Rekabet Kurumu - Karar Sayı 15-30/445-132
Karar Dilini Çevir:
Rekabet Kurumu
Karar Sayısı: 15-30/445-132
Karar Türü: Rekabet İhlali
Konu: Tirsan Kardan Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve Tiryakiler Yedek Parça Sanayi ve Ticaret A.Ş.’den oluşan ekonomik bütünlüğün, rakip teşebbüslerin piyasaya girişini engellemek suretiyle hakim durumunu kötüye kullandığı iddiası
Karar Tarihi: 10.07.2015

15-30/445-132

Rekabet Kurumu Başkanlığından,
REKABET KURULU KARARI
Dosya Sayısı : 2014-4-35 (Soruşturma)
Karar Sayısı : 15-30/445-132
Karar Tarihi : 10.07.2015
A. TOPLANTIYA KATILAN ÜYELER
Başkan : Prof. Dr. Ömer TORLAK
Üyeler : Arslan NARİN, Reşit GÜRPINAR, Fevzi ÖZKAN,
Dr. Metin ARSLAN, Doç. Dr. Tahir SARAÇ, Kenan TÜRK
B. RAPORTÖRLER : Sinan BOZKUŞ, Selvi KOCABAY, Bahar ERSOY,
Halil İbrahim GÜLEROĞLU
C. BAŞVURUDA
BULUNAN : Manisa Kardan Cemmer Otomotiv Makina Aksamı Sanayi ve
Ticaret A.Ş
Temsilcisi: Av. Levent UŞKAY, Av. Perihan UŞKAY
Uşkay Avukatlık Bürosu, Talatpaşa Bulvarı No:3 Kat:2
Alsancak-Konak, İzmir
D. HAKKINDA SORUŞTURMA YAPILANLAR :
1- Tirsan Kardan Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Temsilcisi: Av. Dr. İ. Yılmaz ASLAN
Gazi Umur Paşa Sok. Bimar Plaza No:38/8 Balmumcu,
İstanbul
2- Tiryakiler Yedek Parça Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Temsilcisi: Av. Dr. İ. Yılmaz ASLAN
Gazi Umur Paşa Sok. Bimar Plaza No:38/8 Balmumcu,
İstanbul
(1) E. DOSYA KONUSU: Tirsan Kardan Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve Tiryakiler Yedek
Parça Sanayi ve Ticaret A.Ş.’den oluşan ekonomik bütünlüğün, rakip
teşebbüslerin piyasaya girişini engellemek suretiyle hakim durumunu kötüye
kullandığı iddiası.
(2) F. İDDİALARIN ÖZETİ: Başvuruda; Tirsan Kardan Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin
(TİRSAN KARDAN) kardan şaftı1 pazarındaki hâkim durumunu Manisa Kardan
Cemmer Otomotiv Makina Aksamı Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin (MANİSA KARDAN)
piyasaya girişini engellemek suretiyle kötüye kullandığı iddia edilmiştir. Bu kapsamda,
TİRSAN KARDAN’ın şaft imalatında kullanılan girdileri MANİSA KARDAN’a tedarik
eden teşebbüslere baskı yaparak MANİSA KARDAN’ın mal alımını engellediği ve bu
suretle teşebbüsü iş yapamaz hale getirmek istediği öne sürülmekte ve gereğinin
yapılması talep edilmektedir.
(3) G. DOSYA EVRELERİ: Rekabet Kurumu kayıtlarına 26.05.2014 ve 11.06.2014
tarihlerinde giren başvurular üzerine yapılan inceleme sonucunda hazırlanan
18.06.2014 tarih ve 2014-4-035/İİ sayılı İlk İnceleme Raporu, 25.06.2014 tarih ve 14-
22 sayılı Kurul toplantısında görüşülmüş ve 14-22/451-M sayı ile önaraştırma
yapılmasına karar verilmiştir.

1 Kardan şaftı ve kardan mili birbirlerinin yerine kullanılmıştır.
15-30/445-132

(4) Şikayete yönelik inceleme ve değerlendirmelerin yapıldığı önaraştırma sonucunda
hazırlanan, 30.09.2014 tarih ve 2014-4-035/ÖA sayılı Önaraştırma Raporu Kurulun
16.10.2014 tarih ve 14-40 sayılı toplantısında görüşülmüş, TİRSAN KARDAN ve
Tiryakiler Yedek Parça Sanayi ve Ticaret A.Ş.’den (TİRYAKİLER YEDEK PARÇA)
oluşan ekonomik bütünlük (TİRYAKİLER) hakkında 4054 sayılı Rekabetin Korunması
Hakkında Kanun’un (4054 sayılı Kanun) 6. maddesinin ihlal edilip edilmediğinin
tespiti amacıyla aynı Kanun’un 41. maddesi uyarınca soruşturma başlatılmıştır.
(5) 4054 sayılı Kanun’un 43. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca soruşturma açıldığına
dair bildirimler sırasıyla 28.10.2014 tarih ve 11753 sayı ile TİRSAN KARDAN’a,
12.11.2014 tarih ve 12309 sayı ile TİRYAKİLER YEDEK PARÇA’ya yapılmış ve
taraflardan 30 gün içinde birinci yazılı savunmalarını göndermeleri istenmiştir.
TİRYAKİLER adına temsilcisi tarafından gönderilen ilk yazılı savunma 27.11.2014
tarih ve 6754 sayı ile süresi içinde Kurum kayıtlarına intikal etmiştir.
(6) Soruşturmanın ilk altı aylık süresi 16.04.2015 tarihinde sona ermiş olup; 26.03.2015
tarih ve 15-13/191-M sayılı Kurul kararı ile, 4054 sayılı Kanun'un 43. maddesinin
birinci fıkrası hükmü gözetilerek, soruşturma süresinin, bitiminden itibaren bir ay
uzatılmasına karar verilmiştir. Süre uzatımı bilgisi taraflara 30.03.2015 tarihli, 3407
sayılı ve 30.03.2015 tarihli, 3408 sayılı yazılarla bildirilmiştir.
(7) Yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan ve Soruşturma Heyetinin görüşlerini ve
tespitlerini içeren 15.05.2015 tarih ve 2014-4-35/SR-01 sayılı Soruşturma Raporu,
4054 sayılı Kanun'un 45. maddesi uyarınca tüm Kurul üyeleri ile ilgili teşebbüse tebliğ
edilmiştir. Soruşturma Raporu TİRYAKİLER tarafından 20.05.2015 tarihinde tebellüğ
edilmiş, TİRYAKİLER’e ait ikinci yazılı savunma, yasal süresi içinde, 05.06.2015
tarihinde 2755 sayı ile Kurum kayıtlarına girmiştir. Yapılan ikinci yazılı savunmalara
ilişkin Soruşturma Heyeti tarafından hazırlanan 18.06.2015 tarih ve 2014-4-35/EG
sayılı Ek Görüş 19.06.2015 tarihli yazı ile hakkında soruşturma yürütülen teşebbüs ile
Kurul üyelerine tebliğ edilmiştir.
(8) Hakkında soruşturma yürütülen teşebbüs ek süre talebinde bulunmamış, teşebbüsün
üçüncü yazılı savunması 29.06.2015 tarih ve 3023 sayı ile yasal süresi içinde Kurum
kayıtlarına intikal etmiştir. Bu çerçevede soruşturma safhası 29.06.2015 tarihinde
tamamlanmıştır. Hakkında soruşturma yürütülen teşebbüs, ilk yazılı savunmasında
sözlü savunma talebinde bulunmakla birlikte, ikinci yazılı savunmasında sözlü
savunma talebi olmadığını açıkça beyan etmiş ve bu görüşünü üçüncü yazılı
savunmasında korumuştur.
(9) Soruşturma Heyeti tarafından soruşturmanın bitişine ilişkin hazırlanan 03.07.2015
tarih ve 2014-4-35/BN sayılı Bilgi Notu 09.07.2015 tarihli Kurul toplantısında
görüşülmüş ve Kurul tarafından sözlü savunma toplantısı yapılmamasına 15-29/437-
M sayı ile karar verilmiştir. Rekabet Kurulu, 10.07.2015 tarihli toplantısında, 15-
30/445-132 sayı ile soruşturmaya ilişkin nihai kararını vermiştir.
(10) H. RAPORTÖR GÖRÜŞÜ: İlgili Raporda, Tirsan Kardan Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve
Tiryakiler Yedek Parça Sanayi ve Ticaret A.Ş.’den oluşan ekonomik bütünlüğün;
1. “Ticari araçlara yönelik kardan şaftı üretimi ve satışı faaliyetleri” ile “endüstriyel
kullanıma, karayolu harici taşıtlara ve yenileme pazarına yönelik kardan şaftı
üretimi ve satışı faaliyetleri” şeklinde tanımlanan ilgili pazarlarda hakim durumda
olmadığı,
15-30/445-132

2. Bu nedenle bahsi geçen pazarlarda gerçekleştirdiği iddia edilen eylemlerin 4054
sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında kötüye kullanma olarak
değerlendirilemeyeceği
ifade edilmektedir.
I. YAPILAN İNCELEME VE TESPİTLER
I.1. Taraflar Hakkında Bilgi
I.1.1. Şikâyet Başvurusunda Bulunan Taraf: MANİSA KARDAN
(11) Kardan şaftı üretimi amacıyla 2014 yılı başında kurulmuş olan MANİSA KARDAN,
arkadan itişli hafif ve ağır ticari araçlara yönelik üretim yapmayı planlamaktadır.
Halihazırda yenileme (yedek parça) pazarında faaliyet gösteren teşebbüs gerekli
yatırımları tamamlamasının ardından ana sanayi (OEM) pazarına girmeyi
hedeflemektedir.
I.1.2. Hakkında Soruşturma Yürütülen Taraf: TİRYAKİLER
(12) TİRYAKİLER, Manisa Organize Bölgesi’ndeki iki ayrı fabrikasında kardan mili,
direksiyon kolonu ve transmisyon flanşları gibi parçaların üretimini
gerçekleştirmektedir. Söz konusu ürünlerin kullanım alanlarını hafif ticari araçlar, ağır
ticari araçlar, lastik tekerlekli iş makinaları, askeri araçlar ve endüstriyel kullanım
oluşturmaktadır.
(13) TİRYAKİLER Türkiye pazarına yönelik üretim ve satış hizmetlerini iki iştiraki aracılığı
ile yürütmektedir. Bu iştiraklerden TİRSAN KARDAN, tüm üretim faaliyetleri ile ana
sanayi firmalarına yönelik satışları gerçekleştirmektedir. Hâlihazırda TİRSAN
KARDAN’ın hissedarlık ve yönetim kurulu yapıları aşağıdaki tablodaki gibidir:
Tablo 1: TİRSAN KARDAN’ın Hissedarlık Yapısı
Hissedar Hisse Oranı (%)
Tiryakiler Oto Makine Tic. ve San. A.Ş. 55
Mehmet TİRYAKİ 44
Nurçin TİRYAKİ ~0
Zeynep TİRYAKİ ~0
Begüm TİRYAKİ ~0
İsmail TİRYAKİ ~0
Toplam 100
Kaynak: TİRSAN KARDAN’da Yapılan Yerinde İnceleme Tutanağı ve Ekleri

Tablo 2: TİRSAN KARDAN’ın Yönetim Kurulu Yapısı
İsim Unvan
Mehmet TİRYAKİ Yönetim Kurulu Başkanı
Zeynep TİRYAKİ Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Nurçin TİRYAKİ Üye
Kaynak: TİRSAN KARDAN’da Yapılan Yerinde İnceleme Tutanağı ve Ekleri
(14) TİRYAKİLER YEDEK PARÇA ise, grup şirketleri tarafından üretilen ürünlerin dağıtımı
ile global markaların Türkiye ve bölgedeki münhasır dağıtımını üstlenmiştir.
TİRYAKİLER YEDEK PARÇA’nın başlıca ürün portföyünü motorlu taşıt gövde yedek
parçaları, transmisyon/vites yedek parçaları, elektrik ve elektronik donanımları ve
15-30/445-132

direksiyon ve süspansiyon parçaları oluşturmaktadır. Şirketin hissedarlık ve yönetim
kurulu yapısı aşağıdaki gibidir:
Tablo 3: TİRYAKİLER YEDEK PARÇA’nın Hissedarlık Yapısı
Hissedar Hisse Oranı (%)
Tiryakiler Oto Makine Tic. ve San. A.Ş. 99
Mehmet TİRYAKİ ~0
Nurçin TİRYAKİ ~0
Zeynep TİRYAKİ ~0
Begüm TİRYAKİ ~0
İsmail TİRYAKİ ~0
Toplam 100
Kaynak: TİRYAKİLER’den Gelen Bilgiler

Tablo 4: TİRYAKİLER YEDEK PARÇA’nın Yönetim Kurulu Yapısı
İsim Unvan
Mehmet TİRYAKİ Yönetim Kurulu Başkanı
Yusuf TANTEKİN Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Nurdoğan NEBİOĞLU Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Cihanser ERTUNÇ Üye
Osman Melih OĞUZ Üye
Kaynak: TİRYAKİLER’den Gelen Bilgiler

(15) TİRSAN KARDAN ve TİRYAKİLER YEDEK PARÇA’nın ana hissedarı olan Tiryakiler
Oto Makine Tic. ve San. A.Ş.’in hissedarlık ve yönetim kurulu yapısı aşağıdaki
tablolarda gösterildiği gibidir:
Tablo 5: Tiryakiler Oto Makine Tic. ve San. A.Ş.’nin Hissedarlık Yapısı
Hissedar Hisse Oranı (%)
Mehmet TİRYAKİ 99
Nurçin TİRYAKİ ~0
Zeynep TİRYAKİ ~0
Begüm TİRYAKİ ~0
İsmail TİRYAKİ ~0
Toplam 100
Kaynak: TİRYAKİLER’den Gelen Bilgiler

Tablo 6: Tiryakiler Oto Makine Tic. ve San. A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Yapısı
İsim Unvan
Mehmet TİRYAKİ Yönetim Kurulu Başkanı
Yusuf TANTEKİN Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Nurdoğan NEBİOĞLU Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Osman Melih OĞUZ Üye
Cihanser ERTUNÇ Üye
Kaynak: TİRYAKİLER’den Gelen Bilgiler
15-30/445-132

(16) Yukarıda yer verilen bilgilerden, TİRSAN KARDAN ve TİRYAKİLER YEDEK
PARÇA’nın, grubun yönetim, gayrimenkul geliştirme ve yatırım faaliyetlerini yürüten
Tiryakiler Oto Makine Tic. ve San. A.Ş. vasıtası ile Mehmet TİRYAKİ tarafından
kontrol edildiği anlaşılmaktadır. Teşebbüs bünyesinde ayrıca Rusya ve Uzakdoğu
pazarına yönelik satış yapmak amacıyla kurulan iki iştirak bulunmaktadır.
I.2. İlgili Pazar
(17) 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında hakim durumun kötüye kullanıldığı
yönündeki iddialara ilişkin yapılan değerlendirmede dosya kapsamı dikkate alınarak
öncelikle, hakkında soruşturma yürütülen teşebbüsün hakim durumda olup olmadığı
incelenmiştir. Hakim durum değerlendirmesinin ilk adımını ise ilgili pazar tespiti
oluşturmaktadır. Bu şekilde teşebbüsler arasındaki rekabetin sınırları tespit edilmekte
ve incelenen teşebbüslerin davranışlarını sınırlama ve etkin bir rekabetçi baskıdan
bağımsız olarak davranmalarını önleme gücüne sahip rakipler ortaya çıkarılmaktadır.
(18) Rekabet Kurulu, ilgili pazarın tanımlanmasında esas alacağı temel ilkeleri İlgili
Pazarın Tanımlanmasına İlişkin Kılavuz’da (İlgili Pazar Kılavuzu) ortaya koymuştur.
Aşağıda, İlgili Pazar Kılavuzu’ndaki ilkeler ışığında yapılan ilgili ürün pazarı ve ilgili
coğrafi pazar değerlendirmelerine yer verilmektedir.
I.2.1. Sektör Hakkında Bilgi
(19) Kardan şaftı olarak adlandırılan ürün en genel şekli ile, (motorda) üretilen gücün
(farklı birimlere) aktarımını sağlayan parça şeklinde tanımlanmaktadır. Kullanım
amaçlarına göre farklı tiplerde ve ebatlarda üretilebilen şaft gerek otomotiv
sektöründe gerekse çeşitli sanayi tesislerinde, iş makinalarında, zirai araçlarda
yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Aşağıdaki şekilde kardan şaftının kullanım alanları
ayrıntılı olarak gösterilmektedir.
15-30/445-132

Şekil 1: Şaft Kullanım Alanları


15-30/445-132

(20) Yukarıdaki şekilde belirtilen her bir kullanım alanı bakımından, talep edilen ve üretilen
şaftların birbirinden farklı ebatlarda ve kalitede olduğunu söylemek mümkündür.
Otomotiv sektöründe faaliyet gösteren teşebbüslerce talep edilen bir şaftın taşıması
gereken fiziksel özellikler ve kalite standartları ile endüstriyel kullanıma yönelik olarak
üretilen şaftın özellikleri ile kalite standardı birbirinden oldukça farklıdır. Özellikle
şaftın taşıması gereken gücün büyüklüğü, şaftın dayanıklılığı gibi unsurlar talebin
farklılaşmasının ana nedenidir. Diğer yandan, bahse konu talep farklılığının yukarıda
yer verilen kullanım alanlarının alt segmentleri bakımından da geçerli olduğu
söylenebilecektir. Bu durum özellikle otomotiv sektöründe farklı teknoloji gerektiren,
önden çekişli ve arkadan itişli araçlara yönelik üretim bakımından söz konusu
olabilmektedir. Günümüzde binek araçların neredeyse tamamı (4x4 araçlar hariç)
önden çekişli olarak üretilmekte iken, ticari araçların ise arkadan itişli üretildiğini
söylemek mümkündür.
(21) Önden çekişli araçlarda kullanılan şaft “yan şaft”, arkadan itişli araçlarda kullanılan
şaft ise “dikine şaft” olarak adlandırılmaktadır. Önden çekişli araçlarda (ön tarafta
bulunan) motorda üretilen gücün arka tekerleklere iletilme ihtiyacı bulunmamaktadır.
CV Joints (constant velocity joints) olarak da adlandırılan sabit hız mafsalları yardımı
ile, herhangi bir güç kaybı yaşanmaksızın, motorda üretilen gücün vites kutusundan
(ön) tekerleklere iletilmesi sağlanmaktadır. Arkadan itişli araçlarda ise, (önde yer
alan) motorda üretilen gücün diferansiyele ve diferansiyel aracılığı ile (arka) tekerlere
iletilmesi görevini kardan şaftı (universal joints) yerine getirmektedir. Özellikle dingil
mesafesi fazla olan araçlarda mafsallar yardımı ile şaft uzamakta ve gerekli olan
teknik nitelikler değişmektedir.
(22) Yukarıda sayılan teknik nedenlerle her şaft talebi birbirinden farklı niteliktedir.
Örneğin bir otomotiv üreticisinin tasarladığı araç ile başka bir üreticinin tasarladığı
araç hem boy (akslar arası mesafe), hem motorda üretilen güç, hem de kullanım
amacı bakımından oldukça farklı şekillerde olabilmektedir. Bu durumda şaft talebi de
model bazında değişebilmektedir. Benzer hususlar otomotiv dışındaki sektörler
bakımından da geçerli olup, standart bir ürün geliştirerek tüm alıcılara benzer teknik
özelliklere sahip şaftlar satılmamakta, proje bazlı olarak, her bir model için ayrı ayrı
tasarım ve üretim yapılarak satış gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla, salt talep
açısından yapılacak bir değerlendirmede, talep edilen hiçbir şaftın birbiri ile ikame
olmadığı görülmektedir.
(23) Şaft talebine yönelik diğer bir farklılık ise ürünün ana sanayi firmalarına veya yedek
parça pazarına satışı bakımından söz konusu olmaktadır. Müşterilerin yeni üretilen
araçlarda kullanılmak üzere “tam mamul” şeklinde gerçekleştirdikleri alımlardan
oluşan ana sanayi (OEM) pazarı, şaft parçalarının ayrı ayrı “parça mamul” olarak
satıldığı yenileme (yedek parça - aftermarket) pazarından, özellikle tedarik süreci ve
ürünün niteliği bakımından farklılaşmaktadır. Bu bağlamda, ana sanayi firmaları ürün
tedarikinde belli bir kalite standardını yakalayan, Ar-Ge ekibi bulunan ve sattığı
ürünün garanti kapsamında sorumluluğunu üstlenebilecek firmalarla çalışmak
istemektedir. Satılan tüm ürünlerin aynı kalitede olması, güvenliğin yanı sıra sürüş
konforu ve müşteri memnuniyeti açısından önem taşımaktadır. Bu bağlamda ana
sanayi firmalarına satış yapmak isteyen teşebbüslerin yüksek bir yatırım maliyetine
katlanarak kaliteli ürünler geliştirmesi ve üretimini aynı kalitede devam ettirebilmesi
gerekmektedir. Dolayısıyla, ana sanayi firmalarına satış yapabilecek teşebbüs sayısı,
bu kriterleri sağlamanın zorluğu nedeniyle görece azdır.
15-30/445-132

(24) Bahsi geçen durum şaft üreticilerinin belli alanlarda uzmanlaşması sonucunu
doğurmuştur. Bu çerçevede şaft üreticilerinin, binek ve ticari araçlardan oluşan
otomotiv sektörüne, zirai araçlar ile iş makinelerinden oluşan karayolu harici araçlara,
endüstriyel kullanıma ve bunların yenileme pazarına yönelik şaft üretiminde
özelleştiklerini söylemek mümkündür. Diğer taraftan, karayolu harici araçlara yönelik
gerçekleştirilen şaft üretiminin kalite standartlarının otomotiv sektörüne yönelik
araçlara kıyasla daha düşük olması nedeniyle, otomotiv sektörüne üretim yapan şaft
üreticilerinin karayolu harici araçlar için de şaft ürettiği görülmektedir. Aşağıdaki
tabloda 2014 yılında Türkiye’de üretim yapan şaft üreticilerinin sektörel bazda
faaliyetlerine ve bu faaliyetlerden elde ettikleri cirolara yer verilmiştir.

Tablo 7: Şaft Üreticilerinin Faaliyet Alanları ve Elde Ettikleri Cirolar (TL)
Şaft Üreticisi Endüstriyel Kara Yolu Harici Taşıtlar Otomotiv Yedek Parça
AKSAN
KARDAN (…..) (…..)
- (…..)
ATY - - - (…..)
EGE ŞAFT (…..) (…..) - (…..)
MANİSA
KARDAN - (…..)
- (…..)
OYMAK - (…..) (…..) (…..)
ŞAFTSAN - - - (…..)
TİRYAKİLER (…..) (…..) (…..) (…..)
WELTE2 - - - (…..)
Toplam (…..) (…..) (…..) (…..)
Kaynak: Teşebbüslerden Elde Edilen Bilgiler
(25) Tablodan görüleceği üzere Aksan Kardan San. ve Dış Tic. Ltd. Şti. (AKSAN
KARDAN) ve TİRYAKİLER, belirtilen üç alanda da faaliyet göstermektedir. ATY
Otomotiv San. ve Tic. A.Ş. (ATY), Welte Cardan Servis Ltd. Şti. (WELTE) ve Şaftsan
Kardan Mili Makine Otomotiv San. ve Tic. Ltd. Şti. (ŞAFTSAN) ise yalnızca yenileme
pazarına yönelik şaft üretimi yapmaktadır. Ege Şaft San. Tic. Ltd. Şti. (EGE ŞAFT)
ise endüstriyel kullanıma ve karayolu harici taşıtlara yönelik üretim gerçekleştirirken,
MANİSA KARDAN ve Oymak Oto Yan Sanayii ve Ticaret Ltd. Şti. (OYMAK) otomotiv
ve karayolu harici taşıtlara yönelik şaft üretmektedir.
(26) Yukarıda bahsi geçen teşebbüslerin faaliyetlerinin otomotiv sektörünün alt
segmentleri bakımından da incelenmesi gerekmektedir. Zira bu segmentler
bakımından teşebbüslerin üretimlerinin farklı branşlarda yoğunlaştığı görülmektedir.
Aşağıdaki tabloda 2014 yılında otomotiv sektörünün alt segmentlerine yönelik yapılan
üretime ilişkin bilgiler yer almaktadır. Tablodan, binek araçlara yönelik şaft üretimi
gerçekleştirilmediği, ticari araçlara yönelik olarak ise yalnızca OYMAK ve
TİRYAKİLER’in üretim yaptığı görülmektedir.

2 WELTE, 2015 yılı başında faaliyetlerini sonlandırmıştır.
15-30/445-132

Tablo 8: Otomotiv Alt Segmentleri İtibarıyla Yapılan Satışların Dağılımı (TL)
Teşebbüs Binek Araçlar Ticari Araçlar
AKSAN KARDAN - -
ATY - -
EGE ŞAFT - -
MANİSA KARDAN - -
OYMAK - (…..)
TİRYAKİLER - (…..)
ŞAFTSAN - -
WELTE - -
Toplam - (…..)
Kaynak: Teşebbüslerden Elde Edilen Bilgiler
(27) Yukarıda ayrıntılarına yer verilen yerli üretim dışında kardan milinin bir diğer temin
kaynağı ise ithalattır. Ancak bu hususta ana sanayi firmaları arasında farklı
uygulamaların bulunduğu görülmektedir. Bu bağlamda öncelikle ülkemizdeki otomotiv
ana sanayi firmalarının çok büyük bir kısmı global üreticilerin iştiraki şeklinde
üretimlerini sürdürdüğü ifade edilmelidir. Bu durum, yerli üreticilerin, yurt dışındaki
ana teşebbüslerin tedarik zincirine erişim imkanlarını kolaylaştırmakta ve şaft
ithalatını mümkün hale getirmektedir. Zira aynı gruba ait olan ve diğer ülkelerde
üretim yapan fabrikalarda da benzer nitelikte ve kalitede kardan şaftı
kullanıldığından, bu ürünlerin aynı şekilde ülkemize ithal edilmesi yerli üreticiler
bakımından önemli bir maliyet yaratmamaktadır. Nitekim Mercedes-Benz Türk A.Ş
(MERCEDES), ürünlerinde kullandığı şaftın büyük bölümünü Almanya’da kurulu
bulunan grup şirketlerinden temin etmektedir. Buna karşın yurt dışı üreticileri ile bağı
olmayan yahut yerli pazara özgü üretim yapan otomotiv firmalarının ise ithalat yerine
yerli firmalardan alım yapmasının aşağıda açıklanan ekonomik gerekçeleri
bulunmaktadır.
(28) Öncelikle kardan mili her bir araç modeli için, gereken performans kriterlerine göre
farklı şekillerde (uzunluk, kalite vb.) talep edilmekte ve kardan mili üreticileri bu
modellere özgü üretim yapmaktadırlar. Örneğin, Ford Otomotiv Sanayi A.Ş. (FORD)
hafif ticari araç serisinde bulunan Transit modeli için farklı, kamyon modeli için farklı
nitelikte kardan mili satın almaktadır. Bunun yanında, üretilen kardan mili aynı model
içindeki değişik tip araçlarda dahi farklılaşabilmektedir. Örneğin, Transit modelinin
kamyonet, van ve minibüs şeklinde alt segmentlerinde kullanılan kardan şaftı farklı
niteliklere sahip olabilmektedir. Bu nedenle otomotiv firmalarının talep ettikleri şaftın
seri üretimi ve tek seferde ithalatı mümkün olamamakta, farklı niteliklere sahip
şaftların farklı zamanlarda nakliye edilmesi ise nakliye masraflarını artırmakta ve
ithalat yoluyla temini pahalı hale getirmektedir. Buna ek olarak, kardan şaftının bu
şekilde üretimi ve nakliyesi global şaft üreticileri tarafından da ekonomik
bulunmamaktadır.
(29) İkinci olarak, ana sanayi firmaları kardan mili üretimi aşamalarında kardan mili
üreticileri ile sıkı bir işbirliği içine girmekte ve ürün dizaynından kullanılacak
malzemeye kadar üretim sürecinin her aşamasına müdahil olabilmektedir. Bunun
yanında ana sanayi firmaları tedarikçilere çeşitli kalıpların üretilmesinde katkı
sağlamakta ve anılan taraflar arasında uzun süreli bir iş ilişkisi kurulmuş olmaktadır.
15-30/445-132

Bu durum da coğrafi olarak otomotiv üreticilerine yakın mesafedeki (aynı ülkedeki)
kardan mili üreticilerini avantajlı konuma getirmektedir.
(30) Yukarıda belirtilen hususlardan, şaft bakımından ithal ürünlerin kullanımının teşebbüs
bazında farklılaşabildiği anlaşılmaktadır. Bazı teşebbüsler ürünlerin büyük bir kısmını
ithal ederken bir kısmı ise yukarıda açıklanan lojistik gerekçeler nedeniyle ithalatı
tercih etmemektedir. Bununla birlikte, yerli ürünleri kullanan otomotiv üreticileri
bakımından dahi, ithalatın tamamen ihtimal dışında olmasından bahsedilemeyeceği
düşünülmektedir. Zira, her ne kadar maliyet artırıcı olsa da, teşebbüsler gerektiğinde
ithal ürünlerin kullanılabileceğini ifade etmişlerdir. Şaft ithalatı genellikle üretici
firmalarca doğrudan gerçekleştirilmekte olup, otomotiv üreticilerine satış yapmak
üzere ithalat yapan bağımsız bir şaft firması bulunmamaktadır. Yalnızca GKN
Eskişehir Otomotiv Ürünleri Üretim ve Satış A.Ş. (GKN), Eskişehir’de bulunan
merkezinden binek araçlara yönelik yan şaft ithal ederek ülkemizde montaj yapmakta
ve otomotiv üreticilerine satmaktadır. Ancak, yukarıda bahsedildiği üzere, binek
araçlarda kullanılan şaft farklı nitelikte olup, hakkında soruşturma yürütülen
teşebbüsün ürün gamı içinde yer almamaktadır. Aşağıdaki tabloda otomotiv üreticileri
tarafından ithal edilen şaft tutarı yıllar itibarıyla sunulmaktadır.
Tablo 9: Üretici ve Tedarikçi Bazında Şaft İthalatı (TL)
Üretici/Tedarikçi 2010 2011 2012 2013 2014
ISUZU - - - - (…..)
Isuzu Int. - - - - (…..)
Itochu Copr. - - - - (…..)
KARSAN - - - (…..) -
Klein - - - (…..) -
MERCEDES (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
Daimler (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
Elbe (…..) - - - -
Evobus (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
Spicer (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
TEMSA (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
GKN (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
Klein (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
MAN (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
Man AG (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
Toplam (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
Kaynak: Taraflardan Elde Edilen Bilgiler
(31) Tablodan görüleceği üzere, ithal ürünlerin alım tutarı yıllar itibarıyla artan bir seyir
izlemiştir. Bu artışta özellikle, ülkemizde kamyon ve otobüs üretiminde ilk sıralarda
yer alan MERCEDES’in yaptığı alımların etkisi görülmektedir. Anılan teşebbüs toplam
ithalatın önemli bir bölümünü tek başına üstlenmiştir. Diğer yandan, otomotiv
üreticilerinin kardan şaftı alımlarında ithal ürün oranının da yıllar itibarıyla arttığı
görülmektedir. Aşağıdaki şekilde, 2010-2014 yılları arasında yerli otomotiv
üreticilerinin toplam kardan şaftı alımlarının yerli tedarikçi ve yabancı tedarikçi
bazında alım oranlarına yer verilmiştir.
15-30/445-132

Şekil 2: Kardan Şaftı Temin Kaynakları (2010-2014)

Kaynak:Tablo 9
(32) Şekilden görüleceği üzere, 2010 yılında otomotiv üreticilerinin toplam alımlarının
yaklaşık dörtte üçü yerli tedarikçilerden temin edilmekte iken, 2014 yılında bu oran
%50 seviyesine yakın bir orana gelmiştir. Bu durum, ithal ürün kullanımının mümkün
olduğunu ve –bazı teşebbüsler bakımından zorluklar yaşansa da- genel olarak yerli
üreticilerin tek temin kaynağı olarak görülmediğini göstermektedir.
(33) Yenileme pazarı bakımından ise ayrı bir üretim ve satış ağının bulunduğu
görülmektedir. Şaft, diğer otomotiv parçalarında olduğu gibi, yedek parça olarak da
bayiler kanalı ile veya doğrudan (yetkili/özel) servislere satılabilmektedir. Zaman
içinde yıpranan yahut kullanım koşullarından dolayı kırılan parçaların tamiri veya
değiştirilmesi gerekmektedir. Bu tür durumlarda araçlar yetkili servislere veya “şaft
servisleri”ne götürülmekte ve şaft araçtan çıkarılarak yerli üreticilerden ya da
ithalatçılardan temin edilen parçalarla bakım-onarım faaliyeti gerçekleştirilmektedir.
Bununla birlikte raportörlerce otomotiv üreticileri ile yapılan görüşmelerde şaftın
sürekli bakım-onarım gerektiren veya sık arızalanan ve değişim gerektiren bir parça
olarak değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla yedek parça bakımından da önemli
miktarda stok tutulmasına gerek olmadığı ifade edilmiştir. Otomotiv üreticileri
genellikle şaftta meydana gelen arızalar sonucunda üründe parça değişimi yerine
tüm şaftın değiştirilmesini önermektedir. Bu bağlamda, otomotiv üreticilerinin
yenileme pazarına dönük alımlarının da tam mamul ürünlerden oluştuğu
görülmektedir. Ancak özel şaft servislerinde komple şaft yerine şaft parçalarının
değiştirilerek bakım/onarım gerçekleştirilmesi de yaygın bir uygulamadır. Nitekim
hakkında inceleme yürütülen teşebbüsün Türkiye genelinde 25 adet bayisi ve 105
adet şaft servisi bulunmaktadır3. Bunun yanı sıra, bilgi talep edilen bayilerin
gönderdikleri cevabi yazılardan da alım yapılan şaftların büyük bir bölümünün şaft
parçalarına ait olduğu, az miktarda komple şaft alımı yapıldığı anlaşılmıştır.
I.2.2. İlgili Ürün Pazarı
(34) İlgili ürün pazarının belirlenmesinde, temel olarak, tüketicinin gözünde fiyatları,
kullanım amaçları ve nitelikleri bakımından birbiri ile ikame edilebilir olarak kabul
edilen tüm mal ve hizmetlerden oluşan pazarın dikkate alınacağı söylenebilecektir.
İlgili Pazar Kılavuzu’nda pazar tanımlamasının temel ilkeleri olarak “talep ikamesi” ile
“arz ikamesi”nin analiz edileceği, potansiyel rekabetin ise genellikle göz ardı edileceği
ifade edilmiştir. Diğer taraftan, arz ikamesinin ancak talep ikamesi ile aynı ölçüde
etkili olması durumunda dikkate alınacağı belirtilmiştir. Bu çerçevede aşağıda

3
15-30/445-132

öncelikle talep ikamesi bakımından bir analiz yapılacak ardından arz ikamesinin
etkisine ilişkin görüşlere yer verilecektir.
(35) “Sektör Hakkında Bilgi” başlıklı bölümde değinildiği üzere, kardan şaftı gerek kullanım
alanları ve nitelikleri, gerekse de kalite standartları bakımından birbirinden oldukça
farklı şekillerde ve özelliklerde üretilmektedir. Dolayısıyla, talep ikamesi açısından
farklı sektörlerden gelen talebin birbiri ile ikame olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Diğer
taraftan, İlgili Pazar Kılavuzu’nda talep ikamesine eşdeğer etkisi olduğu durumlarda
arz ikamesinin de pazar tanımlamasında hesaba katılabileceği belirtilmiştir. Bahsi
geçen Kılavuz’da arz ikamesinin tedarikçilerin göreceli fiyatlarda meydana gelecek
küçük ve kalıcı artışlar karşısında üretimlerini başka ürünlere kaydırabilmeleri ve
bunları kısa dönemde kayda değer ek maliyetlere ve risklere katlanmak zorunda
kalmadan pazarlayabilme imkanlarının varlığı durumunda geçerli olacağı
vurgulanmıştır. Bu koşullar yerine geldiğinde, piyasaya sürülecek ek üretim,
incelenen teşebbüsler üzerinde rekabetçi bir baskı oluşturacağından, bu etki talep
ikamesine eşdeğer kabul edilmiştir.
(36) Literatürde arz ikamesinin tespitinde dikkate alınması gereken şartlar şu şekilde
sıralanmıştır4.
i. Ürünü üretmek, dağıtımını yapmak ve ticarileştirmek için gerekli olan
varlıklar mevcut ve hemen kullanıma hazır olmalıdır.
ii. Teşebbüsler üretim için gerekli ek yatırımı herhangi bir batık maliyete
katlanmadan yapabilmelidir.
iii. Teşebbüsler arz ikamesine konu ürünü üretmek için yeterli ekonomik
güdüye sahip olmalıdır.
iv. Teşebbüsler, bu ürünü üretmek için yeterli kapasiteye sahip olmalıdır.
v. Tüketiciler/alıcılar (üretilecek) bu ürünü piyasadaki ürünlerle aynı düzeyde
ikame edilebilir bulmalıdır.
(37) Arz ikamesinin dikkate alınabilmesi için, yukarıda sayılan şartların sağlanmasının
yanı sıra, yeterli sayıda üretici grubunun, fiyat değişimleri karşısında üretimlerini bu
ürüne kaydırabilmesi de gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, arz ikamesinin
varlığından söz edebilmek için sadece birkaç teşebbüsün bahse konu şartları
sağlaması yeterli olmamakta, sektörde faaliyet gösteren teşebbüslerin önemli bir
çoğunluğu için söz konusu koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir.
(38) İlgili Pazar Kılavuzu’nda ve literatürde yer verilen hususlar incelendiğinde, talep
açısından ikame olmayan ancak arz ikamesi yoluyla aynı pazarda kabul edilebilecek
ürünler için oldukça sıkı şartların arandığı görülmektedir. Nitekim, arz ikamesine konu
pazarda üretim yapmaya istekli olan teşebbüslerin herhangi bir batık maliyete
katlanmadan ve önemli bir yatırım gerçekleştirmeden kısa zamanda üretimlerini bu
alana kaydırabilmeleri ve bunun için yeterli üretim kapasitesine sahip olmaları, aynı
zamanda tüketicilerin de üretilecek ürünleri (mevcut ürünlere) ikame kabul etmeleri
gerekmektedir.
(39) Yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda, otomotiv üreticilerinin talep ettiği
şaftların diğer sektörlerde kullanılan şaftlara nazaran daha kompleks yapıda ve
yüksek kalite standartlarına sahip olduğu görülmektedir. Nitekim raportörlerce yapılan
görüşmelerde şaft üreticileri tarafından da, otomotiv sektörü için üretilen şaftın asgari

4 O’Donoghue, R. & A.J. Padilla (2013), The Law and Economics of Article 102 TFEU, Hart
Publishing, s. 103.
15-30/445-132

2000/dk devir hızını yakalamasının gerektiği, buna karşın karayolu harici taşıtlara
(zirai araçlar ve iş makineleri gibi) yönelik üretilen şaftın ise ortalama 540/dk devir
hızında çalıştığı ifade edilerek, otomotiv sektörüne yönelik üretilen şaft grubunda
konforun çok önemli bir unsur olduğu ve bu nedenle aracın titreme yapmaması için
balans ayarının yapılması gerektiği ve hassasiyetin ön planda olduğu vurgulanmıştır.
Bunun yanı sıra, şaft üreticilerinin, otomotiv ana sanayi firmaları tarafından
tedarikçilerde aranan kalite standartlarını karşılamaları ve bu kriterleri proje süresi
boyunca da korumaları gerekmektedir. Raportörlerce sektör temsilcileri ile yapılan
görüşmelerden hareketle, şaft üreticilerinde aranan kriterlerin başında teşebbüslerin
kurumsal bir yapıya ve yeterli finansal güce sahip olması, iş akış süreçlerinin net
olması ve üretilen ürünlerin kalite kontrollerinin yapıldığı bir test merkezinin
bulunması gelmektedir. Diğer taraftan, özellikle ürün geliştirme aşamasında otomotiv
üreticilerinin mühendisleri ile birlikte çalışabilecek bir Ar-Ge ekibinin de bulunması
önem taşımaktadır. Dolayısıyla, otomotiv ana sanayi firmalarına satış yapmak isteyen
bir şaft üreticisinin söz konusu yatırımları yapması, ardından da otomotiv ana sanayi
firmalarınca yapılan denetimlerde bu yatırımların uygun bulunması gerekmektedir.
(40) Bu husus, yukarıda arz ikamesine dair yapılan açıklamalar ile birlikte
değerlendirildiğinde, kurulu kapasitesi otomotiv sektörüne yönelik üretim yapmaya
elverişli olmayan teşebbüslerin kısa sürede üretimlerini bu alana kaydıramayacağını
ortaya koymaktadır. Nitekim, şikayetçi MANİSA KARDAN’ın 2014 yılı başında
yatırıma başladığı ve halen ana sanayi firmalarına satış yapamadığı da dikkate
alındığında arz ikamesine ilişkin yukarıda belirtilen şartların karşılanmadığı ve bu
alanda herhangi bir yatırımı bulunmayan teşebbüslerin aynı pazarda kabul
edilemeyeceği ortaya çıkmaktadır. Buna ek olarak, pazarda önemli bir pay elde eden,
ancak 2012 yılı sonunda faaliyetlerini sonlandıran Akkardan Sanayi ve Ticaret
A.Ş.’nin (AKKARDAN) pazardan çıkışının ardından, mevcut durumda farklı alanlarda
faaliyet gösteren şaft firmaları arasından hiçbiri mevcut kapasitesini otomotiv
sektörüne yönelik üretim yapmaya tahsis etmemiştir. Bu durum otomotiv dışındaki
alanlara üretim yapan şaft üreticilerinin, talep fazlalığı olmasına rağmen otomotiv
sektörüne yönelik şaft üretimine yönelmeyi iktisadi açıdan rasyonel görmediklerini
ortaya koymaktadır.
(41) Bu çerçevede, halihazırda karayolu harici araçlara, endüstriyel kullanıma ve yenileme
pazarına yönelik şaft üretimi yapan firmaların, otomotiv sektörüne yönelik üretim
yapabilmeleri için önemli miktarda yatırım yapmaları gerektiği anlaşılmaktadır. Şaft
üreticileri söz konusu yatırımın yaklaşık 2 yıl içerisinde gerçekleşebileceğini ve 2-3
milyon ABD Doları değerinde ek yatırım gerektireceğini belirtmiştir. TİRYAKİLER
tarafından yapılan savunmada da (…..) TL harcanarak bir test merkezi kurulduğu ve
her yıl en az (…..) TL’nin Ar-Ge çalışmaları için harcandığı ifade edilmiştir. Bu
değerlendirmeler ışığında, otomotiv sektöründe kullanılan şaftlara, endüstriyel
kullanıma, karayolu harici taşıtlara ve yenileme pazarına yönelik üretilen şaftların arz
yönünden ikame olmadığı kanaatine varılmıştır.
(42) Öte yandan, endüstriyel kullanıma, karayolu harici taşıtlara ve yenileme pazarına
yönelik üretilen şaftların nitelikleri ve kalite standartları ile üretim için gerekli teknik
altyapı ve ekipmanların kendi içerisinde benzerlik gösterdiği görülmektedir. Nitekim
endüstriyel kullanımdan, karayolu harici taşıtlardan ve yenileme pazarından birine
veya birkaçına yönelik şaft üreten firmaların diğerlerine de üretim yaptığı
görülmektedir. Dolayısıyla söz konusu sektörlere yönelik üretilen şaftların arz
yönünden birbirine ikame olabileceği ve bu nedenle aynı pazarda
değerlendirilebileceği kanaatine varılmıştır.
15-30/445-132

Tablo 10: Teşebbüslerin Faaliyet Gösterdiği Sektörler
Sektör Aksan Kardan ATY Ege Şaft
Manisa
Kardan Oymak Tiryakiler Şaftsan Welte
Endüstriyel  -  - -  - -
Binek Araçlar - - - - - - - -
Ticari Araçlar - - - -   - -
Karayolu
Harici Taşıtlar  -    
- -
Yedek Parça        
Kaynak: Taraflardan Elde Edilen Bilgiler
(43) Bu noktada, otomotiv sektörünün alt segmentlerinde (binek, ticari) kullanılan şaftların
birbirine ikame olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Öncelikle belirtilmelidir ki,
“Sektör Hakkında Bilgi” bölümünde bahsedildiği üzere, önden çekişli olan binek
araçlarda kullanılan şaftlar, arkadan itişli ticari araçlarda kullanılan şaftlardan
nitelikleri itibarıyla önemli düzeyde farklı olup binek araçlarda kullanılan şaftın üretimi
için farklı yatırımların yapılması gerekmektedir. Nitekim, Türkiye’de hiçbir üreticinin
(otomotiv veya diğer sektörlere yönelik şaft üreten) binek araçlara yönelik şaft üretimi
bulunmamaktadır. Bu nedenle talep ikamesine ek olarak, arz ikamesi açısından da
binek araçlara yönelik şaft pazarının ticari araçlara yönelik şaft pazarı ile ikame
olmadığı ve aynı pazarda yer almayacağı sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte,
Türkiye’de binek araçlara yönelik şaft üretimi yapılmadığından, söz konusu türdeki
şaftların ilgili ürün pazarı kapsamında değerlendirilmesine gerek olmadığı kanaatine
varılmıştır.
(44) Ticari araçlara yönelik olarak ise, bu araçlarda kullanılan şaftların nitelikleri dikkate
alındığında, farklı ana sanayi firmalarının ürettiği ağır ve hafif ticari araçlara yönelik
şaftlar arasında arz ikamesinin varlığı görülmektedir. Bu bağlamda, ana sanayi
firmalarına tedarik edilen şaftların özellikleri ve kalite standartları ile tedarikçilerde
aranan kriterler birbirine benzerdir. Bu nedenle herhangi bir otomotiv üreticisinin
aradığı kriterleri sağlayan şaft tedarikçisinin diğer otomotiv üreticilerinin kriterlerini de
sağlayabileceğini varsaymak mümkündür. Nitekim TİRYAKİLER ülkemizde üretim
yapan birçok otomotiv firması ile tedarik anlaşmaları yapmaktadır. Bu durumda,
otomotiv üreticilerinin talep ettiği şaftlar her ne kadar birbirinden farklı ebatlarda ve
özelliklerde olsa da, aynı teşebbüs tarafından kısa sürede ve önemli bir maliyete
katlanmadan bu taleplerin karşılanması mümkün görünmektedir. Dolayısıyla,
halihazırda herhangi bir otomotiv üreticisine üretim yapabilen şaft üreticilerinin aynı
pazarda faaliyet gösterdiği kabul edilebilecektir.
(45) Netice itibarıyla, talep ikamesine ilişkin yapılan değerlendirme sonucunda her bir araç
türüne veya endüstriyel kullanıma yönelik üretilen şaftların birbirine ikame olmadığı
ve ayrı birer ilgili ürün pazarı teşkil ettiği kanaatine varılmıştır. Diğer taraftan arz
ikamesine ilişkin yapılan değerlendirmede ise ticari araçlara yönelik üretilen şaftların
aynı ürün pazarında olduğu, bunun dışında endüstriyel kullanıma, karayolu harici
taşıtlara ve yenileme pazarına yönelik şaftların da birbirine ikame olduğu ve aynı ürün
pazarı kapsamında değerlendirilebileceği sonucuna ulaşılmıştır. Yapılan bu
değerlendirmeler ışığında ilgili ürün pazarları; “ticari araçlara yönelik kardan şaftı
üretimi ve satışı faaliyetleri” ile “endüstriyel kullanıma, karayolu harici taşıtlara ve
yenileme pazarına yönelik kardan şaftı üretimi ve satışı faaliyetleri” şeklinde
tanımlanmıştır.

15-30/445-132

I.2.3. İlgili Coğrafi Pazar
(46) İlgili coğrafi pazarı, teşebbüslerin, mal ve hizmetlerinin arz ve talebi konusunda
faaliyet gösterdikleri, rekabet koşullarının yeterli derecede homojen ve komşu
bölgelerden hissedilir derecede farklı olduğu için komşu bölgelerden ayrılabilen
bölgeler olarak tanımlamak mümkündür.
(47) Yukarıda yer verilen ilgili ürün pazarları bakımından coğrafi pazar tanımının
farklılaşmayacağı düşünülmektedir. Zira her iki ürün pazarı açısından da teşebbüsler
Türkiye’nin tüm bölgelerinden gelen talepleri karşılayabilecek durumdadır. Ana
sanayi firmaları ise kardan mili üreticilerinden farklı şehirlerde bulunmakta ve
teşebbüsler bu illerin tamamına ürün gönderebilmektedir. Dolayısıyla rekabet
koşullarının ülkenin farklı bölgeleri için birbirinden farklılaştığını söylemek mümkün
değildir. Bu çerçevede ilgili coğrafi pazar, her iki ilgili ürün pazarı bakımından da
“Türkiye” olarak belirlenmiştir.
J. DEĞERLENDİRME
(48) 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesinde “Bir veya birden fazla teşebbüsün ülkenin
bütününde ya da bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasındaki hâkim durumunu
tek başına yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar ile
kötüye kullanması hukuka aykırı ve yasaktır.” hükmü yer almaktadır. Maddenin
devamında ise kötüye kullanma halleri örnek kabilinden sıralanmıştır. Söz konusu
maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde “Ticarî faaliyet alanına başka bir teşebbüsün
girmesine doğrudan veya dolaylı olarak engel olunması ya da rakiplerin piyasadaki
faaliyetlerinin zorlaştırılmasını amaçlayan eylemler” kötüye kullanma halleri arasında
sayılmıştır.
(49) Yukarıda bahsedildiği üzere şikayet başvurusunda, ilgili pazarda hakim durumda
olduğu iddia edilen TİRYAKİLER’in kardan şaftı imalatında kullanılan birtakım girdileri
MANİSA KARDAN’a tedarik eden teşebbüslere baskı yaparak MANİSA KARDAN’ın
mal alımını engellediği ve bu suretle teşebbüsü iş yapamaz hale getirmek istediği öne
sürülmüştür. Başka bir ifadeyle, TİRYAKİLER’in, rakiplerinin kardan şaftı pazarındaki
faaliyetlerini zorlaştırmak veya rakiplerini pazar dışına çıkarmak amacıyla, şaft
üretiminde kullanılan girdileri tedarik ettiği sağlayıcılarına, rakiplerine mal vermeme
yönünde baskı uyguladığı ve bu şekilde hakim durumunu kötüye kullandığı iddia
edilmiştir. Hakim durumdaki bir teşebbüsün sağlayıcılarına münhasır çalışma
yükümlüğü getirmesi veya bu sağlayıcıların rakipleri ile çalışmasının engellenmesi,
hakim durumdaki teşebbüsün rakipleri açısından pazarın kapatılması veya bu
rakiplerin pazardan dışlanması sonucunu doğurabileceğinden, söz konusu eylemler
4054 sayılı Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi kapsamında kötüye
kullanma olarak nitelendirilebilecektir.
(50) 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi hükmü uyarınca bir teşebbüs davranışının hâkim
durumun kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilmesi için, incelemeye konu
teşebbüsün hâkim durumda bulunması ve davranışın kötüye kullanma niteliği
taşıması gerekmektedir. Bu çerçevede, aşağıda öncelikle TİRYAKİLER’in ilgili
pazarlarda hâkim durumda olup olmadığı değerlendirmektedir.
J.1. Hakim Durum Değerlendirmesi
(51) 4054 sayılı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde hakim durum, “belirli bir
piyasadaki bir veya birden fazla teşebbüsün, rakipleri ve müşterilerinden bağımsız
hareket ederek fiyat, arz, üretim ve dağıtım miktarı gibi ekonomik parametreleri
belirleyebilme gücü” olarak tanımlanmıştır. Hakim Durumdaki Teşebbüslerin Dışlayıcı
15-30/445-132

Kötüye Kullanma Niteliğindeki Davranışlarının Değerlendirilmesine İlişkin Kılavuz’da
(Hakim Durum Kılavuzu) belirtildiği üzere, bu tanım çerçevesinde, rekabetçi
baskılardan belirgin şekilde bağımsız davranma gücüne sahip olan, diğer bir ifadeyle
fiyatlarını kârlı bir şekilde rekabetçi düzeyin üzerine çıkarabilen ve belirli bir süre
boyunca bu düzeyde sürdürebilen, üretim ve dağıtım düzeyi, mal ve hizmet çeşitliliği
ve/veya kalitesi, yenilik düzeyi gibi unsurları kendi lehine ve tüketicilerin zararına
olacak şekilde rekabetçi seviyenin altına çekebilen bir teşebbüsün hakim durumda
olduğu kabul edilmektedir.
(52) Yukarıda yer verilen tanıma paralel olarak, hakim durum tespitinde ilgili teşebbüsün
rakiplerinden ve müşterilerinden bağımsız davranabilme gücüne sahip olup
olmadığının tespit edilmesi gerekmekte olup, bunun için ise öncelikle pazardaki
rekabet koşulları incelenmelidir. Bu çerçevede, incelemeye konu teşebbüsün ve
rakiplerinin ilgili pazardaki konumu, pazara giriş ve pazarda büyüme engelleri,
alıcıların pazarlık gücü değerlendirilmelidir. Bahsi geçen temel unsurların her bir ilgili
pazar bakımından incelenmesine aşağıda yer verilmiştir.
J.1.1. Ticari Araçlara Yönelik Şaft Üretimi ve Satışı Pazarı Bakımından Hakim
Durum Değerlendirmesi
(a) TİRYAKİLER ve Rakiplerinin İlgili Pazardaki Konumu
(53) Hakim Durum Kılavuzu’nda da belirtildiği üzere, pazar payları teşebbüslerin ilgili
pazardaki konumunun ve sahip oldukları pazar gücünün önemli bir göstergesidir. Bir
teşebbüsün hâkim durumda bulunduğuna dair delil teşkil eden belirli bir pazar payı
eşiği bulunmamakla birlikte, %40’ın altında pazar payına sahip olan teşebbüslerin
hâkim durumda olması ihtimalinin düşük olduğu kabul edilmekte, %40’ın üzerinde
pazar payına sahip olan teşebbüsler bakımından ise pazara ilişkin daha detaylı bir
incelemeye gerek duyulmaktadır. Literatürde de, çok yüksek pazar paylarının (%70
üzeri) istisnai durumlar dışında hakim duruma işaret ettiği, %40-70 arası pazar
payına sahip olan teşebbüslerin ise hakim durumda olma ihtimallerinin yüksek
olduğu, ancak diğer unsurların da ayrıntılı olarak değerlendirilmesinin gerektiği kabul
edilmiştir5.
(54) Dolayısıyla pazar gücünün en önemli göstergesi olan yüksek pazar payları hâkim
durumun varlığına işaret etmekle birlikte, pazar paylarının, ilgili pazara ilişkin diğer
koşullarla birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Hakim Durum Kılavuzu’nda
belirtildiği üzere, ilgili teşebbüsün ve rakiplerinin incelenen dönemdeki pazar
paylarına ilaveten, bu payların zaman içerisindeki gelişimi de dikkate alınmalıdır.
Ayrıca, pazar paylarının sürekli dalgalanma gösterdiği yeni oluşmakta olan pazarlar
ile yıllar itibarıyla istikrarlı pazar paylarının mevcut olduğu doymuş pazarlar
bakımından pazar payı analizi ile ulaşılan sonuçlar değişkenlik gösterebilmektedir.
(55) Bunun yanı sıra pazar lideri konumunda olan firma ile en yakın rakibi arasındaki
pazar payı farkının da incelenmesi faydalı olacaktır. AB Komisyonu, söz konusu
farkın %20 olduğu ve bu farkın uzun süre korunduğu durumlarda hakim durum
ihtimalinin yüksek olduğunu değerlendirmektedir. Diğer taraftan, pazar lideri olan
teşebbüs ile rakipleri arasındaki pazar payı farkı çok yüksek olsa bile, özellikle atıl
kapasitenin mevcut olduğu pazarlarda, talep artışı karşısında rakip firmalar üretimi

5 O’Donoghue ve Padilla 2013, s.147.
15-30/445-132

artırabiliyorsa, lider firma tarafından arzın kısıtlanması veya fiyat artışı çabaları boşa
çıkabilecektir6.
(56) Türkiye’de ticari araç üretimi yapan ana sanayi firmaları ihtiyaç duydukları kardan
milini ya yerli üreticilerden temin etmekte ya da ithal etmektedir. Aşağıdaki tabloda,
Türkiye’de ticari araç üretimi yapan ana sanayi firmalarının 2010-2014 döneminde
tedarik ettiği toplam kardan mili içerisinde, TİRYAKİLER ile yurt içinde ve yurt dışında
faaliyet gösteren rakiplerinin, satışların mali değeri üzerinden hesaplanan, paylarına
yer verilmiştir.
Tablo 11: Ticari Araçlara Yönelik Kardan Şaftı Pazar Payları (%)
Teşebbüs 2010 2011 2012 2013 2014
TİRYAKİLER (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
DAİMLER (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
EVOBUS (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
ISUZU INT. (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
ITOCHU COPR. (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
MAN AG (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
KLEİN (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
GKN (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
SPİCER (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
OYMAK (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
AKKARDAN (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
ELBE (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
Toplam 100 100 100 100 100
Kaynak: Taraflardan Elde Edilen Bilgiler

(57) Tablo 11’den görüleceği üzere, ticari araçlara yönelik kardan şaftı pazarında faaliyet
gösteren teşebbüsler içerisinde her bir yıl itibarıyla en yüksek pazar payına sahip
olan teşebbüs TİRYAKİLER’dir. Bahsi geçen teşebbüsün pazar payının 2010-2014
döneminde %(…..) arasında seyrettiği, ancak son iki yılda düşme eğiliminde olduğu
görülmektedir. TİRYAKİLER’in en yakın rakibi DAIMLER AG’nin (DAİMLER) pazar
payı ise yıllar itibarıyla sürekli artmış ve 2014 yılında %(…..)’ye yükselmiştir. 2010-
2012 döneminde görece önemli bir pazar payı elde etmiş olan ve DAIMLER’in
ardından pazarda üçüncü sırada yer alan AKKARDAN ise 2012 yılı sonu itibarıyla
faaliyetlerine son vererek pazardan çıkmıştır7. Tabloda bilgileri sunulan dönemde,
teşebbüslerin sıralamalarında önemli bir değişim görülmemekle birlikte, pazar payları
görece dalgalı bir seyir izlemektedir. Buna ek olarak, tabloda yer alan bilgilerden,
TİRYAKİLER’in en yakın rakibi olan ve ikinci sırada yer alan DAIMLER’in pazar

6 O’Donoghue ve Padilla 2013, s.150.
7 AKKARDAN, 2012 yılı sonunda zarar eden faaliyetleri nedeniyle üretimini durdurma kararı almıştır.
Faaliyetin sonlandırılmasının ardından 2013 yılı Eylül ayında stoklarda kalan malzemeler
TİRYAKİLER’e, makine ve teçhizat ise grup şirketlerinden Bossa Ticaret ve Sanayi işletmeleri
T.A.Ş.’ye (BOSSA) satılmıştır. BOSSA tarafından alınan makinelerin büyük bir kısmı 2013 yılı Eylül
ayında TİRYAKİLER’e satılmıştır. AKKARDAN’a ait malvarlığının TİRYAKİLER tarafından
devralınması işlemi Kurulun 16.10.2014 tarih ve 14-40 sayılı toplantısında görüşülmüş ve 2010/4 sayılı
Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ’de belirlenen
eşiklerin aşılmaması nedeniyle, işlemin izne tabi olmadığına 14-40/738-BD sayı ile karar verilmiştir.
15-30/445-132

payının sürekli arttığı görülmekte, dolayısıyla TİRYAKİLER ile arasındaki pazar payı
farkının azaldığı ve bu farkın 2014 yılında 10 puanın altına düştüğü anlaşılmaktadır.
Her iki teşebbüsün pazar payları ile söz konusu pazar payları arasındaki farkın yıllar
itibarıyla gelişimine aşağıdaki şekilde yer verilmiştir.

Şekil 3: TİRYAKİLER ve DAIMLER’in Pazar Payları Karşılaştırması


(…..TİCARİ SIR…..)


(58) İlgili pazardaki yoğunlaşma oranlarına bakıldığında ise, az sayıda teşebbüsün yüksek
pazar payları elde ettiği görülmektedir. Nitekim, pazardaki yoğunlaşma düzeyinin
önemli bir göstergesi kabul edilen CR3 oranı hesaplandığında, pazarın 2010-2014
döneminde %97-98 oranındaki kısmının üç teşebbüs tarafından kontrol edildiği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla pazarın yoğunlaşma düzeyinin oldukça yüksek olduğunu
ifade etmek mümkündür.
(59) Yukarıda yer verilen pazar paylarına ilişkin bilgilerden, ticari araçlara yönelik kardan
şaftı pazarının yoğunlaşmış bir yapıda olduğu ve en büyük teşebbüs olan
TİRYAKİLER’in %(…..)’ın üzerinde pazar payına sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu
durum TİRYAKİLER’in hakim durumda olduğuna işaret etse de; teşebbüsün pazar
payının son yıllarda azalma trendine girmesi, buna ek olarak en yakın rakibi ile
arasındaki pazar payı farkının düşük olması (%20’nin altında) ve giderek azalması,
hakim durumun varlığı ihtimalini zayıflatmakta ve diğer unsurların da ele alınmasını
gerektirmektedir.
(b) Kardan Şaftı Pazarına Giriş ve Pazarda Büyüme Engelleri
(60) Hakim Durum Kılavuzu’na göre, hakim durum tespitinin ikinci aşamasını, pazara yeni
teşebbüslerin girmesinin ya da pazarda faaliyet gösteren teşebbüslerin büyümesinin
önünde engeller bulunup bulunmadığının incelenmesi oluşturmaktadır. Pazarda
faaliyet gösteren teşebbüslerin büyümesi veya pazara yeni teşebbüslerin girmesinin
incelenen teşebbüs üzerinde rekabetçi baskı oluşturabilmesi için büyümenin veya
pazara girişin muhtemel olması, uygun zamanda gerçekleşebilecek olması ve yeterli
olması gerekmektedir. Buna ek olarak, girişin ya da büyümenin önündeki engeller
ilgili pazarın özelliklerinden, incelenen teşebbüsün özelliklerinden ya da
davranışlarından kaynaklanabilmektedir.
(61) İlgili pazarın özelliklerinden kaynaklanan engeller; kamu tekelleri, yetkilendirme ve
lisanslama gereklilikleri, fikri mülkiyet hakları gibi yasal ve idari engeller ya da batık
maliyetler, ölçek ve kapsam ekonomileri, şebeke etkileri, tüketicilerin başka bir
sağlayıcıya geçiş maliyetleri gibi ekonomik engeller şeklinde ortaya çıkabilmektedir.
İncelenen teşebbüsün özelliklerinden kaynaklanan engeller arasında ise; teşebbüsün
kilit girdilere ve özel bilgiye erişim imkânına, atıl kapasiteye, dikey bütünleşik yapıya,
güçlü bir dağıtım ağına ve geniş bir ürün portföyüne, yüksek marka bilinirliğine,
finansal ve ekonomik güce sahip olması sayılabilmektedir. İncelenen teşebbüsün
sahip olduğu bu özellikler, teşebbüse mevcut ya da potansiyel rakipleri karşısında
avantaj sağlamak suretiyle rakiplerin pazara girişini ya da pazarda büyümesini
zorlaştırabilmektedir.
(62) Ticari araçlara yönelik kardan şaftı pazarında herhangi bir kamu tekelinden veya
yetkilendirme ya da lisanslama gerekliliğinden bahsedilemeyeceği düşünülmektedir.
15-30/445-132

Bununla birlikte, her bir ticari araç modeli için ayrı bir tasarıma sahip şaft üretimi
gerçekleştirildiğinden, fikri mülkiyet haklarının varlığından bahsedilebilecektir. Başka
bir ifadeyle, her bir araçta, otomotiv üreticisi ile şaft üreticisinin birlikte tasarladığı
araca özgü şaftlar kullanılmaktadır. Her ne kadar bu fikri mülkiyet haklarının pazara
giriş engeli yaratabilecek düzeyde olmadığı görülse de, kısmen geçiş maliyetlerine
yol açabileceği değerlendirilmektedir. Özellikle fikri mülkiyet haklarının şaft üreticisine
ait olması durumunda, otomotiv üreticileri başka bir şaft üreticisi ile çalışmaya
başladığında, yeni bir şaft tasarlanması gerekmekte, yeni ürün geliştirmek için
katlanılan maliyetler ise belli bir geçiş maliyeti yaratabilmektedir. Bununla birlikte
raportörlerce sektör temsilcileri ile yapılan görüşmelerden otomotiv üreticileri
açısından fikri mülkiyet haklarının tedarikçi geçişinde bir engel olarak görülmediği
anlaşılmıştır. Nitekim, görüşme yapılan ana sanayi firmalarının birden fazla şaft
üreticisi ile çalışmayı tercih ettiklerini, daha iyi bir fiyat teklifi vermeleri durumda yeni
bir üreticiye geçiş yapmaya hazır oldukları yönündeki beyanları da geçiş
maliyetlerinin önemli düzeyde olmadığını göstermektedir. Sonuç olarak, fikri mülkiyet
haklarının varlığı ve bundan kaynaklanan geçiş maliyetlerinin önemli bir giriş engeli
teşkil etmediği kanaatine varılmıştır.
(63) Ticari araçlara yönelik şaft pazarında faaliyet gösterebilmek için, belli düzeyde sabit
sermaye yatırımı (tesis, makine, teçhizat, test merkezi yatırımı gibi) gerekmekle
birlikte, bu yatırımların giriş engeli yaratacak seviyede olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır. Şikayetçi MANİSA KARDAN henüz yeni faaliyete başlamış bir teşebbüs
olmasına karşın ticari araçlara yönelik üretim yapmak üzere gerekli test merkezini
kurmakta olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca söz konusu maliyetlerin batık maliyet
oluşturmadığı ve bu nedenle de giriş engeli teşkil etmediği sonucuna ulaşılmıştır.
Zira, her bir ticari araç modeline özgü şaft üretimi gerçekleşse de, bu üretime son
verilmesi durumunda mevcut yatırımlarla başka bir ticari araca özgü ve hatta zirai bir
araca veya endüstriyel kullanıma yönelik şaft üretimi yapılması mümkün olabilecektir.
Diğer taraftan, Ar-Ge, ürün geliştirme ve kalite iyileştirme yatırımları batık maliyet
olarak değerlendirilecek niteliktedir. Ancak bu yatırımların da sektöre girişi caydırıcı
nitelikte ve düzeyde olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
(64) İncelemeye konu ilgili pazarda, ölçek ekonomilerinin de kısmen söz konusu olduğu
görülmektedir. Şaft üretimi yapmak için tesis, makine ve teçhizat yatırımlarının
gerektiği ve Ar-Ge ve test merkezi yatırımlarının niteliği gereği sabit maliyetler olduğu
dikkate alındığında, ortalama maliyetlerin üretim arttıkça azalacağı, bu nedenle
pazara ilk giren ve pazardaki şaft talebinin önemli bir bölümünü karşılayan lider
firmanın önemli maliyet avantajlarına sahip olduğu söylenebilecektir. Ancak, şaft
pazarının genel yapısı incelendiğinde bu durumun pazara girişi caydıracak bir unsur
olmadığı anlaşılmaktadır. Şöyle ki, ithalattan ziyade özellikle yerli tedarikçilerden şaft
satın almayı tercih eden otomotiv üreticilerinin varlığı karşısında, pazara yeni girecek
teşebbüslerin gerekli ölçeği yakalamalarını sağlayabilecek talebin varlığından söz
edilebilecektir. Bunun yanı sıra ihracat olanaklarının da bulunması, pazara girmek
isteyen teşebbüslerin önemli bir giriş engeli yaşamadan faaliyetlerini sürdürmelerine
imkan tanıyabilecektir.
(65) TİRYAKİLER’in uzun bir süredir otomotiv üreticilerine yönelik şaft ürettiği dikkate
alındığında teşebbüsün önemli bir know-how’a sahip olduğu dikkat çekmektedir.
Teşebbüs bu bilgi birikimi ile birçok otomotiv üreticisine kısa sürede ürün temin
edecek beşeri ve teknik kapasiteye sahip durumdadır. Pazardaki en büyük firma olan
ve uzun süredir şaft üretimi gerçekleştiren TİRYAKİLER’in ekonomik ve finansal güç
ile ilgili pazarda önemli bir marka bilinirliğine sahip olduğu görülmektedir. Özellikle
15-30/445-132

2012 yılı sonunda AKKARDAN’ın piyasadan çıkmasının ardından neredeyse tek yerli
üretici konumuna gelmiştir. Tüm bu hususlar TİRYAKİLER’in ilgili pazarda hakim
durumda olduğuna işaret etmektedir. Ancak, teşebbüsün yukarıda sayılan unsurları
haiz olması mevcut dosya bakımından hakim durum tespitinde yeterli değildir. Zira,
teşebbüs global otomotiv üreticilerine ürün sağlayan bir tedarikçi olduğundan, güçlü
alıcıların bulunduğu bir pazara satış gerçekleştirmektedir. Bu bağlamda, hakim
durum tespitinde alıcı gücünün varlığının analiz edilmesi gerekmektedir.

(c) Alıcı Gücü
(66) Hâkim Durum Kılavuzu’nda, incelenen teşebbüsün müşterileri görece büyük,
alternatif temin kaynakları hakkında yeterince bilgili ve makul bir süre içerisinde
başka bir sağlayıcıya geçmek ya da kendi arzını yaratmak imkânına sahip ise bu
müşterilerin pazarlık gücüne, bir başka deyişle alıcı gücüne sahip olabileceği
belirtilmiştir. Bu durumda alıcı gücü, incelenen teşebbüsün davranışlarını sınırlayan
rekabetçi bir unsur olarak ortaya çıkacak ve teşebbüsün hâkim durumda olmadığı
sonucuna ulaşılabilecektir. Bununla birlikte, yalnızca sınırlı bir müşteri kitlesinin hâkim
durumdaki teşebbüsün pazar gücünden korunmasını sağladığı durumlarda, alıcı
gücü yeterli seviyede rekabetçi baskı oluşturmayacaktır.
(67) Literatürde alıcı gücü, alıcının, mal ve hizmet alım koşullarını belirleyebilme gücü
olarak tanımlanmaktadır. Başka bir ifadeyle, ilgili pazardaki bir veya birkaç müşterinin
satın aldıkları mal ve hizmetlerin fiyat ve diğer satış koşullarını etkileyebilme güçleri
varsa, pazardaki tedarikçilerin müşterilerinden bağımsız hareket edemediği kabul
edilmektedir.
(68) Alıcı gücünün değerlendirilmesinde öncelikle sağlayıcıların ürünlerini satabilecekleri
talep kaynaklarından oluşan ilgili alım (procurement) pazarı tanımlanmakta, ardından
da ilgili alım pazarındaki müşterilerin yoğunlaşma oranları incelenmektedir. Müşteri
yoğunlaşmasının mutlak (en büyük alıcı veya alıcıların alımlarının toplam talep
içerisindeki oranı) ve nispi olarak (arz tarafındaki yoğunlaşma ile kıyaslanarak)
incelenmesi pazarın alıcı gücünden etkilenme ihtimalinin ve derecesinin tespit
edilmesi açısından önem arz etmektedir. AB Komisyonu alım pazarındaki talep
yoğunlaşmasını değerlendirirken genel olarak pazardaki en büyük müşteriler
tarafından yapılan alımların oranını hesaplamaktadır. Ancak bireysel alımların payı
görece düşük olsa da, güçlü alıcı gruplarının varlığı durumunda da alıcı gücünden
söz edilebilmektedir.
(69) Bahsi geçen unsurlara ilaveten, alıcı gücünün tespitinde alıcıların davranışları da
önem arz etmektedir. Bunun yanı sıra, alıcıların ilgili sağlayıcının cirosu içerisindeki
payı, alıcıların kendi markalarına sahip olup olmadıkları, sağlayıcıların alıcılar
arasındaki geçiş maliyetleri ile alıcıların sağlayıcılar arasındaki geçiş maliyetleri de
incelenmektedir.
(70) Söz konusu unsurlar bir arada değerlendirildiğinde, yeterli düzeyde alıcı gücünün var
olduğu tespit edilirse, çok yüksek pazar payına sahip olsa bile sağlayıcının hakim
durumda olmadığı sonucuna ulaşılabilecektir. Burada kilit nokta, alıcı gücünün
varlığında, hakim durumda olma ihtimali bulunan sağlayıcının fiyat artışlarına
alıcıların tepkisinin pazara girişleri teşvik etmesi veya mevcut sağlayıcıların söz
konusu fiyat artışlarını bertaraf etmek amacıyla üretim miktarlarını artırmalarıdır8.

8 O’Donoghue & Padilla 2013, s. 166-170. Ayrıca Kurul’un 17.09.2014 tarihli, 14-34/668-294 sayılı ve
05.02.2015 tarihli, 15-06/74-31 sayılı kararlarında da alıcı gücü değerlendirilmiştir. Bahse konu
15-30/445-132

(71) Bu çerçevede, ticari araç üretimi pazarında faaliyet gösteren ve TİRYAKİLER’den
şaft alımı yapan ana sanayi firmalarının gerçekleştirdiği alımların yıllar itibarıyla
TİRYAKİLER’in cirosu içerisindeki payına aşağıdaki tabloda yer verilmiştir. Tablodan
görüleceği üzere, TİRYAKİLER’in cirosunun önemli bir bölümü FORD’a yapılan şaft
satışları oluşturmaktadır. Özellikle 2010-2012 döneminde, FORD’dan elde edilen ciro
toplam cironun (…..) tekabül etmektedir. Bu dönemde Gaz Group’a (GAZ)9 yapılan
ihracat TİRYAKİLER’in gerçekleştirdiği satışlar içerisinde en önemli ikinci kalemdir.
2013-2014 döneminde ise halen FORD (…..) alıcı konumunu sürdürmesine rağmen
alımlar içerisindeki payı %(…..) civarına gerilemiştir. Bu dönemde Iveceo S.p.A.’ya
(IVECO) ve Volkswagen AG’ye (WOLKSWAGEN) yapılan satışlar ciro içerisinde
önemli bir paya sahip olmuştur.

kararlarda alıcı gücüne ilişkin olarak alıcıların toplam pazar payı, satın aldıkları ürünlerin net satış
miktarı gibi unsurlar dikkate alınmış, bunun yanı sıra alıcıların bağlı bulunduğu grupların Türkiye ve
dünyadaki ekonomik büyüklüğü gibi hususlar incelenmiştir.
9 GAZ, Rusya menşeli bir otomotiv firmasıdır.
15-30/445-132

Tablo 12: Ana Sanayi Firma Alımlarının TİRYAKİLER’in Cirosu İçindeki Payı
2010 2011 2012 2013 2014
Teşebbüs Alım Tutarı (TL)
Ciro İçindeki
Payı (%)
Alım Tutarı
(TL)
Ciro İçindeki
Payı (%)
Alım Tutarı
(TL)
Ciro İçindeki
Payı (%)
Alım Tutarı
(TL)
Ciro İçindeki
Payı (%)
Alım Tutarı
(TL)
Ciro İçindeki
Payı (%)
FORD OTOSAN (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
IVECO - - - - (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
GAZ (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
VOLKSWAGEN - (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
KAMAZ (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
EGYPR (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
VOLVO - (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
ISUZU (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
OTOKAR (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
TİRYAKİLER (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
TEMSA (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
FCSD (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
MERCEDES - - - - - - (…..) (…..) (…..) (…..)
MERSA - - - - (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
TCV - - (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
DİĞER (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) (…..) - -
Toplam (…..) 100 (…..) 100 (…..) 100 (…..) 100 (…..) 100
15-30/445-132

(72) Sonuç olarak, az sayıdaki ticari araç üreticisinin alımlarının TİRYAKİLER’in toplam satışları
içerisinde önemli bir yer tuttuğu anlaşılmaktadır. Nitekim aşağıdaki şekilde gösterildiği gibi,
2013-2014 yılları itibarıyla TİRYAKİLER’in en büyük dört müşterisinin yaptığı alımların
toplamı, teşebbüsün toplam satışlarının %(…..)’sına ulaşmıştır.

Şekil 4: En Büyük Dört Müşterinin Alımlarının Toplam Payı


(…..TİCARİ SIR…..)


(73) Ticari araç pazarında faaliyet gösteren ve TİRYAKİLER’den kardan mili alımı yapan yerli ana
sanayi firmalarının yıllar itibarıyla pazar paylarına ise aşağıdaki tabloda yer verilmiştir10.
Bahse konu tablodan, TİRYAKİLER’in cirosu içerisinde (…..) paya sahip olan FORD’un, 2014
yılında yaklaşık %(…..) pazar payı ile yerli ticari araç üretiminde lider konumunda olduğu
görülmektedir. Buna ek olarak, ilk dört firmanın pazar payları toplamının da 2013 ve 2014
yıllarında yaklaşık %95 olduğu ve bu itibarla Türkiye ticari araç üretimi pazarının yoğunlaşmış
bir yapıda olduğu anlaşılmaktadır.
Tablo 13: Ticari Araç Üretimi Yapan Yerli Firmaların Pazar Payları (%)
Teşebbüs 2013 2014
FORD (…..) (…..)
MERCEDES (…..) (…..)
ISUZU (…..) (…..)
OTOKAR (…..) (…..)
TEMSA (…..) (…..)
KARSAN (…..) (…..)
MAN (…..) (…..)
Kaynak: , Teşebbüslerden Elde Edilen Bilgiler

(74) Yukarıda yer verilen bilgiler çerçevesinde, TİRYAKİLER’in ticari araç üreticisi müşterilerine
gerçekleştirdiği kardan şaftı satışı içerisinde belli müşterilerin paylarının önemli bir yer
tuttuğu, başka bir deyişle yoğunlaşmanın mevcut olduğu görülmektedir. Benzer şekilde, alım
pazarı olarak tanımlanan ticari araç üretimi pazarına bakıldığında da, oldukça yoğunlaşmış
bir pazar yapısının varlığı dikkat çekmektedir. Bu oranlar, bir önceki bölümde değerlendirilen
ticari araçlara yönelik şaft üretimi pazarındaki yoğunlaşma oranlarına yakın düzeydedir. Bu
nedenle, alım pazarındaki yüksek yoğunlaşma oranlarının, şaft üretimi pazarında yüksek
pazar payına sahip olan TİRYAKİLER’in müşterilerinden bağımsız davranma gücünü
zayıflatabileceği düşünülmektedir. Buna ek olarak, güçlü ana sanayi firmaları karşısında bu
firmalara girdi tedarik eden nispeten küçük ölçekli yan sanayi firmalarının faaliyet gösterdiği
otomotiv sektörünün işleyişi göz önüne alındığında, ticari araçlara yönelik şaft pazarında alıcı
gücünün varlığından bahsedilebilecektir.
(75) Bahse konu hususlara ilaveten, ana sanayi firmalarının tedarikçilerden temin ettiği girdilerin
fiyatlarının ve satış koşullarının ne şekilde belirlendiği de ilgili pazarda alıcı gücünün varlığına
işaret eden bir diğer unsurdur. Soruşturma sürecinde ana sanayi firmalarından, şaft
üreticilerinden temin ettikleri ürünlerin fiyatlarına ilişkin bilgi talep edilmiştir. Aşağıda yer
verilen şekillerden, ana sanayi firmalarının araç üretimindeki pazar payından ve

10 Tabloda yer verilen pazar payları, yalnızca şaft kullanılan ticari araçlara ait üretim adetleri baz alınarak
hesaplanmıştır.
15-30/445-132

TİRYAKİLER’in satışları içerisindeki payından bağımsız olarak, şaft üreticileri karşısında
fiyatları belirleme güçlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
(76) Bilindiği üzere, ticari araç üreticilerine şaft tedarik eden iki yerli firma bulunmakta iken, 2012
yılı sonunda AKKARDAN’ın pazardan çıkması sonucunda, TİRYAKİLER pazarda tek yerli
sağlayıcı konumuna gelmiştir. Bunun üzerine, bir kısım araç üreticisi daha önce
AKKARDAN’dan yaptığı şaft alımlarını TİRYAKİLER’e kaydırmıştır. Böyle bir talep artışı
karşısında, TİRYAKİLER’in şaft fiyatlarının artması beklenirken, aşağıdaki şekillerde
gösterildiği üzere fiyatlarda önemli bir değişiklik olmamıştır.
(77) Şekil 5’te 2010-2014 döneminde TİRYAKİLER’in ticari araç üreticilerine sattığı şaftların
ortalama fiyat trendine yer verilmiştir. Belli bir artış trendine sahip fiyatların, AKKARDAN’ın
pazardan çıkmasının ardından değişmediği ve normal seyrinde devam ettiği görülmektedir.

Şekil 5: TİRYAKİLER’in Ortalama Fiyat Seyri11

(…..TİCARİ SIR…..)


(78) Diğer taraftan, gerek TİRYAKİLER’in satışları içerisinde gerekse de Türkiye’de ticari araç
üretimi pazarında (…..) paya sahip olan FORD’un, AKKARDAN ve TİRYAKİLER’den satın
aldığı şaftların ortalama fiyatlarını gösteren Şekil 6 incelendiğinde ise, AKKARDAN’ın
pazardan çıkışına kadar geçen dönemde, AKKARDAN ve TİRYAKİLER’in ortalama
fiyatlarının birbirine çok yakın olduğu görülmekte, AKKARDAN’ın pazardan çıkmasının
ardından da TİRYAKİLER’in FORD’a uyguladığı ortalama fiyatlarda önemli bir değişimin
yaşanmadığı anlaşılmaktadır.

Şekil 6: FORD’un Şaft Alımlarının Ortalama Fiyat Seyri

(…..TİCARİ SIR…..)


(79) Yukarıda yer verilen şekillerden TİRYAKİLER’in müşterilerinin geneline ve en büyük
müşterisine uyguladığı ortalama fiyatlarda yıllar itibarıyla önemli bir değişimin yaşanmadığı
görülmektedir. Bu durumun küçük müşteriler bakımından da geçerli olması ilgili pazarda alıcı
gücünün varlığına dönük emareleri kuvvetlendirecektir. Bu kapsamda aşağıda yer alan
(80) Şekil 7’de ve Şekil 8’de, TİRYAKİLER’in satışları içinde önemli bir paya sahip olmayan
(yaklaşık %(…..)) OTOKAR’ın aynı model numarası ile öncelikle AKKARDAN’dan temin
ettiği, ancak teşebbüsün kapanmasının ardından TİRYAKİLER’den alım yaptığı iki ürüne ait
fiyat seyri yer almaktadır. Her iki üründe de TİRYAKİLER’in AKKARDAN’dan daha düşük
fiyatlardan satış yaptığı görülmektedir.

Şekil 7: OTOKAR Fiyat Seyri (13F10-06200-AA Numaralı Ürün)


(…..TİCARİ SIR…..)



11 Bu şekilde ISUZU, FORD, OTOKAR, TEMSA, MERCEDES ve KARSAN’a yapılan satışlar esas alınmıştır.
15-30/445-132

Şekil 8: OTOKAR Fiyat Seyri (16F00-06202-AA Numaralı Ürün)

(…..TİCARİ SIR…..)


(81) Yukarıda yer verilen şekillerdeki bilgilerden, TİRYAKİLER’in fiyat politikaları itibarıyla ilgili
pazarda hakim durumda bulunan bir teşebbüsten beklenen davranışları sergileyemediği
anlaşılmaktadır. Bu durum TİRYAKİLER’in pazardaki en büyük üretici olmasına rağmen
uyguladığı fiyatları müşterilerinden bağımsız bir şekilde belirleyemediğini ve müşterilerin
kendi pazarlarındaki (ticari araç üretimi) konumlarından ve/veya teşebbüsün satışları içindeki
payından bağımsız olarak fiyatları etkileme güçlerinin bulunduğunu göstermektedir. Buna ek
olarak, teşebbüslerden elde edilen sözleşme örnekleri de alıcıların satış koşulları üzerinde de
belirleyici etkiye sahip olduklarını ve TİRYAKİLER’in pazardaki davranışlarını
sınırlayabildiklerini ortaya koymaktadır. Nitekim TİRYAKİLER’in VOLVO ile yaptığı
sözleşmede, (…..TİCARİ SIR…..) düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra, TİRYAKİLER’in sözleşme
süresi boyunca proje parametrelerinde önemli bir sapma olmadıkça her yıl uygulayacağı
fiyatlarda %(…..) oranında indirim yapacağı taahhüt edilmiştir. Ayrıca, TİRYAKİLER’e
uyguladığı fiyatları oluşturan parametreleri (…..TİCARİ SIR…..) açıklama yükümlülüğü
getirilmiştir.
(82) Ana sanayi firmaları ürettikleri araçlarda kullandıkları kardan milini kendileri üretmemekte,
daha ziyade yurt dışı kaynaklı ana sağlayıcılarından, yerli şaft üreticilerden veya ithalat
yoluyla tedarik etmektedir. Ana sanayi firmalarının kendi kardan şaftı markalarına sahip
olmamaları, alıcı gücünü azaltan bir unsur olmakla birlikte, yurt dışı kaynaklı kardan mili
üreticilerinden yapılan ithalatın veya ana sağlayıcılardan yapılan tedarikin yerli yan sanayiye
önemli bir alternatif olması alıcı gücünü artıran bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Nitekim ana sanayi firmaları ile yapılan görüşmelerde bu husus açıkça ortaya konmuştur.
Örneğin, ISUZU ile raportörlerce yapılan görüşmede şirket yetkilisi tarafından, otomotiv
sektöründe genel olarak alıcı gücü yüksek ana sanayi firmaları karşısında yan sanayi
firmalarının yaptırım gücünün yüksek olmadığı, buna paralel olarak TİRYAKİLER’in ana
sanayi firmaları karşısında baskı gücünün bulunduğunun söylenemeyeceği belirtilmiş; yerli
şaft üreticilerinden tedarikin durması halinde global üreticilerin yerli ortakları olan ana sanayi
firmalarının alımlarını global tedarikçilere yönlendirebilme imkanının bulunduğu, buna ek
olarak yeni bir yerli tedarikçinin ana sanayi firmalarının tarafından desteklenerek şaft
pazarına girmesinin mümkün olabileceği dile getirilmiştir.
(83) Benzer şekilde raportörlerce TEMSA yetkilisi ile yapılan görüşmede de, TİRYAKİLER’in
pazardan çıkması durumunda tüm tedarikin daha maliyetli olmasına rağmen ithalat ile
yapılmasının mümkün olduğu, TİRYAKİLER’in pazarda tek başına faaliyet göstermesi
nedeniyle fiyat artışına gitmesi durumunda ana sanayi firmalarının başka kaynaklara
yönelebileceği, ana sanayinin TİRYAKİLER’in ürünlerine bağımlı olmadığı belirtilmiştir.
Ayrıca, AKKARDAN pazardan çıktıktan sonra TİRYAKİLER ile fiyatlar konusunda problem
yaşanmadığı, ancak tüm ana sanayi firmalarının ürün alımlarını TİRYAKİLER’e kaydırması
nedeniyle geçici bir süre tedarik sürecinde aksamaların yaşandığı ifade edilmiştir. Son olarak,
TEMSA’nın aynı ürün için tek bir firma ile çalışmaktan ziyade riski dağıtmak için birden fazla
firma ile çalışılmasının tercih edildiği belirtilmiştir.
(84) OTOKAR tarafından da, TİRYAKİLER’in fiyatlarının genel olarak AKKARDAN’ın fiyatlarından
daha düşük olduğu, ayrıca AKKARDAN’ın faaliyetine son vermesinin ardından da herhangi
bir artışa gitmeden bu fiyatların sürdürüldüğü ve herhangi bir zarara uğramaksızın
faaliyetlerine devam edebildikleri belirtilmiştir. Buna ek olarak, TİRYAKİLER’in halihazırda
ana sanayiye mal sağlayan tek kardan mili üreticisi olmasına rağmen talep edildiği durumda
büyük ihalelerde indirimli fiyatlar sunabildiği dile getirilmiştir. Son olarak, MERCEDES de,
kardan şaftı pazarının global bir pazar olduğunu ve yerli firmaların Türkiye’de üretim yapan
15-30/445-132

ana sanayi firmaları karşısında pazar gücünün bulunmadığını belirtmiş, alternatif temin
kaynaklarının bulunmasının ana sanayi firmalarına kardan şaftı üreticileri karşısında önemli
bir pazarlık gücü sağladığını ifade etmiştir.
(85) Özetle, görüşme yapılan ana sanayi firmaları TİRYAKİLER’in kendileri karşısında pazar
gücüne sahip olmadığını, sözleşme koşullarının ana sanayi firmaları tarafından belirlendiğini,
TİRYAKİLER’in pazardaki konumunu kullanarak fiyat artışında bulunması veya diğer satış
koşullarını kendi lehine değiştirmesi durumunda pazarda alternatif temin kaynaklarının
bulunduğunu ifade etmişler ve pazarda ana sanayi firmaları lehine bir alıcı gücünün mevcut
olduğunu belirtmişlerdir.
(86) Son olarak, alıcı gücünün tespitinde ana sanayi firmaları açısından tedarikçi değiştirilmesi
durumunda ortaya çıkacak geçiş maliyetlerine ilişkin değerlendirmede bulunması faydalı
olacaktır. Daha önce de değinildiği üzere, alıcılar açısından geçiş maliyetlerinin düşük olması
alıcı gücünü destekleyen bir unsurdur. AKKARDAN’ın pazardan çıkmasının ardından şaft
alımlarının kesintiye uğramadan ve önemli bir fiyat değişikliği yaşanmadan TİRYAKİLER’e
kaydırılması çok yüksek geçiş maliyetlerinin var olmadığına işaret etmektedir. Ayrıca, bu
dönemde bazı araç üreticilerinin şaft alımlarını yurt dışı kaynaklı ana sanayi firmalarına
kaydırabilmeleri de bu durumu destekler niteliktedir. Yapılan görüşmelerde, ana sanayi
firmalarının uygun olmayan satış koşulları karşısında alımlarını başka kaynaklara
yönlendirebileceklerine ilişkin ifadeleri de alıcı gücünün varlığını destekler nitelikte geçiş
maliyetlerinin düşük olduğunu ortaya koymaktadır.
(87) Sonuç itibarıyla, TİRYAKİLER’in ticari araçlara yönelik şaft üretimi ve satışı pazarında hakim
durumda olup olmadığına ilişkin olarak yukarıda yer verilen bilgi ve değerlendirmeler
ışığında, TİRYAKİLER’in ilgili pazarda en yüksek pazar payına sahip (%(…..) aralığında)
teşebbüs olduğu ve bu konumunu uzun bir dönem boyunca devam ettirdiği, özellikle
AKKARDAN’ın pazardan çıkmasının ardından ana sanayi firmalarına şaft tedarik eden tek
yerli üretici konumuna geldiği, sahip olduğu know-how ve finansal güç sayesinde farklı
üreticilerin taleplerini karşılayabilecek konumda olduğu görülmüştür. Bununla birlikte, şaft
satışı yapan en büyük ikinci teşebbüsün ithalatçı firma olmasından da anlaşılacağı üzere
ithalatın önemli bir tedarik kaynağı olduğu, TİRYAKİLER’in en yakın rakibi ile arasındaki
pazar payı farkının 10 puan civarında olduğu ve bu farkın yıllar içinde azaldığı, pazarda
faaliyet göstermek isteyen teşebbüslerin önünde önemli bir giriş engelinin bulunmadığı ve
pazarda tek yerli tedarikçinin bulunmasından kaynaklanan talep fazlalığının mevcut olduğu
dikkate alındığında, pazar payından kaynaklanan hakim durum iddiasının zayıfladığı
sonucuna ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra, ticari araç üretimindeki yoğunlaşma oranları,
TİRYAKİLER’in en büyük müşterilerinin toplam satışlar içindeki payı ve bunlardan bağımsız
olarak global üreticilerin yerli iştirakleri olarak faaliyet gösteren araç üreticilerinin tedarikçiler
karşısında sahip olduğu fiyat ve diğer satış koşullarını belirleyebilme gücü ile alternatif
tedarikçiler arasında önemli bir geçiş maliyetinin bulunmadığı dikkate alındığında, ilgili
pazarda alıcı gücünün mevcut olduğu ve sıralanan bu sebeplerle TİRYAKİLER’in ilgili
pazarda hakim durumda olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
J.1.2. Endüstriyel Kullanıma, Karayolu Harici Taşıtlara ve Yenileme Pazarına Yönelik
Şaft Üretimi ve Satışı Pazarı Bakımından Hakim Durum Değerlendirmesi
(88) Soruşturma kapsamında tanımlanan bir diğer ilgili ürün pazarı olan endüstriyel kullanıma,
karayolu harici taşıtlara ve yenileme pazarına yönelik şaft üretimi ve satışı pazarında
TİRYAKİLER’in hakim durumda olup olmadığına ilişkin değerlendirmede öncelikle,
TİRYAKİLER ile rakiplerinin bahse konu pazardaki pazar payları incelenecektir. Bu
çerçevede aşağıdaki tabloda, TİRYAKİLER ile rakiplerinin 2010-2014 döneminde endüstriyel
alanda, karayolu harici taşıtlarda ve yenileme pazarında yaptıkları satışların mali değeri baz
alınarak hesaplanan paylarına yer verilmiştir.
15-30/445-132


Tablo 14: Endüstriyel Kullanıma, Karayolu Harici Taşıtlara ve Yenileme Pazarına Yönelik Şaft Pazarındaki
Pazar Payları (%)12
Teşebbüs 2010 2011 2012 2013 2014
TİRYAKİLER (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
AKSAN KARDAN (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
EGE ŞAFT (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
OYMAK (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
ŞAFTSAN (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
WELTE (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
ATY (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
AYDINLAR DİŞLİ (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
MANİSA KARDAN (…..) (…..) (…..) (…..) (…..)
Toplam 100 100 100 100 100
Kaynak: Teşebbüslerden Elde Edilen Bilgiler

(89) Tablo 14’te yer alan bilgiler incelendiğinde, TİRYAKİLER’in 2014 yılına kadar en yüksek
pazar payına sahip teşebbüs olduğu ve pazar payının %(…..) düzeyinde seyrettiği
görülmektedir. Bununla birlikte, teşebbüsün pazar payının 2012 yılından sonra düşüşe geçtiği
ve 2014 yılına gelindiğinde pazardaki ikinci en büyük firmanın pazar payı ile aynı seviyeye
geldiği anlaşılmaktadır. Buna ek olarak, TİRYAKİLER’den sonra en büyük pazar payına sahip
iki teşebbüs olan AKSAN KARDAN’ın pazar payının %(.....) ve EGE ŞAFT’ın pazar payının
%(…..) seviyesinde olduğu görülmekte, ayrıca bu teşebbüslerin pazar payında yıllar itibarıyla
artış olduğu dikkat çekmektedir. Bu itibarla, TİRYAKİLER’in rakipleri ile arasındaki pazar payı
farkının da giderek azaldığı ve bu farkın 2014 yılında nerdeyse kapandığı görülmektedir.
Soruşturma zarfında teşebbüslerden temin edilen bilgiler, ilgili pazarda faaliyet göstermek
isteyen teşebbüsler bakımından önemli bir giriş engelinin bulunmadığını göstermekte olup,
ithalat verilerinin de analize dahil edilmesi durumunda TİRYAKİLER’in pazar payının daha da
düşük olacağı göz önüne alındığında, teşebbüsün pazar payı itibarıyla hakim durumda
olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
J.2. Hakim Durumun Kötüye Kullanıldığı İddialarına İlişkin Değerlendirme
(90) 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında incelenen bir davranışın ihlal teşkil edebilmesi
için davranışı gerçekleştiren teşebbüsün ilgili pazarda hâkim durumda olması ve davranışın
bir kötüye kullanma niteliği taşıması şeklinde iki temel unsurun varlığı gereklidir. Hakim
Durum Kılavuzu’nun 7. paragrafında bu husus zikredilmekte; ardından Kurul’un, bu iki temel
unsurdan birinin bulunmadığının açıkça gösterilebildiği durumlarda diğer unsura ilişkin
analize yer vermeyebileceği ifade edilmektedir. Kararın önceki bölümünde, dosya
kapsamında tanımlanan her iki ilgili ürün pazarında da TİRYAKİLER’in hakim durumda
olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Bu itibarla ilgili pazarlarda hakim durumda olmadığı tespit
edilen TİRYAKİLER’in, hakim durumunu kötüye kullandığı iddialarına yönelik
değerlendirmelere yer verilmemiştir.
J.3. Savunmalara İlişkin Değerlendirmeler
J.3.1. İlgili Ürün Pazarının Hatalı Belirlendiği İddiası

12 Tabloda şaft üretimi yapan yerli teşebbüslerin verileri yer almakta olup şaft ithalatına ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı verilerinin genel nitelikli olması nedeniyle ithalatın alt kırılımlarına ulaşılamamış ve bu veriler
incelemeye dahil edilememiştir. Ayrıca ithal ürünleri kullanan müşterilerin oldukça fazla sayıda olması nedeniyle
söz konusu veriler derlenememiştir. Ancak, mevcut veriler dahi hakkında soruşturma yürütülen teşebbüsün
pazardaki konumu hakkında yeterli bilgi sağlamakta, bahsi geçen veri eksikliği sonucu etkilememektedir.
15-30/445-132

(91) Savunmada, ilgili ürün pazarının hatalı belirlendiği, pazarın talep ikamesi yönünden
değerlendirilmesi durumunda özellikle otomotiv sektöründe belirli marka ve modele göre özel
üretilen her bir şaft için ayrı ürün pazarı belirlemek zorunda kalınacağı, kardan şaftı pazarının
birçok alt pazara ayrılmış olması, ürünlerin işlevlerinin benzer olması nedeniyle ilgili ürün
pazarının arz ikamesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiş, bu çerçevede
şaft pazarının otomotiv, endüstriyel, araç üstü, savunma sanayi gibi alt ürün pazarlarına
ayrılmadan tüm uygulama alanlarını kapsayacak biçimde genel olarak şaft pazarı şeklinde
tanımlanmasının daha doğru olacağı ileri sürülmüştür.
(92) Dosyada, ilgili pazar tanımında talep ikamesinin yanında arz ikamesi de dikkate alınmış ve
savunmada ileri sürüldüğü gibi her bir alt pazar ayrı bir ilgili ürün pazarı olarak
tanımlanmamıştır. Arz ikamesinin varlığı nedeniyle endüstriyel kullanıma, karayolu harici
araçlara ve yenileme pazarına yönelik şaft üretimi ve satışı tek bir ilgili ürün pazarı olarak
belirlenmiştir. Bununla birlikte özellikle otomotiv sektöründe ticari araçlara yönelik şaft üretim
için gerekli olan yatırımın niteliği, miktarı ve süresi dikkate alındığında halihazırda bu alanda
üretim yapmayan teşebbüslerin kısa sürede ve önemli bir maliyete katlanmaksızın üretime
başlayamayacağı anlaşıldığından, ticari araçlara yönelik şaft üretimi ve satışı ayrı bir ilgili
ürün pazarı olarak kabul edilmiştir.
J.3.2. İlgili Ürün Pazarına Giriş Engelinin Bulunmadığı İddiası
(93) Savunmada, ana sanayiye yapılan satışlar bakımından piyasada herhangi bir fiili giriş engeli
bulunmadığı, zira ilgili ürün pazarında üretim yapmaksızın sadece montaj yaparak faaliyet
göstermenin de mümkün olduğu belirtilmiş, bir coğrafi pazarda veya ilgili alt ürün gruplarında
ilk kez üretim yapacak olan teşebbüslerin montajla işe başlayıp zamanla tecrübe kazandıktan
sonra ilgili alt ürün grupları bakımından kendi ürünlerini tasarlayarak üretime geçtikleri ifade
edilmiştir.
(94) Giriş engellerine yönelik yapılan değerlendirmede, özellikle ticari araçlara yönelik şaft
pazarında Ar-Ge ve test merkezi gibi yatırım kalemlerinin, diğer alanlara yönelik şaft üreten
firmaların bu alanda kolaylıkla üretim yapabilmelerinin önünde engel teşkil edebildiği ve
dolayısıyla bu pazarda arz ikamesinin bulunmadığı kanaatine varılmış; ancak potansiyel
rekabet açısından bu durumun pazara girişleri caydıracak boyutta olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır. Başka bir ifadeyle, savunmada da belirtildiği üzere potansiyel rekabet açısından
pazara yeni girişlerin önünde engel bulunmadığı, öte yandan ticari araçlara yönelik şaft
pazarında yatırım maliyetlerinin arz ikamesini zorlaştırdığı değerlendirilmiştir. Endüstriyel
kullanıma, karayolu harici taşıtlara ve yenileme pazarına yönelik şaft üretiminde ise hem arz
ikamesi hem de potansiyel rekabet açısından kayda değer bir giriş engelinin bulunmadığı
tespit edilmiştir.
J.3.3. Hakim Durumun Mevcut Olmadığına Yönelik Savunmalar
(95) Ana sanayiye yapılan satışlar bakımından, TİRYAKİLER’in müşterilerinin tamamının güçlü
global araç üreticisi firmaların yerli iştirakleri olması ve ana sanayi firmaları bakımından şaft
ithalatının önemli bir alternatif teşkil etmesi nedeniyle TİRYAKİLER’in ilgili pazarda hakim
durumda olmadığı ileri sürülmüştür.
(96) Soruşturmada TİRYAKİLER’in ilgili pazarda hakim durumda olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
J.3.4.Kötüye Kullanmanın Söz Konusu Olmadığına Yönelik Savunmalar
(97) Savunmada, TİRYAKİLER tarafından tedarikçilere getirilen sınırlamaların amacının rekabetin
kısıtlanması olmadığı, önemli miktarda yatırım yapılarak oluşturulmuş olan fikri mülkiyet
haklarının, know-how, teknoloji veya teçhizatın korunması olduğu belirtilmiştir. Bunun yanı
sıra, hakim durumdaki teşebbüslerin sadece amaçlayarak, herhangi bir eylem
gerçekleştirmeksizin rekabeti ihlal edemeyeceği, 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi
15-30/445-132

kapsamında kötüye kullanmanın varlığından söz edebilmek için amacın eyleme dönüşmesi
şartının arandığı ifade edilmiştir.
(98) Yapılan değerlendirmeler çerçevesinde TİRYAKİLER’in ilgili pazarlarda hakim durumda
olmadığı sonucuna ulaşıldığından, hakim durumun kötüye kullanıldığı yönündeki iddialara
yönelik değerlendirmede bulunulmamış, TİRYAKİLER’in 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesini
ihlal etmediği kanaatine varılmıştır.


15-30/445-132

K. SONUÇ
(99) 16.10.2014 tarih, 14-40/738-M sayılı Kurul kararı uyarınca yürütülen soruşturma ile ilgili
olarak düzenlenen Rapor’a ve Ek Görüş’e, toplanan delillere, yazılı savunmalara ve
incelenen dosya kapsamına göre; Tirsan Kardan Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve Tiryakiler Yedek
Parça Sanayi ve Ticaret A.Ş.’den oluşan ekonomik bütünlüğün;
1. “Ticari araçlara yönelik kardan şaftı üretimi ve satışı faaliyetleri” ile “endüstriyel
kullanıma, karayolu harici taşıtlara ve yenileme pazarına yönelik kardan şaftı üretimi ve
satışı faaliyetleri” şeklinde tanımlanan ilgili pazarlarda hakim durumda olmadığına,
2. Bu nedenle bahsi geçen pazarlarda gerçekleştirdiği iddia edilen eylemlerinin 4054
sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında ihlal niteliği taşımadığına; dolayısıyla aynı
Kanun'un 16. maddesi uyarınca adı geçen teşebbüse idari para cezası uygulanmasına
gerek olmadığına

usul yönünden OYÇOKLUĞU ile, esas yönünden Kurul Üyesi Fevzi ÖZKAN’ın farklı
gerekçesiyle OYBİRLİĞİ ile Ankara İdare Mahkemelerinde yargı yolu açık olmak üzere karar
verilmiştir.


































15-30/445-132

Rekabet Kurulunun 10.07.2015 Tarih ve 15-30/445-132 Sayılı Kararına
USUL YÖNÜNDEN KARŞI OY GEREKÇESİ


Kurulumuz açılan soruşturma sonucunda, Tirsan Kardan Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile Tiryakiler
Yedek Parça Sanayi A.Ş. ekonomik bütünlüğünün soruşturma konusu ilgili pazarda hakim
durumda olmadığına ve gerçekleştirdiği ileri sürülen eylemlerin 4054 sayılı Rekabetin
Korunması Hakkında Kanun’un 6. maddesi anlamında ihlal niteliği taşımadığına ve bu
nedenle idari para cezası uygulanmasına gerek olmadığına karar vermiştir. Ancak Kurulun
daha önce soruşturma açılmasına ilişkin ara kararında Raportörlerin Kurul kararı ile
belirlenmesi gerekirken, Başkanlıkça belirlenmesi hatalı olduğundan karşı oy kullanma gereği
doğmuş bulunmaktadır.
Kurulumuz dosya konusu olayla ilgili olarak, usul yönünden karşı oy kullandığımız
16.10.2014 tarih, 14-40/738-M sayılı ara kararıyla soruşturma açılmasına karar vermiş
olmakla birlikte soruşturma açma kararı ile raportörler, aşağıda geniş olarak açıklanacağı
üzere, yasaya aykırı olarak Başkanlık makamınca görevlendirilmiş olup, öncelikle karara bu
nedenle usul yönünden katılmıyoruz.
4054 sayılı Kanun’un 40. maddesinde; Kurulun, resen veya kendisine intikal eden başvurular
üzerine doğrudan soruşturma açılmasına ya da soruşturma açılmasına gerek olup
olmadığının tespiti için önaraştırma yapılmasına karar vereceği, önaraştırma yapılmasına
karar verildiği takdirde Kurul Başkanının, meslek personeli uzmanlardan bir ya da birkaçını
raportör olarak görevlendireceği, aynı yasanın 43. maddesinde; soruşturma yapılmasına
karar verildiği takdirde, Kurulun, ilgili daire başkanının gözetiminde soruşturmayı
yürütecek raportör veya raportörleri belirleyeceği yine aynı yasanın 44. maddesinde ise;
Kurul adına hareket eden ve Kurul tarafından belirlenip görevlendirilen raportörlerden
oluşan bir heyetin, soruşturma safhasında Kanunun 14. maddesinde düzenlenen bilgi isteme
ve 15. maddesinde düzenlenen yerinde inceleme yetkilerini kullanabileceği hüküm altına
alınmıştır.
Bilindiği gibi, Ceza Muhakemesi Kanunu, sanıkla ilgili tahkikatın bütününü başka bir ifadeyle
suç şüphesinin öğrenilmesinden hükmün kesinleşmesine kadar olan süreci iki bölüm olarak
düzenlemiştir. Adı geçen yasanın 2. maddesine göre; soruşturma “kanuna göre yetkili
mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi”,
kovuşturma ise; “iddianamenin kabulü ile başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen
evreyi” ifade etmektedir.
Basite indirecek olursak, soruşturma; ceza davasının hazırlanması aşamasını, kovuşturma
ise; savcı tarafından düzenlenen iddianamenin kabulünden ceza mahkemesinin karar
vermesine kadar geçen süreci anlatmaktadır.
Yukarıda hükümleri açıklanan maddelerde görüleceği üzere Yasa Koyucu Rekabet
Hukukunda da, tüm tahkikat sürecini Ceza Muhakemesinde olduğu gibi iki bölüm halinde
düşünmüş, kabahatin herhangi bir şekilde (ihbar, şikayet, bakanlık başvurusu ve resen)
öğrenilmesinden soruşturma açılmasına veya açılmamasına kadar olan süreci
ÖNARAŞTIRMA, soruşturma açılmasından nihai kararın verilmesine kadar olan süreci de
SORUŞTURMA olarak adlandırmıştır (İstisnası, diğer bir deyişle tek aşama olması hali ise
4054/Md.40 uyarınca doğrudan soruşturma açılmasıdır). Her iki süreç birbirinden farklı
hükümlere tabi olup, önaraştırma, soruşturma açılmasına veya açılmamasına karar
verebilmek adına yapılan hazırlık aşamasını, bir anlamda şüphenin bir takım belgesel ve
bilgisel anlamda kanıtlara dönüşmesi evresini, soruşturma ise, önaraştırma ile elde edilen ve
kabahatin işlendiğine ilişkin makul ve ciddi şüphelerin derinlemesine incelenmesine ve
değerlendirilmesine ilişkin süreci işaret etmektir. Bu nedenle Yasa Koyucuya göre,
önaraştırmanın açılabilmesi için 4054 sayılı Yasa kapsamına giren rekabet ihlalini içeren bir
15-30/445-132

işlem veya eylemi sadece yukarıda belirtilen yollarla öğrenmek yeterli olup, (doğrudan
soruşturma açılması istisnası farklı olarak) soruşturma aşamasına geçebilmek için ise bir
takım belge ve bilgilere göre, ciddi ve makul şüphelerin bulunması, Kurulun rekabet ihlali
olmadığına ilişkin tam bir kanaate sahip olmaması(13) gerekir.
Bu nedenlerle, yasa koyucu bu iki aşamanın önemini ve ağırlığını dikkate alarak, raportörler
yönünden farklı bir seçim sistemi öngörmüştür. Önaraştırma yapılmasına ilişkin kararlarda
raportörleri Kurul Başkanının, soruşturma açılması kararlarında ise Soruşturma Heyetini
oluşturan raportörleri, Rekabet Kurulunun seçmesini bağlı yetki olarak adı geçen idari
makamlara vermiştir. Bu makamların raportör seçimi yetkisini devretme konusunda bir takdir
yetkisi bulunmamaktadır. Ayrıca, idare hukukunda yetki devrinin varlığı için açıkça bir hüküm
bulunması zorunluluğu karşısında, yasada böyle bir hüküm de olmadığından, raportör seçimi
konusunda yetki devri asla söz konusu olamaz. Ayrıca Başkanlık Makamının, kendisine
yasayla verilmeyen bir yetkiyi de aksine hüküm yok savıyla hareket ederek kullanması da
olanaklı değildir.
Bu dosya ile ilgili nihai kararımıza esas olan, soruşturma açılmasına ilişkin 16.10.2014 tarih,
14-40/738-M sayılı ara kararımızda, Soruşturma Heyetini teşkil eden raportörlerin seçimi
konusunda; “İlgili işlemler sırasında uygulanmak üzere, 4054 sayılı Kanun'un 14. ve 15.
maddeleri çerçevesinde Başkanlığın görevlendirilmesine; Kanun'un 16. ve 17. maddeleri ile
diğer ilgili maddelerinin göz önünde bulundurulmasına” şeklinde karar verilmiş olup, bu karar
yukarıda açıklanan hükümlere aykırı olup, işlemi usul yönünden sakatlamaktadır. Öncelikle
karara bu usul hatası nedeniyle karşıyız. Bu hususu ara kararımıza karşı verilen karşı oyda
da kısaca belirtmiştik. Gerek şikayetçi ve gerekse hakkında soruşturma yapılan tarafların bu
hususu öğrenmesi ve olası bir idari yargı denetiminde ileri sürülebilmesi için burada da geniş
olarak açıklanmıştır.
Burada yeri gelmişken şunu da belirtmekte yarar görüyoruz. 02.11.2011 tarihli ve 28103
sayılı Resmi Gazetenin mükerrer sayısında yayımlanan; 661 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 55. maddesi ile 4054 sayılı Yasanın Kurulun görev ve yetkilerini belirleyen 27.
maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi “Başkan Yardımcıları ve Baş Hukuk Müşavirini
Başkanın teklifi üzerine atamak“ şeklinde değiştirilmiş ve (j) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
Bu hükümlere paralel olarak yine aynı KHK’nın 56. maddesi ile de Başkanlığın görev ve
yetkilerini belirleyen 30. maddenin birinci fıkrası; “Başkan Yardımcıları ve Baş Hukuk Müşaviri
hariç Kurum personelini atamak.” şeklinde değiştirilmiştir. Daha önce, halen yasanın 27.
maddesinin (ı) fıkrasında yer alan ancak, yeni kanun değişikliği ile zımnen ilga olan bütün
personelin atamaları, görevde yükselmeleri vb. bir başka deyişle tüm özlük haklarına ilişkin
tasarruf yetkisi bu hükme göre Rekabet Kurulunda iken Kurul baypas edilerek bu konudaki
tüm yetkiler Başkanlığa verilmiştir. Bu Yasa Koyucunun kendi seçimi olup, Anayasa’dan
aldığı yetkisini kullanarak düzenlemeyi yapmıştır. Bu konuda söyleyebileceğimiz tek şey,
sadece bu düzenlemenin ve bu düzenleme ile Kurulumuzun verdiği ve usul yönünden karşı
olduğumuz karar arasındaki ilişkiyi ve doğması kuvvetle olası sakıncaları ortaya koymaktır.
Bilindiği gibi, yukarıda da kısaca açıklandığı üzere 4054 sayılı Yasanın ilgili hükümlerine göre
Kurul adına hareket eden Rekabet Uzmanları, soruşturmasını yaptıkları
teşebbüs/teşebbüslerin işyerlerinde rekabet ihlali olup olmadığının saptanması açısından
yerinde inceleme yapmakta ve konuya ilişkin olarak topladığı bilgi ve belgeleri
değerlendirerek, kendi bilgi ve birikimini de katarak Soruşturma Raporunu hazırlamakta ve
sonuçta Kurula da ceza verilip verilmemesi yolunda bir öneri ile gelmektedirler. Sonuç olarak,
Kurul Soruşturma Raporunu ve ek bilgi ve belgeleri dikkate alarak nihai karar vermektedir.
Dosyada mevcut ve önüne getirilen/getirilmeyen bilgi ve belgelere göre, teşebbüslerin
karardan bir önceki yıl cirolarının % 10 una kadar idari para cezası verme yetkisine sahip

(13) Danıştay 13.Dairesinin 07.02.2011 gün ve E.2010-4155, K.2011-492 sayılı kararı

15-30/445-132

olan Kurul kadar soruşturmayı yapan raportörlerin de bu kararın oluşmasında önemli rolü
olduğu açıktır. Çünkü Rekabet Kurulu dosyasına giren/girmeyen bilgi ve belgeleri
değerlendirerek sonuca ulaşmaktadır. Bir başka anlamda Rekabet Kurulu Kanuna ve bu bilgi
ve belgelere bağımlı olarak karar vermektedir. Bu bilgi ve belgelerin sağlayıcısı da
raportörlerdir (Rekabet Uzmanları). Bu nedenle Rekabet Uzmanlarının öncelikle bağımsız
olmaları, hiçbir etki ve atama tehdidi altında kalmaksızın bu görevlerini yapma olanağı
sağlanmalıdır. Yarı yargısal durumu da dikkate alınarak, ekonominin bir anlamda yargısı
olarak nitelendirilebilecek Rekabet Kurumunda, raportörlerin mesleğe alınmaları, görevde
yükselmeleri, idari görevlere atanmaları ve sonuç olarak kariyerlerine ilişkin tüm kararlar
hukuk çerçevesinde liyakati gözeterek ve objektif kıstaslara dayalı olarak alınmalıdır. Bunu
sağlayabilecek tek organ kanımca Rekabet Kuruludur. Çünkü, karar veren sayısı arttıkça, bir
başka deyişle görev ve sorumluluk daha fazla kişiye yayıldıkça hukuk dışı nedenlerle etki
olasılığının azalacağı açıktır.
Bu nedenle, hiçbir kişi ve grubu hedef almaksızın yaptığımız bu ilkesel irdelemede, rekabet
uzmanlarının mesleğe alınmasına ilişkin sınavı yapan Sınav Kurulunun oluşumunun
Başkanlığa yani Kurum Başkanına bırakılması, Sınav Kurulunun çoğunluğunun özlük hakları
Başkan tarafından kullanılan kişilerden oluşması, yine uzmanların kariyerlerine ilişkin tüm
konularda bir anlamda kariyerinde olabilecek yükselmeye ilişkin tüm kararlarda Başkanın tek
karar verici olması kanımca raportör bağımsızlığı adına sakıncalı bir durumdur. Bu yetkilerin
kötü niyetli kişilerin eline geçmesi halinde, birtakım olumsuzlukların çıkması da belirtilen
sebeplerle olasıdır.
Raportör bağımsızlığı adına söylenebilecek bir diğer husus, Raportörlerin gerek önaraştırma
ve gerekse soruşturma aşamalarında tam bağımsız hareket etme serbestisine sahip olup
olmadığıdır. 4054 sayılı Yasanın 43. maddesinde soruşturmanın ilgili Daire Başkanının
GÖZETİMİNDE raportörlerce yapılacağı hükme bağlanmıştır. Yasa koyucu bu hükümde,
Daire Başkanının işlevi yönünden özellikle denetim sözcüğünü kullanmayarak, gözetim
sözcüğünü kullanmıştır. Gözetimin sözlük anlamı nezaret, himaye olup, denetim işlevine göre
daha geride, daha az fonksiyonel bir durumu ifade etmektedir. Bir çalışma ya da uygulama
sürecini etkinlik ve amaca uygunluk bakımından yakından gözlemleme olarak
tanımlayabileceğimiz gözetim, bir işin devamı süresince yapılabilen bir eylem olmasına
rağmen, denetim işlem veya eylem yapıldıktan sonra, söz konusu işlem veya eylemin mevcut
mevzuata uygunluğunun veya uygunsuzluğunun saptanmasıdır. Gözetimde, bir başkası
tarafından bağımsız olarak yapılan işlem veya eylem gözetim görevi verilen makam
tarafından gözlemlenecek, eğer fahiş bir mevzuata aykırılık söz konusu olursa müdahil
olunabilecektir. Gözetim de asıl olan iş yapanın tek başına kendi iradesi ile işi yapması,
istisnası da gerektiğinde gözetmenin müdahil olmasıdır. Bu açıklamalarımızın ışığında
gözetmen konumundaki bir Daire Başkanı ile soruşturmayı yürüten Raportör arasındaki
gözetim ilişkisine bakacak olursak, Raportör bağımsız iradesi ile soruşturma ile ilgili tüm
işlem veya eylemleri yapacak, kendisine hiç kimse karışmayacak, istediği soruları
teşebbüslere kendi imzası ile yazdığı yazı ile soracak veya isteyecek, eğer fahiş bir hata
yapıyorsa örneğin 14. maddeye göre bilgi istemeye ilişkin olayla uzaktan yakından ilgisi
olmayan bir konuyu soruyorsa veya ilgili konuyu sormakla birlikte, ilgisiz bir makamdan
soruyorsa bu durumda gözetmen konumunda olan Daire Başkanı müdahil olabilecektir. Tüm
teftiş kurullarında hatta bazılarında müfettiş yardımcıları da olmak üzere tüm müfettişler bu
tür yazıları yani özgür araştırma işlevlerini bağımsız olarak kendi imzaları ile yerine
getirmektedirler. Tüm dosyalarımızda, taraflara veya ilgili kurumlara soruşturma aşamasında
soruşturma ile ilgili yazılan tüm yazılar gözetim işlevini aşıp denetime girebilecek bir nitelikte
Daire Başkanının içeriğe müdahalesi ve imzası ile gitmektedir. Kanımca bu uygulamanın da,
Kurum Başkanı ile Daire Başkanı arasındaki ast-üst ilişkisi de düşünüldüğünde raportör
bağımsızlığına, özgür araştırma işlevine ters düşen bir husus olduğu göz ardı edilmemelidir.
15-30/445-132

Arz etmeye çalıştığım nedenlerle, 661 sayılı KHK ile yapılan bu yeni düzenleme de dikkate
alındığında, 4054 sayılı Yasanın emredici hükmü gereği Soruşturma Heyeti mutlaka Rekabet
Kurulunca seçilmelidir. Zaten Yasa Koyucu bu nedenlerle hükmü bu şekilde düzenlemiştir.
Olayımızda olduğu gibi aksine bir uygulama kararımızı mutlak butlanla sakatlayan esaslı bir
usul hatası olarak karşımıza çıkacaktır. Danıştay’ın, 4054 sayılı Yasa’nın 5388 sayılı yasa ile
değişmeden önceki 44. maddesinde öngörülen Soruşturmacı Üyenin karara katılması halinde
saptadığı yasaya aykırılık kadar, olayımızda olduğu gibi soruşturmalarda, raportörlerin Kurul
yerine Başkanlıkça seçilmesi de aynı şekilde hatta daha ciddi bir şekilde açıkça yasaya
aykırıdır. Bu nedenlerle öncelikle usul yönünden karara karşıyım.
Öte yandan, bu karşı oy sahibi Rekabet Kurulu Üyeliğine başladığı tarihten kısa bir süre
içinde ve daha sonra çeşitli tarihlerde, Kurula ve başkanlık makamına, tarafsızlık ve
bağımsızlık adına gerek önaraştırmalarda ve gerekse soruşturmalarda raportörlerin,
raportörler arasındaki eşit ağırlıklı hizmet ve görev yapma unsuru da dikkate alınarak
yaptırılacak bir bilgisayar programı tarafından seçilmesi ve bu şekilde düzenleme yapılması
hususunu defaatle söylemesine rağmen bu önerisi Başkanlıkça kabul görmemiş ve dikkate
alınmamıştır. Hala aynı düşüncedeyim. Bunu da ayrıca belirtmek isterim.
4054 sayılı Yasa’nın 05.07.2012 tarih ve 6352 sayılı Yasa’nın 63. maddesi ile değişik 55.
maddesinde; “İdari yaptırım kararlarına karşı yetkili idare mahkemesinde dava açılabilir. Kurul
kararlarına karşı açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır.” hükmü bulunmaktadır. Bu
hükme ve 2577 sayılı İYUK’un ilgili hükümlerine göre; şikayetçi veya bu kararın sonucu ile
ilgili meşru ve aktüel menfaati olan 3. kişilerin, şikayetçinin kararın tebliğinden itibaren, 3.
kişilerin ise kararın Rekabet Kurumu web sitesinde yayımlandığı tarihten itibaren 60 (altmış)
gün içerisinde, dava açması halinde, Kurulumuz kararının hukuka aykırı bir işlem olması
nedeniyle iptal edilmesi gerektiği inancını taşıyorum.
Açıklanan ve sunulan nedenlerle, usul hükümlerine aykırı bir şekilde raportör seçimine ilişkin
olarak verilen ara kararın esas kararın da bu yönüyle sakat olmasına yol açması nedeniyle
Kurulumuzun mezkur kararına katılmıyorum.



Reşit GÜRPINAR
Kurul Üyesi



















15-30/445-132

FARKLI OY GEREKÇESİ
(10.07.2015 tarihli ve 15-30/445-132 sayılı Kurul Kararı)

Kurulun 10.07.2015 tarihli, 15-30 sayılı toplantısında; 16.10.2014 tarih, 14-40/738-M
sayılı karar uyarınca, “Tirsan Kardan Sanayi ve Ticaret A.Ş. (TİRSAN KARDAN) ve Tiryakiler
Yedek Parça Sanayi ve Ticaret A.Ş.’den (TİRYAKİLER YEDEK PARÇA) oluşan ekonomik
bütünlüğün (TİRYAKİLER), rakip teşebbüslerin piyasaya girişini engellemek suretiyle 4054
sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (4054 sayılı Kanun) 6. maddesini ihlal edip
etmediğinin tespitine yönelik yürütülen soruşturma için alınan, “teşebbüsün 4054 sayılı
Kanun’un 6. maddesini ihlal etmediği” şeklindeki nihai karar sonucuna katılmakla birlikte,
aşağıda iki başlıkta yer verilen açıklamalar nedeniyle farklı gerekçe oyu kullanılmıştır.
İlgili Ürün Pazarları Tespitine İlişkin Açıklamalar
Soruşturma, Manisa Kardan Cemmer Otomotiv Makina Aksamı Sanayi ve Ticaret A.Ş.
(MANİSA KARDAN) tarafından yapılan başvuruda yer alan, TİRSAN KARDAN’ın kardan şaftı
pazarındaki hâkim durumunu, şaft imalatında kullanılan girdileri MANİSA KARDAN’a
tedarik eden teşebbüslere baskı yaparak, MANİSA KARDAN’ın mal alımını engellemek
suretiyle kötüye kullandığı, MANİSA KARDAN’ın piyasaya girişini engellediği, bu
davranışıyla teşebbüsü iş yapamaz hale getirmek istediği iddialarını konu almaktadır.
Soruşturma Raporu’nun 52. paragrafında, şikâyet başvurusunun kapsamı “… ilgili
pazarda hâkim durumda olduğu iddia edilen TİRYAKİLER’in kardan şaftı imalatında
kullanılan birtakım girdileri MANİSA KARDAN’a tedarik eden teşebbüslere baskı
yaparak MANİSA KARDAN’ın mal alımını engellediği ve bu suretle teşebbüsü iş
yapamaz hale getirmek istediği öne sürülmüştür. Başka bir ifadeyle TİRYAKİLER’in,
rakiplerinin kardan şaftı pazarındaki faaliyetlerini zorlaştırmak veya rakiplerini pazar dışına
çıkarmak amacıyla, şaft üretiminde kullanılan girdileri tedarik ettiği sağlayıcılarına,
rakiplerine mal vermeme yönünde baskı uyguladığı ve bu şekilde hâkim durumunu
kötüye kullandığı iddia edilmiştir.” ifadeleriyle açıklanmaktadır.
Soruşturma Raporu’nda açıklanan kapsam, TİRYAKİLER’in kötüye kullanma olduğu
iddia edilen davranışının, kardan şaftı üretiminde kullanılan girdiler pazarında yer alan
tedarikçi teşebbüsler nezdinde yaratılmaya çalışılan münhasırlık olduğuna işaret etmektedir.
TİRYAKİLER’in, kardan şaftı pazarında hâkim durumda olduğundan bahisle, tedarik
pazarında tedarikçilere MANİSA KARDAN’a satış yapmama yönünde uyguladığı baskı
sonucunda, MANİSA KARDAN’ın piyasaya girişini engellediği iddia edilmektedir. Dolayısıyla,
başvuruda, TİRYAKİLER’in tedarikçiler nezdinde bir pazar gücü olduğu, bu gücü kullanarak,
MANİSA KARDAN’ı tedarik pazar(lar)ından dışladığı iddia edilmektedir. Bu bağlamda,
başvuru kapsamında MANİSA KARDAN’ın başvurusunda yer verdiği, kardan şaftı
pazarından dışlanmaktan kastının evleviyetle, tedarik pazarlarından dışlanma olduğu
düşünülmektedir.
Buna karşın, Soruşturma Raporu’nda ilgili ürün pazarları arasında TİRYAKİLER’in alıcı
konumunda olduğu üst pazar niteliğindeki tedarik pazarlarının yer almadığı; ilgili ürün
pazarlarının, TİRYAKİLER’in sağlayıcı konumda olduğu ana faaliyet alanları temelinde, alt
pazar niteliğindeki “Ticari araçlara yönelik kardan şaftı üretimi ve satışı faaliyetleri” ile
“endüstriyel kullanıma, karayolu harici taşıtlara ve yenileme pazarına yönelik kardan şaftı
üretimi ve satışı faaliyetleri” olarak belirlendiği görülmektedir. Hâkim durum analizi de
dolayısıyla bu alt pazarlara yönelik yürütülmüştür. Bu kapsamda, “Ticari araçlara yönelik
kardan şaftı üretimi ve satışı faaliyetleri” ilgili ürün pazarı bakımından, kardan şaftı satışının
gerçekleştirildiği pazarda yer alan otomotiv firmalarınca gerçekleştirilen kardan şaftı ithalatı
dikkate alınarak, kardan şaftı üretimi/satışı bakımından TİRYAKİLER’in sahip olduğu pazar
15-30/445-132

payının 2010-2014 döneminde (…..) seviyelerinde seyrettiği sonucuna ulaşılmıştır14. Bu
pazar bakımından otomotiv firmalarının sahip olduğu alıcı gücünün TİRYAKİLER’in sahip
olduğu pazar gücünü dengeleyici olduğundan bahisle, TİRYAKİLER’in bu pazarlarda hâkim
durumda olmadığı tespit edilmiştir.
Her ne kadar Soruşturma Raporu ile belirlenen ilgili ürün pazarları, MANİSA KARDAN
ve TİRYAKİLER’in ana faaliyet alanları, dolayısıyla rekabetin gerçekleştiği temel alan olsa da,
üretim/satış ve tedarik pazarlarının ise sahip oldukları pazar dinamikleri ve rekabetçi dengeyi
etkileyen faktörler bakımından farklı pazarlar olduğu, TİRYAKİLER’in sahip olduğu pazar
gücünün bu iki pazar nezdinde değişik seviyelerde olabileceği düşünülmektedir. Bu
bağlamda, Soruşturma Raporu’nda belirlenen “Ticari araçlara yönelik kardan şaftı üretimi ve
satışı faaliyetleri” ilgili ürün pazarı bakımından TİRYAKİLER’in hâkim durumda olmadığına
dayanak teşkil eden ithalat faktörü ve otomotiv firmalarının alıcı gücü gibi etkenlerin, tedarik
pazarlarındaki pazar gücüne doğrudan katkısı olmayabilecektir. Özetle, farklı ürün pazarları
bakımından aynı teşebbüsün etkileşim içerisinde olmakla birlikte farklı pazar gücü
seviyelerine sahip olmasının kuvvetle muhtemel olduğu değerlendirilmektedir. Dolayısıyla,
Soruşturma Raporu’nda yapılan, TİRYAKİLER’in üretim/satış pazarında hâkim durumda
olmadığı tespitinin, başvuruda yer verilen üst pazardaki davranışın dışlayıcılık potansiyeline
doğrudan referans teşkil etmeyeceği düşünülmektedir. Sonuç itibarıyla, başvuruda iddia
edilen davranışın dışlama potansiyelinin davranışın gerçekleştiği pazarlar olan tedarik
pazarları nezdinde ele alınması, analizde de bu pazarlardaki pazar gücünden hareket
edilmesi, hâkim durum analizinin bu pazarlar bakımından da yapılması gerektiği
değerlendirilmektedir. Ancak bu noktada, dosya mevcudu bilgi ve belgeler dikkate alındığında
kanaatimizce, tedarik pazarları bakımından ilgili ürün pazarının kapsamının kardan şaftı ile
sınırlı olmayacağının düşünüldüğünün ifade edilmesi gerekmektedir. Buradan hareketle, olası
bir tedarik pazarı tanımlamasında, TİRYAKİLER’in hâkim durumda olmayacağı sonucuna
ulaşılacağı değerlendirildiğinden, teşebbüsün bahsigeçen davranışlarının 4054 sayılı
Kanun’un 6. maddesi kapsamında ihlal teşkil etmeyeceği düşünülmektedir.
4. Madde Değerlendirmesi İhtiyacına İlişkin Açıklamalar
Kurulun soruşturmaya dayanak teşkil eden 14-40/738-M sayılı kararında, gerek
başvuruda yer alan hâkim durum vurgusu gerekse önaraştırma sürecinde varılan “hâkim
durum” sonucunun etkisiyle, her ne kadar münhasırlık uygulaması 4054 sayılı Kanun’un 4. ve
6. maddeleri kapsamında değerlendirilebilecek olsa da dosya bakımından kapsamın
Kanun’un 6. maddesi olarak belirlendiği görülmektedir. Bu yaklaşımın, Komisyon’un hâkim
durumun söz konusu olduğu, münhasırlığı konu alan kararlarında Roma Antlaşması’nın 101.
veya 102. maddelerinden yalnızca biri üzerinden incelenmesi şeklindeki yaklaşımı ile paralel
olduğu görülmektedir. Ancak bu noktada, soruşturma sürecinde ilgili pazarın ya da verilerin
farklılaşması ile -işbu dosya bakımından söz konusu olduğu üzere- hâkim durumun ortadan
kalkması halinde, diğer bir ifadeyle hâkim durumda olmayan teşebbüsün münhasırlık
uygulamasının meşruiyetine yönelik boşluk yaratılması ihtimalinin gün yüzüne çıktığı
düşünülmektedir.
Soruşturma Raporu’nun 52. paragrafında, şikâyet başvurusunun 4054 sayılı Kanun
kapsamında hangi temelde değerlendirileceği ise “…Bilindiği üzere, hâkim durumdaki bir
teşebbüsün sağlayıcılarına münhasır çalışma yükümlüğü getirmesi veya bu
sağlayıcıların rakipleri ile çalışmasının engellenmesi, hâkim durumdaki teşebbüsün
rakipleri açısından pazarın kapatılması veya bu rakiplerin pazardan dışlanması sonucunu
doğurabileceğinden, söz konusu eylemler Kanun’un 6. maddesinin (a) bendi kapsamında
kötüye kullanma olarak nitelendirilebilecektir.” ifadeleriyle açıklanmaktadır. Raporda bu

14 İthalatın dışarıda bırakılıp, kardan şaftı yurtiçi üretim/satış verileri dikkate alındığında,
TİRYAKİLER’in 2010-2014 dönemine ait pazar payının (…..) seviyelerinde olduğu
anlaşılmaktadır.
15-30/445-132

açıklama ile paralel olarak 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında değerlendirme
yoluna gidildiği, süreçte hâkim durumun olmadığı sonucuna ulaşılmasına rağmen,
soruşturma kapsamının münhasırlık uygulaması bakımından 4. maddeye genişletilmediği, bu
yönde bir Kurul kararına başvurulmadığı anlaşılmaktadır. Soruşturma Raporu,
TİRYAKİLER’in “Ticari araçlara yönelik kardan şaftı üretimi ve satışı faaliyetleri” ile
“endüstriyel kullanıma, karayolu harici taşıtlara ve yenileme pazarına yönelik kardan şaftı
üretimi ve satışı faaliyetleri” şeklinde tanımlanan ilgili pazarlarda hâkim durumda olmadığı, bu
nedenle, bahsi geçen pazarlarda gerçekleştirdiği iddia edilen eylemlerin 4054 sayılı
Kanun’un 6. maddesi kapsamında kötüye kullanma olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna
ulaşmıştır. Ancak, kanaatimizce, İlgili Ürün Pazarlarının Tespiti konusuna ilişkin yukarıda
yer verilen görüşten bağımsız olarak, şayet TİRYAKİLER ilgili pazar(lar)da hâkim durumda
değil ise TİRYAKİLER tarafından tedarikçiler nezdinde fiili olarak yaratılmaya çalışıldığı iddia
edilen münhasırlığın, 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesi kapsamında ele alınması gerektiği, bu
kapsamda da 2002/2 sayılı Tebliğ’deki şartların ne ölçüde sağlanıp sağlanmadığının,
sağlanmadığı halde ise Kanun’un 5. maddesi çerçevesinde bireysel muafiyet analizine
başvurulması gerektiği değerlendirilmektedir. Konuya ilişkin olarak Soruşturma Raporu’ndaki
mevcut analiz ile yetinilmesinin, hâkim durum tespit edilmediği hallerde münhasırlık
uygulamasına yönelik bir rekabet analizine ihtiyaç olmadığı sonucunu doğuracağı
değerlendirilmektedir. Bu halde, 2002/2 sayılı Tebliğ’in grup muafiyetinden yararlanılması için
öngördüğü %40 pazar payı ile hâkim durumun tespit edildiği pazar payı arasındaki pazar
paylarındaki teşebbüslerin münhasırlık uygulamalarına Kurul yaklaşımının belirsizliğe
bürünebileceği değerlendirilmektedir.



Fevzi ÖZKAN
Kurul Üyesi













Full & Egal Universal Law Academy