Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/442 Esas 2021/233 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi
Esas No: 2020/442
Karar No: 2021/233
Karar Tarihi: 12.04.2021

T.C. SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİEsas-Karar No: 2020/442 Esas - 2021/233
/// TÜRK MİLLETİ ADINA ///
T.C.
SAMSUN
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO: 2020/442 Esas
KARAR NO: 2021/233
HAKİM:
KATİP:
DAVACI :
VEKİLİ: Av.
DAVALI :
VEKİLİ: Av.
DAVA: Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ: 17/12/2019
KARAR TARİHİ: 12/04/2021
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ: 24/04/2021
Mahkememizde görülen Sigorta davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili DAVA dilekçesi ile özetle: Davacının babası ...'in sevk ve idaresinde olan ... plakalı traktör ile ... yabancı plakalı otomobilin çarpışması şeklinde gerçekleşen 22.07.2017 tarihli trafik kazasında yabacı plakalı aracın hasar gördüğünü ve zararın traktörün zorunlu trafik sigortacısı olan davalı sigorta şirketince tazmin edildiğini, ancak traktör sürücüsü ...'in ehliyetinin bulunmadığı gerekçe gösterilerek yapılan ödemenin istendiğini ve bu sebeple davacının sigorta şirketine 25.10.2017 tarihinde 30.000-TL ödediğini, oysa kazaya ilişkin soruşturma ve kovuşturma dosyasından alınan raporlardan yabancı plakalı araç sürücüsünün de kusurlu olduğunun belirlendiğini ve buna göre davalı sigorta şirketine yapılan ödemenin bir kısmının iadesi gerektiğini, ancak sigorta şirketinin buna yanaşmadığını ve davadan önceki zorunlu arabuluculuk görüşmelerinin de sonuçsuz kaldığını beyanla, kusur raporu alınmasını ve iade edilmesi gerekli tutarın belirlenerek şimdilik 500-TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davacıya iadesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili CEVAP dilekçesi ile özetle: Uyuşmazlığın Tüketici mahkemesinin görevine girdiğini ve Samsun mahkemelerinin yetkili olduğunu, istirdat talepli davanın kısmi dava şeklinde açılamasında davacının hukuki yararının bulunmadığını, taleplerin TTK'nın 1420.maddesine göre zamanaşımına uğradığını, ... plakalı traktörün 23.07.2016-2017 tarihleri arasında davalıya ZMMS ile sigortalandığını ve 22.07.2017 tarihinde gerçekleşen trafik kazasında kusurun bütünüyle traktör sürücüsü ...'e ait olduğunu, sürücünün ehliyetsiz olması sebebiyle rücu koşullarının oluştuğunu beyanla, davanın reddini dilemiştir.
Kavak Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 09.03.2020 tarih ve 211/68 sayılı yetkisizlik kararı üzerine dosya mahkememize tevzi edilmiş ve esasın yukarıdaki sırasına kaydedilmiştir.
Kavak Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/420 Esas sayılı dosyası celp edilmiş olup incelenmesinden: 22.07.2017 tarihli trafik kazasında vefat eden traktör sürücüsü ...'in vefatına ilişkin yabancı plakalı araç sürücüsü ...'un sanık olarak yargılandığı davada, ATK'dan alınan kusur raporuna göre ...'in üst düzeyde asli ve ...'un alt düzeyde tali kusurlu olduğu, sanık hakkında neticeten HAGB kararı verildiği görülmüştür
Kavak Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2019/143 Esas sayılı dava dosyası celp edilmiş olup incelenmesinden: ATK'dan alınan kusur raporu ile, traktör sürücüsü ...'in %85 ve yabancı plakalı araç sürücüsü ...'un %15 oranında kusurlu olduğunun saptandığı görülmüştür.
Traktör sürücüsü ...'in kaza tarihi itibari ile sahip olduğu ehliyetname bilgisi Kavak İlçe Nüfus Müdürlüğü'nden sorulmuş olup cevabi yazı ile; herhangi bir sürücü belgesinin bulunmadığı bildirilmiştir.
Dava, zorunlu trafik sigorta poliçesinden doğan istirdat istemine ilişkindir.
Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4/1-a maddesi gereği her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen hususlardan doğan uyuşmazlıklar ticari dava olarak görülür. TTK'nın 5/1.maddesi gereği, ticari davalara bakmakla görevli mahkeme de Asliye Ticaret mahkemeleridir. Eldeki davada, uyuşmazlık zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesinden kaynaklanmaktadır. Sigorta hukuku TTK'nun 6. kitabında 1401 vd. maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Sigortalı aracın traktör olduğu nazara alındığında taraflar arasında 6502 sayılı Kanun kapsamında bir tüketici işlemi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, TTK'da düzenlenen hususlardan olduğu veçhile, uyuşmazlığın ticari dava olarak mahkememizde görülmesi gereklidir ve davalı vekilinin görev dava şartı itirazı yerinde değildir.
Hangi hallerde kısmi dava açılabileceği 6100 sayılı HMK'nın 109. maddesinde vazedilmiş olup, istirdat davasının kısmi dava şeklinde açılamayacağına dair bir kaide yoktur. Ancak, istirdat davasının kısmi dava olarak açıldığı durumda, fazlaya ilişkin hak saklı tutulmuş olsa bile bununla saklı tutulan bölüm için zamanaşımı süresinin korunmayacağının bilinmesi gerekir. Buna göre, davalı vekilinin hukuki yarar dava şartı itirazı yerinde değildir.
6102 sayılı TTK'nın Sigorta Hukuku kitabının Birinci Kısım, Genel Hükümler başlığı altında 1401 ilâ 1404. maddesinde temel kavramlar tanımlanmış ve 1405 ilâ 1420. maddesinde sigorta sözleşmesine ilişkin genel hükümlere yer verilmiştir. Zamanaşımı başlıklı 1420.maddede, sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemlerin, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482.madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemlerin her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı vazedilmiştir. Kitabın, İkinci Kısım, Birinci Bölümünde ise "zarar sigortaları" tanımlanmış, 1473 ilâ 1484. maddesinde sorumluluk sigortalarına ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu hükümler arasında yer alan 1482.maddede, sigortacıya yöneltilecek tazminat istemlerinin, sigorta konusu olaydan itibaren on yılda zamanaşımına uğrayacağı vazedilmiştir. Eldeki davada; uyuşmazlık, sorumluluk sigortasının bir çeşidi olan zorunlu mali mesuliyet sigortasından kaynaklanmakta olup, burada davacının iddiasının aksine 1420.maddenin değil, 1482.maddenin uygulanması gereklidir. Buna göre, zamanaşımı süresi kaza tarihinden itibaren 10 yıldır ve dava süresinde açıldığından zamanaşımı def'i reddedilmelidir.
Davadan önce sigorta şirketine gönderilen ihtarda, davacının 17.12.2019 tarihinde 30.000-TL ödediği ifade edilmiş ve devamında yabancı plakalı araç sürücüsü ...'un da kusurlu olduğundan bahisle, ödenen tutardan ...'un kusuruna tekabül eden miktar kadarının davacıya iade edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Dava dilekçesinde de, ödenen tutarın içerik ve miktarına ilişkin bir itiraz ileri sürülüp buna ilişkin bir niza çıkarılmamış, tarafların kusur oranlarının belirlenmesi ve ...'un kusur oranına tekabül eden miktar kadar tutarın davacıya iadesi istenmiştir. Ön inceleme duruşmasında da dava dilekçesi yinelenmiş, ödenen tutarın içerik ve miktarına ilişkin bir itirazda bulunulmamıştır. Bununla birlikte davacı vekili, ön inceleme duruşmasından sonraki celse, bu yöne ilişkin niza çıkarmış, ödenen tutarın içerik ve miktar bakımından denetlenmesini istemiştir. Ancak davalı vekili, iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesine muvafakat göstermemiştir. Hal böyle olunca, ödenen tutara içerik ve miktar bakımından itirazda bulunulmadığı ve taraflar arasında bu hususta bir niza olmadığı kabul edilmiş, ödenen miktar üzerinden değerlendirme yapılmıştır.
Sigortalı traktör sürücüsü ...'in kaza tarihi itibari ile ehliyetinin bulunmadığı ve sigortacının ZMMS Genel Şartları'nın B.4.b maddesi uyarınca rücu koşullarının oluştuğu, ancak salt ehliyetsizliğin rücu sebebi kabul edilmemiş olmasına göre rücu edilebilecek tutarın araç sürücüsünün kusuruna göre belirleneceği veçhile, tarafların kusur durumlarının tespiti gerekmektedir. Kavak Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2017/420 Esas sayılı dosyasında ATK'dan alınan kusur raporunda traktör sürücüsü ...'in üst düzeyde asli ve yabancı plakalı araç sürücüsü ...'un alt düzeyde tali kusurlu olduğu saptanmış, Kavak Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2019/143 Esas sayılı dosyasında yine ATK'dan alınan kusur raporunda traktör sürücüsü ...'in %85 ve yabancı plakalı araç sürücüsü ...'un %15 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir. Buna göre, traktör sürücüsü ...'in %85 ve yabancı plakalı araç sürücüsü ...'un %15 oranında kusurlu olduğu kabulü ile sonuca gidilmelidir.
Bu sebeplerle, davalıya 30.000-TL değil, bunun %85'ine tekabül eden miktar kadar ödeme yapılması gerektiği değerlendirilmiş, fazla ödendiği anlaşılan 4.500-TL'nin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davacıya iadesine hükmedilmiştir. Davalı vekilinin, yabancı plakalı araç için daha fazla ödeme yapıldığı ve bu sebeple davacı yararına indirim yapılacak tutarın ödeme yapılan miktar nazara alınarak belirlenmesi gerektiği yönündeki itirazlarına, ödeme yapıldığı ileri sürülüp davacıdan tahsil edilen tutar belli olduğundan ve ayrıca bu yöndeki iddia teksif ilkesine aykırı olarak ileri sürüldüğünden itibar edilmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile 4.500-TL'nin dava tarihinden (17.12.2019) itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 307,39-TL karar ve ilam harcından peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye 194,68-TL'nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan toplam 1.424,51-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı davayı vekil marifetiyle takip ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'ye göre belirlenen 4.080-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Zorunlu Arabulucuk sürecinde Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320-TL arabulucuk ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
6-Gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK'nın 341/2'nci maddesi gereğince KESİN olmak üzere karar verildi, anlatıldı.
12/04/2021
Katip
¸e-imzalıdır


Hakim
¸e-imzalıdır

5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu'nun 5'inci maddesi kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.


Full & Egal Universal Law Academy