Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2023/134 Esas 2023/462 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2023/134
Karar No: 2023/462
Karar Tarihi: 21.03.2023


T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO:2023/134
KARAR NO:2023/462
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN:...(...)
ÜYE:...(...)
ÜYE:... (...)
KATİP:... (...)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ:29/11/2022 tarihli ara karar
NUMARASI:2022/574 Esas
DAVACI:... (T.C.No:...) - ...
VEKİLİ:Av. ... - ...
DAVALILAR:1-... (T.C.No:...) - ...
:2-... (T.C.No:...) - ...
:3-... (T.C.No:...) - ...
:4-... (T.C.No:...) - ...
:5-... (T.C.No:...) - ...
:6-... (T.C.No:...) - ...
:7-İ... (T.C.No:...) - ...
:8-... (T.C.No:...) -...
:9-... (T.C.No:...) - ...
:10-... (T.C.No:...) - ...
:11-... (T.C.No: ...) - ...
:12-... (T.C.No:...) - ...
:13-... (T.C.No:...) - ...
:14-KAYA ELEKTROTEKNİK SAN TİC LTD ŞTİ - ...
:15-KOCAELİ KAYA OTOMOTİV SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ - ...
:16- KOCAELİ KAYA SATIŞ VE PAZARLAMA ANONİM ŞİRKETİ - ...
VEKİLİ:Av. ... - ...
DAVA:Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ:15/11/2022
TALEP:İhtiyati Tedbir
TALEP TARİHİ:15/11/2022
KARAR TARİHİ: 21/03/2023
KR. YAZIM TARİHİ: 21/03/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla HMK'nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ...'nun, müteveffa ... nun eşi olup Kocaeli 3. Noterliğinin 31.08.2018 tarihli ve 14736 yevmiye numaralı mirasçılık belgesine göre de ... nun mirasında 2/8 hisse sahibi olduğunu, müteveffa ... (...) nun babası ... ile amcası olan davalılardan ...'nın 30.12.1974 yılında %50'şer hisse dağılımı ile beraber kollektif şirket kurduklarını ve ortak olarak ticaret yapmaya başladığını, şirketin ticaret unvanı Kaya Elektrik Ticaret Kollektif Şirketi ... ve ... olduğunu, davacının eşi ...'nın işbu lmited şirkette 165 paya karşılık hisse ve Kocaeli Kaya Otomotiv Sanayi ve Tic. A.Ş.'de de 112 hisse sahibi olduğunu, zaman içerisinde nevi değişikliğine giden kollektif şirket bu şirketin büyüdüğünü ve kazanılan yüksek hacimli, cirolar ile şirketin içi boşaltılarak davacının eşine hakları ödenmeden işbu şirkete ait olan sermayeler ile davalı şirketler ile davalı ...'nın gazetelere verdiği beyan ile de sabit olduğu kollektif şirket üzerinden kazanılan paralar ile kurulduğu dava dışı bir takım şirketler daha kurulduğu ve davalı gösterilen ve dava dışı tüm şirketlerin Kocaeli Kaya Satış ve Pazarlama A.Ş. çatı şirket altında ticari faaliyet yürüttüğü ve yüksek cirolar elde ettiği akabinde Kocaeli Toyota araçları ana bayiisi haline geldiğini, davalılardan ...'nın Kocaeli Haber gazetesine verdiği röportajda zaten açıkça şirketlerinin geçmişten bugüne kadar gelişim süreçlerini, şirketlerinin devasa büyüklüklerini, hangi şirketlerle ve hangi davalılarla organik ilişki içerisinde olduklarını da açıkça beyan ettiğini, davalıların yaptığı muvazaalı devirlerde ... ın hissesi bir seferinde şirkette 1/3 oranına yükselmiş ancak daha sonra bu kişi de ortaklıktan bir şekilde çıkarılarak hissesi adeta yokedilmiştir.Yine davalılardan ... şirketin işleyişinden kazandığı yüklü miktarlarda paralarla aldığı onlarca taşınmazı kızı ... ve ... üzerinden taşınmazlar satın alarak kaçırdığını, şirketin kurucu ortağı olan ... vefat ettiğinde ve daha sonrasında da şirket katlanarak büyümüş Türkiye nin en büyük otomobil bayilerinden biri haline geldiğini, bu süreçte ...'nın asıl şirket sahibi olarak zaman içerisinde kendisinin takdir ettiği şekilde hisse verip geri aldığı veya devam ettirdiği kişiler olmuş ancak son durumda kendisinin, eş ve çocuklarının üzerinde yüklü banka hesapları, ziynet eşyaları, şirket payları, araçlar ve tapularının olduğunu, davalı şirketler üzerinde ..., ..., ... ve ... tarafından yapılan muvazaalı işlemlerle şirketlerin içi boşaltılarak kendi çekirdek aile bireylerinin üzerine mal ve para kaçırma işlemleri ile bu kişilerin haksız olarak zenginleştirilmesi, davacının da miras bırakanlarına kalması gereken maddi değerlerin yapılan hileli ve muvazaalı işlemlerle bunlardan yoksun bırakılması ve dolayısıyla da davacının haklarının zayi edilmesi nedeniyle bu haklarının tespit edilerek mirasçılık hissesi oranında tazmin edilmesi amacıyla başvuru zorunluluğu doğduğunu belirterek; kuruluştaki ortak olan müvekkilin ... ın 1/3 hissesinin sonraki dağılım sürecinin ve bu dağılım sonucunda adilane paylaşım olması halinde davacının hissesine düşmesi gereken hissenin tespitine, davalı şirketler ile davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ile bunların eş ve çocuklarının aylık harcama ve banka hesap hareketlerinin tespitini, tüm malvarlıkları ve kendilerine ait banka hesapları üzerine tedbir konulmasına, şirket hesaplarına tedbir konulmasını, tüm bu süreç içerisinde davalıların mal kaçırma ihtimalleri yüksek olmakla dava süresince davalı şirketleri yönetmek üzere kayyım atanmasına ve kayyımın vereceği rapor doğrultusunda dava süresince davacıya ödeme yapılmasına, davacının murisi kayınpederi ...'nın öldüğü tarihteki hisse oranı, bu tarih itibari ile şirketin ve kendisinin malvarlığının tespitine, kuruluştan bugüne tüm ortakların, eş ve çocuklarının banka hesap hareketleri ve malvarlığının tespitini, müvekkilinin Elektronik San.ve Tic. Ltd. Şti ve Kocaeli Kaya Otomotiv Sanayi ve Tic. A.Ş. ortaklığından haklı nedenler sebebi ile çıkarılmasına, tüm bu tespitlerden sonra müvekkilin murisleri eşi ... ve kayınpederi ...'ya ortak olduğu şirketlerden dolayı davalılardan kalması gereken hisse ve malvarlığı değerlerinden yoksun kaldığı malvarlığının tespitine, davacının mirasçılık payı oranında zararlarının oran temelli tazminine, tüm davalılardan haksız fiil tarihinden itibaren avans fazi ile birlikte müştereken müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince; "... Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine ..." şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece şirketin içinin boşaltıldığı, davalıların şahsi hesaplarına aktarıldığı ve davacıya bugüne kadar şirket ortaklığından kaynaklanan haklarının da ödenmediği ve bu konuda cevap dişlekçesinde de cevap verilmediği nazara alındığında TTK 638/2 uyarınca şirket mallarının korunmasına yönelik diğer tedbirlerin incelenmemiş olması ve bu bağlamda en azından şirketin mal varlıklarının korunması amacı ile onay kayyımı atanmasına ilişkin karar verilmemiş olması nedeni ile tedbirin reddine ilişkin kararın kaldırılmasının zorunlu bulunduğunu belirterek; istinaf taleplerinin kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
Davalılar vekili tarafından istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesi verilmemiştir.
DELİLLER: Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29/11/2022 tarih, 2022/574 Esas sayılı ara kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; ortaklıktan çıkma ve zarar tazmini istemlerine ilişkindir.
Talep; ihtiyati tedbir ve kayyım atanması istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince talebin reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İnceleme; 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyanın incelemesinde; davacının dava dilekçesinde belirttiği nedenlerle muvazaalı işlemlerle şirketin içinin boşaltıldığını, davalıların şahsi hesaplarına aktarıldığını ve davacıya bugüne kadar şirket ortaklığından kaynaklanan haklarının da ödenmediğinini ileri sürerek davalıların mal varlıklarına ihtiyati tedbir konulmasını ve şirkete kayyım atanmasını talep ettiği, ilk derece mahkemesince taleplerin reddedildiği, karara karşı davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmaktadır.
TTK'nın 235-(1) maddesinde; "Haklı sebeplerin varlığı hâlinde temsil yetkisi, bir ortağın başvurusu üzerine, mahkemece kaldırılabilir. Gecikmesinde tehlike bulunan hâllerde mahkeme temsil yetkisini ihtiyati tedbir olarak kaldırıp bu yetkiyi bir kayyıma verebilir. Kayyımın atanmasını, görevlerini, mahkemece verilen temsil yetkisini ve bunların sınırlarını, mahkeme resen tescil ve ilan ettirir." hükmü bulunmaktadır.
6102 sayılı TTK'nın 638 (2) maddesine göre; Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.
6100 sayılı HMK.'nın "ihtiyati tedbirin şartları"na ilişkin 389-(2). maddesinde; "Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir" düzenlemesi bulunmaktadır.
Aynı Kanunun 390-(3). maddesinde ise; "Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır" hükmü bulunmaktadır.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK.'nun ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak, kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını, mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu göz ardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK.'nda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış; ayrıca, burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 07/01/2013 tarih 2012/17605 Esas 2013/49 sayılı kararında belirtildiği üzere, şirketin fesih ve tasfiyesi ile şirket müdürünün azli davalarında verilecek tedbirlerin şirketin hayatını devam ettirebilmesinde sakınca doğuracak mahiyette olmaması gerekir.
Bu bağlamda, davacının ileri sürdüğü nedenler, dosya kapsamındaki mevcut delil durumu gözetildiğinde; talebe konu tedbir istemleri yönünden gerekli olan yaklaşık ispat olgusunun bu aşamada gerçekleşmemesi, davacının iddialarının varlığı ve kapsamının yargılamayı gerektirmesi, ayrıca davalı şirkette organ boşluğu bulunmaması, kayyım atanması için yasal koşulların da oluşmaması karşısında, ilk derece mahkemesince, verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı, davacının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
Mahkemece, gerekçeli karar başlığında; davacı ve gerçek kişi davalıların T.C. Numaralarının, davalı şirket ve vekilinin adreslerinin yazılmamış olması, 6100 sayılı HMK'nın 297-(1)-b) maddesine aykırı olmakla birlikte sonuca etkili olmadığından, kaldırma nedeni yapılmamış ve bu hususa eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde; usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK'nın 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak; davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden; istinaf başvurusunun esastan reddine, karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK'nın 353-(1)-b)-1) maddesi uyarınca; Davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Bakiye 99,20-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK'nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-İstinaf Kanun Yoluna Başvurma Harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yolu için yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan, istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK'nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf eden davacıya iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
8-Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
İlişkin; Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK'nın 362. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/03/2023
...
Başkan ...
¸e-imzalıdır.
...
Üye ...
¸e-imzalıdır.
...
Üye ...
¸e-imzalıdır.
...
Katip...
¸e-imzalıdır.



* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*


Full & Egal Universal Law Academy