan açıklama raporunda anılmadığı, dava konusu 1/5000 ölçekli revizyon ve ilave nazım imar planının üst ölçekli planı niteliğinde olan ve dava konusu imar planı kararları için bağlayıcı nitelikte bulunan Ordu, Trabzon, Rize, Giresun, Gümüşhane, Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planına ait plan açıklama raporunda “Bölgesel Hedefler” arasında “sanayi” sektörünün Altınordu ilçe merkezi için sektörel önemini koruduğu, dava konusu 1/5000 ölçekli revizyon ve ilave nazım imar planı’na ait plan açıklama raporunda ise “Sanayi alanları (OSB dâhil)”, “Depolama alanları” ve “Küçük sanayi alanları”na ayrılan toplam alanın yaklaşık %19 oranında azaltılmasını gerekli ya da meşru kılacak sektörel analiz ve projeksiyonlar bulunmadığı, yürürlükteki 1/25000 ölçekli kıyı kesimi çevre düzeni planında revizyon yapılmadan, üst kademe planla öngörülen kent makroformu, nüfus ve yoğunluk hedefleri tartışılmadan dava konusu planlama alanı sınırının ve kararlarının belirlendiği, dava konusu taşınmaz yönünden, dava konusu planlar ile imar planı onama sınırı içine alınmış olmasının ve üst kademe planda “Tarımsal niteliği korunacak özel mahsul alanları” olarak belirlenen kullanım kararının “Parklar ve dinlenme alanları” ve “12 m. genişliğinde yerel erişme yolu” olarak düzenlenmesinin planların kademeli birlikteliği ilkesine aykırı olduğu, alt kademe plan olan dava konusu 1/5000 ölçekli ilave + revizyon nazım imar planı kararlarının, ilk kademe üst ölçek plan olan 1/25000 ölçekli çevre düzeni planı kararları ile çeliştiği, tespit ve değerlendirmelerine dayanılarak dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planının incelenen açılardan üst ölçekli plan kararlarına, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, plan tekniğine, kamu yararına ve imar mevzuatına aykırı olduğu" görüş ve kanaatine varıldığı belirtilmiş, anılan rapora davalı idare tarafından yapılan itirazlar da gözetilerek, planın geneline ilişkin bir değerlendirme yapılmaksızın yalnızca parsel bazında bir değerlendirme yapılmak üzere bilirkişiden ek rapor alınmasına ilişkin ara kararı uyarınca hazırlanan ve 10/01/2019 tarihinde mahkeme kayıtlarına giren ek bilirkişi raporunda özetle; "Dava konusu işlemin, “plan değişikliği” değil “plan revizyonu” olduğu, teknik değerlendirmenin de bu çerçevede yapılması gerektiği, kapsamlı planlama müdahalesi çerçevesinde revizyon plan onama sınırı içerisinde nüfus, işgücü, donatı alanları ve ulaşım altyapısına ilişkin denge ve ilişkilerin yeniden kurulduğu, ancak bu hususun, plan onama sınırı içerisinde yürürlükte olan imar planı kararlarının tamamının değişmesi gerektiği anlamına gelmediği, şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve imar mevzuatı gereği imar planının bir bütün olduğu ve bir alana ilişkin plan kararlarının değişmesinin ancak ve ancak şehircilik ilkeleri, planlama esasları, imar mevzuatı ve kamu yararı açılarından meşru teknik ve nesnel gerekçelerin mevcut olması durumunda mümkün olduğu, dava konusu 1/5000 ölçekli ilave ve revizyon nazım imar planı ve plana ait plan açıklama raporu birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu imar planı plan onama sınırları içerisinde ‘revizyon’ ve ‘ilave’ yapılmasını şehircilik ilkeleri, planlama esasları, imar mevzuatı ve kamu yararı açılarından gerekli ve meşru kılacak gerekçelerin tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açık ve net olarak ortaya konulmamış olduğu, nicel ve nitel yöntemler kullanılarak elde edilmiş olan tespit, analiz ve sentez çalışmalarına dayandırılmamış olduğu” görüşüne varıldığı, bu değerlendirmenin dava konusu alan için de geçerli olduğu, plan kararlarının bütünlüğü kapsamında, planın bütünü için ifade edilmiş tespit ve değerlendirmenin parsel bazında da geçerli olduğu, plan açıklama raporu incelendiğinde, plan çalışmaları kapsamında detaylı nüfus ve işgücü etütler ve projeksiyonlarının yapılmamış olduğu, plan kapsamında üç farklı matematiksel form (doğal logaritmik, aritmetik, geometrik) kullanılarak ekstrapolasyon tekniği ile nüfus projeksiyonu yapılmış olduğu, anılan tekniklerin gözlemlenen veriyi ne kadar iyi açıkladığına ilişkin bir tespitte bulunulmadığı, kaldı ki, anılan projeksiyonlardan 2040 yılı için elde edilen üç değer olan 417.269, 527.326 ve 494.366 değerlerinden hiçbirisinin dikkate alınmadığı ve Altınordu ilçesi için nüfusun 320.000 kişi olarak kabul edildiği, plana ilişkin nüfus kabulünün de bilimsel ve teknik bir dayanağı olmadığı gibi mevcut bilgi ve belgeler ışığında işgücü ve sektörel dağılım projeksiyonlarının plan çalışmaları kapsamında yapılmamış ya da plan açıklama raporuna yansıtılmamış olduğu, bu hususun dava konusu parsel açısından da bağlayıcı olduğu, 17.08.2016 tarih ve 2016/14077 sayılı Bakanlık makamının olur’u ile onaylanan OTRGGA Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında, dava konusu alanın “plan değişikliği onama sınırı” olarak belirtilen alan sınırı içinde yer almadığı, dava konusu 1/5000 ölçekli ilave ve revizyon nazım imar planı’nda dava konusu parsel için öngörülmüş olan plan kararlarının üst ölçekli Ordu, Trabzon, Rize, Giresun, Gümüşhane, Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı kararları ile çelişmediği, ancak 1/25000 ölçekli Ordu (Merkez) kıyı kesimi çevre düzeni planı değişikliği ile öngörülen arazi kullanım kararları ve nüfus kabulleri açısından bağlantıların kurulmamış olmasının, “planların kademeli birlikteliği” ilkesine aykırı olduğu, planlama sınırı içinde DSİ taşkın görüşü olmayan kısımlara yönelik planlama kararı getirilmesinin imar mevzuatına aykırı olduğu, dava konusu parselin, “30.03.2011 tarihli “Ordu-Merkez Revize İmar Planının Hazırlanmasında Dikkate Alınması Gerekli Taşkın Durumu Raporu” kapsamında kaldığı, dava konusu taşınmaz yönünden dava konusu 1/5000 ölçekli revizyon-ilave nazım imar planında, imar mevzuatı gereği alınması gereken DSİ kurum ve kuruluş görüşlerinin tamamlandığı, dava konusu taşınmaza ilişkin 1/5000 ölçek hassasiyetinde yapılmış herhangi bir tarımsal değerlendirmenin bulunmamasının, planlama ilkeleri açısından eksiklik olarak değerlendirildiği, davalı idare tarafından bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde iletilen jeolojik etüt verileri incelendiğinde, ilk raporda yer alan “2011 yılına ait jeolojik-jeoteknik etüt çalışmalarının dava konusu imar planının “revizyonu” için gerekçe oluşturmayacağı” yönündeki değerlendirmeleri değiştirici nitelikte olmadığı, dava konusu 303 ada, 11 parsel sayılı taşınmaz yönünden, dava konusu imar planı ile belirlenen arazi kullanım kararının "Parklar ve dinlenme alanları" ve "12 m. yerel erişme yolu" olarak düzenlenmesinin büyüklük, konum, yürüme mesafesi, güzergah ve genişlik ölçütlerini ilkesel düzeyde karşıladığı, ancak öngörülen planlama kararlarının plan bütününden bağımsız olarak değerlendirilemeyeceği, parsel ölçeğinde tek başına niceliksel gereklerin karşılanmış olmasının, imar planlamasının temelini oluşturan planlama esasları, şehircilik ilkeleri ve kamu yararı kriterlerini ve bu kriterlerin birbirleri ile kurduğu bütünlük ilişkisini karşıladığı anlamına gelmediği, dava konusu 1/5000 ölçekli revizyon ve ilave nazım imar planı kararlarının şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, imar mevzuatına ve kamu yararına uygun olmadığı” yönünde görüş bildirildiği görülmektedir.
 
Yukarıda anılan bilirkişi ve ek bilirkişi raporunda, dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planını kusurlandırıcı genel hukuka aykırılık sebeplerine yönelik olarak Ordu İdare Mahkemesince, mahkemenin başka bir dosyasında hazırlanan bilirkişi raporundaki verilerden hareketle gerekçeler oluşturulmak suretiyle, bu hukuka aykırılık sebeplerinin parsel bazında üretilen hukuka uygun plan kararlarını hukuka aykırı hale getirmeyeceği belirtilmek suretiyle davanın reddine karar verildiği görülmekte ise de; imar planları genel düzenleyici işlemler olduğundan, bireysel işlemlerden farklı olarak daha ayrıntılı ve uzun hazırlık sürecinin bulunduğu, planların hazırlanması aşamasına ait olan bu süreçte uyulması gereken ve Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği ile ayrıntılı düzenlemeye konu edilen araştırma, analiz, sentez, katılım, projeksiyon nüfus, plan müellifi yeterliliği, plan dili, yürüme mesafesi etki alanı, sosyal teknik altyapı alanı standartları, plan açıklama raporu vb hususlarda planın genelini etkileyen eksiklikler tespit edilmesi halinde, parsel bazında üretilen plan kararları hukuka uygun olsa bile, söz konusu eksiklikler nedeniyle imar planının geneli hukuka aykırı hale geleceğinden, Ordu İdare Mahkemesinin söz konusu değerlendirmesi yerinde görülmemiştir.
 
Mahkemece, bilirkişinin, eski planın yürürlüğe girmesinden sadece 2 yıl sonra çok büyük bir kısmının revizyonunun yapılması için şehircilik ilkeleri, planlama esasları imar mevzuatı ve kamu yararı açılarından meşru ve kabul edilebilir gerekçelerin bulunmadığı yönündeki tespiti, önceki revizyondan sonra Ordu ilinin büyükşehir statüsü kazandığı, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında 2016 yılında revizyon yapıldığı ve Ordu-Giresun Havaalanının faaliyete geçtiği belirtilerek bu hususların revizyon imar planı yapılması için yeterli ve kabul edilebilir gerekçe oluşturduğu belirtilmek suretiyle işlemi kusurlandırıcı nitelikte değerlendirilmemiş ise de; dava konusu revizyon nazım imar planının yapıldığı tarihte, 2016 yılında yapılan 1/100000 ölçekli çevre düzeni planı revizyonunun henüz askı ilan sürecinde olduğu ve kesinleşmediği, bu nedenle kesinleşmemiş olan anılan çevre düzeni planı revizyonunun, uzun bir süre önce araştırma, analiz ve sentez süreçlerine başlanılan dava konusu revizyon nazım imar planının gerekçesini oluşturmasına olanak bulunmadığı gibi, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 25'inci maddesi uyarınca planlarda revizyonun ancak planların ihtiyaca cevap vermediği veya uygulanmasının mümkün olmadığı durumlar ile üst kademe plan kararlarına uygunluğun sağlanması amacıyla yapılabileceğinin düzenlenmiş olması karşısında, Ordu ilinin büyükşehir statüsü kazanması ve havaalanı açılmasının da tek başına revizyon yapılmasının sebebini oluşturmayacağı, bu değişikliklerin mevcut planlama alanı ile ulaşım sistemi üzerindeki etkilerine yönelik olarak kapsamlı bir analitik çalışma sonucu revizyon, değişiklik ve ilaveye ihtiyaç bulunduğunun saptanmasından sonra ancak plan revizyonu veya değişikliği yapılabileceği ve dava konusu plana yönelik bu yönde bir çalışmanın olmadığı görüldüğünden, idare mahkemesi kararının söz konusu değerlendirmesi de yerinde görülmemiştir.
 
Yine Ordu İdare Mahkemesince, bilirkişinin, detaylı ve sağlıklı nüfus ve işgücü projeksiyonu yapılmadığı yönündeki tespiti, 2026 yılı erimli olarak hazırlanan 1/100000 ölçekli çevre düzeni planında Altınordu ilçesi projekte kent nüfusunun 210.000 kişi olarak belirlendiği, 2040 erimli olarak hazırlanan dava konusu nazım imar planının Altınordu ilçesi projekte kentsel nüfusunun ise 320.000 kişi olduğu, alt ölçekli planın projeksiyon döneminin üst ölçekli plandan 14 yıl daha uzun erimde olduğu gözetildiğinde, çevre düzeni planı projekte nüfusundan daha fazla olmasının matematiksel olarak kaçınılmaz olduğu, nüfus tahmini yapılırken projeksiyon hesaplamalarının yanı sıra, planı onaylayan idarenin ve plan müellifinin öngörülerinin de dikkate alınmasının esas olduğu, dolayısıyla; davaya konu revizyon ve ilave imar planlarında 2040 yılı için getirilen nüfus tahmininin, projeksiyon yöntemleriyle hesaplanan değerlerden daha düşük olmasının planlama tekniklerine aykırı olmadığı, nazım imar planı plan açıklama raporunun 5. bölümünde kentsel nüfus projeksiyonlarının, yıllara göre kentleşme süreci, başta üniversite olmak üzere kentsel nüfus gelişimini etkileyen unsurların değerlendirmesinin yapıldığı, “planlama alanları nüfus yoğunlukları” tablosunda, gelişme konut alanları, meskûn konut alanları ve ticaret+konut alanları için planda belirlenmiş olan yoğunluk değerleri ile planlama alanı genelinde o koşulda bulunan yapı adalarının toplam alan miktarları kullanılarak toplam kaç kişinin yaşayabileceğinin hesaplandığının görüldüğü, buradan hareketle nüfusla ilgili gerekli analiz ve sentez çalışmalarının yapılmış olduğu belirtilmek suretiyle işlemi kusurlandırıcı nitelikte değerlendirilmemiş ise de; nüfus kabulü ile nüfus projeksiyonunun farklı şeyler olduğu, 2004 yılında yürürlüğe giren, işlem tarihinde yürürlükte olan ve dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planının üst planı niteliğinde olan 1/25000 ölçekli kıyı kesimi çevre düzeni planında 2015 yılı için öngörülen nüfusun 373.758 kişi, 2006 yılında yürürlüğe giren 1/100000 ölçekli çevre düzeni planında 2026 yılı için öngörülen nüfusun 210.000 kişi, 2013 yılında yürürlüğe giren 1/5000 ölçekli nazım imar planı revizyonunda 2030 yılı için öngörülen nüfusun 280.000 kişi olarak belirtildiği, Altınordu ilçesinin mevcut nüfusunun 171.964 kişi olduğu, 2016 yılında yürürlüğe giren dava konusu nazım imar planında nüfus kabullerine ilişkin çelişkilerin bulunduğu, plan kapsamında üç farklı matematiksel form (doğal logaritmik, aritmetik, geometrik) kullanılarak ekstrapolasyon tekniği ile nüfus projeksiyonu yapılmış olduğu, anılan tekniklerin gözlemlenen veriyi ne kadar iyi açıkladığına ilişkin bir tespitte bulunulmadığı, kaldı ki, anılan projeksiyonlardan 2040 yılı için elde edilen üç değer olan 417.269, 527.326 ve 494.366 değerlerinden hiçbirisinin dikkate alınmadığı ve 2040 yılı için nüfus projeksiyonunun 320.000 kişi olarak belirlendiği, nüfus kabulünün plan açıklama raporunun 6.sayfasında 305.000 kişi, 55.sayfasında 319.942 kişi, 51.sayfasında 320.000 kişi olarak belirtildiği, belediye meclisi kararında Altınordu ilçesi için öngörülen projeksiyon nüfusun ise 377.500 kişi olarak belirlendiği gözetildiğinde, nüfus projeksiyonlarının işgücü büyüklükleri ile ilişkilendirilmediği ve plana ilişkin nüfus kabulünün bilimsel ve teknik bir temelinin bulunmadığı, işgücü ve sektörel dağılım projeksiyonlarının plan çalışmaları kapsamında yapılmadığı ve plan açıklama raporuna yansıtılmadığı, bu haliyle çelişkiler içeren nüfus projeksiyonunun sağlıklı bir planlama yapmaya elverişli analitik çalışmaya dayanmadığı sonucuna ulaşıldığından, idare mahkemesi kararının anılan değerlendirmesi de yerinde görülmemiştir.
 
Mahkemece, bilirkişinin planlama sınırı içinde DSİ taşkın görüşü olmayan kısımlara yönelik planlama kararı getirilmesinin imar mevzuatına aykırı olduğu yönündeki tespiti, planlama öncesi DSİ 7. Bölge Müdürlüğü’nün 14/05/2015 tarih ve 311969 sayılı yazısı ile Ordu Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na görüş verildiği, dava konusu nazım imar planı plan notlarının 1.15. maddesine; “Dere yatakları mevcut hali ile korunacaktır. Yatak kesitinde yapılacak projelendirmelerde ve değişikliklerde D.S.İ.’den görüş alınması zorunludur.” hükmü konularak planlama alanı içindeki dere yataklarındaki uygulamalara DSİ görüşüne göre sınırlama getirildiği, bu durumda Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 21'inci maddesinde yer alan ilkelere uygun olarak DSİ’den görüş alındığı ve alınan görüşün plan kararlarına yansıtıldığı tespitine yer verilmek suretiyle işlemi kusurlandırıcı nitelikte değerlendirilmemiş ise de; kurum görüşü olarak değerlendirilen DSİ 7. Bölge Müdürlüğü’nün 14/05/2015 tarih ve 311969 sayılı yazısı içeriğinde, taşkın durumu etüdünün en son 2011 yılında yapıldığı, mevcut plan sınırının etüt yapılan saha içinde yer aldığının belirtildiği, ancak daha sonra planlama alanı sınırının değiştirilmesi üzerine yeniden DSİ 7.Bölge Müdürlüğünden kurum görüşü istenildiği, gelen yazıda, taşkın durumu etüdünün değerlendirilebilmesi için yeni plan sınırlarını gösterir halihazır haritaların gönderilmesi gerektiği belirtilerek planlar gönderildikten sonra değerlendirme yapılacağının ifade edildiği, 1/25000 ölçekli harita üzerinde belirtilen DSİ etüt sınırları ile dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planı planlama alanları çakıştırıldığında bir kısım alanların DSİ etüt sahası dışında kaldığının bilirkişilerce tespit edildiği gözetildiğinde, DSİ taşkın görüşü olmayan kısımlara yönelik planlama kararı üretilmesinin imar mevzuatına aykırı olduğu sonucuna ulaşıldığından, idare mahkemesi kararının değerlendirmesi yerinde görülmemiştir.
 
İdare Mahkemesi tarafından; bilirkişinin, dava konusu imar planının 1/25000 ölçekli kıyı kesimi çevre düzeni planı ile arazi kullanım kararları ve nüfus kabulleri açısından bağlantılarının kurulmamış olmasının "planların kademeli birlikteliği" ilkesine aykırı olduğu yönündeki tespiti, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği'nin 4'üncü maddesinde çevre düzeni planının ölçek itibarıyla 1/50000 veya 1/100000 olacağı, 1/25000 ölçekli bir plana yer verilmediği, bu itibarla uygulanabilirliğinin kalmadığı, bu nedenle planların kademeli birlikteliği ilkesinde 1/25000 ölçekli planın değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle işlemi kusurlandırıcı nitelikte değerlendirilmemiş ise de; usulüne uygun bir şekilde yürürlüğe girmiş olan imar planlarının eşdeğer veya daha üst bir işlemle açıkça yürürlükten kaldırılmadığı sürece yürürlüğünün devam edeceği, bu kapsamda Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 4.maddesinde 1/25000 ölçekli çevre düzeni planı yapılmasına olanak tanınmamış olmasının Yönetmeliğin yayımlanmasından önce yürürlüğe girmiş olan 1/25000 ölçekli çevre düzeni planlarının kendiliğinden yürürlükten kalkmasına sebep olmayacağı, ileriye dönük olarak sonuç doğuracak söz konusu hükmün ancak, Yönetmeliğin yayımlanmasından sonra 1/25000 ölçekte bir çevre düzeni planı yapılmasına engel teşkil edeceği, 1/100000 ölçekli çevre düzeni planında, düzenleme alanı içindeki alt ölçekli çevre düzeni planlarının yürürlükten kaldırıldığına ilişkin bir plan notuna yer verilmediği gibi, 9/11/2018 günlü, 7153 sayılı Kanun'un 17.maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu'na eklenen Geçici 17.maddede, yürürlükteki 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planlarının, 5 yıl içinde üst ölçekli çevre düzeni planı veya nazım imar planına dönüştürüleceği kurala bağlandığından, 1/25000 ölçekli çevre düzeni planlarının 2023 yılına kadar yasal olarak yürürlükte olduğu görüldüğünden, idare mahkemesinin söz konusu gerekçesi yerinde görülmemiş ve 1/25000 ölçekli kıyı kesimi çevre düzeni planının dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planı açısından üst plan niteliğinde olması nedeniyle arazi kullanım kararları ve nüfus kabulleri açısından bağlantılarının kurulmamış olmasının "planların kademeli birlikteliği" ilkesine aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
 
Ordu İdare Mahkemesince; dava konusu imar planının, üst plan niteliğindeki Ordu- Trabzon- Rize- Giresun- Gümüşhane- Artvin planlama bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı revizyonunun askı süresi içinde belediye meclisi kararı alınmak suretiyle onaylanmasının, şehircilik ilkelerine ve imar mevzuatına uygun olmadığı yönündeki bilirkişi tespiti, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planının 17/08/2016 tarihinde Bakanlık makamı tarafından onaylanarak 20/09/2016-20/10/2016 tarihleri arasında askıya çıkarıldığı, dava konusu 1/5000 ölçekli ilave ve revizyon nazım imar planının 20/09/2016 tarihli meclis kararı ile onaylanarak 10/10/2016-08/11/2016 tarihleri arasında askıya çıkarıldığı, dolayısıyla dava konusu planın çevre düzeni planının kesinleşmesinden sonra kesinleştiği, askı süresi içinde çevre düzeni planına gelen itirazların Altınordu ilçesini kapsayan alanlara ilişkin olmadığı, bu durumun 20/09/2016 tarihli belediye meclisince onaylanan dava konusu ilave ve revizyon imar planını hukuka aykırı hale getirmeyeceği belirtilerek işlemi kusurlandırıcı nitelikte değerlendirilmemiş ise de; Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 32.maddesinin 3.bendi hükmü uyarınca, çevre düzeni planlarının kesinleşmeyen kısımlarını kapsayan imar planlarının onaylanmasına olanak bulunmadığı gibi, fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer seçimleri ve gelişme eğilimlerini yönlendirmek ve toprağın koruma kullanma değerlerini en rasyonel biçimde belirlemek üzere hazırlanan imar planlarının, bu hususları sağlayabilmesi için kademelendirildiği ve planların kademeli birlikteliği ilkesi uyarınca alt ölçekli plan kararlarının üst ölçek plan kararları ile uyumlu olmasının zorunluluk olarak mevzuatımızda düzenlendiği, çok geniş arazi parçalarına ilişkin plan kararlarının üretildiği ve genel planlama ilke ve esaslarının belirlendiği 1/100000 ölçekli çevre düzeni planlarının, planlamada ilk ve en önemli kademeyi oluşturduğu, imar planlarının uzun bir hazırlık süreci sonrasında kesinleştiği, araştırma, analiz ve sentez süreçlerinden sonra halihazır haritalar üzerinde hazırlanan paftalar ve bu paftaların kabulüne ilişkin meclis kararlarının alınması, ilan askı süreçleri ve ilan askıda gelen itirazların yine meclis tarafından değerlendirilerek en isabetli planlamanın yapılmasının amaçlandığı gözetildiğinde, çevre düzeni planının kesinleşmesinden önce alt ölçek plan kararları üretilmesinin zaman ve emek kaybına yol açacağı da gözetilerek mevzuat ile kısıtlandığı, bu kapsamda çevre düzeni planının ilan askı süreci devam etmekte iken ve henüz Altınordu ilçesi için 1/100000 ölçekte üretilecek plan kararına ilişkin süreç tamamlanmamış iken alt ölçekli plana ilişkin sürecin başlatılarak 1 yıldan uzun bir süre devam ettirilen hazırlık sürecinin yine üst plan kararları kesinleşmeden onaylanmasına olanak bulunmaması, söz konusu eksikliğin planının tümünü etkileyen hukuka aykırılık sebebi olması nedeniyle idare mahkemesince yapılan değerlendirme yerinde görülmemiştir.
 
Ayrıca, Mahkemece bilirkişinin, 5403 sayılı Kanun kapsamında 1/5000 ölçek hassasiyetinde hazırlanmış İl Tarım Müdürlüğü değerlendirmesinin bulunmadığı, 1/100000 ölçekli ÇDP'ında yapılan değişiklik öncesinde bölgeye özel ürün alanı olarak düzenlenen ve dava konusu imar planı ile planlama alanı sınırı içine dahil edilen alanlara ilişkin 5403 sayılı Kanun kapsamında tarım dışı amaçla kullanılması kararı ve kamu yararı kararının dava dosyasına sunulmadığı ve dava konusu plan açıklama raporunda anılmadığı yönündeki tespiti; dava konusu imar planı yapılmadan önce Ordu Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın 22/04/2015 tarih ve 5251 sayılı yazısı ile, Altınordu ve Gülyalı ilçeleri sınırları içerisinde kalan 4000 hektarlık alanda halihazır harita, jeolojik-jeoteknik etütler, revizyon-ilave nazım imar planı, revizyon-ilave uygulama imar planı ve 18. madde uygulaması yapılması ile ilgili kurum/kuruluşlardan görüş sorulduğu, bu talebe cevaben, Ordu Valiliği, İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nün 18/05/2015 tarih ve 3222 sayılı yazısı ile Ordu Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na görüş verildiği, verilen görüş yazısına ek olarak herhangi bir harita eklenmediği, mekânsal bir sınırlama yapılmadığı, bu durumda imar planına esas kurum görüşüne aykırılık durumundan söz edilemeyeceği belirtilerek işlemi kusurlandırıcı nitelikte değerlendirilmemiş ise de; 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 8/c maddesi uyarınca tarım arazilerinin, 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan, tarımsal amaç dışında kullanılmasına ve planlanmasına olanak bulunmaması nedeniyle, tarım arazilerinin planlanmasından önce, bu alanların tarım dışı kullanımına olanak tanıyacak şekilde tarım dışı kullanım kararı ile kamu yararı kararı ve bu kararlarla birlikte tarıma ilişkin kurum görüşünün planlama sürecinde alınması gerektiği, bu kararların harita üzerinde işaretlenerek hangi alanların tarım dışı kullanımına izin verildiğinin tereddüte mahal bırakmayacak açıklıkta olması ve bu alanlara ilişkin kamu yararı kararı da eklenerek kurum görüşünün idareye sunulmasının gerekeceği, tarımsal alanlara ilişkin kurum görüşünün o plana yönelik olarak ve ölçeğin gerektirdiği hassasiyete uygun olarak hazırlanması gerekeceği, dosya içinde bulunan tarım görüşleri incelendiğinde, planlanan alana yönelik Altınordu ilçesindeki planlamaya ilişkin ilk tarım görüşünün 1/3/2002 günlü, 2994 sayılı kurum görüşü olduğu, bu görüşün 2004 yılında onaylanan 1/25000 ölçekli kıyı kesimi çevre düzeni planına yönelik olarak verildiği, 2013 yılında yapılan 1/5000 ölçekli nazım imar planı revizyonu çalışmaları kapsamında, Ordu Toprak Koruma Kurulunun 26/2/2010 günlü, 2010/1 sayılı kararı ile imar planı yapılacak yaklaşık 2500 ha alanda dikili tarım arazisi bulunması nedeniyle tarım dışı kullanım kararı alındığı, bu karara istinaden Ordu İl Tarım Müdürlüğünün 21/3/2010 günlü, 3369 sayılı kararı ile de 5403 sayılı Kanun'un 13/d maddesi uyarınca kamu yararı kararı alınarak idareye gönderildiği, bu hususların 2013 tarihli plana aktarılarak plan açıklama raporunda tarım dışı kullanım izni ile kamu yararı kararındaki hususlar gözetilerek plan kararı üretildiğinin belirtildiği, dava konusu imar planlarına ilişkin kurum ve kuruluş görüşlerinin istenilmesi üzerine 18/05/2015 günlü, 3222 sayılı İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü yazısı ile yanıt verildiği ve tarım arazileri için 5403 sayılı Kanun kapsamında işlem yapılacak olması nedeniyle yasal izinler alınmadan proje alanı içinde herhangi bir tarım dışı faaliyette bulunulmaması gerektiğinin belirtildiği, planlama alanının genişlemesi üzerine 17/02/2016 tarihli yazı ile istenilen kurum görüşünde ise, bu alanlara yönelik ayrıca bir değerlendirme yapılmaksızın önceki görüşün aynısının 8/3/2016 günlü, 1530 sayılı yazı ile gönderildiği, plan açıklama raporunda gelişmeye açılan alanların fındık bahçeleri olarak gösterildiği ve Altınordu ilçesinin çevresinin ekili tarım arazileri ile çevrili olduğunun belirtildiği, 1/100000 ölçekli çevre düzeni planında "Bölgeye özel ürün alanı" olarak gösterilen bu alanlarda planın onayından sonra 5403, 1380 ve 4342 sayılı Kanun kapsamında Tarım İl Müdürlüğü görüşünün alınacağının çevre düzeni plan notlarında belirtildiği, anılan plan notu ile 3194 sayılı Kanun'un 8/c maddesi birlikte değerlendirildiğinde, 5403 sayılı Kanun ile getirilen tarım dışı kullanım izni ile kamu yararı kararı alınmaksızın alt ölçekli planlar ve bu kapsamda 1/5000 ölçekli nazım imar planları ile tarım alanlarına yönelik düzenleme yapılmasına olanak bulunmadığı, dava konusu planla gelişmeye açılan ve üst planda "Bölgeye özel ürün arazisi" olarak işlevlendirilen alanlara yönelik alınmış tarım dışı kullanım izni ve kamu yararı kararının bulunmadığı görüldüğünden, salt kurum görüşünün alınması ile tarım arazilerinin planlanması ve yapılaşmaya açılmasına olanak bulunmaması nedeniyle idare mahkemesince yapılan değerlendirme yerinde görülmemiştir.
 
Öte yandan; dava konusu plana yönelik olarak açılan çok sayıda davada farklı bilirkişi heyetleri ile yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan raporların bir kısmında dava konusu revizyon nazım imar planının hukuka uygun olduğu belirtilmiş ve mahkemece bu raporlar doğrultusunda davanın reddi yolunda verilen kararların idareye tebliğ edilmiş olmasına rağmen, Ordu Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 18/07/2019 günlü, 2019/162 sayılı kararı ile bakılan davaya konu bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan rapordaki tespitler çerçevesinde dava konusu Ordu Büyükşehir Belediye Meclisinin 20/09/2016 tarih ve 238 sayılı kararı ile onaylanan 1/5000 ölçekli ilave ve revizyon nazım imar planının yeniden değerlendirilerek alanda yeni bir imar planı revizyonu yapılmasına karar verildiği görülmektedir.
 
Bu durumda; dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planında, plan yürürlüğe girdikten sadece 2 yıl sonra çok büyük bir kısmının revizyonunun yapılması için meşru ve kabul edilebilir gerekçelerin bulunmadığı, plan açıklama raporunda, planın yapılma gerekçelerini ve ana hedeflerini meşru kılacak analitik çalışmaların yapılmadığı, planın hazırlanma sürecinde plan onama sınırı içinde bulunan alan için detaylı ve sağlıklı nüfus ve işgücü projeksiyonu yapılmamış olmasının, nüfus ve işgücü büyüklüğüne bağlı olarak hesaplanması gereken arazi kullanım kararı büyüklüklerini ciddi olarak sorgulanır hale getirdiği ve nazım imar planının ek alan gereksinimine bağlı olarak atanan “ilave plan” olma işlevinin meşru zeminini ortadan kaldırdığı, plan onama sınırları içerisinde “revizyon” ve “ilave” yapılmasını şehircilik ilkeleri, planlama esasları, imar mevzuatı ve kamu yararı açılarından gerekli ve meşru kılacak gerekçelerin tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açık ve net olarak ortaya konulmadığı, nicel ve nitel yöntemler kullanılarak elde edilmiş olan tespit, analiz ve sentez çalışmalarına dayandırılmadığı, dava konusu nazım imar planının, üst kademe niteliğindeki Ordu - Trabzon - Rize - Giresun - Gümüşhane - Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı revizyonunun askı süresi içinde, meclis kararı alınmak suretiyle onaylanmasının, şehircilik ilkelerine ve imar mevzuatına uygun olmadığı, dava konusu nazım imar planı’na ait plan açıklama raporunda, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı revizyonunda yapılan “Kentsel yerleşik alan” sınırı değişikliği ile ilişki kurulmamış olmasının, imar mevzuatında tarif edilen plan revizyonu ve ilavesi yapma gerekçelerini zayıflattığı, dava konusu planda, 1/25000 ölçekli kıyı kesimi çevre düzeni planı ile arazi kullanım kararları ve nüfus kabulleri açısından bağlantıların kurulmamış olmasının, “planların kademeli birlikteliği” ilkesine aykırı olduğu, planlama sınırı içinde DSİ taşkın görüşü olmayan kısımlara yönelik planlama kararı getirilmesinin imar mevzuatına aykırı olduğu, planlamaya konu alan sınırı içinde ilave gelişme alanı olarak belirlenen alanlara ilişkin 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu” kapsamında 1/5000 ölçek hassasiyetinde hazırlanmış İl Tarım Müdürlüğü değerlendirmesinin bulunmadığı, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında yapılan değişiklik öncesinde “Bölgeye özel ürün alanı” olarak düzenlenen ve dava konusu imar planları ile planlama alanı sınırı içine dahil edilen alanlara ilişkin 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu” kapsamında “tarım dışı amaçla kullanılması” kararı ve “kamu yararı” kararının dava dosyasına sunulmadığı ve dava konusu plan açıklama raporunda anılmadığı, dava konusu planının üst ölçekli planı niteliğinde olan ve dava konusu imar planı kararları için bağlayıcı nitelikte bulunan Ordu, Trabzon, Rize, Giresun, Gümüşhane, Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planına ait plan açıklama raporunda “Bölgesel Hedefler” arasında “sanayi” sektörünün Altınordu ilçe merkezi için sektörel önemini koruduğu, dava konusu 1/5000 ölçekli revizyon ve ilave nazım imar planına ait plan açıklama raporunda ise, “Sanayi Alanları (OSB dâhil)”, “Depolama alanları” ve “Küçük sanayi alanları”na ayrılan toplam alanın yaklaşık %19 oranında azaltılmasını gerekli ya da meşru kılacak sektörel analiz ve projeksiyonlar bulunmadığı, yürürlükteki 1/25000 ölçekli kıyı kesimi çevre düzeni planı’nda revizyon yapılmadan, üst kademe planla öngörülen kent makroformu, nüfus ve yoğunluk hedefleri tartışılmadan dava konusu planlama alanı sınırının ve kararlarının belirlendiği, dava konusu taşınmaz yönünden, dava konusu planlar ile imar planı onama sınırı içine alınmış olmasının ve üst kademe planda “Tarımsal Niteliği Korunacak Özel Mahsul Alanları” olarak belirlenen kullanım kararının “Parklar ve dinlenme alanları” ve “12 m. genişliğinde yerel erişme yolu” olarak düzenlenmesinin planların kademeli birlikteliği ilkesine aykırı olduğu, alt kademe plan olan dava konusu 1/5000 ölçekli ilave + revizyon nazım imar planı kararlarının, ilk kademe üst ölçek plan olan 1/25000 ölçekli çevre düzeni planı kararları ile çeliştiği, bu nedenlerle dava konusu planın imar mevzuatı, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uygun olmadığı, söz konusu hukuka aykırılıkların planın genelini etkileyen hususlar olması nedeniyle, davacıya ait 303 ada, 11 parsel sayılı taşınmaza getirilen plan kararı açısından da dava konusu 1/5000 ölçekli nazım imar planında ve bu plana davacıların yaptığı itirazın reddine ilişkin Ordu Büyükşehir Belediye Meclisi kararında hukuka uyarlık bulunmadığından, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
 
Açıklanan nedenlerle, davacı istinaf başvurusunun kabulü ile Ordu İdare Mahkemesi'nce verilen 27/05/2020 günlü, E:2017/303, K:2019/737 sayılı kararın kaldırılmasına, dava konusu işlemlerin iptaline, aşağıda dökümü yapılan toplam 2.060,65.-TL dava ve istinaf yargılama gideri ile kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, davacı vekilinin duruşmaya katıldığı da gözetilerek belirlenen 2.590,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta gideri avansının hükmün kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine, 2577 sayılı Kanunun 46. maddesinin (f) bendi uyarınca kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay'da temyiz yolu açık olmak üzere, 16/07/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)
 


Full & Egal Universal Law Academy