RTÜK - Karar No: 16 - Karar Tarihi: 11.01.2023
Karar Dilini Çevir:



  İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 09.01.2023 tarih ve 25 sayılı yazısına konu TV 5 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 08.11.2022 tarihinde saat 22:04’te yayınlanan "Düşünme Vakti" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; TV 5 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 08.11.2022 tarihinde saat 22:04’te yayınlanan, sunuculuğunu Mehmet Ali Kayacı'nın yaptığı, firari FETÖ sanığı Hakan Şükür'ün canlı bağlantı ile konuk olarak katıldığı, "Düşünme Vakti" adlı programda, program sunucusu ile konuğu arasında geçen diyaloglarda; “Peki dosyaya ilişkin direkt ben sorayım. Silahlı terör örgütü kurdunuz mu? Kurmaya teşvik ettiniz mi? Destek verdiniz mi?- Yani böyle bir şey mümkün olabilir mi yani? - Terörizmin finansmanının önlenmesi. Mesela finansal destek sağladınız mı?.. Terörizmin finansmanın önlenmesi hakkındaki kanuna muhalefet etme, nasıl muhalefet ettiniz?- Çok basit bir şekilde, belgeli bir şekilde ifade edeyim isterseniz. Onlar kafalarına göre her şeyi söyleyebilir ama çünkü maalesef böyle bir güce, zalimliğe kavuştular. Ortaklarıyla beraber. Kendileri gibi düşünmeyen ama dönemi beraber götüren ortaklarıyla beraber. Çünkü birbirlerinden besleniyorlar. - Ne olursa döneceksiniz Türkiye'ye, ne değişirse?..- Hukuk gelirse döneceğim. Sevdiklerim, ailem vatanım, milletim, Çok sevdiğim topraklar. istediğiniz kadar, dünyanın neresinde rahat yaşarsanız yaşayın ki öyle değil. Çalışmak zorundayım şimdi... İnsanlar şurada yanılgıya düşüyorlar. Sadece birilerine yarayacak, toplumu ilgilendirmeyen bir şeyi yapmak, bana zul yani. Böyle olmaz. Türkiye'nin düzelmesi birilerinin devamlı seçim kazanmasıyla alakalı bir şey değil. Bu putperestlik. O olmazsa biz bittik. Böyle bir şey olabilir mi yani? Allah'a inanan, iman etmiş birinin bu şekilde bakıyor olması çok acı...- Son bir soru soracağım. Önemsediğim bir konu. Diyor ki Tayyip Bey, Sayın Cumhurbaşkanı. İlginç bir analiz. Kiminin beğendiği kiminin beğenmediği. Bu çete tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet olan bir çetedir. Bu analizi siz nasıl yorumluyorsunuz?- Tanıdıklarım üzerinden yorumlayabilirim. Tanıdığım arkadaşlar var. İçeride olan, hapiste olan da var olmayan da. Şu anda Türkiye'de yaşayan KHK'lı olanlar da var. Bütün bu anlattıklarımın içerisinde suçlular varsa bunları benim bilmem mümkün değil. Çok yakın arkadaşlarım var ki az evvel söylediğim şike davasındaki arkadaşlarım da olduğu gibi. Nasıl dönmeler ve sapmalar, şartlara ve mevcut güce göre yaşadıklarını görünce bugün söylediğim şeyin bir karşılığı olacağını düşünmüyorum ben. Ben kesinlikle bu düşünceye kesinlikle ve kesinlikle katılmıyorum. Neden? Çünkü bu düşünceye kendisiyle ilgili ortaya çıkan iddialardan sonra bu düşünceyi dillendirmeye başladıysa bana çok samimi gelmez.- Peki o zaman soruyu ilave ediyorum. Siz kendinizi bu tanımlamanın içinde nerede görüyorsunuz, kendinizi ve çevresini. Sayın Cumhurbaşkanı'nın kendi tanımladığı bu ifadede kendisini nerede görüyorsunuz?- Sayın Cumhurbaşkanı yetkili, karar verici. Hele bugüne baktığımızda geçmişiyle beraber değerlendirdiğimizde çok net görüyorsunuz. - En üstte diyorsunuz. - Kararlar verilirken, bir yerlere bir insanlar yerleşirken, bir insanların bir yerde olması gerekirken kendi adıma söylüyorum bunu..- Değerli izleyenler eski milli sporcu, eski Ak Parti milletvekili Hakan Şükür misafirimizdi. Konu itibariyle kendisinin Ak Parti unvanı olması bugünkü sistemde Amerika'da yaşıyor olmasının belki temel sebebi mi değil mi bilmiyoruz. AK Parti FETÖ işbirliği var mı yok mu bu tartışmalar, KHK'lı meseleler, Kanun Hükmündeki Kararnameler ya da birçok insanın yaşamış olduğu mağduriyetler var...Sayın Cumhurbaşkanı Allah bizi affetsin demişti. Allah onu affettiyse bu iki milyon insanı kim affedecek. Bu soru önemli. Bu açıdan da bakmaya çalıştık. Diğer taraftan da bu çete tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet olarak ifade edilen analizin başka bir analizine ihtiyaç var gibi geliyor. Yayına girmeden önce karşılaştığım bir tablo Yusuf suresinin 35. ayeti. Saraylarda bulunanlar diye nitelendirilen diye bir şey. Suçlu, suçsuz belli olur ama suçsuz olanı yine cezaevine atarlar, hapse atarlar ki insanlara suçluymuş algısını vermek için. 2 milyon insan terörist olabilir mi? Bunu sorgulamak gerekiyor diye düşünüyorum. Tekrar iktidardakilerin sorgulamasında fayda var. Yoksa Hakan Şükür'ü aklayacak kişi ben değilim. Aklanacak tarafı var mı yok mu onu da hukuk zaten karar verecektir...” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Öyle ki, medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olduğu çoğu otorite tarafından kabul edilmektedir. Basın, yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü kuvvettir. Günümüzde medyanın gücünün artması ile medya mensuplarının sorumluluklarının da aynı ölçüde arttığı bir gerçektir. Yayıncılığın aynı zamanda bir kamusal sorumluluk görevi olduğu da düşünüldüğünde yayınların kanuni düzenlemeler ve Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. İnsan hak ve özgürlüklerinden olan ifade özgürlüğü hakkı, demokratik bir toplumun temel unsurlarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık ilkelerinin var olması bakımından vazgeçilmez bir karakter taşımakla beraber gerek uluslararası sözleşmelerde gerekse ulusal mevzuatımızda bu hakkın kullanılmasının belirli sınırları bulunmaktadır.
Söz konusu yasal düzenlemelerin başında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası gelmektedir. Anayasa'nın 26'ncı maddesindeki “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.” hükmü ile düşünce özgürlüğüne getirilebilecek sınırlamalardan bahsedilmiştir. 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. maddesinde ise; Basının özgür olduğu, bu özgürlüğün; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içereceği, basın özgürlüğünün kullanılmasının ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde de benzer bir hüküm bulunmaktadır. Mezkûr sözleşmenin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesinde: "1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir." düzenlemesi yer almaktadır.
AİHM'nin Lingens Avusturya içtihadında da belirtildiği üzere, ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun asli temellerindendir. Bu toplumun ilerlemesinin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşullarından birini oluşturur. Basının görevi, kamu yararını ilgilendiren başka alanlarda olduğu gibi siyasi konularda da bilgi ve fikirleri açıklamaktır. Buna karşın, AİHM'nin Times Newspapers Limited No:1-2 Birleşik Krallık kararında belirtildiği üzere, Sözleşmenin 10. maddesi, basının halkın yararına olan ciddi meseleleri işlemesinin söz konusu olduğu durumlarda dahi, hiçbir sınırlama içermeyen bir ifade özgürlüğünü güvenceye almaz. Bu maddenin 2. fıkrası uyarınca, basın ifade özgürlüğünü kullanırken, görev ve sorumluluklarına uygun davranmak durumundadır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda, 15 Temmuz Darbe girişimi göz ardı edilerek, Hakan Şükür'ün yaşadığı sıkıntılar, başkalarını suçlayan ve kendini aklayan açıklamaları üzerinde durulduğu, FETÖ'ye iltisakı nedeniyle hakkında açılmış soruşturmaları bulunan birine programda söz hakkı verilerek Şükür özelinde FETÖ üyelerine mağduriyet devşirmeye çalışıldığı, bununla birlikte, bahse konu programın sunucusu birçok noktada kişinin suçlu veyahutta suçsuz olduğuna kendisinin karar verecek yetkide olmadığını belirtirken, "Yayına girmeden önce karşılaştığım bir tablo Yusuf suresinin 35. ayeti. Saraylarda bulunanlar diye nitelendirilen diye bir şey. Suçlu, suçsuz belli olur ama suçsuz olanı yine cezaevine atarlar, hapse atarlar ki insanlara suçluymuş algısını vermek için. 2 milyon insan terörist olabilir mi? Bunu sorgulamak gerekiyor diye düşünüyorum." şeklinde ifadelerle, konuya ilişkin tarafsız bir tutum izlemekten ziyade Hakan Şükür'ün suçsuzluğunu ima eden ifadeler kullandığı, dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti tarafından terör örgütü olarak ilan edilmiş ve hükumet tarafından da uluslararası mecralara terör örgütü olduğu bildirilmesine rağmen, mezkur yayında, FETÖ'nün bir çok insanın ölmesine ve yaralanmasına neden olduğu gerçeği göz ardı edilerek; program içeriğinin terör örgütünün desteklenerek masum bir oluşum olarak gösterilmeye çalışıldığı, bu türdeki bir içeriğin terörün amaçlarına hizmet edecek sonuçlar doğuracağı kanaatine varılmıştır.
Bu nedenlerle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (t) bendinde yer alan; “Terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet edecek sonuçlar doğuracak şekilde sunamaz.” hükmünün ihlal ettiği sabit görülmüştür.
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (t) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak idari tedbir olarak program yayınının üç (3) kez durdurulmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (t) bendinde yer alan; “Terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet edecek sonuçlar doğuracak şekilde sunamaz.” ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, program yayını durdurma idari tedbirinin uygulanması gerektiği,
a) İdarî tedbir olarak, ihlale konu PROGRAM YAYINININ TAKDİREN 3 (ÜÇ) KEZ DURDURULMASINA, bu idari tedbirin uygulanma zamanın kuruluşa yapılacak tebligatta bildirilmesine,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan; “…Yükümlülük veya yasağa aykırılık dolayısıyla idarî tedbir olarak programın yayınının durdurulması kararının verilmesi halinde, yaptırım uygulanmasına sebebiyet veren fiilin işlenmesinden dolayı sorumluluğu olan programın yapımcısı veya varsa sunucusu, yayının durdurulduğu süre zarfında, aynı veya farklı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta hiçbir ad altında başka bir program yapamaz veya sunamaz.” hükmü uyarınca, işlem yapılması hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
c) İdari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan programın yerine, Üst Kurulca gönderilen programların, programın başında; “Bu program, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 11.01.2023 tarih ve 2023/02 sayılı toplantısında alınan 16 No’lu kararı uyarınca, kuruluşumuzun 08.11.2022 tarihinde saat 22:04’te yayınladığı "Düşünme Vakti" adlı programda, 6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (t) bendinde yer alan, yayın hizmetleri ‘Terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet edecek sonuçlar doğuracak şekilde sunamaz.’ ilkesinin ihlali nedeniyle idari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan program yerine yayınlanmaktadır.” metninin anlaşılır şekilde okunarak DVD/CD’de yer aldığı şekliyle ticari iletişim yayını içermeksizin yayınlanmasına,
d) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ (…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. Programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi halinde yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Oy birliği ile karar verildi.


Full & Egal Universal Law Academy