Rekabet Kurumu - Karar Sayı 18-33/555-273
Karar Dilini Çevir:
Rekabet Kurumu
Karar Sayısı: 18-33/555-273
Karar Türü: Rekabet İhlali
Konu: Google LLC, Google International LLC ve Google Reklamcılık ve Pazarlama Ltd. Şti.'den oluşan ekonomik bütünlüğün mobil işletim sistemi ve mobil uygulama ve hizmetlerin sunumuna ilişkin davranışlarının ve anılan ekonomik bütünlük ile cihaz üreticileri arasında imzalanan sözleşmelerin 4054 sayılı Kanun'u ihlal edip etmediğinin tespiti
Karar Tarihi: 19.09.2018





Rekabet Kurumu Başkanlığından,

REKABET KURULU KARARI
Dosya Sayısı : 2015-2-36 (Soruşturma)
Karar Sayısı : 18-33/555-273
Karar Tarihi : 19.09.2018
A. TOPLANTIYA KATILAN ÜYELER
Başkan : Prof. Dr. Ömer TORLAK
Üyeler : Arslan NARİN, Adem BİRCAN, Mehmet AYAN,
Ahmet ALGAN, Hasan Hüseyin ÜNLÜ
B. RAPORTÖRLER: Recep GÜNDÜZ, Erdem AKTEKİN, Selvi KOCABAY,
Gözde MAVİ, Emircan AKSAKAL
C. BAŞVURUDA
BULUNAN : - Limited Liability Company Yandex
Temsilcisi: Av. Sibel ATİK YILMAZ
Büyükdere Cad. Alba İş Merkezi No: 67-71 Kat: 7 Şişli/İSTANBUL
(1) E. DOSYA KONUSU: Google LLC, Google International LLC ve Google Reklamcılık
ve Pazarlama Ltd. Şti.'den oluşan ekonomik bütünlüğün mobil işletim sistemi ve
mobil uygulama ve hizmetlerin sunumuna ilişkin davranışlarının ve anılan ekonomik
bütünlük ile cihaz üreticileri arasında imzalanan sözleşmelerin 4054 sayılı Kanun'u
ihlal edip etmediğinin tespiti.
(2) F. İDDİALARIN ÖZETİ: Rekabet Kurumu (Kurum) kayıtlarına 10.07.2015 tarih ve 3250
sayı ile intikal eden ve Limited Liability Company Yandex (Yandex) tarafından yapılan
başvuruda özetle;
- Google Inc., Google International LLC ve Google Reklamcılık ve Pazarlama Ltd.
Şti.’nin (hepsi birlikte Google), hâlihazırda, kişisel bilgisayarlar ve mobil cihazlar
üzerinde, internette arama, internet tarayıcısı, video barındırma, bulut tabanlı
depolama, sosyal ve diğer ağlar, reklam hizmetleri, e-posta, harita, gezinme ve diğer
hizmetleri kapsayan bir ürün yelpazesinin bulunduğu, bunun yanı sıra gelirlerinin büyük
çoğunluğunun arama sonuçları sayfasındaki ve mobil uygulamalardaki reklam
satışlarından oluştuğu,
- Mobil internet piyasasının büyümesi ile birlikte Google’ın Android Inc.’i satın alarak
“Android Açık Kaynak Projesi”ni geliştirdiği ve akıllı telefon piyasasında Apple ile
rekabet etmek isteyen orijinal ekipman üreticileri ve mobil ağ operatörleri ile lisans
sözleşmeleri imzaladığı,
- Bahse konu projenin açık kaynak özelliği sebebiyle çok sayıda uygulama geliştirici
tarafından tercih edilen Android işletim sisteminin mobil cihaz işletim sistemleri
içerisindeki payının hızla büyüdüğü,
- Daha sonra Google’ın kapalı kaynak kodlu bir uygulama paketi olan “Google Mobil
Hizmetleri Paketi”ni geliştirdiği ve uygulama programlama arayüzlerini Android işletim
sisteminin uygulama mağazası olan “Google Play Store” ve yine kapalı kaynak kodlu
D. HAKKINDA SORUŞTURMA
YAPILANLAR : - Google LLC
- Google International LLC
- Google Reklamcılık ve Pazarlama Ltd. Şti.
Temsilcileri: Av. Gönenç GÜRKAYNAK, Av. K. Korhan YILDIRIM
Yıldız Mah. Çitlenbik Sokak No:12 Beşiktaş/İSTANBUL
18-33/555-273
2/117


“Google Play Hizmetleri” isimli tek bir paket üzerine yerleştirdiği, böylece uygulamaların
Google Play uygulama mağazası haricindeki uygulama mağazalarında ve Google Play
Hizmetleri’ne erişim sağlanmadığı takdirde düzgün olarak çalışamadığı ve Android
Açık Kaynak Projesi’nin orijinal ekipman üreticileri için kullanılamaz hale geldiği,
- Google’ın kapalı kaynak kodlu Google Mobil Hizmetleri Paketi’nde, Google arama
motoru, Chrome internet tarayıcısı, Google haritaları, dosya depolama ve
eşzamanlama ürünü Google Drive, video barındırma sitesi YouTube, e-posta hizmeti
Gmail, sosyal ağ hizmetleri Google+ ve Photos’un yer aldığı, anılan uygulamaların bu
paket olmaksızın Google Play Store’dan indirilebildiği, bu nedenle Google Mobil
Hizmetleri Paketi’nin tek bir ürün olmayıp tüm ayrı uygulamaları paket halinde sunmak
için bir araç olduğu,
- Google’ın sahibi olduğu Android işletim sisteminin uygulama mağazası Google Play
uygulama mağazası üzerinden 2014 yılı sonu itibarıyla yaklaşık (…..) uygulamaya
erişilebildiği, bu rakamın Amazon Store’da (…..), Yandex’te ise (…..) olduğu,
- Bir platform üzerinden erişilebilen uygulama sayısının fazla olmasının tüketiciler için o
platformu cazip kılan önemli bir faktör olduğu, Android işletim sisteminden erişilebilen
uygulamaların fazla olması sebebiyle orijinal ekipman üreticilerinin Android işletim
sistemine yöneldiği,
- Google tarafından Android işletim sistemini tercih etmek isteyen ekipman üreticilerine,
cihazlarına Google Play uygulama mağazasının, Google Play Hizmetleri’nin ve Google
Mobil Hizmetler Paketi’nin önceden yüklenmesi şartının getirildiği, anılan yüklemelerin
internetten yapılamadığı,
- Dolayısıyla ekipman üreticilerinin ticari varlıklarını sürdürebilmek için Google Play
uygulama mağazası ve Google Play Hizmetleri’ne ihtiyaç duydukları,
- Google’ın kurduğu yeni yapı ile pazar payını artırdığı, dünya çapında satılan tüm mobil
cihazların %(…..) Android işletim sisteminin, %(…..) Apple işletim sistemi olan iOS’un
kurulu olduğu,
- 2015 yılı Mayıs ayı itibarıyla Türkiye’de Android işletim sisteminin pazar payının
%(…..), iOS’un pazar payının %(…..), Windows Phone işletim sisteminin pazar payının
ise %(…..) olduğu,
- Böylece hâkim duruma gelen Android işletim sistemi ve Google’ın üç yöntemle hâkim
durumunun devamını sağladığı, bu yöntemlerin (a) mobil uygulama dağıtım
sözleşmeleri, (b) gelir paylaşımı sözleşmeleri, (c) Android uyumluluk programı ve
parçalara ayırmama sözleşmesi olduğu,
i. Mobil Uygulama Dağıtım Sözleşmesi’ne ilişkin olarak;
o Bahse konu sözleşmelerin Google Play uygulama mağazası, Google Play
Hizmetleri ve Google Mobil Hizmetler Paketi’nin Android işletim sistemini
kullanmak isteyen cihazlara önceden yüklenmesiyle ilgili olarak cihaz
üreticileri ile Google arasında imzalanmasının zorunlu olduğu,
o Bu sözleşme uyarınca üreticilerin, Google Mobil Hizmetler Paketi
uygulamalarına ayrıcalıklı (öncelikli) yerleştirme imkânı da sağlaması
gerektiği,
o Tüm arama erişim noktalarında Google aramanın varsayılan arama
sağlayıcısı yapılması gerektiği,
18-33/555-273
3/117


o Android işletim sisteminin bulunduğu bütün cihazlarda konum sağlayıcı
olarak Google’ın konum belirleme sağlayıcısını kullanmanın zorunlu olduğu,
o Böylece Google’ın Google Play uygulama mağazası ve Google Play
Hizmetleri ile Google Mobil Hizmetler Paketi ile bağladığı, ekipman
üreticilerinin bağlanan ürünü bağlı ürün olmaksızın edinme seçeneğinin
bulunmadığı,
o Ayrıca Google uygulamalarının rakibi olan uygulamaların ve özellikle
Yandex’in arama motorunun varsayılan uygulama olarak yüklenmesine izin
vermediği,
ii. Gelir Paylaşım Sözleşmeleri’ne ilişkin olarak;
o Anılan sözleşmeler ile üreticilerin, Google’ın arama motoru reklamlarından
veya uygulamalar içerisinde yapılan aramalardan elde edilen gelirden pay
alabildikleri,
o Ancak bunun için üreticilerin, cihaza Google’ın hizmetlerini önceden
yüklemek mecburiyetinde olduğu,
o Google tarafından büyük üreticilere teklif edilen anılan sözleşme ile Google
uygulamalarının rakibi uygulamaların cihaz üzerinde herhangi bir yere
yüklenmesinin engellendiği ve böylece üreticilerin Google’ın rakibi olan
firmalarla iş yapmayı reddetme yükümlülüğü altına girdiği,
o Google yetkilileri tarafından yapılan basın açıklamasında “üreticinin, Yandex
gibi rakiplerin uygulamasını önceden yüklemeye karar verirse, gelirden hiçbir
pay alamayacağını” ifade ettiği,
iii. Android Uyumluluk Programı’na ilişkin olarak;
o Bu programın Android işletim sistemi için yazılan uygulamaların işletim
sistemi yüklü cihazlarda çalışmasını sağlamak üzere tasarlandığı,
o Program kapsamında, Google’ın uyumluluk tanım dokümanında yer alan bir
dizi yazılım ve donanım gerekliliğini karşılayan ve akabinde uyumluluk test
grubunu geçen cihazların Android uyumlu olarak sınıflandırıldığı,
o Anılan dokümanın kabulünün ve bu dokümanda yapılabilecek değişikliklerin
tamamen Google’ın takdirine bağlı olduğu, onay sürecinin kapsamının
belirsiz ve açıkça tanımlanmamış olduğu,
o Bahse konu onay sürecinin amacının Google uygulamalarının önceden
yüklenmesi ve yerleştirilmesi ile ilgili kurallara (Google Play uygulama
mağazası, Google Play Hizmetleri ve Mobil Hizmetler Paketi’nin düzgün
olarak yüklenmesi, Mobil Uygulama Dağıtım Sözleşmesi ile Gelir Paylaşım
Sözleşmeleri’ne uygun olarak çalışması gibi) uyulmasını sağlamak olduğu,
o Böylece Google’ın, rakip uygulamaların yüklendiği cihazları reddedebilme
yetkisine sahip olduğu,
iv. Parçalara Ayırmama Sözleşmesi’ne ilişkin olarak;
o Bahse konu sözleşmenin, Android işletim sisteminin parçalara ayrılmasına
sebep olacak hiçbir işlemin yapılmamasına, başka bir ifadeyle orijinal
ekipman üreticilerinin Google Mobil Hizmetlerin kullanımına uygun cihazlar
dışında cihaz üretmelerinin yasaklanmış olmasına, üreticilerin yalnızca
18-33/555-273
4/117


uyumluluk programını geçmiş olan donanımın ve yazılımı dağıtmak
zorunluluğuna ilişkin olduğu,
o Sakıncalı bir parçalara ayırmanın neye karşılık geldiği hususunda net
kuralların bulunmadığı, bu nedenle Google’ın, Mobil Hizmetler Paketi’nin
bulunmadığı bir mobil cihazın üretimini, cihazın parçalara ayırmama şartına
aykırı olduğu gerekçesiyle engelleyebildiği,
- Yandex tarafından cihaz üreticileriyle yapılan görüşmelerde anılan
sözleşmelerde/uyum programlarında yer alan koşullar sebebiyle üreticilerin, Yandex
uygulamalarını cihazlarına kurmayı reddettiklerini belirttikleri,
- Google Mobil Hizmetleri Paketi’ne dahil olan uygulamaların önceden yüklenmesinin
rakiplere ve rekabete zarar verdiği, zira kullanıcıların “statüko önyargısı” olarak
belirtilen etki altında hareket ettikleri ve cihazlarındaki varsayılan ayarları çoğunlukla
değiştirmediklerinin genel kabul gören bir husus olduğu, mobil cihazlarda en çok
kullanılan işletim sisteminin Android olduğu gerçeği ışığında rakiplerinin Google ile
rekabet edemez hale geldiği,
- İşletim sistemi Android olan cihazlarda %(…..) oranında Google’ın tarayıcılarının
(%(…..) Google Chrome, %(…..) Android Browser) tercih edildiği, işletim sistemi iOS
olan cihazlarda bu rakamların %(…..) ile Safari olarak gerçekleştiği, bu tarayıcıların
hepsinin cihazlara önceden yüklendiği,
- Android ve iOS işletim sisteminin yüklü olduğu cihazlarda Yandex arama motorunun
%(…..) ve %(…..) pazar payının bulunduğu, buna karşılık Windows Phone mobil
cihazlarında Yandex arama motorunun önceden yüklenmiş olması sebebiyle Yandex’in
pazar payının %(…..) çıktığı,
- Google’ın başvuru konusu uygulamalarını dünya genelinde yürüttüğü, bu nedenle
Avrupa Birliği ve Rus rekabet otoritelerine de konu hakkında şikâyetlerin yapıldığı
ifade edilerek,
- Google'ın "(Android tabanlı) mobil uygulama platformları/bellekleri" ve "arama motoru
hizmetleri" piyasalarındaki hâkim durumunun tespit edilmesi,
- Google Play uygulama mağazası, Google Play Hizmetleri ve Google Mobil Hizmetler
Paketi içerisindeki diğer mobil uygulamaların Google tarafından birbirine bağlanarak
Android işletim sistemiyle çalışan mobil cihazların üreticilerine satılmasının ve bunun
yanı sıra, Google arama motorunun tüm arama erişim noktalarında varsayılan arama
motoru olarak ayarlanması ve Google uygulamaları ve hizmetleri için ayrıcalıklı
yerleştirme imkânı sağlanması amacıyla getirilen şartların 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanun’un (4054 sayılı Kanun) 6. maddesine aykırı olduğunun
tespit edilmesi,
- Gelir Paylaşımı Sözleşmeleri'nde rakiplerin açıkça dışlanmasının 4054 sayılı Kanun’un
6. maddesine aykırı olduğunun tespit edilmesi,
- Google'ın 4054 sayılı Kanun’a aykırı eylemlerinden ve uygulamalarından dolayı
Yandex'in olumsuz etkilendiği ve zarara uğradığının tespit edilmesi
talep edilmektedir.


(3) (…..TİCARİ SIR…..).
18-33/555-273
5/117



18-33/555-273
6/117


(4) G. DOSYA EVRELERİ: Anılan başvuruya istinaden hazırlanan 10.08.2015 tarihli ve 2015-
2-36/İİ sayılı İlk İnceleme Raporu, Rekabet Kurulunun (Kurul) 01.09.2015 tarihli
toplantısında görüşülmüş ve dosya konusu iddialara yönelik olarak 4054 sayılı Kanun
çerçevesinde bir soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının belirlenmesi amacıyla,
aynı Kanunun 40. maddesi uyarınca önaraştırma yapılmasına 15-34/522-M sayıyla karar
verilmiştir.
(5) Önaraştırma sonucunda düzenlenen 09.12.2015 tarihli ve 2015-2-36/ÖA sayılı
önaraştırma raporu Kurul’un 28.12.2015 tarihli toplantısında görüşülmüş ve 15-46/766-281
sayılı Kurul kararıyla, ilgili teşebbüslerin iddia konusu davranışlarına yönelik olarak 4054
sayılı Kanun’un 41. maddesi uyarınca soruşturma açılmasına gerek olmadığına, bununla
birlikte Google’ın cihaz üreticileri ile akdettiği “Mobil Hizmetler Dağıtım Sözleşmesi”nde yer
verilen, mobil cihazlara Google Mobil Hizmetleri içinde yer alan belirli uygulamaların
önyüklemesinin münhasıran yapılmasını öngören hükümlerin kaldırılması ve buna ilişkin
uygulamalara son verilmesi yönünde 4054 sayılı Kanun’un 9. maddesinin üçüncü fıkrası
uyarınca Google’a görüş bildirilmesine ve aynı Kanun’un 9. maddesinin dördüncü
fıkrasında öngörülen koşullar gerçekleşmediğinden geçici tedbir uygulanması talebinin
reddine karar verilmiştir.
(6) Başvuru sahibi Yandex tarafından gönderilen ve Kurum kayıtlarına 06.05.2016 tarih ve
3020 sayıyla intikal eden yazı ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) 11.
maddesine dayanılarak Kurul’un 28.12.2015 tarihli ve 15-46/766-281 sayılı kararının
kaldırılarak yeni bir işlem tesis edilmesi talep edilmiştir. Kurul’un 09.06.2016 tarihli ve 16-
20/332-151 sayılı kararıyla, talep konusu kararın kaldırılmasına, geri alınmasına,
değiştirilmesine veya yeni bir işlem yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
(7) Yandex tarafından 28.12.2015 tarihli ve 15-46/766-281 sayılı Kurul kararının iptali ve
yürütmesinin durdurulması istemiyle Ankara 5. İdare Mahkemesi nezdinde açılan davada
Mahkeme tarafından 31.08.2016 tarihli ve 2016/2625 Esas No’lu kararla yürütmenin
durdurulması talebinin reddine karar verilmiştir. Ancak Yandex’in, Ankara 5. İdare
Mahkemesinin bahse konu red kararına itiraz etmesi üzerine Ankara Bölge İdare
Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi tarafından 09.11.2016 tarihli ve 2016/134 YD İtiraz No’lu
kararla, 4054 sayılı Kanun’un 4. ve 6. maddeleri kapsamında bir ihlal olup olmadığının
tespiti için araştırmanın genişletilmesi suretiyle soruşturma açılması gerekirken eksik
incelemeye dayalı olarak şikâyetin önaraştırma aşamasında reddinde hukuka uyarlık
görülmeyerek, İYUK’un 27. maddesi uyarınca, Kurul’un 28.12.2015 tarihli ve 15-46/766-
281 sayılı kararının “sonuç” bölümünün soruşturma açılmasına gerek olmadığına ilişkin 1.
maddesinin dava sonuna kadar yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Bu karar
üzerine 09.02.2017 tarih ve 17-06/54-M sayılı Kurul kararıyla Google hakkında soruşturma
açılmasına karar verilmiştir.
(8) Soruşturma açılması kararı sonrasında Ankara 5. İdare Mahkemesinin 2016/2675 E.,
2017/741 K. sayılı ve 08.03.2017 tarihli kararıyla, 28.12.2015 tarihli Kurul kararının “sonuç”
bölümündeki soruşturma açılmasına gerek olmadığına ilişkin 1. maddesinin ve bu kararın
kaldırılması talebinin reddine ilişkin işlemin hukuka aykırı olduğu; ihlalin varlığının ancak
açılacak bir soruşturma sonucunda tespit edilebileceğinden, Kurul kararının soruşturma
açılıp rekabet ihlali tespit edilmeden rekabeti önleyici ihlalin kaldırılması yönünde görüş
bildirilmesine yönelik kısmının hukuka uygun olmadığı; dava konusu Kurul kararının
soruşturma açılmasına yer olmadığına ilişkin kısmı hukuka aykırı bulunduğundan,
soruşturma açılması halinde olası ihlalleri önlemek amacıyla 4054 sayılı Kanun’un 9.
maddesinin dördüncü fıkrası gereği geçici tedbirlerin alınması gerekliliği açık olduğundan
Kurul kararının bu kısmında da hukuka uyarlık bulunmadığı, dolayısıyla dava konusu Kurul
kararının her üç hüküm açısından da iptaline karar verilmiştir.
18-33/555-273
7/117


(9) Hakkında soruşturma başlatılan Google’a, 4054 sayılı Kanun’un 43. maddesinin ikinci
fıkrası uyarınca soruşturma kararı ile iddiaların türü ve niteliği hakkında yeterli bilgi
22.02.2017 tarih ve 2446 sayılı yazıyla gönderilmiş ve teşebbüsten ilk yazılı savunmasını
göndermesi talep edilmiştir. Google’ın birinci yazılı savunması 24.03.2017 tarih ve 2006
sayı ile Kurum kayıtlarına intikal etmiştir.
(10) 4054 sayılı Kanun’un 43. maddesinin birinci fıkrası uyarınca soruşturma süresi, 19.07.2017
tarihli ve 17-23/368-M sayılı Kurul kararıyla altı ay uzatılmıştır.
(11) Yukarıda da belirtildiği gibi, Yandex tarafından 28.12.2015 tarihli ve 15-46/766-281 sayılı
Kurul kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Ankara 5. İdare Mahkemesi
nezdinde açılan dava sonucunda alınan 08.03.2017 tarihli ve 2016/2675 E., 2017/741 K.
No’lu kararla, 4054 sayılı Kanun’un 9. maddesinin dördüncü fıkrası gereği geçici tedbir
kararı alınması gerektiğine karar verilmiştir. Bu karara istinaden Kurul’un 22.08.2017 tarih
ve 17-27/435-M sayılı kararıyla bu aşamada ek bir geçici tedbir tesisine yer olmadığına
karar verilmiştir. 23.08.2017 tarih ve 10860 sayılı yazıyla bu husus Google’a tebliğ
edilmiştir.
(12) Soruşturma kapsamında, Telpa Telekomünikasyon Tic. A.Ş.’den (General Mobile)
21.06.2017 tarih ve 7909 sayılı ve 29.12.2017 tarih ve 16547 sayılı; Huawei Technologies
Turkey Co., Ltd.’den (Huawei) 21.06.2017 tarih, 7906 sayılı ve 29.12.2017 tarih ve 16550
sayılı; Sony Eurasia Pazarlama A.Ş.’den (Sony) 21.06.2017 tarih ve 7899 sayılı ve
29.12.2017 tarih ve 16545 sayılı; Casper Bilgisayar Sis. A.Ş.’den (Casper) 21.06.2017 tarih
ve 7900 sayılı ve 29.12.2017 tarih ve 16549 sayılı; Samsung Electronics İstanbul
Pazarlama ve Ticaret Ltd. Şti.’den (Samsung) 21.06.2017 tarih ve 7903 sayılı ve
29.12.2017 tarih ve 16548 sayılı; LG Electronics Tic. A.Ş.’den (LG) 21.06.2017 tarih ve
7902 sayılı ve 29.12.2017 tarih ve 16546 sayılı; ZTE İstanbul Telekomünikasyon San. ve
Tic. Ltd. Şti.’den (ZTE) 21.06.2017 tarih ve 7901 sayılı ve 29.12.2017 tarih ve 16551 sayılı;
Vestel Ticaret A.Ş.’den (Vestel) 21.06.2017 tarih ve 7898 sayılı ve 29.12.2017 tarih ve
16555 sayılı; Türk Telekomünikasyon A.Ş.’den (Türk Telekom) 22.06.2017 tarih ve 7974
sayılı; Vodafone Telekomünikasyon A.Ş.’den (Vodafone) 22.06.2017 tarih ve 7985 sayılı;
Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş.’den (Turkcell) 22.06.2017 tarih ve 7984 sayılı ve
14.11.2017 tarih ve 14144 sayılı; Google’dan 08.08.2017 tarih ve 10158 sayılı, 13.09.2017
tarih ve 11478 sayılı, Yandex’den 13.09.2017 tarih ve 11479 sayılı yazılar ile bilgi talep
edilmiştir.
(13) Talep edilen bilgiler Casper’dan 07.07.2017 tarih ve 4862 sayılı ve 12.01.2018 tarih ve 510
sayılı, Sony’den 07.07.2017 tarih ve 4878 sayılı ve 10.01.2018 tarih ve 385 sayılı, ZTE’den
17.07.2017 tarih ve 5128 sayılı, 19.12.2017 tarih ve 9287 sayılı, 12.01.2018 tarih ve 529
sayılı, 19.01.2018 tarih ve 725 sayılı ve 02.02.2018 tarih ve 1076 sayılı, Huawei’den
17.07.2017 tarih ve 5110 sayılı, 24.07.2017 tarih ve 5329 sayılı ve 12.01.2018 tarih ve 515
sayılı, Türk Telekom’dan 17.07.2017 tarih ve 5134 sayılı, Samsung’dan 17.07.2017 tarih
ve 5105 sayılı ve 15.01.2018 tarih ve 566 sayılı, Turkcell’den 17.07.2017 tarih ve 5118
sayılı ve 24.11.2017 tarih ve 8688 sayılı, Vodafone’dan 17.07.2017 tarih ve 5133 sayılı ve
25.07.2017 tarih ve 5353 sayılı, General Mobile’dan 18.07.2017 tarih ve 5155 sayılı ve
17.01.2018 tarih ve 653 sayılı, LG’den 19.07.2017 tarih ve 5189 sayılı ve 12.01.2018 tarih
ve 476 sayılı, Vestel’den 18.07.2017 tarih ve 5142 sayılı ve 11.01.2018 tarih ve 433 sayılı,
Google’dan 18.08.2017 tarih ve 5999 sayılı, 22.08.2017 tarih ve 6083 sayılı, 17.10.2017
tarih ve 7470 sayılı, 24.10.2017 tarih ve 7682 sayılı, 25.10.2017 tarih ve 7736 sayılı,
31.10.2017 tarih ve 7845 sayılı, 03.11.2017 tarih ve 7916 sayılı, Yandex’ten 22.08.2017
tarih ve 6070 sayılı, 05.09.2017 tarih ve 6268 sayılı, 19.10.2017 tarih ve 7528 sayılı,
18.01.2018 tarih ve 683 sayılı ve 06.02.2018 tarih ve 1133 sayılı yazılar ile Kurum
kayıtlarına intikal etmiştir.
18-33/555-273
8/117


(14) Dosya kapsamında ayrıca 01.06.2017 tarihinde ZTE, 05.06.2017 tarihinde Turkcell ve
Casper, 06.06.2017 tarihinde Vodafone, 07.06.2017 tarihinde Avea, 08.06.2017 tarihinde
Vestel, 13.06.2017 tarihinde General Mobile, 04.08.2017 tarihinde Google ve 11.09.2017
tarihinde Yandex temsilcileriyle görüşme yapılmıştır.
(15) Soruşturma Heyetince hazırlanan 09.02.2018 tarihli ve 2015-2-36/SR sayılı Soruşturma
Raporu Kurul Üyelerine ve hakkında soruşturma yürütülen teşebbüse 4054 sayılı Kanun’un
45. maddesi gereğince tebliğ edilmiş ve soruşturma tarafının ikinci yazılı savunması talep
edilmiştir. Google tarafından, ikinci yazılı savunmanın sunulması için ilave süre talep
edilmiş ve Kurul’un 20.02.2018 tarih ve 18-06/104-M sayılı kararıyla teşebbüse ikinci yazılı
savunması için 30 gün ek süre tanınmıştır. Google tarafından gönderilen ikinci yazılı
savunma 16.04.2018 tarih ve 3090 sayıyla Kurum kayıtlarına intikal etmiştir.
(16) Tarafların ikinci yazılı savunmaları üzerine hazırlanan 02.05.2018 tarihli ve 2015-2-36/EG
sayılı Ek Yazılı Görüş, Kurul üyeleri ile hakkında soruşturma yürütülen tarafa tebliğ
edilmiştir. Hakkında soruşturma yürütülen teşebbüsün üçüncü yazılı savunması
09.07.2018 tarih ve 5060 sayı ile Kurum kayıtlarına intikal etmiştir.
(17) Kurul’un 18.07.2018 tarih ve 18-23/401-M sayılı kararı çerçevesinde sözlü savunma
toplantısı 28.08.2018 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Kurul, yürütülen soruşturma ile ilgili
olarak düzenlenen Rapor’a, Ek Görüş’e, toplanan delillere, yazılı savunmalara ve incelenen
dosya kapsamına göre 19.09.2018 tarihli ve 18-33/555-273 sayılı nihai kararını vermiştir.
(18) H. RAPORTÖR GÖRÜŞÜ: İlgili dosyada, Google ekonomik bütünlüğünün;
- “Lisanslanabilir mobil işletim sistemleri” pazarında hâkim durumda bulunduğu,
- Cihaz üreticileri ile imzaladığı Mobil Uygulama Dağıtım Sözleşmeleri’nde yer alan
Google aramanın sözleşme ile belirtilen noktalarda varsayılan olarak atanması ve
Google arama parçacığının ana ekranda konumlandırılmasına yönelik uygulamanın
4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında ihlal olarak değerlendirilen bağlama
uygulamasının tüm koşullarını sağladığı,
- Cihaz üreticileri ile imzaladığı Mobil Uygulama Dağıtım Sözleşmeleri’nde yer alan
Google Webview bileşeninin ilgili işlev için varsayılan ve tek bileşen olarak atanmasına
yönelik uygulamanın 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında ihlal olarak
değerlendirilen bağlama uygulamasının tüm koşullarını sağladığı,
- Cihaz üreticileri ile imzaladığı Gelir Paylaşımı Sözleşmeleri’nde yer verilen ve Google
aramanın cihazlarda münhasıran yüklenmesini temin eden hükümlerin 4054 sayılı
Kanun’un 6. maddesini ihlal ettiği ve Google aramaya ilişkin bağlama uygulamasının
ortaya çıkardığı rekabet karşıtı etkiyi güçlendirdiği ve kalıcı hale getirdiği,
- Bu nedenle söz konusu ekonomik bütünlüğe, 4054 sayılı Kanun’un 16. maddesinin
üçüncü fıkrası uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
- Google ekonomik bütünlüğünün, cihaz üreticileri ile imzaladığı Mobil Uygulama
Dağıtım Sözleşmeleri’nde yer alan Google arama ve Google Webview bileşeni
haricindeki diğer Google uygulamalarına ilişkin yükümlülüklerin 4054 sayılı Kanun’un
6. maddesi kapsamında ihlal teşkil edecek bağlama uygulamalarının tüm koşullarını
taşımadığı ve bu nedenle Kanun kapsamında bir ihlal olarak değerlendirilemeyeceği
ve bu kapsamda idari para cezası uygulanmasına gerek olmadığı,
- Bununla birlikte sözleşme tarafı cihaz üreticileri bakımından aleniyet sağlamak ve
gelecekte oluşabilecek rekabetçi kaygıları önlemek için tüm Mobil Uygulama Dağıtım
Sözleşmeleri’ne, Google uygulamaları ile birlikte rakip uygulamaların cihaza
18-33/555-273
9/117


önyüklenmesinin engellenmediğine ilişkin açık bir hükmün eklenmesine ilişkin anılan
ekonomik bütünlüğe Başkanlık Görüşü gönderilmesi gerektiği,
- Anılan ekonomik bütünlüğün Parçalara Ayırmama Sözleşmeleri ile cihaz üreticilerine
getirdiği yükümlülüklerin 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında bir ihlal niteliği
taşımadığı ve bu kapsamda idari para cezası uygulanmasına gerek olmadığı
belirtilmekte ve yukarıda yer verilen ihlalleri sonlandırmak ve pazardaki etkin rekabetin tesis
edilmesini temin etmek için Google ekonomik bütünlüğüne;
- Türkiye’de satışa sunulmak üzere üretilen cihazlarında Ticari Android İşletim Sistemi
kullanmak isteyen cihaz üreticileriyle yaptığı sözleşmelerde;
o Lisanslamaya koşul olarak sunduğu Google arama parçacığının ana ekranda
ayrıcalıklı olarak yüklenmesi zorunluluğunu düzenleyen veya doğrudan/dolaylı
olarak buna işaret eden sözleşme hükümlerinin sözleşmelerden kaldırılması,
böylelikle cihaz üreticilerinin ana ekranda konumlandıracakları arama
parçacığının sağlayıcısını Google veya rakipleri arasından seçim hakkının
güvence altına alınması ve cihaz üreticilerinin Google dışındaki arama
parçacıklarını da ana ekranda tek başına yerleştirebilme özgürlüklerinin tesis
edilmesi,
o Lisanslamaya koşul olarak sunulan, Google aramanın mevcut tasarım yapısı
içerisinde yer alan ve sözleşmelerde yer verilen tüm arama erişim noktalarında
varsayılan olarak atanmasına ilişkin şartların kaldırılması ve tasarım tercihleri
sonucunda ortaya çıkabilecek tüm arama noktalarında Google aramanın
varsayılan olarak atanmasına ilişkin yeni yükümlülükler getirilmemesi,
o Lisanslamaya koşul olarak sunulan, Google Webview bileşeninin varsayılan ve
münhasıran uygulama içi internet tarayıcısı olarak yüklenmesi zorunluluğunu
düzenleyen veya doğrudan/dolaylı olarak buna işaret eden sözleşme
hükümlerinin sözleşmelerden kaldırılması,
- Cihaz üreticileri ile yapılan sözleşmelerde yukarıda getirilen çözüm önerileri ile
yasaklanan sonuçları doğuracak şekilde mali veya başka yollarla teşviklerde
bulunulmaması,
- Cihaz üreticileri ile imzalanan Gelir Paylaşımı Sözleşmeleri başta olmak üzere mevcut
tüm sözleşmelerden Google aramanın rakiplerinin cihazlara önyüklenemeyeceğine ve
cihaz üreticilerinin cihazlardaki arama noktalarının herhangi birinde Google aramaya
rakip ürünleri kullanamayacaklarına dair yükümlülüklerin sözleşmelerden çıkarılması
yükümlülüklerinin getirilmesi gerektiği ifade edilmektedir.
I. İNCELEME, GEREKÇE VE HUKUKİ DAYANAK
I.1. Hakkında Soruşturma Yapılan Teşebbüs: Google
(19) Google, 1998 yılında kurulmuş, merkezi Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan bir şirkettir.
Google’ın ana faaliyet konusu, internet tabanlı ürünler ve hizmetler sunmak olarak
özetlenebilir. Şirketin ilk çıkış yaptığı nokta şu anda hemen hemen tüm dünyada lider
konumda bulunan internet arama motoru “Google” ile olmuştur. Şirket daha sonra bu temel
faaliyet alanının yarattığı sinerji yardımıyla özellikle dijital reklam ve çevrimiçi bilgi dağıtımı
(cloud computing) alanlarında faaliyet göstermeye başlamış ve bu alanda dünya çapında
lider konuma yükselmiştir. Google mevcut durumda gelirlerinin yaklaşık %90'ını, Google
arama sonuçları sayfasındaki ve mobil uygulamalardaki reklamcılık alanındaki
faaliyetlerinden sağlamaktadır. Söz konusu teşebbüs Türkiye'de, kendisinin bağlı
ortaklıklarından biri olan Google Reklamcılık ve Pazarlama Ltd.Şti. aracılığıyla faaliyette
18-33/555-273
10/117


bulunmaktadır. Anılan şirketin hisselerinin %(…..) Google International LLC’ye, %(…..)
Google Inc.’e aittir.
I.2. İlgili Pazar
(20) 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında yapılan incelemenin genel şartı bir hâkim
durumun varlığıdır. Hâkim durum tespiti ise sınırları net olarak çizilmiş bir ilgili ürün ve
coğrafi pazar tanımı gerektirmektedir. İlgili ürün pazarının tespitinde inceleme konusu mal
ve hizmetlerle, tüketicinin gözünde fiyatı, kullanım amaçları ve nitelikleri bakımından ikame
sayılan mal veya hizmetlerden oluşan pazar dikkate alınmaktadır. Bu kapsamda öncelikle
incelemeye konu sektör hakkında genel bir bilgi sunulduktan sonra, ilgili ürün ve coğrafi
pazar tanımına yer verilecektir.
I.2.1. Sektör Hakkında Bilgi
(21) Bireylerin üçüncü ve daha üzeri nesil mobil telekomünikasyon teknolojileri ve taşınabilir
cihazlardaki gelişmeler aracılığıyla internete ve telekomünikasyon hizmetlerinin her türüne
hemen hemen kesintisiz erişme imkânı elde etmeleri ile birlikte kişisel bilgisayarlara olan
talep hızlı bir şekilde taşınabilir cihazlara yönelmiştir. 2010 yılında akıllı telefonların ve
tabletlerin dünya çapındaki satışları ilk kez kişisel bilgisayarları geride bırakmış ve 2013 yılı
itibarıyla akıllı telefonların satışı, masaüstü ve dizüstü bilgisayarları beraber kapsayan
kişisel bilgisayarların satışının dört katını aşmış ve akıllı telefonları tabletler takip etmiştir.
Bu eğilimler ışığında birçok teşebbüs geçmişte kişisel bilgisayar işletim sistemleri
pazarında Microsoft’un Windows işletim sisteminin konumuna benzer bir konum elde
etmek amacıyla, sektör standardını geliştirmek adına mobil işletim sistemleri geliştirmeye
başlamıştır.
(22) Mobil işletim sistemleri, tıpkı masaüstü ya da dizüstü bilgisayarları kontrol eden Linux veya
Windows işletim sistemlerine benzer şekilde mobil telefonlar, akıllı telefonlar, tablet
bilgisayarlar ve diğer taşınabilir cihazlar gibi spesifik olarak mobil cihazların çalıştırılması
için tasarlanan işletim sistemleridir. Mobil işletim sistemleri, öncelikli olarak uygulama
programlarının çalıştırıldığı bir yazılım platformu olarak uygulama programlarını ve cihazla
ilgili diğer temel işlevlerinin yerine getirilmesini yönetmektedir.
(23) Pazarın ilk ortaya çıkış yıllarında Apple–iPhone/iOS, Samsung-Bada vb. örneklerinde
olduğu gibi sektörde faaliyet gösteren kayda değer önemdeki her bir cihaz üreticisi kendi
adına tescilli, diğer bir deyişle kapalı kaynak kodlu mobil işletim sistemlerini kendi taşınabilir
cihazlarında kullanarak kendi bütünleşik cihazlarını üretme yönünde eğilim
göstermişlerdir1. Nitekim Samsung tarafından ilk defa 2010 yılında piyasaya sürülen Bada,
Research in Motion tarafından daha erken dönemde kapalı kaynak kod olarak sürülen
Blackberry işletim sistemi, Apple tarafından 2007 yılında ilk iPhone ile birlikte kapalı kaynak
kod olarak sürülen iOS, Microsoft tarafından taşınabilir cihazlar için geliştirilen Windows
Mobile, Hewlett-Packard’ın geliştirdiği webOS (öncesinde Palm OS) ve Nokia tarafından
önceden geliştirilen Symbian bu tip bir çabanın ürünleridir. Aşağıda açıklanacağı üzere
Google tarafından 2005 yılında satın alınan Android ise üreticiden kaynaklanan bu üretim
modelinin en önemli istinasını oluşturmuştur.
(24) Müşteri memnuniyetinin sağlanması bakımından kullanıcı arayüzü vasıtasıyla kullanıcı-
donanım ile uygulamalar arasındaki iletişimin etkin yürütülmesinde mobil işletim sistemi ve
onun üzerine inşa edilen uygulamaların uyumluluğu önem arz etmektedir. Bu nedenle

1 Kişisel bilgisayarlar bakımından geçerli durum ise genel itibarıyla, Apple’ın sadece Macintosh marka
bilgisayarlarda kullandığı kapalı kaynak kodlu Macintosh işletim sistemleri dışında, yine bir kapalı kaynak
kodlu işletim sistemi olan Microsoft Windows işletim sisteminin lisans bedeli karşılığında cihaz üreticilerinin
ürettiği kişisel bilgisayarda kullanılmasıdır.
18-33/555-273
11/117


olabildiğince çok program geliştiricinin katkı ve destek sağlayabileceği bir mobil işletim
sisteminin tasarımı, bütünleşik bir ürün olarak taşınabilir cihazın piyasa başarısı için
elzemdir.
(25) Android işletim sistemi ilk olarak 2003 yılında kurulan Android Inc. tarafından geliştirilmiş
ve 2005 yılında Google tarafından satın alınmıştır. 2005 - 2007 arası dönemde Google,
uygulama geliştiricilerinin kullanabileceği ortak bir alan sağlayabilecek açık kaynaklı bir
platform ve cihaz üreticilerinin mobil şebeke operatörlerinin ve donanım üreticilerinin
yararlanabileceği, aynı zamanda ihtiyaçlara göre özelleştirilebilen bir mobil işletim sistemi
oluşturulması yönünde çaba harcamıştır. Google, taşınabilir cihazların üretimi konusunda
bütünleşik bir yapıya sahip olmaması ve bu pazara Microsoft ve Samsung gibi teşebbüslere
göre geç giren bir oyuncu olması nedeniyle pazardaki yerleşik oyuncuların desteğini
almadan yeni bir mobil işletim sisteminin yaygınlaşamayacağını öngörerek, 2007 yılında
taşınabilir cihazlar için açık standartların geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla
yazılım, donanım ve telekomünikasyon şirketlerinin bir araya gelmesiyle Açık Telefon Birliği
(Open Handset Alliance - OHA2) kurulmasına öncülük etmiştir. OHA üyelerinin,
bütünleştirilmiş bir Android platformunu desteklemek amacıyla Android’in uyumsuz çatalları
(versiyonları) üzerine cihazlar inşa etmesi sözleşmesel olarak yasaklanmıştır.
(26) Google öncülüğünde ortak ihtiyaçlara sahip bir grup teşebbüs ve organizasyonun, ortak bir
ürünün işbirliği içinde ve bütünleştirilmiş bir şekilde geliştirilmesini sağlamak amacıyla
kaynaklarını ortak bir havuzda bir araya getirdikleri Android Açık Kaynak Kodu Projesi
(Android Open Source Project – AOSP) ile Android’in açık kaynak kodlu versiyonunun
temeli atılmıştır. AOSP’nin amacının her bir katkı sahibinin ihtiyaçlarına göre
düzenleyebileceği ortak bir ürün geliştirmek olduğu, ancak kontrolsüz bir özelleştirmenin
uyumsuzluğa yol açacak olması nedeniyle, Android etrafında inşa edilmeye çalışılan ortak
uygulama ekosisteminin bir parçası olmak isteyen cihaz geliştiricilerinin Android Uyum
Programı’na uyması gerektiği de düzenlenmektedir.
(27) Google, Android'in geliştirilmesi sürecinde AOSP'ye finansal ve mühendislik kaynakları
yönlendirerek kodun yaratılması için cihaz üreticilerinden, uygulama geliştiricilerinden ve
açık kod yazılım topluluğundan destek almıştır.
(28) AOSP, yukarıda belirtildiği üzere, Apple’ın iOS/iPhone ile gerçekleştirdiği hatasız
bütünleşik taşınabilir cihaz başarısına benzer bir başarıyı yakalamak isteyen başta
Samsung, LG, HTC gibi pek çok orijinal ekipman üreticisi ve mobil ağ operatörleri
tarafından benimsenmiş ve bu projeden farklı kanallar yoluyla yararlanmak isteyen Google
öncülüğünde yürütülmeye başlanmıştır. AOSP işbirliği sayesinde Android temelli mobil
cihazlar en yaygın kullanılan ürünler haline gelmiştir.
(29) Android’in söz konusu temel kodu, geri alınamayan bir “Apache lisansı” altında internet
üzerinden indirilebilmektedir. “Apache lisansı” kullanıcıya telif hakkına ilişkin bir husus
ortaya çıkarmadan yazılımı istediği amaç için kullanma, dağıtma, değiştirme ve değiştirilmiş
sürümlerini dağıtma özgürlüklerini sağlamaktadır. İlgili lisans Google ile herhangi bir
bağlantı kurulmaksızın alınabilmektedir. Android’in kaynak kodu Google tarafından açık
kaynak lisansı adı altında sunulmakla birlikte, piyasada satılan çoğu Android cihaz, temel
Android kaynak kodu ile birlikte Google tarafından zamanla işletim sistemine entegre
edilmiş kapalı kodlu uygulama ve hizmetleri de içermektedir. Bu durum, kararın ilerleyen
bölümünde izah edilecek olan AOSP ürünü Android ile ticari anlamda tercih edilebilir
Android arasında önemli bir ayrıma işaret etmektedir.

2 OHA, Google öncülüğünde Sprint ve G-Mobile gibi mobil şebeke operatörleri, Samsung, Motorola, HTC gibi
cihaz üreticileri, Synaptics ve PacketVideo gibi uygulama geliştiricilerinden oluşan 34 iş ortağı tarafından
kurulmuştur.
18-33/555-273
12/117


(30) Mobil cihazlar için işletim sistemleri kadar önemli olan bir başka konu, bu cihazlar için
geliştirilen mobil uygulamalardır. Mobil uygulamalar nihai kullanıcılara internet üzerinden
belirli hizmetlere erişim imkânı sağlarken, mobil uygulama geliştiricilerine ise bu hizmet
kanalları üzerinden reklam yeri veya ücretli hizmetler satma imkânı sağlamaktadır. Nitekim
Android’in geliştirilmesine aracılık eden Google’ın en önemli kimliklerinden biri, başta
arama hizmetleri alanında olmak üzere önemli bir mobil uygulama geliştiricisi olmasıdır.
Geliştirdiği uygulamaların, hem sabit hem de mobil cihazlarda yaygın biçimde kullanılması
sonucunda Google gelirlerinin neredeyse tamamını reklam faaliyetlerinden elde etmekte
ve bu alanda dünyanın en büyük şirketlerinden biri konumunda bulunmaktadır. Esasen
Google’ın, Apple, Microsoft ya da Blackberry’nin aksine Android’i açık kaynak kodlu ve
ücretsiz erişim imkânı sunan bir işletim sistemi olarak geliştirmeyi tercih etmesinin ve
Android işletim sistemi ile kendi uygulamalarını cihaz üreticilerine, mobil şebeke
operatörlerine ve son kullanıcılara ücretsiz olarak sunmasının ardında da reklam yeri
ekonomisine dayanan bir mantık bulunmaktadır. Google, hizmet ve uygulamalarının
Android platformu üzerindeki dağıtımı aracılığıyla, önemli bir kullanıcı verisine ve reklam
yeri erişimine sahip olmakta ve reklamcılık alanında geliştirdiği ürün/uygulamalar
aracılığıyla bu reklam envanterini gelire çevirmekte ve Android için katlandığı maliyetin
oldukça üzerinde gelir elde etmektedir.
(31) Mobil işletim sistemlerinin yaygınlaşması ve nihai kullanıcılar tarafından tercih edilebilir
olması bakımından hayati önemdeki bir başka unsur da uygulama mağazalarıdır.
Uygulama mağazaları en basit ifade ile nihai kullanıcıların uygulama geliştiricileri tarafından
belirli hizmetlere özgü olarak geliştirilen uygulamalara mobil cihazları üzerinden erişim için
kullandığı dijital mağazalardır. Uygulama mağazaları işletim sistemlerinin başarısı
bakımından önemli bir platform özelliği göstermektedir. Bir yandan uygulama mağazasının
barındırdığı uygulama sayısının fazla olması nihai kullanıcılar tarafından tercih edilme
sebebi olurken, bir yandan da daha fazla uygulama programcısının bu platforma özgü
uygulama geliştirmesine neden olmaktadır. Uygulama geliştiricilerinin kullanımına özgü
uygulama programlama arayüzlerinin sunulması bu ekosistemin gelişimine önemli katkı
sağlamaktadır.
(32) Google Play uygulama mağazası, Android işletim sistemi için dijital dağıtım kanalı işlevi
gören uygulama mağazası olup Google’ın bir diğer gelir kaynağıdır. Kullanıcılar, Android
Yazılım Geliştirme Kiti (Software Development Kit - SDK) ile geliştirilen uygulamaları
Google Play uygulama mağazası ile taramakta ve taşınabilir cihazlarına
yükleyebilmektedir. Google Play uygulama mağazası Android için oluşturulmuş uygulama
mağazalarından içerik bakımından en zengini ve yaygınıdır.
(33) Bu teknolojik gelişmeler ve rekabet, esasen klasik bir platform ekonomisi sahası
yaratmıştır. Bu kapsamda pazarın bir tarafında Android gibi mobil işletim sistemi cihaz
üreticilerine; mobil uygulamalar da nihai kullanıcılara bedava sunulurken ve bu yolla bir
ölçek avantajı yakalanırken; elde edilen bu ölçek pazarın öteki tarafında reklam hizmetleri
alanında önemli bir kaldıraç görevi görmektedir. Bu bakımdan dosya kapsamında bir pazar
tanımı yapılırken öncelikle mobil reklamcılık alanındaki gelişmelere ve bu alanda rekabet
gücü sağlayan hizmetlere yakından bakılmalıdır. Aynı zamanda, gerçek anlamda bir mobil
işletim sisteminin hangi özellikleri ifa etmesi gerektiği net biçimde ortaya konulmalı ve bu
işletim sisteminin ticari anlamda başarılı olabilmesi için gerekli olan nitelikler iyi analiz
edilmelidir.
I.2.2. Arama Hizmetleri ve Çevrimiçi Reklamcılık Bakımından İlgili Ürün Pazarı Analizi
(34) Arama hizmetlerinin, internet ile birlikte ortaya çıkan bir hizmet olduğundan
bahsedilebilecektir. Her geçen gün daha da büyüyen çevrimiçi mecra içerisinde
kullanıcıların hedefledikleri bilgi veya internet sitelerine daha rahat erişimlerini sağlayan
18-33/555-273
13/117


arama hizmetlerinin önemi zaman içinde artmaktadır. İnternetin tarihi kadar eski olan
arama hizmetlerinin şimdiye kadar nitelik olarak bir alternatifinin oluştuğunu belirtmek
mümkün görünmemektedir. Zaman içerisinde bu hizmeti sunan farklı firmalar (Altavista,
Yahoo, Google) ortaya çıksa da temel olarak sunulan hizmetin niteliği değişmemiştir. Her
ne kadar uçak bileti, otel veya alışveriş hizmetlerine özgülenmiş dikey veya özel aramaların
varlığından bahsetmek mümkün olsa da, söz konusu hizmetler genel arama hizmetlerinin
sadece sınırlı bir bölümünü kapsadığından, genel arama hizmetlerine tam anlamıyla ikame
teşkil ettiğini söylemek mümkün değildir. Bu nedenle “internet arama hizmetleri pazarı” ayrı
bir ilgili ürün pazarı olarak değerlendirilmiştir.
(35) 1990’ların ikinci yarısında kişisel masaüstü bilgisayarların yaygınlaşmaya başlamasına
benzer bir teknolojik dönüşüm 2000’li yılların ikinci yarısından itibaren taşınabilir cihazlar
alanında yaşanmıştır. Kullanıcıların internete ve telekomünikasyon hizmetlerinin her türüne
erişmelerinin önündeki engellerin kalkması sonucunda kişisel bilgisayarlara olan talep hızlı
bir şekilde taşınabilir cihazlara yönelmiştir. 2010 yılında akıllı telefonların ve tabletlerin
dünya çapındaki satışları ilk kez kişisel bilgisayarları geride bırakmış ve 2013 yılı itibarıyla
akıllı telefonların satışı, masaüstü ve dizüstü bilgisayarları beraber kapsayan kişisel
bilgisayarların satışının dört katını aşmış ve akıllı telefonları tabletler takip etmiştir.
(36) Bu eğilim günümüzde de devam etmektedir. 2016 yılı verileri ile değerlendirildiğinde
dünyada 269 milyon bilgisayar satışı gerçekleştirilirken, küresel düzeyde akıllı telefon
satışları 1,5 milyar adede yaklaşmıştır. Ülkemizde de akıllı telefon satışları 2016 yılında
(…..) milyon adedi aşmıştır.
Grafik 1: Dünya Akıllı Telefon Satış Adetleri (milyon)

Kaynak:
Grafik 2: Türkiye Akıllı Telefon Satış Adetleri


(…..TİCARİ SIR…..)

Kaynak: Teşebbüslerden Gelen Veriler
680,11
969,72
1.244,74
1.423,90
1.495,36
0
200
400
600
800
1000
1200
1400
1600
2012 2013 2014 2015 2016
18-33/555-273
14/117


(37) Görüldüğü üzere, zaman içerisinde nihai kullanıcıların internet hizmetlerine erişim
yöntemleri esaslı biçimde değişmiş ve masaüstü/sabit cihazlardan mobil cihazlara
kaymıştır. Bu durum kaçınılmaz olarak internet arama hizmetlerine erişim yönteminde de
değişikliğe yol açmış ve mobil cihazlar üzerinden internet tarayıcıları veya uygulamalar
vasıtasıyla arama hizmetlerinden yararlanmak yaygınlaşmıştır. Mobil cihazların
yaygınlaşması ve tüketicilerin kullanım alışkanlıklarının bu yöne kayması ile birlikte arama
hizmetlerine mobil cihazlar üzerinden erişim yeni bir kanal olarak ortaya çıkmıştır. Mobil
cihazlarla erişilen arama hizmetleri temelde genel arama hizmetleri ile aynı nitelikte
sonuçlar sağlıyor olsa da, kullanıcıların ilgili hizmete erişim biçimleri önemli ölçüde
farklılaşmakta ve rekabet mobil kanala kaymaktadır. Bu bakımdan internet arama
hizmetlerinin mobil cihazlar üzerinden sunumu başlı başına bir pazar olarak ortaya
çıkmıştır. Bu pazarda arama hizmetleri mobil internet tarayıcıları, mobil arama
uygulamaları, mobil arama parçacığı gibi farklı yöntemlerle sunulmaktadır. Bununla birlikte
mobil cihazların değişen teknolojileri ile birlikte asistan ve sesli arama gibi alternatif
kanalların da ortaya çıktığı görülmektedir.
(38) Mobil cihazların internet erişiminde giderek daha fazla kullanılır hale gelmesi doğal olarak
mobil reklamcılığı oldukça önemli bir mecra haline getirmiştir. Bu durum aşağıda yer verilen
grafiklere de açıkça görülmektedir. Dünyada 2008-2017 yılları arasında sabit ve mobil
alanda yapılan reklamcılık faaliyetlerini bir bütün olarak içeren dijital alanda yapılan
reklamlar (çevrimiçi reklamcılık) %15 civarında büyürken mobil reklamcılık alanında
büyüme %76’yı geçmiştir.
Grafik 3: 2008-2017 Dönemi Mobil ve Dijital Reklam Gelirleri Dağılımı
Kaynak:
(39) Türkiye bakımından ele alındığında da benzer bir durum söz konusudur. Reklamcılar
Derneği verileri Türkiye’de ölçümlenebilen pazarda3 2017 yılının ilk altı aylık döneminde
televizyonun reklam harcamalarında 2.027 milyon TL ile en büyük payı aldığını;
televizyonun hemen ardından ise 953 milyon TL ile çevrimiçi reklamcılığın geldiğini
göstermektedir4. IAB Türkiye hesaplamalarına göre ise aynı dönemde çevrimiçi
reklamcılığın eriştiği hacim 1.063 milyon TL düzeyindedir5. Reklamcılar Derneği

3 Orta ve küçük ölçekli reklam verenlerin yatırımları ölçümlenememektedir. Pazarın bu kısmındaki harcamalar
dijital reklamcılık hizmetlerinin yaygınlaşması ile büyümüş, piyasayı derinleştirmiştir.
4
5
18-33/555-273
15/117


tasniflemesi içerisinde ülkemizde farklı reklam mecralarının reklamcılık hizmetlerinden
aldıkları paya aşağıdaki grafikte yer verilmiştir.
Grafik 4: 2017 Yılı İlk Altı Ayı İtibarıyla Türkiye’deki Reklam Harcamalarının Dağılımı (%)

Kaynak: IAB Türkiye 2017 Verileri.
(40) Çevrimiçi alandaki reklamcılığın reklam kanalları içerisinde ikinci sırada yer alması şaşırtıcı
olmadığı gibi payının artacağını öngörmek de zor bir tahmin niteliği taşımamaktadır.
Nitekim gerek mobil ve gerekse sabit internet kullanımının yaygınlaşması ve gerekse
değişen kullanım alışkanlıkları sonucunda yayıncılık sektörünün platform değiştirmesi
(geleneksel kanallardan dijital/çevrimiçi ortama doğru evrimleşmesi) kaçınılmaz olarak
reklam harcamalarının da aynı trendi izlemesi sonucunu doğurmaktadır.
(41) IAB Türkiye verilerine göre bir önceki yıla kıyasla 2017 yılının ilk altı ayı itibarıyla geleneksel
reklam mecralarının büyüme hızı %3 olurken, dijital/çevrimiçi mecralardaki reklamcılık
faaliyetlerinin büyüme oranı %15 düzeyindedir.
Tablo 1: Dijital Reklam Yatırımları

2016 ilk 6 ay
(milyon TL)
2017 ilk 6 ay
(milyon TL)
Değişim (%)
Dijital Reklam Yatırım Toplamı 927,62 1.063,13 14,61
Display Reklam Yatırımları 545,98 617,54 13,11
Gösterim ya da tıklama bazlı 427,70 459,78 7,50
Video reklam yatırımları 91,78 122,70 33,69
Native 26,51 35,07 32,29
Arama Motoru Reklam Yatırımları 329,60 386,99 17,41
Ücretli sıralama yatırımları 329,60 386,99 17,41
İlan Sayfaları Reklam Yatırımları 44,46 49,81 12,02
Diğerleri 7,58 8,79 15,93
E-posta 2,75 2,99 8,80
Oyuniçi Reklamlar 4,83 5,80 20,00
Kaynak: IAB Türkiye Verileri
(42) IAB verilerinde dijital/çevrimiçi reklam kalemi altında değerlendirilen mobil reklamcılık
alanındaki büyüme ise özellikle vurgulanması gereken bir rakamdır. IAB verileri Türkiye’de
mobil reklamcılık pazarındaki yıllık büyümenin, %60 mertebelerine eriştiği ve diğer
mecraların oldukça ötesine geçtiğini göstermektedir. Dikkat çeken bir başka artış ise
yatırımlarında bir önceki döneme göre %280’lik bir artış olan programatik reklamcılık
alanındaki gelişmelerdir. Programatik reklam gösterimi en basit anlamıyla, çevrimiçi reklam
52,78
24,81
12,81
6,03
2,38 1,19
TV Çevrimiçi Basın Açıkhava Radyo Sinema
18-33/555-273
16/117


gösterimlerinin manuel, insan gücüne ve ilişkilerine dayalı, teklif vermeyi-almayı
gerektirmeksizin, otomatize edilerek bir yazılım aracılığıyla yapılması işidir6.
Tablo 2: Dijital Reklam Yatırımları

2016 ilk 6 ay
(milyon TL)
2017 ilk 6 ay
(milyon TL)
Değişim (%)
Sosyal Medya Reklam Yatırımları 126,65 160,74 26,91
Mobil 285,30 454,59 59,34
Programatik 164,30 625,29 280,58
Kaynak: IAB Türkiye Verileri.
(43) Görüldüğü üzere dünyada olduğu gibi ülkemizde de çevrimiçi reklamcılık ve çevrimiçi
mecrada da mobil reklamcılık ciddi bir büyüme katetmektedir. Google’ın dosya kapsamında
incelenen eylemlerinin doğrudan etkilediği alanlardan biri de şüphesiz mobil reklamcılıktır.
Zira Google’ın genel olarak çevrimiçi reklamcılıkta olduğu gibi mobil reklamcılıkta da varlık
göstermesine imkân tanıyan AdWords, AdSense, AdX gibi çok sayıda ürünü
bulunmaktadır. Bu nedenle Google’ın iş modeline ve mobil de dâhil çevrimiçi reklamcılık
alanındaki ürün ve hizmetlerine yakından bakılması gereklidir.
I.2.2.1. Google’ın Reklamcılık Hizmetlerine İlişkin İş Modeli ile Ürün ve Hizmetleri
(44) Google'ın ana gelir kaynağı Google ürünlerini (arama motoru, uygulama vb) kullanan
tüketicilere yönelik reklam yerlerini yine Google hizmetleri (AdWords, AdSense ve AdX)
üzerinden sunmak suretiyle elde ettiği reklam gelirleridir. Google gelirlerinin yaklaşık olarak
%90’ını Google aramaları ve diğer Google uygulamalarını kullanan nihai kullanıcılara
yönelik reklam gösterimlerinden elde etmektedir. 2016 yılında 89,46 milyar ABD Doları olan
toplam gelirleri içerisinde Google’ın reklam geliri tutarı 79,38 milyar ABD Doları’dır. Bu ise
gelirlerinin yaklaşık olarak %88’ine tekabül etmektedir7. Bu oran 2013’te %91; 2014’te %91
ve 2015’te ise %90 olarak gerçekleşmiştir8.
(45) Google’ın iş modelinde Google uygulamalarını kullananların sayısındaki artış, reklamların
daha fazla kişiye ulaşması ve daha fazla tıklanması anlamına gelmektedir. Tıklama-başı-
ödeme modeli (pay-per-click) çerçevesinde reklamverenler sadece reklamlarına
tıklandığında bir maliyete katlanmaktadır. Google’ın özellikle arama motoru hizmetleri
alanında tüm dünyada en fazla tercih edilen site olması, arama bazlı çevrimiçi reklamcılık
alanında tıklama-başına-ödeme iş modeli olan AdWords hizmeti ile ciddi bir güç
kazanmasına yol açmaktadır.
(46) Google’ın reklamcılık hizmetleri bakımından gelir ve üstünlük sağladığı bir başka alan da
kullanıcı verilerine olan hâkimiyetidir. Tüketiciler uygulamalarını daha sık kullandıkça
Google, nihai kullanıcılar hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaktadır. Google’ın bu yolla
elde ettiği büyük veri, reklamverenlerin Google hizmetlerini kullanarak daha iyi geri
dönüşler almalarına imkân tanımaktadır. Tüketici davranışlarına ve alışkanlıklarına ilişkin
daha fazla bilgi, kullanıcıya özgü reklamların daha kolay ulaştırılması anlamına
gelmektedir. Bu durum özellikle arama bazlı olmayan çevrimiçi reklam kanallarında,
programatik reklam sunucularında davranışsal reklama ilişkin daha iyi sonuçlar alınmasına
imkân tanımaktadır. Bu durum ise hem daha fazla tıklanmaya ulaşılması hem de veri
derlenmesi döngüsünün tekrarlanmasına yol açmaktadır.

6 Programatik reklam, dijital reklamcılık teknolojilerinin geldiği son noktada; kullanıcıları davranışlarını analiz
etme ve bu doğrultuda onları sınıflandırarak belirlenmiş reklamları gösterme imkanı sunan reklamcılık
teknolojisidir.
7 Google Yıllık Rapor 2016 ve Google Investor Relations dokümanı. Google’ın reklam gelirleri kalemi Google
internet sitelerinin ve Google Network Üyelerininin internet siteleri reklam gelirlerini kapsamaktadır.
8 Erişim Tarihi: 08.01.2018
18-33/555-273
17/117


(47) Bu iş modeli nedeniyle Google kendi hizmet, ürün ve uygulamalarının daha fazla kullanıcı
tarafından tercih edilmesi yönünde önemli bir güdüye sahiptir. Bu güdü özellikle mobil
cihazlar alanında daha da kuvvetlenmektedir. Nitekim Google gelirleri içinde de mobil
reklamcılık her geçen gün daha da artan bir paya erişmektedir. Aşağıdaki şekil yıllar içinde
Google’ın mobil aramalardan elde ettiği geliri ve bu gelirin mobil reklam gelirleri içindeki
payına işaret etmekte ve buna ilişkin seyri öngörmektedir.
Grafik 5: Mobil Reklamların Google Gelirleri İçindeki Payı9

Kaynak: www.T
(48) Gerek iş modelinin ve gerekse Android ile ilgili uygulamaların daha iyi kavranabilmesi
bakımından arama bazlı olan ve olmayan çevrimiçi reklamcılık alanlarında Google
uygulama ve hizmetlerini kısaca özetlemekte fayda görülmektedir.
I.2.2.2. Google AdWords ve Arama Bazlı Çevrimiçi Reklamcılık
(49) Arama motoru reklamları, belirli kelimelerle ilgili arama yapıldığında bu kelimelerin
reklamveren internet sitelerinin sonuç sayfasının üst sıralarında görünmesini
sağlamaktadır. Aranan kelimelerle ilgili sponsorlu bağlantılar “reklam” ibaresi ile birlikte üst
sıralarda yer alırken devamında “organik” sonuçlar listelenmektedir.
(50) Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Google, internet aramalarında hem sabit hem de
mobil kanalda ciddi bir pazar gücüne sahiptir10. Bu nedenle arama bazlı reklamları
yayımlayabilmek bakımından Google reklamverenlerin gözünde önemli bir konumdadır.
Arama bazlı reklamlar, Google’ın AdWords hizmeti üzerinden sunulmaktadır. Google’a
göre, sponsorlu sonuçlar AdWords platformu üzerinden gerçekleştirilen bir ihale
sonucunda belirlenirken, organik sonuçlarda tek kıstasın sıralanan sitenin arama ile uyumu
olduğu iddia edilmektedir11.
(51) Reklamverenler Google’ın arama sonuç sayfasında görünebilmek için AdWords hizmetini
kullanarak aramalarda kendi internet siteleri ile eşleştirilmesini istedikleri kritik kelimeleri
seçmekte ve bu kelimeler için tıklama başı maliyet (Cost Per Click - CPC) temelinde teklif
vermektedirler. Ardından seçilen kelimeler için verilen teklifler yazılımsal bir ihaleye tabi
tutulmaktadır. Google’a göre, çeşitli yöntemlerle eşleştirilen kritik kelimelere verilen teklifleri
ihaleye sokmadan önce Google, uygun olmayan (AdWords politikalarını ihlal eden)
reklamları veya farklı bir coğrafi konumu veya dili hedefleyen reklamları yok saymakta,

9
efis?freeAccessToken=PROVIDER_a339366c4c65a7bc19c5040d9&banner=true#signupcontainer
10 16.11.2016 tarihli ve 16-39/638-284 sayılı Kurul kararı.
11
0%
5%
10%
15%
20%
25%
30%
35%
40%
45%
0
5
10
15
20
25
30
35
40
45
2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019 2020 2021
Google Mobil Arama'dan Elde Edilen Gelir (milyar $)
Mobil reklam gelirlerinin toplam reklam gelirleri içerisindeki payı (%)
18-33/555-273
18/117


geriye kalan reklamlar ise AdRank adı verilen bir algoritma tarafından sıralanmaktadır.
Google’a göre AdRank sıralaması, reklamverenin teklifine ve reklamverenin reklamının ve
açılış sayfasının kalitesinin kombinasyonuna göre belirlenmektedir. Her yeni kelime
aramasında yeni bir ihale süreci yaşanmaktadır12. Bu yolla elde edilen gelir Google gelirleri
içerisinde önemli bir paya sahiptir. Bununla birlikte bu alan gücünü şebeke etkisinden
aldığından, arama tabanının korunması ve geliştirilmesi Google bakımından oldukça
önemlidir.
(52) Mobil cihazların yaygınlaşması sonucunda nihai kullanıcıların kullanım alışkanlıklarının
değişmesi nedeniyle Google, internet arama hizmetleri alanında sahip olduğu avantajları
mobil alana taşımak adına farklı iş modelleri geliştirmekte ve bu yolla nihai kullanıcılara
erişmektedir. Kararın ilerleyen bölümlerinde ayrıntıları ile izah edileceği üzere, Android
cihazlarda Google mobil arama parçacığının ana ekrana yerleştirilmesi, cihazlardaki arama
erişim noktalarında Google aramanın varsayılan olarak tayin edilmesi ve Chrome gibi
internet tarayıcılarında Google mobil aramanın kullanılması bu uygulamalar arasındadır.
Aynı zamanda gelişen telefon dizaynları ile birlikte daha fazla kullanılır hale gelen, asistan
veya sesli arama gibi alanlarda da Google mobil arama uygulamasını ön plana çıkarmaya
çalışmaktadır.
(53) Google gelirleri içerisinde mobil aramadan elde edilen payın büyümesi karşısında,
Google’ın bu çabalarının önemli bir sonuca ulaştığını söylemek mümkün görünmektedir.
Bu nedenle daha fazla mobil cihaza erişen Google mobil arama uygulamaları, Google’ın
internet arama hizmetlerinden olduğu gibi AdWords sayesinde internet arama hizmetlerinin
mobil sunumundan da önemli bir gelir elde etmesine neden olmaktadır.
I.2.2.3. Google AdSense / AdX ve Arama Bazlı Olmayan Çevrimiçi Reklamcılık
(54) İnternet sitelerinin ziyaretçilerine gösterilen reklamlar arama bazlı olmayan çevrimiçi
reklamcılık alanının (içerik sağlayıcıları kanalının) konusunu oluşturmaktadır. Ziyaretçiler
tarafından tıklanma, ziyaretçilerin sayfada geçirdikleri ortalama süre ve hitap edilen kitle
gibi unsurlar içerik sağlayıcı kanalında reklam parametrelerinin en önemli unsurları olup
bunlar hem reklamverenler hem de içerik sağlayıcıları tarafından yakından takip
edilmektedir.
(55) Arama bazlı olmayan reklamcılık alanında reklam yerlerinin pazarlanmasında doğrudan
pazarlama uygulaması ve dolaylı pazarlama uygulaması olmak üzere başlıca iki yöntem
uygulanmaktadır. İnternet siteleri, “premium reklam yeri” olarak nitelendirilen ve genellikle
sitelerin açılış sayfası gibi en çok ziyaret edilen sayfalardaki reklam alanlarını, taşıdıkları
önemle orantılı biçimde kendi satış ekipleri aracılığıyla doğrudan satmayı tercih
etmektedir13.
(56) Arama bazlı olmayan reklamlarda, reklam envanterinin satışında kullanılan dolaylı
pazarlama kanalında ise reklam aracılık hizmetleri sunan reklam ağları bulunmakla birlikte
çevrimiçi sanal reklam platformlarının (programatik satış) önemi giderek artmaktadır.
(57) Programatik satış alanında faaliyet gösteren çevrimiçi sanal reklam platformları (Ad
Exchange’ler) reklamverenlerle yayıncıları sanal ortamda bir araya getirerek, içerik
sağlayıcıların doğrudan satmayı tercih etmedikleri reklam envanterinin yazılımsal ihaleler
yoluyla pazarlanmasına aracılık eden platformlardır. Bir başka ifade ile çevrimiçi sanal
reklam platformları, reklamveren marka temsilcisi veya ajanslarının kullandıkları arayüzler
üzerinden reklam envanterini satın aldıkları satış yöntemi sunmaktadır. Bu yöntem
çerçevesinde, doğrudan satılmayan reklam envanterinin bir kısmı kodlama fonksiyonu ile

12 23.03.2017 tarihli ve 17-11/127-56 sayılı Kurul kararı.
13 Bu bölümün yazımında 28.12.2015 tarih ve 15-46/766-281 sayılı Kurul kararından faydalanılmıştır.
18-33/555-273
19/117


bir reklam ağına bağlanmakta, satın alan tarafındaki arayüzle direkt makine ortamında
temas kurulmaktadır.
(58) AdWords ile arama bazlı çevrimiçi reklamcılık alanında faaliyet gösteren Google, arama
bazlı olmayan çevrimiçi reklamcılık alanında da AdSense ve Double Click (AdX veya Ad
Exchange olarak da ifade edilmektedir) ürünleri ile faaliyet göstermekte ve programatik
reklamcılık hizmetlerine aracılık yapmaktadır.
(59) AdSense, yayıncıları reklamverenlere bağlayan, yayıncılara yönelik bir sanal platformdur.
Bu platformun başlıca iki tarafı bulunmaktadır. Yayıncılar, internet sitelerinde reklam için
kullanılabilecek alanı/envanteri oluşturmakta ve Google AdSense yardımıyla bu
envanterler AdWords üzerinden reklam vermek isteyenlerin teklifleriyle eşleştirilmektedir.
Bir internet sitesi kullanıcısı bir reklama tıkladığında reklamveren belirli bir ücret ödemekte
ve ücret de envanter sağlayıcısı internet sitesi ile Google arasında paylaşılmaktadır.
Double Click (AdX) ise, çevrimiçi display reklam envanterinin parasallaştırılmasına ilişkin
birden fazla yolun yönetilmesini sağlayan ve AdSense’e göre daha profesyonel çözümler
sunan bir platformdur14. Gerçek zamanlı ihale (Real time bidding) sistemiyle, internet
sitelerindeki doğrudan satışa konu olmayan reklam envanteri, aralarında Adwords’ün de
olduğu büyük reklam ağlarından en yüksek teklif verene tahsis edilmektedir. AdX
sisteminde, reklamverenler ve reklam ağları “alıcı”; yayıncılar ve yayıncı ağları ise
“satıcılar” olarak kabul edilmektedir.
(60) Bu kanalda değinilmesi gereken bir başka kavram davranışsal reklamdır (Behavioral
targeting). En genel ifade ile çevrimiçi davranışsal reklam, kullanıcının daha önce ziyaret
ettiği sitelere ve internet etkinliğine göre gruplandırılması, internet siteleri üzerindeki
reklamların sadece ilgili gruplardaki kullanıcılara gösterilmesidir. Buna göre, çevrimiçi sanal
reklam sunucuları, “çerez” (cookies) olarak tanımlanan programlar sayesinde bir internet
kullanıcısının internet aramalarını, ziyaret ettiği siteleri ve hatta sosyal medya faaliyetlerini
takip etmekte ve bu profile göre uygun kabul edilen reklamları kullanıcıya göstermektedir.
(61) Google’ın AdSense ve Double Click (AdX) gibi çevrimiçi sanal reklam platformları,
davranışsal reklamların sunulması konusunda en önemli şirketlerdendir. Google’ın
davranışsal reklam alanındaki uygulamalarını “hedefleme” ve “yeniden pazarlama” olarak
iki bölümde incelemek mümkündür. Google'ın “hedefleme” alanında, görüntülü reklamcılık
kapsamında reklam hizmetleri kullanan yayıncılar ve reklamverenler için içerik hedefleme,
konu hedefleme, konum hedefleme, ilgi hedefleme, coğrafya, dil ve demografik hedefleme
gibi hizmetleri bulunmaktadır. Buna göre örneğin konu hedeflemesini kullanmak isteyen bir
reklamveren, mevcut bir konu listesinden bir konu seçmekte, böylece reklam, Google
Görüntülü Reklam Ağındaki konularla ilgili web sitelerinde gösterilmekledir. Yeniden
pazarlama ise reklamverenlerin bir önceki ziyaret ya da eylemi temel alarak bir kullanıcıya
daha önce ilgilendiği, konu, mal veya hizmet ile ilgili bir reklam göstermesine olanak
tanımaktadır15.


14
15 Mobil işletim sistemlerindeki bazı farklılıklar çevrimiçi sanal reklam platformlarının işleyişine de etki
etmektedir. Bu anlamda AD ExChange’in mobil platformalarda nasıl işlediği Google tarafından şöyle izah
edilmektedir: ‘Mobil aplikasyonlarda çerez bulunmamaktadır. Bunun yerine Ad Exchange, mobil cihazların
işletim sistemleri tarafından sağlanan kullanıcı tarafından ayarlanabilir kimlikler kullanmaktadır. Tipik mobil
reklam kimlikleri AdID (Android) ve IDFA (Apple)’dır. Mobil aplikasyon-içi (in-app) reklam kimlikleri, reklam
saikleri doğrultusunda geliştirici ve pazarlayıcılara kullanıcı faaliyetlerini izlemeye imkan tanımaktadır. Bunlar
aynı zamanda hizmet ve hedefleme imkanlarını genişletmek için de kullanılmaktadır. Ad Exchange, ihale
süreçlerinde mobil aplikasyonların envanterlerine erişebilmeleri bakımından alıcılara Real-Time-Bidding
18-33/555-273
20/117


(62) Mevcut dosya bakımından değerlendirildiğinde, Google arama başta olmak üzere diğer
Google uygulamalarının cihazlarda önyüklü olması, kullanıcı davranışlarına ilişkin daha
fazla verinin toplanmasını kolaylaştırarak, AdSense ve AdX ürünlerinin hedefleme ve
yeniden pazarlama gibi davranışsal reklam alanlarındaki rekabet güçlerini artırmaktadır.
Bu durum tıpkı arama bazlı alanda olduğu gibi arama bazlı olmayan alanda da Google’ın
mobil reklamcılıktaki gücünü artırmaktadır.
(63) Pazarın yukarıda açıklanan işleyişi dikkate alındığında “mobil çevrimiçi reklamcılık
hizmetleri” pazarının da dosya kapsamında bir başka ilgili ürün pazarı olduğu
değerlendirilmiştir.
I.2.3. Mobil İşletim Sistemleri Bakımından İlgili Ürün Pazarı Analizi
(64) Mobil cihazlar da, masaüstü bilgisayarlar gibi fonksiyonlarını yerine getirebilmek için işletim
sistemlerine ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyacı bazı cihaz üreticileri kendi işletim sistemlerini
üreterek karşılamıştır. Bununla birlikte mobil cihazlar için işletim sistemi geliştirmek ciddi
bir maliyet içerdiğinden ve aynı zamanda dolaylı ağ etkisine dayandığından bu yöntem her
cihaz üreticisi için uygulanabilir olmamıştır. Bu nedenle, mobil cihazların kullanımının
yaygınlaşması sonucunda birçok cihaz üreticisi, üçüncü taraflarca üretilen işletim
sistemlerine ihtiyaç duymuştur. Pazarın geldiği noktada üçüncü taraflarca üretilen
lisanslanabilir mobil işletim sistemleri farklı bir pazar olarak ayrışmaktadır. Zira mobil cihaz
üreticilerinin kendi cihazlarında kullanmak için geliştirdikleri mobil işletim sistemleri diğer
cihaz üreticilerinin erişimine kapalı olduğu, bir başka ifade ile lisanslanabilir olmadığı için
lisanslanabilir işletim sistemlerine ikame teşkil etmemektedir.
(65) Google, lisanslanabilir mobil işletim sistemlerine dair ihtiyacı gören ve buna yönelik
yatırımlar gerçekleştiren ilk firma olup, mobil cihaz üreticilerini biraraya getirerek AOSP’yi
hayata geçirmiştir. Bunun sonucunda pazarın yüksek dolaylı ağ etkisinden kaynaklanan
niteliği gereği, lisanslanabilir mobil işletim sistemleri pazarında Google, mevcut durumda
neredeyse tek oyuncu konumuna gelmiştir. Zira masaüstü bilgisayarlardaki işletim sistemi
alanındaki tecrübesini mobil cihazlara da aktarmak isteyen Microsoft’un bu alandaki
çabaları yeterli olmamış, Windows Mobil bu pazarda oldukça sınırlı bir pay ile yetinmek
durumunda kalmıştır.
(66) Geçmişten günümüze mobil cihazlarda kullanılmak için geliştirilen dokuz işletim
sisteminden bahsetmek mümkündür. Bunlar Google tarafından geliştirilen Android, Apple
tarafından geliştirilen IOS, Microsoft tarafından geliştirilen Windows Mobil, Research in
Motion tarafından geliştirilen Blackberry OS, Samsung tarafından geliştirilen Bada, Nokia
tarafından geliştirilen Symbian ve Meego OS, Palm tarafından geliştirilen Palm OS ve Web
OS’dur. Bunlardan IOS, Apple’ın sadece kendi ürettiği cihazlarda kullanılan kapalı bir
sistem olduğundan diğer cihaz üreticilerinin erişimine açık bir işletim sistemi değildir.
Pazarın mevcut konumunda ise bu işletim sistemlerinin çoğu pazardan silinmiş ve cihaz
üreticilerinin erişebilecekleri lisanslanabilir mobil işletim sistemleri Android ve Windows
Mobil ile sınırlı kalmıştır. Windows Mobil halen varlığını sürdürse de Android’e kıyasla
oldukça sınırlı bir pazar payına sahip olduğundan, Android üzerinde anlamlı ve
hissedilebilir bir rekabet baskısı yarattığını söylemek mümkün görünmemektedir. Bu durum
Android’i özellikle cihaz üreticileri bakımından ayrıcalıklı bir konuma getirmektedir.


(RTB) üzerinden reklam kimliklerini iletmektedir. RTB transferi esnasında güvenliği sağlamak bakımından
reklam kimlikleri şifrelenmektedir.’
18-33/555-273
21/117


(67) Pazarda, Android kaynak kodundan türetilen ve fakat niteliksel olarak birbirinden farklı
birden fazla işletim sistemi bulunduğunu belirtmek mümkündür. Bunlardan ilki internet
üzerinden herhangi bir şarta bağlı olmaksızın ve geri alınamayan bir açık lisans ile ücretsiz
olarak indirilebilen Temel Android Kaynak Kodu’dur (Open Source Android - OSA).
Bununla birlikte OSA herhangi bir uygulama mağazası içermemektedir. Günümüzde mobil
uygulama mağazalarının cihaz üreticileri ve nihai kullanıcılar nezdinde sahip olduğu önemli
konum nedeniyle mobil cihazların neredeyse tamamı OSA ile birlikte Google tarafından
belirli sözleşmelerle lisanslanan Google Play uygulama mağazası ile birlikte piyasaya
sunulmaktadır. Çin gibi Google uygulamalarının engellendiği ülkelerde ise OSA ile alternatif
uygulama mağazalarını birleştiren ve Android uyumluluk testlerine girmeyen Android
çatalları (Android Forks) da bulunmaktadır.
(68) Dolayısıyla bu bölümde bahsi geçen farklı Android işletim sistemi türlerinden hangilerinin
ilgili ürün pazar tanımında yer aldığı incelenecektir.
I.2.3.1. Android Kodunu Kullanan (Farklı) İşletim Sistemlerine İlişkin Değerlendirme
(69) Birinci yazılı savunmasında Google, Android işletim sistemine ilişkin aşağıda yer verilen
değerlendirmeyi yapmaktadır:
“Android, herhangi bir donanım yapılandırmasında çalışacak şekilde uyarlanmış̧
eksiksiz bir işletim sistemidir. Android'in dağıtımı açık kaynaklı bir lisansla (Apache
Software License 2.0) yapılmaktadır. Diğer bir deyişle, Android işletim sistemi kaynak
kodu adresinden herkes tarafından
indirilebilmektedir. Açık kaynak kodlu lisanslama, sabit ve okunabilir hedef kodunun
yalnızca bir kopyasını sağlayan tipik yazılım lisans sözleşmelerinin aksine, lisans sahibi
tarafından tamamen özelleştirilebilen kaynak kodunun bir kopyasını sağlamaktadır.
Android platformunun kaynak kodu, alıcının bu kodu ücretsiz olarak kullanmasına,
değiştirmesine ve yeniden dağıtmasına izin veren bir lisansla kamuya sunulmuştur.
Böylelikle, herkes eksiksiz bir mobil cihaz oluşturmak için kodu indirebilir, kurabilir ve
çalıştırabilir. Bir müşterinin veya Orijinal Cihaz Üreticisi’nin (Original Equipment
Manufacturer – OEM), Android kaynak kodunu edinmek için Mobil Uygulama Dağıtım
Sözleşmesi (Mobile Application Distribution Agreement – MADA), Gelir Paylaşım
Sözleşmesi (Revenue Sharing Agreement – RSA), AFA veya başka herhangi bir
sözleşme akdetmesi gerekmemektedir. OEM'ler veya bağımsız kodlayıcıların, yalnızca
Android işletim sistemini çalıştıracakları cihaza uygun olarak kaynak kodu indirip
kurması gerekmektedir.
Google, sektördeki diğer oyuncuların (özellikle Apple ve Microsoft) aksine, Android'i
ücretsiz ve açık kaynaklı bir işletim sistemi olarak geliştirmeyi tercih etmiştir. Android,
OEM ve mobil şebeke operatörleri gibi ilgili taraflara Google'ın yetkilendirme veya izni
olmaksızın mobil işletim sistemini kullanma, dağıtma ve üzerinde değişiklikler yapma
özgürlüğünü vermektedir. Android platformu, Apple iOS ve Microsoft Windows Phone
işletim sistemi gibi Android'in rekabet ettiği kapalı işletim sistemlerinin de dahil olduğu
rakip platformlara nazaran çok daha açık bir yapıya sahiptir ve OEM'ler ve uygulama
geliştiricileri arasında rekabeti ve inovasyonu artırmaktadır. Android, açık kaynaklı ve
özgür nitelikli bir işletim sistemi olması sebebiyle, uygulama geliştiricilerinin
uygulamalarını geliştirmesine ve başarılı bir şekilde dağıtımını sağlamasına büyük
ölçüde destek olmaktadır. Sonuç olarak, Android, uygulama geliştiricileri arasında
yüksek düzeyde bir platform içi rekabet yaratmaktadır.”

18-33/555-273
22/117


(70) Bahse konu değerlendirmesinde Google, AOSP’ye dikkat çekmekte ve ilgili proje
kapsamında açık kaynak kodlu olarak paylaşılan OSA’nın bir mobil işletim sistemi olarak
kullanılabileceğini iddia etmektedir. Bu değerlendirmenin, doğru olmakla birlikte eksik
olduğu anlaşılmaktadır. Zira AOSP bünyesinde geliştirilen ve açık kaynak kodlu olarak
dağıtımı sağlanan OSA, uygulama mağazası içermediği gibi bununla ilişkili Google Play
Hizmetleri (Google Play Services – GPS) paketiyle birlikte sunulan zengin bir uygulama
programlama arayüzü (application programming interface - API) ekosisteminden de
mahrumdur. Daha önce ifade edildiği üzere günümüzde bir mobil cihazın tüketiciler
bakımından tercih edilebilir olmasının olmazsa olmaz koşulu mobil uygulama mağazasına
sahip olmasıdır. AOSP kapsamında geliştirilen OSA, uygulama mağazasına sahip
olmadığından, cihaz üreticileri açısından bakıldığında tek başına ticari olarak tercih
edilebilir bir işletim sistemi değildir. Mobil cihaz kullanıcılarının kullanım alışkanlıkları da
göz önüne alındığında, uygulama mağazası bulunmayan bu kodu ticari açıdan bir mobil
işletim sistemi olarak nitelendirmek dahi güç görünmektedir.
(71) Cihaz üreticilerinin AOSP kapsamında geliştirilen OSA’yı tüketicilerin tercih edebilecekleri
bir biçimde cihazlarında kullanabilmeleri bakımından söz konusu kodun “ticarileştirilmesi”,
bir başka ifade ile uygulama mağazasını içerir hale getirilmesi gerekmektedir. OSA’yı
ticarileştirmenin başlıca iki yolu bulunmaktadır. Bunlardan ilki Google ile gerekli
sözleşmelerin imzalanması sonucunda OSA ile birlikte Google Play uygulama mağazası
ve bu uygulama mağazasında dağıtılan uygulamaların kullandığı API’lara erişim imkânı
sağlayan GPS’nin kullanımına ilişkin yetkilendirilmedir.
(72) Bir cihaz üreticisinin Google Play uygulama mağazası ile birlikte GPS’ye sahip bir cihaz
üretebilmesi için Google ile bir dizi sözleşme imzalaması, cihazın bir dizi uyumluluk
testinden geçmesi ve Google Mobil Hizmetler (Google Mobile Services – GMS)
kapsamında bir dizi uygulamayı cihazlara önceden yüklemesi gerekmektedir. Bu
sözleşmeler cihaz üreticilerine ürettikleri cihazda Android uyumluluk testinden geçmeyen
ve farklı uygulama mağazaları içeren cihazların dağıtımını gerçekleştirmeme yükümlülüğü
de getirmektedir. Dosya kapsamında kavramsal netliğin sağlanması ve temel Android
kodundan farklılığın dile getirilmesi bakımından, OSA ile birlikte Google Play uygulama
mağazasına ve GPS’ye sahip mobil işletim sistemleri Ticari Android İşletim Sistemi (TAİS)
olarak nitelendirilecektir.
(73) Öte yandan, Google Play Hizmetleri, Google’ın ve üçüncü taraf uygulama geliştiricilerinin
kullanımı için Google tarafından geliştirilen uygulama programlama arayüzlerini (API)
barındıran bir hizmettir. Bu API’lar hem Google’ın kendi uygulamaları arasında hem de
Google Play uygulama mağazasında sunulan uygulamaların Google arka plan hizmetleri
ile etkileşime geçmeleri için kullanılmaktadır. Zaman içerisinde hem TAİS’in yaygınlaşması
hem de GPS kapsamında API’ların Google tarafından yaygın olarak güncellenmesi ve
sözleşme ile Google Play uygulama mağazası ve GPS’nin birarada sunulması, hem TAİS
için uygulama geliştirilmesinin kolaylaşması hem de uygulamaların bu API’lara dayanması
sonucunu doğurmuştur. Böylelikle GPS, Google Play uygulama mağazasının ve
dolayısıyla TAİS’in esaslı bir unsuru olmuştur.
(74) TAİS ile birlikte Google’ın sözleşmesel yükümlülük çerçevesinde yüklenmesini talep ettiği
uygulamaları (Google Mobil Hizmetleri kapsamındaki uygulamaları) da içeren mobil
cihazlar ise GMS içeren TAİS olarak nitelendirilecektir.

18-33/555-273
23/117


Şekil 1: Android’e İlişkin Farklı İşletim Sistemi Versiyonları


GMS içeren TAİS







TAİS





Temel Android İşletim Sistemi

(75) OSA’yı ticarileştirmenin ikinci yöntemi ise daha önce ifade edildiği üzere söz konusu temel
kodu, Google hizmet ve uygulamaları dışındaki uygulama mağazaları ve uygulamalar ile
entegre etmektir. Google’ın pazarda uyguladığı lisans sözleşmeleri dışında elde edilen ve
bu nedenle Google Android uyumluluk testine girmeyen söz konusu işletim sistemleri
Android çatalları (Android Forks) olarak nitelendirilmektedir. Bu yöntem Apple uygulama
mağazası, Google Play uygulama mağazası gibi oldukça güçlü uygulama mağazalarına
alternatif teşkil edecek seçeneklerin varlığını gerekli kılmaktadır. Çin gibi Google’ın yasaklı
olduğu ülkelerde bu alternatiflerin varlığından bahsetmek mümkün görünse de ülkemizin
de içinde bulunduğu pazarlarda bu alternatifler yer almamaktadır.
(76) Android temelli işletim sistemleri arasındaki farklılıklar konusunda ülkemizde faaliyet
gösteren mobil cihaz üreticilerinden görüş talebinde bulunulmuştur. Konuya ilişkin
gönderdiği bilgi cevap yazısında (…..) Android’e ilişkin farklı işletim sistemleri versiyonlarını
şöyle özetlemiştir:
“- GMS temelli Android işletim sistemi16; temel Android işletim sistemi + GMS paketi
(bazı Google uygulamaları ve servis uygulaması) Google'ın Uyumluluk Test Gereci
(Compatibility Test Suit - CTS) ve GTS sertifikasyon testlerinden geçen Android işletim
sistemidir.
- Temel Android işletim sistemi (AOSP)17 yani Google'ın CTS uyumluluk testini
geçmesi gereken Android. Sistem, GMS uygulamaları içermediğinden Google
hesabına ve servislere (Google posta, takvim, kişiler, arama, video vb.) normal erişime
sahip değildir.
-Android Forks sistemi, CTS testini geçmek amacıyla geliştirilmiş bir Android ROM
değildir. Google CDD gereksinimlerini karşılamıyor ve CTS uyumluluk testini
geçemiyor.”

16 Söz konusu tanımlama, GMS içeren TAİS’e karşılık gelmektedir.
17 Söz konusu tanımlama, OSA’ya karşılık gelmektedir.
TAİS+ Google Mobil Hizmetleri (GMS)
OSA+ Google Play Uygulama
Mağazası+ Google Play Hizmetleri
(GPS)
Open Source Android (OSA)
18-33/555-273
24/117


(77) Diğer cihaz üreticilerinin ise gönderdikleri cevap yazılarında genel hatları ile aşağıda
özetlenen hususları dile getirdikleri görülmektedir:
- GMS tabanlı işletim sisteminin [GMS içeren TAİS], Google tarafından servisler ile
desteklenmiş ve lisanslanmış işletim sistemi olduğunu, Google Play Store başta olmak
üzere diğer Google uygulamalarına GMS tabanlı olmayan bir işletim sistemi ile
erişilmesinin mümkün olmadığını, tamamen uyumlu bir Android cihazın daha çok
uygulama geliştirmeleri adına geliştiricileri teşvik ederken, Android için yazılan devasa
uygulama havuzundan yararlanma imkânı sunduğu ((…..)).
- Android’in farklı türevleri arasındaki en önemli farkın GMS paketinde sunulan Google
API’larının olduğu, Google API’larının Google Doğrulama, Google Haritalar vb. Google
hizmetlerinin işlevselliğini ortaya çıkardığı ((…..)).
- Google Play uygulama mağazası başta olmak üzere ve Google’ın belli başlı bazı
servislerinin kullanamıyor olmasının kullanıcı deneyimine doğrudan etki edeceğini, son
kullanıcıların herhangi bir ek çaba sarf etmeksizin ve ek ücret ödemek zorunda
kalmaksızın Google arama ve diğer Google ürünleri gibi popüler uygulamalara erişim
sağlayabileceklerini ve bunları sorunsuz bir biçimde kullanabilecekleri ((…..)).
(78) Benzer konuda telekom operatörlerinden de bilgi talebinde bulunulmuştur. Ülkemizde
faaliyet gösteren operatörlerin, kendi satış kanallarında tüketicilere sunmak adına
ürettirdikleri tüm mobil cihazlarda GMS içeren TAİS dışında bir işletim sistemi
kullanmadıkları görülmüştür. (…..) konuya ilişkin açıklamasında ‘Belirli bir süredir, Android
cihazların test sürecinde cihazın GMS tabanlı olup olmadığı ayrıca kontrol edilmektedir. Bu
sebeple, mevcutta satışına aracılık ettiğimiz Android işletim sistemli telefonların GMS
tabanlı olduğunu, geçmişte satışına aracılık ettiğimiz telefonların hepsinin GMS tabanlı
olup olmadığını kesin olarak bilmediğimizi, ancak yalnızca test süreçlerimizi geçen
ürünlerin satışına aracılık ettiğimizi söyleyebiliriz’ değerlendirmesinde bulunmuştur.
(79) Konuya ilişkin değerlendirmesinde (…..); “… GMS tabanlı Android işletim sisteminde [GMS
içeren TAİS] ise Temel Android işletim sisteminin sağladığı özellikler ile birlikte Google
servislerinin sağlandığı Google uygulamaları ve Google Play Hizmetleri bulunmaktadır.
Kullanıcı tecrübesi açısından konuyu değerlendirdiğimizde ise, GMS tabanlı olmayan
Android Forks işletim sistemine sahip cihazlarda Google Play Hizmetlerine bağlı Google
harici olan uygulamaların (örneğin; üçüncü parti uygulamaları) verimli bir şekilde
çalışmayacağı değerlendirilmektedir.” ifadelerine yer vermiştir.
(80) (…..) konuya ilişkin değerlendirmesi ise şöyledir: “2013 Google I/O [Google tarafından yıllık
düzenlenen bir Konferansı] dan sonra daha güçlü hale gelen tescilli GMS, Google
tarafından geliştirilen uygulamaları ve hizmetleri barındırması bakımından son kullanıcı için
önemli bir durum oluşturmaktadır. Bu tarz sistem ve cihazların bazılarında teknik olarak
mümkün olsa dahi Google'ın lisansına uygun olarak Google Play Services yüklenemez.”
(81) Görüldüğü üzere cihaz üreticileri ve operatörler, işletim sisteminin (dolayısıyla bir cihazın)
uygulama mağazasına sahip olmasını nihai kullanıcılar ve bu nedenle cihaz üreticileri
açısından esaslı tercih nedeni olarak nitelendirmektedirler. OSA’nın mobil cihazların en
temel fonksiyonlarını sağlayacak bir işletim sistemi olmasına karşın, uygulama mağazası
içermediğinden günümüzde nihai kullanıcıların ihtiyaçlarına tam anlamıyla cevap
verebilecek bir işletim sistemi olmadığı sonucu teşebbüslerin görüşleri ile de desteklenmiş
görünmektedir. Bir başka ifade ile OSA, cihaz üreticilerinin cihazlarında kullanacakları
mobil işletim sistemi tercihlerinde TAİS’e ikame teşkil edebilecek bir işletim sistemi değildir.
(82) Bu noktada tartışılması ve netleştirilmesi gereken bir başka konu, Android çatallarının TAİS
için bir ikame niteliği taşıyıp taşımadığıdır. Bu nedenle kararın bu bölümünde, Google Play
uygulama mağazası ve GPS’ye özelikle işlevsellik, cihaz üreticileri ve tüketici tercihleri ve
18-33/555-273
25/117


ticari değeri bakımından daha yakından bakmak gerekmektedir. Bu değerlendirme
yapılırken Türkiye pazarındaki koşullar dikkate alınacaktır.
I.2.3.2. TAİS ve Android Çatalların İkame Niteliğine İlişkin Değerlendirme
(83) Günümüz mobil cihaz teknolojisinin ve kullanıcı alışkanlıklarının geldiği nokta itibarıyla
değerlendirildiğinde, bir uygulama mağazası içermeyen mobil cihazın, eğitim veya spesifik
bir iş tanımı için kullanılmıyor ise, kullanıcılar tarafından tercih edilmesi mümkün
görünmemektedir. Eğlence, iletişim, ticaret ve haberleşme başta olmak üzere kullancıların
yoğun biçimde talep ettikleri mobil uygulamaları edinmenin en etkin yolu mobil cihazlardaki
uygulama mağazalarıdır.
(84) OSA ile birlikte kullanılabilecek birden fazla uygulama mağazası olduğunu söylemek teknik
anlamda mümkün olsa da, TAİS bünyesindeki Google Play bu uygulama mağazaları
arasında açık ara en yaygın kullanılanıdır. Bu durum esasen pazarın çift taraflı özelliğinin
ve yüksek dolaylı ağ etkisinin doğal sonucudur. Google Play uygulama mağazasının
lisanslanabilir mobil işletim sistemi kullanacak cihaz üreticileri için önemi, en fazla sayıda
uygulama sunan uygulama mağazası olmasından kaynaklanmaktadır. Amazon veya
Windows gibi diğer uygulama mağazalarına sahip işletim sistemleri, TAİS yanında oldukça
sınırlı bir paya sahiptir. Google Play uygulama mağazası, gerek toplam indirme sayısı
bazında ve gerekse indirilen tekil uygulama sayısı bazında, kendisinden sonra en yaygın
uygulama mağazasının oldukça önündedir.
Grafik 6: Google Play Uygulama Mağazası ve Amazon Appstore’daki Uygulama ve Geliştirici Sayısı, 2016


(…..TİCARİ SIR…..)


Kaynak: (…..).
Grafik 7: Mart 2017 İtibarıyla Önde Gelen Uygulama Mağazalarındaki (UM) Uygulama Sayıları18
Kaynak:


18
2.800.000
2.200.000
669.000 600.000
234.500
0
500.000
1.000.000
1.500.000
2.000.000
2.500.000
3.000.000
Google Play UM Apple UM Windows UM Amazon UM Blackberry UM
18-33/555-273
26/117


(85) Tüketiciler bakımından önemli bir başka konu, Google Play uygulama mağazasının içerik
bakımından da diğer uygulama mağazalarından esaslı biçimde farklılaşmasıdır. Global
olarak bakıldığında Google Play uygulama mağazasında ücretli ve ücretsiz olarak en çok
indirilen uygulamalardan bazılarının Amazon uygulama mağazasında bulunmadığı
görülmektedir19.
(86) Bu ayrışmanın nedeni olarak Google’ın sözleşmeler ile TAİS’i lisanslama yöntemi
gösterilebilecektir. Şöyle ki Google, TAİS ile birlikte gelişkin bir API seti sunmakta ve
Google Play uygulama mağazasında yaygın olarak kullanılan uygulamalar bu API’lar ile
desteklenmektedir. Uygulama geliştiricileri bakımından API’lar, uygulamaların ihtiyaç
duyduğu herhangi bir işlevi yeni baştan yaratmak yerine bu işleve işletim sistemi, başka bir
uygulama ya da çevrimiçi hizmetler aracılığıyla ulaşma imkanı sağlayan bir araçtır. Örneğin
kullanıcıların konumlarının tespitini sağlayacak bir yazılımı yeniden yaratmak yerine, var
olan API’lar aracılığıyla mevcut fonksiyon ve uygulama arasında etkileşim
sağlayabileceklerdir. Böylelikle uygulama geliştiricileri bakımından bu API’lere erişmek
geliştirilen uygulamaların işlevselliklerini daha etkin biçimde genişletme imkânı
sunmaktadır. Söz konusu API’lar TAİS’te GPS tarafından sağlanmaktadır. Google Play
Hizmetleri bir yazılım katmanı olup program geliştiricilerinin uygulamalarını Google
çevrimiçi servisleri ile uyumlaştırmalarını sağlayan API’lara erişime imkân tanımaktadır.
GPS, Android işletim sisteminde işleyebilirlik için genel anlamda gerekli olan API’lardan,
spesifik bir Google uygulamasının işletimi için gerek duyulan API’lara kadar oldukça geniş
bir uygulama arayüzü içermektedir. Tıpkı Google Play uygulama mağazası gibi GPS’nin
de mobil cihazlara sonradan indirilmeleri mümkün olmayıp, sadece cihaz üreticileri
tarafından önceden yüklü olarak kullanıcılara sunulabilmekte, dolayısıyla GPS sadece
TAİS’e sahip cihazlarda bulunmaktadır. TAİS’in zaman içerisinde daha fazla
yaygınlaşması, kendi kendini beslemesi ile oluşan bu etkinin daha da güçlenmesi
sonucunu doğurmuştur.
(87) Öte yandan OSA ve Android çatallarına Google Play uygulama mağazasının veya GPS’nin
sonradan indirilmesi veya yüklenmesi mümkün değildir20. Google Play uygulama mağazası
sadece cihaz üreticisi tarafından cihaza önceden yüklendiği takdirde kullanıcılara açık hale
gelmektedir. Bir başka ifade ile Google Play uygulama mağazası ve GPS sadece TAİS’in
sahip olduğu bir özelliktir.
(88) Nitekim konuya ilişkin görüşü talep edilen (…..), OSA ve Android çatalları yüklü bir mobil
cihaza Google Play uygulama mağazası başta olmak üzere diğer Google ürünlerinin
sonradan kullanıcı tarafından yüklenebilmesi teknik olarak mümkün olsa da bu
uygulamaların sorunsuz çalışması, gerekli güncellemelerin otomatik olarak hayata geçmesi
ve cihazın belirli bir hizmet standardı çerçevesinde çalışmasının mümkün olmadığını ifade
etmiştir. (…..) konuya ilişkin değerlendirmesi ise şöyledir: “GMS tabanlı olmayan bir Fork'a
Google'ın lisansına göre Google uygulamalarının yüklenmesi mümkün değildir. Ancak
teknik olarak GMS tabanlı olmasa da Google uygulamalarını çalıştırabilen Forklar
mevcuttur. Kimi kullanıcıların resmi olmayan kaynaklardan bu uygulamaları ve
güncellemelerini kurabilmesinin teknik olarak mümkün olduğu değerlendirilmektedir.
Android platformu tek başına son kullanıcının ihtiyaçlarının tümünü karşılamayacağı için
GMS önem kazanmaktadır. Kullanıcılar eğer yeterli teknik beceriye sahip iseler uygulama
güncellemelerini farklı kaynaklardan elde ederek cihazlara yükleyebilirler ancak Google

19 (…..) göre Google Play uygulama mağazasında ücretsiz olarak en çok indirilen 100 uygulamadan sadece
(…..) Amazon AppStore’da bulunduğu; ücretli uygulamalar bakımından ise bu sayının (…..) olarak
gerçekleştiği belirtilmektedir.
20
18-33/555-273
27/117


tarafından lisanslamış̧ play store üzerinden bir güncellemeyi GMS tabanlı bir Android cihaz
gibi kullanamayacaktır.”
(89) Konuya ilişkin cihaz üreticilerinden gelen değerlendirmelerde de, halka açık bir yükleme
yolu olmadığından kullanıcıların Google Play uygulama mağazasını mobil cihazlarına
yükleyemeyeceklerinin dile getirildiği görülmektedir. Bununla birlikte bazı cihaz üreticileri
ise bir istisnaya dikkat çekmektedir. Buna göre kaynak kodu açık cihazlara Google Play
uygulama mağazasının sonradan yüklenmesi teknik olarak mümkün olsa da bu,
kullanıcının gelişmiş bir teknik deneyime sahip olmasını gerektirir. Benzer bir
değerlendirmeden yola çıkan (…..) da “Google onayını alamayan bir işletim sisteminde
mevcut kodlara belirli izin verilmemiş kodlar girilebilir veya değişiklikler yapılabilir.”
değerlendirmesinde bulunmuş ancak “Google'ın temel olarak kendi uygulamalarının
Android fork cihazlarıyla uyumunu sağlamak gibi bir sorumluluğu olmadığından, GMS dahil
olmak üzere Android aplikasyonlarının doğru çalışmaması gibi yüksek bir olasılık
bulunmaktadır.” diyerek sonradan yükleme işlemi sonrasında uygulamaların düzgün
çalışmama ihtimaline dikkat çekmiştir. Bu ihtimale (…..) ve (…..) gibi cihaz üreticilerinin de
dikkat çektiği görülmektedir.
(90) Android çatallarının TAİS’e ikame olduğu yönünde Google tarafından dile getirilen bir
başka iddia, temel Android kodunun Google Play uygulama mağazasına alternatif teşkil
eden uygulama mağazaları ile rahatlıkla entegre edilebileceği, nitekim bu durumun
dünyada uygulamasının yaygın olduğu iddiasıdır. Her ne kadar Google, ilk yazılı
savunmasında Google Play uygulama mağazasına alternatif teşkil edecek, Amazon’un
yanısıra 1Mobile Market, Appitalism, GedJer gibi çok sayıda uygulama mağazasının var
olduğunu iddia etse de bu mağazaların birçok nedenden ötürü Google Play uygulama
mağazasına alternatif teşkil etmeyeceği anlaşılmaktadır. Bu konuda görüşüne başvurulan
(…..) değerlendirmesi şu şekildedir: “Google Play Store uygulama mağazasına
rakip/alternatif/ikame teşkil edebilecek uygulama mağazaları (örneğin; 1Mobile Market,
Appitalism, GedJer, Apptoide vb) bulunmaktadır. Ancak, ülkemizdeki ortalama bir
kullanıcının bu alternatif mağazalara pek aşina olmadığı değerlendirilmektedir. Nitekim
kullanıcıların mobil cihazlar bakımından en büyük endişelerinden biri olan bilgi güvenliği
ihlallerine karşı Google Play'i marka değeri olarak daha güvenilir bir marka kabul etmesi
sebebiyle, bu markanın kullanım yaygınlığının daha fazla olabileceği
değerlendirilmektedir.”
(91) Benzer şekilde (…..) de bugüne kadar Android mobil cihazlar için Google Play uygulama
mağazasına en yakın rakibin Amazon olduğunu, ancak Amazon’un da Google Play
uygulama mağazası ile rekabet edemediğini belirtmiştir. (…..) göre Google'a alternatif
uygulama mağazalarının hem kullanıcılar hem geliştiriciler açısından tercih edilmemesinin
ve bu nedenle zamanla yok olmasının sebebi şöyledir:
- “Alternatif uygulama marketleri kendi tanıtımlarını yapmak zorundadır; çünkü Android
işletim sistemlerinde sadece Google Play yüklü gelmekte ve Google tarafından shop
in shop uygulamalarına da izin verilmemektedir. Yani kullanıcıların bu alternatif
uygulama mağazalarına ulaşmaları kolay değildir.
- Google, kendi uygulama mağazasından indirilen uygulamalar için kullanıcıya güvenlik
kontrolü gerektiren bir bildirim göndermemekte; ancak dışarından bir uygulama
indirildiğinde kullanıcıya bu uygulamanın kendi mağazası dışından indirildiği ve tüm
riskin kullanıcıya ait olduğu şeklinde bir bildirim göndererek telefonunun güvenlik
ayarını kapatmasını istemektedir. Bu durum, kullanıcılarda Google Play Store dışında
bir uygulama mağazasından uygulama indirmek konusunda çekingenlik yaratmaktadır.
Google Play Store'a alternatif uygulama mağazalarında çoğunlukla ücretsiz
uygulamalar yer almaktadır. Uygulama geliştiricileri her uygulama mağazasının ayrı bir
18-33/555-273
28/117


entegrasyon gerektirmesi nedeniyle gelir getirisi ve uygulama geliştirme eforunu bir
arada değerlendirerek geliştirme yapmaktadır. Dolayısıyla, gelir getirisinin düşük
olacağına inandıkları uygulama mağazaları için ücretli uygulamalar geliştirmeme
eğilimindedirler.
- Uygulama güncellemeleri akıllı telefonlar için çok önemlidir. Uygulama güncellemeleri
Google Play Store üzerinden otomatik olarak yapılırken, diğer mağazalardan indirilen
uygulamalar için ise otomatik olarak güncelleme yapılmamaktadır.
- Cihaz üreticileri Google Android lisansı için Google'dan sertifika almak zorundadır.
Ancak bu sertifikanın alınabilmesi için Google'ın uygulamalarının cihazlarda ön yüklü
olması şartı aranmaktadır. Dolayısıyla, bu sertifikayı almak zorunda olan cihaz
üreticileri de başka uygulama mağazalarının cihazlara yüklenmesi konusunda
çekingen davranmaktadır.
- Yukarıda sayılan sebeplerden ötürü, Şirketimiz tarafından uygulama mağazasına yeni
yatırım yapılmamaktadır.”
(92) (…..) ise Google Play uygulama mağazasına alternatif teşkil edebilecek uygulama
mağazalarının nihai kullanıcılara erişiminin önündeki engele dikkat çekerek aşağıdaki
değerlendirmeyi yapmıştır:
“Google Play'e rakip olduğu için Google Play, işbu alternatiflerin kendi mağazası
içerisinden indirilmesine izin vermemektedir. Bu sebeple kullanıcının bu mağazayı
kullanabilmesi için iki alternatifi bulunmaktadır:
- Mağazanın telefonda önceden yüklü gelmesi,
- Kullanıcının telefonunda ayarlar bölümünden "Bilinmeyen Kaynaklardan Uygulama
Yükleme İzni" vermesi ve bu uygulamayı indireceği linke giderek uygulamayı
yükleyip/kurması.
Yeni dijitalleşen Türkiye müşteri kitlesi için ikinci sürecin zorlu olduğu, verilecek iznin
uygulamanın güvenli olup olmadığı sorgulamasına itmesi v.b, sebeplerle müşterilerimiz
tarafından tercih edilmeyeceği düşünülmektedir. Kanaatimize göre sürecin zorluğu,
süreç içerisinde müşterilerin vazgeçmesine/hiç başlamamasına sebep olduğu için
başarı oranını düşürmekte ve uygulamaya yeni abone alma maliyetlerini
yükseltmektedir.

Alternatif mağazanın kullanım alışkanlığı oluşturabilmesi için içindeki uygulama
kataloğunun da Google Play ile aynı seviyede olması gerektiği değerlendirilmektedir.
Kullanıcı Google Play'de bulduğu bir uygulamayı bu mağazada bulamadığı durumda
alışkanlığını otomatik olarak Google Play olarak devam ettirmektedir. Google Play'de
bulunan bütün uygulamaların bu mağazada da olması için bütün uygulama
yazılımcılarının da bu uygulama mağazasına özel olarak ayrı bir applikasyon
yazmaları/geliştirmeleri gerekmektedir. Uygulama yazıcılar da mağazaların
potansiyeline göre yeni bir applikasyon yazımı yapmayı tercih ettikleri için yeterli
büyüklüğe ulaşmamış mağazalar için ayrıca applikasyon geliştirmemektedirler. Bu da
alternatif mağazadaki kataloğun kısıtlı kalmasına ve pazarda yeterince yer
edinememesine sebep olmaktadır.”
(93) Bu konuda görüşüne başvurulan mobil cihaz üreticilerinden bir kısmı, Google Play
uygulama mağazasına alternatif teşkil edebilecek uygulama mağazaları hakkında fikir
sahibi olmadıklarını ifade ederken ((…..)) (…..) böyle bir uygulama mağazasının mevcut
olmadığını ifade etmektedir. (…..) ise (…..) gibi alternatif uygulama mağazalarının çeşitli
18-33/555-273
29/117


apk kodlarının indirilip çalıştırılması suretiyle cihazlara yüklenebileceğini, ancak bu
durumun hem ileri seviyede teknik bilgi gerektirdiğinden ve içeriklerin güvenirliliğine ilişkin
şüpheden dolayı tercih edilmediğini dile getirmiştir. (…..), alternatif uygulama
mağazalarının çok fazla miktarda reklam barındırdıklarından ve düzgün çalışmayıp
güvenilir olmadıklarından Google Play uygulama mağazasına alternatif teşkil
edemeyeceklerini belirtirken, (…..) ve (…..) ise diğer uygulama mağazalarının Google Play
uygulama mağazası kadar uygulama içermediklerini ve Apple uygulama mağazası gibi
Google Play uygulama mağazasının tüm geliştiricilerin ve uygulama sahiplerinin buluşma
noktası olduğunu ve yazılım geliştiricilerin Google Play uygulama mağazasına uygulama
geliştirmeye öncelik verdiklerini ifade etmişlerdir.
(94) Dolayısıyla gerek cihaz üreticilerinin ve gerekse telekom operatörlerinin dile getirdiği
hususlar, Google Play uygulama mağazasının gerek içerik, gerek indirme sayısı ve
gerekse program geliştiriciler nezdinde gördüğü kabul nedeniyle en önemli uygulama
mağazası olduğunu göstermektedir. Her ne kadar teknik olarak bir takım alternatif
uygulama mağazalarının varlığından bahsedilse de, bu uygulama mağazalarının cihazlara
yüklenebilmeleri ortalama bir kullanıcının teknik bilgisini aşacağından ve kullananlarda
birtakım güvenlik kaygılarını tetikleyeceğinden bunların Google Play uygulama
mağazasına makul bir alternatif olamayacakları açıktır. Cihaz üreticilerinin yanı sıra
tüketicilerin de bahsedilen gerekçelerle Android çatallarına yönelik uygulama mağazalarını
cihazlarına yüklememeleri, bu alternatif mağazaların bir ağ etkisine ulaşılmasını da önemli
ölçüde engellemiştir. Bu durumun dolaylı etkisi, kullanıcılar nezdinde kabul görmeyen ve
yaygınlaşmayan uygulama mağazalarının cihaz üreticileri tarafından da kabul görmemesi
ve cihazlarında kullanılmaması ya da önyüklü olarak sunulmamasıdır.
(95) Alternatif uygulama mağazalarının gelişmemesinin bir diğer nedeni de Google’ın TAİS’in
lisanslanmasında izlediği yöntemdir. Kararın ilerleyen bölümlerinde detaylıca açıklanacağı
üzere Google, sözleşmeler ile cihaz üreticilerine “ya hep ya hiç” şeklinde özetlenebilecek
koşullar dayatmaktadır. Zira TAİS’i kullanmak isteyen cihaz üreticileri, ürettikleri hiçbir
cihazda farklı uygulama mağazaları içeren Android çatalları kullanmama taahhüdü
vermektedir. Bu taahhüt nedeniyle, TAİS kapsamında yer alan Google Play uygulama
mağazası gibi güçlü bir enstrümanı gözden çıkaramayan cihaz üreticileri, alternatif
uygulama mağazalarını kullanmamaktadır.
(96) Nitekim ülkemizde alternatif uygulama mağazalarını içeren işletim sistemlerine sahip
neredeyse hiçbir mobil cihaz satışa sunulmamaktadır. Bu yolu tercih eden cihaz
üreticilerinin TAİS’e sahip cihaz üreten rakiplerine göre dezavantajları yukarıda izah
edilmiştir. Soruşturma kapsamında ülkemizde faaliyet gösteren teşebbüslere, OSA ya da
Android çatalları içeren mobil cihazların ülkemizde pazara sunulup sunulmadığı ve bu
cihazları ekonomik olarak kârlı olup olmadıklarına ilişkin görüşleri de sorulmuştur. (…..) ve
(…..) OSA ya da Android çatalları içeren mobil cihazların halihazırda piyasada bulunduğu
ancak bu cihazların genellikle donanım ve yazılım olarak garantili olmadığı; ayrıca, söz
konusu mobil cihazların fiyatlarının piyasadaki diğer cihazlara göre daha düşük ve kullanım
ömürlerinin daha kısa olduğu göz önüne alındığında, ekonomik açıdan kârlı olmadığı
konusunda benzer yönde görüş bildirdikleri görülmüştür.
(97) Aynı soru mobil cihaz üreticilerine yöneltilmiş olup gelen cevaplar ana hatları ile aşağıda
özetlenmiştir:
- OSA ya da Android çatalları içeren bir Android cihazın hiçbir zaman pazara
sunulmadığı ((…..))
- Geçmiş yıllarda daha fazla adette OSA ya da Android çatalları içeren mobil cihazın
piyasaya sunulmuş olabileceği, ancak günümüzde ise OSA ya da Android çatalları
18-33/555-273
30/117


içeren cihazların giriş seviyede oldukları ve marka olarak çok bilindik olmayan
firmalarca üretildikleri ((…..)).
- GMS içeren TAİS’in popüler uygulamaları bünyesinde barındırıyor olmasının Android
tabanlı cihazlara rekabetçi bir avantaj sağladığı, dolayısıyla OSA ya da Android
çatalları içeren cihazların tüketiciler tarafından çok zor tercih edileceği ((…..)).
- Son dönemde yazılan bazı üçüncü parti uygulamaların cihazın lisanslı olup olmadığını
kontrol ederek, eğer lisanssız ise cihaza yüklenmediği, GMS sertifikasına sahip
ürünlerin kullanıcı bakımından değerinin artacağı ve GMS lisans onayı alınmadan
cihaz kullanıldığında Google uygulama güncellemeleri yapılamadığından bir süre
sonra Google servislerinin kullanılamaz hale geleceği ((…..)).
(98) Bu nedenle rekabetin önemli bir parametresi olan uygulama mağazaları açısından
değerlendirildiğinde alternatif uygulama mağazalarına sahip işletim sistemlerinin TAİS’e bir
ikame olamayacağı değerlendirilmektedir.
I.2.4. Google Mobil Hizmetleri ve Bu Kapsamdaki Uygulamaların Niteliği
(99) GMS, Google’ın çokça kullanılan Google arama, Gmail, Haritalar, Youtube ve diğer mobil
uygulamalarını barındıran bir hizmet bütünüdür. Bir cihaz üreticisinin TAİS içeren cihaz
üretmek istemesi halinde, GMS Paketi olarak nitelendirilen paketi önceden yüklemeyi
öngören bir sözleşme imzalaması gerekmektedir.
(100) Bahse konu sözleşmelerin ekinde, bölgesel belirlenen zorunlu ve seçimlik uygulamalara
yer verildiği görülmektedir. Bu uygulamaların kapsamı, Google’ın tek taraflı takdiri
çerçevesinde yıllar içerisinde ve cihaz üreticisine göre değişmektedir. Bununla birlikte ilgili
sözleşmelerde en fazla yer verilen uygulamaları aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür.
Tablo 3: Önyüklemesi Zorunlu Kılınan Google Uygulamalarından Başlıcaları
Uygulama Adı İşlevi
Google Chrome İnternet Tarayıcısı
Google Play Store Uygulama Mağazası
Youtube Video paylaşım Uygulaması
Google Drive Bulut Depolama
Gmail E-posta
Google Arama Arama Hizmeti
Google Haritalar Lokasyon Hizmeti
Google Photos Fotoğraf Galerisi
Play Movies & TV TV ve film içerik bulma ve izleme
Play Music Müzik içerik bulma ve dinleme
Kaynak: Google’ın cihaz üreticileri ile akdettiği sözleşmeler.
(101) Görüldüğü üzere TAİS içeren Android cihaz üretmek isteyen cihaz üreticilerine MADA
sözleşmesi kapsamında önceden yükleme zorunluluğu getirilen yukarıdaki uygulamalar
arasında Google Play uygulama mağazası ve Google arama gibi uygulama/programlar da
bulunmaktadır. Bu noktada arama ve uygulama mağazasının, bir Google klasörü içerisinde
yer verilen diğer zorunlu uygulamalardan esaslı olarak farklı olduğunu belirtmek
gerekmektedir. Her ne kadar aynı sözleşme kapsamında yer verilse de Google Play
uygulama mağazası, daha önce ifade edildiği üzere mobil cihazlar açısından diğer
uygulamalara kıyasla hayati bir fonksiyon icra etmektedir. Öyle ki, sadece uygulama
18-33/555-273
31/117


mağazasının var olduğu bir mobil cihazdan diğer uygulamalara erişmek mümkün iken
bunun aksi söz konusu değildir. İfa ettiği bu önemli fonksiyon nedeniyle Google Play
uygulama mağazasına, cihazların ana sayfasında Google klasörünün içinde değil, ayrı
olarak yer verildiği görülmektedir.
(102) Benzer şekilde Google aramanın önyüklenmesine ilişkin yükümlülük her ne kadar diğer
uygulamaların sıralandığı sözleşme hükmü ile aynı sözleşme hükümlerinde düzenlenmiş
olsa da, ilerleyen bölümlerde yer verileceği üzere, önyükleme yükümlülüğüne ek olarak
ayrıntılı başka yükümlülüklere de tabidir. Bu kapsamda Google arama, sadece önceden
yüklenmesi öngörülen bir uygulama değil, aynı zamanda cihazların arama erişim
noktalarında varsayılan olarak atanması da gereken bir uygulamadır. Benzer şekilde
Google’ın gelir paylaşımına ilişkin diğer sözleşmelerinde Google aramanın münhasır olarak
kullanılmasına ilişkin düzenlemelere yer verildiği de görülmektedir. Bu nedenle Google
uygulama mağazası ve Google arama, önceden yüklenmesi öngörülen diğer
uygulamalardan esaslı biçimde farklılaşmaktadır. Bu iki uygulamanın ait olduğu ilgili ürün
pazarına ilişkin değerlendirmeye önceki bölümlerde yer verildiğinden, bu bölümde paket
içerisinde yer alan diğer uygulamaların ilgili pazar analizlerine yer verilecektir.
(103) Google tarafından gönderilen ilk yazılı savunmada TAİS için önyüklemesi yapılması
istenen uygulamalara ilişkin olarak ana hatları ile aşağıda yer verilen değerlendirmelerin
yapıldığı görülmektedir:
- OEM ve operatörler ücretsiz açık kaynaklı bir işletim sistemi, ücretsiz uygulama
mağazası ve yine ücretsiz uygulama paketi almaktadır. Kendi uygulamalarını
(Google'ın uygulamalarına rakip olan uygulamalar) yükleyebildikleri (Google ile veya
diğer uygulama geliştiricileri ile), iktisadi açıdan sürdürülebilir bir ekosistemin
oluşturulması açısından bahsi geçen bu sözleşmeler mutlak bir gerekliliktir.
- Bu itibarla, bu sözleşmeler, yalnızca sistemin düzgün bir şekilde çalışması için gereken
asgari uyumu zorunlu kılmaktadır. Açık ve rekabetçi olan bu sistemin engellenmesi
veya istikrarının bozulması; Apple tarafından geliştirilen "walled garden" (erişime kapalı
alanlar) ortamları gibi kapalı ve dikey olarak entegre edilmiş̧ kaynak kodlarının
piyasaya sürülmesi ve bu şekilde platformlar içi rekabetin ortadan kalkması sonucunu
doğurabilecektir.
- Google uygulamalar dosyası [klasörü] mobil cihazın ön sayfasında yalnızca bir birim
alan kaplamaktadır. OEM'ler ve tüketiciler alternatif ve rakip uygulama ve hizmetleri
cihazlarına yüklemekte veya ön yüklemekte serbesttirler.
- Google, MADA veya herhangi bir anlaşma ile son kullanıcılarının cihazlarını kullanıcılar
cihazlarını alıp kutularından çıkardıklarından sonraki evrede kendi isteklerine göre
kişileştirmelerini hiçbir şekilde kısıtlamamaktadır.
(104) Dosya kapsamında telekom operatörleri ve cihaz üreticilerinden TAİS içeren Android
cihazlarda önceden yüklü olarak gelen uygulamalardan veya varsayılan olarak atanması
zorunlu olan fonksiyonlardan hangilerini, ürettikleri (ürettirdikleri) cihazlarda, tüketici
tercihleri ve kullanım alışkanlıkları gibi gerekçelerle mutlaka bulunması gereken bir ürün
veya hizmet olarak değerlendirdikleri hakkında bilgi talep edilmiştir. Konuya ilişkin olarak
(…..) tarafından yapılan değerlendirmede, GMS tabanlı Android cihazlarda "Google Play
Store”un bu kapsamda değerlendirildiği; çünkü bu uygulamanın tüketici nezdinde daha
güvenli ve kullanımının daha yaygın olduğu, kullanıcı tarafından kolayca
18-33/555-273
32/117


kişiselleştirilebildiği, böylelikle kullanıcının kendine özel uygulamaları dahi cihaza
yükleyebileceğinin değerlendirildiği görülmektedir.
(105) (…..) tarafından ise GMS tabanlı Android cihazlarda önceden yüklü olarak gelen
uygulamalardan "Google Play uygulama mağazası" ve "Google Haritalar" gibi
uygulamaların tüketici tercihleri ve kullanım alışkanlıkları değerlendirildiğinde bulunması
gerekli uygulamalar oldukları ve özellikle "Google Play uygulama mağazası"nın
kullanıcıların diğer uygulamalara ulaşması için geniş ̧ içeriği ile bir erişim noktası
sağladığından mutlaka bulunması gereken bir ürün olduğu değerlendirmesine yer verildiği
görülmektedir.
(106) Konuya ilişkin cihaz üreticilerinin belirttiği uygulamalar ve gerekçeleri ise aşağıdaki tabloda
özetlenmiştir.
Tablo 4: Cihaz Üreticilerinin Görüşleri
Cihaz Üreticisi Gerekli Görülen Uygulama(lar) Gerekçesi
(…..)
-Google Play uygulama mağazası
-Youtube
-Chrome
Tüketici alışkanlıkları ülkemizde Youtube'un
yoğun şekilde kullanıldığını gösteriyor. Google
Play uygulama mağazası uygulamaların temini
açısından kritik değere sahip.
(…..)
-Google Play uygulama mağazası
-Youtube
-Google Haritalar
Öncelikle Google Play uygulama mağazası
kullanıcılara cihazlarına aplikasyon yüklemek ve
yönetmek için hayati bir araç sağlamaktadır.
İkinci olarak, içindeki geniş video içeriği sebebi
ile YouTube büyük bir kullanıcı tarafından tercih
edilmektedir. Son olarak da lokasyon bazlı geniş
bir hizmet sunması sebebiyle Google haritalar
yoğun olarak tercih edilmektedir.
(…..)
-Google Play uygulama mağazası
-Google Arama
-Google Haritalar
Chrome, Youtube, Gmail, Drive, Play Music, Play
Movies, Duo/ Hangouts, Photos uygulamalarının
ise rakip nitelikteki benzer uygulamalar ile
potansiyel olarak değiştirilebileceği
değerlendirilmektedir.
(…..)
-Google Arama
-Google Haritalar
-Google Play uygulama mağazası
-Youtube
-Gmail
Söz konusu uygulamalar dünya çapında yaygın
ve tüketiciler tarafından tercih edilen
uygulamalardır.
(…..)
Bununla ilgili özel bir araştırmamız
yok. Ancak, tarayıcı, sosyal medya
uygulaması, müzik, posta, harita gibi
uygulamalar çok sık kullanılıyorsa
kullanıcılar bu uygulamaları ana
ekranda görmek istiyorlar.
Tarayıcı, sosyal medya, müzik, e-posta, harita ya
da herhangi başka bir uygulama ana ekrana ön
yüklü varsayılan olarak konursa bunlar
kullanıcının doğrudan ilk elden kullanacağı
uygulamalar olacağı için kullanıcılar üzerinde bir
alışkanlık yaratma olasılığı vardır.
(…..)
Uygulamalara yönelik tüketici tercih ve
alışkanlıklarındaki değişkenlik dikkate alındığında
cihazlarda mutlaka bulunması gereken ürün veya
hizmetleri belirlemek mümkün değildir.
(…..)
-Chrome (veya başka bir tarayıcı)
-Google Play uygulama mağazası
-Gmail
-Galeri
-Music Player
Kullanıcıların ilişkili hizmete kolayca
ulaşabilmeleri.
(…..) -Google Arama
18-33/555-273
33/117


Cihaz Üreticisi Gerekli Görülen Uygulama(lar) Gerekçesi
-Google Haritalar
-Gmail
Kaynak: Teşebbüslerden gelen cevap yazıları.
(107) Görüldüğü üzere, görüş talebinde bulunulan operatör ve cihaz üreticilerinden hiçbiri GMS
paketi kapsamında sunulan Google uygulamalarının tamamını tüketici tercihlerine bağlı
olarak muhakkak bulundurulması gereken ya da Android işletim sisteminin işlemesi için
vazgeçilmez olan uygulamalar olarak değerlendirmemişlerdir. Her teşebbüsün bu anlamda
sadece belli uygulamaları ön plana çıkardığı görülmektedir. Bu uygulamalar arasında yer
alan Google Play uygulama mağazası ve Google aramanın esaslı olarak farklı olduğu
yukarıda izah edilmiştir. Bu uygulamaların ardından Youtube, Haritalar, Gmail ya da
Chrome gibi bazı uygulamaların ön plana çıktığı ve fakat teşebbüslerin bu uygulamalarda
da önceliklerinin değiştiği görülmektedir.
(108) Bu noktada (…..) değerlendirmesi oldukça dikkat çekici görünmektedir. (…..), cihazlarında
bulundurmak istediği uygulamaları Google Play uygulama mağazası, Google arama ve
Google haritalar olarak sıralarken, bunun dışındaki GMS paketi uygulamalarının tamamının
(Chrome, Youtube, Gmail, Drive, Play Music, Play Movies, Duo/Hangouts, Photos gibi
uygulamaların) ise rakip nitelikteki benzer uygulamalar ile potansiyel olarak
değiştirilebileceği değerlendirmesinde bulunmuştur.
(109) Cihaz üreticilerinin ve operatörlerin konuya ilişkin farklılaşan görüşleri, GMS paketi
içerisinde yer alan uygulamaların her birinin hem kendilerinin hem de alternatiflerinin
uygulama mağazası üzerinden indirilebilir olması ve dosya kapsamında yapılacak
değerlendirmeleri etkilemeyeceği gözönüne alındığında, bu uygulama tarafından ifa edilen
fonksiyonların her birinin ayrı birer ilgili ürün pazarı olarak ele alınabileceği
değerlendirilmiştir.
(110) Bununla birlikte GMS paketi içerisinde yer alan ve önceden yükleme koşulu bulunan
uygulamalardan Google Chrome internet tarayıcısı üzerinde ayrıca durulması gerektiği
değerlendirilmektedir. İnternet tarayıcıları, internet ile birlikte ortaya çıkan ve internet
adreslerine erişim gibi temel bir fonksiyonu ifa eden programlardır. Diğer tüm programlar
gibi internet tarayıcıları da mobil cihazların yaygınlaşması ile mobil alanda da varlık
göstermeye başlamışlardır. İlerleyen bölümlerde yer verileceği üzere Google, son
dönemde cihaz üreticileri ile imzaladığı sözleşmelerde sadece Google Chrome’un
önyüklemesini zorunlu kılmamakta, aynı zamanda Google Webview adı verilen ve internet
tarayıcılarına benzer fonksiyonları uygulama içerisinden gerçekleştiren bileşeninin de
varsayılan ve münhasıran önyüklenmesini de zorunlu tutmaktadır. Bu noktada her ne kadar
Webview bileşeni için ayrı bir ilgili ürün pazarı tanımlanabileceği düşünülebilirse de, söz
konusu bileşen Chrome altyapısını kullanmakta ve temelde Chrome ile aynı işlevleri yerine
getirmektedir. Bu nedenle her iki program/uygulama için ayrı birer ilgili ürün pazarı
tanımlanmasına gerek olmadığı kanaatinden hareketle, her iki programı/uygulamayı
kapsayacak biçimde “mobil internet tarayıcıları “ pazarının bir diğer ilgili ürün pazarı olarak
belirlenmesine karar verilmiştir.
I.2.5. İlgili Ürün Pazarı
(111) Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında soruşturma kapsamında;
- “İnternet arama hizmetleri”,
- “İnternet arama hizmetlerinin mobil cihazlar üzerinden sunumu”,
- “Mobil çevrimiçi reklamcılık hizmetleri”,
18-33/555-273
34/117


- “Lisanslanabilir mobil işletim sistemleri”,
- “Mobil internet tarayıcıları”,
- “GMS paketi içerisinde yer alan her bir uygulamanın ifa ettiği fonksiyonların her biri”
ayrı birer ilgili ürün pazarı olarak tespit edilmiştir.
I.2.6. İlgili Coğrafi Pazar
(112) Dosya konusu bakımından ilgili coğrafi pazar “Türkiye” olarak tespit edilmiştir.
I.3. Değerlendirme
(113) Her ne kadar soruşturma kararı Google’ın dosya konusu uygulamalarının 4054 sayılı
Kanun’un hem 4. maddesi hem de 6. maddesi kapsamında değerlendirilmesini
öngörmekteyse de, soruşturma aşamasında elde edilen bulgular Google’ın ihlal olarak
nitelendirilebilecek davranışlarının pazar gücünden kaynaklanan tek taraflı davranışlar
olduğunu ortaya koymuştur. Bu doğrultuda ilgili davranışlar 4054 sayılı Kanun’un,
teşebbüsler arası rekabeti kısıtlayıcı anlaşma ve uyumlu eylemleri yasaklayan 4. maddesi
kapsamında değil hakim durumun kötüye kullanılmasını yasaklayan 6. maddesi
kapsamında değerlendirilmiştir.
I.3.1. Hâkim Durum Değerlendirmesi
(114) 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesine göre, bir teşebbüsün madde hükmünde yasaklanan
davranışlarda bulunması ancak söz konusu teşebbüsün hâkim durumda olmasıyla
mümkündür. Başka bir deyişle incelemeye esas teşebbüs davranışlarının 4054 sayılı
Kanun’un 6. maddesi kapsamında değerlendirilebilmesi için söz konusu teşebbüsün hâkim
durumda olması ön şarttır.
(115) Soruşturma kapsamında incelenen temel iddia, Google’ın mobil işletim sistemini cihaz
üreticilerine sağlarken sözleşme ile belirlediği bazı fonksiyon/uygulamaların da birlikte
yüklenmesini şart koşmasıdır. Rekabet hukukunda bağlama uygulamaları kapsamına
girdiği değerlendirilen bu iddiaların incelenmesi için öncelikli olarak Google’ın bağlayan
ürün pazarı olarak nitelendirilebilecek “lisanslanabilir mobil işletim sistemleri” pazarında
hâkim durumda olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Yukarıda tanımlanan diğer
ilgili ürün pazarları ise Google’ın bağlayan ürün pazarındaki uygulamalarının etkisinin
görüldüğü pazarlardır. 4054 sayılı Kanun’un 3. maddesinde hâkim durum “belirli bir
piyasadaki bir veya birden fazla teşebbüsün, rakipleri ve müşterilerinden bağımsız hareket
ederek fiyat, arz, üretim ve dağıtım miktarı gibi ekonomik parametreleri belirleyebilme gücü”
olarak tanımlanmaktadır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere herhangi bir teşebbüsün hâkim
durumda olduğunu ileri sürebilmek için söz konusu teşebbüsün pazarda yer alan aktörlerin
rekabetçi baskılarından bağımsız bir şekilde hareket edebilmesi gerekmektedir.
(116) Konuya ilişkin olarak Hâkim Durumdaki Teşebbüslerin Dışlayıcı Kötüye Kullanma
Niteliğindeki Davranışlarının Değerlendirilmesine İlişkin Kılavuz’da (Hâkim Durum
Kılavuzu), her bir olayın kendine özgü koşullarının göz önünde bulundurulması
gerçeğinden hareketle herhangi bir teşebbüsün hâkim durumda olup olmadığının
değerlendirilmesinde temel olarak; incelenen teşebbüsün ve rakiplerinin ilgili pazardaki
konumu, pazara giriş ve pazardaki büyüme engelleri, alıcıların pazarlık gücü gibi kriterler
sayılmıştır. Bu kapsamda öncelikli olarak hâkim durumda olup olmadığı incelenen
teşebbüs ile rakiplerinin ilgili pazardaki konumunu ortaya koyan pazar paylarının seyri
değerlendirilecektir.
(117) Rekabet hukuku analizlerinde belirli bir piyasada pazar gücünün tespitinde kullanılan en
önemli gösterge, incelenen teşebbüsün ve rakiplerinin pazar payıdır. Belirli düzeydeki
pazar paylarının hâkim duruma işaret edebileceği kabul edilmektedir. Örneğin, Avrupa
18-33/555-273
35/117


Birliği Adalet Divanı (ABAD) Hoffman-La Roche kararında istisnai durumlar haricinde
süregelen çok yüksek pazar paylarının bir hâkim durumun varlığına delil teşkil ettiğini
belirtmiştir21. Mahkeme Hoffman-La Roche kararında geçen yüksek pazar payları ifadesini
AKZO kararında somutlaştırmış ve %50’nin üzerindeki pazar paylarının aksi ispat
edilmediği takdirde teşebbüsün ilgili ürün pazarında hâkim durumda olduğunu gösterdiğini
belirtmiştir22. Genel Mahkeme, pazar paylarına ilişkin değerlendirmeyi Hilti kararında
derinleştirmiş ve teşebbüsün %70-80 bandındaki pazar payının kendi başına teşebbüsün
hâkim durumda olduğunun açık bir göstergesi olduğu değerlendirmesini yapmıştır23.
(118) Benzer şekilde Hâkim Durum Kılavuzu’nda, aksini gösterecek bir durum söz konusu
değilse, Kurulun yerleşik uygulamasında %40’ın altında pazar payına sahip olan
teşebbüslerin hâkim durumda olması ihtimalinin düşük olduğu kabul edilmekte, bu düzeyin
üzerinde pazar payına sahip olan teşebbüsler bakımından ise daha detaylı bir incelemeye
gidilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
(119) Pazar payları; ciro, satılan ürün adedi, kapasite, vb. gibi farklı veriler üzerinden
ölçülebilmektedir. Ürünün homojen/farklılaşmamış olduğu ve pazarın tam kapasiteye yakın
noktada faaliyet gösterdiği durumlarda bu üç verinin yakın sonuçlar vermesi
beklenmektedir. Aşağıda bu unsurlar çerçevesinde, “lisanslanabilir mobil işletim sistemleri”
pazarında Google’ın konumu değerlendirilecektir.
(120) Cihaz üreticilerinin Apple dışında neredeyse tamamı lisanslanabilir mobil işletim sistemi
kullandığından ve bu alanda yine neredeyse tüm cihaz üreticileri TAİS’i tercih ettiğinden
cihaz üreticilerinin pazar payı lisanslanabilir mobil işletim sistemleri alanındaki pazar payları
hakkında da bilgi verecektir. Bu çerçevede ilk olarak, 2010-2017 (Ocak-Mayıs) döneminde
akıllı telefon satış adetlerine göre teşebbüslerin pazar payları aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir.
Tablo 5: 2010-2017 Dönemi Akıllı Telefon Satış Adetlerine Göre Teşebbüslerin Pazar Payları (%)
2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017(Mayıs)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
TOPLAM ̴100,00 ̴100,00 ̴100,00 100,00 ̴100,00 ̴100,00 ̴100,00 100,00
Kaynak: Teşebbüslerden gelen bilgiler ve GFK raporları.

21 Hoffman-La Roche 1979 ECR 461 para. 39-41.
22 Dava C-62/86, AKZO Chemie BV v. Commission [1991] ECR I-3359, para. 60.
23 Hilti CFI Dec. 12, 1991, 1991 ECR II-1439, para.92.
18-33/555-273
36/117


Grafik 8: 2013-2017 Dönemi Akıllı Telefon Satış Adetlerine Göre Teşebbüslerin Pazar Payları (%)


(…..TİCARİ SIR…..)


Kaynak: Teşebbüslerden gelen bilgiler ve GFK raporları.
(121) Tablodaki verilerden, TAİS kullanan (…..) pazar payının yıllar itibarıyla dalgalı bir seyir
izlediği görülse de %(…..) yakın bir pazar payıyla piyasadaki en büyük teşebbüs olduğu
anlaşılmaktadır. Piyasadaki ikinci oyuncu olan (…..) ise 2013’den bu yana pazar payını
artırdığı ve 2017 itibarıyla %(…..) civarında pazar payına sahip olduğu görülmektedir. 2011
ve öncesinde piyasadaki önemli oyuncu olan (…..) ise günümüzde piyasadan silindiğini
ifade etmek mümkün olabilecektir. (…..) ve diğer oyuncuların ise piyasada (…..) ve (…..)
ile rekabet etmeye çalıştıkları anlaşılmakta ancak pazar payları oldukça sınırlı kalmaktadır.
(122) Aşağıdaki tabloda ise 2010-2017 döneminde tüm mobil işletim sistemi pazarındaki ve
lisanslanabilir mobil işletim sistemi pazarındaki pazar paylarına yer verilmiştir.
Tablo 6: Mobil İşletim Sistemleri Pazar Payları (%)
2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 (Mayıs)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
Kaynak: Teşebbüslerden gelen bilgiler ve GFK raporları.

Grafik 9: 2013-2017 Dönemi Mobil İşletim Sistemleri Pazar Payları (%)


(…..TİCARİ SIR…..)


Kaynak: Teşebbüslerden gelen GFK raporları.

Grafik 10: 2013-2017 Dönemi Lisanslanabilir Mobil İşletim Sistemleri Pazar Payları (%)


(…..TİCARİ SIR…..)


Kaynak: Teşebbüslerden gelen GFK raporları.
(123) Tablodaki ve grafikteki verilerden, 2017 yılı Ocak-Mayıs döneminde %(…..) pazar payına
sahip olan TAİS’in mobil işletim sistemi pazarında önemli bir pazar gücüne sahip olduğu
anlaşılmaktadır. Soruşturma kapsamında cihaz üreticileri ve operatörler ile yapılan
18-33/555-273
37/117


görüşmelerin açıkça gösterdiği üzere, ülkemizdeki (…..) mobil cihazlardır. TAİS’i %20,24
ile (…..) sahip olduğu (…..) mobil işletim sistemi takip etmektedir.
(124) Bununla birlikte yukarıdaki verilerden çıkarılacak en net sonuç, kendi işletim sistemini
kullanan Apple hariç, tüm önde gelen cihaz üreticilerinin ((…..)) Google ile imzaladıkları
sözleşmeler kapsamında TAİS kullandıklarıdır. Cihaz üreticisi Apple’ın mobil işletim sistemi
talebi olmadığı dikkate alınırsa Google, Türkiye’deki mobil cihaz üreticilerinin tek mobil
işletim sistemi sağlayıcısı konumunda olup, bu anlamda pazarda rakipsizdir.
(125) Öte yandan ilgili ürün pazarına ilişkin bölümde de belirtildiği üzere, bir cihaz üreticisinin
kendi ekosistemine sahip ve uygulama mağazaları dâhil tüm işlevselliği haiz alternatif bir
işletim sistemi yaratmasının güç olması, bu alanda arz ikamesinin olası olmadığını
göstermektedir. Dolayısıyla lisanslanabilir mobil işletim sistemleri pazarında cihaz üreticileri
tarafından kullanılabilecek işletim sistemi olarak sadece TAİS kalmaktadır. Her ne kadar
Windows lisanslanabilir mobil işletim sistemi olsa da pazar payı göz önüne alındığında
TAİS karşısında rekabet şansını yitirdiği görülmektedir.
(126) Görüşüne başvurulan cihaz üreticilerinin değerlendirmelerinin de bu yönde olduğu
görülmektedir. (…..), Windows ile TAİS’in farklı kullanım alanları olan işletim sistemleri
olduğunu, iş hayatında ağırlıklı olarak Windows işletim sistemlerine sahip mobil cihazların
ön plana çıktığını, TAİS’in ise diğer alanlarda (oyun, sosyalleşme gibi bireysel
kullanımlarda) daha yoğun kullanıldığını ifade etmiştir.
(127) (…..) ise Windows yerine TAİS işletim sistemi tercihini çok fazla tercih edilen Google Play
uygulama mağazası, Haritalar ve YouTube gibi uygulamaları içinde barındırıyor olmasına
bağlamaktadır. (…..) aynı zamanda (…..) ve (…..) gibi işletim sistemlerini de cihazlarını
ayrıştırarak farklı müşterilere ulaşabilmek adına kendisinin geliştirdiğini ancak bu işletim
sistemlerine sahip cihazları Hindistan ve Rusya gibi ülkelerde satışa sunduğunu ifade
etmektedir. Dolayısıyla ülkemizde üretilen cihazlar bakımından söz konusu işletim
sistemlerinin kullanılmadığı anlaşılmaktadır.
(128) (…..) TAİS tercihini Windows işletim sisteminin sahip olduğu oldukça sınırlı pazar payı ile
izah ederken, (…..) tercih nedenlerini lisans ücretinin olmaması, yazılım geliştirmelerinin
daha kolay yapılması, geliştirici sayısının çok olması ve kod örneklerine internet
ortamından rahatça erişim olarak sıralamıştır.
(129) (…..), TAİS’in büyük bir uygulama ekosistemine sahip olduğunu, dünya genelindeki
bilinirliğinin de cihaz satışlarına olumlu katkı sağlayacağı beklentisi ile Android’i diğer
işletim sistemlerine tercih ettiklerini belirtirken, (…..) ise açık kaynak sistemi, olgunlaşmış
ve birleşmiş ekosistemi, yüksek pazar payına bağlı tüketici tercihi ve telif ücreti gibi
nedenlerden dolayı Windows yerine Android’i tercih ettiklerini belirtmiştir. (…..) de yukarıda
belirtilen benzer hususlara vurgu yaparken (…..) ise “Windows Mobile desteğini kestikten
sonra, iOS ile kıyaslanabilecek bir büyüklükte tek işletim sistemi alternatifi olarak kalmıştır.
Açık kaynak olması ve üreticilerden lisans bedeli istememesi de seçilmesini sağlamaktadır.
Google Play uygulama pazarını sistemimize eklediğimiz takdirde kullanıcılar ilgilendikleri
uygulamalara kolaylıkla ulaşabilecektir.” değerlendirmesinde bulunmaktadır.
(130) Görüldüğü üzere ülkemizde faaliyet gösteren cihaz üreticilerinin TAİS’in sahip olduğu pazar
payı, uygulama mağazası ve uygulama ekosisteminin eriştiği boyut gibi nedenlerle TAİS’i
diğer lisanslanabilir mobil işletim sistemlerinden ayrı konumlandırdıkları görülmektedir.
Nitekim söz konusu cihaz üreticilerinden hiçbiri Windows işletim sistemine sahip bir mobil
cihaz üretmemektedir. Bu durum ülkemizdeki mobil işletim sistemlerinin pazar paylarına da
yansımıştır. Bu nedenle TAİS’in lisanslanabilir mobil işletim sistemleri pazarında 2013
18-33/555-273
38/117


yılından bu yana hakim durumda olduğu, 2016 yılından itibaren ise neredeyse tek sağlayıcı
olarak bu konumunu sürdürdüğü anlaşılmıştır.
(131) Bu noktaya kadar yapılan değerlendirmeler TAİS’in tekel konumunda olduğunu
göstermiştir. Bununla birlikte pazar payı verileri dışında TAİS’in hakim durumunu sağlayan
ve güçlendiren diğer unsurlara da kısaca değinilecektir. Öncellikle, Google’ın hâkim
durumunun bağlayan ürün pazarında (lisanslanabilir mobil işletim sistemleri pazarı) dolaylı
ağ etkileri nedeniyle de güçlendiği görülmektedir. Tüketici ve cihaz üreticileri açısından
mobil işletim sistemlerinin en önemli unsurunun uygulama mağazası olduğundan yukarıda
bahsedilmiştir. Uygulama mağazaları çift/çok taraflı pazar özellikleri nedeniyle yüksek
dolaylı ağ etkileri barındıran ürünlerdir. Bu ağ etkileri ürünlerin gelişim evresinde rekabetçi
avantaj sağlarken kritik eşiğe ulaştıktan sonra rakipler açısından güçlü bir giriş engeli
yaratmaktadır. İşbu dosya kapsamında bu etki, Google’ın iş modeli ile yıllar içerisinde daha
fazla cihaz üreticisinin TAİS yüklü cihaz sunmasına, bu doğrultuda uygulama geliştiricilerin
bu platform için daha fazla uygulama yazmasına ve dolayısıyla platformun son kullanıcılar
tarafından tercih edilebilirliğinin artmasına ve geri bildirim etkileriyle kendini besleyen bir
döngünün oluşmasına neden olmaktadır.
(132) Bu etkiyi güçlendiren unsurlardan biri de özellikle uygulama geliştiricileri kanalı üzerinden
uygulama mağazalarının rekabetçi güçlerine katkı sunan API’lardır. Herhangi bir
uygulamanın ihtiyaç duyduğu işlevi yeni baştan yaratmak yerine bu işleve işletim sistemi,
başka bir uygulama ya da çevrimiçi hizmetler aracılığıyla ulaşma imkânı sağlayan API’lar
bir uygulama mağazasının en önemli unsurları olarak dikkat çekmektedir. Bu API’ların
yaygınlığı ve gelişmişlik düzeyi uygulama geliştiricilerinin ve nihai kullanıcıların tercihlerini
esaslı biçimde etkilemektedir. Google Play uygulama mağazası bu bakımdan da ciddi bir
ağ etkisi yakalamış ve bu durum uygulama geliştiricisi tabanına da yansımış
görünmektedir.
(133) Aşağıdaki şekilde Google Play uygulama mağazası ve cihaz üreticileri için içerdiği
uygulama sayısı bakımından en yakın alternatif platform olan Amazon uygulama
mağazasının verilerine yer verilmektedir.
Grafik 11: Google Play Uygulama Mağazası ve Amazon Appstore’daki Uygulama ve Geliştirici Sayısı, 2016


(…..TİCARİ SIR…..)


Kaynak: (…..).
(134) Grafikte görüldüğü üzere Google Play uygulama mağazasının 2016 yılı sonunda (…..)
uygulaması mevcutken, Amazon uygulama mağazası için bu sayı (…..)’dir. 2017 yılı
Haziran ayı itibarıyla Google Play uygulama mağazasının (…..) fazla uygulamayı kullanıma
sunduğu belirtilmiştir. Toplam uygulama geliştiricisi açısından ise Google’ın en yakın
rakibinin on katından daha fazla bir büyüklüğe sahip olduğu görülecektir. Amazon
uygulama mağazasının verilerinin de gösterdiği üzere Google Play uygulama mağazasının
uygulama sayısı ve uygulama geliştirici tabanına erişmek alternatif platformlar veya cihaz
üreticileri için kısa veya orta vadede mümkün görünmemektedir. Kaldı ki Google, TAİS
kullanmak isteyen cihaz üreticilerinin Android tabanlı alternatif uygulama mağazası
geliştirmesine yol açacak eylemlerini de Android’in parçalara ayrılmamasına yönelik
sözleşme hükümleri ile engellemektedir. Son kullanıcılar ve cihaz üreticileri için bir işletim
sisteminin en önemli unsuru olarak tanımlanan uygulama mağazalarına ilişkin bu durum,
18-33/555-273
39/117


lisanslananabilir mobil işletim sistemleri pazarındaki Google’ın hâkim durumunu korumakta
ve güçlendirmektedir.
(135) Google’ın lisanslanabilir mobil işletim sistemleri pazarında hâkim durumuna yol açan
nedenlerden bir diğeri de alıcı gücünün olmamasıdır. Mobil cihazlarda kullanılmak üzere
cihaz üreticileri ya kendi işletim sistemlerini geliştirecek ya pazarda sınırlı bir güce sahip
olan Windows gibi alternatifleri kullanacak ya da en yaygın olarak kullanılan TAİS’i tercih
edeceklerdir. Bu alternatiflerden ilki, yukarıda da izah edildiği üzere, yüksek ağ etkileri
nedeniyle cihaz üreticileri açısından olası görünmemektedir. Neredeyse pazardan silinme
noktasında olan Windows’un mevcut pazar payı da makul bir alternatif teşkil etmediğini
göstermektedir. Nitekim dosya kapsamında cihaz üreticileri tarafından gönderilen görüşler
de TAİS’in bu anlamda tek seçenek olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle TAİS
kullanmak isteyen cihaz üreticilerinin Google karşısında oldukça sınırlı bir alıcı gücü
bulunmakta, bu durum da Google’ın lisanslanabilir mobil işletim sistemleri pazarındaki
hâkim durumunu perçinlemektedir.
(136) İnternet arama hizmeti, her ne kadar dosya kapsamında bağlanan ürün niteliğinde olsa ve
dolayısıyla teorik olarak bir hâkim durum analizine ihtiyaç bulunmasa da bağlama
uygulamasının pazardaki etkisinin tüm boyutlarıyla değerlendirmesine katkı sunacağı için
bu pazardaki pazar gücü de analiz edilecektir. Bu kapsamda aşağıdaki iki grafikte,
pazardaki öncü arama motorlarının sunum mecralarına göre pazar paylarına yer verilmiştir.
Grafik 12: Türkiye’de Masaüstü Arama Motoru Pazar Payları (sayfa görüntülemeye dayalı), 2012-2017


(…..TİCARİ SIR…..)


Kaynak: (…..).

Grafik 13: Türkiye’de Mobil Arama Motoru Pazar Payı (sayfa görüntülemeye dayalı), 2012-2017


(…..TİCARİ SIR…..)


Kaynak: (…..).
(137) Yandex’in internet arama hizmetlerinde %(…..) civarında pazar payına ulaştığı ancak
internet arama hizmetlerinin mobil sunumu pazarında Yandex’in pazar payının %(…..)
civarında kaldığı, Google’ın ise %(…..) civarında pazar payına sahip olduğu görülmektedir.
Dolayısıyla bağlayan üründe olduğu gibi bağlanan ürün pazarı olan internet arama
hizmetlerinin mobil sunumu pazarında da Google’ın tekele yakın bir pazar payına ve bu
doğrultuda ciddi bir pazar gücüne sahip olduğu görülmektedir.
(138) Sonuç olarak, yukarıda yer verilen bilgiler ışığında Google’ın lisanslanabilir mobil işletim
sistemleri pazarında TAİS ile gerek tekele yakın pazar payı, gerek dolaylı ağ etkileri ve
gerekse sınırlı alıcı gücü nedeniyle hâkim durumda olduğu tespit edilmiştir.
I.3.2. Google’ın İş Modeli ve Cihaz Üreticileriyle İmzaladığı Sözleşmeler
(139) Dosya konusu başvuruda yer alan iddialar esas itibarıyla, Google’ın cihaz üreticileriyle
imzaladığı sözleşmeler vasıtasıyla TAİS ile Google arama ve belirli Google uygulamalarını
birbirine bağladığı, Google arama bakımından münhasırlık uyguladığı ve Android’in
18-33/555-273
40/117


parçalara ayrılmamasına ilişkin muğlak hükümler vasıtasıyla rakiplerinin faaliyetlerini
zorlaştırdığıdır. Mevcut soruşturma kapsamında, yapılan üç önemli sözleşmenin MADA,
Parçalara Ayırmama Sözleşmesi (Anti-Fragmentation Agreement – AFA) ve RSA olduğu
belirlenmiştir. Bu bölümde öncelikle, daha önce de değinilen Google’ın iş modeli kısaca
özetlenecek ve ardından bu iş modeli içerisinde Google’ın sözleşmelerinin detaylarına yer
verilecektir.
I.3.2.1. Google’ın İş Modeli
(140) Daha önce ifade edildiği üzere, Google hem arama bazlı hem de arama bazlı olmayan
çevrimiçi reklamcılık pazarında önemli bir oyuncu konumundadır. Google’ın mevcut
konumunun anlaşılabilmesi, reklamcılık faaliyetleri, arama motoru faaliyetleri ve daha
sonra geliştirdiği uygulama geliştirme faaliyetleri arasındaki ilişkinin anlaşılmasına bağlıdır.
(141) Google’ın ilk çıkış noktası, sürekli genişleyen internet ortamında kullanıcıların aradıkları
bilgiye ve ihtiyaç duydukları sitelere ulaşmasını temin etmek amacıyla bir arama motoru
algoritmasının oluşturulması olmuştur. Google’ın siteleri ve kaynakları belirli kriterlere göre
puanlayan bu algoritması, dönemin arama motorlarından daha iyi sonuç vermesiyle ön
plana çıkmıştır. Kullanıcıların arama yaparken sergiledikleri davranışlarının da yardımıyla
sürekli bir biçimde yenilenen bu algoritma Google’ı arama motorları alanında dünya
çapında tartışmasız lider konumuna ulaştırmıştır.
(142) Google, arama hizmetine ilişkin kullanıcı trafiğini ve kullanıcıların arama davranışlarını
reklamverenler ve tüketicileri etkin bir biçimde bir araya getirmek için kullanarak yukarıda
açıklanan AdWords’ü geliştirmiştir. Böylelikle Google, kullanıcıdan elde ettiği bilgileri,
hedefleme ve davranışsal reklamlar geliştirmek amacıyla kullanmış ve kullanıcılara özgü
reklamların sunulmasını mümkün kılmıştır. Bu şekilde reklamverenler için cazip bir platform
yaratılarak, Google açısından daha yüksek gelirler ortaya çıkartan bir model geliştirmiştir.
AdSense ve Double Click (AdX) reklam platformları ile de bu kez benzer bir hizmeti, arama
bazlı olmayan reklamcılık kapsamında internet sitelerinin doğrudan pazarlanmayan
kısımları için site yönetimlerine sunmaya başlamıştır.
(143) Google’ın faaliyetleri açısından önemli bir dönüm noktasının mobil cihazların
yaygınlaşması olduğundan bahsedilebilecektir. Mobil cihazlar, gelişimleri ile birlikte
masaüstü/dizüstü bilgisayarların önemli bir alternatifi haline gelmiş, buna ek olarak
kullanım şekilleriyle kullanıcının internete erişiminde farklılaşmalar da ortaya çıkartmıştır.
Masaüstü/dizüstü bilgisayarlarda neredeyse tamamen internet tarayıcısı yoluyla internete
ulaşım sağlayan kullanıcılar mobil cihazların gelişmesiyle tarayıcıların yanı sıra çeşitli
uygulamalar yoluyla da internete erişim sağlama imkânına sahip olmuşlardır.
(144) Google 2005 yılında Android açık kaynak kodlu mobil işletim sistemi yazılımını satın almış
ve geçen 10 yıllık süre içerisinde kendi işletim sistemini kullanan Apple hariç mobil cihaz
üreticilerinin mobil işletim sistemi ihtiyaçlarını gidermek için tercih ettiği tek marka
konumuna ulaşmıştır. Google bu amaçla 2005 ve 2007 yılları arasında uygulama
geliştiricilerinin kullanabileceği birleşik bir alan sağlayan ve orijinal ekipman üreticilerinin,
mobil şebeke operatörlerinin ve donanım üreticilerinin (bilgisayar yongası üreticileri gibi)
yararlanabileceği, güçlü ve kişiye özel uyarlanabilen açık kaynaklı bir işletim sistemi
oluşturulması şeklindeki bakış açısını yaygınlaştırmaya çalışmıştır.
(145) Google’ın faaliyetleri süresince satın aldığı veya kendi geliştirdiği uygulamaların (mobil
dâhil), temasal internet siteleri ile portföyüne hem daha çok reklam sunacak hem de daha
çok tüketici verisi elde edebilecek platformlar kattığından bahsedilebilecektir. Bunlardan en
18-33/555-273
41/117


önemlileri olarak YouTube, Google Maps, Gmail, Chrome internet tarayıcısı ve Google
Drive’ı saymak mümkündür.
(146) Mevcut durumda Google, kullanıcıların yaptıkları aramalar, ziyaret ettikleri web siteleri,
izlediği videolar, tıkladığı reklamlar, kullanıcının konumu, kullanıcıya ait cihazın bilgileri,
kullanıcının IP adresi ve çerez verileri, gönderdiği ve aldığı postalar, eklediği kişiler, takvim
etkinlikleri, yüklediği dijital görüntü ve ses dosyaları gibi verileri toplamaktadır. Google bu
bilgileri, hem Google uygulamalarının ve hizmetlerinin kalitesini arttırmak hem de
kullanıcıya daha uygun reklamlar sunmak amacıyla kullanmaktadır.
(147) Aşağıda sözleşme hükümlerinin yorumlanmasından görüleceği üzere, Google’ın
lisanslanabilir mobil işletim sistemi pazarındaki iş modeli, genel internet arama
faaliyetlerinden elde etmiş olduğu geniş tüketici verisi toplama kabiliyetini, lisanslanabilir
mobil işletim sistemi pazarına aktarma gayretine dayalıdır. Nitekim mobil başta olmak
üzere farklı mecralardan elde edilen geniş tüketici verisi (büyük veri – big data) günümüzde
platform ekonomileri bakımından gelir elde etmek için gerekli en önemli girdi niteliğindedir.
(148) Google’ın, işletim sistemi tedarik ettiği alıcılarına imzalattığı sözleşmeler vasıtasıyla birkaç
amacı birlikte hedeflediği değerlendirilmektedir. Bunlardan ilki, lisanslanabilir mobil işletim
sistemi pazarında kendi kaynak kodunu kullanarak Google’a rakip olabilecek yazılımların
önüne geçme hedefidir. İkincisi, tüketicilerin internete erişimleri içerisinde her geçen gün
daha büyük pay alan mobil cihazlarda kullanılan internet arama hizmetleri pazarında
gücünü pekiştirmektir. Son olarak Google’ın, mobil cihazlarda önyüklü uygulamaları
sayesinde veri toplama kabiliyetini geliştirmeyi ve kimi durumlarda gelir paylaşımı
modelleriyle üreticilerin belirli cihazlarında tek sağlayıcı konumuna geçmeyi hedeflediği
görülmektedir.
(149) Her ne kadar Google, temel Android kodunun Apache lisansı ile internet üzerinden bedava
indirildiğini ve TAİS’e ikame teşkil edebilecek bir işletim sistemi olduğunu iddia etse de,
kararın önceki bölümlerinde detaylıca izah edildiği üzere, bir uygulama mağazası
içermeyen bu temel kodun TAİS’e ticari anlamda ikame olamayacağı açıktır. Bu bakımdan
ticari anlamda kârlı bir mobil işletim sistemine sahip olmak isteyen cihaz üreticileri TAİS’i
kullanmak mecburiyetindedir. Aşağıda değerlendirilecek sözleşme hükümlerinden de
görüleceği üzere Google Play uygulama mağazası ve buna bağlı API’ları içeren GPS’ye
erişebilmek için cihaz üreticilerinin MADA ve AFA olmak üzere Google ile temelde iki
sözleşme imzalaması gerekmektedir.
(150) Bunlara ek olarak Google, isteğe bağlı imzalanan RSA’lar ile cihaz üreticileri ve mobil
şebeke operatörlerine bir ortaklık anlaşması sunarak, cihazlardan elde ettikleri arama
gelirlerini paylaşmaktadır. Bu sözleşmeyi imzalayan ve TAİS kullanan teşebbüsler,
cihazlarında özellikle internet arama ve bu hizmete erişim için kullanılan noktalarda Google
aramaya rakip olabilecek bir başka uygulama, ürün veya servise yer vermeme ve herhangi
bir üçüncü kişiye bunu yapma izni vermeme yükümlülüğü altına girmektedir.
(151) Kararın bu bölümünde AFA, MADA ve RSA’ların ana hatlarına yer verilecektir. Bununla
birlikte, farklı cihaz üreticileri ile imzalanan bu sözleşmelerde ana hatların korunduğu ancak
bazı farklılıkların olabildiği görülmektedir.

18-33/555-273
42/117


I.3.2.2. AFA
(152) Cihazlarında TAİS kullanmak isteyen üreticiler, ilgili lisansları içeren MADA’lara ek olarak
öncellikle AFA imzalamak zorundadır. AFA, cihaz üreticileri ile 2011 yılında imzalanmaya
başlamış ve özü itibarıyla bu zamana kadar değişikliğe uğramadan uygulamada kalmıştır.
2017’de AFA ismi Android Uyumluluk Taahhüdü (Android Compatibility Commitment -
ACC) olarak değiştirilmiş ve fakat özü korunmuştur. AFA’larda bulunan temel düzenleyici
madde sözleşmelerin “Parçalara Ayırmama” başlıklı 2.1. maddesidir:
“2. Anti-Fragmantasyon (Parçalara Ayırmama)
2.1. Google tarafından özellikle yazılı olarak izin verilen haller dışında ve takdir yetkisi
Google'a ait olmak üzere, aşağıdaki koşullar geçerli olacaktır:
(…..).”
(153) AFA’nın yukarıda yer verilen hükümleriyle GMS lisansı alan cihaz üreticilerinin OSA’yı
temel olarak kullanan ve fakat Google tarafından onaylanmamış “Android çatalları” olarak
adlandırılan işletim sistemlerini kullanan cihazlar dağıtmaları engellenmektedir. Bu
engellemeye OSA’nın üçüncü taraflarca geliştirilen uygulama mağazalarıyla birlikte
kullanımı da dâhildir. Bunu tamamlayıcı olarak cihaz üreticisi ayrıca bu tip bir “Android
Çatalı”nın oluşması sonucunu doğurabilecek SDK oluşturulmasına, dağıtılmasına ve
tanıtılmasına katkıda bulunmama yükümlülüğü altına girmektedir. Belirtmek gerekir ki bu
hüküm, cihaz üreticilerinin Android tabanlı olmayan işletim sistemlerini (örneğin Windows
Mobile) kullanan cihazlar dağıtmasına engel oluşturmamaktadır.
(154) TAİS’i önceden yüklemek istemeyen cihaz üreticilerinin AFA’yı benimsemesi kendi
tercihlerine bırakılmıştır. Cihaz üreticilerinin AFA’yı imzalamamaları halinde OSA’yı
kullanarak uyumlu olmayan bir Android sürümü geliştirme veya başkaları tarafından
geliştirilmiş bir “Android Çatalı”nı kullanma imkânları bulunmaktadır. Ancak yinelemek
gerekir ki AFA hükümleri gereği bunu tercih eden cihaz üreticilerinin ürettikleri cihazların
hiçbirinde MADA sözleşmesi ile sunulan TAİS lisansını alma imkânı bulunmamaktadır.
Dolayısıyla MADA ve AFA sözleşmeleri bir arada değerlendirildiğinde Google’ın, cihaz
üreticilerine ve telekom operatörlerine “ya hep ya hiç” koşulu sunduğu, ticari anlamda tek
alternatif olan TAİS’i kullanmak isteyen üreticilere Android Çatalı kullanma yolunu kapadığı
görülmektedir.
(155) Dolayısıyla, AFA ile Google’ın açık kaynak kodu kullanılarak lisanslanabilir mobil işletim
sistemi pazarında farklı bir uygulama mağazası ile birlikte sunularak zaman içerisinde
kendisine rakip olabilecek “Android Çatalları”nın cihaz üreticilerinin Android kodu üzerinde
sahip oldukları tecrübe ile birlikte geliştirilmesini ve pazara yayılmasını önlemeyi
amaçladığı değerlendirilmektedir.

18-33/555-273
43/117


I.3.2.3. MADA - RSA
(156) TAİS lisansı almak isteyen teşebbüsler, Google aramayı, Google arama parçacığını ve
içeriği Google tarafından belirlenen zorunlu uygulama paketini (GMS) MADA sözleşmesi
kapsamında önceden yüklemek zorundadır24. Yukarıda da değinildiği üzere MADA
imzalayan teşebbüslerin buna ek olarak AFA’yı da imzalaması gerekmektedir. GMS içeren
TAİS, bu iki sözleşme kapsamında herhangi bir telif hakkı bedeli talep edilmeksizin
sağlanmaktadır.
(157) Bu bölümde de yukarıda AFA’nın anlatıldığı kısma benzer bir sistem izlenerek önce MADA
sözleşmesi ile getirilen temel kısıtlamalar özetlenecek, daha sonra tarihsel süreç içerisinde
sözleşmede yapılan değişikliklerle birlikte detaylı olarak ele alınacaktır.
(158) Kullanıcı ile birebir etkileşim halinde olan GMS uygulamaları, MADA kapsamında "ana
uygulamalar" veya "seçimlik uygulamalar" olarak ayrışmaktadır. Ana uygulamalar
genellikle Google Play uygulama mağazası, Google arama, Gmail, Hangouts/Talk,
Chrome, Google+, Maps, Street View, YouTube, Google Play Books ve Google Play Music
uygulamalarını barındırmaktadır. Seçimlik uygulamalar ise genellikle Camera/Gallery,
News & Weather, FaceLock, Google Earth, Docs/Drive, News&Weather, Blogger,
Currents, Keep ve TransIate uygulamalarını içermektedir. GMS bu uygulamalara ek olarak
aynı zamanda arka plan uygulamalarını (örneğin; Google Account Manager, Google
Calendar Sync, Google Contacts Sync, GPS ve Setup Wizard) da bulundurmaktadır. Arka
plan uygulamaları kullanıcı ile birebir etkileşim halinde olan ana uygulamaların birbiri ile ve
başka sağlayıcıların uygulamalarının Google hizmetleri ile düzgün bir şekilde çalışmasına
olanak sağlamaktadır. Uygulamalar listesi Google tarafından zaman zaman
güncellenebilmekte ve güncelleme listesi, Google Ürünleri Coğrafi Mevcudiyet çizelgesinde
ilan edilmektedir. Söz konusu doküman, uygulamaların ve bunların spesifik ülkelerde
zorunlu mu yoksa isteğe bağlı mı olduğunun ana hatlarını çizmektedir. MADA hükümleri
doğrultusunda, cihaz üreticileri GMS'yi önceden yüklemek istedikleri takdirde bütün ana
uygulamaları ve arka plan uygulamalarını da ilgili cihaza yüklemek zorundadır.
(159) Yukarıda özetlendiği üzere MADA, imzalayan cihaz üreticilerine, cihazlarına Google Play
uygulama mağazası, belirli Google uygulamaları, Google arama ve Google arama
parçacığını önyükleme yükümlülüğü getirmektedir. Buna ek olarak bu uygulamaların cihaz
içerisinde konumlandırılması ve Google aramanın varsayılan arama servisi olarak
tanımlanmasına yönelik yükümlülükler de getirilmiştir.
(160) Google’dan gelen cevap yazısında 2009 ve 2013 yılları arasındaki MADA’larda tipik olarak
Google arama parçacığı ve Google Play uygulama mağazasının cihazların varsayılan ana
ekranlarında veya varsayılan ana ekrana hemen bitişik ekranda konumlandırılmasının şart
koşulduğu, geri kalan GMS uygulamalarının ise uygulamanın çalıştırıldığı ekrandan en
fazla bir alt ekrana konumlandırılmasının zorunlu kılındığı belirtilmektedir. Google’a göre,
2014’ten itibaren MADA’larda Google arama parçacığının, Google Play uygulama
mağazası simgesinin ve geri kalan temel GMS uygulamalarını içeren bir Google
klasörünün varsayılan ana ekranda yerleştirilmesi şart koşulmaktadır. Bu haliyle Google’a
uygulama ve hizmetler, GMS içeren TAİS’li cihazların ana ekranlarında iki simge (Google

24 MADA sözleşmesi kapsamında yüklenmesi gerekli uygulamalar arasında Google Play uygulama mağazası
da bulunmaktadır. Bununla birlikte daha önceki bölümlerde ifade edildiği üzere, söz konusu uygulama
mağazası ayrı bir uygulama olarak değil işletim sisteminin esaslı bir unsuru olarak değerlendirilmektedir.
18-33/555-273
44/117


Play uygulama mağazası ve Google klasörü) ve yatay bir bar (Google arama parçacığı)
kadar yer kaplamaktadır.
Şekil 2: Ana Ekran Google Simgeleri
Kaynak: Teşebbüsten gelen cevap yazısı.
(161) Varsayılan arama yükümlülüğüne ilişkin olarak ise Google, 2010’dan 2014’e kadar çoğu
MADA’nın “Google aramayı tüm internet arama erişim noktaları, istekleri ve talepleri için
varsayılan arama sağlayıcısı olarak tanımlamaya” yönelik hükümler içerdiğini ancak bu
hükümlerin Ekim 2014 itibarıyla yeni MADA’lardan kaldırıldığını ve akabinde tüm
MADA’lardan çıkartıldığını ifade etmiştir. Bununla birlikte ifade etmek gerekir ki MADA’ların
ilk halinde Google arama, internet aramanın tüm erişim noktalarında ve arama taleplerinde
varsayılan arama olarak düzenlenmiştir. Cihazlardaki teknolojik gelişmelerin ve ürün
dizaynındaki değişikliklerin sonucunda 2014 sonu itibarıyla imzalanan yeni sözleşmelerde
bu hüküm tadil edilmiştir. Yeni sözleşmeye göre cihazların ana ekran tuşuna uzun
basılması marifetiyle Google aramaya erişim zorunluluğu getirilmiştir. Ayrıca cihazın sesli
komut özelliğinin bulunması durumunda Google’ın sesli komut özelliğinin cihaza eklenmesi
ve bu sesli komutun Google aramayı çağırması gerekmektedir.
(162) İlaveten aşağıda görüleceği üzere sözleşmede 2014 yılından itibaren Google, Webview
adlı uygulama içi internet sayfa görüntüleme bileşenini, işletim sisteminde bu görev için
varsayılan olarak ve tek başına atanmasını zorunlu tutmuştur.
(163) MADA’lara ek olarak kimi teşebbüsler ile RSA imzalanabilmektedir. RSA hükümleri ilk
dönemlerde MADA’ların içinde yerleşik olarak bulunabilse de genellikle MADA’ya ek bir
sözleşme olarak imzalanmaktadır. Bu sözleşmeler ile Google, üreticilerin cihazları
üzerinden kendisine yönlendirilen arama trafiğinden veya cihazlarda yüklü Google’a ait
uygulama mağazasından elde ettiği gelirlerin bir kısmını üretici ile paylaşmakta, bunun
karşılığında üreticilerden cihazları üzerinde Google’ın anılan hizmetleri ile rekabet eden
uygulamaları yüklememe taahhüdü almaktadır.
(164) MADA’lardaki kısıtlamaları tespit edebilmek amacıyla Türkiye’ye mobil cihaz sağlayan
üreticilerden (Casper, Huawei, LG, Samsung, Sony, Telpa, Vestel, ZTE) ve Türkiye’de
faaliyet gösteren mobil servis sağlayıcılardan (Avea, Turkcell, Vodafone) Google ile yapmış
18-33/555-273
45/117


oldukları sözleşmeler talep edilmiştir. Bilgi talep edilen teşebbüslerden Google ile MADA
imzalayan teşebbüslerin sözleşmelerine ilişkin bilgiler aşağıda sunulmaktadır.
(…..)
(165) Teşebbüs ilk olarak Google ile 01.04.2011 - 31.11.2013 tarihleri arasında geçerli, içeriğinde
gelir paylaşımı hükümleri de ihtiva eden bir MADA imzalamıştır. Anlaşmaya göre teşebbüs
Google Play uygulama mağazasını (o zamanki adıyla Android Client Market) ve temel GMS
uygulamalarını cihaza önyüklemek zorundadır. Buna ek olarak teşebbüs, uygulama
mağazasından elde edilen gelirin paylaşımına dayalı olarak uygulama mağazasını cihaz
ana ekranının en fazla bir ekran yanına ve GMS uygulamalarını ana uygulama çalıştırma
ekranının en fazla bir alt ekranına koymakla yükümlüdür. Yine teşebbüs sözleşme
kapsamında gelir paylaşımından pay alabilmek için Google arama parçacığını telefon ana
ekranına konumlandırmakla yükümlü kılınmıştır.
(166) Teşebbüs ile Google arasında imzalanan ikinci MADA, 01.09.2014 - 31.08.2016 tarihleri
arasını kapsamış ancak daha sonra gelen değişiklik sözleşmeleriyle bu tarih 30.10.2017’e
kadar uzatılmıştır. Bu sözleşme ile yine teşebbüse Google Play uygulama mağazasını ve
GMS uygulamalarını cihaza önyükleme yükümlülüğü getirmektedir. Yerleştirme
yükümlülükleri ise ilk MADA’dan farklı şekilde belirlenmiştir. Buna göre teşebbüs, Google
Play uygulama mağazası simgesini, GMS uygulamalarını içeren Google klasörünü ve
Google arama parçacığını cihazın ana ekranına yüklemek zorundadır25.
(167) MADA’da yapılan değişiklik ile önceki sözleşmeden farklı olarak iki önemli düzenlemenin
daha getirildiği görülmektedir. Bunlardan ilki cihazda kullanılan uygulamaların kullanıcıya
bir internet sayfası erişimi sağlaması gerektiği durumlarda kullanılan “Google Webview”
bileşeninin bu işlem için varsayılan olarak atanması ve bu işlemleri gerçekleştirebilecek tek
bileşen olmasına yönelik getirilen yükümlülüktür. Webview kullanımı yoluyla, örneğin
Twitter uygulamasında rastladığı bir haber sitesinin linkine tıklayan kullanıcıya, haber sitesi
cihazda yüklü tarayıcıya geçiş yapmak yoluyla değil “Google Webview” bileşeninin
uygulama içerisinde açtığı tarayıcı benzeri bir alan vasıtasıyla sunulmaktadır. Sözleşmeye
göre bu tip uygulama içi tarayıcı hizmeti yalnızca “Google Webview” ile sunulabilecektir.
(168) Diğer düzenleme ise sesli komutlara (hotwords) yöneliktir. Sözleşmeye göre teşebbüsün
cihazının bu tip bir arama başlatmayı desteklemesi halinde, teşebbüs Google’ın sunacağı
sesli arama hizmetini sunmakla yükümlüdür.
(169) Teşebbüs ile Google arasında son MADA’ya yakın bir tarihte (01.09.2014) arama
gelirlerinin paylaşımını içeren bir RSA da imzalanmıştır. Bu sözleşmenin bitiş tarihi ilk
etapta MADA ile uyumlu bir şekilde 31.08.2016 olarak belirlenmişken daha sonra bu süre
31.10.2017’ye kadar çeşitli değişiklik sözleşmeleriyle uzatılmıştır. Sözleşmeye göre (…..),
Google Play uygulama mağazası ve Google arama ile rakip konumdaki uygulamaları
cihazlarına yüklememesi, Google aramayı cihazlarındaki tüm arama işlevleri için varsayılan
arama olarak ataması ve yine cihazlara yükleyeceği internet tarayıcıları için Google
aramayı varsayılan arama hizmeti olarak ataması karşılığında her ay ilgili cihazlar
üzerinden Google’a gelen arama gelirlerinin net tutarından %20 oranında pay almaya hak
kazanacaktır. Bu sözleşmeyle Google, (…..) markalı cihazlarda gelir paylaşımına dayalı bir
münhasırlık elde etmiş olmaktadır.
(170) Bu noktada belirtilmesi gereken bir husus da ilgili sözleşmede Kurul’un 28.12.2015 tarihli,
15-46/766-281 sayılı kararıyla yapılan değişikliklerdir. Bahse konu Kurul kararı ile

25 Teşebbüsün 2014 yılında yaptığı MADA ile Google aramanın varsayılan olarak atanmasına ilişkin hüküm
sözleşmeden çıkarılmıştır. Bununla birlikte teşebbüs ile RSA da imzalandığı gözönünde bulundurulduğunda
Google aramanın varsayılan olarak ve münhasıran atanmasının fiili olarak uygulandığı görülmektedir.
18-33/555-273
46/117


Google’ın, cihaz üreticileri ile imzaladığı tüm sözleşmelerden rekabeti kısıtlayıcı nitelik
taşıyan münhasır önyüklemeye ilişkin doğrudan veya dolaylı hükümlerin kaldırılması
yükümlülüğü getirilmiştir. Bu karar üzerine Google, aralarında (…..) de olduğu altı
teşebbüse bir feragatname göndererek ilgili teşebbüslerle imzaladığı RSA’larda bazı
değişiklikler yapmıştır.
(171) Değişiklikler ile (…..) “Google Now” (Google’ın sesli komutlara cevap veren kişisel asistan
uygulaması) bulunmayan telefonlarında, rakip bir arama hizmeti uygulamasını veya
parçacığını, ana ekranda bir klasörün içerisine veya klasör içerisinde olmayacak şekilde
ana ekran haricindeki herhangi bir ekrana ön yükleme yapma serbestisi getirilmektedir.
Yine (…..), rakip bir arama hizmetinin varsayılan olarak atandığı bir internet tarayıcısını
cihazlarına yukarıdaki yerleştirme sınırları içerisinde önyükleyebilecektir.
(172) Google tarafından yapılan bu düzenlemeler ile münhasır önyükleme şartının esnetilmekle
birlikte tamamen ortadan kaldırılmadığı anlaşılmaktadır. Öncelikle belirtilmesi gereken
nokta, değişikliklerin “Google Now” uygulaması bulunmayan cihazları kapsadığıdır. Buna
ek olarak, rakiplerin ana ekrana ön yüklenmesine doğrudan izin verilmemiş, rakiplerin
uygulamalarını/arama parçacıklarını veya farklı bir arama hizmetine sahip tarayıcılarını ana
ekranda ancak bir klasör içerisinde sunabilecekleri düzenlenmiştir.
(…..)
(173) Teşebbüs ilk olarak Google ile 01.01.2011 - 31.12.2013 tarihleri arasında geçerli bir MADA
imzalamıştır. Anlaşmaya göre teşebbüs Google uygulama mağazasının (o zamanki adıyla
Android Client Market) ve temel GMS uygulamalarının cihaza ön yükleme yapmak
zorundadır. Buna ek olarak teşebbüs uygulama mağazası ve Google arama parçacığını
cihaz ana ekranının en fazla bir ekran yanına ve GMS uygulamalarını ana uygulama
çalıştırma ekranının en fazla bir alt ekranına koymakla yükümlüdür. Yine teşebbüs
sözleşme kapsamında Google aramayı cihaz üzerindeki tüm arama erişim noktaları ve
işlevleri için varsayılan atamakla yükümlü kılınmıştır.
(174) Bu sözleşmenin yerini 01.05.2014’de imzalanan bitiş tarihi 30.04.2016 olan sözleşme
almıştır. Bu sözleşme ile teşebbüse Google Play uygulama mağazası ve GMS
uygulamalarını cihaza ön yükleme yapması, Google Play uygulama mağazası simgesi,
GMS uygulamalarını içeren Google klasörünü ve Google arama parçacığını cihazın ana
ekranına yüklemesi ve yine tüm arama erişim/işlevleri için Google aramayı varsayılan
olarak atanması zorunluluğu getirilmiştir. (…..) ile yapılan ikinci MADA’da bulunan “Google
Webview” ve “sesli komutlara” ilişkin getirilen hükümler bu sözleşmede de yer almaktadır.
(175) Bahsi geçen son sözleşme, ek sözleşmeler ile birlikte 30.09.2017 tarihine kadar
uzatılmıştır. Sözleşmede 28.11.2016 tarihinde bir değişiklik gerçekleşmiş, Google (…..)
gönderdiği yazı ile MADA’da yer alan Google aramanın varsayılan olarak atanma şartının
“ana ekran tuşu ile çağırılan arama işlevi” hariç olmak üzere kaldırıldığını bildirmiştir.
(…..)
(176) Teşebbüs ilk olarak Google ile 01.01.2011 - 31.12.2013 tarihleri arasında geçerli bir MADA
imzalamıştır. Anlaşmaya göre teşebbüs Google uygulama mağazasının (o zamanki adıyla
Android Client Market) ve temel GMS uygulamalarının cihaza ön yükleme yapmak
zorundadır. Buna ek olarak teşebbüs uygulama mağazası ve Google arama parçacığını
cihaz ana ekranının en fazla bir ekran yanına ve GMS uygulamalarını ana uygulama
çalıştırma ekranının en fazla bir alt ekranına koymakla yükümlüdür. Yine teşebbüs
18-33/555-273
47/117


sözleşme kapsamında Google aramayı cihaz üzerindeki tüm arama erişim noktaları ve
işlevleri için varsayılan atamakla yükümlü kılınmıştır.
(177) Teşebbüs ile Google arasında bu ilk MADA ile aynı dönemi kapsayacak şekilde arama
gelirlerinin paylaşımını içeren bir RSA26 da imzalanmıştır. Sözleşmenin bitiş tarihi
31.08.2017’e kadar uzatılmıştır. Sözleşmeye göre (…..), Google arama ile rakip
konumundaki uygulamaları cihazlarına yüklememesi, Google aramayı cihazlarındaki tüm
arama işlevleri için varsayılan arama olarak ataması ve yine cihazlara yükleyeceği internet
tarayıcılar için Google aramayı varsayılan arama motoru olarak ataması karşılığında her
ay ilgili cihazlar üzerinden Google’a gelen arama gelirlerinin net tutarından pay almaya hak
kazanacaktır. Bu sözleşmeyle Google, (…..) markalı cihazlarda arama motoru pazarları
açısından gelir paylaşımına dayalı bir münhasırlık elde etmiş olmaktadır.
(178) Bu anlaşmalardan sonra taraflar arasında 01.05.2014 - 31.05.2016 ve 01.03.2017 -
28.02.2019 tarihlerini kapsayan iki MADA daha imzalanmıştır. Her iki sözleşme ile de
teşebbüse, Google Play uygulama mağazası ve GMS uygulamalarını cihaza ön yükleme
yapması, Google Play uygulama mağazası simgesini, GMS uygulamalarını içeren Google
klasörünü ve Google arama parçacığını cihazın ana ekranına yüklemesi ve yine tüm arama
erişim/işlevleri için Google aramayı varsayılan olarak atanması zorunluluğu getirilmiştir.
(…..) ve (…..) ile benzer olarak bu dönemde yapılan sözleşmelerde “Google Webview” ve
“sesli komutlara” ilişkin yukarıda yer verilen hükümler yer almaktadır.
(179) Yukarıda açıklanan ve Kurul’un 28.12.2015 tarihli, 15-46/766-281 sayılı kararı ile yapılan
değişiklikler, (…..) yapılan gelir paylaşımı sözleşmeleri bakımından da geçerlidir.
(…..)
(180) Teşebbüs ilk olarak Google ile 31.01.2013 - 31.12.2014 tarihleri arasında geçerli bir MADA
imzalamıştır. Anlaşmaya göre teşebbüs Google uygulama mağazasının (o zamanki adıyla
Android Client Market) ve temel GMS uygulamalarının cihaza ön yükleme yapmak
zorundadır. Buna ek olarak teşebbüs uygulama mağazası ve Google arama parçacığını
cihaz ana ekranının en fazla bir ekran yanına ve GMS uygulamalarını ana uygulama
çalıştırma ekranının en fazla bir alt ekranına koymakla yükümlüdür. Yine teşebbüs
sözleşme kapsamında Google aramayı cihaz üzerindeki tüm arama erişim noktaları ve
işlevleri için varsayılan atamakla yükümlü kılınmıştır.
(181) Yukarıda anılan sözleşme 01.01.2014 tarihinde değişikliğe uğramıştır. Bu değişlik ile
teşebbüse, Google Play uygulama mağazası ve GMS uygulamalarını cihaza ön yükleme
yapması, Google Play uygulama mağazası simgesini, GMS uygulamalarını içeren Google
klasörünü ve Google arama parçacığını cihazın ana ekranına yüklemesi ve yine tüm arama
erişim/işlevleri için Google aramanın varsayılan olarak atanması zorunluluğu getirilmiştir.
Diğer teşebbüslerin sözleşmelerine benzer olarak değişiklik ile ayrıca “Google Webview”
ve “sesli komutlara” ilişkin yukarıda yer verilen hükümler de eklenmiştir. Çeşitli tarihlerde
yapılan ek sözleşmeler ile MADA’nın süresi 30.06.2017 tarihine kadar uzatılmıştır.
(182) (…..) ile Google arasında anılan dönemde gerçekleşmiş iki adet RSA de bulunmaktadır.
2013 yılı için imzalanan ilk RSA’ya göre teşebbüs cihazlarına Google arama parçacığı veya
Google aramaya rakip bir uygulamayı yüklememeyi taahhüt etmektedir. Buna ek olarak
Google Chrome’dan farklı bir tarayıcının yüklenmesi halinde bu tarayıcının ana sayfasının
“G” olarak ayarlanmış olması da gerekmektedir. 01.10.2014 tarihinde imzalanan

26 Anlaşmanın sözleşmede yazılı ismi “Mobile Services Distribution Agreement – Mobil Hizmetler Dağıtım
Sözleşmesi” olup RSA’lere benzer hükümler ihtiva etmesi nedeniyle metinde RSA olarak kullanılmıştır.
18-33/555-273
48/117


ve süresi 30.06.2019’a kadar uzatılan RSA’da da o dönem geçerli MADA ve ilk RSA’da
bulunan yükümlüklere benzer yükümlülüklere yer verilmiştir.
(183) Yukarıda açıklanan ve Kurul’un 28.12.2015 tarihli, 15-46/766-281 sayılı kararı ile yapılan
değişiklikler, (…..) ile yapılan gelir paylaşımı sözleşmeleri bakımından da geçerlidir.
(…..)
(184) Türkiye’de yerleşik mobil operatörlerinin de aralarında bulunduğu müşterilere cihaz üretimi
ile iştigal eden (…..) Kurum kayıtlarına ulaşan Google ile ilk anlaşmasının tarihi
01.01.2014’tür. Bu anlaşma halen yürürlükte bulunmaktadır. Bu sözleşme ile teşebbüse
Google Play uygulama mağazasını ve GMS uygulamalarını cihaza ön yükleme yapması,
Google Play uygulama mağazası simgesini, GMS uygulamalarını içeren Google klasörünü
ve Google arama parçacığını cihazın ana ekranına yüklemesi ve yine tüm arama
erişim/işlevleri için Google aramayı varsayılan olarak atanması zorunluluğu getirilmiştir.
Diğer teşebbüslerle yapılan MADA’larda bulunan “Google Webview” ve “sesli komuta”
ilişkin getirilen hükümler bu sözleşmede de yer almaktadır.
(185) (…..) ile Google arasında ayrıca 01.07.2017 tarihinde bir de RSA imzalanmıştır. RSA’ya
göre teşebbüs cihazlarına Google arama parçacığı veya Google aramaya rakip bir
uygulamayı yüklememeyi taahhüt etmektedir. Buna ek olarak Google Chrome’dan farklı bir
tarayıcının yüklenmesi halinde bu tarayıcının ana sayfasının “G” olarak
ayarlanmış olması da gerekmektedir. Bu sözleşmeyle ile Google arama cihazın tüm arama
noktalarında münhasıran yetkili arama hizmeti konumuna gelmektedir.
(…..)
(186) (…..) ile Google arasındaki ilk MADA’nın geçerlilik dönemi 01.09.2014 - 31.08.2015 arası
olarak belirlenmiştir. Bu sözleşme ile teşebbüse Google Play uygulama mağazası ve GMS
uygulamalarını cihaza ön yükleme yapması, Google Play uygulama mağazası simgesi,
GMS uygulamalarını içeren Google klasörünü ve Google arama parçacığını cihazın ana
ekranına yüklemesi ve yine tüm arama erişim/işlevleri için Google aramanın varsayılan
olarak atanması zorunluluğu getirilmiştir. Diğer teşebbüslerle yapılan MADA’larda bulunan
“Google Webview” ve “sesli komuta” ilişkin getirilen hükümler bu sözleşmede de yer
almaktadır.
(187) Teşebbüsün Mart 2017’de yıl sonuna kadar geçerli olarak imzaladığı MADA da ise tüm
arama erişim/işlevleri için Google aramanın varsayılan olarak atanması zorunluluğunun
kaldırıldığı görülmüştür. Ancak ana ekrana Google arama parçacığının yerleştirilmesi, “Ana
Ekran (Home)” tuşuna basıldığında Google aramanın çalıştırılması ve “Google WebView”
bileşenlerinin tek olarak kullanılması zorunluluklarının korunduğu belirtilmelidir.
(…..)
(188) (…..) ile Google arasındaki ilk MADA’nın geçerlilik dönemi 26.11.2013 - 26.11.2015 arası
olarak belirlenmiştir. Bu sözleşme ile teşebbüse Google Play uygulama mağazası ve GMS
uygulamalarını cihaza ön yükleme yapması, Google Play uygulama mağazası simgesi,
GMS uygulamalarını içeren Google klasörünü ve Google arama parçacığını cihazın ana
ekranına yüklemesi ve yine tüm arama erişim/işlevleri için Google aramanın varsayılan
olarak atanması zorunluluğu getirilmiştir. Diğer teşebbüslerle yapılan MADA’larda bulunan
“Google Webview” ve “sesli komuta” ilişkin getirilen hükümler bu sözleşmede de yer
almaktadır.
(189) Teşebbüsün Mart 2016’da 1 yıllık olarak imzaladığı MADA’da ise tüm arama erişim/işlevleri
için Google aramanın varsayılan olarak atanması zorunluluğunun kaldırıldığı görülmüştür.
Ancak ana ekrana Google arama parçacığının yerleştirilmesi, “Ana Ekran (Home)” tuşuna
18-33/555-273
49/117


basıldığında Google aramanın çalıştırılması ve “Google WebView” bileşeninin tek olarak
kullanılması zorunluluklarının korunduğu belirtilmelidir.
(…..)
(190) (…..) ilk imzalamış olduğu MADA 01.04.2014 - 31.03.2015 dönemini kapsamaktadır. Bu
sözleşme ile teşebbüse Google Play uygulama mağazası ve GMS uygulamalarını cihaza
ön yükleme yapması, Google Play simgesini, GMS uygulamalarını içeren Google
klasörünü ve Google arama parçacığını cihazın ana ekranına yüklemesi ve yine tüm arama
erişim/işlevleri için Google aramanın varsayılan olarak atanması zorunluluğu getirilmiştir.
Diğer teşebbüslerle yapılan MADA’larda bulunan “Google Webview” ve “sesli komutlara”
ilişkin getirilen hükümler bu sözleşmede de yer almaktadır.
(191) Teşebbüsün 01.04.2015 – 31.03.2017 döneminde imzaladığı MADA’larda ise tüm arama
erişim/işlevleri için Google aramanın varsayılan olarak atanması zorunluluğunun
kaldırıldığı görülmüştür. Ancak ana ekrana Google arama parçacığının yerleştirilmesi, “Ana
Ekran (Home)” tuşuna basıldığında Google aramanın çalıştırılması ve “Google WebView”
bileşeninin tek olarak kullanılması zorunluluklarının korunduğu belirtilmelidir.
(192) Bununla birlikte bu iki yıllık dönemde teşebbüs ile Google arasında “(…..)” de akdedilmiştir.
Bu anlaşmaya göre teşebbüs cihazlarında “Google Uygulamalarını, Kalifiye Satıcı
Listesi'nin bir parçası olarak bileşenlerin sürücülerini, ayar verilerini ve Google'ın onayladığı
diğer yazılımları içeren Referans Tasarım Projesi ile bağlantılı olarak Şirkete sağlanan” Tek
Sürüm’ü (Single Build) kullanacaktır. Sözleşme ile ayrıca Google tarafından sunulan bu
Tek Sürüm’ün, teşebbüs tarafından değiştirilmesi yasaklanmaktadır.
(193) Bu iki sözleşme birlikte değerlendirildiğinde, MADA’lardaki hüküm çıkartılmış olsa bile
Google’ın cihaz üreticisi teşebbüse kendisinin son halini vererek sağlayacağı işletim
sistemi sürümünde varsayılan olarak kendi arama motorunu atayacağı beklenecektir.
Nitekim uygulamada da böyle olmuş ve işletim sistemlerinde Google arama motorunun
varsayılan arama motoru olarak atanması fiilen devam etmiştir.
I.3.3. Sözleşmelerin Rekabet Hukuku Kapsamında Değerlendirilmesi
(194) Yukarıda yer verilen sözleşmelere ilişkin bilgilerden de görüleceği üzere, MADA
kapsamında tüm cihaz üreticilerine getirilen ana yükümlülükler şöyledir:
- Tüm arama erişim noktalarında Google aramanın varsayılan olarak atanması,
- Google arama parçacığı, Google Play uygulama mağazası simgesi ve Google
klasörünün ana ekranda ayrıcalıklı olarak yerleştirilmesi,
- 2014 yılından itibaren yapılan sözleşmelerde ana ekran tuşuna basılarak çağrılan
arama hizmetinde Google aramanın varsayılan olarak atanması ve sesli komut ile
çağırılan arama hizmetinde Google aramanın kullanılmasının zorunlu kılınması,
- Google Webview bileşeninin yerine getirdiği fonksiyon açısından varsayılan ve tek
olarak tanımlanması.
(195) Google tarafından 2014’ten itibaren zaman içerisinde cihaz üreticilerine gönderilen
feragatnamelerde, arama erişim noktalarında Google aramanın varsayılan olarak
ayarlanmasından feragat edildiği bildirilmiştir. Bu tarihten sonra yapılan yeni sözleşmelerde
de Google aramanın varsayılan olmasına ilişkin ilgili hükmün bu şekliyle bulunmadığı dile
getirilmiştir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, bu düzenlemeler cihazlar üzerinde Google
aramanın varsayılan olarak ve münhasıran önyüklenmesi uygulamalarının tamamıyla son
bulduğu anlamına gelmemektedir. Zira 2014 sonrasında yapılan sözleşmelerde de Google
arama parçacığının yükleme zorunluluğunun devam ettiği ve cihazlardaki değişiklikler
sonucunda tüketiciler tarafından kullanılmaya başlanan erişim noktalarında (ana ekran tuşu
18-33/555-273
50/117


ve sesli komut örneği gibi) Google aramanın önyükleme zorunluluğunun devam ettiği
görülmektedir.
(196) Bu bağlamda Google’ın bahse konu MADA hükümlerinin bağlama teorisi çerçevesinde
değerlendirilmesine aşağıda yer verilecektir.
I.3.3.1. MADA Sözleşmelerinin Bağlama Teorisi Kapsamında Ele Alınması
(197) Google ile herhangi bir sözleşme imzalamak istemeyen, dolayısıyla ürettiği cihazlarda
TAİS’i kullanmayacak olan bir cihaz üreticisi, Android’in herhangi bir Google uygulaması
içermeyen OSA’yı kullanmak suretiyle cihazlarını üretebilecektir. Bununla birlikte söz
konusu cihaz, kararın önceki bölümlerinde ifade edildiği üzere, hem tüketiciler hem de
üreticiler açısından mobil işletim sistemlerinin vazgeçilmez bir unsuru olarak kabul edilen
Google Play uygulama mağazası başta olmak üzere Google’ın diğer servis ve
uygulamalarını içermeyecektir.
(198) Bu noktada akla gelebilecek bir diğer olasılık, OSA ile Android tabanlı diğer uygulama
mağazalarının birleştirilmesi olacaktır. Nitekim Google tarafından gönderilen ilk yazılı
savunmada da bu durum dile getirilmiş ve cihaz üreticilerinin pekâlâ Android tabanlı
1Mobile Market, Appitalism gibi uygulama mağazalarını cihazlarına yükleyebilecekleri ifade
edilmiştir. Bununla birlikte kararın ilgili pazar ve hâkim durum analizi bölümlerinde de
belirtildiği üzere, anılan Android tabanlı uygulama mağazaları Google Play uygulama
mağazasına ikame değildir. Bu tür mağazaların ancak Çin gibi Google ve Google
uygulamalarına erişimi kısıtlayan alt sistemlerde geliştiği, fakat ülkemizde gerek cihaz
üreticileri gerekse de nihai kullanıcı açısından kullanılmasının fiilen mümkün olmadığı
görülmektedir.
(199) Bir an için yeterli ölçeğe erişememiş bu uygulama mağazalarının cihaz üreticileri tarafından
cihazlarında kullanılacağı farz edilse dahi AFA sözleşmeleri ile getirilen “ya hep ya hiç”
koşulu doğrultusunda cihaz üreticilerinin bu güdüleri ortadan kaldırılmaktadır. Şöyle ki, bir
cihaz üreticisinin bu tip “birleştirilmiş android işletim sistemi”ni tek bir cihazına dahi
yüklemesi halinde ürettiği diğer tüm cihazlarında TAİS’i kullanması sözleşme ile
yasaklanmaktadır.
(200) Yukarıda sözleşme hükümleri ile detaylı olarak yer verildiği üzere MADA ile cihaz üreticileri
için alternatifi bulunmayan TAİS’i almaları, bazı Google hizmet ve uygulamalarını da
cihazlarına yükleme koşuluna bağlanmaktadır. Öncelikle cihaz üreticileri Google
sözleşmelerinde yer alan ve Google tarafından ülke/coğrafi konum bazında belirlenen
uygulamaları önyüklü olarak telefonlarında bulundurmak zorundadır. Önyüklü olarak
gelmesi zorunlu olan en kritik uygulama Google arama parçacığı ve Google aramadır.
Buna ek olarak zaman içerisinde veya ülke/coğrafi konuma göre kapsamı değişebilen ve
içerisinde Google Maps, YouTube, Gmail gibi sık kullanılan Google uygulamalarını
barındıran bir uygulama paketini de yüklemek durumundadır. Bunları önyüklemenin yanı
sıra bu uygulamaların telefonda konumlandırılacakları yerler de yine MADA ile Google
tarafından belirlenmektedir. Buna göre Google arama parçacığı, Google Play uygulama
mağazası simgesi ve diğer yüklenmesi zorunlu Google uygulamalarını içeren klasör
cihazların ana ekranlarına Google tarafından belirlenen kriterlere göre yerleştirilmek
zorundadır. Bu düzenlemelerin amacı uygulamaların görünürlüğünü ve kullanılırlığını
arttırmaktır.
(201) Bu koşulların yanı sıra sözleşmelerde dikkat çeken en önemli düzenleme, tüm arama erişim
noktalarında Google aramanın varsayılan arama hizmeti olarak atanmasına yönelik
18-33/555-273
51/117


düzenlemedir. Böylelikle sözleşme ile başka bir arama hizmetinin varsayılan olarak
atanmasının önüne geçilmiş olmaktadır.
(202) Teknolojinin ve TAİS’in gelişimi ile birlikte yukarıda sıralanan “temel” yükümlülüklere ek
olarak zaman içerisinde bazı yeni yükümlülüklerin de getirildiği görülmektedir. Bunlardan
ilki 2014 yılı itibarıyla düzenlenen MADA’larda yer verilen ve uygulamalar içerisinden
internete erişimlerde temel bir tarayıcı hizmeti veren “Google WebView” bileşeninin de
varsayılan ve münhasır olarak önyüklenmesi yükümlüğüdür. Yine pazardaki gelişimin bir
sonucu olarak ortaya çıkan “ana ekran tuşuna uzun basılmasıyla çağırılan arama
hizmetinde” Google aramanın varsayılan olarak atanması ve “sesli komut” çalıştırabilen
cihazlarda Google sesli komutunun önyüklenmesi zorunluluğunun getirildiği görülmektedir.
(203) AFA ve MADA hükümleri bir arada değerlendirildiğinde, ticari anlamda başarılı bir Android
cihaz üretebilmek için cihaz üreticilerinin tek alternatifleri olan TAİS’i kullanmak, Google
aramayı varsayılan arama uygulaması olarak tayin etmek koşuluna bağlanmıştır. Böylelikle
Google, TAİS’in gücünü kullanarak kendisinin iOS işletim sisteminde ücret ödeyerek elde
ettiği “varsayılan olarak atanma” konumuna tartışmasız ve pazarlıksız şekilde hak
kazanabilmektedir. Bu bağlamda rekabet hukukunda bağlama uygulamaları kapsamında
ele alınması gereken bu hükümlerin detaylı olarak analizine aşağıda yer verilmektedir.
I.3.3.2. Bağlama Uygulamaları Hakkında Genel Bilgi
(204) 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesinin ilk fıkrasında, “Bir veya birden fazla teşebbüsün
ülkenin bütününde ya da bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasındaki hâkim durumunu
tek başına yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar ile kötüye
kullanması” yasaklanmakta ve maddenin ikinci fıkrasında da beş bent halinde örnek
niteliğinde kötüye kullanma halleri sayılmaktadır.
(205) Belli şartlar altında, hâkim durumdaki teşebbüslerin bağlama uygulamaları da 4054 sayılı
Kanun’un 6. maddesi kapsamında yasaklanan eylemlerdendir. Hakim Durum Kılavuzu’nda
bağlama, genellikle bir ürünü (bağlayan ürün) hâkim durumdaki teşebbüsten satın alan
müşterilerin bir başka ürünü (bağlı/bağlanan ürün) de aynı teşebbüsten almasını gerektiren
durumlar şeklinde tanımlanmaktadır. Bağlama uygulamaları iki ayrı ürün olarak kabul
edilebilecek ürünlerin entegre edilmesi yoluyla hayata geçirilebileceği gibi (teknolojik
bağlama), sözleşmeler yoluyla (sözleşmesel bağlama) da gerçekleştirilebilmektedir.
(206) Hakim Durum Kılavuzu’nda belirtildiği üzere bağlama, çoğu durumda rekabeti kısıtlayıcı
sonuçları olmayan yaygın bir ticari uygulamadır. Nitekim hem hâkim durumda olan hem de
olmayan teşebbüsler müşterilerine daha iyi ürünler sunabilmek ya da daha az maliyetli
tercihler önerebilmek amacıyla bağlama yapabilmektedir. Diğer taraftan, hâkim durumdaki
bir teşebbüsün bağlı ürün pazarında piyasa kapamaya yol açarak tüketicilere zarar vermesi
de mümkündür. Zira bağlama yoluyla hâkim durumdaki teşebbüs, bağlı pazardaki rakipleri
için potansiyel müşterilerin sayısını azaltarak var olan rakiplerini pazar dışına itebilmekte
ve yeni giriş engelleri yaratabilmektedir. Bağlı pazarın kapanması hâkim durumdaki
teşebbüsün bu pazarda daha çok kâr elde etmesini sağlayabileceği gibi, bağlayan
pazardaki hâkim durumunun güçlenmesine ya da korunmasına da hizmet edebilmektedir.
(207) Hakim Durum Kılavuzu’na göre, bağlayan pazarda hâkim durumda olan teşebbüsün
gerçekleştirdiği bağlama uygulamalarının 4054 sayılı Kanun’u ihlal edip etmediğinin
değerlendirilmesinde iki faktörün varlığı aranmaktadır:
- Bağlayan ve bağlı ürünlerin iki farklı ürün olması,
- Bağlama uygulamasının rekabet karşıtı piyasa kapamaya yol açmasının muhtemel
olması.
18-33/555-273
52/117


(208) İlk olarak, bağlama uygulamasının yokluğunda müşterilerin önemli bir kısmı bağlı ürünü
almaksızın bağlayan ürünü almış ya da alacak durumdaysa bu ürünlerin iki ayrı ürün olduğu
kabul edilmektedir. Bağlı ürün ve bağlayan ürününün iki ayrı ürün olup olmadığının
tespitinde, tercih hakkı olduğunda tüketicilerin ürünleri ayrı ayrı aldığına yönelik doğrudan
kanıtlar ya da pazarda bağlayan ürün olmaksızın bağlı ürünün üretilmesinde ya da
satışında uzmanlaşmış teşebbüslerin varlığı gibi dolaylı kanıtlar kullanılabilmektedir.
(209) İkinci olarak, bağlama uygulamasının bağlayan pazarda, bağlanan pazarda veya her
ikisinde rekabet karşıtı piyasa kapamaya yol açmasının muhtemel olup olmadığı
incelenmelidir. Hakim Durum Kılavuzu’nun 26. paragrafında rekabet karşıtı piyasa
kapamanın oluşup oluşmadığının değerlendirilmesinde dikkate alınacak hususlar şu
şekilde sıralanmıştır:
- Hâkim durumdaki teşebbüsün konumu
- İlgili pazardaki koşullar
- Hâkim durumdaki teşebbüsün rakiplerinin konumu
- Müşterilerin ya da sağlayıcıların konumu
- İncelenen davranışın kapsamı ve süresi
- Fiili piyasa kapamayla ilgili olası deliller
- Dışlayıcı stratejiye dair doğrudan veya dolaylı deliller
(210) Yukarıda yer verilen hususlara ilaveten Hakim Durum Kılavuzu’nda, hâkim durumdaki
teşebbüs tarafından gerçekleştirilen bir bağlama uygulamasının rekabet karşıtı piyasa
kapamaya yol açmasının muhtemel olup olmadığı değerlendirilirken aşağıdaki hususların
da dikkate alınacağı belirtilmiştir:
- Uygulamanın yol açacağı rekabet karşıtı piyasa kapama riski, hâkim durumdaki
firmanın söz konusu stratejiyi kalıcı hale getirdiği durumlarda daha büyük olmaktadır.
Geriye döndürülmesi maliyetli olan teknolojik bağlama gibi davranışlar buna örnek
olarak gösterilebilir.
- Bazı bağlama uygulamalarında, teşebbüsün birden fazla üründe hâkim durumda
olması mümkündür. Bağlamaya konu bu tür ürünlerin sayısı arttıkça rekabet karşıtı
piyasa kapamanın ortaya çıkma ihtimali artmaktadır.
- Bağlı ürünün üretiminin ölçek ekonomisi niteliği taşıdığı durumlarda, bağlayan ürünü
alan müşterilerden mahrum kalan bağlı ürün pazarındaki rakiplerin ölçek etkinliğine
ulaşacak satışı gerçekleştirememesi ihtimali doğmaktadır. Bu durum da rekabet karşıtı
piyasa kapamanın daha muhtemel olduğuna işaret etmektedir.
- Hâkim durumdaki teşebbüsün bağlayan piyasada uygulayabileceği fiyatlar
düzenlendiği takdirde bağlama uygulaması, hâkim durumdaki teşebbüse düzenleme
nedeniyle bağlayan piyasada yaşadığı gelir kaybını telafi etmek üzere bağlı piyasadaki
fiyatları artırma imkânı sunabilir.
- Bağlı ürün, bağlayan ürünün müşterileri için önemli bir tamamlayıcı ürün niteliğinde ise
bağlı ürünün alternatif tedarikçilerindeki bir azalma ve dolayısıyla söz konusu ürünün
bulunabilirliğindeki bir azalma sadece bağlayan ürünün yer aldığı pazara girilecek
olması halinde pazara girişi daha güç hale getirebilmektedir.
(211) Hakim Durum Kılavuzu’nda belirtildiği üzere, bağlama uygulamalarında bulunan hâkim
durumdaki teşebbüslerin, uygulamanın müşterilerin yararına olacak üretim ve dağıtım
tasarrufları sağladığı, normalde pakette yer alan ürünleri ayrı ayrı almak zorunda kalacak
18-33/555-273
53/117


olan müşteriler için işlem maliyetlerini azalttığı ve sağlayıcının bağlı üründen büyük
miktarlarda üretmesi veya satın almasından kaynaklanan etkinliklerin dışarıya
yansıtılmasını sağladığı gibi argümanlar dikkate alınarak analize dâhil edilebilmektedir.
I.3.3.3. Yazılım Pazarlarında Bağlama Uygulamaları27
(212) Bağlama uygulamaları diğer sektörler gibi bilişim teknolojileri alanında da teşebbüsler
tarafından sıklıkla başvurulan bir üretim ve pazarlama yöntemi olup bu sektördeki ürünlerin
kendine özgü yapısı gereği rekabetçi değerlendirmesi geleneksel mal ve hizmetlere ilişkin
bağlama uygulamalarından, vakanın özelliklerine göre farklılık gösterebilmektedir. Bilişim
teknolojileri alanındaki en sık karşılaşılan bağlama uygulamalarından birisi olarak yazılım
entegrasyonu iki farklı yazılım ürününün tek bir yazılım ürünü olarak bir araya getirilmesi
olarak tanımlanmakta ve rekabet hukukunda teknolojik bağlama uygulamaları olarak
değerlendirilmektedir.
(213) Yazılım pazarlarında bağlama uygulamalarıyla üreticilerin ölçekten ve tecrübeden
kaynaklanan olumlu etkileri üretime yansıtarak ürünlerin birlikte üretim ve dağıtımından
sağlanacak tasarrufları tam olarak elde etmeleri amaçlanabilmektedir. Üreticileri bağlama
yapmaya yönelten esas nedenin üretim maliyetlerini düşürmenin dışında birlikte talep
edilen ürünlerin ayrı satılması sonucu ortaya çıkacak iktisadi kaybın ortadan kaldırılması
olduğu da bilinmektedir.
(214) Bağlama uygulamaları zaman içinde tüketici alışkanlıkları gereği de ortaya çıkabilmekte,
bu alışkanlıkların kullanım amaçları doğrultusunda belirgin bir yönde oturmasından sonra
tüketiciler ayrı ayrı satın aldıkları ancak bir arada kullandıkları ürünleri atfettikleri değer
nedeniyle tek bir paket içinde satın almayı tercih etmeye başlayabilmektedir. Bağlama veya
ürün entegrasyonu, üreticiler tarafından ana ürün ile kullanılacak tamamlayıcı ürünlerin
kalitelerini kontrol etmek için de kullanılabilmektedir. Zira teknolojik ürünlerde veya bu
ürünlerin bir araya gelerek oluşturduğu sistemlerde, rakip firmalar tarafından üretilen
tamamlayıcı ürünler nedeniyle ortaya çıkan sorunlar sistemlerin işleyişine tam olarak hâkim
olamayan tüketiciler tarafından ana ürün ile ilişkilendirilebilecektir.
(215) Öte yandan üreticiler tarafından gerçekleştirilen bağlama veya entegrasyon sonucunda
ortaya çıkan nihai ürün, tüketicilere, ürünlerin tek başlarına sunduğu fonksiyonların bir
araya getirilmesinin ötesinde faydalar sunabilmektedir. İki farklı yazılımın birbirleri ile ilişkili
işlemleri aynı anda gerçekleştirmek üzere bir araya getirilmesi, bu yeni yazılım üzerine
yapılacak geliştirmeleri kolaylaştırarak tüketicilerin karmaşık birçok işlemi aynı anda
yapabilen daha gelişmiş programlar ile buluşmalarını sağlamaktadır.
(216) İki farklı yazılım ürününün entegrasyonu, sistemde entegre edilmiş uygulamaların
uygulama programlama ara yüzlerinin bulunmasının, bu uygulamalara rakip ürün üretecek
firmaları yazılımlarında bu API kodlarını tekrar yazmak zorluğundan kurtarması
bağlamında, kaynak israfını engelleyen ve platform yazılımları üzerinde verimli çalışabilen
yeni yazılımların tasarımını kolaylaştırmaktadır. Bu çerçevede, ara yazılımlar gibi API açığa
çıkaran platform yazılımların başka yazılımlara entegre edilmesi, bu yazılımların sunduğu
API’lar vasıtasıyla yeni ürünlerin geliştirilmesinin önünü açabilmektedir. Örneğin, Internet
Explorer’ın Windows’a entegre edilmesi ile bu uygulama tarafından açığa çıkarılan API’lar
internet tabanlı yeni uygulamaların geliştirilmesini kolaylaştırmıştır.
(217) Bağlama uygulamalarının yazılım pazarlarında tüketicilere sağladığı kullanım kolaylığı ve
inovasyonu teşvik edici özelliklerinin yanı sıra rekabet karşıtı etkilerinin dikkatli bir şekilde
değerlendirilmesi gerekmektedir. Bağlama uygulamalarında bir pazarda pazar gücüne

27 Bkz. AKTEKİN, E., Microsoft Davaları Işığında Yazılım Pazarlarında Bağlama Uygulamalarına Yaklaşım
ve Öneriler, Rekabet Kurumu Uzmanlık Tezleri Serisi No:118, Ankara 2012.
18-33/555-273
54/117


sahip olan bir teşebbüsün, pazar gücüne sahip olduğu ürününün -bağlayan ürünün- talebini
bağlanan ürüne endekslemesi olası durumlardan birisidir ve böyle bir durumda bağlanan
ürün piyasasında faaliyet gösteren teşebbüslerin pazardan dışlanma riski ortaya
çıkabilmektedir. Ürünlerin tamamlayıcılık özelliği gösterdiği durumlarda bağlama
uygulamasının, bağlanan pazarı rakiplere kapatabilme ihtimali yüksektir.
(218) Bağlama uygulamaları, yalnızca bağlayan ürün pazarındaki gücün bağlanan ürün pazarına
aktarılması amacıyla kullanılmamakta, birbirleriyle interaktif etkileşim içinde bulunan ve
birbirlerine karşı tamamlayıcı özellik gösteren ürün pazarları bakımından, bağlayan ürün
pazarına girişleri engelleyerek veya söz konusu pazardaki rakipleri marjinal kılarak tekelci
gücün korunmasını sağlamak amacıyla da kullanılabilmektedir. Bağlayan ürün pazarında
pazar gücüne sahip teşebbüsün böyle bir uygulamada bulunmasının altında yatan neden,
birlikte kullanılan iki üründen tamamlayıcı ürün pazarında faaliyet gösteren teşebbüslerin
bu pazarda elde ettikleri deneyim ve tüketici bağlılığı sayesinde ana ürün – bağlayan ürün-
pazarına girmelerinin mümkün olmasıdır. Tamamlayıcı ürünün şebeke dışsallıklarından
etkilenmesi halinde ise pazar gücüne sahip firma, tamamlayıcı ürünün yer aldığı pazara
girişler maliyetsiz olsa bile stratejisini gerçekleştirme imkânına sahip olacaktır. Böyle bir
amaçla yapılan bağlama uygulaması sonucunda hem bağlayan ürün pazarına girişler hem
de bağlanan ürün pazarında oluşabilecek rekabet ortamı engelleneceğinden tüketici refahı
olumsuz etkilenebilecektir. Yazılım pazarları bakımından “tamamlayıcı ürün” kavramının
geleneksel pazarlara göre, bu pazarlardaki ürünler arasındaki interaktif etkileşimin niteliği
gereği daha işlevsel ve bütüncül ele alınması gerektiği değerlendirilmektedir.
(219) Bunun yanında, bağlama uygulamasını gerçekleştiren pazar gücüne sahip bir teşebbüs,
bağlama ile daha geniş bir tüketici kitlesine ulaşma imkânı bulacağından, inovasyon ile
kazanacağı etkinlik avantajlarından daha büyük miktarda fayda elde edecek ve dolayısıyla
bu teşebbüsün ARGE yatırımları yapma güdüsünde bir artış beklenebilecektir. Öte yandan
rakip teşebbüslerin AR-GE harcaması yapma güdülerinin ise azalması ve bu durumun ürün
gelişiminin engellenmesi yoluyla toplam refahı azaltabilmesi söz konusu olabilecektir.
(220) Yazılım pazarlarındaki bağlama uygulamalarına ilişkin güncel kararlar arasında yer alan
Microsoft Windows Media Player (WMP) kararında28 Avrupa Komisyonu (Komisyon), bir
bağlama uygulamasının Avrupa Birliğinin İşleyişine Dair Antlaşma’nın (ABİDA) 102.
maddesi kapsamında ihlal olarak değerlendirilebilmesi için;
- Bağlayan ve bağlanan ürünlerin farklı ilgili ürün pazarlarında yer alması,
- Bağlama uygulamasını gerçekleştiren teşebbüsün bağlayan ürün pazarında hâkim
durumda olması,
- Teşebbüsün tüketicilere bağlayan ürünü bağlanan üründen bağımsız bir şekilde tek
olarak satın alma şansı sunmaması,
- Bağlama sonucunda pazarın rakiplere kapatılması
koşullarının bir arada bulunması gerektiğini belirtmiştir.
(221) 1998 yılında Microsoft’un sunucu işletim sistemleri pazarındaki rakibi Sun Microsystems’in
Komisyon’a yaptığı şikayet üzerine Microsoft hakkında başlatılan ve 2004 yılında
tamamlanan incelemeye ilişkin kararda Komisyon, Microsoft’un rakip sunucu işletim sistemi
üreticilerine kendi işletim sistemi ile tam birlikte işlerliği sağlayacak bilgileri vermeyerek ve
WMP ürününü Windows işletim sistemine entegre ederek müşteri kişisel bilgisayarları
işletim sistemleri pazarındaki hâkim durumunu kötüye kullandığını tespit etmiştir29.

28 Case Comp/C-3/37.792 Microsoft (2004), para. 794.
29 Case Comp/C-3/37.792 Microsoft (2004).
18-33/555-273
55/117


Komisyon, uygulamanın rekabeti kısıtlayıcı etkilerini gidermek amacıyla Microsoft’un
sunucu işletim sistemi yazılım pazarında faaliyet gösteren teşebbüslere kendi işletim
sistemi olan Windows ile tam birlikte işlerlik sağlayacak gerekli tüm bilgiyi vermesine ve
WMP programını içermeyen bir Windows sürümünü satışa sunmasına karar vermiştir.
(222) Komisyon, ortam oynatıcılarının işletim sistemlerinden ayrı olarak birçok firma tarafından
üretiliyor olmasının ve tüketiciler tarafından işletim sistemlerinden bağımsız olarak farklı
ortam oynatıcılarının kullanılmasının bu iki ürünün ayrı pazarlarda yer aldığını gösterdiği
sonucuna ulaşmıştır.
(223) Komisyon, pazar kapamaya ilişkin yaptığı değerlendirmesinde; Microsoft’un müşteri işletim
sistemleri pazarında sahip olduğu %90’ın üzerinde pazar payı sayesinde WMP’nin yaygın
bir şekilde dağıtılmasına karşın, rakip firmaların internet üzerinden dağıtma gibi daha az
etkin yolları kullanması nedeniyle aynı ölçüde dağıtım imkânı bulamayacağını belirtmiş, bu
durumun ise içerik ve ek yazılım üreticilerinin WMP’ye yönelik daha çok ürün ortaya
çıkarmasına ve pazar standardının WMP lehine kayarak pazardaki rekabetin ortadan
kalkmasına neden olacağını savunmuştur. Komisyon, üçüncü taraf olan içerik
sağlayıcılarının, dağıtım avantajı nedeniyle birçok tüketiciyle buluşan WMP formatına
uygun daha çok içerik sağlayacağını, bunun da ilerleyen dönemde pazarda sadece WMP
özelinde içerik sunulması riskini ortaya çıkardığını belirtmiştir.
(224) Microsoft’un karara ilişkin Genel Mahkeme’ye yaptığı temyiz başvurusu reddedilmiş ve
Genel Mahkeme, Komisyon’un pazara ilişkin bu yaklaşımının Hilti ve Tetra Pak-II kararları
ile desteklendiğini ve Microsoft tarafından yapılan tek entegre ürün savunmasının kabul
edilmesi halinde tamamlayıcı hiçbir ürünün ayrı ürünler olarak değerlendirilemeyeceğini
belirtmiş30 ve ancak bağlanan ürüne olan talebin tamamen kaybolmuş olması durumunda
ortada tek bir ürün olduğunun kabul edilebileceğini de eklemiştir. Nitekim ABİDA’nın 102.
Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Kılavuz’da entegrasyon sonucu ortaya çıkabilecek
rekabeti kısıtlayıcı sonuçların sözleşmesel bir bağlamadan daha tehlikeli olacağı ve bu
nedenle teknolojik entegrasyonun sözleşmesel bağlamadan daha katı bir yaklaşımla
değerlendirilmesi gerektiği de vurgulanmıştır.
(225) Söz konusu karara ek olarak 2007 yılında internet tarayıcısı yazılımı üreten Opera
şirketinin, Microsoft’un Internet Explorer (IE) yazılımını işletim sistemine bağlamak suretiyle
hâkim durumunu kötüye kullandığına yönelik şikâyeti üzerine Microsoft hakkında başlatılan
inceleme, 2009 yılında Microsoft tarafından sunulan çözüm önerilerinin Komisyon
tarafından kabul edilmesi ile son bulmuş ve Komisyon Microsoft’un IE’nin işletim sistemi ile
birlikte sunulmasının internet tarayıcıları pazarını rakiplere kapadığı ve uygulamanın
Microsoft’a diğer üreticilerin sahip olamadığı bir dağıtım avantajı sağladığı sonucuna
ulaşmıştır. Komisyon, dağıtım avantajı nedeniyle internet tarayıcıları üzerinde çalışacak
yazılım geliştiricilerinin IE ile uyumlu ürünlere ağırlık verdiklerini; bu durumun IE’nin belirli
özellikleri bakımından rakip ürünlerden geri kalması ile birlikte değerlendirildiğinde alt
sektördeki yenilikçiliği sınırladığını da vurgulamıştır. Microsoft’un işletim sistemindeki
gücünü korumak adına, işletim sistemine ihtiyaç duymadan kimi uygulamaları çalıştırabilen
internet tarayıcılarının dâhil olduğu pazarı kontrol etme amacı olabileceği de Komisyon’un
görüşünün bir parçasını oluşturmuştur. Komisyon, Microsoft’un bilgisayar üreticileri ve
kullanıcılara IE fonksiyonunu kapama imkânı getirmesi ve AB’de satılacak Windows
sürümlerinde açılışta tüketiciye arzu etmeleri halinde rakip tarayıcıları yükleme imkânı
sunan bir açılış ekranı sağlamasına yönelik çözüm önerilerini kabul ederek incelemelerini
sonuçlandırmıştır.

30 Case T-201/04 Microsoft v. Commision (2007), para 920-1.
18-33/555-273
56/117


(226) Türk rekabet hukukunda bağlama uygulamaları, 4054 sayılı Kanun’un hem 4. maddesinde
sayılan rekabeti sınırlayıcı anlaşmalara örnek olarak ilgili maddenin ikinci fıkrasının (f)
bendi, hem de 6. maddede hâkim durumun kötüye kullanılması hallerine örnek olarak
sayılan davranışlardan biri olarak ilgili maddenin ikinci fıkrasının (c) bendi kapsamında yer
almaktadır. Kurul’un bağlama uygulamalarına ilişkin değerlendirme yaptığı kararların31
büyük bir kısmını bankaların kredi kullandırdığı müşterilerine sigorta işlemlerini belirli bir
sigorta acentesinden yapmalarını şart koştuğu anlaşmalar oluşturmaktadır. İlgili kararlarda
uygulamalar 4054 sayılı Kanun’un 4. ve 6. maddesi kapsamında ele alınmış ancak hem
teşebbüsler arası rekabeti kısıtlayıcı bir anlaşmanın olmaması hem de teşebbüslerin hâkim
durumda olmamaları nedenleriyle bağlama uygulamalarına ilişkin detaylı bir
değerlendirmeye gidilmeden ilgili teşebbüsler hakkında soruşturma açılmasına gerek
görülmemiştir.
(227) Yukarıda açıklanan teori ve içtihat çerçevesinde dosya kapsamında incelenen sözleşme
hükmünün 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında bir bağlama ihlali oluşturup
oluşturmadığının tespiti için aşağıda belirtilen altı aşamalı testin uygulanması
gerekmektedir:
- İki ayrı ürünün varlığı
- İki ayrı ürünün bir arada sunuluyor olması
- Bağlayan ürün pazarında teşebbüsün hâkim durumda bulunması
- Bağlanan ürün pazarında fiili veya muhtemel kapama etkisinin oluşması
- Tüketicinin uygulamadan zarar görmesi
- Uygulamanın haklı bir gerekçeye dayanmaması.
(228) Google’ın TAİS lisansının alınabilmesi için imzalanmasını şart koştuğu MADA ile cihaz
üreticilerine getirilen diğer yükümlülüklerin yanı sıra “Google aramanın cihazın tüm arama
noktalarında varsayılan olarak atanması koşulu” ve “Google arama parçacığının ana
ekrana ayrıcalıklı olarak konumlandırılması koşulu” cihaz üreticilerinin alternatif arama
sağlayıcılarına erişimine doğrudan etki etmesi nedeniyle bu teorik çerçeve kapsamında
değerlendirilecektir. Bu noktada, cihazlardaki ve TAİS’teki gelişmelerle birlikte arama
hizmetlerinde erişim için daha yaygın olarak kullanılmaya başlanan “ana ekran tuşuna uzun
basılarak çağrılan Google arama” ve “sesli komuta” ilişkin sözleşme hükümlerinin de bu
bağlamda değerlendirilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
(229) İlaveten uygulama içi internet tarayıcısı fonksiyonu ifa eden Google Webview’in de MADA
ile varsayılan ve tek olarak atanmasının bir bağlama uygulaması teşkil edebileceği
değerlendirilmektedir.


31 20.5.1999 tarih, 99-24/211-124 sayılı; 06.07.2004 tarih, 04-45/574-138 sayılı; 13.12.2007 tarih, 07-
90/1157-450 sayılı; 24.04.2008 tarih, 08-30/376-126 sayılı; 20.05.2009 tarih, 09-23/492-118 sayılı;
05.08.2009 tarih, 09-34/786-191 sayılı ve 05.08.2009 tarih, 09-34/787-192 sayılı Kurul kararları.
18-33/555-273
57/117


I.3.3.4. MADA’nın Google Arama ve Google Webview’e İlişkin Hükümlerinin Bağlama
Teorisi Kapsamında Değerlendirilmesi
I.3.3.4.1. İki Ayrı Ürünün Varlığı
(230) Bir bağlama uygulamasından bahsedebilmek için gerekli ilk unsur iki ayrı ilgili ürün pazarına
ait iki farklı ürünün varlığıdır. Dolayısıyla, bu noktada değerlendirilmesi gereken husus,
lisanslanabilir mobil işletim sistemleri pazarında sunulan ürün olan TAİS ile mobil arama
hizmetleri ve mobil internet tarayıcılarının ayrı ürün ve hizmetler olup olmadığıdır. Anılan
hususa ilişkin detaylı açıklamalara ilgili ürün pazarının tanımlandığı kısımda yer verilmiş ve
buna göre bağlama uygulamasına konu ürünlerin ayrı ilgili ürün pazarlarında yer aldığı
tespit edilmiştir. Bu tespitlere ilave olarak dosya kapsamında önem taşıdığı düşünülen bazı
noktalara aşağıda değinilecektir.
(231) İnternet arama hizmetlerinin mobil sunumunun esasen telefon ekranlarının dizayn tercihine
bağlı olduğu görülmektedir. Örneğin Apple cihazlarda bulunan iOS işletim sisteminin
dizaynı içinde kullanıcıların doğrudan arama hizmetlerine erişimini mümkün kılan bir
uygulama veya parçacık söz konusu değil iken, TAİS içeren cihazlarda mobil arama
hizmetlerine doğrudan erişimi mümkün kılan erişim parçacığının geliştirildiği ve bunu
önceliklendiren bir dizaynın uzun zamandır tercih edildiği görülmektedir.
(232) TAİS içeren cihazlar üzerinden mobil arama hizmetlerine erişebilmenin birden fazla
yöntemi vardır. Bunlardan ilki cihazlarda önyüklü olarak gelen internet tarayıcısı adres
çubuğundan erişimdir. Buna göre bir cihaz kullanıcısı telefonunda yüklü olan bir internet
tarayıcısını, örneğin Chrome’u çalıştırmak suretiyle mobil arama hizmetine erişebilecektir.
Mobil arama hizmetine erişim için yaygın olarak kullanılan ikinci yöntem, Google’ın uzun
zamandan bu yana MADA kapsamında önyüklenmesini zorunlu tuttuğu arama parçacığı
uygulamasıdır. Arama parçacığı uygulaması, diğer uygulamaların tümünde olduğu gibi
kullanıcıları, internet tarayıcıları üzerinden belirli bir internet sitesine/arama motoruna
ulaşma zahmetinden kurtarmaktadır. Böylece kullanıcılara cihazların ana ekranlarında
yerleşik konumda bulunan ve mobil arama hizmetlerine doğrudan erişimi mümkün kılan ve
aynı zamanda iOS gibi rakip işletim sistemlerinde bulunmayan yeni bir erişim yöntemi
sunulmuştur.
(233) Mobil cihazların giderek yaygınlaşması ve bununla birlikte gelen yenilikler, bu cihazların
arama erişim yöntemlerini daha da çeşitlendirmiştir. Son dönemlerde cihazlarda sıklıkla
kullanılmaya başlayan sesli arama ve ana ekran tuşuna uzun basılarak çağırılan arama
hizmetleri TAİS içeren cihazlarda mobil arama hizmetlerine erişim için kullanılan yöntemler
arasına katılmıştır.
(234) Görüldüğü üzere TAİS içeren cihazlarda mobil arama hizmetlerine erişim için birden fazla
yöntem var olsa da temel amaç arama hizmetlerine erişimin sağlanmasıdır. Kullanıcıların
tercih ettikleri farklı yöntemler (internet tarayıcısı, parçacık, sesli arama, asistan) erişilen
temel hizmetin mobil arama hizmeti olması gerçeğini değiştirmemektedir.
I.3.3.4.2. İki Ayrı Ürünün Bir Arada Sunuluyor Olması
(235) Dosya kapsamında elde edilen bilgi ve belgelerden, Google’ın 2011 yılından bu yana
Türkiye pazarına mobil cihaz sunan ve cihazlarında TAİS kullanmak isteyen üreticilere
Google arama parçacığının önyüklenmesi ve Google aramanın cihazların mobil arama
hizmetlerine erişim noktalarında varsayılan olarak atanması yükümlülüğünü getirdiği
görülmektedir. Cihaz üreticilerinin bu yükümlülüğü sağlamadan TAİS’e erişimleri mümkün
olmamaktadır. Böylelikle TAİS’in lisansının alınması Google aramanın da alınması şartına
bağlanmıştır.
18-33/555-273
58/117


(236) TAİS’te yapılan değişiklikler ve kullanıcı alışkanlıklarının buna uyum göstermesi ile birlikte
yeni ortaya çıkan mobil arama hizmetine erişim yöntemlerinin de MADA kapsamında
uygulanan bağlama uygulamasının kapsamına alındığı görülmektedir. Örneğin, son
dönemde cihaz üreticileri ile imzalanan MADA’larda Google arama parçacığının yanısıra
cihazlarda bulunan sesli komut ve ana sayfa tuşuna uzun basılarak çağrılan arama
hizmetleri gibi mobil arama hizmetlerine erişimde kullanılan alternatif erişim noktalarında
da Google aramanın sunulması zorunluluğu getirilmiştir. Dolayısıyla sözleşmesel olarak
cihaz üreticileri tarafından TAİS ile birlikte Google aramanın birlikte alınması zorunlu
kılınmaktadır.
(237) Dosya kapsamında incelenen diğer bağlama uygulaması olan Google Webview bileşeninin
TAİS’e bağlanması ise 2014 yılından itibaren imzalanan MADA’lar ile birlikte getirilmiştir.
Bu sözleşmelerde yer alan ve yukarıda yer verilen açık hüküm gereği, Google Webview
bileşeni, bu fonksiyon için varsayılan olarak ve münhasıran atanmaktadır. Dolayısıyla iki
ayrı ürünün bir arada sunulması koşulunun bu uygulama açısından da sağlandığı açıktır.
I.3.3.4.3. Bağlayan Ürün Pazarında Teşebbüsün Hâkim Durumda Bulunması
(238) Google, TAİS ile lisanslanabilir mobil işletim sistemleri pazarında hâkim durumdadır. Buna
göre, Türkiyede satışa sunulan mobil cihazların oldukça önemli bir bölümü Android işletim
sistemine sahip cihazlar iken söz konusu cihazların neredeyse tamamında TAİS’in
kullanıldığı görülmektedir. Her ne kadar Google tarafından aksinin mümkün olduğu iddia
edilse de, Android cihazlarda, TAİS’in mütemmim cüzü olarak nitelendirilebilecek Google
Play uygulama mağazasına alternatif teşkil edebilecek uygulama mağazaları içeren mobil
işletim sistemlerinin hiç kullanılmadığı ya da bunların kullanımının piyasa dinamikleri içinde
oldukça sınırlı kaldığı görülmektedir. Esasında rakip uygulama mağazalarının piyasada
bulunmasının Google’ın lisanslanabilir mobil işletim sistemleri pazarındaki tekel konumunu
tehdit etmesi mümkün gözükmemektedir. Bunun nedeni cihaz üreticilerinin alternatif
uygulama mağazalarına sahip telefonlarda bu uygulama mağazaları ile birlikte sunacakları
bir işletim sisteminin piyasada bulunmuyor olmasıdır. İlgili ürün pazarı kısmında da
belirtildiği üzere cihaz üreticileri açısından talep edilen ürün uygulama mağazasına sahip
bir işletim sistemidir. Piyasada bulunan uygulama mağazalarının son kullanıcıya
sunulabilmesi için yine bir Android sürümüne ihtiyaç duyulmaktadır.
(239) Bu noktada cihaz üreticilerinin üçüncü parti uygulama mağazaları ile birlikte OSA
kullanarak bir işletim sistemi sunup sunamayacakları sorusu akla gelmektedir. Bu durum
AFA hükümleri gereği cihaz üreticilerinin üretecekleri tüm cihazlarda TAİS ile rekabet
etmekten çok uzak bir Android sürümünü kullanmaları anlamına gelecektir. AFA hükümleri
üreticileri ya hep ya hiç tercihi ile karşı karşıya bırakmaktadır. Cihaz üreticilerinin tüm
üretimlerini henüz Google Play uygulama mağazası kadar gelişmemiş üçüncü parti
uygulama mağazaları ile yine tüketicilerin alışık olduğu Google uygulamalarını
desteklemeyen bir işletim sistemine geçmeleri ticari olarak mümkün değildir. AFA
hükümleri ile desteklenen MADA ile Google, lisanslanabilir mobil işletim sistemleri
pazarında alternatifi olmayan tekel konumuna erişmiştir. Son dönemdeki pazar payları da
bu tespiti desteklemektedir. Nitekim teşebbüslerden elde edilen GFK verileri, bu tür
alternatif işletim sistemlerinin Türkiye pazarındaki pazar payının %(…..) altında olduğunu
göstermektedir. Cihaz üreticileri tarafından TAİS kullanılmadan sadece OSA yüklü
cihazların üretildiği belirtilse de bu durum genellikle kamu kurum ve kuruluşları başta olmak
üzere, belirli bir proje kapsamında üretilen cihazlar için geçerlidir.
(240) Bu bakımdan ilgili testin bu koşulunun da sağlandığı kanaatine varılmıştır.

18-33/555-273
59/117


I.3.3.4.4. Bağlanan Ürün Pazarında Fiili veya Muhtemel Kapama Etkisinin Oluşması
I.3.3.4.4.1. Google Aramanın Varsayılan Olarak Yüklenmesi
(241) Google, TAİS yüklü cihazların mobil arama hizmetlerine erişim için kullanılan arama
noktalarında Google aramayı varsayılan olarak atanması ve cihazların ana ekranına
Google arama parçacığının önyüklenmesi zorunluluğunu getirmektedir. Bu sözleşme
hükümlerinin rakipler üzerinde iki etkisi bulunmaktadır. İlk olarak, rakip arama hizmetlerinin
tek başlarına cihazlara varsayılan arama hizmeti olarak atanması mümkün olmamaktadır.
(242) İkinci etkisi ise, cihaz üreticilerinin, son kullanıcıların en fazla etkileşim halinde bulunduğu
ana ekrana, Google arama parçacığı dışında alternatif arama parçacıklarını yükleme
güdüsünü azaltmasıdır. Şöyle ki, klasik bilgisayarlardaki masaüstüne benzetilebilecek ana
ekran, TAİS kullanan cihazlarda uygulamaların son kullanıcılarla etkileşiminin en yoğun
olduğu arayüz olup TAİS’e özgü bir dizayndır. Buna benzer bir ana ekran dizaynı iOS
cihazlarda bulunmamaktadır. Ayrıcalıklı yerleştirme esaslarına ilişkin MADA hükümleriyle
yıllar içerisinde Google, ana ekranda arama parçacığına ilişkin adeta bir slot oluşturmuş ve
bunu piyasada yerleşik hale getirmiştir. Akabinde Google, bu slotu MADA hükümleriyle
hem son kullanıcılar hem de cihaz üreticileri nezdinde Google aramaya perçinlemiştir. Her
ne kadar Google tarafından bu ekrana ikinci bir arama parçacığının eklenmesinin önünde
bir engel bulunmadığı ifade edilse de, bazı nedenlerle bunun cihaz üreticileri açısından
cazip olmadığı ileri sürülebilecektir. Öncelikle aynı fonksiyonu ifa eden ve ekranda görece
geniş yer kaplayan birden fazla arama parçacığının yerleştirilmesi, ana ekranın
kalabalıklaşmasına, son kullanıcıya kalan alanın azalmasına ve dolayısıyla cihazın son
kullanıcıdaki işlevsellik algısının düşmesine neden olabilecektir. Bu nedenle MADA
hükümleri çerçevesinde Google arama parçacığının konumu sabit olduğundan, cihaz
üreticilerinin onunla aynı görevi ifa edecek bir arama parçacığını tercih etme güdüsünün
azalacağını varsaymak mümkün görünmektedir.
(243) Nitekim dosya kapsamında elde edilen bilgi ve belgelerden, (…..) ile Yandex arasında
benzer bir olayın yaşandığı görülmüştür. Buna göre Yandex öncelikle (…..) model
cihazlarında Google arama parçacığını çıkararak kendi arama parçacığını yüklemesini
talep etmiştir. (…..) bu talebi, kendi adına üretim yapan cihaz üreticisine iletmiş, cihaz
üreticisi tarafından ise bu talebin MADA sözleşmesine aykırılık teşkil edeceği, ancak
Google arama parçacığının kaldırılmadan her iki arama parçacığının birlikte
yüklenebileceği dile getirilmiştir. Fakat bu opsiyon (…..) tarafından tasarımsal nedenlerle
tercih edilmemiş, cihaz Yandex arama parçacığı ikinci ekrana konulmak suretiyle pazara
sürülmüştür. MADA hükümleri ve cihaz üreticilerinin dizayn tercihlerinin birleşik etkisi,
Google arama parçacığının cihazların ana ekranlarında her halükarda bulunması, buna
karşın bazı durumlarda bu ekranların rakip uygulama parçacıklarına kapanmasıdır. Kaldı
ki Yandex’in ikinci ekranda da olsa önyüklü olduğu (…..) söz konusu cihazları pazarda bir
istisna niteliğindedir. Nitekim cihaz üreticilerinden gelen bilgiler, Türkiye pazarında alternatif
internet arama hizmeti sağlayıcılarının önyüklü olduğu cihazın bulunmadığına işaret
etmektedir.
(244) Esasen bu durum internet arama hizmetlerinin mobil sunumu pazarındaki alternatif
teşebbüslerin son kullanıcılara erişimi bakımından oldukça önemli bir kanal olan cihaz
üreticileri kanalında MADA hükümleri vasıtasıyla bir kapama etkisinin yaratılabileceğine
işaret etmektedir. Bu etkiyi, mobil arama hizmetleri alanında yeni bir teşebbüsün çıktığı ve
Türkiye özelinde uzmanlaşan/yerelleşen, bu anlamda ürününü mevcut mobil arama
hizmetlerinden farklılaştıran bir mobil arama hizmeti geliştirdiği bir örnek kapsamında daha
yakından incelemek mümkündür. Böyle bir ürünü elinde bulunduran teşebbüs, son
kullanıcılara ulaşmak bakımından en etkin yöntemlerden biri olan cihaz üreticileri kanalını
kullanmak, Google mobil arama ürünlerinin sahip olduğu gibi bazı cihazlarda varsayılan ve
18-33/555-273
60/117


münhasıran önyüklü olarak belirlenmek stratejisini kullanmak isteyebilecektir. Hatta böyle
bir strateji için cihaz üreticisine belirli oranlarda ödemeler yapmayı da tercih edebilecek ve
bu durum cihaz üreticilerine tüketiciye yansıtabilecekleri avantajlar sağlayabilecektir. Ne
var ki MADA’da Google’ın mobil arama hizmetleri TAİS’e bağlandığından ve cihaz
üreticileri için TAİS’e ve onun mütemmim cüzü olan Google Play uygulama mağazasına
erişim için başka bir alternatif olmadığından, üreticiler Google aramaya rakip hizmetlerin
varsayılan ya da münhasır olarak yüklenme taleplerini asla karşılayamayacaktır.
(245) Dosya kapsamında yapılan inceleme ve görüşmeler, cihaz üreticileri kanalındaki rekabet
kısıtlamasının sadece varsayımsal bir ihtimal olmadığını açık biçimde göstermektedir. Zira
soruşturma aşamasında (…..) tarafından gönderilen bilgiler, geliştirme aşamasında
oldukları mobil arama uygulamasının cihazlarda önyüklü olarak bulunması konusunda
yaşadıkları güçlüğe işaret etmektedir. (…..) bazı cihaz üreticilerinin Google ile imzaladıkları
sözleşmelerin, rakip uygulamaların önyüklenmesi için engel teşkil ettiğini düşündüklerini,
bu nedenle tek bir cihaz üreticisi ile oldukça sınırlı sayıda cihaz için anlaşma
imzalayabildiklerini ifade etmiştir.
(246) Bu noktada cihaz üreticileri kanalına alternatif olan bir başka dağıtım kanalının uygulama
mağazaları kanalı olduğu iddia edilebilecektir. Bu iddiaya göre nihai kullanıcılar, alternatif
arama hizmetlerine uygulama mağazasından başka bir arama uygulaması indirmek
suretiyle de erişebilmektedirler. Herşeyden önce bu yöntemin, arama hizmetlerinin yaygın
biçimde kullanılması için etkin bir araç olan varsayılan olarak önyüklemeye imkân
tanımadığı, bu nedenle cihaz üreticileri kanalıyla aynı etkinlikte olmadığı ifade
edilebilecektir. Kaldı ki cihaz üreticisi teşebbüslerle yapılan görüşmeler, bu kanalın
önemine dikkat çeker niteliktedir. Örneğin, ülkemizde mobil cihaz pazarındaki en büyük
paya sahip olan (…..) tarafından gönderilen bilgi isteme cevabında “Ön yükleme tabi ki en
avantajlı yöntemdir. Kullanıcılar ön yüklü uygulamaları silebilecek olsalar da, ilk açılışta
uygulamanın tüketiciler tarafından görülüyor olması uygulama hakkındaki farkındalığı
artırmaktadır.” ifadelerine yer verilmiştir. (…..) ve (…..) de (…..) ile benzer yönde görüş
beyan etmiştir. (…..), uygulamaların ön yüklü olarak konumlandırılması durumunda
kullanıcının bu uygulamaları yüklemek için ilave bir mobil data/internet harcamasına gerek
kalmayacağını ve cihazı satın aldığında bu uygulamaları hazır bir şekilde kullanmasının
mümkün olabileceğini belirtmektedir. (…..) tarafından yapılan değerlendirme ise dikkat
çekicidir:
“(…..).”
(247) Uygulama mağazaları kanalıyla yapılacak dağıtımın bir başka yönü de reklam
harcamalarıdır. Bu kapsamda (…..) tarafından, “reklam vasıtasıyla tüketicileri uygulamayı
indirmek için mobil mağazalara yönlendirmek" uygulama geliştiricilerin uygulamalarını
tüketicilere ulaştırması için en popüler ve en etkili yol olarak nitelendirmekte ise de, (…..)
reklam kanalının oldukça maliyetli olduğuna dikkat çekmektedir.
(248) Diğer teşebbüsler tarafından konuya ilişkin olarak yapılan değerlendirmeler ise aşağıda yer
verilen tabloda özetlenmiştir:
Tablo 7: Cihaz Üreticilerinin Dağıtım Kanallarına İlişkin Görüşleri
Teşebbüs Uygulama Mağazası/Reklam Kanalı Cihaz Üreticileri Kanalı
(…..) Dolaylı bir yol sunmaktadır.
Kullanım oranını yüksek ölçüde
arttırmaktadır.
(…..)
Bu metod hem sürecin kolaylığı hem de
müşteride farkındalık oluşturma anlamında
kolaylık sağlayan bir metodtur. Zira bu yolla,
uygulamanın, uygulama mağazasından
indirilmesi kolaylaşmaktadır. Ancak bu metod
uygulama sahiplerine yüksek bir tanıtım maliyeti
Bu metod müşteriyi uygulama indirme
zahmetinden kurtardığı için uygulamaların
pazarda penetrasyonunu sağlamak
açısından en verimli metod olmakla
birlikte; kimi durumlarda müşteri bilmediği
uygulamaları kullanmaktan imtina ettiği ya
18-33/555-273
61/117


külfeti oluşturabilecek nitelikte olduğundan,
maliyetsel anlamda diğer yöntemlere göre daha
dezavantajlıdır.
da farkına varmadığı için bu kanalla
dağıtımı yapılan uygulamaların aktiflik
oranı daha düşük olabilmektedir.
(…..)
En çok kullanılan seçenektir. Artık sosyal medya
uygulamaları üzerinden bile reklam yapılarak
kullanıcıları uygulama indirmeye teşvik
edilmektedir. Yeni bir uygulama oluşturulduğunda
sosyal medya kanalları ve uygulamalar üzerinden
yeni uygulamanın reklamı yapılarak kullanıcının
Play Store uygulamasına yönlendirilmesi daha
kolay ve efektif yoldur.
Ön yüklü olarak cihaza uygulama yüklense
bile kullanıcı önce merak edip uygulamayı
açmalı sonra işlevselliğini kabul edip
kullanmaya başlamalıdır. Bu da
tecrübelerimize göre kullanıcı tarafında
çok fazla memnun eden ve kabul gören bir
durum değildir.
(…..)
Bir uygulamanın yüklenebilmesi için, uygulama
sahibi firmanın internet sitesine yönlendirilmek
yerine reklam vasıtasıyla tüketicileri uygulamayı
indirmek için mobil mağazalara yönlendirmenin
en etkili yöntem olduğu kanaatindeyiz. Şöyle ki;
uygulama mağazalarından kısa sürede çok fazla
indirilme oranına ulaşan uygulamalar "Trend
uygulama" olarak ön plana çıkartılmakta ve bu
sayede daha çok dikkat çekerek daha fazla
kullanıcıya kısa sürede ulaşabilmektedir.
Her ne kadar OEM veya ODM'lerle
anlaşmak suretiyle üretilen cihazlarda ilgili
uygulamanın önyüklü olarak gelmesi
avantajlı bir yöntem olsa da; reklam
kullanıcılara ulaşmanın daha etkili bir
yöntem olduğu hususu göz önüne
alındığında etkili bir yöntem olarak
değerlendirilmemektedir.
(…..)
Reklamlar aracılığı ile tüketicilerin mobil
mağazaları takip etmesini sağlamak, en etkili
çözüm olarak görünüyor. Özellikle Facebook ve
Instagram'da yer alan sosyal medya
reklamlarının çok etkili olduğunu düşünüyoruz.
Tüketiciler, bu tarz reklamlarla mobil mağazalara
yönlendirilir. İndirme işlemi söz konusu
olduğunda, internet sitesi sahibine
yönlendirilebilir ve internet sitesinden mobil
mağazaya yeniden yönlendirilme işlemi
yapılabilir.
Cihaza önceden yüklemek tercih edilebilir
ve etkili bir yöntemdir Fakat buradaki
sınırlama, uygulamanın yüklendiği
cihazların satış hacmidir. Eğer bu, dünya
çapında en çok satılan cihazlardan ise,
uygulama çok sayıda tüketiciye
ulaşacaktır; ancak değilse, ulaşım sınırlı
olacaktır.
Kaynak: Teşebbüslerden gelen cevap yazıları.
(249) Tablonun incelenmesinden teşebbüslerin, tüm yöntemlerin kendi içlerinde avantaj ve
dezavantajlarını sıraladıkları görülse de (…..) ve (…..) cihaz üreticileri kanalının
uygulamaların penetrasyon oranlarını arttırdığı tespiti bulunmaktadır. Cihaz üreticilerinden
sadece (…..) ve (…..) uygulama mağazası/reklam kanalını avantajlı olarak
nitelendirmektedir. Bununla birlikte diğer teşebbüslerin bu kanalın yaratacağı maliyeti
gözönüne alarak (…..) ve (…..) ayrışmaktadır.
(250) Görüldüğü üzere farklı gerekçelere dayanmakla birlikte cihaz üreticilerinin ve operatörlerin
önemli bir bölümü cihaz üreticileri kanalının önemine dikkat çekmektedir. Cihazlara
önceden yüklenen uygulamaların rekabet avantajı Yandex tarafından sunulan ekonomik
analiz raporunda da yer bulmuştur. Söz konusu raporda önceden yüklemenin önemi,
Android ve iOS’ta kullanılan mobil internet tarayıcıları karşılaştırılarak gösterilmiştir. Buna
göre, diğer kanallar cihaz üreticisi kanalından daha önemli olsa idi Android ve iOS’ta nihai
kullanıcılar tarafından kullanılan mobil internet tarayıcılarının pazar paylarının birbirine
yakın olmasının bekleneceği ifade edilmiştir. Bununla birlikte pazar gerçekleri açıkça
göstermektedir ki her bir işletim sisteminde önyüklü olarak gelen mobil internet tarayıcısı
kullanıcılar tarafından daha fazla tercih edilmiştir. Bir başka ifade ile iOS kullanıcıları yoğun
olarak Safari’yi, Android kullanıcıları ise Google Chrome’u kullanmaktadır. Raporda bu
değerlendirmeyi destekler şekilde Yandex, Rusya pazarında iPhone kullanıcılarının ezici
çoğunluğunun Safari'yi kullandıklarını, aynı cihazlardaki kullanım verilerine göre Google
Chrome ve Yandex gibi diğer tarayıcıların toplam payının %(…..) 'nin altında olduğunu
18-33/555-273
62/117


belirtmektedir. Android akıllı telefonlarda ise Google Chrome ve Android Browser'ın toplam
payı %(…..) olarak gösterilmiştir.
(251) Bununla birlikte, cihaz üreticileri kanalının önemini en iyi Google’ın kendi uygulamaları
göstermektedir. Zira Google, lisanslanabilir olmayan bir işletim sistemi iOS’un internet
tarayıcısı Safari’de varsayılan arama hizmeti olarak Google’ın kullanılması karşılığında her
yıl üç milyar dolar ödediği şeklinde kamuoyuna yansıyan bilgilerin olduğu görülmektedir32.
(252) Konuya ilişkin olarak Google’dan 2010-2017 döneminde Google'ın Safari tarayıcısında,
Mozilla Firefox tarayıcısında veya başka tarayıcılarda "varsayılan" arama motoru olabilmek
adına (münhasır) bir sözleşme imzalayıp imzalamadığı, eğer böyle bir sözleşme söz
konusu ise bu kapsamda Google tarafından sözleşme taraflarına ne kadarlık bir ödemenin
gerçekleştirildiği hakkında bilgi talebinde bulunulmuştur. (…..):
Tablo 8: (…..)
Tarayıcı (…..)
2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 H1 201733
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
Kaynak: Google’dan gelen bilgiler.
(253) Benzer şekilde Türkiye'deki kullanıcıların 2012 ile Haziran 2017 zaman aralığında Google
ürünleri üzerinden yaptığı aramalar için RSA ortağı cihaz üreticilerine yapılan yıllık
ödemeler ise aşağıdaki şekildedir.

Tablo 9: Google’ın RSA Ortağı Cihaz Üreticilerine Yaptığı Ödemeler
Android RSA Ortağı Trafik Edinme Maliyetleri ("TAC") Ödemesi (TL)
2012 2013 2014 2015 2016 H1 201734
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
Kaynak: Google’dan gelen bilgiler.
(254) (…..). Benzer bir durum cihaz üreticileri kanalında (…..) için de geçerlidir.
(255) Cihaz üreticilerinin ve operatörlerin görüşleri, Yandex tarafından gönderilen ekonomik
analiz raporu ve Google’ın varsayılan arama olarak atanmaya ilişkin Apple’a yaptığı
ödemenin boyutu cihaz üreticisi kanalının önemini açıkça ortaya koymaktadır. Bağlama
uygulaması kapsamında yaratılan “kapama” etkisi itibarıyla değerlendirildiğinde, Google’ın
mobil arama hizmetlerinin dağıtımında, reklam kanalı gibi yöntemleri değil, doğrudan üretici
kanallarını (cihaz üreticileri ve tarayıcı geliştiricileri) kullanması, diğer kanalların etkin ikame
niteliğini açık biçimde ortadan kaldırmaktadır. Dolayısıyla Google, iOS işletim sisteminin
Safari tarayıcısı ve Samsung gibi önemli üretici kanallarını kullanarak kendi mobil arama
uygulamasının dağıtımını sağlarken; rakip mobil arama hizmeti sağlayıcılarına, varsayılan
olarak önyükleme yolunu MADA hükümleri ve bağlama uygulamaları ile TAİS kullanan
cihazlarda açık biçimde kapatmaktadır. Bu etkiyi güçlendiren bir başka husus RSA’lar ile
bu etkinin münhasırlık boyutuna taşınarak kuvvetlendirilmesidir. Bu konuya ilişkin daha
detaylı açıklamalara aşağıda yer verilecektir. Bununla birlikte MADA ile cihaz üreticileri

32 /google-paid-apple-3-billion-remain-iphone-default-search-engine-analyst-
estimate-2017-8.
33 2017’nin ilk altı ayına ilişkin rakamlardır.
34 2017’nin ilk altı ayına ilişkin rakamlardır.
18-33/555-273
63/117


kanalında alternatif arama hizmetleri bakımından fiili ve potansiyel anlamda bir kapama
etkisi yarattığı açıktır.
(256) Bu noktada ele alınması gereken bir başka iddia, son kullanıcıların MADA kapsamında
bağlı olarak gelen uygulamalardaki mobil aramaya ilişkin varsayılan ayarları kolaylıkla
değiştirebilecekleri, dolayısıyla rakipler bakımından bir kapama etkisinden
bahsedilemeyeceği iddiasıdır. Son kullanıcı tarafından cihazlardaki mobil arama
hizmetlerine ilişkin varsayılan aramaların değiştirilebileceği argümanı kapama etkisinin
oluşmadığına değil, tam aksine bu etkinin son kullanıcı davranışları ile nasıl
güçlendirilebileceğine işaret etmektedir. Zira her şeyden önce bu varsayım, ortalama bir
mobil cihaz kullanıcısının, cihazlarında önyüklü olarak gelen uygulamalar üzerinde
değişiklik yapabilmek adına gerekli olan teknik bilgi ve beceriye sahip olduğu kabulüne
dayanmaktadır.
(257) Bu bağlamda görüşüne başvurulan teşebbüsler aşağıdaki hususları ifade etmişlerdir:
- Kullanıcıların, telefonların kurulum menüsündeki uygulama yönetimi fonksiyonu
aracılığıyla, varsayılan uygulamaları diledikleri gibi değiştirebilecekleri; örneğin,
varsayılan arama motoru olarak Google arama yerine Naver veya Bing gibi diğer arama
motorlarını serbest bir şekilde ayarlayabilecekleri ((…..)),
- Ancak kullanıcıların, bunu yapabilmek adına telefonun çalışmasına ilişkin minimum
bilgiye sahip olmaları gerektiği ((…..)),
- Bu değişikliğin ortalama bir cihaz kullanıcısından ziyade teknik bilgisi daha yüksek olan
bir cihaz kullanıcısı tarafından yapılabileceği ((…..)),
- Bu işlemin kolay olmasına karşın teknolojiye yönelik belli bir seviyede bilgisi ve ilgisi
olmayan bir kullanıcının bu süreci zor bulabileceği ve fabrika ayarlarında varsayılan
olarak tayin edilmiş uygulamalar ile devam etme eğilimini gösterebileceği ((…..)),
- Kullanıcıların bu değişiklikleri yapmasının mümkün olmakla birlikte bunun ancak son
kullanıcının, cihaz üzerinde Google'ın zorunlu kıldığı uygulamaları kaldırmadan
alternatiflerini yükleyip kullanabilmesi ile mümkün olabileceği ((…..)),
- Kullanıcıların, birden fazla arama motoru ya da yeni bir arama motoru yüklemek yerine
varsayılan olarak atanan uygulamaları kullanarak telefonların veri kapasitesini
korumak/tüketmemek eğiliminde oldukları, Android cihazlarda sadece kullanıcı
tarafından ikame teşkil edebilecek başka bir uygulama yüklendikten sonra cihazın her
defasında hangi uygulamanın seçilmek istendiğini sorduğu ((…..)).
(258) Dolayısıyla cihazlara önyüklü olarak gelen uygulamalarda kullanılan mobil arama
hizmetlerinin varsayılan olarak tayin edilmesi, örneğin, Google Chrome internet
tarayıcısının mobil arama talepleri için Google servislerini varsayılan olarak kullanması, son
kullanıcıların bilinçli veya bilinçsiz olarak Google mobil arama hizmetini kullanması
amacına hizmet etmektedir. Son kullanıcı tercihlerini esaslı biçimde yönlendiren bu
alanlarda alternatif arama hizmetlerinin varsayılan atanmak suretiyle varlık gösterememesi,
bir kapama etkisi potansiyeli taşımaktadır.
(259) Ayrıca, cihaz ve TAİS’teki gelişmeler neticesinde ortaya çıkan ve giderek daha fazla
kullanılmaya başlanan sesli komut ve ana ekran tuşuna uzun basılarak çağrılan arama
hizmetlerindeki Google aramanın önyüklü olarak gelmesi de bu dışlamanın bir başka
boyutudur. Google, TAİS’i kullanmanın bir şartı olarak bu tür yeni hizmetlerde de Google
arama hizmetinin kullanılmasını şart koştuğundan, bir başka ifade ile yeni erişim
yöntemlerinde kullanılacak Google mobil arama hizmetini TAİS’e bağladığından, rakiplerin
bu gelişen hizmet alanlarında rekabet etmelerinin önü de kapatılmaktadır. Bu doğrultuda
18-33/555-273
64/117


Google’ın hem sistemi dizayn ettiği hem de bu yeni dizayna uygun kuralları koyduğundan
bahsedilebilecektir. Tüketici alışkanlıkları doğrultusunda TAİS’i şekillendiren Google,
MADA’daki Google aramaya ilişkin hükümleri de bu doğrultuda güncellemektedir. Bu
durum, cihazlardaki gelişmelere bağlı olarak kullanılabilecek yeni alanlardaki potansiyel
rekabeti de engellemektedir.
(260) Bağlamanın tüketici nezdindeki kapama etkisini ne şekilde güçlendirdiğini gösteren esaslı
katkı davranışsal iktisat ekolünden gelmektedir. Modern iktisat teorisi, her durumda en etkin
ekonomik kararları alabilen homo-economicus birey varsayımından uzaklaşmış, bunun
yerine insanların ekonomik kararlarını alırken genellikle sınırlı rasyonellik ile hareket
ettiklerini kabul etmeye başlamıştır. Sınırlı rasyonellik, bireylerin tercihlerinin bilişsel
(cognitive), çevresel veya psikolojik kısıtlardan etkilenmesi nedeniyle optimal olmayan
kararlar verdikleri durum olarak tanımlanmaktadır35.
(261) Bu kapsamda değerlendirilebilecek statüko veya varsayılan eğilimi, kişinin hiçbir şey
yapmama, mevcut veya önceki kararlarını koruma eğilimi olarak tanımlanabilecektir.
Statüko eğilimi, bireylerin mevcut durumu korumasına, var olan alternatifleri göz ardı
etmelerine ve statüko seçeneğinin diğer seçeneklere tercih edilmesine yol açmaktadır.
Kişinin mevcut seçiminden vazgeçmesini kayıp olarak değerlendirmesi veya mevcut
seçimine sahiplik etkisi nedeniyle olması gerekenden fazla değer yüklemesi, mevcut veya
önceki durumun korunmasına ve yeni seçeneklerin göz ardı edilmesine yol açabilmektedir.
(262) Varsayılan statünün ve varsayılan seçeneği kullanma eğiliminin ortaya çıkardığı rekabet
engelleri, farklı otoritelerin kararlarında da yer bulmuştur. Birleşik Krallık Finansal Hizmetler
Otoritesi (Financial Services Authority - FCA) tarafından yapılan bir çalışmada, benzer
firmalar tarafından satılan benzer ek motor sigortası ürünlerinin tüketicilere farklı oranlarda
nüfuz ettiği ortaya konulmuştur. Çalışmada, "varsayılan olarak sunulmadığı durumda
tüketicilerin %40’ı tarafından tercih edilen ek sigorta ürünü, ana ürünle birlikte varsayılan
olarak sunulduğunda tüketicilerin tercih etme oranının %80’e çıktığı” tespit edilmiştir36.
(263) Birleşik Krallık’ın telekomünikasyon otoritesi OFCOM, yaptığı bir ekonomik analiz ile asgari
sözleşme süresinin sonunda (tüketici aktif olarak iptal etmediği sürece) müşterilerin
sözleşmelerinin otomatik olarak yenilenmesinin, farklı sağlayıcıya geçme oranını %35
oranında azalttığını ortaya koymuştur37. OFCOM, bu bulgunun ardından, sabit telefon ve
genişbant sözleşmelerinin otomatik olarak yenilenmesini yasaklamıştır.
(264) Benzer şekilde Komisyon, Microsoft ile ilgili kararında, bilgisayarlarında Windows Media
Player (WMP) önyüklü olan kullanıcıların alternatif medya oynatıcıları kullanma
olasılıklarının genel olarak düşük olduğunu tespit etmiştir. Komisyon, üreticilerin sabit disk
kapasitesini tüketen ve WMP ile aynı işlevi sunan alternatif ürünleri WMP ile cihazlarına
yüklemek konusunda isteksiz davrandıklarını tespit etmiştir38. Komisyon kararında ayrıca,
kullanıcı tarafından yapılacak indirme işleminin önceden yüklemenin muadili olamayacağı
hususunda şu değerlendirmeleri yapmıştır: “Bir yazılımın indirilmesi, söz konusu yazılımın
önceden yüklü olması karşısındaki en önemli alternatif dağıtım kanalıdır... ancak yazılımın
indirilmesi, (cihaz üreticisi tarafından) önceden yüklü olarak temin edilmesi kadar verimli

35 Yalçın, Y., “Davranışsal İktisat Yaklaşımıyla Rekabetçi Piyasa Analizi”, Rekabet Kurumu Uzmanlık Tezleri
Serisi, Ankara 2012, s. 15.
36 ‘Applying Behavioural Economics at the Financial Conduct Authority’, Financial Conduct Authority,
Occasional Paper No. 1, Nisan 2013,
paper-1.pdf.
37 ‘Automatically Renewable Contracts, Research into their Effects and Proposals for a General Conditions’,
Ofcom, 3 Mart 2011,
(paragraf 4.3).
38 Case COMP/C-3/37.792, Microsoft, para. 851-857.
18-33/555-273
65/117


bir kanal değildir.”39 Aradaki bu verimlilik farkı, “önceden yüklenmiş yazılımı kullanmak
karmaşık değilken, indirmenin azımsanmayacak sayıdaki kullanıcı tarafından karmaşık bir
işlem olarak” kabul edilmesine dayanmaktadır40.
(265) Komisyon, Microsoft Internet Explorer için verdiği kararında varsayılan seçeneği kullanma
eğilimi ve paketleme konularını bir kez daha ele almıştır41. Komisyon, Microsoft'un, Internet
Explorer'ı Windows'la paketleme uygulamasının bir başlangıç avantajı sağlayıp
sağlamadığını ve böylelikle diğer internet tarayıcılarına erişimde engel teşkil edip
etmediğini değerlendirmek üzere bir tüketici anketi gerçekleştirmiştir. Anket Windows
kullanıcılarının yaklaşık %50'sinin ek bir tarayıcıyı indirmediğini ve %16'sının yalnızca bir
kere alternatif tarayıcı indirdiğini tespit etmiştir. Bu %66'lık kısımda kalan tüketicilerin %55’i
cihazlarında bir tarayıcı olduğu için ek bir tarayıcı indirmeye gerek duymadıklarını, %31'i
nasıl indirileceğini bilmediklerini, %15'i tarayıcıyı indirme veya kurma konusunda
zorlandıklarını, %8'i güvenlik risklerinden endişe duyduklarını ve %7'si ise böyle bir
seçeneğin mümkün olduğunu bilmediklerini ifade etmiştir42. Bu sonuçlar ışığında
Komisyon, Internet Explorer’ın Windows’a bağlanmasının internet tarayıcıları pazarını
kapattığı ve Internet Explorer’a rakiplerin sahip olmadığı yapay bir dağıtım avantajı
sağladığı sonucuna varmıştır43.
(266) Bu çerçevede, cihazlarında önyüklü birtakım uygulamalar bulunan veya varsayılan birtakım
yol ve yöntemlerle arama hizmetlerine erişen kullanıcılar açısından, varsayılan ayarların
değiştirilmesi mümkün olsa dahi, yukarda yer verildiği üzere statüko eğilimi baskın
olabilmektedir. Bu nedenle çift/çok taraflı platform ekonomilerinde teşebbüsler kendi
uygulamalarının görünürlüğünü, yaygınlığını ve kullanımını arttırmak ve çoğu zaman ilk
giren avantajından faydalanmak adına ürünlerin bedava dağıtılması da dâhil farklı iş
modelleri uygulamaktadır. Google da TAİS’e kendi mobil arama hizmetini bağlamakta,
bunların önyüklü olarak tüketiciye ulaştırılmasını temin etmekte ve statüko eğilimi
sonucunda oluşan kullanıcı davranışlarından fayda elde etmektedir. Mobil aramanın
TAİS’e bağlanmasına yol açan sözleşmesel hükümler Google’a fayda sağladığı kadar,
rakiplerin cihaz üreticileri kanalında Google ile benzer avantajlara sahip olmasını
engellemekte ve rakiplerin etkin biçimde rekabet etmelerinin de önüne geçmektedir.
(267) Dolaylı olarak kapama etkisine yol açan bir başka etki ise rakiplerin işlem maliyetlerinin
artırılmasıdır. TAİS kullanmak isteyen cihaz üreticilerinin, Google aramanın varsayılan ve
ayrıcalıklı olarak yerleştirilmesine ilişkin koşulları kabul etmeleri sonucunda, rakip arama
hizmetlerini cihazlarına önyükleme imkânı elde etseler bile, söz konusu hizmetler
cihazlarda Google’a göre daha dezavantajlı konumda olacaktır. Kaldı ki, Google
uygulamalarının önyüklü olarak gelmesinin yarattığı şebeke etkisi ve bilinirlik ile rekabet
etmek isteyen rakip mobil arama hizmeti sağlayıcılarının, bağlamanın etkisinden dolayı,
cihaz üreticileri kanalına alternatif olan reklam kanalı gibi alanlarda daha fazla reklam
harcamalarına katlanmak durumunda kaldıkları/kalacakları da açıktır.
(268) Bununla birlikte son dönemde çift taraflı pazarlardaki bağlama uygulamalarına ilişkin
yapılan iktisadi çalışmalar da Google’ın, MADA sözleşmeleri vasıtasıyla, lisanslanabilir
ticari işletim sistemleri alanındaki hâkim gücünü mobil arama ve dolayısıyla mobil

39 Case COMP/C-3/37.792, Microsoft, para. 859.
40 Case COMP/C-3/37.792, Microsoft, para. 866.
41 Case COMP/C-3/39.530, Microsoft.
42 Case COMP/C-3/39.530, Microsoft, Para. 50-52.
43 Case COMP/C-3/39.530, Microsoft, Para. 39.
18-33/555-273
66/117


reklamcılık alanına taşıyabileceğini, aynı zamanda birden fazla pazarda eriştiği ağ etkileri
nedeniyle, her bir pazara rakiplerin girişlerini de caydırabileceğini göstermektedir.
(269) Carlton/Waldman ve Choi/Stefanadis’in iktisadi modellerine de bu noktada yer verilebilir.
Örneğin, Carlton/Waldman, bağlamanın, mobil arama hizmetlerinde faaliyet gösteren
rakiplerinin Google ile rekabet edebilmesinin ancak rakiplerinin mobil cihaz üreticilerini
TAİS paketinden vazgeçirebilecek düzeyde bir işletim sistemi ve arama hizmeti
sunmalarına bağlı olduğunu ifade etmişlerdir. Choi/Stefanadis bunu bir adım ileriye
götürerek bağlamanın, rakiplerin yatırım güdülerini düşürebileceğini çünkü tek başına iyi
bir işletim sistemi veya arama hizmeti geliştirmenin yerleşik firmanın paketiyle rekabet
etmeye yetmeyeceğini, rakip teşebbüslerin yatırımlarının ancak hem iyi bir işletim sistemi
hem de iyi bir arama hizmeti geliştirmeleri halinde başarılı olabileceğini belirtmiştir.
(270) Çift taraflı pazar özelliği gösteren mobil arama ve mobil reklamcılık alanında Google mobil
arama hizmetlerini cihaz üreticilerinin ücretsiz olarak dağıtmalarına izin veriyor ve nihai
kullanıcılardan da bu anlamda bir ücret talep etmiyor olsa da, bu durum mobil reklamcılık
alanında ciddi bir kaldıraç etkisi yaratmaktadır. Google’a rakip olacak teşebbüsler bu
alanda daha iyi bir ürün üretseler ve bunu negatif fiyatla verseler dahi, MADA
sözleşmelerindeki varsayılan veya münhasır olarak atanmaya ilişkin hükümler rakiplerin bu
pazarlara erişimini önemli ölçüde engellemektedir.
(271) Ülkemizde Apple markalı cihazlar hariç neredeyse tüm akıllı mobil cihazlarda TAİS
kullanıldığından, MADA kapsamındaki bağlama uygulamasının doğal sonucu, Google
aramanın varsayılan olarak atanan ve münhasır olan tek mobil arama hizmeti haline
gelmesidir.
(272) Bu değerlendirmeler sonucunda Google’ın bağlamaya ilişkin faaliyetlerinin, lisanslanabilir
mobil işletim sistemleri pazarında, alternatifi neredeyse bulunmayan TAİS’in hâkim
gücünün internet arama hizmetlerinin mobil sunumu pazarına da taşınmasına yol açtığı ve
rakipler açısından fiili ve potansiyel kapama etkisi yarattığı sonucuna ulaşılmıştır.
I.3.3.4.4.2. Google Webview Bileşeninin Varsayılan ve Münhasır Olarak Atanması
(273) Belirli bir süre öncesine kadar mobil uygulamalarda, belirli internet sayfalarına yönlendirme
yapan bağlantılara tüketiciler, cihazlarda bulunan internet tarayıcıları vasıtasıyla
erişmekteyken, bu durum son dönemde yerini kullanıcıların bağlantıları, uygulamaları terk
etmeden ve uygulama içerisinde görüntülemelerine imkân veren bileşenlerin ortaya
çıkmasıyla değişmiştir. Bir bakıma uygulama içerisinden kullanıcıların internete eriştikleri
yeni bir pencere açılmıştır. Bu kanal/pencere geniş perspektiften bakıldığında tüketici
verilerine erişim için teşebbüslere yeni bir fırsat doğurmuştur. Google, 2014’te MADA’larda
yaptığı değişikliklerle, tüketicilerin bu kanal üzerinden internete erişimlerin yalnızca TAİS
ile yüklenmesi zorunlu olan Google Webview ile yapılması şartını getirmiştir. Böylelikle
Google bu alanda da tek sağlayıcı konumuna erişmiş ve rakip internet tarayıcı üreticilerinin
bu kanala geliştirecekleri alternatif bileşenlerin önünü tıkamıştır. Münhasırlık da içeren bu
durumun rakipler açısından kapama etkisi yarattığı açıktır.
I.3.3.4.5. Tüketici Zararı
(274) Tüketici zararı, hâkim durumdaki teşebbüs faaliyetleri sonucunda tüketicilerin mal ve
hizmetleri daha yüksek fiyatlar ile daha az tüketmelerinden, seçeneklerin azalmasından ve
rekabet sonucu ortaya çıkabilecek dinamik etkinliklerin engellenmesinden kaynaklanan
dara kaybı ekseninde ele alınabilir.
(275) Çok taraflı pazarlara konu hizmetlerin yaygınlaşması ile teşebbüsler ürün ve hizmetlerini
pazarın bir tarafında (genellikle nihai kullanıcılara) bedava sunmaya başlamışlardır. Çok
taraflı pazarlarda ürün ve hizmetlerin pazarın bir tarafında daha fazla kullanılmasından
18-33/555-273
67/117


kaynaklanan şebeke etkisi, pazarın diğer tarafında bu kullanıcılara ulaşmak isteyen
teşebbüsler bakımından bir cazibe yaratmakta ve teşebbüsler bu güce dayanarak gelir elde
etmektedir. Bu dosya kapsamında bağlanan ürün pazarı olarak tespit edilen arama
hizmetlerinin mobil cihazlar üzerinden sunumu ve mobil internet tarayıcısı hizmetleri
pazarları da çok taraflı pazarların tipik birer örneğidir.
(276) Bu noktada önemli bir konu, bedava kullanılan bir üründe tüketici zararının nasıl ele
alınacağıdır. Bilişim teknolojilerine konu pazarların geldiği nokta itibarıyla, tüketici faydasını
sadece parasal değer üzerinden ifade etmek, bu kavramı en dar manada yorumlamak
anlamına gelmektedir ve bu yorum artık çok taraflı pazarların analizi için ihtiyaçlara cevap
vermemektedir. Gelinen noktada tüketiciler, ilgili hizmetler için parasal bir bedel
ödememekte ve fakat bu hizmetleri kullanırken kişisel verilerini ilgili hizmet sağlayıcılarına
açık etmektedir. Bir başka ifade ile ödenen bedel artık kişinin bizzat kullanım
alışkanlıklarına ilişkin veriler haline gelmiştir. Nihai kullanıcıların arama motorlarında en son
hangi ürün ve hizmeti aradıkları, bu aramaları ne sıklıkla yaptıkları ve kişisel ilgi alanlarına
ilişkin ipucu verecek diğer aramaları, reklamverenlerin hedef reklam uygulamaları
bakımından önemli girdilerdir. Bu nedenle kullanıcılar, bıraktıkları sanal izler doğrultusunda
reklama muhatap olmaktadır.
(277) Kişisel verilere erişim ve bunlar üzerinden reklam sunumu, çok taraflı pazarların geldiği
nokta itibarıyla tüketici faydasını doğrudan ilgilendirmektedir. İnternet arama hizmetleri (ve
bunun mobil cihazlar üzerinden sunumu) gibi platform ekonomilerinde tüketiciler artık
katlandıkları parasal bedelleri değil, kişisel verilerine ne kadar erişimin istendiğini dikkate
almaktadır. Bir uygulama ve programın, lokasyondan, arama geçmişine kadar her alanda
her türlü kişisel veriye adeta sınırsız biçimde erişmesi, düne göre tüketiciler nezdinde daha
büyük bir hassasiyetle değerlendirilmektedir. Bu hassasiyet kişisel ölçeğin de ötesine
geçmiştir. Örneğin, Alman Rekabet Otoritesi Bundeskartellamt tarafından Haziran 2016’da
yayımlanan “Platform ve Şebekelerin Pazar Gücüne İlişkin Çalışma Raporu”44, platform
ekonomilerinde herhangi bir bedel talep edilmeyen hizmetlerin gerçekten bedava olarak
nitelendirilip nitelendirilemeyeceğinin olay bazında sorgulanması gerektiğini, bununla
birlikte parasal bedelin ödenmemesinin, kişisel verilerin açık edilmesi ile bir bedel ödendiği
hakikatini değiştirmediğini dile getirmiştir45. Bu açıdan bakıldığında pazar gücünü haiz bir
teşebbüsün geleneksel olarak tüketici ve rakiplerden bağımsız olarak fiyat üzerinde
kurduğu tahakküm, platform ekonomilerinde kişisel veriler üzerinde kurulmaktadır. İşbu
dosya kapsamında MADA hükümleri ile internet arama hizmetlerinin mobil cihazlar
üzerinden sunumu pazarında Google aramaya; mobil internet tarayıcıları alanında ise
Google Webview’e ilişkin düzenlemeler tam olarak bu alanda tüketici refahına ilişkin bir
endişe yaratmaktadır. Google, arama hizmetleri, bu hizmetleri kullanan uygulamalar -
erişim noktaları ve hatta uygulama içi linklere tıklanmak suretiyle erişilen internet siteleri
vasıtasıyla mobil cihaz kullanıcıları hakkında oldukça önemli bilgilere erişmektedir. Dahası,
bu verilere erişim konusunda TAİS kullanan cihazlar üzerinde anlamlı bir rakip ve rekabet
baskısı ile de karşılaşmamaktadır. Bu durum mobil cihaz üreticilerini, kişisel verilere
erişimin kapsamı ve bunların kullanımına ilişkin bir rekabetten mahrum bırakmakta ve
potansiyel bir tüketici zararının oluşmasına neden olmaktadır.
(278) Bu noktada herhangi bir şüpheye mahal vermemek adına, kişisel verilere erişimin kapsamı
ile kişisel verilerin gizliliğinin temin edilmesinin birbirinden farklı iki kavram olduğunu
vurgulamakta fayda görülmektedir. Günümüzde kişisel verilerin güvenliğinin sağlanması
konusunda yapılan düzenlemeler teşebbüslere halihazırda önemli yükümlülükler
getirmektedir. Bununla beraber mevcut dosya kapsamında bahsi geçen kullanıcı verilerine

44 “Working Paper: Market Power of Platforms and Networks”, Bundeskartellamt, June 2016.
45 Age, s. 82.
18-33/555-273
68/117


erişimin kapsamı ve buna ilişkin tüketici zararı, kullanıcıların aldıkları hizmet karşılığında
verileri ne detay ve kapsamda hizmet sağlayıcılara açmak zorunda kalmaları ile ilgilidir.
(279) Kişisel verilere erişimin kapsamı gibi platform ekonomilerinde tüketici faydası bakımından
dikkat çeken bir başka konu reklamdır. Kararın önceki bölümlerinde ifade edildiği üzere,
sanal reklam platformlarının geldiği nokta itibarıyla kişisel veri tabanından yararlanarak
hedefleme ve yeniden pazarlama reklamları daha fazla sunulmaktadır. Bir başka deyişle,
kişisel verilerini daha fazla paylaşan nihai kullanıcı hakkında hizmet sağlayıcıları daha fazla
bilgiye sahip olmakta ve sahip oldukları her bir bilgi çerçevesinde reklam gösterimi
sağlamaktadırlar. Reklam ise nihai kullanıcılar açısından, özellikle internet kullanımlarında,
zamana ilişkin bir maliyettir. Kişisel veriler üzerinde sınırlı sayıda teşebbüsün sonsuz
derinlikte egemenlik kurması ile zamana ilişkin bu maliyet artmaktadır. Nihai kullanıcıların,
tek bir teşebbüse bağımlılıklarının arttığı, dolayısıyla alternatif sağlayıcılardan mahrum
kaldıkları bir ortamda artan bu zamansal maliyeti tüketici zararı olarak nitelendirmek de
mümkündür.
(280) Google’ın en fazla kullanılan işletim sistemi olan TAİS’e mobil arama hizmetlerini
bağlaması, Google arama hizmetlerinin masaüstü bilgisayarlarda olduğu gibi mobil
cihazlarda da en fazla kullanılan arama motoru olmasına yol açmaktadır. Rakiplerin etkin
biçimde yer alamadıkları böyle bir pazarda kullanıcılar, sadece Google’ın reklam alanındaki
algoritmalarına tabi olmaktadır. Daha açık ifade etmek gerekirse, masaüstü bilgisayarların
yanı sıra mobil uygulama ve hizmetlerle mobil alana da taşınan Google arama,
kullanıcıların günlük internet kullanımlarına ilişkin neredeyse hiçbir rakip teşebbüsün sahip
olmadığı bilgileri toplamaktadır. Toplanan bu bilgiler, tamamen Google’ın belirlediği ilkeler
doğrultusunda AdSense ve AdX gibi platformlar üzerinden reklamverenlerle
paylaşılmaktadır. Paylaşılan verinin içeriği ile orantılı biçimde, daha fazla reklamveren daha
fazla reklam ile nihai kullanıcılara ulaşmaya çalışmaktadır.
(281) Bu faaliyetleri sonucunda Google, son dönemde mobil cihazlar üzerinden elde ettiği reklam
gelirlerinde oldukça ciddi bir artış sağlamıştır. Bu artışta, arama hizmetlerinin mobil sunumu
ve mobil internet tarayıcıları pazarlarında MADA hükümleri ile korunan pazar gücünün
oldukça önemli bir katkısı vardır. Bu bakımdan MADA sözleşmelerinde bağlama
uygulamaları ile Google lehine yaratılan fiili durumun, bağlama uygulamasının olmadığı ve
rakiplerin daha etkin rekabet edebildikleri pazar yapısına göre daha az tüketici faydası
sunduğu, bir başka deyişle bağlama uygulamaları ile tüketici zararına yol açıldığı
savunulabilecektir.
(282) Nihai kullanıcıların daha fazla reklama maruz kalmaları, internet kullanan nihai
kullanıcıların faydaları ile doğrudan ilişkilidir. Bu alanda etkin bir rekabetin, tüketici verisinin
paylaşımı ve reklam sayısının tüketici faydasını optimize edecek biçimde ayarlanması
mümkün iken, mevcut durumda tüketiciler alternatiflerden yoksun durumda bulunmaktadır.
Bu nedenle tüm kişisel verisini, hem genel hem de mobil arama alanında sadece Google
ile paylaşmak durumunda kalan nihai kullanıcıların, karşılığında Google’ın istediği miktarda
reklam almak zorunda bırakılmaktadır. Bu durumda tüketici faydasının, mobil arama
pazarlarında etkin rekabetin olduğu duruma kıyasla, daha düşük olduğunu varsaymak
mümkündür. Kullanıcıların, herhangi bir internet sitesini kullanırken karşılaştıkları görüntülü
reklam ve videoları giderek daha uzun süre seyretmek zorunda kalmaları da tüketici
faydasının azaldığının bir başka göstergesidir. Tüketiciler rakip arama motorlarının etkin
rekabetinin olduğu bir alternatif pazar yapısında, kullanılan kişisel verilerine göre
oluşturulacak reklam politikasının ne olacağı, ne kadar ve ne uzunlukta reklama maruz
kalacakları konusunda bir fikir sahibi değildir.
(283) Kişisel verilerin daha az kullanımı ve daha az reklama maruz kalmanın yanı sıra yeni
ekonomide tüketici faydasına ilişkin bir başka boyut, ürün ve hizmetlerin farklılaşması,
18-33/555-273
69/117


kullanım amaçlarına daha uygun sonuçların daha etkin biçimde sunulmasıdır. Bu durum
içerik ve yerelleşme gibi kavramların daha önemli hale gelmesini sağlamaktadır.
Dolayısıyla daha fazla rakibin, hâlihazırda ücretsiz sunulan hizmetler alanında içerik ve
kullanıcı tecrübesine ilişkin bir yarışa girmelerinin tüketici faydasına olumlu anlamda
katkıda bulunacağı açıkken, bu rekabetin kısıtlanması ise tüketici zararına yol açacaktır.
Bu durumun açık bir örneği ülkemizde (…..) geliştirmek istediği arama motoru ile mobil
alanda varlık göstermek istemesi, buna karşın MADA’da yer alan hükümlerin yol açtığı fiili
durum nedeniyle bu alternatif oyuncunun oldukça önemli bir kanal olan cihaz üreticileri
kanalından dışlanmasıdır. Rakip oyuncuların tüketici değerlemesine maruz bile
kalamadan, MADA anlaşmalarındaki bağlama hükümleri ile internet arama hizmetlerinin
mobil sunumu pazarında kurulan duvarlar nedeniyle pazar dışında kalmalarının doğrudan
bir tüketici zararı oluşturduğu değerlendirilmektedir. Zira tüketiciler suni nedenlerle daha az
sayıda seçeneğe maruz bırakılmaktadırlar.
(284) Google’ın bağlamalarının yol açması muhtemel bir başka tüketici zararı, arama sonuçlarına
ilişkindir. Bağlama uygulamaları sonucunda mobil alana da taşınan Google arama,
gerçekleştirilen aramaların sonucunda sadece Google’ın algoritmaları doğrultusunda
gerçekleştirilen anlık ihaleler sonucunda belirlenen seçenekleri sıralamaktadır. Her ne
kadar Google, sponsorlu sonuçların sadece ihale bedeline göre belirlenmediğini ve organik
arama sonuçlarının da objektif kriterler çerçevesinde tayin edildiğini belirtse de, tüketiciler
mobil cihazlarında kullanacakları alternatif arama hizmetlerinin sonuçlarına ilişkin
alternatiften mahrum kalmaktadır.
(285) Yeni arama motorları ve uygulamaların gelişmemesinin doğrudan etkilediği diğer bir kesim
de pazarın diğer tarafında yer alan reklamverenlerdir. Bu pazarlardaki rekabetin
azaltılmasının açık bir sonucunun reklamverenlerin karşı karşıya kaldıkları fiyat/kalite
denkleminin her iki yönden bozularak yukarı yönlü artması olacağı açıktır.
(286) Tüketicilerin maruz kaldıkları bir başka zarar da, cihaz üreticileri kanalından
kaynaklanmaktadır. Google’ın uygulamaları, bazı cihazlarında Google’a rakip arama
hizmetlerini varsayılan veya münhasır olarak önyüklemelerinin önüne geçtiğinden cihaz
üreticileri, Apple’ın Google’dan elde ettiğine benzer gelir ve faydalardan mahrum
kalmaktadır. Tüketicilere daha uygun maliyetli ya da daha donanımlı cihazlar üretilmesi
adına kullanılabilecek ve rakip kanallardan gelecek bu tarz kaynaklar Google’ın
uygulamaları neticesinde önlenmektedir.
(287) Son olarak pazardaki azalan rekabetin Google ve muhtemel rakiplerinin yatırım güdülerini
azaltacağından bahsetmek mümkündür. Google’ın azalan rekabet neticesinde, mevcut ve
potansiyel rakiplerinin ise erişim kısıtlarından dolayı rekabet ortamının mevcut olduğu bir
duruma göre daha az yatırım yapacakları tahmin edilebilir.
(288) Bu değerlendirmeler doğrultusunda Google’ın inceleme konusu eylemlerinin tüketici
zararına yol açma koşulunu da sağladığı değerlendirilmektedir.
I.3.3.4.6. Uygulamanın Haklı Bir Gerekçeye Dayanmaması
(289) Bağlama kapsamında bir ihlalin kabul edilebilmesi bakımından sağlanması gereken son
koşul davranışın herhangi bir haklı gerekçeye dayanmamasıdır. Haklı gerekçeyi, hâkim
durumdaki teşebbüslerin ihlal şüphesi uyandıran davranışlarını yasaklama kapsamı dışına
çıkaran içtihadi nitelikteki iktisadi ve hukuki ilkeler olarak nitelemek mümkündür46.
Soruşturma kapsamında Google tarafından ilk yazılı savunmada genel olarak MADA

46 Bu bölümde Gündüz, R., Tek Taraflı Davranışlarda Haklı Gerekçe: AB, ABD Hukuku Uygulamaları ve Türk
Hukuku İçin Çıkarımlar Rekabet Kurumu Uzmanlık Tezleri Serisi No:113, Ankara 2012’den yararlanılmıştır.

18-33/555-273
70/117


kapsamında GMS paketinde yer alan uygulamaların TAİS’e bağlanmasına ilişkin bir haklı
gerekçe argümanının ileri sürüldüğü görülmektedir. Bu argüman doğrudan Google arama
hizmetlerinin TAİS’e bağlanmasına ilişkin olmamakla birlikte, teşebbüs lehine olacak
şekilde, Google tarafından ilk yazılı savunmada dile getirilen savların mobil arama
hizmetlerine ve mobil internet tarayıcılarına ilişkin söylendiği varsayılarak bu yönde bir
değerlendirmeye gidilecektir. Bu kapsamda öncelikle aşağıda Google’ın bahse konu
savına yer verilecektir:
“Google, OEM'lere, GMS'i (akıllı bir mobil cihazdan beklenen temel işlevleri içeren bir
dizi yüksek kaliteli uygulama) MADA aracılığıyla ücretsiz olarak lisanslamaktadır.
MADA, akıllı telefon üreticilerinin, cihazlarını satın alan kullanıcıların eşsiz çalıştırma
deneyimini tam olarak almalarını sağlamak adına; hazır, ücretsiz ve yüksek kalitede
uygulamalar temin etmelerini sağlamaktadır. Bu, düşük maliyetli cihazlar için bile söz
konusudur. Zira, açıklandığı üzere GMS ücretsiz olarak dağıtılmaktadır.
..
MADA, pazar kapama sonucu doğurmak bir yana; tam tersine tüketici yararına
rekabetçi etkinlik kazanımı yaratmaktadır. Zira tüm temel uygulamaların GMS
üzerinden önceden yüklenmesi, çok yönlü bir "bak ve hisset" imkanı tanımakta ve
Android'in kullanıcıların gözünde rakip platformlarla rekabet edebilirliğinin devamını
sağlamak üzere uygulamanın kesintisiz bir şekilde entegrasyonunu sağlamaktadır.
Profesör Körber tarafından da belirtildiği üzere, "MADA; iOS cihazları tarafından
sunulan "Apple deneyimi" veya Windows Phone tarafından sunulan "Microsoft
deneyimi"ne benzer bir şekilde, GMS'nin bulunduğu cihazı satın almayı tercih eden
kullanıcılara, içerisinde bütün uygulamaları barındıran bir setin bulunduğu cihazlar
vasıtasıyla "Google deneyimi "ne sahip olma imkânı sağlamaktadır."
(290) Bu sav ile Google esasında, MADA kapsamında önyüklü olarak gelen uygulamaların
işletim sisteminin bir unsuru olarak değerlendirilmesi gerektiğini, Google’a ait bu
uygulamalar olmadan cihazın kullanıcılar tarafından arzu edilen işlevsellikten yoksun
kalacağını, dolayısıyla Android’in Apple gibi rakip platformlar ile olan yarışında geri
kalacağını dile getirmektedir. Daha önce ifade edildiği üzere, teşebbüs lehine bir
yaklaşımın sonucu olarak bu ifadelerin, Google tarafından Google arama ve Google
Webview için kullanılmış olduğu varsayılmıştır. Bu nedenle Google’ın haklı gerekçe
argümanı, “Google aramaya ve Google Webview’e ilişkin önyüklü gelen uygulama,
parçacık ve fonksiyonlar cihazın kullanıcılar tarafından arzu edilen işlevselliğinin
sağlanması ve Apple gibi rakip platformlar ile rekabetin tesis edilmesi için elzemdir.”
biçiminde yorumlanmıştır.
(291) Bununla birlikte TAİS kullanan cihazlara bağlanan ve önceden yüklenen Google aramanın
ve Google Webview’in internet aramaya mobil cihazlar üzerinden erişim ve uygulama içi
sayfa görüntüleme gibi işlevsellikleri, cihazın kullanıcı tarafından ilk alındığı andan itibaren
bir arada elde edilmesine dayalı “ilk kullanıcı deneyimi” argümanı, Google’ın MADA
sözleşmelerindeki bağlamaya ilişkin hükümleri haklı kılmaktan uzaktır. Zira bu tür bir
kullanıcı deneyiminin, Google arama ve Google Webview ile benzer işlevselliklere sahip
rakip uygulamalar arasında seçim yapma hakkının cihaz üreticilerine verilmesi suretiyle de
elde edilebileceği açıktır. Örneğin, bir cihaz üreticisi, mobil arama hizmeti sağlayıcısı olarak
önceden yüklenmesi zaruri olan Google arama yerine Yandex, Bing gibi rakipleri; uygulama
içi internet sayfası görüntüleyicisi olarak Google Webview yerine Google Play uygulama
mağazasında internet tarayıcı uygulaması bulunan rakiplerin geliştirdiği Webview
bileşenlerini tercih edebilir ve bu seçim cihazlarda benzer işlevselliği temin edebilir. Kaldı
ki bu tercihi yapacak konumda bulunanlar son kullanıcılar değil cihazlarının en iyi olmasına
gayret edecek ve bu fonksiyonlar hakkında en az Google kadar bilgi sahibi olan küresel
18-33/555-273
71/117


cihaz üreticileridir. Dolayısıyla Google tarafından ileri sürülen haklı gerekçe argümanı,
Google aramanın veya Google Webview’in önyüklü olarak cihazlarda yer alması
gerekliliğini tam olarak karşılamaktan uzak görünmektedir. Bunun dışında sadece Google
arama ve Google Webview’in önyüklü/varsayılan olarak gelmesine ilişkin etkinliklerin
neden rakip uygulamaların önyüklenmesi ile elde edilemeyeceği konusunda da herhangi
bir gerekçenin sunulmadığı görülmektedir. Bir başka ifadeyle haklı gerekçenin ve buna
bağlı etkinlik kazanımlarının işleme özgü olması gereği koşulu karşılanmamaktadır.
I.3.3.5. Google’ın Gelir Paylaşımına İlişkin Sözleşmeleri
(292) Google’ın cihaz üreticileri ile imzaladığı bir diğer sözleşme RSA’dır. Bu sözleşmeler ile
Google, üreticilerin belirlenen cihazlarında yüklü tek arama sağlayıcısı olması karşılığında,
kullanıcı aramalarından elde ettiği reklam gelirlerinin belirli bir yüzdesini üreticiye
vermektedir.
(293) Bu amaca yönelik akdedilen sözleşmeler incelendiğinde, Google arama üzerinden yapılan
sorgulamalarda çıkan reklamları son kullanıcıların ziyaret etmesi sonucunda Google’ın
istemci kimliğine göre belirlediği cihazdan elde ettiği reklam gelirinin belirli bir yüzdesini
cihaz üreticisine ödeyeceği anlaşılmaktadır. Google, sözleşme tarafı teşebbüslerin her bir
cihazı için bir istemci kimliği tanımlamakta ve bu kimlik aracılığıyla o cihaz üzerinden
yönlendirilen trafiği tespit etmektedir47. Böylece bu istemci kimliği ile son kullanıcıların
ziyaret ettikleri reklamların Google arama üzerinden yaptıkları aramanın sonuçlarının
gösterildiği ilgili cihazdan kaynaklanıp kaynaklanmadığı belirlenmektedir.
(294) Reklam gelirlerinden alınacak payın belirlenmesinde önem taşıyan “Yönlendirilen Trafik”
sözleşmelerde detaylı olarak belirlenmektedir. Buna göre ilgili cihaz üzerinde arama girdi
noktalarından yapılan sorgulamalar sonucunda son kullanıcılar tarafından doğrudan
oluşturulan Google mobil arama hizmeti web trafiği anlamına gelmektedir. Arama girdi
noktaları Google arama parçacığı, önyüklemesi yapılmış internet tarayıcısı (Google
Chrome), Google sesli arama, Google arama uygulaması, tüm önyüklenmiş tarayıcılar
üzerinde varsayılan ana sayfa, tüm önyüklenmiş tarayıcılar üzerinde yeni sekme sayfası,
“yardım”, “arama”, “sesli arama”, “web arama” istekleri de dâhil olmak üzere cihaz
üzerindeki tüm istekler ve talepler olarak belirlenmiştir. Bu arama girdi noktalarının
tamamının cihaz üzerinde önyüklenmiş olması zorunlu tutulmakta ve her bir arama girdi
noktasının cihazın arayüzü üzerinde yerleştirileceği konum belirlenmektedir.
(295) Yönlendirilen trafik verilerine göre belirli dönemlerde Google tarafından bir rapor
hazırlanmaktadır. Bu raporda sözleşme tarafı teşebbüslere ait cihazlardan elde edilen
reklam gelirinin ve Google tarafından teşebbüse ödenmesi gereken reklam geliri payının
belirtilmesi öngörülmüştür.
(296) RSA ile gelir paylaşımı yapabilmek için cihaz üreticilerine getirilen şartları genel olarak iki
grupta toplamak mümkündür48. İlk olarak “Cihazın Dağıtım Gereksinimleri” başlığı altında
yer alan şartlar ön şart niteliğini taşımaktadır. Bunlar esasen MADA ile uyumlu olarak

47 (…..) ile yapılan sözleşmede istemci kimliği, “Google’ın işbu Sözleşme’ye istinaden Şirket için sağladığı,
Cihazlar üzerinde Google Arama kullanımını tanımlamak amacıyla kullanılan bir benzersiz alfa-nümerik kod”,
(…..) ile imzalanan sözleşmede ise “(…..) İstemci Kimliği, Arama Bazlı Reklam Gelirlerini hesaplamak için
kullanılacak sorguları tespit eden herhangi bir İstemci Kimliği anlamında olup; herhangi bir kuşkuya mahal
vermemek açısından belirtmek gerekirse, Google deneyim Cihazlarına dahil edilmek üzere Google tarafından
sağlanan İstemci Kimliklerini veya mobil operatörler tarafından Şirkete sağlanan İstemci Kimliklerini içermez”
şeklinde tanımlanmaktadır.
48 Yukarıda yer verildiği üzere teşebbüslerle imzalanan RSA’larda farklılıklar olabildiği gibi bu sözleşmelerde
zaman içerisinde esası etkilemeyen birtakım tali değişiklikler yapılmıştır. Bununla birlikte tüm bu
sözleşmelerin ana amacı Google aramanın cihazlarda varsayılan ve münhasıran arama hizmeti olarak
ayarlanmasıdır.
18-33/555-273
72/117


TAİS’e sahip bir cihazın satışa sunulmasından önce geçmesi gereken aşamaları içerisinde
barındırmaktadır. Bazı teşebbüslerle yapılan gelir paylaşımına ilişkin sözleşmelerde
MADA’ya doğrudan atıf yapıldığı görülmektedir49. İkinci grupta sayılan şartlar ise “Gelir
Paylaşımı Gereksinimleri” olarak adlandırılmaktadır.
(297) Cihazın dağıtım gereksinimlerine göre öncelikle cihazın Android Uyumluluk Programı’ndan
geçerek uyumluluk onayını alması gerekmektedir. Anılan programın ayrıntıları MADA ve
sair dokümanlarla belirlenmiştir. Bu itibarla gelir paylaşımına ilişkin sözleşmeler ile
MADA’nın birbirini tamamladığı görülmektedir. MADA’daki önyükleme ve yerleştirmeye
yönelik getirilen ikinci yükümlülük kapsamında belirli Google uygulamalarının cihaza
önceden yüklenmesi gerekmektedir. Sözleşmede bazı Google uygulamaları zorunlu, bazı
Google uygulamaları ise isteğe bağlı olarak nitelendirilmektedir. Son olarak önyükleme
yükümlülüğü getirilen uygulamaların cihaz üzerinde yerleştirme esasları tayin edilmektedir.
(298) Cihaz üreticisinin gelirden pay alabilmesi için öngörülen ikinci grup yükümlülük Gelir
Paylaşımı Gereksinimleri’nin başında cihazların istemci kimliğinin belirli şekilde
yapılandırılması gelmektedir. Bunlar Google aramanın cihaz üzerindeki tüm internet arama
noktalarında varsayılan arama hizmeti olarak belirlenmesi, Google arama parçacığının ana
ekranda konumlandırılması ve cihazdaki tüm internet tarayıcılarında Google aramanın
varsayılan olarak atanması olarak sıralanmaktadır. Bir başka deyişle RSA’nın amacı
Google aramanın cihazda arama hizmeti sunan tek arama hizmeti olmasıdır.
(299) Bu ikinci kısım yükümlülüklerin daha net açıklanabilmesi açısından, Google ile (…..)
arasında imzalanan ve 2013-2017 yıllarını kapsayan gelir paylaşım sözleşmelerinde yerine
getirilmesi gereken yönlendirilmiş trafik için arama girdi noktaları ve bunların yerleştirme
esasları aşağıdaki tablo ile gösterilmiştir:
Tablo 10: (…..) Gelir Paylaşım Sözleşmelerinde Arama Girdi Noktaları
Arama Girdi Noktası Zorunlu
Varsayılan Arama
Erişim Noktası Olarak
Ayarlanmış Google
Minimum Kullanım ve Yerleştirme
Gereksinimleri
Google Arama Parçacığı
(Widget)
Evet Evet Varsayılan Ana Ekran
Tarayıcı Chrome
(aka Omnibox, adres
çubuğu, arama kutusu)
Evet Evet
G’a bir arama sorgusu
olarak geçersiz URL adresleri
göndermeye ayarlı tarayıcı
chrome
Google Sesli Arama Evet Evet Uygulama Tepsisi
Google Arama Simgesi Evet Evet Uygulama Tepsisi
Tüm önceden yüklenen
tarayıcılar üzerinde
varsayılan ana sayfa
Evet Evet
G’a ayarlı, mevcut ise
ülke cihazında yerel Google alan
adı dağıtılır.
Tüm önceden yüklenmiş
tarayıcılar üzerinde yeni
sekme sayfası
Evet Evet
G’a ayarlı, mevcut ise
ülke cihazında yerel Google alan
adı dağıtılır.
“yardım”, “arama”, “sesli
arama” ve “Web arama”
istekleri de dahil olmak üzere
cihaz üzerindeki tüm istekler
ve talepler
Evet Evet
G’a ayarlı, mevcut ise
ülke cihazında yerel Google alan
adı dağıtılır.
Kaynak: (…..) gelen cevap yazısı.

49 (…..) ile yapılan MSDA’nın (RSA) 2.2. maddesinde, “(…..).” ifadelerine yer verilerek MSDA’nın tek başına
Android İşletim Sistemi kullanmak için gerekli şartları yerine getirmeyeceği vurgulanmış ve MSDA’nın
geçerliliği MADA’nın geçerliliğine bağlanmıştır. Benzer şekilde sözleşmenin 8. maddesinde de MADA’nın
herhangi bir hükmü ile MSDA arasında bir tutarsızlık olması durumunda MADA’nın koşullarının geçerli
olacağı belirtilmiştir.
18-33/555-273
73/117


(300) Gelir Paylaşımı Gereksinimleri’nde dikkat çeken bir diğer koşul, sözleşmede “Çelişen
Hizmetler” olarak adlandırılan Google arama ile aynı veya büyük ölçüde benzer herhangi
bir uygulamanın/ürünün/hizmetin cihaza önceden yüklenmesinin yasaklanmasıdır. (…..) ile
imzalanan RSA’da rakip arama hizmetlerinin önyükleme yasağı Hizmetlerin
Çoğaltılamayacağı başlıklı 12. maddesinde “… Şirket, bir Arama İstemcisi içeren herhangi
bir cihazda, Google arama hizmetleri ile aynı veya büyük ölçüde benzer herhangi bir
uygulama, ürün veya hizmetin ön kurulumunu, kurulumunu yapmayacak veya böyle bir
uygulama, ürün veya hizmet dahil etmeyecek veya başka bir şekilde kullanıma
sunmayacaktır.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu durumda son kullanıcı cihazı çalıştırdığında
tek bir arama hizmeti ile karşı karşıya kalmaktadır. Maddenin devamında son kullanıcıların
rakip arama hizmetlerini yükleyebileceği ve kullanabileceği ifade edilerek son kullanıcıların
cihaza yapacağı yüklemeler için kısıtlama getirilmemektedir. Sözleşmenin ilerleyen
bölümlerinde Cihazın Dağıtım Gereksinimlerine aykırı davranılmasının ve çelişen
hizmetlerin cihaza önyüklenmesinin sözleşmenin esaslı ihlali anlamına geleceği ve
sözleşmenin derhal feshedilebileceği düzenlenmektedir. Benzer şekilde rakip arama
hizmetinin cihaza önyüklendiğinin tespiti halinde cihaz üreticisinin reklam gelirinden pay
alamayacağı sözleşmenin ilgili kısımlarında vurgulanmıştır.
(301) Sözleşmenin hükümlerine ilişkin yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere
Google ile gelir paylaşımı yapmanın en önemli şartı cihazlarda internet üzerinden arama
yapabilmek için münhasıran Google arama hizmetinin kullanılabilir hale getirilmesidir.
(302) Bu noktada belirtilmesi gereken bir husus da ilgili sözleşmede Kurul’un 28.12.2015 tarihli,
15-46/766-281 sayılı kararıyla yapılan değişikliklerdir. Bahse konu Kurul kararı ile
Google’ın, cihaz üreticileri ile imzaladığı tüm sözleşmelerden rekabeti kısıtlayıcı nitelik
taşıyan münhasır önyüklemeye ilişkin doğrudan veya dolaylı hükümlerin kaldırılması
yükümlülüğü getirilmiştir. Bu karar üzerine Google, Türkiye pazarına sunulan cihazların
üreticisi altı teşebbüse50 feragatname göndererek ilgili teşebbüslerle imzaladığı RSA’larda
bazı değişiklikler yapmıştır.
(303) Değişiklikler ile cihaz üreticilerine “Google Now” (Google’ın sesli komutlara cevap veren
kişisel asistan uygulaması) bulunmayan telefonlarında, rakip bir arama hizmeti
uygulamasını veya parçacığını, ana ekranda bir klasörün içerisine veya klasör içerisinde
olmayacak şekilde ana ekran haricindeki herhangi bir ekrana ön yükleme yapma serbestisi
getirilmektedir. Yine teşebbüsler, rakip bir arama hizmetinin varsayılan olarak atandığı bir
internet tarayıcısını cihazlarına yukarıdaki yerleştirme sınırları içerisinde
önyükleyebilecektir.
(304) Google tarafından yapılan bu düzenlemeler ile münhasır önyükleme şartının esnetilmekle
birlikte tamamen ortadan kaldırılmadığı değerlendirilmektedir. Öncelikle belirtilmesi
gereken nokta, değişikliklerin “Google Now” uygulaması bulunmayan cihazları
kapsadığıdır. Buna ek olarak, rakiplerin ana ekrana ön yüklenmesine doğrudan izin
verilmemiş, rakiplerin uygulamalarını/arama parçacıklarını veya farklı bir arama hizmetine
sahip tarayıcılarını ana ekranda ancak bir klasör içerisinde sunabilecekleri düzenlenmiştir.
I.3.3.5.1. Google’ın Gelir Paylaşımına İlişkin Sözleşmelerinin Münhasırlık
Çerçevesinde Değerlendirilmesi
(305) Münhasırlık anlaşmaları, bir alıcının belirli bir ürün veya ürün grubuna ilişkin talebinin
tamamını veya önemli bir kısmını tek bir sağlayıcıdan karşılaması koşulunu içeren
sözleşmeler olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu sözleşmeler, sağlayıcının hâkim
durumda olması halinde Kanun’un 6. maddesi kapsamında değerlendirilebilmektedir. Bu

50 (…..)
18-33/555-273
74/117


bağlamda, hâkim durumdaki teşebbüs ile alıcı arasında tek marka satılmasına ilişkin
münhasırlık hükmü içeren yazılı bir anlaşma olmasına gerek olmayıp sözlü anlaşmalar
ve/veya fiili (de facto) münhasırlık yaratabilecek hâkim durumdaki teşebbüs davranışları
(alıcıya getirilen çeşitli yükümlülükler veya anlaşmalarda yer alan dolaylı hükümler gibi) da
kapsama dâhil edilmektedir. Münhasırlık anlaşmaları, (mevcut ve potansiyel) rakiplerin
gerekli kanallara erişimini engellemek suretiyle ilgili pazar(lar)ı kapamakta ve bu şekilde
rakiplerin hâkim durumdaki teşebbüse karşı etkin birer rakip olarak ortaya çıkma
olanaklarını kısıtlayabilmektedir.
(306) Hakim Durum Kılavuzu’nda bir ihlalin var olup olmadığının tespiti için yapılacak
incelemenin esasını, hâkim durumdaki teşebbüs davranışının fiili veya muhtemel rekabet
karşıtı piyasa kapamaya yol açıp açmadığının incelenmesi oluşturmaktadır. Rekabet karşıtı
piyasa kapama, hâkim durumdaki teşebbüsün davranışları sonucunda tüketicilerin
zararına olacak şekilde mevcut ya da potansiyel rakiplerin arz kaynaklarına veya pazarlara
ulaşımının zorlaştırılması ya da engellenmesidir. Tüketici zararı, fiyat artışı, ürün
kalitesindeki ve yenilik düzeyindeki düşüşler, mal ve hizmet çeşitliliğinde azalışlar şeklinde
gerçekleşebilir51. Hakim Durum Kılavuzu’nun 26. paragrafında rekabet karşıtı piyasa
kapamanın oluşup oluşmadığının değerlendirilmesinde dikkate alınacak hususlar
aşağıdaki başlıklarda açıklanmaktadır:
- Hâkim durumdaki teşebbüsün konumu
- İlgili pazardaki koşullar
- Hâkim durumdaki teşebbüsün rakiplerinin konumu
- Müşterilerin ya da sağlayıcıların konumu
- İncelenen davranışın kapsamı ve süresi
- Fiili piyasa kapamayla ilgili olası deliller
- Dışlayıcı stratejiye dair doğrudan veya dolaylı deliller
(307) İlaveten Hâkim Durum Kılavuzu’nun 67. paragrafında münhasırlık anlaşmalarının
değerlendirilmesinde öne çıkan hususlar; incelenen davranışın kapsamı, ticaretin seviyesi,
pazara giriş engelleri, hâkim durumdaki teşebbüsün müşteriler açısından önemi ve
münhasırlık süresi olarak sayılmıştır.
(308) Hâkim durumdaki teşebbüsün konumu, ilgili pazardaki koşullar, rakiplerin konumu,
müşterilerin ve sağlayıcıların konumu yukarıda ilgili kısımlarda detaylı bir şekilde
irdelenmiştir. Özetlemek gerekirse, Google’ın ilgili pazarlarda uzun süredir sahip olduğu
yüksek pazar payı, lisanslanabilir mobil işletim sistemleri pazarındaki tekele yakın konumu,
aynı etkinlikte ve ölçekte alternatif bir işletim sistemi geliştirilmesinin güç olması Google’ın
güçlü hâkim durumunu göstermekte ve eylemlerinin rekabet karşıtı piyasa kapamaya
neden olma ihtimalini arttırmaktadır.
(309) Google’ın sözleşmelerde reklam gelirlerini paylaşmak için getirdiği münhasır arama
hizmetinin de içinde bulunduğu yükümlülükler yukarıda detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Bu
yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde sözleşme tarafı teşebbüs Google’ın reklam
gelirlerinden pay alamamaktadır. Dolayısıyla gelir paylaşım sözleşmelerinin mobil cihaz
üreticilerinin isteğe bağlı olarak Google ile imzaladıkları sözleşmeler olduğu, bu yönüyle
MADA’dan farklılaştığı söylenebilecektir. Dosya kapsamında elde edilen bilgilere göre
Google, gelir paylaşımına ilişkin sözleşmeleri (…..) ve (…..) ile imzalamıştır. Mobil
cihazların Türkiye’deki 2017 yılı pazar payına bakıldığında Samsung’un %51,07, Apple’ın

51 Hakim Durum Kılavuzu, 25. Para.
18-33/555-273
75/117


%17,82, LG’nin %6,49, General Mobile’ın %5,77, Huawei’nin %2,56, Sony’nin %2,33
olduğu, %17’lik kısmın ise diğer mobil cihaz üreticileri tarafından paylaşıldığı
görülmektedir52. Bu itibarla Google’ın gelir paylaşımı sözleşmesi yaptığı teşebbüslerin
Türkiye’de satılan mobil cihazların yaklaşık %66’sını oluşturmaktadır. Apple’ın kendi işletim
sistemini kullandığı göz önünde bulundurulduğunda gelir paylaşımı yapılan cihazların TAİS
yüklü mobil cihazların %80’lik büyük bir kısmına tekabül ettiği söylenebilecektir. Dolayısıyla
ülkemizde satışa sunulan mobil cihazların %66’sının ilk kullanımında son kullanıcılar tek
bir arama hizmeti ile karşı karşıya kalmaktadır. Google ile Apple arasında Apple’ın mobil
cihazlarında kullanılan internet tarayıcısında Google aramanın varsayılan arama hizmetine
ilişkin anlaşma yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda mobil cihazların yaklaşık %84 gibi
yüksek oranında son kullanıcı cihazını kullanmaya başladığında yalnızca Google arama ile
karşılaşması sözleşme ile garanti altına alınmaktadır.
(310) Böylelikle Google, RSA imzalatarak cihaz üreticileri ile reklam gelirlerini paylaşmakta ve
bununla birlikte üreticilere hâlihazırda MADA ile cihazlara varsayılan olarak yüklenen
Google aramanın bir de münhasıran yüklenmesi için önemli bir finansal güdü
sağlamaktadır. Bu anlamda RSA’nın, mevcut durumda Google’ın tekele yakın pazar payına
sahip olduğu internet arama hizmetleri ve bunun mobil sunumu pazarlarındaki konumunu
koruduğu ve bu konumunu rakipleri aleyhine güçlendirdiği görülmektedir. Şöyle ki, cihaz
üreticileri MADA ile birçok yükümlülük altına zaten girmekte ve TAİS’i cihazlarında
bulundurabilmek için Google aramayı önyükleyerek ayrıcalıklı yerleşim hakkı tanımaktadır.
İlaveten MADA’nın tamamlayıcısı niteliğinde sayılabilecek RSA’lar vasıtasıyla cihaz
üreticilerine Google tarafından prim benzeri bir ödeme yapılması üreticileri Google aramayı
münhasıran önyüklemek konusunda motive etmektedir. Google’ın varsayılan olarak
atadığı arama hizmetini bir de rakiplerinden koruyarak münhasıran önyükletmesi o cihaz
için teşebbüsün MADA ile kazandığı gücü arttırmaktadır. Teşebbüslerin Google aramayı
varsayılan münhasır arama hizmeti olarak tercih etme eğiliminin artması sonucunda rakip
arama hizmetleri bakımından piyasanın kapanma ihtimali yükselecektir.
Tablo 11: Türkiye Pazarında Google’ın Aramalardan Elde Ettiği Reklam Gelirleri Kırılımı (TL)
2012 2013 2014 2015 2016 H1 2017
Masaüstü cihazlardan
yapılan aramalar
aracılığıyla elde edilen
reklam gelirleri (…..)
(…..) (…..)
(…..)
(…..) (…..)
Mobil cihazlardan
yapılan aramalar
aracılığıyla elde edilen
reklam gelirleri (…..)
(…..) (…..)
(…..)
(…..) (…..)
- iOS üzerinden (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
- Android üzerinden (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
- Windows Mobile
üzerinden (…..)
(…..) (…..)
(…..)
(…..) (…..)
- Diğer işletim
sistemleri üzerinden (…..)
(…..) (…..)
(…..)
(…..) (…..)
TOPLAM (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
Kaynak: Google’dan gelen bilgiler.
(311) Tablonun incelenmesinden, Google’ın, gelirlerinin büyük bir kısmını oluşturan reklam
gelirlerinin çoğunluğunu mobil aramalardan elde ettiği görülmektedir. 2012 yılında
masaüstü aramalardan elde edilen reklam gelirleri mobil aramalardan elde edilen reklam
gelirlerinden yaklaşık (…..) fazladır. Bununla birlikte bir yandan mobil cihazlar
yaygınlaşırken öte yandan Google’ın neredeyse tüm önemli cihaz üreticileri ile RSA’lar

52 , Erişim Tarihi, 27.12.2017.
18-33/555-273
76/117


kapsamında münhasırlık tesis etmesi günümüze yaklaştıkça mobil aramalardan elde edilen
reklam gelirlerini arttırmıştır. Tüketici alışkanlıklarının mobil cihazlara kaymaya devam ettiği
göz önüne alındığında RSA kapsamında cihazlarda münhasıran bulunan Google aramanın
mobil cihazlardan elde ettiği reklam gelirlerinin daha da önemli hale geleceği
söylenebilecektir. Nitekim Google’ın mobil cihazlardan elde ettiği reklam gelirleri içerisinde
ise en yüksek payı %(…..) ile Android işletim sistemi yüklü cihazlar üzerinden elde edilen
gelir oluşturmaktadır. Teşebbüsün 2016 yılında Android üzerinden yapılan aramalar
aracılığıyla elde ettiği gelir tek başına masaüstü cihazlardan yapılan aramalar aracılığıyla
elde ettiği gelire oldukça yakındır.
(312) Aşağıda tabloda Türkiye pazarında yüksek pazar payına sahip teşebbüslerin Google’dan
aldıkları reklam paylarına yer verilmektedir:

Tablo 12: Teşebbüslerin RSA Kapsamında Google’dan Aldıkları Paylar (TL)
Teşebbüsler 2012 2013 2014 2015 2016 2017 1. Çeyrek
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
(…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
Kaynak: Google’dan gelen bilgiler.
(313) Tablodan, teşebbüslerin aldığı reklam geliri miktarının yıllar içerisinde arttığı
gözlemlenmektedir. Teşebbüslerin imzaladıkları gelir paylaşım sözleşmeleri gereği rakip
arama hizmetlerini cihazlarına yüklemeleri durumunda bu gelirlerden mahrum kalacak
olmaları, teşebbüslerin münhasıran Google aramayı yükleme eğilimini arttırmaktadır.
Bahse konu münhasırlık uygulaması ile mobil aramalardan elde ettiği reklam geliri artan
Google’ın zaman içerisinde cihaz üreticilerine de bu gelirden artan miktarlarda pay vermek
suretiyle münhasırlık rejimini koruduğu görülmektedir.
(314) RSA ile getirilen münhasırlığın sonuçlarından bir diğeri de, rakiplerin internet arama
hizmetlerinin mobil sunumu pazarına erişimlerinin kısıtlanmasıdır. 2017 yılında (…..) sahibi
olduğu (…..) arama motorunun faaliyet göstermeye başlamıştır. (…..) tarafından (…..)
mobil cihazlarda önyüklü olarak satışa sunulmasıyla ilgili olarak cihaz üreticilerine teklifler
götürüldüğü belirtilmiştir. (…..) üreticilerle yaptığı görüşmeler sonucunda (…..) ile (…..)
isimli ve (…..) adet üretilecek model kapsamında (…..) önyüklü şekilde satışa sunulması
konusunda anlaşılmıştır. Cihaz üreticilerinden (…..) ve (…..) ise, Google ile yaptıkları
sözleşmeleri gerekçe göstererek (…..) önyüklenmesini reddetmiştir. (…..) ayrıca, TAİS’e
sahip olan mobil cihazlarda (…..) arama hizmetinin hiçbir zaman varsayılan olarak
atanamayacağı sadece önyüklü olarak konumlandırılabileceği değerlendirmelerinde
bulunmuştur. Bu doğrultuda görüldüğü üzere Google’ın ilgili pazardaki fiili veya potansiyel
rakipleri RSA imzalayan cihaz üreticileri (ki bu üreticiler pazarın büyük bir kısmını
oluşturmaktadır) kanalına girememektedir.
(315) Google’ın rakiplerinin mobil cihazlara erişiminin kısıtlandığına işaret eden bir diğer
göstergenin Yandex’in pazar payı olduğu söylenebilecektir. İnternet arama hizmetleri
pazarında Google’ın en yakın rakibi Yandex’in 2012-2017 yılları arasındaki pazar payının
%(…..) ila %(…..) arasında değiştiği, 2015 yılından itibaren (…..) eğiliminde olduğu
görülmektedir. İnternet arama hizmetlerinin mobil sunumu pazarında ise payının %(…..)
geçemediği görülmektedir.
(316) Aşağıda Google aramanın mobil cihazlarda 2012-2017 yılları arasında pazar payına ilişkin
grafiğe yer verilmektedir:
18-33/555-273
77/117


Grafik 14: Türkiye’de Mobil Arama Motoru Pazar Payları (sayfa görüntülemeye dayalı), 2012-2017


(…..TİCARİ SIR…..)


Kaynak: (…..).
(317) Grafiğin incelenmesinden Google aramanın pazar payının yıllar içerisinde zaman zaman
küçük azalmalar olsa da rakiplerinin oldukça yukarısında olduğu ve herhangi bir rakibinin
son beş yıl içerisinde Google aramanın pazar payı seviyesine yaklaşamadığı
anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında teşebbüslerden elde edilen bilgilere göre Google
arama; (…..) ve (…..) Türkiye’de satışa sunduğu tüm cihazlarda, (…..) Android işletim
sistemi temelli cihazlarının tamamında varsayılan arama hizmeti olarak ayarlanmıştır.
Ayrıca cihaz üreticilerinin birçoğu tarafından Google arama, son kullanıcıların kullanım
alışkanlıkları sebebiyle cihazlarda mutlaka bulunması gereken ürün/hizmet olarak
nitelendirilmiştir. Keza cihaz üreticileri tarafından bir mobil uygulamanın önyüklü olarak
satışa sunulmasının o uygulamanın son kullanıcılara ulaştırılması bakımından en avantajlı
yöntem olduğu dile getirilmiştir. Dolayısıyla Google’ın arama hizmetinin yüksek pazar
payının temel nedenlerinden birisi Google aramanın varsayılan arama hizmeti olarak
ayarlanmasıdır. İlaveten gelir paylaşımına ilişkin sözleşmeler vasıtasıyla Google’ın cihaz
üreticilerine getirdiği Google aramanın varsayılan ve münhasır arama hizmeti olarak
ayarlanması yükümlülüğü son kullanıcıların varsayılanı kullanma eğilimini daha da
kuvvetlendirerek Google aramanın gücünü arttırmaktadır. İnternet arama hizmetleri ve bu
hizmetlerin mobil sunumundaki ikinci en büyük oyuncu olan Yandex’in pazar payının
düşüklüğünün de bu duruma işaret ettiği değerlendirilmektedir.
(318) Google’ın gelir paylaşım sözleşmelerinin hedefine bakıldığında son kullanıcıya sunulmak
üzere akıllı cihaz üreten teşebbüsler bulunmaktadır. Münhasırlık yükümlülüğünün
doğrudan son kullanıcıya ulaşan cihazlar için getirilmesi arama hizmetleri pazarının mevcut
ve potansiyel rakiplere kapanması ihtimalini yükselten bir başka unsur olarak ortaya
çıkmaktadır.
(319) Yukarıda yapılan değerlendirmeler, RSA ile tesis edilen münhasırlığın mobil cihazın en
önemli özelliklerinden olan internette arama yapma hizmeti bakımından bu hizmetin
rakiplere kapandığını göstermektedir. Bu doğrultuda arama hizmetleri bakımından
Google’ın rakiplerinin Google ile eşit şartlarda rekabet etmesinin mümkün olmadığı
değerlendirilmektedir. Gelir paylaşım sözleşmeleri 2011 yılından beri yapılmaktadır.
Ülkemizde mobil cihazların kullanımının esasen son 10 yılda arttığı ve mobil cihaz
teknolojilerinin de aynı sürede geliştiği gözlemlenmektedir. Son 6 yıldır Türkiye’de satılan
mobil cihazların büyük çoğunluğunda Google aramanın münhasıran önyüklenmesinin son
kullanıcılarda arama hizmeti bakımından yarattığı alışkanlık cihaz üreticileri açısından
Google aramayı tercih nedeni olmaktadır. Bu doğrultuda uzun olarak nitelendirilebilecek
münhasırlık süresi de üreticilerin arama hizmeti sağlayıcısı Google’ı değiştirmesini
zorlaştırarak rekabeti olumsuz etkilemektedir. Böylece Google’ın, RSA’lar kapsamında
Google aramaya ilişkin uyguladığı münhasırlık ile 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesini ihlal
ettiği değerlendirilmektedir.
(320) Son olarak, yukarıda Google’ın, MADA ile Google aramayı TAİS’e bağlamasına ilişkin
faaliyetlerinin değerlendirilmesi sonucunda, lisanslanabilir mobil işletim sistemleri alanında
18-33/555-273
78/117


alternatifi neredeyse bulunmayan TAİS’in tekele yakın pazar gücünü internet arama
hizmetlerinin mobil sunumu pazarına da taşıması, rakipleri açısından fiili/potansiyel
kapama etkisi yaratması ve tüketicileri zarara uğratması nedeniyle 4054 sayılı Kanun’un 6.
maddesini ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu kısımda da RSA’ların içerdiği münhasırlık
hükümleri ile Google’dan aldıkları primler sayesinde cihaz üreticilerinin Google ile arama
hizmetine ilişkin münhasır sözleşme yapma eğiliminin arttığı ve pazarın rakiplere kapandığı
bir kez daha ortaya konulmuştur.
(321) Yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde RSA, içerdiği münhasırlık hükümleri ve bu
hükümlerin doğurduğu sonuçlar vasıtasıyla MADA’yı desteklemekte ve
kuvvetlendirmektedir. Bu doğrultuda teşebbüsün RSA kapsamındaki rekabeti engelleyici
münhasırlık uygulamasının bağlama ile ortaya konulan rekabet karşıtı etkiyi arttırdığı ve bu
etkinin kalıcı hale gelmesini sağladığı anlaşılmaktadır.
I.3.3.6. MADA’nın Diğer Google Uygulamalarına İlişkin Hükümlerinin Bağlama Teorisi
Kapsamında Değerlendirilmesi
(322) Dosya kapsamındaki bir diğer iddiayı oluşturan, Google’ın sözleşmeleri ile belirli Google
uygulamalarını TAİS’e bağladığı iddiasının rekabet hukukunda bağlama teorisi bakımından
değerlendirilmesi gerekmektedir. Google’ın MADA ile getirdiği bir diğer yükümlülük cihaz
üreticilerinin belirli Google uygulamalarını önyüklemesidir. Özetlemek gerekirse, MADA ile
önyüklenmesi şart koşulan Google uygulamaları ana uygulamalar ve seçimlik uygulamalar
olarak ikiye ayrılmaktadır. Ana uygulamalar, cihazların MADA’ya uygunluğunun
sağlanması ve uyumluluk testinden geçebilmesi için cihaz üreticilerinin mutlaka
önyüklemesi gereken uygulamalardan oluşmaktadır. Sözleşmelerde ana uygulamalar,
çekirdek uygulamalar/zorunlu uygulamalar şeklinde adlandırılabilmektedir. Yıllar içerisinde
değişiklik göstermekle birlikte ana uygulamalar genellikle Google Play uygulama mağazası,
Search, Gmail, Hangouts/Talk, Google Chrome, Google+, Maps, Street View, YouTube,
Google Play Books ve Google Play Music uygulamalarından oluşmaktadır. Seçimlik
uygulamalar ise yükleme yapılması cihaz üreticisinin takdirine bırakılan uygulamalardır.
Üreticinin bu uygulamaları önyüklememesi halinde söz konusu cihaz MADA’ya aykırılık
teşkil etmemekte ve salt bu sebeple uyumluluk sürecinden geçememesi söz konusu
olmamaktadır. Sözleşmelerde seçimlik uygulamalar esnek uygulamalar şeklinde de
adlandırılabilmektedir. Yine yıllar içerisinde değişmekle birlikte seçim uygulamalar da
genellikle Camera/Gallery, News & Weather, FaceLock, Google Earth, Docs/Drive, News
& Weather, Blogger, Currents, Keep ve TransIate uygulamalarından oluşmaktadır. Gerek
ana uygulamalar gerek seçimlik uygulamalar Google’ın tek taraflı takdiriyle
belirlenmektedir.
(323) Önyüklenmesi zorunlu olan ana uygulamaların cihaz üzerine yerleştirilme esasları da
MADA ile tayin edilmiştir. Buna göre bu uygulamaların hepsi bir klasör içerisine
yerleştirilecektir. Ayrıca uygulamaların klasör içerisinde yerleşiminde takip edilmesi gerekli
sıra bilgisi sözleşmede yer almıştır. Son olarak anılan klasör varsayılan ana ekranda
Google arama parçacığının altına yerleştirilecektir.
(324) Yukarıda ilgili pazarlara ilişkin açıklamaların yapıldığı kısımda belirtildiği üzere söz konusu
uygulamalar gerek fonksiyonları gerek mobil işletim sisteminin olmazsa olmaz işlevini ifa
etmemesi bakımından işletim sisteminin ayrılmaz bir parçası olarak
değerlendirilmemektedir. Dolayısıyla anılan uygulamaları işletim sisteminin bir unsuru
olarak kabul etme imkânı bulunmamaktadır. TAİS ile sözleşmede belirtilen Google
uygulamaları farklı ürünler olduğundan TAİS’in alınmasının anılan Google uygulamalarının
da alınmasına bağlanması rekabete aykırılık taşıyabilecektir. Bu doğrultuda Google
uygulamalarının önyüklenmesi yükümlülüğü getirilerek yükümlülüğe uyulmaması halinde
18-33/555-273
79/117


cihazların MADA’ya uygun olmayacağı ve TAİS’e sahip olunamayacağının öngörülmesi
bağlama teorisi kapsamında bir ihlal olarak değerlendirilebilecektir.
(325) Rekabet hukukunda bağlama uygulamalarının hangi hallerde rekabet ihlali olarak kabul
edileceği ilgili kısımda ayrıntılı şekilde açıklanmıştır. Buna göre 4054 sayılı Kanun’un 6.
maddesi kapsamında bağlama ihlalinin oluşabilmesi için altı aşamalı test uygulanmaktadır.
Kısaca belirtmek gerekirse bu testin unsurları; iki ayrı ürünün varlığı, iki ayrı ürünün bir
arada sunulması, bağlayan ürün pazarında teşebbüsün hâkim durumda bulunması,
bağlanan ürün pazarında fiili veya muhtemel kapama etkisinin oluşması, tüketicinin
uygulamadan zarar görmesi ve uygulamanın haklı bir gerekçeye dayanmaması olarak
sıralanmaktadır.
(326) Sayılan unsurlar bakımından öncelikle MADA ile söz konusu yükümlülüklerin cihaz ekranını
nasıl etkilediğinin ortaya konulması faydalı olacaktır.
(327) TAİS’e sahip bir cihazı satın alan son kullanıcı cihazın ilk açılışında ana ekranında Google
arama parçacığını (satırını), aşağısında belirli Google uygulamalarının bulunduğu Google
klasörünü ve Google Play uygulama mağazası simgesini görmektedir. İlaveten cihazın en
alt satırında telefon, kişiler, kamera gibi uygulama simgeleri yer almaktadır. En alt satır ile
Google klasörü/Google Play simgesi arasında boş kalan bir alan bulunmaktadır. Google’a
göre söz konusu boş alana 14 uygulama simgesi sığabilmektedir.
(328) Bu doğrultuda MADA ile önyükleme yükümlülüğü getirilen Google arama ve Google
Webview dışındaki uygulamaların ana ekranda ayrı bir klasör içerisinde bulundurulma
zorunluluğu getirilmektedir. Bu uygulamaların varsayılan olarak atanması gerekmediği gibi
rakip uygulamaların da ana ekran örneğin, bir klasör içerisinde konumlandırılarak Google
uygulamaları ile aynı koşullarda yüklenmelerinin önünde sözleşmesel bir engel
bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu uygulamalara ilişkin sözleşmesel koşulların cihaz
üzerinde yarattığı etkiler Google arama ve Google Webview’den esaslı bir şekilde
ayrışmaktadır.
(329) Benzer şekilde Google da ilk yazılı savunmasında Samsung ve HTC marka cihazlarda boş
kalan 14 alana üreticilerin hava durumu/saat (kaldırılabilir) ikonlarını yerleştirmeyi tercih
ettiği ve cihaz üreticilerinin bu boş alanlara yerleştirilecek uygulamalara kendi tercihleri
doğrultusunda karar verdiklerini belirtmektedir. İlaveten teşebbüs, MADA’nın hiçbir
maddesinin TAİS’e sahip cihazların herhangi bir kısmında rakip uygulamaların Google
uygulamaları ile eşit pozisyonda veya Google uygulamalarından daha belirgin bir
pozisyonda olmasını engellemediğini ifade etmektedir.
(330) Açıklanan hususlar çerçevesinde MADA kapsamında cihaza önceden yüklenmek zorunda
olan uygulamaların cihazın ana ekranını tamamıyla kaplamadığı ve rakiplerin
uygulamalarının yüklenmesi için yeterli boşluğun kaldığı görülmektedir. MADA rakip
uygulamaların ana ekrana ve sair bir konuma yüklenmesinin yasaklandığına ilişkin bir
hüküm içermediğine göre cihaz üreticilerinin bu boşluğu kendi tercihlerine göre rakip
uygulamalar/kendi uygulamaları ile doldurmasında engel bulunmamaktadır. Dolayısıyla
münhasır/varsayılan olarak atanması söz konusu olmayan Google uygulamalarına rakip
uygulamaların cihaz üreticileri kanalına erişiminde bir engel bulunmamaktadır. Benzer bir
hüküm (…..) ile Mart 2017 tarihinde imzalanan sözleşmede yer almıştır. Anılan
sözleşmenin Cihaz Dağıtım Gereklilikleri başlıklı 3.3. maddesinde önce yerleştirme
gereklilikleri sayılmakta ve son cümlesinde “(…..).” ifadelerine yer verilmektedir. (…..) ile
imzalanan eski tarihli MADA’larda olmayan bu hüküm sözleşmeye 2017 tarihinde
18-33/555-273
80/117


eklenmiştir. Böylece (…..), rakip uygulamaların ana ekranına önceden yüklenmek üzere
anlaşmalar yapmasının önünde bir engelin olmadığı açıklıkla belirtilmiştir.
(331) Bu noktada Google uygulama klasörü ile Google arama parçacığının ana ekranda
yerleşiminin büyük oranda farklılaştığı söylenebilecektir. Zira mobil cihazlardaki
uygulamaların niteliği gereği hem Google hem de rakipler ana ekranda yalnızca bir birim
yer kaplayarak teorik olarak sınırsız uygulamayı klasör içerisinde ana ekranda
bulundurabileceklerdir. Kararın önceki bölümlerinde ortaya konulduğu üzere Google arama
parçacığının durumu farklıdır. Google arama parçacığına ilişkin getirdiği yükümlülüğü
yalnız bir rakibinin dahi tekrarlamak istemesi durumunda ana ekranda büyük bir alan
kapanmaktadır. Şöyle ki arama parçacığının ana ekrandaki slotunun nevi şahsına
münhasır özelliği gereği uygulama klasörlerinden farklı olarak rakipler de dahil birden fazla
arama parçacığının yüklenmesi ana ekranda dizayn açısından çekinceler yaratmaktadır.
Bu nedenle Google arama parçacığı için getirilen bağlama ve yerleştirme koşulları fiili
münhasırlık yaratırken uygulama klasörü için böyle bir durum söz konusu olmamaktadır.
Ana ekranında birden fazla arama parçacığı içeren cihaz bulunmazken cihaz üreticilerinin
ana sayfalarına Google klasörüne ek olarak farklı uygulamalar yükleyebildikleri
görülmektedir. Bu çerçevede, arama parçacığı ve buna bağlı Google aramanın mobil
cihazlarda yarattığı dışlama etkisinin MADA kapsamındaki diğer uygulamalar açısından
oluşmadığı söylenebilecektir.
(332) Üzerinde durulması gereken bir diğer husus Google’ın önyüklenmesi gereken
uygulamalarının RSA gibi bir sözleşmenin konusu olmamasıdır. Bir diğer deyişle bahse
konu Google uygulamalarının varsayılan/münhasıran yüklenmesi karşılığında Google
tarafından üreticilere bir ödeme yapılmamaktadır. Keza rakip uygulamaların önyüklenmesi
cihazdaki çeşililiği arttırarak bu cihazın son kullanıcılar nezdinde değerini yükseltebilecektir.
Bu doğrultuda uygulamaların varsayılan/münhasıran önyüklenmesi karşılığında ödeme
yapılmaması, cihaz üreticilerinin platformlarında çeşitliliğin sağlanması yönünde
davranmasına yol açarak rakip uygulamaların cihaz üreticileri kanalına erişiminde bir engel
bulunmadığı tespitini desteklemektedir. Bu doğrultuda Google’ın MADA kapsamında
bağlama teşkil edebilecek belirli Google uygulamalarının önyüklenmesine ilişkin
hükümlerinin tüketici zararına yol açmayacağı değerlendirilmektedir.
(333) Yukarıda yapılan tespitler ışığında Google’ın MADA ile bazı Google uygulamalarını
önyükleme yükümlülüğü getirmesinin rakip uygulamalar açısından cihaz üreticileri
kanalında kapama etkisi yaratmadığı ve tüketici zararına yol açmadığı, dolayısıyla bağlama
teorisi kapsamında değerlendirilemeyeceği anlaşılmaktadır. Bağlama uygulamalarının
rekabet ihlali oluşturabilmesi için varlığı aynı anda gerekli şartlar yukarıda sayılmıştır. Bu
şartlardan; kapama etkisinin oluşması ve tüketicinin uygulamadan zarar görmesinin
Google’ın incelenen bu uygulaması bakımından gerçekleşmediği ortaya konulmuştur. Bu
nedenle Google’ın söz konusu eylemi bakımından diğer şartlar incelenmeksizin bağlama
teorisi kapsamında bir rekabet ihlalinin söz konusu olmadığı söylenebilecektir.
(334) Bununla birlikte Google’ın (…..) ile yaptığı sözleşmelerde yer alan, rakip uygulamaların
önyüklenmesinin engellenemeyeceğine ilişkin hükmün, diğer cihaz üreticileri ile imzalanan
sözleşmelerde yer almadığı görülmektedir. Bu durum cihaz üreticilerinin MADA hükümleri
karşısında tereddütte kalmış olabileceklerini düşündürmektedir. Dolayısıyla her ne kadar
rakip uygulamalara ilişkin yasaklama hükmü ihtiva etmese dahi sözleşme tarafı diğer cihaz
üreticileri bakımından aleniyet sağlamak ve gelecekte oluşabilecek rekabetçi kaygıları
önlemek için tüm MADA’lara, rakip uygulamaların cihaza önyüklenmesinin
engellenmediğine ilişkin benzer açık bir hükmün eklenmesinin faydalı olacağı
18-33/555-273
81/117


değerlendirilmektedir. Bu konuda Google’a Başkanlık Görüşü gönderilmesi gerektiği
kanaatine varılmıştır.
I.3.3.7. Parçalara Ayırmama Sözleşmesinin Değerlendirilmesi
(335) Google’ın cihaz üreticileriyle imzaladığı bir diğer sözleşme AFA’dır. Google, MADA
imzaladığı bütün üreticilerle bu sözleşmeyi de imzalamaktadır. Google’ın bu sözleşmedeki
amacı Android’in parçalanmasını önlemek olarak belirtilmiştir. Parçalanmayı önlemek için
cihaz üreticileri tarafından satılan/dağıtılan tüm ürünlerin Android uyumlu cihaz olması veya
bu ürünlerin Android uyumlu cihazlarda kullanılması gerekmektedir. Sözleşmenin tanımlar
maddesinde cihaz üreticilerine getirilen kısıtlama konusu ürünler “(…..)” olarak
tanımlanmıştır. Görüldüğü üzere sözleşmenin kapsamına hem cihaz üreticilerinin Android
işletim sistemini kullanmak istediği cihazlar hem de bu cihazlarda kullanılan ve cihaz
üreticileri tarafından geliştirilen yazılım ve hizmetler girmektedir. Yukarıda MADA
hükümlerinin bağlama teorisi çerçevesinde incelendiği kısımda belirtildiği üzere, bir cihazda
TAİS kullanılmak isteniyorsa bu cihazın Google’ın tek taraflı belirlediği teknik yeterliliklere
sahip olması ve Android Uyumluluk Programı adı verilen bir süreçten geçmesi
gerekmektedir. AFA ile bu yükümlülükler cihaz üreticilerinin geliştirdiği yazılım/hizmetler
için de geçerli kılınmaktadır. Mevcut soruşturma kapsamında yapılan görüşmelerde de
cihazlarda yapılan yazılımsal her değişikliğin Android uyumlu olup olmadığına ilişkin
testlerden geçtiği ifade edilerek AFA’nın ilgili hükümleri teyit edilmiştir.
(336) Sözleşmenin ilgili maddelerine aşağıda yer verilmektedir:
“2. Anti-Fragmantasyon
2.1. Google tarafından özellikle yazılı olarak izin verilen haller dışında ve takdir yetkisi
Google’a ait olmak üzere, aşağıdaki koşullar geçerli olacaktır:
(…..).”
(337) Yukarıdaki hükümler çerçevesinde TAİS lisansı alan cihaz üreticilerinin OSA’yı temel
olarak kullanan ve fakat Google tarafından onaylanmamış “Android çatalları” olarak
adlandırılan işletim sistemlerini kullanan cihazlar dağıtmaları engellenmektedir. Bunu
tamamlayıcı olarak cihaz üreticisi ayrıca bu tip bir “Android Çatalı”nın oluşması sonucunu
doğurabilecek SDK oluşturulmasına, dağıtılmasına ve tanıtılmasına katkıda bulunmama
yükümlülüğü altına girmektedir.
(338) Google’ın bu sözleşme ile tek bir Android ekosistemi oluşturmak istediği, böylece farklı
versiyonlara sahip olabilecek işletim sisteminin olumsuz yönlerini bertaraf etmek istediği
düşünülebilecektir. Bilhassa uyumsuz olabilecek farklı versiyonlardaki güvenlik açıkları,
teknik gereklilikler gibi gerekçeler söz konusu olabilmektedir. Farklı versiyonlardan biri için
yazılan uygulamaların diğer versiyonlarda çalışamaması ihtimali gündeme gelebilecektir.
Geçmişte açık kaynak kodlu olarak sunulan Symbian işletim sistemi anılan olumsuzlukların
örneğini yansıtmaktadır.
(339) Sözleşme ile getirilen yükümlülükler cihaz üreticilerinin dağıtımını yapacağı tüm cihazlar
için getirilmektedir. Üreticilere belirli bir model cihazlarında AFA hükümlerine uyumsuz bir
işletim sistemi kullanma, diğer cihazlarında ise TAİS kullanma serbestisi tanınmamaktadır.
(340) MADA ile birlikte imzalanması zorunlu olan AFA esas olarak Android ekosisteminin ticari
olarak Google’ın iddia ettiğinin tersine kapalı bir ekosistem olduğunu göstermektedir.
Kararın çeşitli bölümlerinde ele alındığı üzere cihaz üreticileri tarafından efektif talebe konu
olan ürün TAİS, belirli bir ölçeğe erişmiş, tüketiciler tarafından talep edilen, etkin bir
uygulama mağazasına sahip bir işletim sistemidir. Bu ürünün satın alma şartı ise cihaz
üreticilerinin tüm ürünlerinde Google tarafından AFA ve Android Uyumluluk Programı ile
18-33/555-273
82/117


izin verilen Android sürümlerinin kullanılmasıdır. Google’ın bu politikayla, sınırlı kapsamda
ve sayıdaki özel kullanımlar hariç olmak üzere, büyük cihaz üreticilerinin fikri mülkiyet hakkı
Google’a ait olan OSA’yı kullanarak TAİS’e rakip işletim sistemlerinin geliştirmelerini
önlemeyi amaçladığı değerlendirilmektedir.
(341) Bu politika ile ilk bakışta mobil işletim sistemleri pazarındaki gelişim kısıtlanıyor gibi
görünse de, Google’ın sahibi olduğu Android işletim sistemi yazılımının başka uygulama
mağazaları ile birlikte ticari ürünü olan TAİS’e rakip yaratmak için kullanılmasını
engellemesinin haklı bir ticari gerekçe olduğu değerlendirilmektedir. Şöyle ki, Google’ın,
sahip olduğu OSA’yı açık bir şekilde paylaşmak gibi bir yükümlülüğü bulunmamaktadır.
Google’ın, açık kaynak kodunu tamamen kaldırıp cihaz üreticilerine sadece TAİS’i sunması
önünde bir engel bulunmamaktadır.
(342) Bununla birlikte Google TAİS’e rakip olarak çıkacak şekilde modifiye edilmeyen örneğin,
kamu kurumlarında, okullarda kullanılmak amacıyla üretilen içerisinde GMS paketindeki
uygulamalar, Google Play uygulama mağazası bulunmayan yani yalnızca OSA yüklü
cihazlarda ücretsiz bir şekilde kullanılmasına izin vermektedir. Belirtildiği üzere birçok
fonksiyondan ve bir uygulama mağazasından mahrum bu sürümün hedef kitlesi kişisel
amaçla cihaz satın almayı planlayan tüketiciler değildir. Google, bu yolla hem Android
sisteminin tümünün açık kaynak koduna dayandığına dair bir pazarlama çalışması
yapabilmekte hem de ticari olmayan bu “niş” alanlarda da Android kullanılmasını, böylelikle
ürününe olan alışkanlığın ve ürünün genel bilinirliğinin artmasını sağlamaktadır. Buna ek
olarak kaynak kodunun belirli bir düzeyde açık olarak sunulmasının üründeki hataların
tespitine ve ürünün geliştirilmesine katkı sağladığı da söylenebilir.
(343) Teşebbüsün temel olarak fikri mülkiyet haklarının kullanılmasına dayanan ve sonucunda
uyumsuzluk sorunlarını ortadan kaldırmak, platform niteliğini haiz ürünün tek bir standard
üzerinde büyümesini sağlamak, kendi geliştirdiği kaynak kodu kullanılarak rakip ürünler
ortaya çıkarılmasını engellemek şeklinde özetlenebilecek davranışlarının rekabeti
kısıtlayıcı sonuçlarının olduğu varsayılsa bile bu etkilerin yatırımı teşvik eden ve rekabeti
güçlendiren dinamik etkinlik kazançlarına kıyasla daha sınırlı kaldığı, bir başka deyişle
teşebbüsün AFA kapsamında dinamik etkinlik kazançlarına dayanan bir haklı gerekçe
savunmasından faydalanabileceği değerlendirilmektedir.
I.3.4. İhlal İddialarına İlişkin Genel Değerlendirme
(344) Yukarıda yer verilen tespit ve değerlendirmeler sonucunda;
- Google’ın dosya konusu davranışlarının pazar gücünden kaynaklanan tek taraflı
davranışlar olduğu, bu doğrultuda ilgili davranışların 4054 sayılı Kanun’un teşebbüsler
arası rekabeti kısıtlayıcı anlaşma ve uyumlu eylemleri yasaklayan 4. maddesi
kapsamında değil, hâkim durumun kötüye kullanılmasını yasaklayan 6. maddesi
kapsamında değerlendirilmesi gerektiği,
- Google’ın “lisanslanabilir mobil işletim sistemleri” pazarında hâkim durumda
bulunduğu,
- Google’ın cihaz üreticileri ile imzaladığı MADA’larda yer alan Google aramanın
sözleşmelerle belirtilen noktalarda varsayılan olarak atanması ve Google arama
parçacığının ana ekranda konumlandırılmasına yönelik uygulamanın 4054 sayılı
Kanun’un 6. maddesi kapsamında ihlal olarak değerlendirilen bağlama uygulamasının
tüm koşullarını sağladığı,
- Google’ın cihaz üreticileri ile imzaladığı MADA’larda yer alan Google Webview
bileşeninin ilgili işlev için varsayılan ve tek bileşen olarak atanmasına yönelik
18-33/555-273
83/117


uygulamanın 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında ihlal olarak değerlendirilen
bağlama uygulamasının tüm koşullarını sağladığı,
- Google’ın cihaz üreticileri ile imzaladığı RSA’larda yer verilen ve Google aramanın
cihazlarda münhasıran yüklenmesini temin eden hükümlerin 4054 sayılı Kanun’un 6.
maddesini ihlal ettiği ve Google aramaya ilişkin bağlama uygulamasının ortaya
çıkardığı rekabet karşıtı etkiyi güçlendirdiği ve kalıcı hale getirdiği,
- Google’ın cihaz üreticileri ile imzaladığı MADA’larda yer alan Google arama ve Google
Webview bileşeni haricindeki diğer Google uygulamalarına ilişkin yükümlülüklerin 4054
sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında ihlal teşkil edecek bağlama uygulamalarının
koşullarını karşılamadığı ve bu nedenle 4054 sayılı Kanun kapsamında bir ihlal olarak
değerlendirilemeyeceği,
- Bununla birlikte sözleşme tarafı cihaz üreticileri bakımından aleniyet sağlamak ve
gelecekte oluşabilecek rekabetçi kaygıları önlemek için tüm MADA’lara, Google
uygulamaları ile birlikte rakip uygulamaların cihaza önyüklenmesinin engellenmediğine
ilişkin açık bir hükmün eklenmesine ilişkin Google’a Başkanlık Görüşü gönderilmesi
gerektiği,
- Google’ın AFA’lar ile cihaz üreticilerine getirdiği yükümlülüklerin 4054 sayılı Kanun’un
6. maddesi kapsamında bir ihlal niteliği taşımadığı
değerlendirilmektedir.



18-33/555-273
84/117


I.3.5. Google’ın Savunmaları ve Değerlendirilmesi
I.3.5.1. Android iş modeli ve yapılması gereken karşıolgusallık (counterfactual)
değerlendirmesine ilişkin savunmalar
- Android iş modelinin rekabeti teşvik ettiği ve artırdığı yönündeki savunma
(345) “Android mobil dünyada bir devrim yaratmıştır” başlığı altında yer alan savunmada özetle;
günümüzde işletim sistemi geliştiricilerinin mobil ortamda çok farklı iş modelleri kullanarak
rekabet ettikleri belirtilerek örnek olarak Apple’ın verilebileceği, erişime kapalı noktalar
(walled garden) içeren böyle bir ortamın OEM’ler ve telekom operatörlerine zarar vererek
platformlar arası rekabeti engellediği ve farklılaşmayı sınırladığı ileri sürülmektedir.
(346) Apple, işletim sistemi geliştiren bir firma olmakla birlikte esasında mobil cihazlar pazarında
rekabet eden bir firmadır. İşletim sistemini yalnızca kendi cihazlarında sunmak üzere
geliştirmekte, geliştirdiği sistemi farklı cihaz üreticilerine sunma güdüsü bulunmadığından
işletim sisteminin direk sunumu açısından herhangi bir rekabet içerisine girmemektedir.
Ancak işletim sistemi ve cihazın bir bütün olarak Android kullanan cihazlarla bu anlamda
bir rekabete girdiğinden bahsedilebilir.
(347) Savunmanın devamında; OEM’lerin, Microsoft’un iş modelinde işletim sistemi ve ek
uygulamalardan oluşan bir yazılım paketinin lisansını aldığı ve bunun karşılığında
Microsoft’a bir lisans ücreti ödediği, bu modelin OEM’lerin masrafını artırdığı ve platformlar
arası yeniliği ve farklılaşmayı azalttığı ileri sürülmektedir.
(348) Microsoft’un mobil işletim sistemleri içerisindeki pazar payı %1’in altındadır ve uyguladığı
sistemin maliyete etki etme ihtimali yoktur. Burada öne sürülen savunmanın genel olarak
işletim sistemlerinde pazar gücü olmayan rakibe ilişkin olduğu ve bağlanan pazarlara etkisi
açısından bir değerlendirme içermediği görülmektedir.
(349) “Android, ekosistemdeki tüm paydaş ve menfaat sahiplerine büyük yarar sağladığı” başlığı
altında yer alan savunmada özetle; herkese açık bir kaynak modeli olan Android’in,
OEM'Iere cihazlarını kişiselleştirme serbestisini sağladığı ve böylelikle hem platform içi
rekabeti büyük ölçüde artırdığı, hem de Apple ve Microsoft ile daha fazla rekabet
edilmesine olanak tanıdığı ifade edilmiştir.
(350) Bu bölümdeki değerlendirmeye katılmak mümkündür. Öte yandan Android‘in
başarılarından dolayı hâkim duruma gelmesi yasaklanmamakta, ancak sahip olduğu pazar
gücünü nasıl kullandığı denetlenmektedir. Teşebbüs tarafından bu kapsamda bir savunma
sunulmadığından, rekabet hukuku bağlamında bir değerlendirme yapılması da mümkün
olmamıştır.
(351) “Android’i geliştirmenin ve sürekli olarak yenilik yapmanın çok ciddi bir maliyeti vardır”
başlığı altında yer alan savunmada özetle;
- Google’ın rakiplerinin, lisans ücretleri veya donanım satışları yoluyla kendi işletim
sistemlerini uygulamalara bağlayarak veya rakip uygulama ve uygulama mağazalarının
cihazlara önceden yüklü gelmesini engelleyerek gelir elde etmeyi tercih ettiği,
- Google’ın bu tarz bir iş modelinden tamamen uzak durduğu,
- Android işletim sisteminin gelişimi için yapılan ve yapılmakta olan masrafların son
derece yüksek olduğu,
- Google’ın bir işletim sistemi ve uygulama geliştiricisi olarak kendi geliştirdiği platform
ve ekosistem üzerindeki yatırım ve masraflarını karşılaması ve kendi ürünlerini tanıtma
ve ücretlendirme olanağına sahip olmasının gayet meşru bir uygulama olduğu,
Google’ın bu yetisinin sınırlanmasının Android ekosistemine zarar verebileceği,
18-33/555-273
85/117


- Rakip uygulamaların, Android işletim sisteminin ücretsiz olarak dağıtılmasından dolayı
Google'ın yatırımları ve elde edilen gelirden hiçbir ek çaba sarf etmeden bedavacılık
yoluyla yararlanabileceği,
- Google’ın gelirinin büyük bölümünü Google arama ve Google Chrome gibi gelir getiren
uygulamalar üzerinden elde ettiği ve Android’e bunlar sayesinde yatırım yapabildiği, bu
imkânın ortadan kaldırılması durumunda Google’ın Android’i geliştirmek için finansal
teşvike sahip olması gerektiği
ifade edilmiştir.
(352) Android’e yapılan harcamalar ile Google arama ve Chrome’dan elde ettiği gelirler
karşılaştırıldığında yukarıda yer verilen Tablo 11’den de görüleceği üzere Google’ın elde
ettiği gelirlerin yapılan harcamaları karşılayabilecek nitelikte olduğu anlaşılmaktadır.
(353) Öte yandan Google’ın uygulamalarını dağıtım hakkına yönelik bir engelleme veya kısıtlama
getirilmemiştir. İnternet arama hizmetlerinin mobil sunumu bağlamında Google, OEM’lere
ait cihazlara işletim sistemindeki gücünü kullanarak OEM’lerin kendi cihazları üzerindeki
kontrolünü engellemekte, rakip ürünlere yer vermesini zorlaştırmakta ve bu pazar
açısından cihazın kontrolünü neredeyse tamamen ele geçirmektedir.
(354) Savunmanın devamında;
- Google’ın sözleşmelerinin son derece hassas bir denge üzerinde duran ekosistemin
varlığı ve ekonomik olarak sürdürülebilir olması için elzem olduğu,
- MADA’nın, Google’ın uygulama paketinin lisanslanması karşılığında gelir getiren
uygulamalarına yönelik sadece asgari düzeyde yerleştirme yükümlülüğü içerdiği,
Google’ın bunu, yatırımının parasal karşılığını alabilmek adına ve en sınırlı bir şekilde
talep ettiği,
ileri sürülmüştür.
(355) Google’ın sözleşmelerinin çok ince bir dengeye sahip olduğu, bir müdahale sonucunda tüm
sistemin çökeceği, dolayısıyla rekabet hukuku kapsamında da herhangi bir müdahalede
bulunulmaması gerektiği yönündeki iddiayı kabul etmek mümkün görünmemektedir. Bu
minvalde Google’ın talebi, kendi iş modeli için elzem addettiği her şeyi yapmak ve hukuki
uygulamadan muaf tutulmak yönündedir. Bu talebin kabul edilmesi halinde hakim
durumdaki teşebbüslerin kendileri için faydalı ancak rakipleri için dışlayıcı eylemlerinin
yasaklanmasının mümkün olmayacağı, bu nedenle 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesinin
ruhuyla bağdaşmayacağı dikkate alındığında savunma kapsamında bu talebe cevap
verilmesi mümkün görülmemiştir.
(356) Savunmanın devamında;
- OEM’in ücretsiz olsalar dahi Google’ın uygulamalarını önyüklemeyi tercih edeceğine
dair bir garantinin olmadığı, OEM bu uygulamaları önyüklemeyi tercih etse dahi,
kullanıcıların bu uygulamaları kullanacağının bilinmediği,
- GMS içeren Android cihaz kullanıcısının rakip uygulamaları kullanmasının önünde
hiçbir engel olmadığı,
ileri sürülmüştür.
(357) OEM’in Google uygulamalarını önyüklemeyi tercih edeceğine dair bir garantinin olmadığı
iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Zira MADA ile böyle bir yükümlülük açıkça
getirilmektedir. Ayrıca uygulamalar için geçerli olabilmekle birlikte Google aramanın
kullanılmama ihtimali sözleşme ile getirilen yükümlülükler gereği oldukça düşüktür. Google
arama zaten çokça tercih edilmektedir ve ayrıca cihazın ana ekranı dâhil tüm arama
18-33/555-273
86/117


noktalarında varsayılan olarak atanmaktadır. Esasında uygulamalardan ayrı olarak
kullanıcıların Google aramayı kullanmama ihtimali hemen hemen yoktur ki bu da Google’ın
savunmasında ileri sürdüğü uygulamaların gerekliliği iddiasını kendi içinde çürütmektedir.
Yukarıda ilgili kısmında açıklandığı üzere, kullanıcıların ürüne ilişkin bilgileri ve kullanım
etkileşimleri aynı sevilerde değildir. Yukarıda yer verilen Grafik 14’de Google aramanın
yüksek pazar payı da düşünüldüğünde rakip aramalara erişim ihtimalleri düşüktür. Daha
önce belirtildiği üzere varsayılan olarak atanan programların pazar payları ve kullanımları
da artmaktadır.
- Soruşturma Raporu’nda karşıolgusallık analizine ilişkin olarak gereken hukuki
değerlendirmenin yapılmadığı yönündeki savunma
(358) “Karşıolgusallık değerlendirmesi için gerekli hukuki çerçeve” başlığı altında yer alan
savunmada özetle; Soruşturma Raporu’nun, Google'ın Android ile ilgili sözleşmelerinin
belirli unsurlarını değiştirmesi için zorlayarak, Google'ın Android iş modelini ayakta tutan
en önemli unsurlarına itiraz getirdiği, başta iOS olmak üzere Android’in rakiplerini göz
önünde bulundurmadığı ileri sürülmektedir.
(359) Soruşturma Raporu, Android’in iş modelinin yalnızca varsayılan ayarlamaya ilişkin
kısımlarına itiraz getirmektedir. Bu noktada Apple’a ait iş modeline dikkat edilmediği de ileri
sürülmektedir. Oysa Google, Apple mobil cihazlarındaki tarayıcılarda varsayılan tarayıcı
olabilmek için, Soruşturma Raporu’nda itiraz edilen ve Android’in yalnızca münhasıran
kendisine ayırdığı ana ekrandaki ve arama noktalarında varsayılan olarak atanma hakkı
için, yıllık milyar dolarla ifade edilen tutarlarda ödeme yapmaktadır53. Google Apple’daki
benzer pozisyonlar için belirli bir yarışmaya girmekte ancak kendisine ait olmayan
cihazlarda yalnızca işletim sistemini sunduğu cihaz sahiplerinin bu hakkını kullanmalarına
pazar gücünü kullanarak engel olmaktadır.
(360) Savunmanın devamında; diğer rekabet hukuku rejimleri ve özellikle AB rekabet hukukunun,
"...olmasaydı ne olurdu?" sorusunun rekabet otoriteleri tarafından yapılan tüm rekabet
hukuku değerlendirmelerine esas teşkil etmesi gerektiğine hükmettiği, Soruşturma
Raporu’nun bu temel soruyu yalnızca kısmen ve kusurlu bir şekilde sormak ile yetindiği
ifade edilmiştir.
(361) “Ne olurdu” analizinin işleyiş şekli, incelenen olayı teşebbüsün o an hâkim durumda
olmadığı noktaya götürerek bir analiz yapılması değildir. Böyle bir analizin herhangi bir
noktada gerçekleştirilebileceğine dair yüksek şüphe olacağı söylenebilecektir. Bu
kapsamda, teşebbüsün ABAD kararı ile örnek verdiği “olmasaydı ne olurdu?” sorusunun
teşebbüsün ileri sürdüğü şekilde, zamanda geriye doğru işleyen bir analize işaret etmediği
ortadadır. Ayrıca söz konusu savunma bunun ardından yön değiştirmekte ve olmasaydı ne
olurdu sorusunun, muhtemel rekabeti kısıtlayıcı etkilerin analizine dair bir analiz olduğuna
işaret etmektedir.
(362) “Soruşturma Raporu gereken karşıolgusallık değerlendirmesini yapmamıştır” başlığı
altında yer alan savunmada özetle;
- Google’ın eylemlerinin pazarı rakiplere kapadığını veya kapamaya elverişli olduğunu
değerlendirebilmek için; Soruşturma Raporu’nda ilgili pazarlara dair bir ekonomik
analiz yapılması, tüm ilgili koşulların ve Google’ın davranışının ortaya çıktığı
dönemdeki ekonomik ve rekabetçi ortamın değerlendirilmiş olmasının gerektiği,

53 Lisanslanabilir olmayan bir işletim sistemi olan iOS’un internet tarayıcısı Safari’de varsayılan arama hizmeti
olarak Google’ın kullanılması karşılığında her yıl 3 milyar ABD Doları ödendiği şeklinde kamuoyuna yansıyan
bilgiler bulunmaktadır. (…..).
18-33/555-273
87/117


- Soruşturma Raporu’nda, Google’ın davranışlarının farazi olarak pazar kapamaya yol
açabileceğini gösterdiği iddia edilen Microsoft Windows Media Player kararına teorik
olarak atıflarda bulunmakla yetinildiği, somut olay ve Microsoft Windows Media Player
kararındaki dinamiklerin tamamen farklılık arz ettiği,
ileri sürülmüştür.
(363) İddianın aksine soruşturma kapsamında ekonomik analiz yapıldığı öncelikle belirtilmelidir.
Türkiye’de mobil cihazlarda Apple ile yapılan sözleşmeler ve TAİS cihazlardaki varsayılan
hükümler nedeniyle Google mobil arama hizmetleri pazarında %(…..) bir pazar payına
sahip olmuştur. Rakiplerin kısa vadeli varsayılan hükümlere sahip anlaşmalarının etkileri
de yukarıda ilgili yerlerde ortaya konulmuştur.
(364) Google’ın, mobil arama hizmetleri pazarını kapatan sisteminin etkilerini, ana pazar olan
mobil işletim sistemleri pazarındaki etkileri üzerinden değerlendirme gayreti içerisinde
olduğu görülmektedir. Google’ın bahsettiği gibi bir karşıolgusal analiz yapılacak olursa
dahi, bu uygulamaların rekabeti kısıtladığı “internet arama hizmetlerinin mobil cihazlarda
sunumu” pazarı üzerinden tartışılması gerekmektedir. Google’ın, Soruşturma Raporu’nda
rekabetin kısıtlandığı iddia edilen bu pazarlardaki uygulamasının rekabetçi etkilerini analiz
etmeden, uygulama olmasaydı ana ürünü sunmayacağına yönelik savunmasının
karşıolgusal analizi içerisinde değerlendirilmesi ve bu bağlamda kabul edilmesi mümkün
değildir.
(365) Ayrıca, ihlal olarak değerlendirilmeyen (…..) elde ettiği gelir Android yatırımının kat ve kat
üzerindedir. Bu da Soruşturma Raporu’nda karşı çıkılan, varsayılan aramaya ilişkin
yükümlülüklerin savunmada yer verildiği ölçüde sistemin işleyişi için kritik olmadığına,
yalnızca Google’ın pazar gücünü güçlendirdiğine işaret etmektedir.
(366) Bu bölümün başında açıklandığı üzere karşıolgusallık analizinin teşebbüsün hâkim duruma
gelmeden önceki davranışlarını değerlendirecek şekilde genişletilmesi hukuki analiz
açısından isabetli olmayacaktır. Rekabet hukuku kapsamında, teşebbüsün hâkim duruma
geçmeden önce yaptığı davranışların değerlendirilmesine gerek yoktur. Bunlar
savunmanın da belirttiği gibi teşebbüsün ürün yaratma ve ürününü yayması açısından
gerekli olabilmektedir. Örneğin bağlama uygulamaları çeşitli büyüklükteki teşebbüslerce
gerçekleştirilmektedir. Ancak incelenmesi gereken, bu uygulamaların teşebbüs hâkim
duruma geçtikten sonra bağlanan ürün pazarını rakiplerine kapatıp kapatmadığıdır.
(367) Savunmada, Soruşturma Raporu’nda Microsoft Windows Media Player kararında
mahkemenin statüko etkisine ilişkin yer verdiği değerlendirmelere yapılan atıfların,
Microsoft Windows Media Player kararındaki ihlal iddialarına ilişkin olarak yapıldığı
gösterilmeye çalışılmakta ve bu yönde savunmalara yer verilmektedir. Ancak bu
savunmanın da, yine ileri sürülen iddialarla bağının bulunmadığı görülmektedir.
Savunmada, dosyadaki şartların Microsoft Windows Media Player kararından farklılaştığı
ve kullanıcıların istedikleri uygulamaları indirebildikleri belirtilmektedir. Ancak ihlal tespiti
yapılan husus, Google’ın uygulamalarını yüklemesi değil, arama hizmetini, rakiplerine
böyle bir hak tanımadan, üçüncü taraflara ait cihazlarda varsayılan olarak elde etmesidir.
(368) Savunmanın devamında;
- Ne MADA'nın ne de RSA'nın ihtilaflı hükümlerinin pazarı kapamaya elverişli olduğu,
tam aksine, bu sözleşmelerin Google'ı mobil işletim sistemleri sektörüne girmeye teşvik
ederek rekabeti sağlamak ve arttırmak adına önem arz ettiği,
- Açıklanan ilgili pazarın yapısı ve dinamikleri ışığında, Google'ı bu modele iten
sebeplerin değerlendirilmesi ve ilgili karşıolgusallık analizinin yapılmasının gerektiği
18-33/555-273
88/117


ifade edilmiştir.
(369) Android’in yarattığı bir rekabet ortamı yoktur çünkü kendisinin mevcut durumda rakibi
bulunmamaktadır. Daha önce de ifade edildiği üzere yapılacak analiz, teşebbüs hâkim
duruma gelmeden önceki dönem için geçerli değildir.
(370) “Bunun yerine Soruşturma Raporu’nda gerçeği yansıtmayan ve hatalı tespitler yer
almaktadır” başlığı altında yer alan savunmada özetle;
- Google’ın Soruşturma Raporu’nun MADA'nın “diğer” Google uygulamalarının pazarın
rakiplere kapanmasına sebep olmadığına dair nihai kararına katıldığı, ancak Google’ın,
Soruşturma Raporu’nda yer alan MADA'nın belirli uygulamalarının, özellikle internet
arama pazarında pazarı rakiplere kapamaya elverişli olduğuna dair iddialarına karşı
çıktığı,
- Google’ın hiçbir rakip uygulamanın önyüklenmesini engellemediği,
- Önyüklemenin ticari bir avantaj sağlamadığı,
- Yerleştirme gerekliliklerinin münhasır dağıtım anlamına gelmediği
ileri sürülmüştür.
(371) Teşebbüs, savunmasının bu kısmında Soruşturma Raporu’nun, Google’ın diğer Google
uygulamalarının cihazlara önyüklenmesine ilişkin yükümlülüğünün pazarın rakiplere
kapanmasına sebep olmadığı tespitini yaptığını belirtmekte ancak savunmasının
devamında yine bu uygulamanın (diğer Google uygulamalarının önyüklenmesinin) ihlal
olarak değerlendirilmişçesine neden rekabeti kısıtlamadığına ilişkin açıklamalarda
bulunmaktadır. Bu nedenle bu kısma ilişkin savunmaların değerlendirilmesine gerek
görülmemiştir.
(372) “Soruşturma Raporu’nda öne sürülen çözüm önerileri tüm Android ekosistemini tehlikeye
atmaktadır.” başlığı altında yer alan savunmada özetle;
- Soruşturma Raporu’nda öne sürülen çözüm önerilerinin tüm Android ekosistemini
tehlikeye attığı,
- Google'ın ücretsiz uygulamaları ve Android işletim sistemi üzerinden gelir elde
etmesinin engellenmesi halinde, Google'ın Android'i geliştirmek için hiçbir gerekçesinin
veya teşvikinin kalmayacağı
ifade edilmiştir.
(373) Google’ın, Soruşturma Raporu’nda ihlal olarak değerlendirilmeyen ve bu kapsamda çözüm
önerisi getirilmeyen Google uygulamalarının önyüklemesine ilişkin yükümlüklere müdahale
edilmesinin sistemi tamamen ortadan kaldıracağına ilişkin savunması daha önce de
değerlendirilmiş olduğundan bir kez daha cevap verilmesine gerek görülmemiştir.
I.3.5.2. Pazar Tanımlarının Mesnetsiz Olduğu ve Pazardaki Mevcut Durumu
Yansıtmadığı Yönündeki Savunmalar
- Uygun bir pazar analizi ve isabetli bir pazar tanımı yapılmadığı savunması
(374) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle;
- İlgili ürün pazarlarının tanımlanmasına ilişkin gereken hukuki standardın
uygulanmadığı,
- İlgili Pazarın Tanımlanmasına İlişkin Kılavuz’da (İlgili Pazar Kılavuzu) belirtildiği üzere,
ilgili ürün pazarının tüketici gözünde ikame edilebilir olarak değerlendirilen mal ve
hizmetler olarak tanımlanması gerektiği,
18-33/555-273
89/117


- İlgili ürün pazarlarının nasıl tanımlanması gerektiğine ilişkin esaslı bir analize yer
verilmediği, SSNIP testinin uygulanmadığı, dolaylı rekabetçi baskıların göz önünde
bulundurulmadığı ve esaslı bir pazar tanımı analizi yapılmadığı
iddia edilmiştir.
(375) İlgili Pazar Kılavuzu’nda geçen tüketici ifadesinden anlaşılması gereken nihai tüketici değil;
ticaretin seviyesi dikkate alınarak incelemeye konu ürünü tüketen gerçek veya tüzel
kişilerdir. Aksi takdirde, savunmada belirtilen yorumun kabul edilmesi halinde, nihai
tüketicilere ulaşmayan örneğin ara mamul niteliğindeki ürünlere ait pazarların da tüketici
talebi dikkate alınarak belirlenmesi gerekecektir. Bu yaklaşımın, ürünlerin karşılaştıkları
rekabetçi baskıyı tam olarak ortaya koymayacağı açıktır.
(376) Savunmanın devamında;
- Android ve Google uygulamalarına pozitif fiyat uygulanmasının ve bu pozitif fiyata
ilişkin SSNIP testi yapılmasının Google için kârlılığının, Soruşturma Raporu’nda
değerlendirilmediği,
- Mobil işletim sistemlerindeki rekabet seviyesi ve rekabetçi gelişmelere ilişkin bulguların
analiz edilmediği,
iddia edilmiştir.
(377) Dosya konusu olayda Google ile cihaz üreticileri arasında ticarete konu olan TAİS ele
alınmaktadır. Tüketicilerin cihazlarına farklı işletim sistemleri yüklemeleri mümkün değildir.
Esasen, Google’ın kendi ürettiği telefonlar hariç olmak üzere, tüketici talebi esasında
cihazlara yöneliktir. Google ise bu cihazların üretiminde cihaz üreticilerine bir nevi
hammadde sağlayan bir teşebbüstür ve bu pazarda başka bir rakibi yoktur. Esasında bu
nedenle SSNIP testinin gerçekleştirilebileceği bir ürün grubu da bulunmamaktadır. Bir diğer
husus, Google TAİS lisansını bir ücret talep etmeden sunmakta, gelirlerini tüketicileri
üzerine getirdiği sözleşmesel kısıtlar (arama bağlama, uygulama önyükleme, münhasır
arama olma, vb.) yoluyla elde etmektedir. Bu kapsamda pazarda SSNIP testini tatbik etmek
mümkün değildir. Buna ek olarak ilgili ürün pazarının tanımlanmasında SSNIP testinin
uygulanması hukuki bir zorunluluk değildir. Teşebbüslerden gelen cevaplarda da sabit
olduğu üzere cihaz üreticilerinin Google’ın işletim sistemine alternatif olarak
kullanabilecekleri bir ürün bulunmamaktadır.
- İlgili coğrafi pazarın Türkiye olarak tanımlanmasının, pazarın gerçek yapısını
yansıtmadığı yönündeki savunma
(378) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle; Soruşturma Raporu’nun"ilgili coğrafi pazarın
Türkiye olarak tespit edilmesi gerektiğini" belirtmekle yetindiği ve bu konuda hiçbir
değerlendirmeye yer vermediği ileri sürülmüştür.
(379) Bu konuda yer verilen analiz, inceleme konusu eylemin Türkiye’deki rekabeti nasıl
etkilediğini ortaya koymaktadır. Kanun’un kapsamı göz önüne alındığında, Türkiye’den
daha geniş bir coğrafi pazar tanımının neden gerekli olduğu yönünde taraflarca geçerli ve
doyurucu bir sav ileri sürülmemiştir.
- Lisanslanabilir mobil işletim sistemleri için ayrı bir pazar tanımı mevcut olmadığı
yönündeki savunma
(380) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle;
- Lisanslanabilir ve lisanslanabilir olmayan işletim sistemlerinin farklı pazarlar olduğuna
ilişkin iddianın hatalı olduğu,
18-33/555-273
90/117


- Android ve Apple arasındaki son derece önemli rekabetin görmezden gelinmesi veya
dikkate alınmamasının hem hukuki hem de iktisadi açıdan hatalı olduğu,
- Önerilen pazar tanımının Kurul’un geçmiş kararları, Avrupa Komisyonunun geçmiş
kararları ve ABAD içtihadı ile çeliştiği
iddia edilmiştir.
(381) Teşebbüs savunmasının bu kısmında esasında tüketiciler açısından Android ve Apple
işletim sistemi kullanan cihazların birbirine ikame olduklarını ve çeşitli rekabet
uygulayıcılarının vermiş olduğu kararlarda da Apple’ın Android’e rakip olarak kabul
edildiğini belirtmektedir. Rekabet hukuku uygulamalarında aynı ürün veya hizmeti konu
alan dosyalarda pazarın seviyesi dikkate alınarak farklı pazar tanımlamalarına
gidilebilmektedir. Bu husus pazar tanımına ilişkin otorite kılavuzlarında da genellikle açık
bir şekilde belirtilmektedir. İncelenen seviyeye ve esasında ürüne ilişkin talebe yönelik bu
ayrımın platform pazarların ortaya çıkmasıyla birlikte daha sık karşılaşılan bir durum olması
beklenecektir. Bunun nedeni platform pazarların, iki veya daha fazla tüketici grubunun
talebine dokunan sistemler olmalarıdır. Platform ürünler rakip platform ürünler ile rekabet
ettikleri gibi kimi durumlarda pazarın belirli taraflarında platform olmayan ürünlerle de
rekabet içerisinde olabilmektedir. Bu nedenle farklı olaylara ilişkin verilen örnekler her
durumda geçerli olamayabilecektir. Örneğin, benzer konuya ilişkin Google’a yönelik
yürütülen soruşturma kapsamında da Avrupa Komisyonu “lisanslanabilir mobil işletim
sistemleri” pazarı tanımlamasına ulaşmıştır. Daha fazla tüketici ve uygulama geliştiriciye
ulaşmak için işletim sistemlerinin gelişimi bakımından Apple iOS ve TAİS arasında bir
rekabet olduğundan bahsedilebilecektir. Ancak pazarın TAİS açısından tüketicilere
ulaşmada kullanılan cihaz üreticilerinin tüketicilerin aksine bu iki işletim sisteminden birini
tercih etme şansları bulunmamaktadır.
- Mobil internet arama hizmetleri pazarı şeklinde bir pazar bulunmadığı savunması
(382) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle;
- “İnternet arama hizmetlerinin mobil cihazlar üzerinden sunumu” şeklinde ayrı bir pazar
tanımına yer verildiği, bu pazar tanımının yapılmasının ardındaki gerekçenin
açıklanmadığı ve bu yönde bir kanıt ortaya konmadığı,
- İlgili ürün pazarının özel/dikey ve genel arama dâhil olmak üzere tüm arama türlerini
kapsaması gerektiği,
- Dikey veya özel aramaların genel arama hizmetlerine ikame teşkil etmediği yönündeki
iddianın asılsız olduğu,
- İlgili ürün pazarının arama sorgusunun yapıldığı yöntemden (masaüstü ve mobil
cihazlar) bağımsız olarak tüm arama türlerini kapsaması gerektiği,
iddia edilmiştir.
(383) Savunmada bahsi geçen dikey unsurların bazılarının Türkiye’de faaliyette bulunmadığı
görülmektedir. Var olanlara erişmek de mobil cihazlar üzerinden adres girmeyi
gerektirmektedir. Oysa mobil cihazların öne çıkan özelliklerinden biri, arama parçacığından
ya da adres çubuğundan aramanın yapılıyor olmasıdır. Ayrıca savunma makamınca talep
açısından inceleme yapmak gerektiği de ifade edilmektedir. Bu açıdan incelendiğinde,
(talep açısından) büyük farklılıkların olduğu görülmektedir. Kullanıcılar telefonlarına her an
18-33/555-273
91/117


erişebilirken, bilgisayarlara erişimler daha kısıtlı kalmaktadır. Dolayısıyla mobil kullanım
oranı masaüstü kullanım oranından çok daha fazladır54.
(384) Savunmanın devamında;
- Webview’in Chrome ile aynı işlevi görmediği,
- Çevrimiçi reklamcılık sektörünün mevcut soruşturmanın kapsamı dışında olduğu,
- Her bir GMS uygulaması için ayrı pazarlar tanımlanmasının dayanağının olmadığı,
iddia edilmektedir.
(385) Webview bileşeninin Google Chrome ile niteliksel farkı ve neden ayrı pazarda
tanımlanması gerektiği yukarıda ayrıntıları ile ele alındığından, bu savunmaya ilişkin olarak
ayrıca bir değerlendirme yapmaya gerek görülmemiştir.
I.3.5.3. Google’ın hâkim durumda olmadığına ilişkin savunmalar
- Türkiye’de uygulanan hâkim durum testi bağlamındaki savunma
(386) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle;
- Yenilikçi pazarlarda hâkim durum değerlendirmesi için dikkate alınması gereken
kriterlerin farklılaştığı,
- Pazar payı gibi geleneksel rekabet hukuku parametrelerinin, ürünlerin ücretsiz olarak
sunulduğu pazarlarda faaliyet gösteren teşebbüslerin pazar gücünün
değerlendirilmesinde etkili ve uygulanabilir olmayacağı,
- Söz konusu pazarlar gibi dinamik sektörlerin, hâkim durum değerlendirmesi
yapılabilmesi bakımından yeterince olgun hale gelmediği,
- Ücretsiz olarak sunulan hizmetler bakımından yüksek kullanım oranlarının pazar
gücünü işaret etmediği,
- Google arama bakımından, Google'ın dünyada en çok tercih edilen internet sitesi
olduğuna ilişkin hatalı iddianın herhangi bir veri ile desteklenmediği,
- Google’ın herhangi bir bedel almaksızın sunduğu ürün ve hizmetler bakımından hâkim
durumda olarak kabul edilemeyeceği
iddia edilmektedir.
(387) Teşebbüsün savunmasında ileri sürdüğü “giriş engelleri yoktur” gibi bir genelleme pazar
gerçekleri ile örtüşmemektedir. Zira işletim sisteminde var olan yüksek dolaylı ağ etkileri
önemli bir giriş engeli olarak dikkate alınmalıdır. Bu anlamda TAİS tıpkı masaüstü
cihazlarda Microsoft’un olduğu gibi yıllardır tekele yakın bir konumdadır. Ücret alınmaması
bir iş modelinin sonucudur. Yalnızca bu kritere göre hâkim durum analizi yapılması
mümkün değildir. Google doğrudan ücret almasa da kendisinin global anlamda yıllık
milyarlarca dolar değer biçtiği konuma (ki ödenen yüksek meblağ daha kısıtlı bir kullanıcı
sayısına sahip Apple telefonlar içindir) kendisini otomatik konumlandırmak yoluyla elde
etmektedir. Ücretsiz ürünler karşılığında herhangi bir gelir elde edilmediğini değil, elde
edilen gelirin klasik pazarlardaki gibi ürün fiyatı üzerinden değil başka kanallardan elde
edildiğine işaret etmektedir. Cihaz üreticilerinin AFA’lar ile getirilen kısıtların da etkisiyle
yeni bir işletim sistemi geliştirme ve bu sistemin dolaylı ağ etkileri ile piyasada tutunmasını
sağlamaları mümkün değildir. OEM’ler sıfırdan böyle bir sistem geliştirmek ve cihazlarının
bir kısmına bunu yüklemek istemeleri halinde tüm cihazlarından TAİS’i kaldırmak

54 Erişim tarihi: 25.04.2018
18-33/555-273
92/117


durumundadır. Böyle bir durum tüm telefon üreticileri için satışlarının durması anlamına
gelebilecektir. Alexa verilerine göre “G.tr” ve “G” Türkiye’den erişilen
siteler bakımından birinci ve üçüncü sıradadır55.
- Google’ın TAİS diye bir ürünü bulunmadığı yönündeki savunma
(388) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle;
- Google’ın, Android’i GMS paketinden tamamen ayrı olarak lisansladığı ve TAİS diye
bir ürününün bulunmadığı,
- Android OS ve Google Play uygulama mağazasının tamamen farklı işlevleri yerine
getiren farklı ürünler olduğu,
- OEM’lerin alternatif bir uygulama mağazası kullanmak suretiyle Android çatallarını
kullanmalarının önünde hiçbir engel bulunmadığı,
- Fatih projesi kapsamında dağıtımı yapılan tabletlerin Google Play uygulama mağazası
ve EBA Market olarak iki uygulama mağazası içerdiği,
- İddia konusu bağlayan ürün olan TAİS’in Google tarafından hiçbir zaman piyasaya
sunulmadığı ve OEM’lere hiçbir zaman lisanslanmadığı,
- Ne “lisanslanabilir mobil işletim sistemleri” şeklinde bir pazarın ne de böyle bir pazarda
iddia konusu olan “TAİS” diye bir ürünün bulunduğu,
iddia edilmektedir.
(389) Kullanıcılar açısından cihaz tercihlerinde en önemli husus akıllı telefonlarında
kullanabilecekleri ücretli veya ücretsiz uygulamaların sayısıdır. Mevcut durumda Google
Play ve AppStore uygulama mağazasına alternatif bir uygulama mağazası
bulunmamaktadır. Açıklandığı üzere böyle bir mağazanın Android kodu üzerinden
geliştirilmesi cihaz üreticileri açısından mümkün değildir. AFA hükümleri gereği cihaz
üreticilerinin istisnai özel projeler dışında pazara bu tip alternatif uygulama mağazasıyla
ürün sunmaları yasaklanmaktadır. GMS paketinin mevcut yüklenmeme yükümlülüklerine
ilişkin bir ihlal tespiti ise yapılmamıştır.
(390) Savunmanın devamında;
- Akıllı cihaz işletim sistemi pazarındaki lider oyuncunun Google değil Apple olduğu,
- Google’ın hatalı bir yaklaşım çerçevesinde “hâkim durumda” olduğu yönünde yapılan
çıkarımların kabul edilemeyeceği,
- Google’ın hatalı olarak ortaya konulan zarar teorisi kapsamında ticari faaliyetlerinin
hâkim durumun kötüye kullanılması olarak değerlendirebileceğini öngörmesinin
beklenemeyeceği

55 Erişim tarihi: 25.04.2018
18-33/555-273
93/117


iddia edilmektedir.
(391) Bu savunmanın temelinde, pazar tanımı konusunda teşebbüsün sahip olduğu farklı
görüşün bulunduğu görülmektedir. Bu konuya ilişkin açıklamalara yukarıda yer verilmiştir.
- Google’ın mobil işletim sistemleri pazarında rakiplerinden bağımsız olarak hareket
edemediği yönündeki savunma
(392) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle;
- Android’in açık kaynaklı modelinin, Google’ın hâkim durumda olmasını imkânsız
kıldığı,
- Google’ın rakiplerinden bağımsız hareket etme imkânının bulunmadığı,
- Android’in ücretsiz niteliğinin hâkim durumda olma ihtimalini imkânsız kıldığı,
- Android’in inovasyon oranının hâkim durum iddiası ile çeliştiği
iddia edilmiştir.
(393) Android’in açık kaynaklı hali ticari olarak kullanılmamaktadır. Türkiye’de satışa sunulan
akıllı cihazların hiçbirinde bu işletim sistemi kullanılmamaktadır. Pazarın dinamiklerinin
farklı olduğu ve yeni gelişmeye başladığı 2012 yılındaki kararda yer verilen
değerlendirmelerin günümüzde bir geçerliliği kalmamıştır. “Ücretsiz ürünlerde hâkim durum
olmaz” şeklindeki gibi bir değerlendirmeye katılmanın mümkün olmadığı daha önce ifade
edilmiştir.
- Uygulama mağazasındaki uygulama sayısının, hâkim durum değerlendirmesi
yapılmasına elverişli bir ölçüt olmadığı yönündeki savunma
(394) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle;
- Google Play uygulama mağazası üzerinden erişilebilir olan uygulama sayısının pazar
gücünün bir göstergesi olmadığı,
- Google’ın üçüncü taraf uygulama mağazası sayısı ve kullanıcıların bu mağazalar
üzerinden erişim sağlayabildiği uygulama sayısına ilişkin detaylı açıklamalar sunduğu
ancak Soruşturma Raporu’nda bu hususun değerlendirilmediği,
- Ağ etkileri ve API’ların Google Play uygulama mağazasına pazar gücü sağlamadığı,
- Android ve Google Play uygulama mağazasının hatalı bir şekilde tek bir ürün olarak
ele alındığı ve Android cihazlardaki uygulama mağazaları için diğer mobil
platformlardaki uygulama mağazalarını dışarıda bırakan ayrı bir ilgili ürün pazarı
tanımlandığı,
- Uygulama mağazasının mobil platformlar arasındaki sistem rekabetinin bir parametresi
olduğu,
- Her bir mobil platformdaki uygulama mağazalarını izole biçimde incelemenin hatalı
olduğu
iddia edilmektedir.
(395) Mevcut dosya kapsamında uygulama mağazaları gibi bir pazar tanımı yapılmamış veya
Google Play uygulama mağazasının herhangi başka bir pazarda hâkim durumda olduğuna
yönelik bir iddia ileri sürülmemiştir.
(396) Bilgisine başvurulan pazar oyuncuları Google Play uygulama mağazasına alternatif olması
ihtimali değerlendirilebilecek bazı uygulama mağazalarının isimlerini vermiş ancak bu
mağazaların gerek küresel anlamda özellikle de Türkiye pazarı bakımından Google Play
18-33/555-273
94/117


uygulama mağazasına alternatif olma ihtimalinin bulunmadığını eklemişlerdir. Bunun
altında yatan çok kuvvetli nedenler bulunmaktadır. Sayılan uygulama mağazalarından
üretici temelli olanlar esasında üreticilerin geliştirdikleri belirli uygulamaları tüketiciyle
buluşturmayı hedefleyen kısıtlı miktarda uygulama içeren mağazalardır. 1Mobile market,
Appitalism vb. uygulama mağazaları ise esasen uygulama mağazasından ziyade kendileri
birer uygulamalardır. Bu uygulamalar içerisinden belli başlı kullanılan uygulamalara değil
genellikle oyunlara erişilebilmektedir. Ancak hem bu uygulama mağazalarının hem de
içerisinden erişilen uygulamaların yüklenmesi için tüketicilerin TAİS tarafından kendilerine
gösterilen uyarı mesajını geçmeleri hem de güvenlik ayarlarından bu uygulamaların
yüklenmesine izin vermeleri gerekmektedir. TAİS bu uygulamaların yüklenmesini bir
güvenlik riski olarak kullanıcıya sunmakta ve kullanıcının aksi yönde irade belirterek
güvenlik ayarlarını kapatması halinde yüklenmesine izin vermektedir. Kullanıcılar bu
adımları gerçekleştirse bile bu mağazalarda erişecekleri kısıtlı uygulamalar
Türkçeleştirilmemiş uygulamalar olacaktır.
(397) Google, Google Play uygulama mağazası ve GPS paketini bir arada sunmaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, Google Play uygulama mağazası Türkiye’de satışa sunulan
Android temelli telefonların tamamında bulunmaktadır.
(398) Yukarıda belirtildiği üzere, Google Play uygulama mağazası veya GPS (API paketi) ayrı
ürünler olarak değerlendirilmemekte, lisanslanabilir mobil işletim sisteminin parçaları olarak
değerlendirilmektedir. Google Play uygulama mağazası + GPS’in hemen hemen tüm
Android temelli ticari cihazların içerisinde bulunması, uygulama geliştiricilerin Google Play
uygulama mağazasına uygulama geliştirmesini ve bu uygulamaları geliştirirken sunulan
API’ları kullanması sonucunu doğurmaktadır. TAİS’e rakip bir işletim sisteminin
yaratılabilmesi için 5-6 yıl boyunca adım adım inşa edilmiş bu sisteme eş değer rakip bir
sistem, uygulama mağazası, uygulamaların bu sisteme göre ve bu sistemin API’larına göre
yeniden yazılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu durumun, lisanslanabilir mobil işletim
sistemleri pazarına giriş için yüksek bir engel oluşturduğuna şüphe bulunmamaktadır.
- Diğer platformların aksine rakip uygulama mağazalarının Google Play üzerinde
doğrudan rekabetçi baskı kurduğu yönündeki savunma
(399) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle;
- Google Play’in OEM’ler ve MNO’lar tarafından dengeleyici alıcı gücü vasıtasıyla
baskılandığı,
- OEM’lerin rakip uygulamalardan farklı olarak rakip arama uygulamalarını da Android
cihazlarına önyükleyebildiği,
- 2012 yılında dünya üzerindeki Android cihazların yaklaşık %(…..) Google Play
olmaksızın piyasaya sürüldüğü 2014 yılında bu oranın daha da arttığı,
- Uygulama mağazası pazarındaki lider oyuncunun Google değil Apple olduğu
iddia edilmektedir.
(400) Savunmanın bu kısmında, uygulama mağazalarının işletim sistemlerinden ayrı bir rekabete
konu olmadığı ve işletim sistemleri platformlarının bir bileşeni olduğu yönündeki
değerlendirmesi memnuniyetle karşılanmıştır. Ancak Appstore’un, pazarda Google Play
uygulama mağazasının önünde olduğu iddiası doğruyu yansıtmamaktadır. Kamuya açık
verilerden de görüldüğü üzere Android yaklaşık %85, iOS ise %15 civarında pazar payına
sahiptir.56 Savunmanın devamında, 2012 yılında dünya üzerindeki Android cihazların

56
Erişim tarihi: 25.04.2018
18-33/555-273
95/117


yaklaşık %20’sinin Google Play olmaksızın piyasaya sürüldüğü ifade edilmiştir. Ancak
yukarıda yer verildiği üzere, hâkim durum tespiti yapıldığı süreden sonra, Türkiye’de
Google Play uygulama mağazası içermeyen Android işletim sistemine sahip cihazların
satılmadığı ya da pazarın oldukça marjinal bir bölümüne tekabül ettiği pazarda faaliyet
gösteren teşebbüslerle yapılan görüşmelerde de ortaya konmuştur.
(401) Savunmanın devamında;
- Google’ın, bağlanan ürün pazarında (internet arama hizmetlerinin mobil cihazlar
üzerinden sunumu pazarı) tekele yakın seviyede önemli bir pazar payına sahip
olduğunun iddia edildiği ancak bu iddiaya katılmanın mümkün olmadığı
ileri sürülmüştür.
(402) Alexa verileri de Google’ın tekele yakın seviyede önemli bir pazar payına sahip olduğunu
göstermektedir.
(403) “Pazar gücünün internet reklam yeri sağlama pazarına aktarılmadığı” başlığı altındaki
savunmada özetle; soruşturma bildiriminde iddia edilen pazar gücünün, Kurulun "internet
reklam yeri sağlama pazarı" olarak nitelendirdiği pazara aktarıldığına ilişkin iddiasının
muğlak ve yanlış anlaşılmalara mahal verecek türden olduğu gerekçesiyle karşı çıkılarak
Soruşturma Bildiriminin, Google'ın reklamcılık pazarına herhangi bir pazar gücünü ne
şekilde aktarmış olabileceğine dair hiçbir açıklama getirmediği ifade edilmektedir. İlaveten
teşebbüs savunmasında, soruşturma bildiriminin Android işletim sisteminin uygulama ve
hizmetlerini, reklamcılığın üst pazarı olarak değerlendirdiği ancak bu durumun hiçbir
dayanağının olmadığını ileri sürmektedir.
(404) Teşebbüs bağlama uygulamaları ile reklamcılık alanında bugünkü konumuna gelmesini ve
bunun korunmasını sağlayan internet arama hizmetleri mobil sunumu pazarına girebilecek
rakiplerinin faaliyetlerini zorlaştırmakta ve böylelikle hem bu alt pazarda hem de ana pazar
olan internet arama hizmetleri pazarındaki konumunu korumakta ve güçlendirmektedir. Bu
ise teşebbüsün çevrimiçi reklamcılık alanındaki pazar gücünü sürdürmesine ve artırmasına
olanak sağlamaktadır.
I.3.5.4. İncelenen Sözleşmelerin Rekabeti Kısıtlamadığı ve Rekabeti Kısıtlayabilecek
Nitelikte Olmadığına İlişkin Savunmalar
- MADA’nın rekabeti artırdığı ve rakipleri dışlayıcı olmadığı yönündeki savunma
(405) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle;
- Google arama ve Google Play uygulama mağazası da dâhil olmak üzere GMS
uygulamalarının paket halinde dağıtılmasının OEM’lere ve nihai kullanıcılara yarar
sağladığı,
- MADA’nın, OEM'lerin cihazlarının herhangi birinde veya tümünde herhangi başka bir
işletim sistemi kullanmalarını engellemediği
iddia edilmiştir.
(406) Dosya kapsamında, uygulamaların paket halinde dağıtılmasına ilişkin bir ihlal iddiası ileri
sürülmemiştir. Rekabeti kısıtlayıcı olan durum, sözleşmede yer alan yerleştirme ve
münhasırlık hükümleri ile bir arada dağıtılan arama fonksiyonu açısından üçüncü taraf
cihaz üreticilerinin seçim şansının ortadan kaldırılmasıdır. Ayrıca arama hizmeti, cihaz
üreticilerinin cihazlarına rahatlıkla rakip firmalardan da ekleyebilecekleri bir hizmettir. Cihaz
üreticisinin kendi cihazı üzerinde sahip olduğu takdir hakkını tamamen elinden alarak
18-33/555-273
96/117


arama hizmetini sadece Google olacak şekilde belirlemenin herhangi bir etkinlik
kazanımına neden olacağını söylemek güçtür.
(407) Buna ek olarak GMS, Android’den ayrı lisanslanıyor olsa bile Android’in GMS içermeyen
AOSP halinin cihaz üreticileri açısından kullanılabilir olmadığı yukarıda belirtilmiştir. Google
Play uygulama mağazasına erişimi olmayan bu sürümün, tüketiciler ve nihayetinde
üreticiler açısından işletim sistemi olarak kullanılabilirliği bulunmamaktadır.
(408) Teşebbüs, GMS lisansı sayesinde Android’e yatırım yapma imkânına ulaştığını, ihlal
iddiasının kabul edilmesi halinde bu yatırımları sağlayamayacağını ileri sürse de bu
iddiasını destekleyen herhangi bir veri sunmamaktadır. Tekrar belirtmek gerekir ki ihlal
iddiası temelde arama parçacığı ve arama hizmetine yönelik yükümlülüklere yöneliktir. Her
halükarda Google GMS paketiyle yüklediği diğer uygulamalardan elde edeceği gelirleri
koruyacaktır. Buna ek olarak Google’ın arama hizmetinin cihazlarda varsayılan olarak
atanmasına ilişkin yer verilen yükümlülükleri kaldırması durumunda kaybedeceği pazara
dair bir veri de sunulmamaktadır. Google’ın pazarda açık ara en çok tercih edilen arama
motoru olması nedeniyle burada rakiplerine kaybedeceği pazarın da sınırlı olması
beklenebilecektir. Yine bu arama gelirlerinden kaybedilecek ciroyu sınırlandıran bir diğer
unsur, Google Chrome tarayıcısının cihazlarla birlikte sunulmaya devam edilebilecek
oluşudur. Teşebbüsün verilerine göre Android cihazlardan gelen toplam aramaların %(…..)
Google Chrome üzerinden gelmektedir. Arama parçacığı üzerinden gelen aramalar ise
%(…..) civarındadır.
(409) “MADA’nın GMS’yi lisanslayan bir sözleşme olduğu ve münhasırlık içermediği” başlığı
altında yer alan savunmada özetle; Google tarafından MADA ile akıllı bir cihazdan
beklenen temel işlevleri içeren uygulamaların ücretsiz olarak lisanslandığı belirtilerek
Android’in lisanslanmasının gerekmediği ve MADA’nın GMS’nin önyüklenmesi tercihi,
hangi cihazlara önyükleneceği, üreticileri başka cihazlarında rakip işletim sistemi
kullanması konularında serbest bıraktığı ve GMS’yi münhasıran kullanması hakkında
yükümlülük getirmediği ileri sürülmektedir.
(410) Daha önce belirtildiği üzere cihaz üreticileri MADA’yı imzalamadan ve şartları Google
tarafından tek taraflı olarak belirlenen Android uyumluluk sürecine ilişkin testlerden
geçmeden TAİS’e sahip bir cihazı satışa sunamamaktadır. Apache lisansı ile internet
üzerinden indirilebilen OSA’da ise uygulama mağazası başta olmak üzere Google’ın diğer
uygulama ve hizmetleri bulunmamaktadır. Soruşturma kapsamında elde edilen bilgi ve
belgelerden böyle bir cihazın ticari açıdan başarıya ulaşamayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
TAİS kullanmak istemeyen bir akıllı cihaz üreticisinin belirli bir kullanıcı tabanına
ulaşamamış Windows mobil işletim sisteminden başka seçeneği kalmamaktadır. Hâkim
durum tespitine ilişkin açıklamaların yapıldığı kısımda belirtildiği üzere yüksek pazar payı,
uygulama mağazası, uygulama ekosisteminin eriştiği boyut sebepleriyle TAİS’in cihaz
üreticileri açısından ikamesi bulunmamaktadır. Benzer şekilde dosya kapsamında cihaz
üreticileriyle yapılan görüşmelerde önceden Windows işletim sistemi kullanan üreticilerin
zamanla Android işletim sistemine geçtiği ve artık Windows’u kullanmadıkları ifade
edilmiştir. Bu durum ilgili bölümde yer verilen pazar paylarından da açıkça görülmektedir.
Apple’ın işletim sisteminin de lisanslanabilir olmadığı göz önünde bulundurulduğunda cihaz
üreticilerinin son kullanıcı tarafından tercih edilebilir bir cihaz oluşturabilmesi için TAİS’ten
başka alternatifi kalmamaktadır. Bu doğrultuda GMS’in önyüklenmesi tercihinin ve
önyükleme yapılacak cihazların belirlenmesi kararının cihaz üreticisi tarafından verileceğini
söylemek güç görünmektedir. MADA’nın, GMS’in münhasıran kullanılmasına yönelik bir
yükümlülük getirmemesi de bu durumu değiştirmemektedir. Açıklanan sebeplerle
18-33/555-273
97/117


teşebbüsün MADA’nın GMS’yi lisanslayan bir sözleşme olduğu ve münhasırlık
içermediğine ilişkin savunmaların yerinde olmadığı değerlendirilmektedir.
(411) “MADA’da yer alan GMS’in önceden yüklenmesine ilişkin yükümlülüklerin bağlama
uygulaması oluşturmadığı” başlığı altında yer alan savunmada özetle; Google tarafından
MADA aracılığıyla GMS’in önyüklenmesi yükümlülüğünün getirilmesinin bağlama türünden
bir rekabet ihlali teşkil etmemesine gerekçe olarak üreticilerin rakip uygulama ve
hizmetlerin cihazlarına önyüklenmesi konusunda serbest bırakıldıkları, son kullanıcıların
rakip uygulama/hizmetlere kolay ve sınırsız erişebilmesi, önyüklenmiş GMS’in son
kullanıcılar tarafından devre dışı bırakılabilmesi, ana ekrandan silinebilmesi, varsayılan
ayarların değiştirilebilmesi gösterilmektedir.
(412) Mevcut soruşturma kapsamında, rekabet hukukunda bağlama uygulamalarına ilişkin
detaylı bilgilere yer verildikten sonra Google’ın uygulamaları analiz edilmiş ve rekabet
hukuku kapsamında ne şekil bir ihlal teşkil ettikleri açıklanmıştır. GMS paketindeki belirli
uygulamaların TAİS ile bağlanmasına ilişkin hükümler bakımından ise ihlal tespiti
yapılmamıştır.
(413) Önyüklenmiş ve varsayılan olarak ayarlanmış Google aramanın değiştirilebileceği iddiası,
son kullanıcıların cihazların önyüklü gelen uygulamalar üzerinde değişiklik yapabilmek için
gerekli teknik bilgi ve beceriye sahip olduğu kabulüne dayanmakla birlikte soruşturma
kapsamında görüşüne başvurulan sektör oyunlarından ve elde edilen bilgi, belgelerden
ülkemizde ortalama bir cihaz kullanıcısının böyle bir bilgiye sahip olmadığı tespitinde
bulunulmuştur. Google’ın bu uygulamasının tüketicilerin bilinçli veya bilinçsiz olarak Google
aramayı kullanması amacına hizmet etmekle birlikte rakipleri bakımından dışlayıcı etki
yarattığı değerlendirilmektedir. Kaldı ki, Google aramanın son kullanıcılar tarafından ana
ekrandan silinebilir olması ve varsayılan ayarlarının değiştirilebilir olması Google’ın
uygulamalarını rekabet hukukunda bağlama uygulamaları olarak nitelendirilen ihlal türünün
dışına çıkarmamaktadır.
- Tüm arama noktalarını kapsayan bir varsayılan olarak atama zorunluluğunun hiçbir
zaman varolmadığı yönündeki savunma
(414) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle;
- MADA’nın OEM’lere Google aramayı tüm arama noktalarında varsayılan olarak atama
zorunluluğu getirdiğine dair iddianın gerçeği yansıtmadığı,
- 2014 senesine kadar imzalanan MADA'ların lafzının; OEM'Ierin Google aramayı tüm
internet arama erişim noktaları, istekleri ve talepleri için varsayılan arama sağlayıcısı
olarak atamasını gerektirdiği yönünde olduğu,
- MADA’nın hiçbir zaman önceden yüklenmiş rakip tarayıcıların Google aramayı arama
varsayılanı olarak atamasını zorunlu kılmadığı,
- Tarayıcı arama varsayılanlarının hiçbir zaman MADA kapsamına dâhil olmadığı ve
arama varsayılanı yükümlülüğünün hiçbir zaman tarayıcıları kapsamadığı,
- Arama varsayılanı yükümlülüğüne ilişkin hükmün, MADA’lardan Ekim 2014 tarihinden
itibaren kaldırıldığı,
- Google aramanın ana ekran tuşuna basılarak ve sesli komut ile çağrılan arama
hizmetlerinde varsayılan olarak atanmasına ilişkin yükümlülüklerin, münhasırlık
yaratmadığı veya rekabetin kısıtlanmasına neden olmadığı
iddia edilmiştir.
18-33/555-273
98/117


(415) Dosya kapsamında MADA sözleşmeleri incelenmiş ve sözleşme hükümlerinin, esasında
teşebbüsün bu kısımda yaptığı savunmanın içeriğinde de kabul ettiği üzere, hem 2014
öncesinde hem de kısmen değişmek ve yeni arama noktalarına adapte olmak suretiyle
2014 sonrasında Google aramanın tüm noktalarda varsayılan olarak atanacağına yönelik
olduğu ortaya konmuştur. Bu maddi gerçek karşısında teşebbüsün aksi yöndeki
beyanlarını kabul etmek mümkün değildir.
(416) Teşebbüsün, bu yükümlülüklerin her halükarda 2014 yılında kaldırıldığı iddiası da
gerçekten uzaktır. (…..). Kaldı ki son yapılan değişiklikler ile de Google’ın bu yükümlülüğü
tamamen kaldırma amacında olmadığı, yalnızca değişen kullanım alışkanlıkları nezdinde
yeniden tasarladığı söylenebilecektir. İşletim sisteminin dizaynının ve kullanıcı
alışkanlıklarının değişmesiyle Google, varsayılan arama zorunluluğu yükümlülüklerini de
buna göre biçimlendirmiştir.
(417) Yine hâlihazırda bu değişik MADA sözleşmeleri de rakip arama uygulamalarını dışlayan
RSA sözleşmeleriyle desteklenmektedir. MADA’da getirilen hükümler teşebbüsün
yükleyeceği alternatif tarayıcıları etkilemese de birçok büyük cihaz üreticisi ile imzalanan
RSA’lar yoluyla bu tarayıcıların da arama servislerinin Google dışında bir teşebbüse
ayarlanması engellenmiştir. Yine bu durum da değerlendirme kısmında açıkça ortaya
koyulmuştur. Yukarıda da belirtildiği üzere bu hükümler ancak Kurul’un 28.12.2015 tarihli,
15-46/766-281 sayılı kararı sonrasında belirli cihazlar için kısmen hafifletilmiştir.
(418) Kullanıcıların daha sonra varsayılan ayarları değiştirebilir olmasının etkisi yukarıda da
ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir. Tekrar belirtmek gerekirse, varsayılan olarak atanan
uygulamalar, tüketicilerin sahip olduğu statüko etkilerinin ağır basmasıyla rakiplerinin
önüne geçmektedir. Yukarıda yer verildiği üzere Android üzerinden Google’a gelen
aramaların %(…..) çoğu Google tarafından ana ekrana yüklenen arama çubuğu ve ön
yüklemesi yapılan Google Chrome üzerinden gelmektedir. Google iOS cihazlarda
varsayılan olarak atanmak için önemli bir miktar ücret ödemekte ancak kendi işletim
sistemini kullanan cihaz üreticilerine bu mecrayı pazarlama hakkı tanımamaktadır.
- Ana ekran tuşuna basılı tutma ve sesli komut özelliklerinin aramaya yönelik
olmadığı yönündeki savunma
(419) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle;
- Ana ekran tuşuna basılı tutma ve sesli komut hakkında hatalı ve eksik ifadelerin olduğu,
- Google Now’ın sesli komutlara cevap vermediği,
- Hotword ve ana ekran tuşuna basılı tutmanın artık Google aramayı tetiklemediği,
bunun aramadan başka birçok işlevi olan Google Asistanı tetiklediği,
- Google Asistan’ın son kullanıcılara arama hizmetinden başka hizmetlerde sunduğu,
- Bu eylemlerin pazarı rakip arama hizmetlerine kapatmaya elverişli olmadığı, sesli
komuta ilişkin herhangi bir münhasırlık veya varsayılan olarak atama yükümlüğünün
bulunmadığı
iddia edilmiştir.
(420) Teşebbüs savunmasında, 2014 yılından sonra imzalanan MADA’ların ana ekran tuşuna
basılarak çağrılan arama hizmetinde Google aramanın varsayılan olarak atanması ve sesli
komut ile çağrılan arama hizmetinde Google aramanın sesli komutlara cevap verebilen
cihazlarda önyüklenmesi yönünde yükümlülükler getirdiğinin dosya kapsamında iddia
edildiğini belirtmektedir.
18-33/555-273
99/117


(421) Yukarıda belirtilen hususlar, Google’ın sözleşmesinde yazan açık hükümlerin
tercümesinden ibarettir. Örneğin (…..) ile imzalanan (…..) tarihli MADA’nın “yerleştirme
yükümlülükleri” başlıklı 3.3 sayılı maddesinin beşinci fıkrası şu şekildedir:
“(…..).”
(422) Görüldüğü üzere ana ekran tuşu ile çağrılan hizmetin Google arama olma zorunluluğu
sözleşme ile getirilmiş bir yükümlülüktür.
(423) Sesli aramaya ilişkin yükümlülükler de yine sözleşmeler ile getirilmiş olup, yukarıda bu
yükümlülüklere yer verilmiştir.
- Google arama parçacığına ilişkin yerleştirme yükümlülüğünün münhasır dağıtım
anlamına gelmediği yönündeki savunma
(424) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle;
- Google Arama Parçacığını "en interaktif ve en çok kullanılan arayüz" olarak
değerlendirmenin doğru olmadığı; 2016 yılından bu yana Türkiye'deki Google
aramalarının en az %(…..) Android üzerindeki tarayıcılarla yapıldığı,
- Bir uygulamanın yerleştirme yükümlülüğüne tabi olmasının cihazdaki arama
hizmetlerinin varsayılan ayarları üzerinde herhangi bir etkisinin bulunmadığı,
- MADA’nın, pazarı Google'ın rakiplerine kapamadan veya herhangi bir şekilde
rakiplerinin rekabet etme kabiliyetlerine zarar vermeden, sağladığı ücretsiz ürün ve
hizmetlerin karşılığında Google için ekonomik menfaat sağladığı ve arada hassas bir
denge kurduğu,
- Önyüklemenin, arama hizmetleri pazarında rekabet edebilmek için tek veya en önemli
kanal olarak değerlendirilemeyeceği, Turkcell’in yeni arama motoru olan Yaani’nin bu
duruma örnek olabileceği,
- Kullanıcıların varsayılan ana ekran üzerindeki parçacıkları Google arama ile
bağdaştırdığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı,
- OEM'Ierin, telekom operatörleri veya üçüncü taraf geliştiricilerin talebi üzerine cihazın
ana ekranında veya ikinci ekranında üçüncü taraf arama uygulamaları veya
parçacıklarının önyüklü olduğu cihazlar ürettiği, General Mobile'ın GM6 Lifecell
cihazının Yaani arama uygulaması önyüklü olarak satışa sunulduğu,
- Kullanıcıların, tek bir "tıklama ve sürükleme" hareketiyle Google Arama Parçacığını
veya bir uygulamanın ana ekrandaki yerini değiştirebileceği, bunları devre dışı
bırakabileceği veya ana ekrandan silebileceği,
- Rakiplerin kendi uygulama ve parçacıklarının önyüklenmesini veya Google Arama
Parçacığının yanına yerleştirilmesini doğrudan veya dolaylı olarak engelleyen hiçbir
hükmün bulunmadığı,
- Son kullanıcıların rakip arama hizmetlerini yükleyebileceği ve bunlara tarayıcı
üzerinden erişebileceği,
- Google aramanın ön yüklenmesinin kullanıcıların tercih ettikleri alternatif arama
hizmetlerine indirme veya tarayıcı yoluyla erişmesini kısıtlama potansiyelinin
bulunmadığı,
- Önyükleme uygulaması ile kazanıldığı iddia edilen avantajın alternatif dağıtım
modelleri ile uygun bir şekilde dengelenemeyeceği şeklinde bir iddianın dayanaktan
yoksun olduğu
18-33/555-273
100/117


iddia edilmiştir.
(425) Google arama sonuçlarının %(…..) tarayıcı üzerinden gerçekleştiği bilgisinin ihlal iddialarını
ne şekilde etkilediği de anlaşılamamıştır. Yukarıda yer verildiği üzere %(…..) tarayıcı
üzerinden yapılan aramanın %(…..) yine Google’a ait olan Chrome tarayıcısından
gelmektedir. Kalan kısmı oluşturan Android Browser ve Samsung Internet ise RSA’ler yolu
ile rakiplere kapatılmaktadır. Bu nedenle esasında taramanın hangi kanaldan yapıldığının
Google açısından bir önemi bulunmamaktadır.
(426) Savunmadaki iddianın aksine dosya kapsamında, arama parçacığının yerleştirilmesinin
varsayılan ayarları değiştirdiğine ilişkin bir iddia bulunmamaktadır. Öte yandan teşebbüs
tarafından yapılan savunmada, sözleşme hükümlerinin birbirinden ayrılarak tek tek ele
alınmaya çalışıldığı görülmektedir. Bu durum, uygulamanın etkisinin bütün hatlarıyla ve tam
olarak ele alınmasını imkânsız hale getirmektedir.
(427) Yukarıda değinildiği üzere, cihaz üreticileri cihazlarının ana ekranını mümkün oldukça
kullanıcının kullanımına ayırmaya çalışmaktadır. Ana ekranın çok fazla uygulamayla
doldurulması tüketicilerin cihaza yönelik algısını aşağı çekmektedir. Bu nedenle cihaz
üreticilerinin, aynı işlevi yerine getiren ve ekranda önemli bir yer kaplayan iki arama
parçacığına aynı anda yer verme istekleri azalmaktadır. Google arama parçacığının
ekrandan kaldırılamaması, buna ek olarak bu yönde yatırım yapacak rakip teşebbüslerin
yatırım güdülerini de zedelemektedir. Rakip teşebbüsler cihaz üreticilerini iki arama
parçacığını aynı anda yüklemeye ikna etse bile yatırımlarını ancak ana ekranda pazar lideri
Google ile birlikte yer alabilecek şekilde yapabileceklerdir. Bu da yatırımlarından beklenen
tüketici ilgisini ve getiriyi azaltacaktır.
(428) Bu uygulamaya ek olarak, sözleşmeler ile Google aramanın varsayılan olarak atanması,
ana ekran tuşu ile çağrılmasının zorunlu tutulması, RSA’lar ile münhasıran yüklenmesinin
ortaya çıkardığı kolektif etkiye yönelik olarak yapılan değerlendirmeler korunmaktadır.
(429) Teşebbüs bu kısımdaki savunmasında yine, Google’ın sözleşmeler ile getirdiği
yükümlülüklerin kullanıcılar nezdinde etkisi olmadığını savunmaktadır. Yukarıda değinildiği
üzere bu değerlendirme pazar gerçekleriyle tamamıyla çelişmektedir. Kullanıcı verileri
göstermektedir ki rakip teşebbüsler ancak cihazlara üretici seviyesinde yüklendiklerinde,
yani önyükleme yaptırabildiklerinde belirgin bir pazar payı elde edebilmektedir. Bu durum,
kullanıcıların statüko eğilimlerini açıklamaktadır. Kullanıcılar önyüklü olarak gelmemesi
halinde rakip arama hizmetlerine geçme noktasında isteksiz davranmaktadırlar veya bu
hizmetleri arama maliyetlerine, düşük de olsa, katlanmamaktadırlar. Google’ın Apple’a
varsayılan ve önyüklü gelmesi için yaptığı yüksek miktarlı ödemeler de esasında önyüklü
olarak gelmenin bir ürün açısından tüketiciler ile etkileşime geçmek için ne derece önemli
olduğunu ortaya koymaktadır. Yapılan ödemeler, tüketiciler tarafından açık ara en çok
tercih edilen arama motoru Google için bile bu etkinin ne kadar önemli olduğunu da
göstermektedir.
- Webview’ın teknik bir gereklilik olduğu yönündeki savunma
(430) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle;
- Webview'in Chrome ile aynı işlevi gördüğü ve Chrome'ın alt yapısını kullandığı
iddiasının doğru olmadığı,
- Webview’in Android platformundaki modern web tarayıcılarının temel bir yapı taşını
teşkil ettiği,
- Webview’in Chrome'un üzerine değil, açık kaynaklı koda sahip Chromium’un üzerine
kurulu ve Chrome’un Google'nin kendi tarayıcısı olduğu,
18-33/555-273
101/117


- Chromium'un indirilmesinin, üzerinde değişiklikler yapılmasının ve dağıtılmasının
herkes tarafından ücretsiz olarak yapılabildiği,
- Webview’in münhasırlık içermediği, dağıtımının AOSP kapsamında yapıldığı,
- MADA’nın Webview'in cihazlar üzerinde varsayılan uygulama içi tarayıcı olarak
ayarlanmasını zorunlu tuttuğu, bunun sebebinin kullanıcı güvenliği olduğu,
- Webview'in MADA kapsamına dâhil edilmesinin Hâkim Durum Kılavuzu’nda bağlama
uygulaması için aranan koşul olan tüketici zararına yol açmadığı, aksine, Webview’in
tüketiciler için önemli faydalar sağladığı,
- Webview'in MADA kapsamına dâhil edilmesinin ardındaki teknik güvenlik ve kullanıcı
güvenliği sebepleri dikkate alındığında, söz konusu uygulamanın ardında objektif bir
gerekçenin bulunduğu
iddia edilmiştir.
(431) Savunmanın bu kısmında, cihaz üreticilerinin Webview’a rakip uygulamalar
yükleyebilecekleri, uygulama geliştiricilerin kendileri Webview’e benzer parçacıklar yazıp
uygulamalarında bunu kullanabilecekleri, bununla birlikte cihaz üreticilerinin Webview’i
varsayılan olarak atamaları gerektiğini bunun nedeninin ise güncellemelere ilişkin güvenlik
kaygıları olduğu belirtilmiştir.
(432) Öncellikle cihaz üreticilerinin rakip uygulamalar yüklemesinin mümkün olmasına rağmen
bunları varsayılan olarak atayamamasının, bunların kullanılır olma ihtimalini ortadan
kaldırdığı vurgulanmalıdır. Webview’ın tüm cihazlarda varsayılan olarak atanması
zorunluluğu, uygulamaların bu işlevleri için yalnızca Webview’ı kullanmaları sonucunu
doğurmaktadır.
(433) İkinci olarak Webview’ın varsayılan olarak atanmasına ilişkin olarak savunmanın getirdiği
güvenlik endişesi ile uygulamanın varsayılan olarak atanması arasında herhangi bir ilişki
bulunmamaktadır. Esasında bu durum savunmada da kabul edilmektedir:
“Webview'in MADA altında dağıtımının yapılması Google'nin OEM'lerin sistem
güncelleme programlarına bağlı olmaksızın güvenlik yamaları ile düzenli olarak
güncelleme yapabileceği bir Webview versiyonuna sahip olmasına imkân tanımaktadır
ve dolayısıyla bu durum tüketicilerin korunması amacına hizmet etmektedir. Google,
Gmail veya Google+ uygulamaları için yapıldığı gibi, OEM'lerin yayımlanmış en son
Android sistem güncellemesini kendi mevcut cihaz havuzlarına uygulamalarını
beklemek zorunda olmaksızın, kablosuz ağlar vasıtasıyla Webview için yayımladığı
güncellemelerini de Play üzerinden anlık bildirim olarak kullanıcılara
gönderebilmektedir.”
(434) Teşebbüsün de kabul ettiği üzere Webview’ın güvenlik endişesiyle sistem
güncellemesinden farklı olarak güncellenmesi isteniyor ise ayrı bir uygulama şeklinde
konumlandırılması, teşebbüsün de örnek verdiği Google+’da olduğu üzere yeterlidir. Bu
uygulamanın varsayılan olarak atanıp atanmamasının, güvenlik güncellemesine engel
olması veya kolaylaştırması gibi bir durum söz konusu değildir.
- Ayrıcalıklı yerleştirme gerekliliklerinin rekabeti kısıtlamadığı
(435) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle; uyumluluk değerlendirmesinin uygulamaların
ayrıcalıklı yerleştirmesini ve önyükleme yükümlülüklerini kapsamadığı belirtildikten sonra
MADA ile getirilen ayrıcalıklı yerleştirme hükümlerinin sadece Google arama parçacığı,
Google Play ikonu ve Google uygulama dosyasına ilişkin olduğu, Google uygulama
dosyasının içerisinde 11 adet uygulama bulunduğu, bu üç kalemin bir cihazın
anasayfasında az yer kapladığı ve geri kalan alanlar bakımından üreticilere herhangi bir
18-33/555-273
102/117


kısıtlama getirilmediği böylece rekabetin kısıtlanmadığı ileri sürülmektedir. Teşebbüs
ayrıca, MADA’nın hiçbir hükmü ile Android cihazlarda rakip uygulamaların Google
uygulamaları ile eşit veya daha belirgin pozisyonda olmasını engellemediğini
belirtmektedir.
(436) Soruşturma kapsamında 2011-2017 yılları arasında Google ile cihaz üreticileri arasında
akdedilen MADA, AFA ve RSA’lar incelenmiştir. 2014 yılına kadar MADA’da cihaz üreticileri
Google uygulama mağazası ile temel GMS uygulamalarının önyüklenmesi, uygulama
mağazası ile Google arama parçacığı için cihaz ana ekranının en fazla bir ekran yanına ve
GMS uygulamaları için ana uygulama çalıştırma ekranının en fazla bir alt ekranına
yerleştirme yükümlülüklerine yer verilmiştir. 2014 yılından sonra imzalanan MADA’da
Google Play uygulama mağazası ve GMS uygulamalarının önyüklenmesi, Google Play
uygulama mağazası simgesi, GMS uygulamalarını içeren Google klasörü ve Google arama
parçacığının cihazın ana ekranına yüklenmesi, tüm arama erişim noktaları için varsayılan
olarak Google aramanın atanması, “Google Webview” bileşeni ve alternatif arama erişim
noktalarına ilişkin yükümlülükler getirilmektedir.
(437) Dosya kapsamında elde edilen GMS Gereksinimleri Android Ortakları için Belgeler (GMS
Requirement Documents 4.0) başlıklı belge bir cihazın uyumluluk sürecinden başarıyla
geçebilmesi için ve cihazların Google mobil servisleri ile düzgün biçimde entegre
edilebilmesi için ihtiyaç duyulan gereksinimleri içermektedir. Burada önyüklenmesi gereken
uygulamalar, Google arama parçacığının, Google uygulamalarının bulunduğu klasörün ve
Google Play uygulama mağazası simgesinin varsayılan ana ekrandaki yerleşim esasları
ve görüntülerine yer verilmektedir. Dolayısıyla anılan dokümandan bir akıllı mobil cihazın
Google’ın uyumluluk sürecinden geçebilmesi için MADA’da belirlenen ayrıcalıklı yerleşim
kurallarına uyması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda uyumluluk değerlendirmesinin
uygulamaların ayrıcalıklı yerleştirmesini ve önyükleme yükümlülüklerini kapsamadığı
söylenemeyecektir.
(438) Önyükleme ve yerleştirme yükümlülüklerinin rekabet üzerindeki etkileri ise yukarıda ilgili
kısımlarda değerlendirilmiştir.
- RSA’nın rekabetçi bir sözleşme olduğu ve dışlayıcı olmadığı yönündeki savunma
(439) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle;
- Google’ın RSA kapsamında OEM ve mobil operatörlerle Google aramadan elde ettiği
gelirleri paylaşarak gelir paylaşılan cihazlarda Google aramanın tanıtımını yaptığı,
- (…..) cihaz özelinde bir sisteme geçildiği,
- Google’ın 2016 yılında RSA'yı Türkiye için revize ettiği, RSA ortaklarının yapılan
değişiklikler çerçevesinde, yalnızca Google aramayı diledikleri kadar adetteki cihazın
varsayılan ana ekranında doğrudan erişilebilir genel arama hizmeti olarak önceden
yükleyerek, gelir paylaşımı hissesine hak kazanır hale geldikleri,
- Soruşturma Raporu’na göre, söz konusu feragatnamelerin sadece Google Now
içermeyen cihazlara uygulandığı ve rakip arama uygulama ve parçacıklarının
varsayılan ana ekrana doğrudan ön yüklenmesi kısıtlanmasının devam ettiği ancak bu
ifadelerin doğru olmadığı
iddia edilmiştir. Savunmanın devamında; “Google’ın RSA’ları münhasır olmadığı gibi
dışlayıcı etkiye de sahip değildir.” başlığı altında yer alan savunmada özetle;
- RSA’ların münhasırlık ödemeleri ihtiva etmediği ve münhasırlık yaratabilecek nitelikte
olmadığı,
- RSA’ların dışlayıcı olmadığı,
18-33/555-273
103/117


- RSA ortaklarının rakip arama hizmetlerini tarayıcılarda ve doğrudan varsayılan ana
ekrana konumlandırılmamış arama uygulamalarında varsayılan olarak ayarlamakta
özgür oldukları
iddia edilmektedir.
(440) Google tarafından seçme hakkı tanınsa da, MADA’lar ile tüm cihazlarına Google arama
parçacığı ve Google Chrome yükleme zorunluluğu hali hazırda bulunan bir cihaz
üreticisinin, sadece rakip uygulamaları yüklememek gibi basit bir yükümlülüğü daha yerine
getirerek, Google gibi dünyanın en büyük firmalarından biri ile gelir paylaşımına gitme
güdüsünün yüksek olacağı açıktır. Bu uygulama, rakip firmaların cihaz üreticilerini, kendi
ürünlerini yüklemeye ikna etmek için ödeyecekleri yatırım tutarını da oldukça artırmaktadır.
RSA imzalamış bir cihaz üreticisi, ki Türkiye açısından pazarın büyük bir kısmına cihaz
sağlayan üreticiler bu kapsamdadır, rakip firmanın ürününü yüklediği an Google
gelirlerinden mahrum kalacaktır. Rakip teşebbüslerin Google’a göre büyüklükleri ve elde
edebildikleri gelirler düşünüldüğünde cihaz üreticilerine bu tutarı karşılamaları fiilen
imkansızdır.
(441) Değinilmesi gereken bir diğer nokta, Türk rekabet hukuku uygulamasında hakim durumdaki
firmalar tarafından, hele ki Google düzeyinde hakim durumda bulunan firmalar tarafından
kısmi münhasırlık uygulanmasının bile büyük olasılıkla rekabeti bozacağının kabul
edilmesidir. Ancak yukarıda açıklanan nedenlerle uygulama kısmi düzeyde kalmamış,
cihazların rakip üreticilere tamamen kapatılması sonucunu ortaya çıkarmıştır.
(442) “Google’ın feragatnameleri sadece Google Now olmayan cihazlarda değil; tüm cihazlarda
geçerlidir” başlığı altında yer alan savunmada özetle;
- Soruşturma Raporu’nda yer verilen "değişikliklerin "Google Now" uygulaması
bulunmayan cihazları kapsadığı" yönündeki bilginin hatalı olduğu,
- Feragatnamelerin tüm cihazlar için geçerli olduğu
iddia edilmiştir.
(443) Her ne kadar feragatnameler tüm cihazlar için geçerli olsa da RSA’daki kısıtlamalar
tamamıyla değil, kararın 171. paragrafında yer verilen sınırlamalar içerisinde kaldırılmıştır.
Bu durum teşebbüsün cihaz üreticilerine gönderdiği feragatname yazılarından açıkça
görülebilmektedir.
(444) “Google’ın RSA’ları genel arama pazarındaki rekabeti hiçbir zaman kısıtlamamıştır ve
kısıtlamamaktadır.” başlığı altında yer alan savunmada özetle;
- Teşebbüslerin rakip arama uygulamalarını ön yüklemeleri durumunda gelirlerden
mahrum kalacağı bilgisinin isabetsiz olduğu,
- "RSA'lar ile cihaz üreticileri ile reklam gelirlerini paylaşarak üreticilere [...] Google
Arama'nın bir de münhasıran yüklenmesi için önemli bir finansal güdü" sağladığı
bilgisinin hatalı olduğu,
- Google’ın, bir rakip arama sağlayıcısının bir OEM ile münhasır ön yükleme anlaşması
yapmak istediği ancak söz konusu OEM'in "Google ile yaptıkları sözleşmeleri gerekçe
göstererek" ön yüklemeyi reddettiği iddiasına ilişkin kaynağa erişemediği, bu nedenle
savunma hakkının kısıtlandığı,
- Son kullanıcıların rakip arama uygulamalarına ve mobil internet sitelerine kolaylıkla
erişebildiği,
- Genel arama pazarının büyük çoğunluğunun RSA’lar tarafından etkilenmediği,
18-33/555-273
104/117


- 2013 yılında, Türkiye'de yapılan Google arama sorgularının yalnızca %(…..) herhangi
bir Android cihaz üzerinden yapıldığı, bu orana RSA sistemine dâhil olmayan cihazların
dâhil edildiği, söz konusu oranın 2017 yılında ancak %(…..) gelebildiği, bu nedenle
Google'ın RSA'larının arama pazarı üzerinde herhangi bir etkisinin olmasının mümkün
olmadığı,
- Kurulun Biletix kararında %60 oranındaki pazar kapamayı dahi kapama etkisi
yaratmaya yeterli bulmadığı
iddia edilmektedir.
(445) Bu kısımdaki bazı savunmalar önceki kısımlarda sunulanlarla benzerlik gösterdiğinden
farklı noktalara yönelik değerlendirmelere yer verilecektir.
(446) Savunmanın ilk kısmında, RSA’ların Türkiye’deki cihazların büyük bir kısmını kapsamadığı
belirtilse de savunmada, satışa sunulan (…..) RSA kapsamında olduğu belirtilmektedir. Bu
da pazarın önemli bir kısmını oluşturmaktadır. RSA’ler kapsamında olan cihazların pazarın
lider konumundaki üreticileri olan (…..) kapsadığına dikkat çekilmelidir. Buna ek olarak yine
bu sayıya (…..) gibi Google ile anlaşmaları kapsamında yalnızca Google tarafından son
hali verilen işletim sistemlerini içermediği de belirtilmelidir.
(447) Teşebbüs (…..) 2016 yılı için (…..) TL ödendiğini ve bunun yüksek bir miktar olmadığını
belirtmektedir. Üstelik bu miktarı, (…..) Türkiye’deki cihazları üzerinden elde ettiği geliri,
Microsoft’un arama moturu Bing’in, dünya genelinde elde ettiği gelirler ile
karşılaştırmaktadır.
(448) RSA’lara göre cihaz üreticileri gelirlerini cihazlardan yapılan Google arama gelirlerinin belirli
bir oranına göre almaktadır. Bu nedenle gelirler, cihazı kullanan kişi sayısına göre
değişebilmektedir. (Örneğin (…..) yapılan 2016 yılı için (…..) TL olarak gerçekleşmiştir.) Bu
haliyle rakip teşebbüsün RSA ile Google’a verilen münhasırlığı kaldırabilmesi için firmaya
en az Google’dan elde ettiği gelir kadar bir ödeme yapması gerekmektedir. Bu durum,
rakiplerin maliyetlerini yükseltmekte ve pazara giriş engeli yaratmaktadır.
(449) Ayrıca teşebbüs, etkilenen pazarın tüm arama hizmetleri pazarı olması gerektiğini
belirterek Android cihazlardan yapılan Google arama sorgularının toplam sorgular
içerisindeki paylarını sunmaktadır. Bu paylardan teşebbüs, iddia ettiği pazarın (genel
arama hizmetleri) önemli bir kısmının kapatılmadığını savunmaktadır.
(450) Akıllı cihazların ortaya çıkması, pazar açısından tüketiciye ulaşmanın farklı bir boyutunu
oluşturmuştur. Bu yeni kanalda ürünlerin tüketiciye sunuluşları ve tüketicinin ürünlerle
etkileşimi diğer ortamlara göre önemli farklılıklar göstermektedir.
(451) Savunmada ayrıca Kurul’un Biletix kararından örnek verilerek %60 pazar kapamanın dahi
kapama etkisi yaratmaya yeterli bulunmadığı belirtilmektedir. İlk olarak belirtmek gerekir ki
Kurul’un ve ABAD’ın, güçlü bir biçimde hâkim durumda olan firmaların münhasır
anlaşmalarının kapama oranından bağımsız bir biçimde ihlal olarak nitelendirdiği kararlar
bulunmaktadır. Buna ek olarak her olay kendi pazar dinamikleri içerisinde değerlendirilmek
zorundadır. Son olarak, teşebbüsün sunduğu %60 oranı ele alınsa bile, savunmada da
belirtildiği üzere RSA kapsamında olan cihazların toplam Android cihazlara oranı (…..)
dolaylarındadır.
(452) “Google RSA’ları için haklı gerekçeye sahiptir.” başlığı altında yer alan savunmada özetle;
- RSA’ların, OEM’lerin maliyetlerini ve dolaylı olarak cihaz fiyatlarını düşürerek Android’i
başarılı kıldığı ve Android’e yapılan yatırımları finanse ettiği,
- RSA’ların rekabetçi etkilerinin iddia edilen olası herhangi bir zarardan daha çok baskın
olduğu
18-33/555-273
105/117


iddia edilmektedir.
(453) Teşebbüs bu kısımda yer verdiği savunmada, cihaz üreticilerine sunulan ödemeler ile cihaz
fiyatlarının düşeceği iddiasına ilişkin somut herhangi bir değerlendirme sunmamıştır. Bu
nedenle bu konuda bir değerlendirme yapılmamıştır.
(454) “RSA ile rekabetin teşvik edildiği” başlığı altında yer alan savunmada özetle; OEM’lerle
imzalanan RSA’nın rekabetçi bir ortamı teşvik etmeyi ve tüketicilere daha ucuz ve daha iyi
ürünler sunmayı amaçladığı, şöyle ki RSA taraflarının cihazlarındaki tanıtım alanlarından
kazandıkları paranın, Ar-Ge yatırımları yapmak, cihaz fiyatlarını düşürmek ve cihazların
kalitesini arttırmak için kaynak oluşturduğu dile getirilmektedir. İlaveten son kullanıcıların
her zaman önyüklü Google uygulamalarına rakip uygulamaları yükleyebileceği ve bazı
rakip uygulamaların önyüklü olmamasına rağmen Google uygulamalarından da popüler
olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca teşebbüs, sözleşmelerin, OEM ve operatörleri ön
yükleme açısından serbest bıraktığını, OEM'lerin, GMS veya Google Arama uygulaması
kurulu olmayan Android cihazlarını da satışa sunabildiğini veya Android cihazlarında hem
GMS hem de rakip genel arama uygulamalarını önceden kurarak ve Android cihazIarında
GMS'i önceden kurarak satışını yapabildiklerini belirterek, Android cihazlarının tüketicilere
birden çok arama motoru veya arama uygulaması ile birlikte teslim edilmesini yasaklayıp
engellemediğini eklemektedir.
(455) Teşebbüs tarafından yapılan, Google’ın RSA’lar kapsamında cihaz üreticilerine ödediği
reklam gelirlerinin üreticilere yatırım yapmak için kaynak oluşturduğuna yönelik savunma,
dosya konusu ihlal iddiası bakımından haklı gerekçe teşkil edip etmemesi yönüyle
değerlendirilebilecektir. RSA’lar ile Google arama hizmetinin münhasıran önyüklemesinin
yapılması, varsayılan olarak ayarlanması ve sözleşmelerde belirlenen yerleştirme
esaslarına uygun şekilde cihaz üzerinde konumlandırılması karşılığında Google tarafından
cihaz üreticilerine reklam gelirlerinden pay verilmektedir. Bu doğrultuda soruşturma
kapsamında yapılan değerlendirmelerde bu uygulamanın pazar kapama etkisi gösterilmiş,
teşebbüsün münhasır uygulamalarının MADA’nın içerdiği bağlama uygulamalarını
kuvvetlendirdiği tespit edilmiştir. Arama hizmetinin münhasır olmasının tüketici faydasında
yaratacağı azalma da aynı şekilde ortaya konulmuştur. Bu doğrultuda cihaz üreticilerine
verilen primlerin ek kaynak yarattığına yönelik savunmanın haklı gerekçe olarak kabul
edilmesi imkânı bulunmamaktadır. Zira haklı gerekçe orantılılık ilkesine tabidir. Münhasırlık
yolu ile tüm rakiplere kapatılan pazar için öne sürülen bu ticari gerekçe, orantılılık ilkesine
ayrılık teşkil etmektedir. Diğer yandan Google’ın, arama hizmetini münhasıran ve
varsayılan olarak yüklenme şartı getirmeksizin cihaz üreticilerine reklam gelirlerinden prim
vererek onlara ek kaynak yaratma alternatifi bulunmaktadır. Bu alternatife rağmen
münhasıran kendi arama hizmetini yükletmesi tüketicileri farklı arama hizmetlerinden
yoksun bırakarak hem arama hizmeti geliştiricileri hem de cihaz üreticileri bakımından
rekabeti kısıtlamakta ve tüketici refahını azaltmaktadır.
(456) Google tarafından öne sürülen diğer iddialar, cihaz üreticilerinin rakip arama
uygulamalarını önyüklemesinin ve son kullanıcıların rakip uygulamaları yüklemesinin
önünde bir engelin bulunmamasıdır. RSA’ların incelenmesinden cihaz üreticilerinin rakip
arama hizmetini önyüklemesi halinde reklam gelirlerinden pay alamadığı anlaşılmaktadır.
İlgili kısımda da belirtildiği üzere üreticilerin aldığı reklam geliri payı yıllar içerisinde oldukça
artmıştır. Bu durum üreticilerin Google’ın reklam gelirinden pay almak için münhasır
önyükleme eğiliminin göstergelerinden biri olarak değerlendirilmiştir. Diğer taraftan cihaz
üreticilerinin Google ile gelir paylaşımı yapmak istememesi varsayımında dahi MADA
gereği rakip arama hizmeti uygulamaları için, Google aramaya nazaran dezavantajlı olacak
şekilde yerleştirme yükümlülüğü bulunmaktadır. İlaveten bir uygulamanın son kullanıcılara
ulaşmasında etkin dağıtım yöntemlerinden birisinin o uygulamanın cihaza önyüklenmesi
18-33/555-273
106/117


olduğu tespit edilmiştir. Bu doğrultuda rakip arama hizmetlerine ilişkin uygulamaların
önyüklemesi yapılsa dahi son kullanıcılar nazarında varsayılan olarak atanmış ve avantajlı
şekilde yerleştirilmiş Google aramanın önceliği bulunacak, diğer arama hizmetleri
bakımından dışlayıcı etki oluşacaktır. Dolayısıyla teşebbüsün RSA’nın rekabeti teşvik
ettiğine ilişkin savunmalarının yerinde olmadığı değerlendirilmektedir.
(457) “Münhasır önyüklemenin bütün cihazları kapsamadığı ve tüketici alternatiflerini
kısıtlamadığı” başlığı altında yer alan savunmada özetle; teşebbüs tarafından gelir
paylaşımına ilişkin sözleşmelerde getirilen münhasırlığın Android cihazların çoğu için söz
konusu olmadığı, kaldı ki son kullanıcıların rakip uygulamalar yüklemesini engellemediği
ifade edilmektedir.
(458) Google ile gelir paylaşımına ilişkin sözleşme imzalayan cihaz üreticileri Türkiye’de satılan
mobil cihazların %(…..) oluşturmaktadır. Dolayısıyla RSA’lar ile getirilen münhasır ve
varsayılan önyükleme yükümlülüğünün Android cihazların çoğunu kapsamadığı
söylenemeyecektir. Buna ek olarak Google’ın Apple ile Safari internet tarayıcısında
varsayılan arama hizmeti olarak ayarlanmak üzere anlaşma yaptığı ve Apple’a bunun için
ücret ödediği göz önünde bulundurulduğunda ülkemizde satılan mobil cihazların %84 gibi
oldukça yüksek oranında son kullanıcılar cihazı başlattıklarında Google arama ile
karşılaşmaktadır. Son kullanıcıların rakip uygulamaları önyüklemesinin engellenmemesine
ilişkin olarak statüko eğilimi, son kullanıcıların akıllı mobil cihazlar hakkında sahip oldukları
teknik bilgi ve becerileri gibi hususlar hakkında teşebbüsün diğer savunmalarında ve
yukarıda verilen açıklamalar karşısında burada tekrarlanmasına gerek görülmemiştir.
(459) Yukarıda yapılan değerlendirmeler çerçevesinde teşebbüsün münhasır önyüklemenin
bütün cihazları kapsamadığı ve tüketici alternatiflerini kısıtlamadığına ilişkin savunmasının
dayanaktan yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
- Google’ın eylemlerinin herhangi bir rekabet karşıtı pazar kapama riski doğurmadığı
(460) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle; Google tarafından temel uygulamaların GMS
üzerinden önyüklenmesinin Android’in son kullanıcılar gözünde rakip platformlarla rekabet
edebilirliğinin devamını sağlamak üzere uygulamayı kesintisiz entegre ettiğini ifade
etmektedir. İlaveten cihaz üreticilerinin hiçbir Google uygulamasının önyüklenmediği
Android cihazlar üretmekte ve Google uygulamalarının yanı sıra rakip uygulamaları
önyüklemekte serbest olduğunu belirtilerek bu serbestiye örnek olarak Çin’de satılan tüm
Android cihazlarda, Güneydoğu Asya’da satılan çok sayıdaki Android cihazlarda, Nokia X
telefonlarda, Amazon Fire tabletlerde GMS’nin bulunmadığı belirtilmektedir. Google, anılan
cihazların, OEMlerin hiçbir Google uygulaması bulunmaksızın ticari açıdan tüketicilere
çekici gelen ve merak uyandıran Android cihazlar üretebildiğinin kanıtı olarak kabul
etmektedir. Google tarafından ileri sürülen bir diğer husus, MADA’nın Apple ve Windows
cihazlarındaki gibi erişime kapalı alanları (walled garden) önleyerek rekabete olanak
sağlamasıdır. Son kullanıcıların münhasır uygulama mağazalarına, uygulama ve
hizmetlere bağlı kılınmadığı, Google Play’in ücretsiz yüklenerek gerek OEMlerin kendi
uygulamalarını gerek üçüncü taraf uygulamalarının etkin tanıtımının sağlandığı
belirtilmektedir.
(461) Teşebbüsün savunmasında örnek olarak verdiği cihazlar kısıtlı bir pazar penetrasyonuna
ulaşmış cihazlardır. Mevcut durumda da Türkiye pazarında %1’in üzerinde pazar payı elde
edebilmiş TAİS kullanmayan bir akıllı cihaz bulunmamaktadır.

- AFA’nın rekabetçi olduğu ve dışlayıcı nitelikte olmadığı yönündeki savunma
18-33/555-273
107/117


(462) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle; AFA’nın, Android platformunda, rekabete
olanak sağladığı, Android platformuna uymayan davranışları yasakladığı ifade edilmiştir.
(463) Dosya kapsamında, AFA hükümlerinin 4054 sayılı Kanun’u ihlal ettiğine dair bir
değerlendirme yapılmadığından bu kısımda yer verilen savunmalara yönelik ayrıca bir
açıklama yapılmamıştır.
I.3.5.5. Google’ın Kullanıcı Bilgilerini Kendi Ürünlerini Geliştirmek ve Kullanıcı
Deneyimini İyileştirmek İçin Kullandığına İlişkin Savunma
(464) Bu başlık altında yer alan savunmada özetle; Google’ın kullanıcı verilerini tüketici yararına
kullandığı, bu sayede tüketicilerin ilgilenebileceği reklamlara ulaşmasını sağladığı ifade
edilmiştir.
(465) Kullanıcı verilerinin ne şekilde kullanıldığı soruşturma konusu iddialardan tamamen
bağımsız olduğundan, bu kısımda sunulan bilgilere yönelik bir değerlendirmeye
gidilmemiştir.
I.3.5.6. Usule İlişkin Savunmalar
(466) Google tarafından, Bölge İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararından itibaren 30
gün içerisinde Kurulun soruşturma açma yükümlülüğünün bulunmadığı, Kurulun İdare
Mahkemesinin kararının kesinleşmesini beklemesi gerektiği ifade edilmektedir.
(467) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’ndaki açık hükümler ve Kurulun 28.12.2015 tarih
ve 15-46/766-281 sayılı kararının Ankara 5. İdare Mahkemesinin 2016/2675 E., 2017/741
K. sayılı ve 08.03.2017 tarihli kararıyla iptal edilmesi karşısında teşebbüsün, yürütmenin
durdurulması kararından itibaren 30 gün içinde soruşturma açma yükümlülüğünün
bulunmadığına ilişkin savunmasının kabul edilmesinin mümkün olmadığı
değerlendirilmiştir.
(468) Google tarafından yapılan bir diğer savunma, soruşturma bildiriminde iddiaları destekleyen
bir hususun olmadığı, bildirimde bulunan belirli mobil uygulamalar ve hizmetlerin diğer
Google uygulamalarına bağlanması iddiasının muğlak ve belirsiz olduğu böylece Google’ın
savunma hakkını tümüyle kullanamadığı yönündedir.
(469) Kurulun iptal edilen 28.12.2015 tarih ve 15-46/766-281 sayılı kararı önaraştırma sonucunda
verilmiş olup soruşturma bildirimi de önaraştırma aşamasında elde edilebilen bilgi ve
belgelerin değerlendirilmesi ile ulaşılan tespitleri içermiştir. Önaraştırma aşamasında elde
etme imkânı bulunmayan bilgi ve belgeler soruşturma aşamasında elde edilerek Google’ın
uygulamaları hakkında yapılan tespitlere Soruşturma Raporu’nda bütün ayrıntılarıyla yer
verilmiştir. Teşebbüsün ayrıca iki yazılı ve bir sözlü savunma hakkı bulunmaktadır.
Teşebbüs bu haklarını kullanarak soruşturma kapsamında kendisi hakkında yapılan bütün
tespitlere karşı savunma hakkını da kullanmıştır. Bu itibarla teşebbüsün, soruşturma
bildiriminde yer alan iddiaların muğlak ve belirsiz olmasının savunma hakkını kısıtladığına
ilişkin savunmasının yerinde olmadığı değerlendirilmektedir.
(470) Google tarafından yapılan savunmada ayrıca, soruşturma bildiriminde, Google'ın iddia
edilen hâkim durumuna ve Türkiye pazarına ilişkin hiçbir analizin yer almadığı ifade
edilmektedir. Özellikle hâkim durum analizine ilişkin verilerin ciddi şekilde karartılmış
olması sebebiyle teşebbüsün bildirimde yer alan iddiaları ve içeriğini tamamıyla
kavrayamadığı ve teşebbüsün kapsamlı ve etkin bir savunma geliştiremediği
belirtilmektedir.
(471) Savunmanın iptal edilen Kurul kararının mevzuat, geçmiş Kurul kararları ve Danıştay’ın
yerleşik içtihadıyla uyumlu olduğunun belirtildiği 8. sayfasında Kurul’un söz konusu
18-33/555-273
108/117


kararının kapsamlı bir piyasa analizine dayandığı ifade edilmekte, akabinde ise Google’ın
iddia edilen hâkim durumuna ve Türkiye pazarına ilişkin hiçbir analize yer verilmediği dile
getirilmektedir. Ancak, soruşturma aşamasında elde edilen veriler çerçevesinde yapılan
detaylı analizlerle ilgili pazarlar ve Google’ın bu pazarlardaki hâkim durumu yukarıda ortaya
konulmuştur.
(472) Google tarafından yapılan bir diğer savunmada, Kurul kararı uyarınca gönderilen görüş
yazısı kapsamında kendisine getirilen yükümlülükleri tam ve eksiksiz olarak yerine
getirdiğini, böylelikle herhangi bir ihlal olasılığının tümden bertaraf edildiğini, bu doğrultuda
Kurul’un da, Google'ın Kurul Kararının gereklerini yerine getirdiğine ve her türlü ihlal
olasılığını etkili bir şekilde ortadan kaldırdığına ilişkin karar aldığını belirtmektedir. Ayrıca
sözleşmeden kaldırılan ve hukuki âlemden kalkan bir hükmün rekabeti kısıtlamayacağı,
Kurul’un soruşturma açmamaya karar vermesinden bu yana, ilgili pazardaki pazar
koşullarında da herhangi bir değişiklik olmadığı için mevcut soruşturmanın dayanaktan
yoksun olduğunu ifade etmektedir.
(473) Ankara 5. İdare Mahkemesinin 2016/2675 E., 2017/741 K. sayılı ve 08.03.2017 tarihli
kararıyla iptal edilen 28.12.2015 tarih ve 15-46/766-281 sayılı Kurul kararında, “Mobil
Hizmetler Dağıtım Sözleşmesi”nde yer verilen, mobil cihazlara Google Mobil Hizmetleri
içinde yer alan belirli uygulamaların önyüklemesinin münhasıran yapılmasını öngören
hükümlerin kaldırılması ve buna ilişkin uygulamalara son verilmesi”ne ilişkin Google’a
görüş gönderilmesine karar verilmiştir. Google tarafından Kuruma gönderilen 14.07.2016
tarih ve 4378 sayılı yazıda açıkladığı üzere, cihaz üreticileriyle imzalanan gelir paylaşımına
ilişkin sözleşmelerden, Google arama servislerinin cihazlara önceden yüklenecek tek
arama servisi olması yükümlülüğünden Türkiye pazarı için geçerli olmak üzere feragat
etmiş ve varsayılan ana ekran dışındaki herhangi bir ekrana Google dışı arama servislerine
erişim sağlayan üçüncü taraflara ait arama uygulaması, arama butonu ve tarayıcı
yüklenebileceğini düzenlemiştir. Anılan yazı üzerine teşebbüsten, başka sözleşmelerde yer
alan münhasır önyüklemeye ilişkin yükümlülüklerden feragat edilip edilmediği ve
feragatnameler doğrultusunda sözleşmelerde değişiklik yapılıp yapılmadığı hakkında
detaylı bilgi talep edilmiştir. Google’ın Kurum kayıtlarına 05.09.2016 tarih ve 5296 sayı ile
giren cevabında, başka sözleşmelerde münhasır önyüklemeye ilişkin hüküm bulunmadığı
ve feragatnamelere uygun olarak sözleşmelerde bir değişiklik yapılmadığı belirtilmiştir. Bu
doğrultuda teşebbüsün yalnızca Google aramanın münhasır önyüklemeye ilişkin
yükümlülüklerden belirli şartlar altında feragat ettiği anlaşılmaktadır. Bunun dışında
teşebbüs ilgili yazılarında, Kurul kararının gereğinin yerine getirildiğinin yazılı olarak teyit
edilmesini talep etmiştir. Bunun üzerine Kurulun 13.10.2016 tarih ve 16-33/566-MB sayılı
kararıyla 15-46/766-281 sayılı kararının gereğinin yerine getirildiğinden bilgi alındığına
karar vermiştir. Dolayısıyla Kurul’un, Google’ın münhasırlık uygulamalarını ve sair rekabet
ihlaline ilişkin eylemlerini tamamen sonlandırdığına ilişkin bir kararı bulunmamaktadır. Keza
Kurul’un 15-46/766-281 sayılı kararında herhangi bir tevsik yükümlülüğü de
öngörülmemiştir.
(474) Yukarıda ilgili bölümlerde yer verildiği üzere Google’ın, MADA ve RSA’lar yoluyla 4054
sayılı Kanun’u ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Google ile cihaz üreticileri arasında
imzalanan MADA, AFA ve RSA’lar birçok teşebbüsle 2011 yılından beri imzalanmaktadır.
Teşebbüsün, Kurul kararı gereği münhasır arama hizmeti yükümlülüğüne ilişkin cihaz
üreticilerine gönderdiği feragatname ise 2016 yılından sonrasını kapsamına almakla birlikte
yalnızca RSA’lar için geçerlidir. O halde Google’ın 2016 yılına kadar devam ettirdiği
münhasırlık uygulamalarına ilişkin verilmiş bir karar bulunmadığı söylenebilecektir. İlaveten
Google’ın sözleşmelerinde yer alan ve soruşturma aşamasında rekabet ihlali teşkil ettiği
ortaya konulan bağlama uygulamalarına ilişkin verilmiş bir karar da bulunmamaktadır. Bu
18-33/555-273
109/117


doğrultuda teşebbüsün salt münhasır arama hizmetine ilişkin yükümlülükleri 2016 yılından
geçerli olarak kaldırması bağlama uygulamalarını ve 2016 yılına kadar gerçekleşen
münhasırlığı ortadan kaldırmamaktadır. Diğer taraftan Google aramaya ilişkin MADA’larda
yer verilen bir diğer yükümlülük, pazardaki gelişimin bir sonucu olarak ortaya çıkan “ana
ekran tuşuna uzun basılmasıyla çağırılan arama hizmetinde” Google aramanın varsayılan
olarak atanması ve “sesli komut” çalıştırabilen cihazlarda Google sesli komutunun
önyüklenmesi zorunluluğudur. Feragatnamelerin bu zorunluluğu da kapsamına almadığı,
bir başka ifadeyle bu alandaki varsayılan olarak tayin edilme uygulamasının devam ettiği
görülmektedir.
(475) Keza Kurulun soruşturma açılmaması yönündeki kararından bu yana ilgili pazar
koşullarında bir değişikliğin olmamasının da, yukarıda yapılan tespitler üzerinde bir
etkisinin bulunmadığı, aksine Google’ın yüksek pazar gücünün devam etmesi, rakiplerinin
piyasadaki zayıf konumları gibi hususlar ışığında tespit edilen ihlalin etkisini arttırdığı ve bu
etkinin kalıcı hale gelmesini sağladığı değerlendirilmektedir. Dolayısıyla teşebbüsün, 4054
sayılı Kanun’un 9. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca gönderilen görüş doğrultusunda
münhasır arama hizmetine ilişkin yükümlülükleri RSA’lardan çıkarmış olması, soruşturma
sonucunda ulaşılan tespitleri değiştirmemektedir. Bu nedenle teşebbüsün, Kurul’un
28.12.2015 tarih ve 15-46/766-281 sayılı kararı ile getirilen yükümlülüklerin eksiksiz yerine
getirildiği, bu nedenle mevcut soruşturmanın dayanaktan yoksun olduğuna ilişkin
savunmasına itibar edilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
(476) Google tarafından yapılan bir diğer savunmada, uygulamalarının 4054 sayılı Kanun’a
uygun olduğuna yönelik haklı ve meşru beklentilerinin olduğu, zira Kurul’un 28.12.2015
tarih ve 15-46/766-281 sayılı kararında tespit edilen tek rekabetçi kaygı olan münhasır
önyükleme yükümlülüğünün sözleşmelerden kaldırıldığı, Kurul’un bağlama uygulamalarına
ilişkin 4054 sayılı Kanun’a aykırılık tespit etmediği, aradan geçen süre içerisinde bir
değişiklik olmadığından, aynı tespitin devam ettirilmesi gerektiği, ilaveten söz konusu Kurul
kararını iptal eden Ankara 5. İdare Mahkemesi’nin kararında da, Google’ın dosya konusu
bağlama uygulamalarına yönelik tespitlerinin hatalı olduğuna ve yeniden gözden
geçirilmesi gerektiğine ilişkin değerlendirmenin bulunmadığı ileri sürülmektedir.
(477) Teşebbüs savunmasında, Kurulun soruşturma sonucunda ihlal tespiti yapmayacağına
ilişkin haklı beklentisini Kurul’un 2015 tarihli kararına dayandırmakla birlikte “haklı beklenti”
kavramını “idarenin ister bir taahhüt, isterse uzun süren bir uygulamasına güvenerek olsun,
bireylerin bir çıkarları ya da lehlerine olan bir sonuca ulaşabileceklerini ya da
edinebileceklerini ümit etmelerini ifade eder” şeklinde tanımlamaktadır57. Kurulun
28.12.2015 tarih ve 15-46/766-281 sayılı kararı, Ankara 5. İdare Mahkemesinin 2016/2675
E., 2017/741 K. sayılı ve 08.03.2017 tarihli kararıyla iptal edilerek tesis edildiği andan
itibaren geçmişe dönük olarak ortadan kalkmıştır. İdarenin mahkeme kararlarını 30 gün
içerisinde uygulama yükümlülüğü doğrultusunda Kurul tarafından dosya konusu
soruşturma açılmıştır. Soruşturmanın açılması sırasında Kurul’un herhangi bir kararı ile
Google’a, kendisi hakkında ihlal tespiti yapılamayacağına ilişkin bir taahhütte bulunması
söz konusu olmamakla birlikte böyle bir ihtimal 4054 sayılı Kanun’un hükümleri karşısında
mümkün değildir.

57 Anayasa Mahkemesi 30.03.2011 tarih, 2008/56 E., 2011/58 K.; 30.03.2011 tarih, 2008/72 E., 2011/59 K.;
Danıştay 5. Dairesi 14.03.2006 tarih, 2003/3647 E., 2006/1140 K.; Danıştay 10. Dairesi 14.06.2011 tarih,
2007/5427 E., 2011/2289 K., Danıştay 15. Dairesi 29.04.2014 tarih, 2013/7523 E., 2014/3197 K; Yücel
OĞURLU, İdare Hukukunda Kazanılmış Haklara Saygı ve Haklı Beklentiler Sorunu, 2003, s. 221.
18-33/555-273
110/117


(478) Açıklanan sebepler doğrultusunda Google’ın uygulamalarının 4054 sayılı Kanun’a uygun
olduğuna yönelik haklı ve meşru beklenti içerisinde olduğuna ilişkin savunmasının itibar
edilebilir olmadığı değerlendirilmektedir.
(479) Teşebbüsün konuya ilişkin savunmasında ayrıca, Ankara 5. İdare Mahkemesi’nin iptal
kararında Kurul kararında bağlama uygulamalarına ilişkin tespitin hatalı olduğuna dair bir
değerlendirmenin bulunmadığı ifade edilmektedir. Söz konusu Mahkeme kararının 7.
sayfasında yapılan değerlendirmelere aşağıda yer verilmektedir:
“… Google'ın şikayet konusu uygulamaları ve orjinal ekipman üreticileri ile yaptığı
Android işletim sisteminin ve Google mobil hizmet ve uygulamalarının sağlanmasına
ilişkin Mobil Uygulama Dağıtım Sözleşmesi, Mobil Hizmetler Dağıtım Sözleşmesi ve
Parçalara ayırmama sözleşmesi yoluyla, Android mobil işletim sisteminin Google
tarafından onaylı bir şekilde mobil cihazlara yüklenmesini Google mobil uygulama ve
hizmetlerinin söz konusu cihazlarda ön kurulumunun yapılması şartına bağlamak,
Android işletim sistemi kurulu cihazlarla birlikte sunulan belli mobil uygulama ve
hizmetleri, Google tarafından sunulan diğer uygulama, hizmet ve uygulama
programlama arayüzleri (arka plan uygulamaları) ile bağlamak ve paket seklinde
sunmak, bahse konu iki uygulama yoluyla Google’ın Android işletim sistemi pazarındaki
muhtemel hakim durumunu mobil uygulama ve hizmetler pazarına; belirli mobil
uygulama ve hizmetler pazarındaki pazar gücünü ise diğer mobil uygulama ve hizmetleri
pazarına ve bu pazarlardaki gücünü ise internet reklam yeri sağlama pazarına aktarmak
suretiyle 4054 sayılı Kanun'un 6. maddesini ihlal edebileceği … sonucuna
ulaşıldığından, 28.12.2015 tarihli Rekabet Kurulu Kararının sonuç bölümündeki
"soruşturma açılmasına gerek olmadığı”na ilişkin 1. maddesinde ve bu kararın
kaldırılması talebinin reddine ilişkin işlemde hukuki isabet görülmemiştir.”
(480) Dolayısıyla teşebbüsün bu kısımdaki savunmasının kabul edilebilir olmadığı görülmektedir.
(481) Teşebbüs tarafından ayrıca Soruşturma Raporu’nun, raporda yapılan değerlendirmelere
dayanak teşkil eden ekleri ve bu eklerin ticari sırlardan arındırılmış hallerini içermediği,
teşebbüse gönderilen ve Kurum merkezinde incelenen belgelerin büyük oranda karartılmış
olduğu, Rus Rekabet Otoritesi yazısına erişim sağlanmadığı, posta yoluyla gönderilen
belgeler ile Kurum merkezinde erişim sağlanan belgeler arasındaki farkın anlaşılamadığı
ve Kurum merkezinde yapılan altı saatlik incelemenin dosyanın kapsamı bakımından
yetersiz olduğu, dolayısıyla dosyaya erişim talebinin gereği gibi kullandırılmamış olması
nedeniyle Google'ın savunma hakkının ihlal edildiği iddia edilmektedir.
(482) Dosya kapsamında yapılan ihlal tespitinin ana dayanağını, Google’ın cihaz üreticileriyle
imzaladığı sözleşmeler oluşturmaktadır. Anılan sözleşmelerin hâlihazırda Google’ın
uhdesinde bulunması sebebiyle anılan sözleşmeler Google’a gönderilmemiştir.
(483) Diğer belgelerden Google’ın talebi doğrultusunda Yandex tarafından sunulan şikâyet
dilekçesinin ticari sırlardan arındırılmış versiyonu, Yandex, orijinal ekipman üreticileri
((…..)) ve mobil operatörler ((…..)) ile yapılan toplantıların tüm tutanakları (Belge 2, 9, 10,
11, 12, 13, 14 16 ve 17) ve Belge-47’nin ticari sırlardan arındırılmış halleri teşebbüse posta
yoluyla gönderilmiştir. İlaveten 23.03.2018 tarihinde, 9:30-15:30 saatleri arasında Kurum
içi yazışma niteliği taşıyan ve özel sektör tüzel kişilerinden elde edilen 19, 20, 21, 22, 23,
24, 25, 27, 30, 31, 32, 41, 43, 54, 66, 86, 87, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 102, 103, 104,
111, 126, 134, 136, 150, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 162 ve 163 no’lu
belgelerin ticari sırlardan arındırılmış halleri üzerinde Kurumun Ankara merkez binasında
erişim sağlanmıştır.
(484) Google tarafından anılan belgelere, savunma haklarını ihlal edecek şekilde yetersiz bir
şekilde erişim sağlandığı iddia edilmektedir. Kurum’un tespit ve değerlendirmelerinde rakip
18-33/555-273
111/117


birçok teşebbüsten sağlanan ticari sır niteliğindeki bilgi ve belgeler kullanılabilmektedir.
Hakkında soruşturma yürütülen teşebbüsün gerekli belgelere erişimi sağlanırken
teşebbüsün savunma hakkı ile üçüncü kişilerin ticari sırlarının korunması arasındaki denge
gözetilmektedir. Bu doğrultuda Google hakkında da gerekli özen gösterilerek ve savunma
hakkı kısıtlanmayacak şekilde dosyaya erişim sağlanmış, dosya kapsamında yapılan ihlal
tespiti ile ilgili her bilgi ve belge teşebbüse sunulmuştur. Öte yandan üçüncü taraflardan,
gizli kalması kaydıyla sağlanan ticarî ve malî bilgiler ticari sır teşkil etmektedir. Bu
doğrultuda Google’a gönderilen ve erişim sağlanan belgeler teşebbüsün savunma hakkını
kullanmasına imkân verecek şekilde ticari sırlarından arındırılmıştır. Hal böyle iken ilgili
belgelerin tamamıyla Google’a gönderilmesi teşebbüsün lehinde üçüncü kişilerin ticari
sırlarının korunması aleyhinde dengeyi bozacaktır. Kaldı ki üçüncü tarafların beyanlarına
Soruşturma Raporu’nun metninde yer verilmekle birlikte tarafların isimleri kapatılmıştır.
Benzer şekilde dosyaya erişim sırasında da ilgili beyanların yer aldığı cevaplar Google
tarafından incelenmiştir. Bilgi sağlanan üçüncü tarafların isimlerinin kapatılması hususu,
Google’ın savunmalarında yapabileceği değerlendirmeleri engellememektedir. Aynı husus
Soruşturma Raporu’nda yer alan, üçüncü tarafların isimlerinin karartılmış olduğu tablolar
ve grafikler için de geçerlidir. İlgili tablo ve grafiklerde, Google’ın savunma yapmasına
imkân verecek şekilde üçüncü taraflara ait veriler/pazar payları açık bırakılmış ve fakat
teşebbüs isimleri karartılmıştır. İlgili verilerin değerlendirilmesine ve veriler hakkında
savunma yapılmasına, verinin ait olduğu teşebbüsün isminin kapatılmış olmasının engel
teşkil etmeyeceği açıktır.
(485) Teşebbüsün erişim talep ettiği Rus Rekabet Otoritesi yazısı, Google hakkında yürütülen
mevcut soruşturmanın konusuna çok benzer bir kararın iki rekabet otoritesi arasındaki
işbirliği doğrultusunda gönderilmesinden ibaret olup, 2010/3 sayılı Dosyaya Giriş Hakkının
Düzenlenmesine ve Ticari Sırların Korunmasına İlişkin Tebliğ’in (2010/3 sayılı Tebliğ) 7.
maddesinin ikinci fıkrası kapsamında kurum içi yazışma kapsamına girmektedir. Bununla
birlikte ilgili yazıda yer alan karar Google hakkında olduğundan, bu karar kendisinde de
bulunmaktadır. Dolayısıyla teşebbüsün, ilgili kararı inceleyerek savunma yapma imkanına
sahip olduğu anlaşılmaktadır.
(486) Teşebbüs tarafından ayrıca, belgelerden bir kısmının posta yoluyla gönderilmesine karşılık
bir kısmının Kurum merkezinde erişime açıldığı ve bu iki tür belge arasındaki farkın
anlaşılamadığı ileri sürülmektedir. 2010/3 sayılı Tebliğ’in “Dosyaya giriş hakkının
kullandırılması” başlıklı 10. maddesinde, “Dosyaya giriş hakkı, ilgilinin talebi de dikkate
alınarak; dosya mevcudunda bulunan ve erişime açılan evrakın fotokopi yolu ile çoğaltılmış
nüshalarının veya elektronik kopyalarının verilmesi ya da gönderilmesi suretiyle
kullandırılabilir.” ifadelerine yer verildikten sonra aklayıcı ya da suçlayıcı delil niteliği
bulunan kurum içi yazışmaların Kurum merkezinde incelenebileceği düzenlenmektedir. Bu
itibarla ilgili belgeler Google’a gönderilmemiş, Kurulun 15.03.2018 tarih ve 18-08/139-69
sayılı kararı uyarınca not alınmak suretiyle teşebbüsün erişimine açılmıştır.
(487) Teşebbüsün savunmasında ileri sürülen bir diğer iddiayı, Kurum merkezinde yapılan altı
saatlik incelemenin dosyanın kapsamı bakımından yetersiz olduğu oluşturmaktadır.
Google tarafından gönderilen 19.03.2018 tarihli e-postada “Rekabet Kurumu merkezinde
yapılacak evrak incelemesinin, eğer uygunsa 23 Mart Cuma günü saat 09:30’da
başlayacak şekilde yapılmasını ve inceleme yapılacak belgelerin miktarı ve uzunluğu
gözetilerek, gerekmesi durumunda öğlen arasından sonraki öğleden sonra mesai
saatlerinin ilk birkaç saatinde de incelemeye devam edilmesine izin verilmesi” talep
edilmiştir. Dosyaya Giriş Tutanağı’nda da belirtildiği üzere Google’ın talebine uygun olarak
23.03.2018 tarihinde Kurum merkezinde, 09:30-15:30 saatleri arasında dosya
kapsamındaki belgelere erişim sağlanmıştır. Keza dosyaya erişimden önce 20.03.2018
18-33/555-273
112/117


tarihli e-posta ile Google’a ilgili saatler bildirilmiş, Google tarafından bu zaman dilimi kabul
edilmiş ve herhangi bir itiraz ileri sürülmemiştir. Bu itibarla teşebbüsün belgelere erişim için
tanınan sürenin yetersiz olduğunu ileri sürmesinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
(488) Yukarıda ifade edilen hususlar çerçevesinde Google’ın savunma hakkının kısıtlandığı
yönündeki iddialarına itibar edilmemiştir.
I.3.5.7. İdari Para Cezası veya Çözüm Önerileri İçin Bir Mesnet veya Uygun Bir Zemin
Bulunmadığına İlişkin Savunmalar
(489) “Olası bir idari para cezası dayanaktan yoksun olacaktır” başlığı altında yer alan
savunmada özetle; Google'ın uygulamalarının kasıtlı olmadığı gibi, ihmal olarak da
nitelendirilemeyeceği, Google’ın ihlalde bulunma niyetinin olmadığı ileri sürülmektedir.
(490) Google’ın cihaz üreticileriyle imzaladığı MADA ve RSA’da yer alan bağlamaya ve
münhasırlığa ilişkin açık hükümler karşısında teşebbüsün böyle bir uygulamadan bilgisinin
olmadığı söylenemeyecektir. Bu hükümlerin rekabet ihlali oluşturduğunu bilmemek veya
öngörememek ise teşebbüsü, 4054 sayılı Kanun’un ihlalinden doğan sorumluluktan
kurtaramamaktadır. Kaldı ki 4054 sayılı Kanun’da da niyet şartı aranmamaktadır. 4054
sayılı Kanun’un 6. maddesinde “Bir veya birden fazla teşebbüsün ülkenin bütününde ya da
bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasındaki hâkim durumunu tek başına yahut
başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar ile kötüye kullanması” hukuka
aykırı bulunarak yasaklanmış, akabinde en çok rastlanan kötüye kullanma halleri örnek
olarak sayılmıştır. Madde gerekçesinde ise “… piyasada hakim duruma gelen
teşebbüslerin bu durumlarını ülkemizdeki rekabeti kısıtlamak, engellemek veya bozmak
amacıyla veya bu etkiyi doğuracak şekilde kötüye kullanmaları yasaklanmıştır.” ifadelerine
yer verilmiştir. Buna göre amaç ya da etkiden birinin varlığı kötüye kullanma için yeterli
görülmüştür. Yukarıda yapılan değerlendirmeler sonucunda, Google’ın eylemlerinin
piyasayı kapama etkisi ve tüketicilerin bu uygulamalardan gördüğü zarar açıkça ortaya
konulmuştur.
(491) Savunmada ayrıca, idari para cezasının dayanaktan yoksun olacağı iddiasına bir diğer
gerekçe olarak Google’ın hâkim durumda olmadığı ve Google'ın davranışlarının kötüye
kullanma olarak değerlendirilmesi için herhangi bir dayanağın bulunmadığı ileri
sürülmektedir. Teşebbüsün ilgili savunmaları yukarıda değerlendirilmiş olup burada
yinelenmeyecektir.
(492) Savunmada ayrıca, inceleme konusu dosyanın kendine özgü yapısı nedeniyle ilk karar
olacağı ve karmaşık hukuki ve ekonomik soruları beraberinde getireceği, mevcut durumda
içtihatların da yol gösterici olamayacağı, dolayısıyla Kurulun idari para cezası kararı
vermekten kaçınması gerektiği öne sürülmektedir.
(493) 4054 sayılı Kanun’un açık hükümleri karşısında, inceleme konusu dosyanın bu alanda ilk
karar olması ve emsal bir kararın bulunmaması nedeniyle Kurulun ceza vermekten
kaçınması yönündeki savunmanın hukuki dayanaktan yoksun olduğu değerlendirilmiştir.
(494) “İdari para cezasına karar verilmesi durumunda, Kurul tarafından düşük bir para cezası
takdir edilmelidir” başlığı altında yer alan savunmada özetle;
- Temel ceza tutarının doğru bir şekilde tespit edilmesi gerektiği,
- Ceza oranının en düşük düzeyde belirlenmesi gerektiği,
- İhlalin süresinin yanlış bir şekilde belirlendiği,
- Kurulun mevcut durumda; Google’ın Kurum ile etkin ve devamlı bir şekilde işbirliğinde
bulunması, inceleme konusu sözleşmelerde yapılan değişiklikler, Android’in tamamen
18-33/555-273
113/117


açık ve rekabet üzerinde olumlu etkileri bulunan bir proje olması, söz konusu
sözleşmelerin rekabeti artırdığı ve sektörün büyümesine hizmet ettiği, ürün ve
hizmetlerin ücretsiz olarak dağıtıldığı gibi hususları hafifletici neden olarak göz önüne
alması gerektiği
iddia edilmiştir.
(495) Dosya kapsamında, ihlalin süresi bakımından yapılan değerlendirmede bağlama ve
münhasırlık içeren hükümlerin 2010 yılından itibaren sözleşmelerde yer aldığı tespit
edilmiştir. Ancak Google 2013 yılında hâkim duruma geldiğinden ihlalin başlangıç tarihi
olarak 2013 yılı esas alınmıştır. Teşebbüs tarafından ihlal süresinin yanlış hesaplandığı
iddiasına gerekçe olarak, Kurul’un iptal edilen 2015 yılındaki kararı uyarınca münhasırlık
hükümlerinden feragat etmesi gösterilmektedir. Ancak kararda, münhasırlığın tek başına
ihlal oluşturduğu tespiti yapılmamış, Google’ın akıllı cihaz üreticileriyle imzaladığı RSA’da
yer alan münhasırlık hükümlerinin MADA’da yer alan bağlama uygulamalarının ortaya
çıkardığı rekabet karşıtı etkiyi güçlendirdiği ve kalıcı hale getirdiği tespit edilmiştir. Keza
Yönetmelik kapsamında ihlalin 5 yıldan uzun sürdüğüne ilişkin yapılan değerlendirmede
de, bağlama ve münhasırlık hükümlerinin sözleşmelerdeki mevcudiyeti incelenmiştir.
Google’ın sözleşmelerinden, 2015 yılındaki Kurul kararı uyarınca Google aramanın
münhasır önyüklenmesine ilişkin hükümleri çıkarmış olması, bağlama hükümlerinin
varlığını etkilememekte ve bu doğrultuda ihlalin başlangıç/bitiş tarihini değiştirmemektedir.
Dolayısıyla, teşebbüsün, ihlalin süresine ilişkin savunması yerinde görülmemiştir.
(496) Teşebbüs tarafından hafifletici neden olarak göz önünde bulundurulması gereken sebepler
arasında Google’ın, Kurum ile etkin ve devamlı bir şekilde işbirliğinde bulunması, inceleme
konusu sözleşmelerde yapılan değişiklikler, Android’in tamamen açık ve rekabet üzerinde
olumlu etkileri bulunan bir proje olması gibi hususlar sayılmıştır. Yönetmelik’in Hafifletici
Unsurlar başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında, “Temel para cezası, yasal
yükümlülüklerin yerine getirilmesi haricinde incelemeye yardımcı olunması, ihlalde kamu
otoritelerinin teşvikinin veya diğer teşebbüslerin zorlamasının bulunması, zarar görenlere
gönüllü olarak tazminat ödenmesi, diğer ihlallere son verilmesi, ihlal konusu faaliyetlerin
yıllık gayri safi gelirler içerisindeki payının çok düşük olması gibi haller ilgili teşebbüs veya
teşebbüs birliği tarafından ispatlanırsa, dörtte bir ile beşte üç arasında indirilebilir.”
denilmektedir. Bu doğrultuda öncelikle belirtmek gerekir ki Google’ın hafifletici neden olarak
dikkate alınması gerektiğini iddia ettiği sözleşmelerinde yaptığı değişiklik Kurulun iptal
edilen 28.12.2015 tarih ve 15-46/766-281 sayılı kararının yerine getirilmesinden ibarettir.
Google tarafından kendiliğinden yapılan bir değişiklik bulunmamaktadır. Dolayısıyla
teşebbüsün sözleşmelerinde yapılan değişikliklerin hafifletici neden olarak ele
alınamayacağı değerlendirilmektedir. Teşebbüsün incelemeye yardımcı olması iddiasının
yasal yükümlülüklerini yerine getirmenin ötesine geçmediği, bu nedenle hafifletici unsur
olarak dikkate alınmasının uygun olmayacağı değerlendirilmektedir. Android’in tamamen
açık ve rekabet üzerinde olumlu etkileri bulunan bir proje olması hususu ise yukarıda
değerlendirildiğinden burada ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
(497) “Mevcut dosya bakımından ilave çözüm önerilerine gerek bulunmadığı58, çözüm
önerilerinin birçoğunun mevcut durumda yerine getirildiği” başlığı altında yer alan
savunmada; tüm arama erişim noktalarında Google aramanın varsayılan olarak
atanmasına ilişkin yükümlülüğün hiçbir zaman söz konusu olmadığı ileri sürülmektedir.

58 Teşebbüsün ikinci yazılı savunmasında ilgili başlık “Mevcut dosya bakımından ilave çözüm önerilerine
gerek bulunmaktadır” şeklinde yazılmıştır. Bununla birlikte başlık altında yapılan açıklamalar dikkate
alındığında “bulunmamaktadır” yazılmak istenirken sehven “bulunmaktadır” yazıldığı tahmin edildiğinden bu
bölüme “bulunmamaktadır” şeklinde alınmıştır.
18-33/555-273
114/117


(498) Yukarıda yapılan değerlendirmelerde belirtildiği üzere, soruşturma konusu sözleşmelerde
yer alan Google aramaya ilişkin açık hükümlerin varlığı karşısında teşebbüsün bu
savunması yerinde görülmemiştir.
(499) Yine aynı başlık altında yer alan savunmada; Google aramanın rakibi olan uygulamaların
cihazIara önyüklenmemesine ilişkin yükümlülüklerin 2016 yılından itibaren tüm
sözleşmelerden kaldırıldığı ileri sürülmektedir.
(500) Yukarıda ifade edildiği üzere feragatnameler tüm cihazlar için geçerli olsa da RSA’daki
kısıtlamalar tamamıyla değil, kararın 171. paragrafında yer verilen sınırlamalar içerisinde
kaldırılmıştır. Bu durum teşebbüsün cihaz üreticilerine gönderdiği feragatname metninde
açıkça ifade edilmektedir. Dolayısıyla teşebbüsün, önyüklemenin 2016 yılında kaldırılması
sebebiyle çözüm önerilerinin yerine getirildiğine ilişkin savunmasının yerinde olmadığı
değerlendirilmektedir.
(501) Yine aynı başlık altında yer alan savunmada; Webview'in uygulama içi internet tarayıcı
bileşenleri bakımından varsayılan ve münhasır olarak atanmasına ilişkin yükümlülüklerin
tüm sözleşmelerden kaldırılması önerisinin hatalı olduğu, Webview'in Chrome ile aynı işlevi
yerine getirdiği ve Chrome altyapısını kullandığı şeklindeki değerlendirmenin hatalı ve
gerçeği yansıtmadığı ileri sürülmektedir.
(502) Teşebbüsün Webview’e ilişkin savunmaları yukarıda değerlendirildiğinden burada tekrar
edilmeyecektir. İlaveten Webview’e ilişkin olarak yapılan tespitler değişmediğinden, çözüm
önerilerinin uygulanmasına gerek olmadığına ilişkin savunmanın da kabul edilemeyeceği
değerlendirilmektedir.
(503) Yine aynı başlık altında yer alan savunmada; Google Arama Parçacığı'nın (Google Search
Widget) varsayılan ana ekranda yerleştirilmesine ilişkin yükümlülüklerin tüm
sözleşmelerden kaldırılması önerisinin yanlış anlaşılma neticesinde getirildiği zira Google
Arama Parçacığı'nın varsayılan olarak ayarlama ile bir ilgisinin bulunmadığı ileri
sürülmektedir.
(504) Teşebbüsün Google Arama Parçacığı’na ilişkin savunmaları yukarıda değerlendirilmiş olup
burada yinelenmeyecektir. İlaveten Google Arama Parçacığı’na yönelik olarak yapılan
tespitler değişmediğinden, çözüm önerilerinin uygulanmasına gerek olmadığına ilişkin
savunmasının da yerinde olmadığı değerlendirilmektedir.
(505) Yine aynı başlık altında yer alan savunmada çözüm önerilerine ilişkin olarak ayrıca;
RSA’ların cihaz üreticilerine cihazlarından ilave gelir elde etmelerini sağladığı, Türkiye’de
RSA’ların uygulanmasına kısıtlama getirilmesi durumunda Samsung gibi küresel cihaz
üreticilerinin dünya genelinde RSA kapsamındaki cihazlarından ilave gelir elde etmeye
devam edeceği, Türk üreticilerin ise bu finansal kaynaktan mahrum kalabileceği, bu
durumun Türkiye’deki mobil sektörün rekabetçi yapısına doğrudan etki edeceği
belirtildikten sonra Google’a yönelik yerleştirme ve tanıtım fırsatlarının azaltılmasının
Google’ın söz konusu tanıtım için kendi arama gelirlerini paylaşmadaki güdülerini
azaltacağı ileri sürülmektedir.
(506) Google’ın, rekabet ihlali teşkil eden sözleşmesel/fiili uygulamalardan kaçınarak cihaz
üreticilerine gelirlerinden pay verme/vermeme serbestisine sahip olduğu şüphesizdir. Diğer
taraftan teşebbüsün tanıtım imkânlarının Kurul kararıyla kısıtlanması halinde Türk cihaz
üreticilerine gelirlerinden pay vermemesi ve böylece Türk üreticilerinin küresel üreticilerden
inovasyon yatırımları ve cihaz fiyatları bakımından geride kalması durumu, şartlarının
oluşması halinde 4054 sayılı Kanun kapsamındaki bir diğer ihlal türü olan “ayrımcı
uygulamalar”ın konusu olabilecektir.
18-33/555-273
115/117


(507) İlaveten bu noktada Türk cihaz üreticilerinin Google ile arasındaki gelir paylaşımı ilişkisinin
incelenmesinde fayda bulunmaktadır. Dosya kapsamında elde edilen bilgilerden Türk cihaz
üreticilerinden yalnızca (…..) Google ile RSA akdettiği, bu sözleşmenin de 2017 yılı
Temmuz ayında yürürlüğe girdiği görülmektedir. Ayrıca (…..), 2012-2017 yılları arasında
Türkiye’de satılan cihazlarla ilgili olarak Google’dan reklam gelirleri payı vb. isimler altında
temin edilen herhangi bir fayda ve ödeme bulunmadığını belirtmiştir. (…..) ise Google ile
gelir paylaşımına ilişkin sözleşmeleri bulunmamaktadır. Google’ın savunmasında, (…..) ve
(…..) yetkililerinin Android’in, cihazlarının başarılarına olan katkısına dair açıklamalarının
altı çizilmektedir. Ancak bu üreticilerin Google’ın gelirinden pay almadıkları göz önünde
bulundurulduğunda savunmada ileri sürülenin aksine bu katkının Google’ın gelir paylaşımı
yapmasından değil Android işletim sisteminin özelliklerinden kaynaklandığı
anlaşılmaktadır. Zira teşebbüslerin 2012-2017 yılları arasında akıllı cihazlarına ilişkin
yaptıkları bütün yatırımların ve bu cihazların fiyatlarının düşük olmasının kaynağının
Google tarafından ödenen primler olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Google’ın Türk
üreticilerle gelir paylaşımı güdüsünün azalması halinde piyasada Türk cihaz üreticileri
aleyhinde rekabetçi yapının bozulacağı ve yerli cihaz üreticilerinin küresel düzeyde rekabet
etmelerinin imkânsız olacağı yönündeki savunmayı kabul etmek mümkün değildir.
I.3.6. Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar İle Hâkim Durumun
Kötüye Kullanılması Halinde Verilecek Para Cezalarına İlişkin Yönetmelik
Kapsamında Değerlendirme
(508) 4054 sayılı Kanun’un 16. maddesinin üçüncü fıkrasında “Bu Kanun’un 4, 6 ve 7 nci
maddelerinde yasaklanmış davranışlarda bulunanlara, ceza verilecek teşebbüs ile
teşebbüs birlikleri veya bu birliklerin üyelerinin nihai karardan bir önceki mali yılsonunda
oluşan veya bunun hesaplanması mümkün olmazsa nihai karar tarihine en yakın mali
yılsonunda oluşan ve Kurul tarafından saptanacak olan yıllık gayri safi gelirlerinin yüzde
onuna kadar idarî para cezası verilir” hükmüne yer verilmiştir. 15.02.2009 tarih ve 27142
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve
Kararlar ile Hâkim Durumun Kötüye Kullanılması Halinde Verilecek Para Cezalarına İlişkin
Yönetmelik’in (Yönetmelik) 1. maddesinde ise Yönetmelik’in amacı; “4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunun 4 üncü ve 6 ncı maddelerinde yasaklanmış davranışlarda
bulunan teşebbüs ile teşebbüs birlikleri veya bu birliklerin üyeleri ile bunların yönetici ve
çalışanlarına, aynı Kanunun 16 ncı maddesi gereğince verilecek para cezasının tespitine
ilişkin usul ve esasları düzenlemek” şeklinde belirlenmiştir.
(509) Bu bağlamda yukarıda yer verilen tüm açıklamalar çerçevesinde Google’ın 4054 sayılı
Kanun’un 6. maddesini ihlal ettiğine ve söz konusu teşebbüse 4054 sayılı Kanun’un 16.
maddesi ve ilgili Yönetmelik hükümleri uyarınca idari para cezası uygulanmasına karar
verilmiştir.
(510) Yönetmelik uyarınca nihai para cezası miktarı belirlenirken, öncelikle temel para cezası
belirlenmeli ve ardından varsa ağırlaştırıcı ve hafifletici unsurlar uygulanarak nihai para
cezası tespit edilmelidir. Yönetmelik’in 5. maddesinde temel para cezasının hesaplanması
bakımından “karteller” ve “diğer ihlaller” şeklinde bir ayrım yapıldığı görülmektedir. Buna
göre Google’ın 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesini ihlal eden eylemleri, “diğer ihlaller”
kategorisinde değerlendirilmiştir.
(511) Dolayısıyla Ceza Yönetmeliğinin 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi çerçevesinde,
aynı maddenin ikinci fıkrası bağlamında ilgili teşebbüslerin piyasadaki gücü, ihlal
neticesinde gerçekleşen veya gerçekleşmesi muhtemel zararın ağırlığı gibi hususlar da
dikkate alınmak suretiyle, %(…..) oranı esas alınmıştır.
18-33/555-273
116/117


(512) Yönetmelik’in 5. maddesine göre temel para cezasının belirlenmesinde ikinci adım ihlalin
süresidir. İşbu soruşturma kapsamında tespit edilen bağlama ve münhasırlık hükümlerinin
yer aldığı sözleşmelerin Google tarafından Türkiye’de 2010 yılından itibaren uygulanmaya
başlandığı ve ilgili sözleşmelerin incelenmesinden geçerlilik süresinin kimi teşebbüslerde
2019 yılına kadar uzadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte bahse konu sözleşmelerdeki
bağlama ve münhasırlık hükümlerinin, Google 2013 yılında hâkim duruma geldiğinden
2013-2018 yılları arasında 4054 sayılı Kanun’u ihlal ettiği anlaşılmıştır. Bu bağlamda karara
konu eylemin beş yıldan uzun sürmesi nedeniyle para cezası, Yönetmelik’in 5. maddesinin
üçüncü fıkrasının (b) bendine göre bir katı oranında artırılmıştır.
(513) Diğer taraftan Yönetmelik’in 6. ve 7. maddeleri kapsamında temel para cezasının
artırılmasını veya hafifletilmesini gerektiren haller düzenlenmektedir. Ancak dosya
kapsamında Yönetmelik’in 6. maddesinde belirtilen ağırlaştırıcı unsurların ve 7.
maddesinde örnek olarak sayılan hafifletici unsurların bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
(514) İhlal konusu davranışın tüm ekonomik bütünlüğün temel ticari stratejilerinden bağımsız
değerlendirilemeyeceği dikkate alınarak, hakkında soruşturma yürütülen tarafların gelirinin
takdirinde bağlı bulundukları ekonomik bütünlüğün 2017 yılı Türkiye cirosu esas alınmıştır.
Böylelikle takdiren belirlenen (…..) TL, %(…..) olarak tespit edilen idari para cezası oranının
uygulandığı geliri oluşturmuştur.
J. SONUÇ
(515) 09.02.2017 tarihli ve 17-06/54-M sayılı Kurul kararı uyarınca yürütülen soruşturma ile ilgili
olarak düzenlenen Rapor’a ve Ek Görüş’e, toplanan delillere, yazılı savunmalara, sözlü
savunma toplantısında yapılan açıklamalara ve incelenen dosya kapsamına göre;
1. Google LLC, Google International LLC ve Google Reklamcılık ve Pazarlama Ltd.
Şti.’den oluşan ekonomik bütünlüğün “lisanslanabilir mobil işletim sistemleri” pazarında
hâkim durumda bulunduğuna OYBİRLİĞİ ile,
2. Google ekonomik bütünlüğünün, cihaz üreticileri ile imzaladığı; Mobil Uygulama
Dağıtım Sözleşmelerinde yer alan Google aramanın sözleşme ile belirtilen noktalarda
varsayılan olarak atanmasına ve Google arama parçacığının ana ekranda
konumlandırılmasına; Google Webview bileşeninin ilgili işlev için varsayılan ve tek
bileşen olarak atanmasına yönelik uygulamaları ile Gelir Paylaşımı Sözleşmelerinde
yer verilen ve Google aramanın cihazlarda münhasıran yüklenmesini temin eden
hükümler yoluyla 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesini ihlal ettiğine OYBİRLİĞİ ile,
3. Bu nedenle, 4054 sayılı Kanun’un 16. maddesinin üçüncü fıkrası ve “Rekabeti
Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar ile Hakim Durumun Kötüye
Kullanılması Halinde Verilecek Para Cezalarına İlişkin Yönetmelik”in 5. maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendi ve ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının (b) bendi uyarınca 2017
mali yılı sonunda oluşan ve Kurul tarafından belirlenen yıllık gayri safi gelirlerinin
takdiren, %(…..)’sı oranında olmak üzere,
- Google LLC, Google International LLC ve Google Reklamcılık ve Pazarlama Ltd.
Şti. unvanlı şirketlere müteselsilen 93.083.422,30 TL
idari para cezası verilmesine OYBİRLİĞİ ile,
4. Mobil Uygulama Dağıtım Sözleşmelerinde yer alan diğer Google uygulamalarına ilişkin
yükümlülükler 4054 sayılı Kanun kapsamında ihlal teşkil etmese de, sözleşme tarafı
cihaz üreticileri bakımından aleniyet sağlamak ve gelecekte oluşabilecek rekabetçi
kaygıları önlemek için tüm Mobil Uygulama Dağıtım Sözleşmelerine, Google
uygulamaları ile birlikte rakip uygulamaların cihaza önyüklenmesinin engellenmediğine
18-33/555-273
117/117


ilişkin açık bir hükmün eklenmesine ilişkin anılan ekonomik bütünlüğe görüş yazısı
gönderilmesini teminen Başkanlığın görevlendirilmesine OYBİRLİĞİ ile,
5. İhlali sonlandırmak ve pazardaki etkin rekabetin tesis edilmesini temin etmek için
Google ekonomik bütünlüğüne:
- Türkiye’de satışa sunulmak üzere üretilen cihazlarında Ticari Android İşletim
Sistemi kullanmak isteyen cihaz üreticileriyle yaptığı sözleşmelerde;
 Lisanslamaya koşul olarak sunduğu Google arama parçacığının ana ekranda
ayrıcalıklı olarak yüklenmesi zorunluluğunu düzenleyen veya doğrudan/dolaylı
olarak buna işaret eden sözleşme hükümlerinin sözleşmelerden kaldırılması,
böylelikle cihaz üreticilerinin ana ekranda konumlandıracakları arama
parçacığının sağlayıcısını Google veya rakipleri arasından seçim hakkının
güvence altına alınması ve cihaz üreticilerinin Google dışındaki arama
parçacıklarını da ana ekranda tek başına yerleştirebilme özgürlüklerinin tesis
edilmesi,
 Lisanslamaya koşul olarak sunulan, Google aramanın mevcut tasarım yapısı
içerisinde yer alan ve sözleşmelerde yer verilen tüm arama erişim noktalarında
varsayılan olarak atanmasına ilişkin şartların kaldırılması ve tasarım tercihleri
sonucunda ortaya çıkabilecek tüm arama noktalarında Google aramanın
varsayılan olarak atanmasına ilişkin yeni yükümlülükler getirilmemesi,
 Lisanslamaya koşul olarak sunulan, Google Webview bileşeninin varsayılan
ve münhasıran uygulama içi internet tarayıcısı olarak yüklenmesi
zorunluluğunu düzenleyen veya doğrudan/dolaylı olarak buna işaret eden
sözleşme hükümlerinin sözleşmelerden kaldırılması,
 Yukarıda sayılan üç yükümlülük ile yasaklanan sonuçları doğuracak şekilde
mali veya başka yollarla teşviklerde bulunulmaması,
- Cihaz üreticileri ile imzalanan Gelir Paylaşımı Sözleşmeleri başta olmak üzere
mevcut tüm sözleşmelerden Google aramanın rakiplerinin cihazlara
önyüklenemeyeceğine ve cihaz üreticilerinin cihazlardaki arama noktalarının
herhangi birinde Google aramaya rakip ürünleri kullanamayacaklarına dair
yükümlülüklerin sözleşmelerden çıkarılması
yükümlülüklerinin getirilmesine OYBİRLİĞİ ile,
6. Sayılan yükümlülükler çerçevesinde sözleşmelerde yapılması gereken değişikliklerin,
gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6 ay içinde Rekabet Kurumuna tevsik edilmesine
OYBİRLİĞİ ile,
gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 60 gün içinde Ankara İdare Mahkemelerinde yargı
yolu açık olmak üzere, karar verilmiştir.


Full & Egal Universal Law Academy