RTÜK - Karar No: 26 - Karar Tarihi: 05.04.2023
Karar Dilini Çevir:



İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 04.04.2023 tarih ve 387 sayılı yazısına konu h halk logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 13.03.2023 tarihinde saat 11:00’da yayınladığı "Medya Mahallesi" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; h halk logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 13.03.2023 tarihinde saat 11:00’da yayınlanan, sunuculuğunu Ayşenur Arslan’ın yaptığı, konuk olarak Turgut Kazan’ın katıldığı ve güncel olayların ele alındığı, "Medya Mahallesi" adlı programda, geçen diyaloglarda; “Şimdi 10 bin lira bekliyorlar ya bakın 10 bin lira tam şöyle bişi. Cumhuriyetin bugün birinci sayfasında var. Can pazarında vinç ticareti diye. Deprem sırasından zaten yanda zaten görüyorsunuzdur belki saati için 10 bin lira istemiş vinç sahipleri, operatörleri. Bir saat için 10 bin lira içeride sanatçı dostumuz Orhan Aydın olmak üzere bu işin tanıkları var. Gelmiyor vinç. Var ama operatör yok diye bekletiliyor bişiler. Gidip tek tek alıp bir yerlerden 10 bin lirayı bazen belki o koşullarda nasıl sağladılarsa ödeyip. Şimdi böyle bir kaos vardı. Biraz kaos elbette de dindi ama hala daha olağanüstü ciddi sıkıntılar var. Başta barınma. Ya çadır bile yok az önce yurttaşın dediğini izledik ya da varsa işte bir başkasını da canlı yayında dinledik. On kişi çadırda kalıyorlar. Ve böyle gidilecek seçime. Canan Kaftancıoğlu Ruhat Mengin'in Sözcü'de sorularını yanıtladı. Dedi ki en büyük kaygı deprem bölgesinde risk oluşması. Çünkü yine muhabirimiz Fırat Fıstık da söyledi. Ne kadar kayıp var tam bilinmiyor. Bazı kayıplara ulaşılamadı. O listeler nasıl olacak, bilmiyorum siz ne öngörüyorsunuz?...Sağlıklı bir işte kurtarma yapılamadığı için işte altındaki insanlarının bir çoğunun yaşamını yitirdiği anlaşılıyor, ben yaşamlarını yitirdiklerini düşünüyorum ve onların da bir biçimde yakınlarına teslim edilemediği bedenlerinin yakınlarına teslim edilemediği söyleniyor. Eee bu nedenle sayıyı bilmek mümkün değil. Sayıyı bilmek konusunda devlet tırnak içinde yardımcı da olmuyor. Yani çünkü biliyorsunuz salgın sırasında da sayıyı farklı göstermek onların birinci amacıydı. "Burada da işte ölüm, hayatını kaybeden insan sayısı 47 bin - 48 binlerde kalsın bari diye düşündüklerini düşünüyorum. Orada bir belirsizlik var. Kaç kişi hayatta kaldı kaç kişi hayatını kaybetti o nedenle hayatını kaybeden kişilerin adları ve soyadları ve kimlikleri eğer birilerinin elindeyse orada seçim sorunu, seçimde hile sorunuyla karşı karşıya kalınır, kalınacaktır. Bir de bu tarafı var…Yani siz bunun ciddi bir sorun olduğu kanaatinde misiniz?...Ebetteki. Elbet... Bu seçim yani biz çünkü bugüne kadar hem Yüksek Seçim Kurulu'nun hem Sağlıklı bir işte kurtarma yapılamadığı için işte altındaki insanlarının bir çoğunun yaşamını yitirdiği anlaşılıyor, ben yaşamlarını yitirdiklerini düşünüyorum ve onların da bir biçimde yakınlarına teslim edilemediği bedenlerinin yakınlarına teslim edilemediği söyleniyor. Eee bu nedenle siyasi iktidarın bu konuda neler neler neler yaptığını gördük.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Haber aktarımında doğruluk ve gerçeklik haberciler açısından hem hukuki hem de ahlaki zorunluluktur. Gerçek olmayan haber ve duyurular, mesleki etik değerlerle ters düşen durumlardandır. Medya kuruluşlarının kamuoyunu aydınlatma, bilgilendirme görevi hassasiyetle ve sorumlulukla ele alınmalıdır. Bir yayın sırasında yayına konu olan net ve doğru bilgilere erişim izleyici kitle nezdinde çok önemlidir. Kesinlikten uzak bilgilerle yapılan haberlerin, habere ve haberciye karşı güven kaybına neden olduğu da bilinen bir gerçektir.
Medya hizmet sağlayıcılar, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla kanunlarda yer alan ilkelere ve Basın Meslek İlkelerine uygun olarak sunmalıdır. Bu ilkelere göre tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün vererek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan sakınılmalı, soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanmamalıdır. Bu nedenle bu ve buna benzer her türden haberin aktarımında yayıncıların editoryal bağımsızlık hakları saklı kalmak kaydıyla genele hitap eden haberlerin ön hazırlık süreçlerinde tarafsızlık ilkesi temelinde doğruluk ve gerçekliğinin araştırılarak izleyicilere sunulması yayıncı kuruluşların kamusal sorumluluğudur.
Kriz dönemlerinde medya içeriklerinin kişiler üzerinde önemli etki gücü vardır: "Özellikle kriz dönemlerindeki atmosferde kamuoyu medyanın anlık paylaşımlarına tepki verecek hassasiyettedir. Bu nedenle medya çalışanları da bu hassasiyete özen göstererek hareket etmek durumunda kalmaktadırlar. Yanlı düşünce, kaynaksız ve asılsız haberler, kan, şiddet gibi öğelerin yer aldığı görüntüler etik açıdan ters düşecektir.
Günümüzde doğru enformasyonun sağlanması ve kamuoyuna aktarılması konusunda sosyal medyanın da etkisiyle zaman zaman problem yaşandığı bir gerçektir. Bu sorunlardan biri dezenformasyon adıyla ortaya çıkmakta, toplumu yanlış bilgilerle etkilemektedir. Çağımızda özellikle kriz dönemlerinde dezenformasyona daha uygun bir ortamın oluştuğu ve sosyal medyanın da etkisiyle dezenformasyonun arttığı gözlenmektedir. Kahramanmaraş Depremi'nin ardından çok sayıda dezenformasyon ortaya çıkması üzerine bununla mücadele etmek için iddialara karşılık doğru bilginin kurumlarca kamuoyuyla paylaşıldığı görülmektedir.
Medya gündelik hayatta edindiğimiz izlenimlerimizden çok daha etkili bir biçimde algımızı şekillendirir. Sahip olduğumuz birçok fikir ya da ön yargı kişisel deneyimlerimizden ziyade görsel ya da yazılı medyadan edindiğimiz bilgiler çerçevesinde oluşmaktadır.
Gazeteciler seçtikleri haberleri topluma ileterek bireylerin hem yakın çevrelerinde hem de ulusal ve uluslararası düzeyde yaşanılan olaylar hakkında toplumun bilgi edinmesini sağlar. Toplumun bağımsız temsilcileri olarak isimlendirilen gazeteciler, toplum içindeki grupların kanaatlerini birbirlerine ileterek toplumsal iletişimin gerçekleşmesine yardımcı olurlar. Gerçeklerin değiştirilerek aktarılması, kişinin yanlış bilgilendirilmesine ve toplum içinde yanlış anlaşılmalara neden olabilmektedir.
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 6. maddesinin 4. fıkrası uyarınca; "Medya hizmet sağlayıcılar, ticari iletişim ile üçüncü şahıslar tarafından üretilenler de dahil olmak üzere, yayınlanan tüm yayın hizmetlerinin içeriğinden ve sunumundan sorumludur." Söz konusu programın sunucusu olan Ayşenur Aslan'ın bu sorumluluğu paylaşarak aktardığı bilgilerin doğruluğu hususuna ehemmiyet göstermesi beklenmektedir. Söz konusu paylaşılan bilgilerin afet dönemiyle ilişkili olduğu düşünüldüğünde yayıncıların içerikleri aktarırken kamuoyuna karşı hassas ve sağduyulu davranması gerektiği düşünülmektedir. Dolayısıyla doğruluğundan tam anlamıyla emin olunmadan ya da durumun tamamına vâkıf olunmadan sarf edilen sözlerin sonucunun çeşitli olumsuzluklara yol açabileceği yıllardır hem basılı medyada hem de görsel medyada birçok kuruluşun bünyesinde çalışmış ve farklı görev sorumluluklarını yerine getirmiş bir gazeteci olarak sunucunun bilgisinin ve tecrübesinin dışında olamayacağı değerlendirilmektedir.
Diğer taraftan, söz konusu yayında Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan ''Can Pazarında Vinç Ticareti'' başlıklı haberin gazete kupürüyle birlikte ekranlara getirilerek sunucunun ilgili habere dair yorumlarda bulunduğu görülmektedir. Haberde AFAD'ın arama-kurtarma çalışmaları için kullanılan vinçleri deprem bölgesinde halka saatliğine on bin liraya kiraladığı iddia edilmiştir. Söz konusu iddiaya karşılık gün içerisinde gerek AFAD tarafından gerekse de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi tarafından ''Deprem Dezenformasyon Bülteni (13-14 Mart 2023)'' sayısında iddianın doğru olmadığı kamuoyuna duyurulmuştur.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda konuk tarafından Kahramanmaraş merkezli depremle ilgili olarak devletin ölen vatandaşların sayısının bilinmesine yardımcı olmadığı ve sayıyı farklı göstermenin devletin birincil amacı olduğu, "devletin ölü sayısını farklı gösterdiği" iddiasının herhangi bir delile dayandırılmadan ekrana getirildiği, ayrıca afette kimliği belirlenemeyen vefat eden vatandaşların kimlikleri ile seçimde hile yapılacağı hususunda kamuoyunu yanlış yönlendirecek nitelikte doğruluğu soruşturulmamış, teyit edilmemiş bir iddianın ortaya atıldığı, yayını izleyen kişilerde söz konusu ifadelerin doğruluğundan emin olunan gerçek olaylar olarak algılanmasına yol açabileceği, yanlış bir bilginin “can pazarında vinç ticareti” başlığıyla konu edilmesinin sorumlu yayıncılık anlayışıyla bağdaşmadığı ve kuruluşun editoryal sorumluluğunu yerine getirmediği düşünülmekte olup; taraflı kişisel görüşlerle, kamuoyunda kanaat oluşturarak tüm ülkeyi derinden sarsan bir deprem afeti üzerinden toplumu yanlış yönlendirebilecek ve farklı değerlendirmeye sebebiyet verecek nitelikte yayın yapıldığı, dolayısıyla mezkur yayında sarf edilen ifadelerin tarafsızlık, gerçeklik, doğruluk ve soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberlerin, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz ilkeleriyle bağdaşmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu nedenlerle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan; "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanun’un diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Şubat 2023 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 3.108.044,67 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 93.241,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “(…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi İlhan TAŞCI’nın karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.


Full & Egal Universal Law Academy