RTÜK - Karar No: 13 - Karar Tarihi: 07.06.2023
Karar Dilini Çevir:



İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 05.06.2023 tarih ve 411 sayılı yazısına konu FOX logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 28.05.2023 tarihinde saat 18:15’te yayınlanan “FOX Seçim 2023” adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
FOX logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 28.05.2023 tarihinde saat 18:15’te yayınlanan sunuculuğunu Selçuk Tepeli ve İlker Karagöz'ün yaptığı, "FOX Seçim 2023" adlı programda geçen diyaloglarda; "Onun politikasından razı değil, değil yani. Bunun da altını çizmemiz lazım. İstemiyorlar, bundan sonra nasıl şey bekliyor, ortam bekliyor, iklim bekliyor derseniz bence şunları tartışmamız gerekiyor, Erdoğan'ın aslında Cumhurbaşkanlığı 3. kez aday olması bile yanlıştı. Anayasa'ya uygun değildi, Anayasa'ya aykırı idi. Biz bunu kabul ettikten sonra şimdi olup bitenleri tartışmanın ne kadar anlamı ve büyüklüğü var. Yani ağırlığı var. - İlk düğme yanlış iliklenmişti. - İlk düğme yanlış iliklenmişti. Zaten aday olamaması gerekiyordu Anayasa'ya göre. Onu kabullendikten sonra şimdi birtakım hukuksuzluklardan filan bahsediyoruz. Bence buradan sonra şuna bakmamız lazım, yani bir serbest seçimlerle bir siyasal iktidarın el değiştirmesi mümkün müdür? Bunu beklemek çok mu iyimserdir? Bizler açısından iyimser bir tutum mudur? - Peki bunun başka bir yolu var mıdır? Yani şimdi merak ettiğim bir başka soru. Böyle düşünüldüğünde artık buradan bir düşünce olarak bir yere varmak çok zor. Ben o yüzden şu kapıyı aralayayım istiyorum sürekli. Erdoğan'a hep diyorsunuz ya hep tekrar ediyorsunuz; efendim bu ülkenin yarısı politikalarını onaylamıyor. Ben de diyorum ki kalan yarısı Erdoğan'a oy veren yarısı da bir çok politikasını onaylamıyor olabilir. Siyaset böyle ürer, bunu da düşünmek lazım, düşünmesi lazım muhalefetin de bir yandan. - Tabi ki, tabi ki yani oradan zaten şuna bağlayacaktım ben, biz işte bir demokrasiden bahsediyoruz ama biz aslında olması gerektiğini düşündüğümüz bir demokrasi üzerinden bir ön kabul yaparak, bir ön yükleme yaparak demokrasiden bahsediyoruz. Hukuk devletini de biz öyle kodluyoruz. Aslında şu an bir hukuk devletinin normlarını, standartlarını taşımıyor bu ülke. Bu yönetim taşımıyor yani. Dolayısıyla dediğim gibi serbest seçimlerle bir siyasal iktidar el değiştirebilir mi sorusu artık bir kritik bir soru haline gelmiştir. Bence bu bağlamda, biraz da aslında şunu demek istiyorum demokrasi sadece sandıktan ibaret değildir. Yani seçmenin ve yurttaşların, siyasetin, politikanın diğer alanlarında da kendini ifade etmesini desteklememiz lazım. Bunun için çaba göstermemiz lazım, demokratik protestoları, hak arama özgürlüğünü kriminalize etmememiz lazım. Bunu siyasal aktörlere söylüyorum." şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere, Anayasa'nın 26. maddesinde “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan; "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyet'in temel nitelikleri ve Devlet'in ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir” hükmü ile düşünce özgürlüğüne getirilebilecek sınırlamalardan bahsedilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesinde: "1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.” Anayasa'da bulunan ifade özgürlüğüne benzer şekilde hüküm altına alınarak sınırlama nedenlerine yer verilmiştir.
AİHM'nin Times Newspapers Limited No 1-2 Birleşik Krallık kararında belirtildiği üzere, Sözleşmenin 10. maddesi, basının halkın yararına olan ciddi meseleleri işlemesinin söz konusu olduğu durumlarda dahi, hiçbir sınırlama içermeyen bir ifade özgürlüğünü güvenceye almaz. Bu maddenin 2. fıkrası uyarınca, basın ifade özgürlüğünü kullanırken, görev ve sorumluluklarına uygun davranmak durumundadır.
Ayrıca ulusal güvenlik için tehlike oluşturduğu iddia edilen açıklamaların radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçlarında yayınlanması halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de ulusal devletlere sınırlamanın ölçütü bakımından daha geniş bir takdir hakkı bırakmaktadır. Nitekim radyo ve televizyon yayınlarının etkisinin doğrudan olması, hızlı ve ani etki yaratması, cevap ve düzeltme hakkının yazılı basına göre daha kısıtlı olması nedeniyle devletlerin bu konuda daha geniş bir takdir hakkının bulunduğu belirtilmiştir. 
Bilindiği üzere Grekçe “halk” anlamına gelen “demos” ile “iktidar” anlamına gelen “kratos” kelimelerinden oluşan “demokrasi” kavramı, “halkın kendini yönetmesi” anlamını içermektedir. Bu bağlamda demokrasi, toplumu oluşturan yurttaşların, temsilcileri vasıtasıyla kendilerini yönetmeleri olarak tanımlanabilir. Demokrasi, yöneticileri değiştirmek için anayasaya uygun düzenli olanaklar sağlayan bir siyaset sistemi ve nüfusun geniş kesiminin, siyasal iktidar için yarışanlar arasında bir seçme yaparak önemli kararları etkilemesine izin veren bir sosyal mekanizma olarak da tanımlanabilir. Demokrasi kavramı tanım olarak her ne kadar çeşitlilik gösterse de demokrasinin evrensel olarak kabul gören ortak ilkeleri söz konusudur. Bu ilkelerden bazıları ise milli egemenlik ile seçme ve seçilme hakkıdır. Dolayısıyla siyasal iktidarların belirlenmesinde en önemli kriter, nüfusun en geniş şekilde katılım sağladıkları seçimlerdir.
Demokratik rejimlerde basın ve medya, ifade özgürlüğünün geniş kitlelere ulaştırılması ve farklı görüşlerin dile getirilmesinde en etkili araç olarak demokrasinin de teminatıdır. Demokrasi, çeşitlilik ve çoğulculuk esasında ilerlerse halk içindir. Çoğulculuğun ve çeşitliliğin bir arada var olabilmesinin yegâne yolu karşılıklı sınırların çizilmesiyle mümkündür. Buradan hareketle devletin kitle iletişim araçlarını denetlemesi toplumsal sözleşmenin gereğinin devletçe yerine getirilmesidir. Kitle iletişim araçlarının halkın yönelimini ve kültürel birlikteliğini belirleyebilen bir güç olarak demokrasilerde çok önemli bir yer tuttuğu açıktır. Aynı zamanda yasa, yayıncı kuruluşların ekranlarında yer verdikleri programlarda dikkatli bir dil ve üslup kullanmalarını şart koşmaktadır. Bu dikkatli dil ve üslup, ekranların tarafsızlığı ve itibarının teminatıdır. Yayıncılığın aynı zamanda bir kamusal sorumluluk görevi olduğu da düşünüldüğünde yayınların 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ve Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir. Basın özgürlüğü, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki kamuoyu, günümüzde asıl olarak medya aracılığı ile siyasal gelişmeleri izlemekte, hükumetin politikaları, ülkenin karşı karşıya olduğu iç ve dış sorunlar hakkında bilgi sahibi olmaktadır. Günümüzde insanlar bizzat yaşayarak öğrenemedikleri olay ve olguları, çok büyük ölçüde, kendilerine medyanın yansıttığı biçimde, onlar tarafından yapılan tanımlamalara göre yeniden ve "inşa" yoluyla kavramaktadır. Dolayısıyla medya, görüş ve eleştirilerin ifade edilebildiği mecra olarak görev yapsa da bu görev yerine getirilirken bazı değerlerin ve hassasiyetlerin gözetilmesi gerekmektedir. Medya, topluma sürekli bir “anlam sistemi” sunmakta, olağan ve doğal olan ile olağan dışı ve doğal olmayanın neler olduğunu göstermekte kısacası, normalin ne olduğunun başlıca belirleyicisi olmaktadır. Bu yüzden medya aracılığıyla yapılan çağrışımlar ve anlamlandırmalara dikkat edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde kamuoyunda farklı bir geri dönüş ile karşılaşılabilir.
Baudrillard, medyayı özerk hiper-gerçek alanının oluşumunda rol oynayan imajlar, işaretler ve kodları üreten ana simülasyon makineleri olarak tanımlamaktadır. Medya, izleyicisinin deneyimini aktif süreçten geçirme veya anlam üretme bağlamında ele almaktadır. Medyada üretilen içeriğe anlam yüklemede, izler kitlenin yapacağı katkıların da göz önünde bulundurulması ve gerekli hassasiyetlerin taşınması sorumlu yayıncılık açısından önemlidir. Fakat söz konusu programda kullanılan ifadelerin izler kitlenin kendi özgül anlamlandırması ve bunun sonucunda travmalara yol açabilecek nitelikte olduğu açıktır. Bunun yanında medyanın halkın sesi olması ve günümüzde en temel iletişim kaynağı olması hasebiyle etik kurallar çerçevesinde hareket etmesi çok büyük önem arz etmektedir. Her gün herkese her konuda yön gösterebilen nitelikte bir mesleğin düzenlenmesine ilişkin kaygı ve çabalar, elbette çok önemli olduğu gibi çokta zordur. Ancak medyanın çevrenin değerleriyle olan gerilimi çözümleyecek yönde ve demokratik perspektifini genişleterek davranamaması, çeşitli toplum kesimlerinde bir güvensizlik yaratabilmektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu yayında, "yani bir serbest seçimlerle bir siyasal iktidarın el değiştirmesi mümkün müdür? Bunu beklemek çok mu iyimserdir? Bizler açısından iyimser bir tutum mudur?" ...Aslında hukuk devletinin normlarını, standartlarını taşımıyor bu ülke. Bu yönetim taşımıyor. Serbest seçimlerle bir siyasal iktidar el değiştirebilir mi sorusu artık kritik bir soru haline gelmiştir. Demokrasi sadece sandıktan ibaret değildir. Seçmenin ve yurttaşların siyasetin diğer alanlarında da kendini ifade etmesini desteklememiz lazım. Bunun için çaba göstermemiz lazım. Demokratik protestoları, hak arama özgürlüğünü kriminalize etmememiz lazım. Bunu siyasi aktörlere söylüyorum.", "Peki bunun başka bir yolu var mıdır? Yani şimdi merak ettiğim bir başka soru. Böyle düşünüldüğünde artık buradan bir düşünce olarak bir yere varmak çok zor." şeklinde sarf edilen ifadelerin, ulaştığı izleyici kitlesi, bu açıklamanın etkisinin hızlı ve ani olduğu düşünüldüğünde bundan sonra seçimle iktidarın el değiştiremeyeceği iddiasıyla demokrasinin sadece sandıktan ibaret olmadığının vurgulanmasının, kamu düzenini bozacak niteliğe ulaşabileceği, seçim sonuçları ile sevinen veya üzülen iki seçmen kitlesini de tahrik edecek, kutuplaştıracak, düşmanlık ve çatışma ortamına zemin hazırlayabilecek nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenlerle, 6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %5 oranında idari para cezası uygulanmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan; "Irk dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz." ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Nisan 2023 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 267.882.936,42 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde beş (%5) 13.394.147,00 Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentlerindeki ilkelerle dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapılmasını müteakip verilecek yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının on güne kadar durdurulmasına; ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.


Full & Egal Universal Law Academy