Rekabet Kurumu - Karar Sayı 18-19/321-157
Karar Dilini Çevir:
Rekabet Kurumu
Karar Sayısı: 18-19/321-157
Karar Türü: Rekabet İhlali
Konu: Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş.’nin Kocaeli Körfezi’nde güvenlik bölgesi olarak tabir edilen bölgede, teşebbüslerin faaliyetlerini engelleyerek ya da zorlaştırarak 4054 sayılı Kanun’u ihlal ettiği iddiası
Karar Tarihi: 12.06.2018

Rekabet Kurumu Başkanlığından,

REKABET KURULU KARARI

Dosya Sayısı : 2018-1-20 (Önaraştırma)
Karar Sayısı : 18-19/321-157
Karar Tarihi : 12.06.2018
A. TOPLANTIYA KATILAN ÜYELER
Başkan : Prof. Dr. Ömer TORLAK
Üyeler : Arslan NARİN, Adem BİRCAN, Şükran KODALAK, Mehmet AYAN
B. RAPORTÖRLER: Çağlar Deniz ATA, Burak SAĞLAM, Musa ÇOKUR,
Kübra Dilara TANRIVER
C. BAŞVURUDA
BULUNAN : Nurol SARIÇİÇEK
Barbaros Mah. Halk Cad. No:39 Ataşehir/İstanbul
D. HAKKINDA İNCELEME
YAPILAN : Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş.
Güney Mah. Petrol Cad. No: 25/1 41780 Körfez/Kocaeli
E. DOSYA KONUSU: Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş.’nin Kocaeli Körfezi’nde
güvenlik bölgesi olarak tabir edilen bölgede, teşebbüslerin faaliyetlerini
engelleyerek ya da zorlaştırarak 4054 sayılı Kanun’u ihlal ettiği iddiası.
(1) F. İDDİALARIN ÖZETİ: Başvuruda özetle özetle;
- 1992 yılında çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararı (BKK) ile Kocaeli Körfezi’nde Türkiye
Petrol Rafinerileri A.Ş.’ye (TÜPRAŞ) ait özel güvenlik bölgesi ve bu bölgenin
çevresinde de 200 metrelik emniyet mesafesi oluşturulduğu,
- TÜPRAŞ’ın, özel güvenlik bölgesi ve emniyet mesafesi içinde kalan bölgedeki
yatırımları ve burada bulunan teşebbüslerin faaliyetlerini hukuka aykırı yollarla
engelleyerek rekabete ve yatırımlara mani olduğu, emniyet mesafesinde bulunan
parsellere “özel güvenlik bölgesidir” şerhi koydurtarak şirketlerin faaliyetlerini
engellediği, bu durumun Kocaeli Valiliği Komisyon Raporu’nda “TÜPRAŞ'ın
kullanımında olmayan bölgelerin de Özel Güvenlik Bölgesi içine girdiği görülmüştür.”
şeklinde tespit edildiği,
- 2014 yılında, TÜPRAŞ’a ait özel güvenlik bölgesi oluşturulmasına yönelik 1992 ve
2008 tarihli BKK’nın, 26.03.2014 tarih ve 2014/6173 sayılı, Kocaeli ili sınırları
içerisinde bazı tesislerin çevresinde “Kocaeli Körfez Enerji Bölgesi” adı altında ortak
bir özel güvenlik bölgesi kurulmasına yönelik BKK ile kaldırıldığı, ancak TÜPRAŞ’ın
dört yıldır hukuka aykırı bir şekilde bu kararı uygulatmama çabası içinde olduğu, kimi
kamu görevlilerinin de kararın uygulanmasını sürüncemede bıraktığı, özel güvenlik
bölgesindeki şirketleri dolaşarak ortak özel güvenlik bölgesinden çıkmaları ve bu
hususta dilekçe vermeleri yönünde şirketleri telkin ve ikna ettikleri,
18-19/321-157
2/9
- Bölgede yatırım yapılmasını sağlamanın ve rekabet yoluyla fiyatları düşürmenin,
bölgede arzu eden firmaların denize çıkışını, tahmil tahliye hizmetleri almasını
sağlamakla mümkün olduğu, ancak TÜPRAŞ’ın, Aygaz A.Ş., Opet A.Ş., Demirören
A.Ş. ve Habaş A.Ş. ile birlikte denize ulaşım noktasındaki hakimiyetlerini koruma
çabasında olduğu, bölgede kendilerine ait deniz platformlarını ücreti karşılığında
dahi diğer teşebbüslerin kullanımına sunmadığı, özel güvenlik bölgesinde bulunan
39 şirketten yalnızca dokuzunun dış ticaret açısından denizden tahmil ve tahliye
işlemlerinden yararlanabildiği, diğer şirketlerinse anılan şirketler tarafından denize
yaklaştırılmak istenmediği,
ifade edilerek, gereğinin yapılması talep edilmiştir.
(2) G. DOSYA EVRELERİ: Kurum kayıtlarına 05.03.2018 tarihinde giren başvuru
18.04.2018 tarih ve 18-11 sayılı Kurul toplantısında görüşülmüş ve 18-11/210-M (1)
sayı ile önaraştırma yapılmasına karar verilmiştir. İlgili karar uyarınca düzenlenen
06.06.2018 tarih ve 2018-1-20/ÖA sayılı Önaraştırma Raporu görüşülerek karara
bağlanmıştır.
(3) H. RAPORTÖR GÖRÜŞÜ: İlgili raporda;
- TÜPRAŞ tarafından özel güvenlik bölgesi ve emniyet mesafesi içinde kalan
bölgedeki yatırımların ve burada bulunan teşebbüslerin faaliyetlerinin hukuka aykırı
yollarla engellenerek rekabete ve yatırımlara mani olunması ile 26.03.2014 tarih ve
2014/6173 sayılı BKK ile “Kocaeli Körfez Enerji Bölgesi” adı altında ortak bir güvenlik
bölgesi kurulmasına ilişkin kararın uygulanmasının hukuka aykırı bir şekilde
engellendiğine yönelik iddiaların 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında
Kanun’un (4054 sayılı Kanun) kapsamı dışında kaldığı,
- Denize kıyısı olmayan komşu teşebbüslerin, TÜPRAŞ’a ait iskele ve platformları
geçiş yolu olarak kullanma hususundaki taleplerine yönelik tasarruf yetkisinin söz
konusu platformların mülkiyetini elinde bulunduran TÜPRAŞ’ta değil, ilgili mevzuat
gereğince özel güvenlik bölgesi değerlendirme komisyonunda olması nedeniyle,
TÜPRAŞ’ın, Aygaz A.Ş., Opet A.Ş., Demirören A.Ş. ve Habaş A.Ş. ile birlikte ortak
güvenlik bölgesindeki diğer teşebbüsleri denizden tahmil ve tahliye işlemlerinden
yararlandırma hususunda engelleyici tavırlar sergilediğine ve bölgede kendilerine ait
deniz platformlarını ücreti karşılığında dahi diğer teşebbüslerin kullanımına
sunmadığına yönelik iddialara ilişkin olarak 4054 sayılı Kanun’un 41. maddesi
uyarınca soruşturma açılmasına gerek olmadığı ve şikâyetin reddedilmesi gerektiği
ifade edilmiştir.
I. İNCELEME VE DEĞERLENDİRME
I.1. Hakkında İnceleme Yapılan Taraf: TÜPRAŞ
(4) Koç Holding kontrolü altında olan ve ana faaliyet alanı sahibi olduğu rafinerilerde ham
petrolü işleyerek petrol ürünleri sağlamak olan TÜPRAŞ’ın ayrıntılı faaliyet konuları;
ham petrol tedarik etmek, ham petrol rafine etmek, petrol ürünleri ihraç ve ithal etmek,
petrol rafinerileri veya yeni üniteler kurmak, satın almak, devralmak ve işletmek,
petrokimya sanayi alanında fabrikalar, tesisler kurmak işletmek ve bu maddelerin yurtiçi
ve yurtdışı ticaretini yapmak, her türlü enerji ve enerji ile ilgili sanayi alanında santraller,
tesisler kurmak ve işletmek, her türlü petrol ürünleri, LPG ve doğal gazın yurt içi, yurt
dışı, toptan ve perakende pazarlanması ve dağıtımını yapmaktır.
18-19/321-157
3/9
I.2. Önaraştırma Sürecinde Gerçekleştirilen Yerinde İncelemeler ile Görüşmelerde
Elde Edilen Bilgi ve Belgeler
(5) Dosya konusu iddialara ilişkin yapılan önaraştırma kapsamında 22.05.2018 tarihinde
TÜPRAŞ’ta yerinde inceleme yapılmış ve incelemede 29 sayfa belgenin sureti asıllarına
uygunluğu onaylatılarak alınmıştır. Alınan bu belgelerde ihlal teşkil edebilecek herhangi
bir unsura rastlanmamıştır.
(6) Öte yandan yerinde inceleme sonrasında teşebbüs yetkilileri ile görüşme yapılmış ve
görüşme tutanağa bağlanmıştır. Ayrıca teşebbüs yetkililerinden Körfez Enerji Ortak
Özel Güvenlik Bölgesi ve TÜPRAŞ iskelesine ilişkin olarak ayrıntılı bilgi talep edilmiştir.
30.05.2018 tarih ve 4239 sayı ile Kurum kayıtlarına intikal eden bilgilerin, yerinde
inceleme sırasında görüşülüp tutanağa bağlanan hususlarla aynı olmakla birlikte daha
kapsamlı açıklamalardan oluştuğu görüldüğünden aşağıda sadece bu bilgilerin özetine
yer verilmiştir. Cevabi yazıda özetle;
- TÜPRAŞ gibi stratejik değeri haiz olan yer ve tesislerin, 2565 sayılı Askeri Yasak
Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu'na (2565 sayılı Kanun) tabi olduğu, bu tür yer
ve tesislerin çevresinde anılan Kanun hükümleri uyarınca "özel güvenlik bölgeleri”
kurulabileceği, işbu Kanun hükümleri doğrultusunda 26.03.2014 tarih ve 2014/6173
sayılı BKK (2014 tarihli BKK) ile TÜPRAŞ İzmit Rafinerisi çevresi için Özel Güvenlik
Bölgesi kurulması kararı verilen 06.01.1992 tarih ve 1992/2609 sayılı BKK ve yine
TÜPRAŞ'a ait Körfez tarafındaki tesisler için Özel Güvenlik Bölgesi kurulması kararı
veren 16.05.2008 tarih ve 2008/14015 sayılı BKK’nın kaldırıldığı ve bu karara bağlı
olarak ilgili bölgedeki 39 tesisi kapsayan bir "ortak özel güvenlik bölgesi” kurulmasına
karar verildiği,
- 19.12.2014 tarihinde "Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Yönetmeliğinde”
(Yönetmelik) değişikliklere gidildiği, Yönetmelik’in birçok maddesi bakımından
Kanun'un maksadına aykırı olduğu, 2565 sayılı Kanun'da yer verilmeyen ve anılan
Kanun'a aykırı düzenlemeler getirdiği düşünülen 2014 tarihli BKK'nın ve
Yönetmelik’in bazı maddelerinin iptali için Danıştay’a dava açıldığı ve bu davanın
devam ettiği,
- 2014 tarihli BKK'nın ve Yönetmelik’in yayınlanmasından itibaren yıllar geçmiş
olmasına rağmen, bölgenin güvenliğinin ortaklaşa sağlanması amacıyla kurulmuş
olan Kocaeli Körfez Enerji Bölgesi’nin faaliyete geçemediği ve fiilen uygulanamadığı,
toplam 39 tesis bulunan bölgede yer alan tesislerin üç adedinin halen boş arsa
niteliğinde olduğu, ilgili 39 tesisin bir adedinin (TÜPRAŞ) petrol ürünleri üretim tesisi
olduğu, 23 adedinin dağıtım şirketi (dokuz akaryakıt, 14 LPG) konumunda
bulunduğu, tesislerin 15 adedinin ise; bir kısmının yapı sektöründe faaliyet gösterdiği,
bir kısmının soğuk metal işlediği, bir kısmının boş arazi konumunda olduğu, bir
kısmının hurdacılık yaptığı, dolayısıyla tesisler arasında sektörel bir birliktelik
bulunmadığı, bu doğrultuda her ne kadar Kocaeli Körfez Enerji Bölgesi denilse de
şirketlerin neredeyse yarısının enerji şirketi olmadığı,
18-19/321-157
4/9
- Bölgedeki tesis büyüklüklerinin farklı olduğu; bölgede yer alan tesislerin ortak özel
güvenlik bölgesinden beklentilerinin bir kısım şirketler açısından güvenlik, diğer bir
kısım için ise tesislerinin değerini arttırmak olduğu; bölgenin yüksek güvenlik
giderlerinin nasıl toplanacağı, yönetiminin nasıl yürütüleceği, yatırımlarının nasıl
yapılacağı, kararlarının nasıl alınacağı vb. hususların mevzuat açısından belirsiz
olduğu; bölgeyi yönetecek ortak bir şirket kurulamaması ve kurulsa dahi ortak
olunmasındaki imkânsızlıklar vb. diğer hususların ilgili BKK’nın uygulanmasını
hukuken ve fiilen imkânsız hale getirdiği, bunun üzerine Kocaeli Valiliği önderliğinde
bölgede yer alan tesis temsilcilerinin de katıldığı bir komisyonun toplandığı ve
bölgeden çıkmak isteyen tesislerin, çıkış başvuru dilekçelerini Valiliğe ulaştırmasının
istendiği, bölgede yer alan 39 tesisin 31 adedinin bölgeden çıkmak için Valiliğe
dilekçelerini verdiği bilgisinin TÜPRAŞ tarafından alındığı ve TÜPRAŞ’ın da Valiliğe
dilekçe veren teşebbüslerden biri olduğu,
- Teşebbüslerin bazılarının, Yönetmelik’in “Özel Güvenlik Bölgesinin denizde kalan
kısmını geçiş yolu olarak veya tesis eklentisi kurmak üzere kullanmak isteyenler ilgili
valiliğe müracaat ederler...” ibaresine dayanarak, kıyı geçişi sağlamak suretiyle sahip
oldukları tesis/arazilerinin ekonomik değerini artırmaya çalıştığı, dolayısıyla amacın
Kanun kapsamında ortak özel güvenlik bölgesi korumasına tabi olmak olmadığı,
bütünüyle tesis/arazi için ticari fayda elde etmek olduğu, bazı teşebbüslerin yıllardır
birçok mercide TÜPRAŞ aleyhine şikâyetlerde bulunduğu,
- TÜPRAŞ’ın, mülkiyetini haiz olduğu kara tarafındaki arazinin sahibi olarak, kara
tarafının deniz kısmına düşen alana iskeleler kurduğu; ilgili mevzuat çerçevesinde
deniz tarafının, ancak denizin karaya düşen kısmının mülkiyetini/kullanım hakkını
haiz teşebbüslere, yetkili idareler ile sözleşme yapması ve ilgili izinleri alması şartı ile
kullandırıldığı, bu kapsamda ilgili iskelelerin TÜPRAŞ tarafından yine ilgili idarelerle
yapılan kullandırma sözleşmesi ve alınan izinler çerçevesinde büyük oranda kendi
ihtiyaçları için (ham petrol alımı/işlenen ürünlerin satımı) yoğun şekilde kullanıldığı,
ilgili iskelelerin özel bir liman olarak işletilmediği,
- Fuel Oil Dönüşüm Tesisi tarafında yer alan iskelede TÜPRAŞ dışında kullanım
yapan teşebbüsün, aynı ekonomik bütünlük içindeki Aygaz A.Ş. ve onun anlaşmalı
bulunduğu şirketler olduğu, söz konusu iskelelerin her isteyen teşebbüs tarafından,
TÜPRAŞ’ın ilgili idarelerle yaptığı sözleşmelere, aldığı ruhsatlara ve kendi temin/satış
programına aykırı olacak şekilde, gerekli izin ve ruhsatlar olmaksızın kullanımının,
hem yasal olarak hem de mülkiyet hakkı anlamında mümkün bulunmadığı,
- TÜPRAŞ’ın, ilgili mevzuat ve Anayasa çerçevesinde mülkiyetini haiz olduğu kara
alanını, kendi ihtiyaçları için kullanmakta olduğu, mevcut durumda söz konusu alana
üçüncü kişilerin giriş yapmalarının ancak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 747.
ve devamı maddeleri çerçevesinde bir geçiş hakkına sahip olmaları ya da
TÜPRAŞ’ın bu kullanıma izin vermesi ile mümkün olduğu, hali hazırda ise böyle bir
başvuru veya davanın olmadığı,
- “Çok tehlikeli iş yeri” sınıfında olan TÜPRAŞ’ın, tek petrol rafinerisi olması nedeniyle
stratejik bir tesis olup her an güvenlik tehdidi ile karşı karşıya olduğu, dolayısıyla
TÜPRAŞ açısından, üçüncü kişilerce Yönetmelik ile tanındığı düşünülen “Özel
güvenlik bölgesinin denizde kalan kısmını geçiş yolu olarak veya tesis eklentisi
kurmak üzere kullanmak isteyenler” tabirinin, ancak güvenlik amaçlı yapılacak
çalışmalarla sınırlı şekilde anlaşılması gerektiği,
18-19/321-157
5/9
- Yönetmelik'in 22. maddesinin sekizinci fıkrasına göre şirketlerin ortak özel güvenlik
bölgesinde geçiş yolu ya da tesis eklentisi kurmak istemeleri durumunda muhatap
olacakları kurumun, TÜPRAŞ değil Valilik olduğu, ayrıca mayıs ayında Valilik
nezdinde yapılan toplantıda Vali Yardımcısının, kendilerine bu şekilde bir başvuru
yapıldığından haberdar olmadıklarını bildirdiği, dolayısıyla esas muhataba da böyle
bir başvurunun yapılmadığı,
- TÜPRAŞ'ın da içinde yer aldığı bölgede deniz yoluna alternatif olarak, kara yolu ve
demiryolunun bulunduğu, diğer yandan deniz yolu ile ticaret yapmak isteyen
teşebbüslerin birden fazla alternatifinin olduğu ve kanunen kendi kullanımına imkân
sağlayan izin, ruhsat ve sözleşmelere haiz teşebbüslerin, kendi iskelelerini
kullanabildiği gibi, bu imkânı olmayan teşebbüslerin ilgili izin ve ruhsatları almak
suretiyle deniz üzerinde platform kurmaları ya da ticari limanlardan ücreti mukabilinde
faydalanmalarının da mümkün olduğu,
- TÜPRAŞ tarafından Kocaeli Liman Başkanlığı ile yapılan şifahi görüşmede, Liman
Başkanlığının sorumluluk sahasında 34 adet liman tesisi ve çok sayıda iskele olduğu
bilgisinin alındığı, dolayısıyla stratejik ve çok tehlikeli işyeri statüsünde olan
TÜPRAŞ’ın ağırlıkla kendi ihtiyaçları için kullanım yaptığı ve çok yoğun olan
iskelelerinin, başka ürünlerin doldurup boşaltılması için Kocaeli çerçevesinde tek ve
zorunlu alternatif olmadığı, esas itibarıyla petrol ve türevi ürünler için kullanılabilen bir
iskele yerine, bu niteliği taşımayan diğer ürünlerin elleçlenmesi için bölgede müsait
olan çok sayıda liman ve iskele olduğu, TÜPRAŞ’a ait iskelenin kullanımının,
herhangi bir teşebbüs için rekabet hukuku anlamında zorunlu unsur teşkil etmediği,
zorunlu unsur teşkil etmediği için rekabet hukuku açısından kabul edilebilecek hiçbir
objektif gereklilik söz konusu olmaksızın TÜPRAŞ’a ait iskele/limanların başka
teşebbüslerin kullanımına açılmasının Anayasa'da güvence altına alınan sözleşme
yapma hürriyetine açıkça aykırılık teşkil edeceği,
- Bir kıyı tesisinin kurulmasının, 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve ilgili mevzuat (Kıyı Yapı ve
Tesislerinde Planlama ve Uygulama Sürecine İlişkin Tebliğ vb.) çerçevesinde
mümkün olduğu, söz konusu kıyı tesisinin kurulmasına ilişkin teklif dosyasının
hazırlanıp Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ile paylaşılması sonrasında dosyanın,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına gönderildiği, Bakanlık tarafından içlerinde Genel
Kurmay Başkanlığı, Tarım İl Müdürlüğü, ilgili belediye ya da büyükşehir belediyesi vb.
gibi kurumların da bulunduğu kurumların görüşleri sorulduğu, sonrasında ise imar
planı onayı, onaylı planın ilgililere dağıtımı ve uygulama projesi onayı safhasına
geçildiği, bu safhada ÇED olumlu/gerekli değildir incelemesi süreçlerinin yürütüldüğü,
Uygulama Projesi onayının akabinde uzun süreli kiralamanın yapıldığı ve bu süreci
yapı ruhsatı, inşaat ve uygulama safhası, yapı kullanma izninin alınması ve
nihayetinde işletme izninin alınması safhasının izlediği,
hususları ifade edilmiştir.
I.3. Değerlendirme
(7) Başvuru konusu iddiaların temel olarak iki bölümden oluştuğu görülmektedir. Şikâyetin
ilk bölümü, TÜPRAŞ tarafından, özel güvenlik bölgesi ve emniyet mesafesi içinde kalan
bölgedeki yatırımların ve burada bulunan teşebbüslerin faaliyetlerinin hukuka aykırı
yollarla engellenerek rekabete ve yatırımlara mani olunması ile 26.03.2014 tarih ve
2014/6173 sayılı BKK ile “Kocaeli Körfez Enerji Bölgesi” adı altında ortak bir güvenlik
bölgesi kurulmasına ilişkin kararın uygulanmasının hukuka aykırı bir şekilde
engellendiğine yönelik iddialardan oluşmaktadır.
18-19/321-157
6/9
(8) 4054 sayılı Kanun’un “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde yer alan, “Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içinde mal ve hizmet piyasalarında faaliyet gösteren ya da bu piyasaları
etkileyen her türlü teşebbüsün aralarında yaptığı rekabeti engelleyici, bozucu ve
kısıtlayıcı anlaşma, uygulama ve kararlar ile piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu
hâkimiyetlerini kötüye kullanmaları ve rekabeti önemli ölçüde azaltacak birleşme ve
devralma niteliğindeki her türlü hukukî işlem ve davranışlar, rekabetin korunmasına
yönelik tedbir, tespit, düzenleme ve denetlemeye ilişkin işlemler bu Kanun kapsamına
girer” hükmü ile Kurul’un görev alanı belirlenmiştir. Kanun’un yer verilen kapsam
maddesi paralelinde 4. maddesi “… mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı
olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi
doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan teşebbüsler arası anlaşmalar, uyumlu
eylemler ve teşebbüs birliklerinin bu tür karar ve eylemler”i, Kanun’un 6. maddesi “Bir
veya birden fazla teşebbüsün … mal veya hizmet piyasasındaki hâkim durumunu tek
başına yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar ile kötüye
kullanması”nı, Kanun’un 7. maddesi ise “Bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim
durum yaratmaya veya hâkim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak … bir
mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu
doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir
teşebbüsü... devralması”nı yasaklamaktadır. Kanun’un kapsam maddesinden de
anlaşılacağı üzere özel güvenlik bölgesine ilişkin iddialar 4054 sayılı Kanun’un yukarıda
yer verilen madde hükümlerinin kapsamı dışında kalmaktadır. Anılan iddialar ile ilgili
çözüm merciinin, BKK’nın uygulanmasının gözetilmesinden sorumlu makamlar ile adli
merciler olduğu değerlendirilmektedir.
(9) Şikâyetin ikinci bölümü ise TÜPRAŞ’ın, Aygaz A.Ş., Opet A.Ş., Demirören A.Ş. ve
Habaş A.Ş. ile birlikte ortak güvenlik bölgesindeki diğer teşebbüsleri denizden tahmil ve
tahliye işlemlerinden yararlandırma hususunda engelleyici tavırlar sergilediği ve bölgede
kendilerine ait deniz platformlarını ücreti karşılığında dahi diğer teşebbüslerin
kullanımına sunmadığına ilişkindir. Söz konusu iddialar, 4054 sayılı Kanun’un 6.
maddesinde düzenlenen hâkim durumun kötüye kullanılması hükmü kapsamında ele
alınmış, daha özelinde ise “sözleşme yapmanın reddi” davranışı çerçevesinde
değerlendirilmiştir.
(10) 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesinde “Bir veya birden fazla teşebbüsün ülkenin
bütününde ya da bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasındaki hâkim durumunu tek
başına yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar yoluyla kötüye
kullanması” yasaklanmakta ve aynı maddenin ikinci fıkrasında örnek niteliğinde bazı
kötüye kullanma halleri sayılmaktadır.
(11) Hâkim Durumdaki Teşebbüslerin Dışlayıcı Kötüye Kullanma Niteliğindeki
Davranışlarının Değerlendirilmesine İlişkin Kılavuz’un (Kılavuz) 7. paragrafında,
“Kanun’un 6. maddesi kapsamında incelenen bir davranışın ihlal teşkil edebilmesi için
davranışı gerçekleştiren teşebbüsün ilgili pazarda hâkim durumda olması ve davranışın
bir kötüye kullanma niteliği taşıması gerekmektedir. Kurul, bu iki temel unsurdan birinin
bulunmadığının açıkça gösterilebildiği durumlarda diğer unsura ilişkin analize yer
vermeyebilir.” açıklamalarına yer verilmektedir.
(12) Dosya kapsamında, eylemin niteliği ve söz konusu bölgenin sahip olduğu özel konum
göz önünde bulundurularak ilgili pazar tanımı yapılmamış, bu çerçevede TÜPRAŞ’ın
hakim durumda olup olmadığına ilişkin bir analiz yapılmaksızın, hakim durumda olduğu
varsayılarak, iddia konusu eylemin kötüye kullanma olup olmadığına ilişkin analizlere
yer verilmiştir.
18-19/321-157
7/9
(13) Kötüye kullanma kavramı, hâkim durumdaki teşebbüslerin sahip oldukları pazar
gücünün avantajından faydalanarak doğrudan ya da dolaylı olarak tüketici refahını
azaltması muhtemel davranışlarda bulunmaları olarak tanımlanmaktadır. Hâkim
durumda bulunan bir teşebbüsün, hâkim durumunu kötüye kullanması; fiyat artışı, ürün
kalitesinde ve yenilik düzeyinde düşüş, mal ve hizmet çeşitliliğinde azalış gibi tüketici
refahına zarar verebilecek sonuçlar doğurabilmektedir. Tüketici refahında meydana
gelen azalma, yeniden satıcılar düzeyinde ortaya çıkabileceği gibi nihai tüketiciler
düzeyinde de ortaya çıkabilmektedir.
(14) Kötüye kullanma hallerinden bir olan sözleşme yapmayı reddetme, Kılavuz’da “Bir
teşebbüsün ürettiği mal ya da hizmetler ile sahibi olduğu maddi ya da gayri maddi
işletme unsurlarını diğer teşebbüslere sağlamaması ya da bunların diğer teşebbüsler
tarafından kullanılmasına doğrudan veya dolaylı olarak izin vermemesi” şeklinde
tanımlamıştır. Sözleşme yapmayı reddetme davranışı, pazarda dışlayıcı sonuçlar
doğurabilmekte ve bu nedenle bazı koşulların varlığı halinde hâkim durumun kötüye
kullanılması olarak kabul edilmektedir.
(15) Kılavuzda belirtildiği üzere, sözleşme yapmayı reddetme iddiaları değerlendirilirken
ihlalin tespiti için üç koşulun birlikte varlığı aranmaktadır:
- Reddetme, alt pazarda rekabet etmek için vazgeçilmez bir ürüne ya da hizmete ilişkin
olmalı,
- Reddetmenin, alt pazarda etkin rekabeti ortadan kaldırması muhtemel olmalı,
- Reddetmenin tüketici zararına yol açması muhtemel olmalı.
(16) Şikayet konusu eylem temel olarak TÜPRAŞ’ın, Aygaz A.Ş., Opet A.Ş., Demirören A.Ş.
ve Habaş A.Ş. ile birlikte ortak güvenlik bölgesindeki diğer teşebbüsleri denizden tahmil
ve tahliye işlemlerinden yararlandırma hususunda engelleyici tavırlar sergilediği,
bölgede kendilerine ait deniz platformlarını ücreti karşılığında dahi diğer teşebbüslerin
kullanımına sunmadığına ilişkindir.
(17) TÜPRAŞ’tan intikal eden bilgilerde de ifade edildiği üzere, Kocaeli Körfez ilçesinde
bulunan ve TÜPRAŞ’ın da içinde bulunduğu bir tesisler topluluğundan oluşan bu bölge
özel bir konuma sahiptir. 2565 sayılı Kanun'un 20. maddesinde “Kamu veya özel
kuruluşlara ait stratejik değeri haiz her türlü yer ve tesislerin çevresinde bu Kanun
hükümlerine göre özel güvenlik bölgeleri kurulabilir.” hükmü bulunmaktadır. Söz konusu
bölgede de bu Kanun hükümleri doğrultusunda, TÜPRAŞ İzmit Rafinerisi çevresinde
özel güvenlik bölgesi kurulmasına ilişkin olarak 06.01.1992 tarih, 1992/2609 sayı ve
16.05.2008 tarih, 2008/14015 sayılı BKK’lar alınmıştır. 2014 tarihli BKK ile bu sefer,
TÜPRAŞ İzmit Rafinerisi çevresi için özel güvenlik bölgesi kurulması kararı verilen bu
BKK kaldırılmış ve 39 tesisi içine alan bir "ortak özel güvenlik bölgesi” kurulmasına
karar verilmiştir.
18-19/321-157
8/9
(18) Özel güvenlik bölgelerine ilişkin bir takım düzenlemeleri içeren Askerî Yasak Bölgeler ve
Güvenlik Bölgeleri Yönetmeliği’nin 22. maddesinin sekizinci fıkrasında; “Özel güvenlik
bölgesinin denizde kalan kısmını geçiş yolu olarak veya tesis eklentisi kurmak üzere
kullanmak isteyenler ilgili valiliğe müracaat ederler. Tesise ait özel güvenlik bölgesinin
denizde kalan kısmının geçiş yolu olarak kullanılması veya tesis eklentisi kurulması
talepleri ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınmak suretiyle özel güvenlik bölgesi
değerlendirme komisyonunda ele alınarak karara bağlanır. Bu alanların komşu
tesislerce geçiş yolu olarak kullanılması veya bu alanlarda tesis eklentisi kurulmasının
uygun görülmesi halinde uyulması gereken kurallar belirlenir ve ilgili kurum ve
kuruluşlara bildirilir.” hükmü yer almaktadır1. Bu hüküm uyarınca, özel güvenlik
bölgesinin deniz tarafından yararlanmak isteyen teşebbüslerin, taleplerini valiliğe
yapmaları gerektiği ve söz konusu taleplerin özel güvenlik bölgesi değerlendirme
komisyonu tarafından karara bağlanacağı hüküm altına alınmıştır. Nitekim TÜPRAŞ’tan
intikal eden cevabi yazıda, TÜPRAŞ’ın mülkiyetini haiz olduğu kara tarafındaki arazinin
sahibi olarak, kara tarafının deniz kısmına düşen alana iskeleler kurduğu, ilgili
iskelelerin özel bir liman olarak işletilmediği, TÜPRAŞ tarafından ilgili idarelerle yapılan
kullandırma sözleşmesi ve alınan izinler çerçevesinde büyük oranda TÜPRAŞ’ın
ihtiyaçları için (ham petrol alımı/işlenen ürünlerin satımı) yoğun şekilde kullanıldığı ifade
edilmiştir.
(19) Dosya konusu iddialar yukarıdaki hüküm kapsamında değerlendirildiğinde, TÜPRAŞ’a
ait kara parçasının denizde kalan kısmını (yani iskeleler vb. platformları) geçiş yolu
olarak kullanmak isteyen komşu teşebbüslerin, bu taleplerini TÜPRAŞ’a değil Kocaeli
Valiliğine yapmaları gerektiği, sonrasında bu taleplerin, yine TÜPRAŞ tarafından değil,
özel güvenlik bölgesi değerlendirme komisyonu tarafından karara bağlanacağı
anlaşılmaktadır.
(20) Dolayısıyla denize kıyısı olmayan komşu teşebbüslerin, TÜPRAŞ’a ait iskele ve
platformları geçiş yolu olarak kullanma hususundaki taleplerine yönelik tasarruf yetkisi,
söz konusu platformların mülkiyetini elinde bulunduran TÜPRAŞ’ta değil, özel güvenlik
bölgesi değerlendirme komisyonundadır. Bu çerçevede, içinde bulunduğu tesisler
topluluğunun sahip olduğu özel konum dolayısıyla, mülkiyetine sahip olduğu
platformların komşu teşebbüslerce geçiş yolu olarak kullanılmasıyla ilgili sözleşme
yapma tasarrufunun olmadığı bir konu hakkında, TÜPRAŞ’ın sözleşme yapmanın reddi
davranışıyla 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesini ihlal ettiğini söylemek mümkün
olmayacaktır.
(21) Yukarıda yer verilen değerlendirmeler doğrultusunda, dosya konusu bu iddialar
bakımından TÜPRAŞ’a atfedilebilecek bir kötüye kullanma davranışının söz konusu
olamayacağı, dolayısıyla bu noktada sözleşme yapmanın reddi davranışının ihlal olarak
değerlendirilmesi için aranan diğer şartların incelenmesine de gerek olmadığı, netice
olarak TÜPRAŞ’ın 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesini ihlal edecek bir davranışta
bulunmadığı kanaatine varılmıştır.

1 Öte yandan TÜPRAŞ tarafından gönderilen cevabi yazıda bu hüküm ile ilgili olarak, 2565 sayılı
Kanunu'nun ve buna bağlı olarak çıkarılmış olan Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri
Yönetmeliği’nin, güvenlikle ilgili düzenlemeler yerine ticari düzenlemeler yaptığının düşünülmesinin,
mevzuatın yanlış değerlendirilmesi anlamına geldiği ifade edilmiş ve dünyanın geneli incelendiğinde,
nükleer santral, petrol rafinerisi gibi ülke açısından stratejik tesislere girişlerin ve tesis sahalarının üçüncü
kişilerce kullanımının, salt ticari kaygılarla değil, güvenlik ve emniyet önceliği göz önüne alınarak
değerlendirildiğinin gözlemlendiği ifade edilmiştir.
18-19/321-157
9/9
J. SONUÇ
(22) Düzenlenen rapora ve incelenen dosya kapsamına göre, 4054 sayılı Kanun’un 41.
maddesi uyarınca şikayetin reddi ile soruşturma açılmamasına, gerekçeli kararın
tebliğinden itibaren 60 gün içinde Ankara İdare Mahkemelerinde yargı yolu açık olmak
üzere, OYBİRLİĞİ ile karar verilmiştir.


Full & Egal Universal Law Academy